Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, artık dünyada devlet terörünün hakim olduğunun çok açık, net görüldüğünü belirterek, " Suriye'de devlet terörü esmektedir. İşte 3 yıla yakın bir zamandır, adeta bir soykırım olarak devam eden, 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürüldüğü Suriye'ye artık dünyanın bu kadar duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir" dedi.
Japonya'nın başkenti Tokyo'daki resmi temasları kapsamında Nikkei gazetesinin ev sahipliğinde düzenlenen konferansta konuşan Erdoğan, 10 yıl önce 2004 yılında Japonya'yı ziyaret ettiğinde, hükümetinin sadece 1 yılını doldurduğunu anımsatarak, 2001 yılındaki ağır ekonomik krizin yaralarını hızla sardıklarını, Türkiye ekonomisini düze çıkarmak, ekonomide istikrarlı büyümeyi tesis etmek için yoğun bir gayret sarf ettiklerini söyledi.
Erdoğan, 11 yıllık iktidarları döneminde ekonomide çok büyük, dünyanın da izlediği büyük başarılar elde ettiklerini belirterek, "Türkiye ekonomisi her yıl ortalama yüzde 5 oranında büyüme kaydetti. Milli geliri 230 milyar dolardan, 2012 yılı sonu itibarıyla 786 milyar dolara, şu an itibarıyla da 800 milyar doları aştı. 2013 yılının ilk üç çeyreğinde de Türkiye yüksek oranda büyümeye devam etti" ifadesini kullandı.
Küresel finans krizine rağmen Türkiye ekonomisinin ilk 9 aylık büyüme oranının yüzde 4 olduğuna, milli gelirin de 800 milyar doların üzerine çıktığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ekonomi büyürken aynı anda enflasyonu aşağılara çekmek gibi önemli bir başarıyı da elde ettik. İstikrarsız dönemlerde çift hanelerde olan, bizim devraldığımız da yüzde 30 seviyesinde olan enflasyonu yüzde 7 oranına indirdik. Enflasyonun kontrol altına alınması sayesinde Türk lirasından 6 sıfırı attık. Son derece başarılı bir operasyon yaparak, hiçbir soruna yol açmadan paradan sıfır atma işlemini gerçekleştirdik ve halkımız yeni duruma çok hızlı şeklide uyum sağladı. Faizlerde aynı şekilde önemli oranlarda düşüş gerçekleşti. Devletin borçlanma faizini yüzde 63 iken, yüzde 6 seviyelerine kadar çektik. Kamu net borç stokunun milli gelire oranı yüzde 74 iken, bu oranı şu anda yüzde 35'e kadar çekmiş bulunuyoruz. İhracatımız bu dönemde ciddi artış kaydetti, 36 milyar dolardan devraldığımız ihracatımız şu anda 151 milyar doları aşmış durumda. Bu süreçte Türkiye'nin 130 dolar uluslararası yatırım çektiğini de özellikle vurgulamak isterim. Bizden önceki dönemde bazı istisnalar dışında 1 milyar doları geçmeyen yıllık uluslararası yatırım, bizim dönemizde yıllık ortalama 10 milyar doların üzerine çıktık.
Buraya nasıl ulaştık dersek, burada iki önemli kavramdan bahsetmek isterim. Bunun birisi istikrar, diğeri güvendir. Eğer bu istikrar, bu güven olmamış olsaydı buralara ulaşmamız da mümkün değildi. Uluslararası yatırımlar konusunda veren el olma konumuna ulaştık. Bizden önce yıllık 45 milyon doları aşamayan Türkiye, şu anda 2012 sonu itibariyle 2,5 milyar dolara ulaşmıştır. 2013'te bunun da üzerine çıktık. 11 yıl önce göreve geldiğimizde Türkiye'nin IMF'ye olan borcu 23,5 milyar dolardı, bu borcu 2013'ün 14 Mayıs'ında kapattık. Küresel finans krizine rağmen IMF ile yeni bir stand-by anlaşması yapmadık. IMF'ye 5 milyar dolarlık kredi açtık, ihtiyaç olduğunda IMF ülkemizden borç alabilecek."
-Ekonomik hedefler-
Başbakan Erdoğan, ekonomideki kazanımları kalıcı hale getirmek için çok önemli reformlar gerçekleştirdiklerini, bankacılık ve finans alanında önemli adımlar attıklarını, mali disiplin ve para politikaları konusunda son derece hassas olduklarını anlatarak, bugün Türkiye'nin dünyanın en hızlı ve istikrar içinde büyüyen ülkelerinden biri durumunda bulunduğunu vurguladı.
Erdoğan, 2023 yılının Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yıl dönümü olduğunu anımsatarak, 2023'te milli geliri 2 trilyon dolara, ihracatı 500 milyar dolara ve dış ticaret hacmini 1 trilyon dolara çıkarmayı hedeflediklerini ifade ederek, "Kişi başına milli gelirin 25 bin dolara yükseleceğini tahmin ettiğimiz Türkiye, sadece 9 yıl sonra inşallah dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükselecektir. Biz bu büyük hedefi ulaşılabilir görüyor, şimdiden tasarımlarımızı yapıyoruz" diye konuştu.
Japon yatırımcıların da Türkiye'nin büyük vizyonunda yer almalarını önemsediklerini, doğrudan yatırımlarda Japon firmalarının, Türkiye'nin sunduğu fırsatlardan istifade etmelerini beklediklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika'ya yakınlığı sebebiyle son derece cazip bir yatırım konumunda bulunduğunu, teşviklerle sağlanacak yatırım kolaylığıyla Türkiye'de yatırım yapacak Japon firmalarını her aşamada desteklemeye hazır olduklarını belirtti.
Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye Yatırım Destek Ajansı'nın Türkiye'de yatırım yapmak isteyen her firma için her aşamada yardımcı olmaya hazır olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye ekonomisi 11 yıllık süreç içinde çok önemli imtihanlardan geçti. Tüm bu imtihanlardan başarıyla çıktı. Disiplin sayesinde, aldığımız ciddi tedbirler sayesinde, gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar sayesinde ekonomiyi çok sağlam temellere oturttuk ve onlarla buluşturduk. Ulusal ve küresel dalgalanmalara karşı dayanıklı, dirençli bir ekonomik yapımız var. Göreve geldiğimizde Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı, şu anda Merkez Bankamızın döviz rezervi son gelişmelerdeki 136 milyar dolara kadar çıkmıştı, şu anda 133 milyar dolar. Ülke içinde ve dışında istikrar, huzur, güven ortamını muhafaza ederek, bunu daha da güçlendirerek ekonomini zeminini daha da güçlendiriyoruz.
Ekonomi kadar demokratikleşme alanında attığımız adımların da Türkiye'yi farklı bir boyuta taşıdığını özellikle vurgulamak isterim. Şu anda Türkiye çalkantılı bir coğrafyada istikrar ve güven adası olarak yükselişini sürdürüyor. Demokratik standartlarımız her gün daha ileri seviyelere ilerliyor. Demokratikleşmenin önündeki engelleri cesaretle kaldırıyor, bu alanda da reformlarımızı kararlılıkla yapıyoruz. Halkının yüzde 99'u Müslüman bir ülke olarak, bölgede çok önemli bir deneyimi gerçekleştiriyor, çok önemli bir sınavı başarıyla geçiyoruz. Bu noktada dış politikanın da çok önemli olduğunu biliyoruz. Gerek demokratikleşme için gerek güçlü bir ekonomi için aktif bir dış politikanın gerekli olduğuna, önemli olduğuna inanıyor, içeride olduğu kadar bölgemizde de dünyada da istikrar ve güveni en güçlü şekilde savunuyoruz."
-" Afganistan, Irak, Filistin, Suriye gibi ülkelerdeki krizlere bakışımız tamamen barış amaçlıdır"-
Başbakan Erdoğan, dış politikada temel ilkelerinin her zaman "küresel vicdan ve adalet" olduğuna işaret ederek, bu ilkeleri de en zor şartlarda dahi savunmayı sürdürdüklerini dile getirdi.
Türkiye olarak, dünyada hiçbir krize çıkar odaklı bakmadıklarını söyleyen Erdoğan, Türkiye'nin tarihi mirasının bir gereği olarak bölgesel ve küresel meselelere insani ve vicdani sorumlulukla yaklaştığını bildirdi. Erdoğan, "Afganistan, Irak, Filistin, Suriye gibi ülkelerdeki krizlere bakışımız tamamen barış amaçlıdır. İnsani duygulardan hareket etmekteyiz. Öte yandan Somali gibi yoksulluğun artık dayanılmaz boyutlara ulaştığı ülkelerde farklı kriterlerle 'buralardan ne fayda sağlayacağız' gibi gayri insani bir yaklaşımla değil, adaleti tesis etme yaklaşımıyla eğiliyor ve çözüm arayışlarını sürdürüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
-"Terörün bildiğiniz gibi dini yoktur, milleti yoktur"-
Uluslararası terör meselesine özellikle değinmek istediğini ve uzun yıllar terör sorunuyla meşgul olan Türkiye'nin çok sayıda insanını ve önemli miktarda kaynağını kaybettiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Terörün bildiğiniz gibi dini yoktur, milleti yoktur. Terör her şeyden önce bir defa katliamlarla beslenen bir anlayışın ta kendisidir. Özellikle insanlığın vicdanında ve adalet duygusunda ne büyük yaralar açtığını acı tecrübelerle öğrendik. Ülkemizin maruz kaldığı terör sorunu içeriden ziyade dışarıdan ülkemize yöneldi. Yani uluslararası bir boyuta sahip, şu anda da halen böyle. Terör örgütü komşu bir ülkede, Irak'ta oradaki güvensizlik ve istikrarsızlık ortamından istifade etti. Ne yazık ki Batılı dostlar da buna çanak tuttular. Bunu da çok açıkça ifade edeyim.
Bunun ötesinde üzülerek ifade ediyorum, terör örgütü birçok başka ülkeden de destek buldu, müsamaha gördü, kendisine elverişli faaliyet zeminleri elde etti. Defalarca uyarmamıza rağmen, defalarca belgeleriyle ispat etmemize rağmen, maalesef ülkemize yönelik teröre karşı uluslararası anlamda tatmin edici bir tepki göremedik. Amerika Birleşik Devletleri'nde, İspanya'da, Londra'da meydana gelen terör eylemleri, terörün korkunç yüzünü ortaya koydu, terör karşısında uluslararası dayanışmanın kaçınılmaz olduğunu ispat etti. Biz, sadece Türkiye'de değil bölgemizdeki ülkelerde de terörün yıkıcı etkisini gördük. Terörün bir ülkeyi bir halkı nasıl tükettiğini, nasıl çürüttüğünü bizzat oralarda müşahede ettik. Terör şu anda dünyamızın en önemli ve en acil çözüm bekleyen sorunlarından bir tanesidir."
Terörün, bireysel ya da küçük grupların terörü olarak ele alınmasının yanlış bir tespit olacağını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Artık dünyada devlet terörünün de hakim olduğunu çok açık, net görüyoruz ki bunun bir tanesi şu anda yanıbaşımızda Suriye'de. Suriye'de devlet terörü esmektedir. İşte 3 yıla yakın bir zamandır, adeta bir soykırım olarak devam eden, 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürüldüğü Suriye'ye artık dünyanın bu kadar duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir. Kimyasal silahlarla öldürülmüş bin 500 kişinin hesabını yapan dünya, ne yazık ki 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürülmesini göz ardı etmektedir. Şu anda ülkemde 700 bin Suriyeli vardır, sığınmacı olarak ülkeme sığınmıştır ve bunların 200 bini çadır ve konteyner kentlerde kalmaktadır, 500 bini değişik şehirlerde kalmaktadır ve bunlarla ilgili olarak Birleşmiş Milletler'in dahi gerekli desteği vermediğini burada açıkça ifade ediyorum."
Japonya'nın konuyla ilgili duyarlılığına teşekkür ettiğini belirten Erdoğan, şunları ifade etti:
"Fakat biz açık kapı politikasıyla hala Suriyeli dostlarımıza, kardeşlerimize kapımızı açık tutuyoruz. Bunu defalarca ifade ettim, Tokyo'da terörle ilgili şu ifadeyi bir kez daha ortaya koymak istiyorum, 'Benim teröristim iyidir, senin teröristin kötüdür' şeklinde bir anlayışı biz asla kabul etmeyiz. Terörü küresel bir tehdit haline getiren esasında işte böyle bir aymazlıktır. Terörün, terör örgütlerin başındaki sıfatların hiçbir anlamı yoktur. Terörün başına bir dinin, bir mezhebin, bir etnik kökenin isminin getirilmesi teröre farklı boyut kazandırmaz. Esasında özellikle inançların terör kavramıyla yan yana gelmesi su ile ateşin kucaklaşması kadar imkansızdır.
Terör bir insanlık suçudur. İnsana, insan hayatına, insan canına kasteden her girişim kötüdür. Bunun hiçbir şekilde istisnası yoktur. İslami terör diye, Hristiyan terör diye, Budist terör diye, Musevi terör diye bir şey olmaz. Zira bütün bu dinler insan hayatını kutsal görüyor. Biz Türkiye olarak terörün acısını yıllarca yaşamış, teröre çok ağır bedeller ödemiş bir ülke olarak başındaki sıfata bakmadan, hiç aldırmadan terörü bir insanlık suçu olarak görürüz ve terörle mücadelede samimi kararlı bir tavır sergileriz. Bu konuda en küçük bir taviz göstermeyiz, gösteremeyiz. Dün olduğu gibi bugün de yarın da teröre karşı mücadele vermeye, terörle mücadele için gerekli uluslararası duyarlılığa çağrı yapmaya devam edeceğiz. İnsanlığın geleceğinin, dünyamızın geleceğinin Japonya'dan Amerika'ya kadar tüm dünyada teröre karşı samimi ve kararlı mücadeleden geçtiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Sermaye küreselleşirken, ticaret küreselleşirken, dünya küresel bir köye dönüşürken terörle mücadele de mutlaka küreselleşmelidir."
Japonya'nın kadim bir dostu olarak Türkiye ile ilişkilerinin daha da gelişmesi ve yoğunlaşması için çabalarını sürdüreceklerini anlatan Erdoğan, gerçekleştirilecek temasların iki ülke arasında yeni bir süreci başlatmasını gönülden arzu ettiğini bildirdi.
Erdoğan, konuşmasının sonunda misafirperverliklerinden ötürü teşekkürlerini iletti.
- Ankara
Son Dakika › Politika › Başbakan Erdoğan: Suriye'de Devlet Terörü Esmektedir - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?