CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin bir araya gelmesini önererek, "Dört devletin başkanı kendi sorunlarını çözemiyor mu, kendi ülkesinin ve diğer ülkelerle birlikte barış içinde yaşamasına karar veremiyor mu ki illa emperyalist güçler gelecek, onların eşliğinde biz bu işi yapacağız. Onların eşliğinde barışı, huzuru getiremezsin." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, 20 Temmuz OHAL darbesinin bütün hızıyla devam ettiğini, pek çok masum insanın cezaevlerinde olduğunu savunarak, mağdurlara sahip çıkacaklarını, adaleti, hakkı ve hukuku 80 milyon için değil bütün dünya için isteyeceklerini söyledi.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin, Mehmet Altan, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül hakkında verdiği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, bu kişilerin "cebir ve şiddet kullanarak Anayasa'yı ortadan kaldırmakla" suçlandığını anımsattı. Kılıçdaroğlu, "Ilıcak, Ahmet ve Mehmet Altan, hangi cebir ve şiddeti kullandılar? Bildiğim kadarıyla bunların elinde sadece kalem var, silah yok, birisine saldırmadılar, öldürmediler. Söz ve yazıyla cebir ve şiddeti aynı kefeye koymak herhalde dünya tarihinde bir ilktir. Anlamak mümkün değil." diye konuştu.
"Satılan yargı, yargı değil"
Kılıçdaroğlu, yapılan uygulamayı doğru bulmadıklarını, bu kararın, "saraydan alınan talimatla verildiğini" iddia ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O kararı veren de zaten mahkeme değildir. Öyle bir mahkeme olsaydı, yasaları, Ceza Kanunu'nu, cebir ve şiddeti, daha önce Yargıtay Ceza Davaları Kurulunun kararlarını, ilgili mahkemenin kararlarını bilseydi zaten bu kararı vermezlerdi. O kararları, biliyorlar. O kararları bildikleri halde nasıl böyle bir karar veriyorlar, onu hepiniz biliyorsunuz. Çünkü yargı bağımsız değil. Yargı, satın alınmış vaziyette. Kimine makam, kimine mevki, kimine milletvekili sözü veriliyor. 'Sen bu kararı ver, ileride seni Yargıtaya taşıyacağım' diyor ve satın alınıyor. Satılan yargı, yargı değil; satılan hakim de hakim değildir.
FETÖ'cü diye suçluyorlar, FETÖ'cü diye gazeteci, baklavacı, sanayici, esnaf, memur, profesör, polis buldun. FETÖ'cü diye bir tane siyasi yok mu? Aynı menzile yürüyenler nerede? FETÖ'nün siyasi ayağını çıkarmayanlar tarihin en şerefsiz insanlarıdır. Aynı menzile yürüyeceksin, ne istedilerse vereceksin intikamını gazeteciden alacaksın?"
"Bu bilgiyi sana kim verdi"
Kılıçdaroğlu, Deniz Yücel'in geçen yıl gözaltına alındığını, 14 gün gözaltında kaldığını, 365 gün çoğu hücrede olmak üzere hapis yattığını, 366. gün 3 sayfalık iddianame hazırlandığını, mahkemeye dahil çıkmadan tahliye edildiğini, aynı gün özel uçakla Almanya'ya geri döndüğünü söyledi.
Yücel'in tahliye olmasına sevindiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, başarılı bir gazeteci olan Yücel'in, Die Welt gibi bir gazetede muhabirlik yapmasının kendileri için gurur verici olduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, gözaltına alındıktan sonra Yücel için "Bu adam terörist, gazeteci değil." "Merkel'e o gazeteci değil terörist dedim.", "Görevde olduğum sürece asla vermeyeceğiz. Tam bir ajan, teröristti." ifadelerini kullandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "İddianame dahi hazırlanmadan sen kalktın bir gazeteciye terörist, ajan dedin peki terörist, ajan ise niçin serbest bırakıyorsun. Demek ikisi de değil. O zaman bu bilgiyi sana kim verdi? Seni kim aldattı Sevgili Erdoğan?" diye sordu.
Kılıçdaroğlu, hazırlanan iddianamede de tek bir ajan, terörist kelimesinin geçmediğini ifade ederek, "Yücel serbest kaldı, ajan, terörist ise niye yurt dışına çıkmasına izin verdin? İbrahim Kaboğlu, ne ajan ne terörist ama pasaportuna el konulur, yurt dışına çıkış yasağı konulur. Bunlarda din, vicdan, ahlak var mı? Vallahi de billahi de yok. 'Bu görevde kaldığım, bu makamda olduğum sürece asla vermeyeceğim' dedi. Ben de sandım ki Man Adası belgeleri doğru çıktı dolayısıyla istifa etti, istifa edince Yücel de serbest bırakıldı." ifadelerini kullandı.
Büyükada'da 17 Nisan'da insan hakları savunucularının yaptığı toplantı sonrası ikisi Alman ve İsveç vatandaşı 8 kişi hakkında tutuklama kararı verildiğini, Alman ve İsveç vatandaşlarının yurt dışına çıkışına izin verildiğini ancak Türk vatandaşlarına izin verilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'de birden fazla cinayeti organize etmekle suçlanan iki Rus casusun Rusya'ya iade edildiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, "Sonuç, oturduğu koltuğu beş paralık ediyor, itibarsız hale getiriyor. O koltuk Türkiye Cumhuriyeti devletine ait bir koltuktur. O koltuğu itibarsız hale getirirsen Türkiye Cumhuriyeti saygınlığını yitirir. Bizim derdimiz de o seninle bir derdimiz yok. Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını yerle bir ediyorsun sen." dedi.
"Kadıyı satın aldığın gün"
Kemal Kılıçdaroğlu, gelinen süreçte Türkiye'nin egemen güçlerin şamar oğlanı haline getirildiğini öne sürerek, "Putin, Merkel, Macron, İsveç telefon eder adamını kurtarır, herkes adamını kurtarır. Dışarıdan bir telefon adamını kurtarır. Bir de 'Biz de yargı bağımsızdır' diyorsun, yok öyle bir şey. Saraydan talimat, işte bütün kanıtları bunlar." şeklinde konuştu.
Fatih Sultan Mehmet'e atfedilen, "Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür. Adaletin öldüğü gün de devlet ölür." sözüne işaret eden Kılıçdaroğlu, "Kadıyı yani hakimi satın alırsan, onu hukuktan uzaklaştırırsan adaleti öldürürsün, adaleti öldürürsen devleti öldürürsün. Geldiğimiz nokta budur." görüşünü savundu.
"Hangi gerekçeyle imza attınız"
Afrin operasyonun büyük başarıyla devam ettiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, erinden en üst rütbeli komutanına kadar orduya müteşekkir olduklarını, mücadeleyi zor koşullarda verdiklerini, daha az şehidin gelmesi için iğneyle kuyu kazar gibi dikkatli, özenli davrandıklarını anlattı.
Hükümetin Afrin Harekatı, YPG nedeniyle ABD'ye en ağır eleştirilerde bulunduğunu, "YPG'ye, FETÖ'ye, PKK'ya destek veriyor, 4 bin TIR dolusu silah gönderdi" dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Haklılar. Egemen güçlerin buluştuğu bir yerde, aklınızı kullanmadan birilerinin oyuncağı olarak oyunun parçası olursanız siz kaybedersiniz. O nedenle siz belli bir diplomatik kararı veya belli bir kararı alırken bütün ayrıntıları düşünmek ve ona göre dil geliştirmek zorundasınız. Bölge sadece bizim bölgemiz değil, bizim bölgemiz olmaktan çıktı, birden fazla egemen gücün vekalet savaşlarının yapıldığı bölgeye dönüştü.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Türkiye'ye geldi, 3,5 saat görüştü, ayrıca mevkidaşıyla görüştü, yarım sayfalık metin hazırlanarak, kamuoyuyla paylaşıldı. Metnin başlığı, Türkiye-ABD stratejik ortaklığı hakkında ortak açıklama. Bu metinde ABD, Afrin operasyonumuza açık ve şartsız destek veriyorum demiyor. Membiç'ten PKK ve PYD'nin çekilmesi önerimize somut hiçbir şey söylemiyor. Fırat'ın doğusundaki yapılanmayı himaye etmeye devam edeceğini söylüyor. 'PYD ve YPG'yi terör örgütü olarak görmüyorum' diyor. PKK, PYD ve YPG'ye ağır silahlar vermediğini iddia ediyor. FETÖ'yü de zaten terör örgütü olarak görmüyor. Siz bunun altına hangi gerekçeyle imza attınız? Yarın çıkıp 'Tillerson da bizi aldattı' diyecek. Bir sefer de şu kardeşinin, benim sözümü dinle. Böyle bir metnin altına imza atılır mı hangi gerekçeyle imza atıyorsun? Her önüne gelen seni kandırıyor. Rusya, ABD telefon ediyor gereğini yapıyorsun. Bu ortak açıklamada 'Oldu bittiler yaratılmasına, demografik değişimlere karşıyız' diyor. Bunlar uzayda mı yaşıyor? Suriye fiilen parçalanmış durumda."
"Bakan mısın tercüman mısın"
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Tillerson'un görüşmesinin 3,5 saat sürdüğüne işaret eden Kemal Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da burada tercümanlık yaptığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bizim dışımızda dünyada tercümanlık yapan dışişleri bakanı yoktur. Sen bakan mısın tercüman mısın?" diye sordu.
Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanlığından tek bir görevli olmadığını, devletin devre dışı bırakıldığını, tutanak tutulup tutulmadığını bilmediklerini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, burada büyük bir ihtimalle Rıza Sarraf, Halk Bankasının durumunun görüşüldüğünü ve bunları kimsenin duymasının istenmediğini savundu.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Allah aşkına şu Amerika ve Rusya'nın egemenliğinden bir kurtulun, o çekim gücünün biraz dışına çıkın. Bu bölgede dört devlet Türkiye, İran, Irak ve Suriye var. Dört devletin başkanı bir araya gelemiyor mu, kendi sorunlarını çözemiyor mu, kendi ülkesinin ve diğer ülkelerle birlikte barış içinde yaşamasına karar veremiyor mu ki illa emperyalist güçler gelecek, onların eşliğinde biz bu işi yapacağız. Onların eşliğinde bunu yapamazsın, barışı, huzuru getiremezsin. Onlar senin eline silah verir, Suriye'ye gönderirler. Akan kan ABD, Rusya'nın kanı mı; hayır. Akan kan Müslüman'ın kanı. Silahı veren ya Rusya ya ABD. Bir daha uyarıyorum toplanın kardeşim dört devlet, oturun konuşun, sorunlarımızı çözelim, niye çözmeyelim."
(Bitti)
Son Dakika › Politika › CHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?