Başbakan Yardımcısı Arınç Katar'ın Eş-Şark Gazetesine Konuştu - Son Dakika
Güncel

Başbakan Yardımcısı Arınç Katar'ın Eş-Şark Gazetesine Konuştu

Başbakan Yardımcısı Arınç Katar\'ın Eş-Şark Gazetesine Konuştu

Katar'da yayınlanan Eş-Şark gazetesine konuşan Arınç, "Türkiye ile Katar, güçlü kültürel ve tarihi bağlar üzerinde temellenmiş mükemmel siyasi ilişkilere sahiptir." dedi.

28.08.2014 17:44  Güncelleme: 17:58

Katar'da yayınlanan Eş-Şark gazetesine konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Türkiye ile Katar, güçlü kültürel ve tarihi bağlar üzerinde temellenmiş mükemmel siyasi ilişkilere sahiptir" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Katar'da yayınlanan Eş-Şark gazetesinin sorularına şöyle cevap verdi:

-Türk-Katar ilişkileri ve bu ilişkilerin gelecekte güçlendirilmesiyle ilgili beklentileriniz nelerdir?

Türkiye ile Katar, güçlü kültürel ve tarihi bağlar üzerinde temellenmiş mükemmel siyasi ilişkilere sahiptir. Bölgemizde önemli bir iş birliği ortağı olarak gördüğümüz Katar ile ilişkilerimizi her alanda daha da geliştirmek istiyoruz. Türkiye ve Körfez ülkeleri, bölgemizdeki çatışma ve kriz kuşağının iki yanındaki istikrar ve gelişmeyi temsil etmektedir. Filistin sorunu, Suriye ve Irak'taki gelişmeler gibi bölgesel konularda Katar ile yakın temas halindeyiz. Katar ile yakın iş birliğimiz, ülkelerimizin ortak menfaatlerine hizmet ettiği kadar bölgemizde istikrar, barış ve kalkınmanın tesis edilmesinin önündeki engellerin kaldırılmasına da katkı sağlayacaktır. Körfez'in ve Katar'ın güvenlik ve istikrarını, kendi güvenlik ve istikrarımızın bir parçası olarak görüyoruz. Körfez ülkeleri ve bu bağlamda Katar ile ilişkilerimize stratejik bir zaviyeden bakıyoruz. Türkiye ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) arasında 2008 yılında tesis edilen Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Mekanizması, siyasi istişarelerimiz ve ikili iş birliğimizin kurumsal yapısını oluşturmaktadır. Siyasi düzeyde mükemmel seyreden ilişkilerimizi; savunma, savunma sanayii, ekonomi, yatırım, finans, bankacılık, tarım, enerji, turizm, kültür ve eğitim alanlarında da geliştirmenin gayreti içindeyiz.

"Katar'ın 2022 Dünya Kupası'nı en iyi şekilde düzenleyeceğinden eminiz"

Enerji sektörü, önemli bir iş birliği potansiyeli sunmaktadır. İkili ticaretimizin gelişmesi memnuniyet vericidir. Ancak ticaret verilerimiz halen potansiyelin altındadır. 2013 yılında ticaret hacmimiz 862 milyon dolar olarak kaydedilmiştir. Ortak ticaret hacmimiz zaman zaman spot LNG alımlarıyla 1 milyar doları geçse de gerçek potansiyelini yansıtmamaktadır. İlk aşamada ticaret hacminin bir milyar dolar eşiğini aşması için çaba göstermeliyiz. Katar'da neredeyse yarısı müteahhitlik alanında faaliyet gösteren 60 Türk firması bulunmaktadır. Bu firmaların üstlenmiş oldukları projelerin toplam tutarı 13,5 milyar dolara ulaşmıştır. Katar'ın 2022 Dünya Kupası'nı en iyi şekilde düzenleyeceğinden eminiz. Türk müteahhitler, Katar'ın altyapı projelerine, bu bağlamda 2022 Dünya Kupası ve 2030 Milli Vizyon kapsamında yaklaşık 150 milyar dolarlık yatırım projelerine azami katkı sağlamak arzusundadır. Doha metro sisteminin önemli bir hattı olan Gold Line ihalesinin iki Türk şirketinin önderliğindeki iş ortaklığınca kazanılmasından memnuniyet duyduk. Ülkemiz, yabancı yatırımcılara sayısız imkanlar sunmaktadır. Katarlı yatırımcıların Türkiye'ye daha fazla ilgi göstermelerinden memnuniyet duyarız. Katar'ın bankacılık alanında yatırımlarının devam etmesini arzu ediyoruz. Katarlı kardeşlerimizin, ülkemizdeki yeni düzenlemeden istifade ederek daha fazla gayrimenkul edinmelerini arzu ediyoruz. Katarlı kardeşlerimizin ülkemizin kültürel, tabiat ve sanat zenginliklerini keşfetmelerini arzu ediyoruz. Ülkemizi 2013 yılında 18.600 Katarlı turist ziyaret etti, bu sayının artması da arzumuzdur. Savunma sanayi yeni bir iş birliği alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Türk firmaları, Katar'ın bu alandaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere ihalelere katılmaktadır. Bu alandaki iş birliğimizin artarak devam etmesini umuyoruz. Bu bağlamda nisan ayında bir Türk firmasının Katar'ın ihtiyacı olan 17 adet sahil güvenlik botu teminine ilişkin imzaladığı sözleşme bu alandaki ilişkilerimizin geleceği adına ümit verici olmuştur. Kültürel alanda ise Katar'da Yunus Emre Kültür Merkezi'nin açılması ilişkilerimizi güçlendirecektir. Katar'ın da Ankara veya İstanbul'da "Katar Evi" açması halklarımız arasındaki kültürel bağların güçlenmesine katkı sağlayacaktır. El Cezire Türk'ün ülkemizde yayın hayatına başlamasından da memnuniyet duyduk.

-Türkiye ile Katar arasında yakın zamanda üst düzey bir ziyaretleşme olacak mı?

Siyasi liderlerimiz arasında yakın temas ve görüşmeler en üst düzeydedir. Bu temaslar, esasen iki ülke ilişkilerinin ilerletilmesine, çeşitli ikili ve bölgesel konular hakkında istişare yapılmasına imkan vermektedir. Katar Emiri Şeyh Temim, bu yıl içinde şubat ve temmuz aylarında olmak üzere iki kez ülkemizi ziyaret etmiştir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde son olarak Aralık 2013'te Doha'yı ziyaret etmiştir. El Cezire Forumu vesilesiyle ilk kez Katar'ı ziyaret ettim. Bu münasebetle Sayın Başbakan Şeyh Abdullah bin Nasser bin Halife Al Thani ve diğer üst düzey yetkililerle yararlı temaslarda bulundum. Dışişleri Bakanlarımızın yakın temas içinde bulunduklarını biliyorum. Bu ziyaretler önümüzdeki dönemde de devam edecektir.

-Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı böylece Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. cumhurbaşkanı oldu. Bu şekilde halk, ilk defa kendi cumhurbaşkanını direkt sandıklara gidip oy kullanarak seçmiş oldu. Sizce ülkenin geçirdiği bu önemli süreç daha müreffeh bir geleceği inşa etmek için ne derece önemli?

"Halkımız, yapılan hizmetlerden çok memnun kaldı"

Türkiye'de daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen cumhurbaşkanı, 10 Ağustos 2014 Pazar günü halkımız tarafından bizzat sandık başına gidilerek belirlendi. Halkımız, salt çoğunlukla Başbakan'ımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı Türkiye'nin 12. cumhurbaşkanı seçti. Bu seçim Türkiye'nin siyasi tarihinde halkın ilk defa sandık başına giderek cumhurbaşkanını kendisinin seçmesi açısından çok önemlidir. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi, 12 sene süren iktidarı döneminde üç genel milletvekili seçiminden, üç mahalli seçimden ve iki referandumdan yüzde 70'ler, yüzde 58'ler düzeyinde oy oranlarıyla galip çıktı. Halkımız, yapılan hizmetlerden çok memnun kaldı. Partiyi, her seçimde oylarını artırarak tekrar iktidara getirdi. Halkımız 12 yıllık yönetiminde Başbakan'ımız Erdoğan'ı başarılı buldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de başarılarına bir yenisini ekledi. Sayın Erdoğan, güçlü bir başbakanlıktan sonra 14-15 partinin birleşmesi karşısında bile başarı sağladı. Yüzde 52 gibi bir oy oranıyla Türkiye'nin Cumhurbaşkanı seçildi. O bizim hem Genel Başkan'ımız hem de Başbakan'ımızdır. Şimdi Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Çok sevinçliyiz, mutluyuz. Bunun; kendisine, ülkemize, Arap ve İslam dünyasına, bütün insanlığa hayırlı olmasını diliyorum.

Başarı konusunda diğer partilerin gösterdiği adaylar için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Onlar çok büyük destek görmelerine rağmen neredeyse AK Partinin aldığı oyun yarısı kadar oy alabildi. Bunun sırrı da Partimizin, halkımızla bütünleşmesinde, halkın sorunlarını çözmesinde, halkın daha mutlu, daha huzurlu, daha müreffeh yaşaması için gece gündüz çalışmasındadır. Halkımız bize güveniyor, destek veriyor. Sayın Erdoğan'ın şu ana kadarki hizmetleri toplumda çok ciddi bir karşılık gördü ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu sonuç ortaya çıktı. Recep Tayyip Erdoğan, ciddiyeti, dürüstlüğü, çalışkanlığı, mertliği, inancı, ahlakı ve duruşu sebebiyle sadece AK Partili seçmenlerden değil diğer partilerin seçmenlerinden de oy aldı. Partimizin 2023 yılına ve daha ilerisine yönelik hedefleri bulunmaktadır. Hükümetimiz, bütün projelerini 2023 yılına yönelik yapmaktadır; bu projelerin devam etmesi, halkımızın daha müreffeh şartlarda yaşaması, fert başına düşen gelirin artması, ihracat rakamlarının yükselmesi için yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Seçimde aldığımız sonuçlar, halkımızın bizi desteklediğini, doğru politikalar izlediğimizi ve gerçekçi yatırımlar yaptığımızı göstermektedir. Bütün bu hedeflere ulaşılması için bu süreç çok önem arz etmektedir.

-Gelecek aşamada; Türk dış politikasında herhangi bir değişiklik görülecek mi?

"Tarihi ve kültürel bağlarımızın bulunduğu Balkanlar, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Güney Kafkasya, Güney Asya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimiz giderek gelişmektedir"

Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte dünyamız kapsamlı bir dönüşüm sürecine girmiştir. Uluslararası sistemdeki değişimin en yoğun şekilde hissedildiği bir coğrafyanın merkezinde yer alan bir ülke olarak dış politikadaki temel hedefimiz, çeşitli sorun ve ihtilafların mevcudiyeti nedeniyle gerçek potansiyelini hayata geçiremeyen bölgemizdeki gelişmeleri, yapıcı bir vizyonla artan imkan ve kabiliyetlerimizi de kullanarak mümkün olduğunca olumlu bir mecraya sevk etmektir. Nitekim Türkiye olarak takip ettiğimiz aktif ve dinamik yaklaşım çerçevesinde, başta komşularımız olmak üzere yakın ilişki içinde bulunduğumuz coğrafyalarda iş birliği imkanlarını geliştirmek ve bölgesel sahiplenme olgusunu harekete geçirmek bakımından bir hayli mesafe katetmiş bulunuyoruz. Tarihi ve kültürel bağlarımızın bulunduğu Balkanlar, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Güney Kafkasya, Güney Asya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimiz giderek gelişmektedir. Mesela, bugüne kadar toplam 17 ülkeyle iş birliğini ortak çıkarlarımız temelinde ilerletmek için kurguladığımız özgün bir iş birliği modeli olan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDSK) mekanizmasını hayata geçirdik. Bu çerçevede, devlet ve hükümet başkanları seviyesinde yapılan 34 ortak kabine toplantısında bu ülkelerle 400'e yakın belge imzalanmış ve bu ülkelerin toplam dış ticaretimizdeki payı yüzde 25 seviyesine ulaşmıştır. Yakın çevremizde bir barış ve istikrar kuşağı oluşturma yönündeki gayemizin yanı sıra Türkiye, yeniden şekillenen küresel düzenin belirlenmesinde söz sahibi olan küresel aktörler arasında yer alabilmek için bütün uluslararası oluşumlarda aktif rol oynamayı hedeflemektedir. Bu temel ilkelere dayanan dış politikamızı önümüzdeki dönemde de aynı istikamette sürdürmeye kararlıyız.

-Suriye kriziyle ilgili gelişmeler ve bu gelişmeler sebebiyle ortaya çıkan Suriyeli mülteciler sorunu konusunda Türkiye nasıl bir tavır sergiliyor?

"7 milyona yakın Suriyeli yerinden yurdundan edilmiş durumdadır"

Suriye'de ihtilaf dördüncü yılına girerken ülkede devam eden beşeri yıkımın yanı sıra bunun bölgemizde yarattığı istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı yeni boyutlar kazanmaya devam etmektedir. Suriye halkı, geride bıraktığımız süre zarfında tarihte eşi görülmemiş bir rejim mezalimi altında ezilmekte, ülkedeki yıkım her geçen gün artmaktadır. Kurbanların sayısı 200 bini aşmış, nüfusun yarısı temel ihtiyaçlarından mahrum şekilde yaşamaya mahküm edilmiş, üç milyondan fazla mülteci komşu ülkelere sığınmış, 7 milyona yakın Suriyeli yerinden yurdundan edilmiş durumdadır. Buna ek olarak rejim "açlıktan öl yahut teslim ol" politikası izleyerek savaş suçu işlemeye devam etmekte, 250 binden fazla Suriyelinin temel gıda ve ilaç malzemelerine erişimini engellemektedir. Bu insani felaketin sorumlusu, Suriye halkının meşru taleplerini; ağır bombardıman, kimyasal silahlar, balistik füzeler ve varil bombaları dahil her türlü tedhiş yoluyla bastırmaya çalışan rejimdir. Halihazırda ülkemizdeki Suriyelilerin sayısı 1 milyonun üzerindedir. Bu kişilerin yaklaşık 220 bini ülkemizdeki 22 barınma merkezinde misafir edilmektedir. Bu bağlamda yaptığımız harcamalar 3 milyar doları aşmıştır. İhtilafın başından bu yana ülkemiz, en başta insani mülahazalar ve kardeşlik müktesebatıyla hareket etmek suretiyle hiçbir ayrım gözetmeden kapılarını rejimin zulmünden kaçan Suriyelilere açmıştır. BM Güvenlik Konseyi'nin 2139 (2013) ve 2165 sayılı kararları çerçevesinde de Suriye halkına insani yardım ulaştırılmasını teminen ülkemiz etkin bir rol üstlenmiş bulunmaktadır. Her iki karar uyarınca 160'tan fazla kamyonun taşıdığı insani yardım, BM ile eş güdüm halinde Suriyeli ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmıştır. Suriye'deki olaylar sebebiyle ülkemize gelen Suriyelilere uluslararası hukuk çerçevesinde "geçici koruma" sağlanmaktadır.

-Zatıalilerinin de istişarelerine katıldığı Adalet ve Kalkınma Partisinin Merkez Yürütme Kurulunun, gelecek süreçte atılması gereken adımlarla ilgili yaptığı toplantıda alınan en belirgin kararlar nelerdir?

"AK Parti hükümetlerinin 2015'ten itibaren de devam etmesinde zaruret görüyoruz"

Merkez Yürütme Kurulu üyesiyim. Orada bir yol haritası ortaya konmaktadır. Partimizi 2015'e ve sonrasına kimin götüreceği, kimin genel başkan ve başbakan olabileceği yönünde istişareler yapıldı. Dışişleri Bakanı'mız Ahmet Davutoğlu üzerinde karar kılındı. Hem Cumhurbaşkanı'mızın yeni görevinde güçlü olması ve rahat çalışabilmesi hem de Türkiye'deki istikrarın devamı için AK Parti hükümetlerinin 2015'ten itibaren de devam etmesinde zaruret görüyoruz.

-Sayın Erdoğan, cumhurbaşkanına daha geniş yetkiler vermek için (cumhurbaşkanının yetkilerini artırmak için) Anayasa'da değişikler yapmayı düşünüyordu; bu adım ne gibi somut gelişmeler ve yeni ufuklar açacaktır?

Önümüzdeki seçimler yani milletvekilleri genel seçimi 2015'in Haziran ayındadır. O tarihe kadar hükümet yeni bir başbakanla devam edecek. O tarihte de AK Parti seçimlere tekrar katılacak ve inanıyoruz ki seçimi yeniden kazanacak. Halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı göreve başlayacağına göre buna uygun bir anayasa değişikliği yapılması zaruridir. Şimdi 1982 Anayasası kendi içinde bile o kadar muğlak, o kadar yoruma müsait ki biz seçilen cumhurbaşkanının göreve ne zaman başlayacağını bile ancak yorum suretiyle bulabiliyoruz. Maddeler arasındaki çelişkilerden ancak içtihat yoluyla kurtulabiliyoruz. Bunlardan biri de şüphesiz, bugün içinde bulunduğumuz sistem. Cumhurbaşkanını halk seçiyor ama ona, Meclis tarafından seçilen cumhurbaşkanının yetkilerini kullandıracağız. Bu çelişkinin üstesinden gelmenin yegane yolu yeni, sivil ve çağdaş bir Anayasa'nın yapılmasıdır. Bu dönemde muvaffak olamadık. Önümüzdeki seçimde halkımızdan, anayasa değişikliği için gerekli olan 367 milletvekilini kazanacak kadar destek vermelerini talep edeceğiz. Şayet yeterli destek verilmezse referandum yapacağız, bunu halka götüreceğiz. İnanıyorum ki halkımız bize bu çoğunluğu verecektir.

-Türkiye Cumhurbaşkanı, Türk halkının kendisine oy vermeyen kesimini, sosyal uzlaşma ve barış sürecinin şemsiyesi altında kucaklamak için ne gibi adımlar atacaktır?

"O; milleti, bayrağı için çalışmıştır"

Türkiye'nin istikrarının anahtarı, bunun hem siyasi hem de ekonomik olmasındadır. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, 12 yıllık iktidarı döneminde halkımızı; siyasi düşünceleri, etnik yapısı, görüşlerine göre ayırmayarak bütünüyle kucaklamış, herkese eşit davranan bir politika izlemiş, kendisine oy verenlerin değil 77 milyonun başbakanı olmuştur. O; milleti, bayrağı için çalışmıştır. O, seçim sonuçları belli olduktan sonra partinin genel merkezindeki balkon konuşmasında "Şahsıma oy verenlerin değil, 77 milyonun cumhurbaşkanı olacağım. 77 milyonu muhabbetle kucaklayan bir cumhurbaşkanı olacağım. Bütün siyasi mücadele sürecinde yaptığım gibi ülkesi, milleti, bayrağı için çalışan bir cumhurbaşkanı olacağım. Bugün yeni bir Türkiye kurulurken yeni bir başlangıç yapma, yeni bir toplumsal uzlaşmanın kapılarını aralama günüdür." demiştir. Bu konuşmanın sorunuzun cevabı olacağını düşünüyorum.

-Bu demokratik atmosfer ve ekonomik istikrarın sağladığı huzur, Türkiye'nin planladığı hedef olan Avrupa Birliği'ne girebilme şansını ne kadar güçlendirdi?

Yukarıda özetlediğim dış politika yaklaşımının bir diğer önemli unsuru, mevcut stratejik ilişkilerimizin yeni boyutlar ilave edilerek genişletilmesidir. Bu bağlamda, Türkiye, Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefi doğrultusundaki kararlılığını muhafaza etmekte, NATO ile mevcut müttefiklik ruhunu canlı tutmaya gayret göstermekte ve transatlantik ilişkilere atfettiği önem çerçevesinde ABD ile mevcut "model ortaklık" olarak tanımlanan ilişkilerini derinleştirmeye çalışmaktadır. Ülkemiz, son 12 yıllık dönemde siyasi istikrarın tesis edilmesi, demokratikleşme ve buna mukabil ekonomik kalkınmanın sağlam temeller üzerine oturtulması bağlamında büyük mesafe katetmiştir.

"Temel hedefimiz, AB üyelik sürecimizden bağımsız olarak kendi vatandaşlarımız için demokrasi ve refah alanının genişletilmesidir"

Ferdi hak ve özgürlüklerin kapsamının genişletilmesinden, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruya, ana dilde savunma hakkından sivil-asker ilişkilerine kadar birçok alanda yasal değişiklikler hayata geçirilmiştir. İktisadi alanda takip edilen yapısal reformlar çerçevesinde, Türkiye, bugün, dünyanın 17. Avrupa'nın ise 6. büyük ekonomisi konumuna ulaşmıştır. OECD, Türkiye'nin 2050 yılında Avrupa'daki en büyük ikinci ekonomik güç olacağı yönünde bir öngörüde bulunmaktadır. Demokrasi ve ekonomi alanlarında katettiğimiz mesafede şüphesiz, sahip olduğumuz ve halen de devam ettirdiğimiz AB perspektifinin ve üyelik sürecinde çıkardığımız uyum yasalarının önemli bir rolü olmuştur. Ancak temel hedefimiz, AB üyelik sürecimizden bağımsız olarak kendi vatandaşlarımız için demokrasi ve refah alanının genişletilmesidir. Bu çerçevede, bizim için stratejik bir nitelik taşıyan Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefimize mümkün olan en kısa süre içinde ulaşılması önem taşımaktadır. Esasen AB'nin uzun vadeli çıkarlarının da Türkiye'yi bünyesine dahil etmesini gerektirdiğini düşünüyoruz.

Türkiye olarak katılım sürecinde üzerimize düşen diğer mesuliyetleri de yerine getirmeye devam edeceğiz. Şunu vurgulamak gerekir ki üyeliğimizin Türkiye'ye olduğu kadar AB'ye de yarar sağlayacağına inanıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz ekonomik reformlarla Türkiye, AB'ye yük olmayacak, tam tersine AB'den yük alacak güçlü bir ekonomiye sahip hale gelmiştir. Hatta Türkiye, AB'nin ekonomik ve mali istikrar için geliştirdiği Maastricht kriterleri dikkate alındığında birçok AB ülkesinden daha ileri bir konumdadır. Bunun ötesinde Türkiye, jeopolitik konumu ve etkili dış politikasıyla AB'nin küresel planda güçlü bir aktör olmasına da katkıda bulunacaktır. Türkiyesiz bir AB, küresel rolünü oynama konusunda yetersiz kalacaktır. AB ile Ekim 2005'te başlattığımız katılım müzakerelerini bazı siyasi engellemelere rağmen sürdürmekte kararlıyız. Son dönemlerde AB ülkeleriyle yapılan üst düzey ziyaretler sırasında da müzakere sürecimizin ilerletilmesi gerektiği yönünde anlayış birliği bulunduğunu memnuniyetle müşahede etmekteyiz. Beklentimiz, Türkiye müzakere sürecinde kendi üstüne düşenleri yaparken AB ülkelerinin de katılım müzakerelerimizin önünü açmasıdır. - Doha

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Başbakan Yardımcısı Arınç Katar'ın Eş-Şark Gazetesine Konuştu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement