Sıfır atık için çocuk kitabı yazdılar
DENİZLİ'de, Pamukkale Üniversitesi'nde (PAÜ) görevli Emre Şerif Turgut ve Serhan Keserlioğlu, sıfır atık konusunda farkındalık yaratmak için 'Sıfır Atık Kahramanları Doğa ve Çınar' isimli eğitici resimli çocuk kitabı yazdı. Kitap, kırsal mahallelerdeki ilkokullarda eğitim gören çocuklara dağıtılırken, velilerine de sıfır atık eğitimi veriliyor.
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Hizmetleri'nde görevli Serhan Keserlioğlu ile PAÜ İleri Araştırma ve Teknoloji Merkezinde kimyager Emre Şerif Turgut, atıkların geri dönüşümüne farkındalık yaratmak için 'Sıfır Atık Kahramanları Doğa ve Çınar' isimli çocuk kitabı yazdı. Sıfır atığın resimler ve hikayelerle anlatıldığı 96 sayfalık kitapta, çöplerin geri dönüştürülerek ayrıştırılmasıyla ilgili bilgilerin yanı sıra, geri dönüşümde yapılan yanlışlar ve doğrular yer alıyor.
Kitabın öncelikle kırsal kesimlerde eğitim gören ilkokul çağındaki çocuklara anlatılmasına karar verildi. Bunun için Buldan ilçesindeki okullarda sıfır atık eğitimi pilot bölge olarak başlatıldı. Kitabın yazarları Serhan Keserlioğlu ve Emre Şerif Turgut, Buldan ilçesinde Ali Terzioğlu İlkokulu'nda ilk olarak minik öğrencilere sıfır atığı anlattı. Ardından da öğrencilere kitap dağıtıldı.
Serhan Keserlioğlu, sıfır atık için yazdıkları kitabın ardından eğitim programının ortaya çıktığını belirterek, "Bir öğrenci bir yıl boyunca kullandığı kağıtlarla bir ağacı tüketiyor. Geri dönüşüme sağlar ve çöpe atmaz ise bir öğrenci her yıl bir ağaç kurtarır. Amacımız ilk olarak Buldan ilçesinde 1350 öğrenciye ulaşmak. Her yıl 1350 öğrenci sıfır atık uygularsa 1350 ağaç dikmiş gibi olur. Her öğrenci kendi ailesini sıfır atık bilinciyle eğitirse, bir öğrenci yılda 4 bin 240 lira ailesine katkıda bulunuyor. Bunun hesabını yaptık ve kitapta belirttik. Akan musluğu, yanan ışığı kapatır, kağıtları çöpe atmaz, geri dönüşüme atar, tüm bunları yaparsa yılda 4 bin 240 lira ailesine katkıda bulunabilir. Atık kontrolü sağlanır, israfın önüne geçilirse, sadece bir aile Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlar. Bu rakamları Türkiye nüfusuyla çarparsak, büyük rakamlar ortaya çıkar" dedi.
Sıfır atığın kitapta resimler ve hikayelerle anlatmaya çalıştıklarını ifade eden Keserlioğlu, "Kitabın ana teması sıfır atık. Ülke olarak sıfır atığın neresindeyiz. Dünyada neresindeyiz. Suyla elektrikli nasıl geri dönüşüm yaparız. Bunları detaylı olarak kitapta anlatmaya çalıştık. İlkokul çağındaki çocuklarımızın anlayacağı tarza resimli örnekler hikayelerle uygulamalarla evde ne yapabileceğini anlatmaya çalıştık. Buldan ilçemizdeki öğrencilerle buna başladık daha geniş kitlilere yaymak istiyoruz" diye konuştu.
Emre Şerif Turgut ise, amaçlarının sıfır atığı 7'den 70'e herkese anlatmak olduğunu söyleyerek, "Sıfır atığı öncelikle öğrencilere anlatıyoruz. Eğitimlere veliler de katılıyor. Amacımız sadece öğrencilere değil, ailelerine de ulaşmak. Eğitimlere öğrenciler dedeleriyle bile geliyor. Bu bizi mutlu ediyor ve amacımıza ulaşacağımızı gösteriyor. İlk olarak kırsal kesimlerdeki öğrencilere bunu anlatmak istiyoruz" dedi.
Buldan Belediye Başkanı MHP'li Mustafa Fahri Şevik, geri dönüşümün önemine değinerek, ilçede yapılan eğitim çalışmalarına oldukça faydalı olacağına inandığını ve destek vermeye devam edeceklerini söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Okulda öğrencilere eğitim verilmesiÖğrencilerden detayÖğrencilere kitap dağıtılmasıSerhan Keserlioğlu ile röportajEmre Şerif Turgut ile röportajBelediye başkanı Mustafa Fabri Şevik röportaj
Haber: Ramazan ÇETİN - Kamera : Deniz TOKAT/ DENİZLİ,
Haber Kodu : 200301055
==============================
Şiddet mağduru kadın, küllerinden doğdu İZMİR'de, yaklaşık 20 yıl önce yaptığı evlilikte hem fiziksel, hem psikolojik şiddet gören Nazlı Baç, hayatını değiştirmeye karar verdi. Kişisel gelişime odaklanan Baç, aldığı eğitimin ardından hayatında yeni bir sayfa açtı. Yaşam koçluğu, kişisel gelişim uzmanlığı ve yazarlık yapan Baç, yazdığı 'Hayata Yeniden Başla' adlı kitabıyla hemcinslerine deneyimlerini aktarmaya karar verdi. Hayatını değiştirmek isteyen kadınlara harekete geçmeleri için çağrı yapan Baç, "İçinize dönün ve hiçbir şeyi ertelemeyin" dedi.
20 yıl önce, mağaza sorumlusu olarak çalışan Nazlı Baç, tanıştığı holding yöneticisiyle evlendi. Evliliği süresince sürekli hem psikolojik hem de fiziksel şiddet gören Baç, yaklaşık 6 yıl sonra boşandı. Daha sonra İzmir'de bir iç giyim firması kuran ve hayatında yeni bir sayfa açmaya çalışan Baç, şirketinin batmasıyla bir yıkım daha yaşadı. Tüm sorunlara karşı pes etmeyen Baç, kişisel gelişime odaklandı. Bir süre eğitim alan Nazlı Baç, yaşam koçluğunun yanı sıra, eğitmenlik, sunuculuk ve yazarlık da yapmaya başladı. 40 yaşında olduğunu ve ikinci hayatına başladığını söyleyen Baç, ilk kitabı 'Hayata Yeniden Başla'nın basım sürecinde olduğunu ve yaklaşık 15 gün içinde okurlarıyla buluşacağını belirttti. Nazlı Baç, kişisel gelişim, kuantum ve çekim yasasını konu alan kitabında insanların hayallerine aslında hiç uzak olmadığını anlatıyor.
Bir aşk evliliği yaptığını ve ertesi gün şiddete maruz kaldığını dile getiren Baç, "20 yıl önce şiddet içerikli bir evlilik yaşadım. 6 yıl evli kaldım. O süreç beni büyüttü. Yalnızdım ama boyun eğip devam ettirmedim. Yarın belki değişir, diyordum. 26 yaşına gelince ve şiddetin derecesi artınca bir gün bunu yaşamak istemediğime karar verdim" dedi.
'HEM HAKARETE UĞRUYOR, HEM DE ŞİDDET GÖRÜYORDUM'Bir mağaza sorumlusu olarak çalışırken holdingin yöneticisiyle hayatını birleştiren Baç, dışarda çok saygı duyulan eşinin evde bambaşka biri olduğunu söyleyerek, şunları anlattı: "Aramızda 16 yaş fark vardı. 20 yaşında, küçücüktüm. Ev işleriyle ilgili yardımcılar olmasına karşın her şeyi benden bekliyordu. Eksiklerim olunca şiddet gördüm. Evliliğimin ertesi günü ilk kahvaltı soframızda şiddet gördüm. Tamamıyla egosal durumları vardı. Ayakkabılarını bana boyatırdı. Hem hakarete uğruyor, hem şiddet görüyordum. Bir gün ailemi aradım ve onu terk edip İzmir'e döndüm. Her gün çiçek gönderdi. İzmir'de kadın programı yapıyordum. Bir gün gazeteye ilan vermiş ve bana evlenme teklifi etti. Kabul edip İstanbul'a döndüm. İki ay her şey yolundaydı. Sonra yine aynı şeyleri yaşamaya başladık. Hem şiddet gördüm, hem de aldatıldım. 14 yıl önce hayatımdan çıktı. İyi ki bunları yaşamışım ki ben şimdi Nazlı Baç olabildim. Kim olduğumu onun sayesinde anladım. Onu affediyorum."
HAYALLERİNE KAVUŞTUÜçüncü kez hayatına girmeye çalışan eşine bu kez izin vermeyen Nazlı Baç, İzmir'de bir iç giyim firması kurdu ancak şirketi ifllas etti. Yaşadığı tüm kötü olaylara rağmen hiçbir zaman pes etmeyen Baç kendini geliştirmek için hep çaba harcadığını belirterek, "Dibin hep en dibini gördüm ama bir çıkış yolu buldum. Bir taş koydum üstüne bastım. Kişisel gelişimle ilgili eğitimleri almaya başladım. Yeni bir kimliğe kavuştum. Şimdi yaşadıklarımı başkalarına anlatıyorum. Dalga sesiyle uyuyabileceğim bir ev hayalim vardı ve o evin sahibi oldum" diye konuştu.
'HER ZAMAN BİR GEÇİŞ YOLU VARDIR'Kendini sıkışmış hisseden kadınlara hayallerine nasıl ulaşabileceklerini anlattığını aktaran Baç, "Hedefimiz için tüm zorlukların karşısında dimdik durabiliriz. Şikayet ediyoruz. Ama aynı noktada kalmaya devam ediyoruz. Her zaman bir çıkış yolu vardır. İçinize dönün ve hiçbir şeyi ertelemeyin. Bütün kadınlar yapabilir. 1 ay sonra 40 yaşında olacağım. Keşke geç kalmasaydım" dedi.
'KENDİ İÇİNDEKİ GÜÇLE ORTAYA ÇIKABİLİRSİN'Her kadının güçlü olduğunu ve istediği her şeyi yapabileceğini vurgulayan Nazlı Baç, hemcinslerine seslenerek şunları söyledi: "Harekete geç, lütfen geç kalma. Paraya yada arkanda birine ihtiyacın yok. Kendi içindeki güçle çıkabilirsin ortaya. Kanserli hastalarla çalışıyorum. Onların iyileştiğini görmek inanılmaz. Bir kadını değiştirdiğimde kelebek etkisiyle diğerleri de değişmeye başlıyor."
İkinci kitabının da hazırlıklarına şimdiden başlayan Nazlı Baç, 2020'nin son aylarında basılmasını planladığı kitabında ise hem kendi hikayesinden hem de danışanlarının mucizelerinden kesitler sunacak.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Nazlı Baç ile detay görüntü,-Nazlı Baç kitap okurken görüntü,-Nazlı Baç ile röportaj
Haber - Kamera: Nevra UÇKAÇ/ İZMİR,
Haber Kodu : 200301020==============================
İlayda, ona hayat verecek donörü arıyor
İZMİR'de, çocukluk aşkıyla evlendikten 4 ay sonra lenfoma kanseri olduğunu öğrenen İlayda Hacıoğlu Gürleyen (28), çift yumurta ikizinden alınan örnek uyumsuz çıkınca, donör aramaya başladı. Kent Hastanesi'nde kemoterapiye devam eden İlayda için eşi, ikizi ve ailesi Soma'da ve Karşıyaka'da kök hücre bağışı kampanyası başlattı. İlayda, uyumlu donör bulunursa 4'üncü kürden sonra nakil olacak.
Karşıyaka ilçesinde oturan İlayda Hacıoğlu Gürleyen, geçen yıl 4 Ağustos'ta çocukluk aşkı Ali Kaan Gürleyen ile evlendi. Evlendikten sonra eşiyle birlikte Soma'ya yerleşen İlayda, 4 ay sonra öksürük şikayetiyle doktora gitti. Burada yapılan ilk muayenede İlayda'ya farenjit olduğu söylendi. Daha sonra boynunda oluşan şişlikleri göstermek için 26 Aralık'ta Ege Üniversitesi Hastanesi'ne giden İlayda, lenfoma kanseri olduğunu öğrendi. Hastalığı öğrendikten sonra gücünü hiç kaybetmeyen İlayda'nın büyük şans olarak görülen çift yumurta ikizinin verdiği örnek uyumlu çıkmadı. Bunun üzerine, İlayda'nın eşi ve ailesi, kök hücre aramaktan vazgeçmedi ve ona destek olmak için saçlarını kazıttı. Doktoru, Kent Hastanesi'nde tedavisine devam eden ve her kürü 97 saat süren kemoterapinin 3'üncü kürünü tamamlayan Gürleyen'e, uyumlu donör bulunursa, 4'üncü kürden sonra nakil olarak hastalığı atlatacağını söyledi. Uygun kök hücrenin bir an önce bulunmasını isteyen aile, önce Soma'da Kızılay aracılığıyla düzenledikleri kan bağışı kampanyayla 750 kişiden kök hücre bağışı topladı. Daha sonra Karşıyaka Spor Kulübü taraftarlarının da destekleri ile Karşıyaka'da bir kan bağış aracı ile kampanyaya devam etti. İlayda ve eşinin düğün fotoğraflarının olduğu pankartlar Karşıyaka sokaklarına asıldı. Hastalığı yenebileceğine inanan İlayda, kendisi ve tüm hastalar için İzmirlileri kök hücre bağışı yapmaya çağırdı.
'HEP GÜÇLÜ DURDUM'Lenfoma kanserinin yaygın olduğunu hasta olduğunda anladığını anlatan İlayda Hacıoğlu Gürleyen (28), "İlk öğrendiğimden beri gelip geçecek diye düşündüm. Kendimi yıkmadım. Hep güçlü durdum ve hiç düşmedim. Kan değerlerim hep iyiye gitti. Çok kısa sürede hastalığın sonuna yaklaştım. Hastalığı yenme derecesine geldim. Kök hücre nakli olabilmem için çok donör ihtiyacımız var. Herkesi donör olmaya davet ediyorum. Benim ailemden tam uyum çıkmadı. İkizim var, çift yumurta ikizi olduğu için o da uyumlu çıkmadı. Çift yumurta olunca tıpta kardeş olarak adlandırılıyoruz. O yüzden uyumsuzdu. Dayım yarı uyumlu çıktı ama biz tam uyum arıyoruz. Bu kampanyayı aslında sadece benim için değil tüm hastalar için yapmaya karar verdik. Umarım herkese hayırlı olur, ben haricinde birçok hastaya da umut oluruz. Kanser çağımızın hastalığı artık, herkesi bulabiliyor. İnsanlar bu hastalığı duyduklarında 'Neden ben?' demesinler. 'Ben iyi olacağım, hasta değilim, geçecek' diye düşünmek gerekiyor" diye konuştu.
'BU HASTALIĞI DUYANLAR KORKMASIN'İlayda'nın eşi Ali Kaan Gürleyen (28) ise, "Ben İlayda'ya 'hastalığı sen yeneceksin, beyninde bitirdikten sonra geri kalan işler bana ait, sen onları düşünme' dedim. Her zaman yanında oldum. O bana 'Saçımızı kazıtıyor muyuz?' dediğinde hemen kazıttık. İlaçların ağır olduğundan bahsetmişlerdi ama bize ağır gelmeyeceğini söyledim ona. Biz bunu bir şekilde atlatacağız. Çok şükür şu an güzel gidiyoruz. Umarım kök hücre de bulunduğu zaman tedavimiz sonuçlanacak. Umarım bu kampanya başkalarına da umut olur. Hep birbirimize motivasyon veriyoruz, güle oynaya devam ettik. Hiç yılmadık, bu hastalığı duyanların da hiç korkmasını istemiyoruz. Kelimenin bir ağırlığı var ama o kelimenin ağırlığının altında kalmasınlar. Önce kendini motive ettikten sonra bu hastalık çok rahat yeniliyor" dedi.
'KÖK HÜCRE BULUNURSA TEDAVİ TAMAMLANACAK'Hastalığın tanısı ilk konulduğunda çok üzüldüğünü söyleyen anne Seval Hacıoğlu (49) şunları söyledi: "Neden bizim başımıza geldi diye çok üzüldüm. Daha sonra doktorumuz bizi aydınlattı, lenfomanın yenilmeyecek bir hastalık olmadığını söyledi. Ama tabii hala soru işaretleri oluyor aklımızda. Çok şükür tedavimiz olumlu gidiyor. Kök hücre bulunursa tedavisi tamamlanacak. Onun için bölge bölge yer yer Kızılay'la birlikte kök hücre kampanyaları yapıyoruz. Bugün de güzel bir yoğunluğumuz vardı, ilgi güzeldi. Fakat maalesef bilgi sahibi değiliz ve başımıza gelmeden anlayamıyoruz. Bugün benim başıma gelen yarın sizin başınıza da gelebilir. Bu yüzden lütfen duyarlı davranalım. Kök hücre bağışı hayat kurtarıyor. 3 tüp kan bir hayat. Bunu mutlaka yapmalarını istiyorum" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Bağış kampanyasında kan veren vatandaşlardan görüntülerİlayda, ikizi ve ailesinden detay görüntülerSokaklara asılan pankartlardan görüntülerİlayda Hacıoğlu Gürleyen ile röp.Ali Kaan Gürleyen ile röp.Seval Hacıoğlu ile röp.
Haber: Melis KARAKUZULU, Kamera: Umut KARAKOYUN/İZMİR,
Haber Kodu : 200301023===========================
Mikrobiyolog, dede mesleği pidecilik yapıyor
AYDIN'ın Yenipazar ilçesinde mikrobiyolog Mustafa Elmas, dede mesleği pide ustalığı için kolları sıvadı. 650 metrekare kapalı alanla ilçenin en büyük işletmesinin sahibi olan Elmas, "Yenipazar pidesini zaten anlatmama gerek yok, muhteşem bir lezzet" dedi.
Pide denilince akla ilk gelen adreslerden olan Yenipazar, yılın 12 ayı pide turizmiyle canlanıyor. Türkiye'nin dört bir yanından gelen turistlerin uğrak noktası, 12 bin 500 nüfuslu ilçede, 17 pide işletmesi hizmet veriyor. Yaklaşık 100 kişiye iş imkanı sağlayan dükkanlarda kıymalı, yumurtalı, kaşarlı, kuşbaşılı, tahinli, kıymalı yumurtalı, kaşarlı yumurtalı ve çökelekli başta olmak üzere 18 çeşit pide yapılıyor. İlçedeki en büyük işletmelerden birinin sahibi Mustafa Elmas, İzmir Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü'nden mikrobiyolog olarak mezun olup, askerliğini yaptıktan sonra Efeler ilçesinde kuyumcu dükkanı ve fırın işletmeciliği yaptı. 6 yıl önce trafik kazası geçirince doğup büyüdüğü Yenipazar'a dönerek, dede ve baba mesleği olan pide ustalığını yapmaya başladı. 650 metrekare kapalı alanla ilçenin en büyük işletmesinin sahibi olan Elmas, pidesini tatmayanın aklında soru işareti kalacağını söyledi.
90 YILDAN BERİ DEĞİŞMEYEN LEZZETMikrobiyolog olmasına rağmen işini yapmayıp ticarete atılmayı tercih ettiğini belirten Elmas, "Yenipazar pidesini zaten anlatmama gerek yok, muhteşem bir lezzet. Yenipazar'ın havasından mıdır ya da suyundan mıdır bilemiyorum. Her şeyin en iyisini kullanmaya gayret ederiz. Kullandığımız tüm ürünler yerlidir. Eti seçerek alır, hayvanın her yerini kullanmayız. Çökelek, peynir ve tereyağı dağ mahallerinden yapılır bize gelir. Market veya pazardan alıp yapmayız. Pide Yenipazar'ın adeta bir lokomotifidir. Sakin şehir unvanının da olmasıyla birlikte pide turizmi var. Yaklaşık 90 yıldan beri pidecilik bizim dede mesleğimiz. Biz bir aile şirketiyiz. Mesleğe üçüncü kuşak olarak devam ediyoruz. Sonuçta işletmeciyiz. Personelimiz profesyonel bir şekilde çalışmaktadır" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Çeşitli pide yapımından görüntüPidelerden görüntüMustafa Elmas ile röp. İlçe merkezinden görüntüGenel ve Detay görüntü
Haber- Kamera;: Burhan CEYHAN/ AYDIN,
Haber Kodu : 200301048==================================
Skolyozu yendi, sıra Avrupa şampiyonluğunda ANTALYA'da, 8 yaşındayken omurgasında 15 derecelik skolyoz beliren Bahri Dağcı, eğriliği düzeltmek için pentatlona başladı. 8 ay içinde omurgasındaki eğriliği 10 derecenin altına düşüren Bahri, katıldığı müsabakalarda da derecelere girdi. Bahri'nin şimdiki hedefi İspanya'daki Avrupa Şampiyonası'nda kürsüye çıkmak.
Antalya'da oturan radyoloji teknikeri Tuğrul Dağcı ve sağlık çalışanı Seçil Dağcı çiftinin 14 yaşındaki oğulları Bahri Dağcı, 8 yaşına geldiğinde omurgasında 15 derecelik skolyoz belirdi. Skolyozu düzeltmek için hekimlerin yönlendirmesiyle spora yönelen Bahri Dağcı, koşu- yüzme- koşudan oluşan dayanıklılık sporu olarak adlandırılan modern pentatlona başladı. Kısa sürede sporu seven Dağcı, omurgasındaki eğrilik nedeniyle sporda istediği verimi alamadı.
Omurgasındaki eğriliği iyileştirme adına 'Schrot' egzersizlerine başlayan Dağcı, 8 ay gibi kısa sürede eğrilik derecesini 10'un altına indirmeyi başardı. Bu sürede katıldığı müsabakalarda da dereceye girip, altın ve gümüş madalyalar ile kupalar kazanan Dağcı, gözünü 2020 yılında İspanya'da gerçekleştirilecek Avrupa Şampiyonası'na çevirdi. Hem omurgasındaki eğriliğin tam düzelmesi, hem de kondisyon kazanmak için sağlık merkezinde çalışmalarını sürdüren Dağcı, "Avrupa şampiyonasına hazırlanıyorum. Skolyozum nedeniyle tam olarak istediğim skorları elde edemiyordum. Burada yaptığım sporla skolyoz eğriliğimi 15 dereceden 10'un altına düşürdüm. Tam istediğim seviyelere ulaştım diyebilirim. Şimdiki hedefim Avrupa şampiyonasında madalya kazanmak" diye konuştu.Bahri Dağcı'nın spor eğitmeni Serkan Yandık (24) kısa sürede büyük bir ilerleme yakaladıklarını ve bu durumun Bahri'nin spor hayatına olumlu yansıdığını ifade etti.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Bahri Dağcı antrenman yaparken detayBahri Dağcı röportajSerkan Yandık röportajDetaylar
HABER- KAMERA: Alparslan ÇINAR/ANTALYA,
Haber Kodu : 200301029
============================================
29 yıldır, 1,5 metrekarelik dükkanda ayakkabı tamirciliği yapıyor AFYONKARAHİSAR'ın Çay ilçesinde, 29 yıldır 1,5 metrekarelik dükkanında ayakkabı tamirciliği yapan Hüsamettin Güngör (52), unutulmaya yüz tutmuş mesleğini devam ettirmeye çalışıyor. Güngör, "İki çocuk büyüttüm bu mesleği yaparak. Okuttum, evlendirdim. Allah'ım sağlık, sıhhat verdikçe mesleğimi devam ettireceğim" dedi.
Ayakkabı tamircisi Hüsamettin Güngör, Cumhuriyet Caddesi'nde bulunan 1,5 metrekarelik dükkanında mesleğini sürdürmeye çalışıyor. Gelişen teknolojiye yenik düşme tehdidiyle karşı karşıya olan mesleğini yaşatmak için farklı ürünler yapmaya da yönelen Hüsamettin Güngör, ayakkabı tamirinin yanında, tabanca, bıçak ve telefon kılıfları dikip, el çantaları tamir ederek ailesinin geçimini sağlıyor.
Dört dönemdir, oturduğu Cedit Mahallesi'nin muhtarlığını da yürüten Hüsamettin Güngör'ün işleri son dönemde arttı. Ayakkabı tamiri için gelen müşterilerden başını alamayan Hüsamettin Güngör, gece yarılarına kadar siparişleri yetiştirmeye çalıştığını söyledi.
Vatandaşların yeni ayakkabı almak yerine eskileri tamir ettirdiğini söyleyen Hüsamettin Güngör, "1,5 metrekarelik dükkanda çalışıyorum. Tamir için tüm aletler bende var. Dükkanım kira. İlk zamanlar kira zor geliyordu. Şimdi rahatım. Müşteri buraya alıştı. Değiştirmeyi düşünmüyorum. İki çocuk büyüttüm bu mesleği yaparak. Okuttum, evlendirdim. Boş zamanlarda kılıf dikiyorum. Akıllı telefonlara, kemere takılan kılıflarım tutuldu. Fakat şimdi ayakkabı tamiri patladı. Vatandaş 'tamir ettirerek bir yıl daha giyerim' diyor. Müşteri memnun, tabi ki ben de memnunum. Para kazanıyorum. Allah'ım sağlık, sıhhat verdikçe mesleğimi devam ettireceğim" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Hüsamettin Güngör ayakkabı tamir ederkenHüsamettin Güngör dükkanın önünde detayRÖP: Hüsamettin Güngör
HABER- KAMERA: Muzaffer NAL/ÇAY (Afyonkarahisar),
Haber Kodu : 200301031
====================================
40 kilo verdi, artık yemek yerken utanmıyor ANTALYA'da 128 kiloyken restoranlarda bakışlardan rahatsız olan Semih Karakoç (21), akupunkturla 40 kilo verdikten sonra artık utanmadan yemek yemeye başladığını söyledi. Karakoç, bir zamanlar denize atletle girerken, şimdi yazı sabırlıkla beklediğini aktardı.
Antalya'da 128 kilo olan Semih Karakoç, 4 kür akupuntur tedavisinin ardından 40 kilo verdi. 23 günlük ilk akupuntur tedavisinde önce 13 kilo veren 1.89 boyundaki Karakoç, 4 kürün sonunda 88 kiloya indi. Kilo verdikten sonra hayata daha pozitif baktığını, kiloluyken yapmaya utandıklarını artık rahatlıkla yaptığını söyleyen Semih Karakoç, çok mutlu olduğunu ifade etti.
'132 KİLOYA KADAR ÇIKTIM'128 kilo olduğu dönemlerde restoranlarda yemek yerken çok utandığını anlatan Karakoç, "İnsanların bakışlarından rahatsız oluyordum. Sanki bana bakarken 'pis boğaz' dediklerini düşünüyordum. Yemek yiyemiyordum. Şimdi rahatlıkla yemek yiyorum" dedi. Çocukluğunda da kilolu olduğunu belirten Karakoç, "12 yaşından sonra hızla kilo almaya başlamıştım. Bir dönem 132 kiloya kadar çıktım. Diyetle 128 kiloya düştüm. Diyetlerde başarılı olamadım. Sonra annemin önerisiyle akupunkturla zayıflamaya karar verdim" diye konuştu.
'AKUPUNTURLA KİLO VEREMEM DİYE DÜŞÜNMÜŞTÜM'Akupuntur tedavisiyle zayıflama kararı verdiğinde önceleri kilo verebileceğine çok inanmadığını belirten Semih Karakoç, "Başlangıçta biraz tedirgin olmuştum ama kilo verdiğimi görünce devam ettim. Kilo vermeye başlayınca daha çok zayıflamak istedim. Şu anda 88 kiloyum ama biraz daha kilo vermek istiyorum" dedi.
'DENİZE ATLETLE GİRİYORDUM'Kilolu dönemlerinde denize girerken de utandığını anlatan Karakoç, "Yağlarım sarkıyordu. Atletle giriyordum. Artık özgürce denize gireceğim" dedi. 128 kilo olduğu dönemlerde alışveriş için mağazalara gittiğinde giysi denerken aynaya bakıp 'Ben bu muyum?' dediğini söyleyen Semih Karakoç, "Şimdiyse aldığım kıyafet üstüme oturuyor. Artık başardım. Mutluyum. Daha da devam edeceğim. Biraz daha fazlalığım var" şeklinde konuştu. Kendi kahvehanesinde çalışırken öğlene doğru enerjisinin bittiğini ifade eden Karakoç, "Şimdi kuş gibiyim. Adımlarımı atarken çok rahatım" ifadelerini kullandı.
'BU HASTANIN BAŞARISI'Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Dündar Kaçar ise bu başarının Semih Karakoç'un başarısı olduğunu söyledi. Dr. Kaçar, "Semih 4 kürde 40 kilo verdi. Verilen kiloya vücudun adaptasyon sağlaması için her kür arasında birkaç ay ara verdik. Başlangıçta 128 kiloydu, şu anda 88 kilo. Bu bizim değil, hastanın başarısı. Bu bizi çok mutlu etti" dedi.Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı olarak, danışanlarına sadece yol gösterdiğini belirten Dr. Dündar Kaçar, "Bir kişi kilo vermeyi kafasına koyduysa, eninde sonunda başarılı olacaktır. Kilo vermek için kararlılık ve hekimine inanmak önemli" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Doktor hastasına akupunktur yaparkenAkupunturdan detay görüntülerDr.Dündar Kaçar röpHasta Semih Karakoç röpSemih Karakoç'un eski görüntüleriDetay görüntüler
HABER: Selma KUNAR- KAMERA: Alparslan ÇINAR/ANTALYA,
Haber Kodu : 200301030
===============================================
Dededen toruna, Dutlu Kahvehane
ADANA'da dedesinden kalan Cemal İşiaktır'ın işlettiği kahvehanenin içinde bulunan dut ağacı, iş yeri için simge oldu.
Merkez Seyhan ilçesi Döşeme Mahallesi'nde bulunan ve Dutlu Kahvehane olarak bilenen yaklaşık 80 yıllık kahvene, Cemal İşiaktır'ın (61) dedesi Nuri İşiaktır tarafından açıldı. Dede Nuri İşiaktır'ın ölümünden sonra ise kahvehaneyi o dönem 30'lu yaşlarında olan oğlu, Mehmet İşiaktır (87) işletmeye başladı. Babası Mehmet İşiaktır'ın yaşlanmasından sonra da işleri Cemal İşiaktır devraldı. 1998 yılına kadar önünde bir bahçe bulunana kahvehane, o yıl Adana'daki deprem sonrası hasar gördü. Bunun üzerine baba-oğul kahvehaneyi yıkıp yeniden inşa etmeye karar verdi. İş yerinin ön tarafında bulunan bahçeyi de alarak kahvehaneyi genişleten İşiaktır, bahçede bulunan ve şu an yaklaşık 80 yıllık olan dut ağacını kesmek istemedi. Bunun üzerine kahvehanenin ağaca denk gelen noktasının tavanında delik olacak şekilde bir iş yeri tasarladı ve yaptı. O yıldan sonra dutlu kahvehane olarak anılan kahvehane, ilgi görüyor.
O AĞAÇ BENİM AİLEMÜç nesildir kahvehaneyi işletmeye devam ettiklerini belirten Cemal İşiaktır, mahallenin insanlarına hizmet eden küçük bir yer olmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. Ağacın hikayesinin birçok kişi tarafından merak edildiğini ve dükkanın ortasından çıkan ağacı görünce insanların şaşırdığını söyleyen İşiaktır, "Deprem sonrası böyle bir planlama yaptık. O dönem 'kesin gitsin şu ağacı' diyen birçok insan oldu. Ama şimdi yıllara şahitlik eden ağacı görünce duygulanıp bize teşekkür ediyorlar. Günde en az 10 kişi ağacı görmeye geliyor. Ağacı görüp çok şaşıran müşterilerimiz oluyor. Kimisi kaybettikleri dostlarını görüyor kimisi gençliğini hatırlıyor bu ağaçta. Ben ise geçmiş neslimi görüyorum. Dut ağacı benim dedem, annem, babam demek. Hepsi bu ağaca bir tas su dökmüştür. Bu kahvene var oldukça bu ağaç da burada olacak. Yeşile dokunmayalım. Her zaman sahip çıkalım. Doğa varsa biz varızö diye konuştu.
İşiaktır'ın babası Mehmet İşiaktır ise babasının eseri olan dut ağacını çok sevdiğini ve ailesinden bir birey olarak gördüğünü söyledi.
KAYBETTİĞİMİZ DOSTLARIMIZI HATIRLIYORUZDutlu kahvehaneye 50 yıldan fazla bir zamandır geldiğini söyleyen emekli Veysel Ökmen (70), yıllara şahitlik eden bu ağacın iş yerinin içinde bulunmasının ortama da bir ferahlık kattığını belirtti. Ağacı görünce eski günlerini hatırladığını kaydeden Ökmen, kaybettikleri dostlarını ağaca bakınca hatırladığını ve hüzünlendiğini ifade etti.Kahvehaneyi dışarıdan gördüğünü ve tavanından çıkan ağacın kendisini çok şaşırttığını dile getiren lise öğrencisi Serenay Sakay (16) ise, "Ağaca verdiği değer beni çok mutlu etti. Biz Adanalılar zaten doğaya çok önem veririz. Bu amcamızda gerekeni yapmış ve ağaca kıymamışö dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------Dut ağacının bulunduğu kahvehanenin dış görüntüsüKahveyi işleten Cemal İşiaktır'ın ağaç ile görüntüleriCemal İşiaktır ile röp.Babası Mehmet İşiaktır ile röp.Kahvehanede oyun oynayanlardan görüntüKahvehanedekiler ile röp.Kız öğrenci ile röp.Kahvehanenin çatısından görüntüÇatıdan uzanan dut ağacı Cemal İşiaktır'ın konuşmasıGenel ve detaylar
Haber-Kamera: Can ÇELİK/ ADANA,
Haber Kodu : 200301032==================================
Engelli çocuğun hastalığına teşhis konulamıyor ORDU'da yaşayan Nazmiye- Durmuş Bodur çiftinin gözleri görmeyen, konuşamayan ve ayakları üzerine basamayan çocukları Metehan'ın (6) hastalığına teşhis konulamıyor. Aile, çocuklarının hastalığına teşhis konulması ve tedavi edilmesi için yardım bekliyor.
Ordu'nun Altınordu ilçesine bağlı Şahincili Mahallesi'nde yaşayan özel sektörde çalışan Durmuş ile ev hanımı Nazmiye Bodur çiftinin çocuğu Metehan doğuştan sağlık sorunları yaşamaya başladı. Gözleri görmeyen, konuşamayan ve ayakları üzerine basamayan Metehan'a teşhis konulamadı. Nazmiye Bodur, çocuğunu doğuştan itibaren sürekli hastaneye götürüp getirdiklerini ve tedavisinin sürdüğünü belirterek, şırınga ve özel mama ile beslediğini söyledi. Anne Bodur, "Çocuğumuzun engelli raporu bulunuyor. Hastaneye götürüp getiriyoruz fakat bir teşhis koyulamadı. Samsun'da tedavileri sürüyor, Ordu'da da fizik tedaviye götürüyoruz. Çocuğumun hastalığına bir an önce teşhis koyulup tedavisinin yapılmasını istiyoruz" dedi.
Eşinin sigortalı işte çalıştığını, çocuk için ayrıca bakım maaşı aldıklarını, ancak tedavi için yine de maddi desteğe ihtiyaç duyduklarını anlatan Nazmiye Bodur, "Kirada ödüyoruz, gelirimiz çocuğumuzun masraflarına yetmiyor. Samsun dışında hastaneye götüremedik, sürekli fizik tedavisine götürüyoruz. İlaçlarını evde kullanıyor, beslenmesini de mamayla sağlıyoruz. Tedavi sürecimiz ne kadar uzun sürecek onu bilmiyoruz, hastalığına ise maalesef teşhis konulamadı. Doğduğunda nefes alamamıştı, Ankara'ya gönderdiler. Nöbetleri başladı, gözlerinin görmediği söylendi. Midesinden besleniyor, herhangi bir tanısı yok. Biran önce tanı koyulmasını ve tedaviye başlanılması için devletimizden yardım bekliyoruz" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ GEÇİLİYOR
Nedim KOVAN/ORDU,
Haber Kodu : 200301041
Son Dakika › Güncel › DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?