Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı Yiğit Bulut, Türkiye'deki oligarkların kaçmaya başladığını söylerken, Erdoğan'ı Sezar'a benzetti.
TRT Haber TV'de yayınlanan, Hasan Kurtulmuş'un sunduğu Derin Analiz programında konuşan Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı Yiğit Bulut, son günlerde siyaset arenasında yaşananları ve bunun ekonomiye etkilerini analiz etti.
Haftalardır yatırımcıyı ekranlardan, manipülatör medyaya karşı uyardığını, doların yükselişinin, bir manipülasyonun sonucu olduğunu ve bunun geri dönüşünün olacağını defalarca söylediğini hatırlatan Bulut, euro-dolar paritesine dikkat çekti, "EUR/USD paritesi değişmedi o günden bugüne, 1.05'le 1.10 arasında gidip geliyor. Farklı bir yere gidip gelmedi. İçerideki büyük hareketi kurgulayacak bir euro-dolar hareketi yok. Ama spekülatif anlamda insanları tuzağa düşürenler, o günlerde siyasal sonuç almak adına, ekonomik ve finansal ateşin üzerine gaz dökenler, siyasal sonuç alamadılar ama cepleri malesef doldu" ifadelerini kullandı.
Türkiye'deki durumu Roma ve Sezar örneğiyle açıklayan Yiğit Bulut şöyle konuştu:
SEZAR "ROMA'NIN OLANI ROMA HALKINA VERMEYE HAZIR MISINIZ" DEDİĞİNDE...
Sezar, Rubicon Nehri'nin kenarına geldiği zaman, o güne kadar hiçbir general lejyonlarıyla birlikte Rubicon Nehri'ni geçip Roma'ya girmemiş. Lejyonlarına dönüp soruyor:
"Roma'nın olanı, Roma halkına vermeye hazır mısınız?" diyor. Önce anlayamıyorlar, tekrar soruyor. Askerleri hep bir ağızdan "hazırız" dedikten sonra Rubicon Nehri'ni geçiyor. O zaman zaten senatörlerin büyük çoğunluğu kaçıyor.
SEZAR İÇİN "DARBE YAPTI, DİKTATÖR OLDU" DİYORLAR
Roma'daki senatörlerin, Sezar'ın ordusu tarafından devrilmesi bir askeri darbe değil bir kere. Böyle yorumlar yapılıyor. "Arkasından diktatörlük geldi" deniliyor. O dönemdeki Sezar'ın lejyonlarına, geçmişine bakarsanız, senatonun içinde bulunduğu kirli ilişkiler yumağına bakarsanız, Roma'nın artık tamamen bir devlet niteliğini kaybedip bir "corruption" yani yolsuzluk yumağı haline döndüğünü dikkate alırsanız, Sezar'ın Roma'ya girişi halk tarafından büyük bir sevinçle karşılanıyor.
ROMA'NIN OLAN, SADECE SENATÖRLER TARAFINDAN PAYLAŞILIYORDU
Dikkat ederseniz, "Roma'nın olanı, Roma'nın halkına vermeye hazır mısınız" diyor. Çünkü o güne kadar Roma'nın olan, sadece senatörler tarafından paylaşılıyor. Zaten Sezar, Rubicon Nehri'ni geçtiği zaman Roma ekonomik olarak yok gibiydi. Yerleşik düzen Roma'nın kanını emmişti. Sezar'ın Rubicon Nehri'ni geçmesi yerleşik düzene karşı bir başkaldırı. Bir askeri geçiş değil. Tam tersi, Roma'daki o kokuşuk, yerleşik düzeni ortadan kaldırmak adına halkla birlikte hareket ediyor.
TÜRKİYE'DE RUBICON NEHRİ GEÇİLDİ
Türkiye'de de aslında Rubicon Nehri geçildi. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın 2003 sonrası attığı adımlarla geçildi. Rubicon Nehri, 2008'de IMF ile anlaşma imzalanmayarak geçildi. Rubicon Nehri, çözüm süreci başlatılarak geçildi. Rubicon Nehri, ekonomide tam bağımsız Türkiye paradigması ortaya atılarak ve bunun sonuçları alınarak, üretim odaklı Türkiye ekonomisi tartışmaya açılarak geçildi. Birçok alanda Rubicon Nehri geçildi.
Ve Türkiye'deki oligarkların oluşturduğu sistem de geri adım attı. Hem küresel yerleşik düzen hem de içerideki yerleşik düzen.
SİYASETTEKİ TARTIŞMALARA RAĞMEN DOLAR NİYE DÜŞÜYOR?
Bugün gazetelere bakarsanız, "Türkiye'de çok kötü şeyler oluyor". Siyasi polemikler "en noktası"na ulaşmış durumda, herkes birbiri hakkında konuşuyor...
Niye, piyasalarda dolar düşüyor? Niye içeride dolar satıyor yabancılar? Niye Türk piyasalarına yabancı para girişi var? 6-8-10 Mart'ta 2.64'ten döviz alanlar şimdi niye 2.55'in altında döviz satmaya çalışıyorlar?
TÜRKİYE'DE PARADİGMA DEĞİŞTİ
Demek ki, siyasi istikrarın çipası değişti. Sayın Cumhurbaşkanı bunu çok güzel ifade etti; "10 Ağustos'ta halkın seçtiği Cumhurbaşkanı'nın, halkın iradesinin devletin 'en noktası'nda tecelli etmesi, parlementer sistemi bekleme odasına almıştır" dedi.
Dolayısıyla, bugünden itibaren analiz ettiğiniz zaman, eğer Türkiye'de siyasi polemik varsa, olmaması gereken yere sıçramışsa, ama buna rağmen siyasi istikrar devam ediyorsa ve bu ekonomiye de yansıyorsa, siyasi istikrarın çipası değişmiştir. Siyasi istikrarın çipası seçilmiş Cumhurbaşkanlığı makamıdır.
Çipa parlementer sistemden, seçilmiş Cumhurbaşkanlığı dinamiklerine doğru kaymışsa ve polemik ne tarafa yayılırsa yayılsın, tartışma ne tarafa yayılırsa yayılsın, seçilmiş Cumhurbaşkanı bunun dışında, devletin tepesindeki isim olarak halkın iradesinin tecelli etmesi sonucu orada devletin pozisyonunu koruyorsa Türkiye'de zaten paradigma değişmiş demektir.
TÜRKİYE'DE BİR DEVRİN SONU GELDİ
Türkiye'de bir devrin sonu geldi. 1930'lardan sonra, özellikle İngilizlerin katkılarıyla devşirilerek bu hale getirilen bu parlementer sistemin Türkiye'de sonu geldi. Bunu olumsuz anlamda söylemiyorum, olumlu anlamda söylüyorum. Çünkü bu Türkiye buraya acılar çekerek, olgunlaşarak, tekamül ederek geldi.
O KURUMLARA BAŞBAKAN OLARAK GİRMEK BAŞKA, CUMHURBAŞKANI OLARAK GİRMEK BAMBAŞKA
Ben defalarca Sayın Cumhurbaşkanı'yla hem Başbakanlığı döneminde hem de Cumhurbaşkanlığı döneminde askeri kurumlara girdim çıktım. Harp akademilerine de girdim çıktım. Cumhurbaşkanı'yken girip çıktığınız zaman devletin bazı kurumlarına, devletle hükümet arasındaki farkı idrak ediyorsunuz. Siz bazı kurumlara girdiğinizde, kendini sizden daha üst şekilde devletin bir parçası olarak gören kurumlar, seçilmiş Cumhurbaşkanlığı forsuyla o kuruma girdiğiniz zaman tam tersi size teslim olmuş olarak, sizinle uyumlu çalışacak şekilde, devletin en tepesindeki isim olduğunuzu kabul ederek size mukabelede bulunuyorlar.
ASKERİN SAYIN ERDOĞAN'A HAYRANLIĞINI BİZZAT YAŞAYARAK GÖRDÜM
Bu ülkede bir yalan vardır. Asker "Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı sevmez" diye. Ben harp akademilerine son kez gittiğimde en üst rütbeli subaydan, en alt rütbeli subaya kadar kendisine olan ilgiyi, sevgiyi, hayranlığı, merakı orada yaşayarak bizzat gördüm.
Bu ülkenin kurumları dönem dönem tuzağa düşürülmüş olabilir. Bu ülkenin kurumları dönem dönem sahaya itilmiş, kullanılmış olabilir. 1960 darbesinde TSK kullanılmış olabilir. 1876, 1971'de, 1980'de... Ama bugün Türk Silahlı Kuvvetleri kurumsal olarak bütün fertleriyle, (her kurumun içinde çürük adam, devşirilmiş, yerleştirilmiş adam vardır) Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ekonomik olarak tam bağımsız, kendi üretim odaklı ekonomi paradigmasını tanımlamış, bulunduğu bölgede lider, güçlü 2023 Türkiye'si olmasını istiyor.
Bugün Türkiye kurumlar bütünlüğü içinde. Bazı medya organları içinde öyle senaryolar duyuyorum ki... Hepsi yalan. Sayın Erdem Başçı'yla Sayın Babacan Beştepe'ye geldiği zaman ertesi gün yorumlar çıktı. O zaman da söylemiştim, "ben oradaydım, o yorumlarla orada konuşulanların alakası yok" diye.
KAÇIYORLAR... KAÇARKEN DE YUNANLILAR GİBİ YAKIP YIKMAYA ÇALIŞIYORLAR
O dönemde, o medya kuruluşlarında doları 2.64 üzerinden manipüle etmeye çalışıyorlardı. Ne demiştim? 2.50'ye kadar geri çekilecek demiştim. 2.64'ü test ederken demiştim bunu. Bakın şu anda 2.53'te. 2.64'ten 2.53'e geldik.
Türkiye'de bir kısım medya, kendi menfaatleri doğrultusunda kavramları çarpıtıyor, olmayan yalan haberler üzerinden yorumlar yapıyor, siyaseti manipüle etmeye çalışıyor, siyasal dinamikleri manipüle etmeye çalışıyor, ekonomiyi manipüle etmeye çalışıyor. Bunlar, yerleşik oligarkların, yerleşik düzenin 1960'lardan itibaren Türkiye'yi kontrol etmek üzere ürettiği yapının parçalarıdır. Şu anda tasfiye olmaktadırlar, tasfiye olurken de, Yunanlıların Türkiye'yi işgal ettikleri dönemde kaçarken Türkiye'yi yaktıkları gibi, Türkiye'ye ne kadar çok zarar verirsek verelim mantığı içinde geri çekilmektedirler.
Onun için, bu tip unsurlara asla ve asla itibar edilmemesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde temel istikrar unsurları yerindedir, temel istikrar paradigması değişmiş, bir üst seviyeye geçmiştir. Yani seçilmiş Cumhurbaşkanı bizatihi temel istikrar paradigması olarak yerindedir.
ŞİMDİ O MEDYA ORGANLARI MUTLU MU? TABİ Kİ MUTLU...
Defalarca söyledim. 2.50'nin üzerindeki kur anomalidir. 2.60'ın üzerindeki kur anomalinin de ötesindedir. Bazı medya organlarının, ateş dökmeye çalıştıkları, polemik-fitne çıkarmaya çalıştıkları, piyasaları bozmaya çalıştıkları aşikardır. 2.50'nin üzerindeki anomali hareketine karşı amatör yatırımcılar çok dikkatli olmalıdır diye defalarca söyledim. Twitter'da defalarca yazdım. Hepsi duruyor.
2.64'ün üzerinden döviz alan birçok insan var. Ve bu insanların birçoğu da emekçi. Şimdi o medya organları şu anda mutlular mı? Mutlular. Çünkü onlar dolara benzin döktükleri zaman, onların patronları 2.64'ün üzerinde dolar sattı. Kim aldı? İşçi aldı, emekli aldı, onlara inananlar aldı.
SİYASAL SONUÇ ALAMADILAR AMA MALESEF CEPLERİ DOLDU
Siyasal sonuç almak adına ekonomik ve finansal ateşin üzerine gaz dökenler siyasal sonuç alamadılar ama cepleri malesef doldu.
HER ŞEYİ GÖRÜYORUZ, ANLIYORUZ, KABAK GİBİ ORTADALAR
Bugün, Türk devletinin finansal entelektüel kapasitesi, onların beyninin içindekini anlayacak kadar, yani adım atmadan yapacakları işlemi anlayacak kadar ileri gitmiş durumda. Hiç kimse sanmasın ki görmüyoruz. Hiç kimse sanmasın ki bilmiyoruz. Hiç kimse sanmasın ki anlayamıyoruz oynadıkları oyunu. Bu tip manipülasyonları yapanlar kabak gibi ortadalar.
Son Dakika › Güncel › Dolardaki Büyük Oyunu Deşifre Etti - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?