Merkezi Diyarbakır'da bulunan Güneydoğu Genç İşadamları Derneği (GÜNGİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Akbal ve yönetim kurulu üyeleri basın toplantısı düzenledi.
Yenişehir ilçesindeki bir restoranda düzenlenen toplantıda konuşan GÜNGİAD Başkanı Akbal, "Denetimli özerklik ile Diyarbakır, İstanbul ve Antalya gibi kendine has politik, ekonomik, sosyolojik, kültürel ve etnik özellikleri olan bazı illerde, yaklaşık bir yıl sürecek bir pilot uygulama öneriyoruz" dedi.
TÜRKİYE DÜNYANIN EN ÖNEMLİ DEVLETLERİNDEN BİRİSİ
Konjonktürel olarak bakıldığında, Türkiye'nin gerek stratejik, gerek ekonomik ve gerekse de politik açıdan dünyanın en önemli devletlerinden birisi olduğunun kuşku götürmez bir gerçek olduğunu kaydeden Akbal, bazı istatistiki rakamlarla Türkiye'nin tanımlandığında bu ölçekteki bir ülkenin tek merkezli kumanda sistemi ile yönetilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Akbal, merkezi yönetimden kaynaklı daralma ve tıkanıklığın, devletin de uzun yıllardan beri gündeminde olan bir konu olduğunu söyledi.
DENETİMLİ ÖZERKLİK KÖPRÜ OLACAK
Gerek 1988 yılında Türkiye'nin imzalamış olduğu AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, gerekse kalkınma ajansları üzerinden geliştirilmek istenen 26 bölgeli yönetsel yapıların, yerel yönetimlerin geliştirilmesine yönelik, sistem arayışlarının bir sonucu olduğunu kaydeden Akbal konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü:
"Türkiye'nin, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi arayışları ile "demokratik özerklik" taleplerinin doğru bir zeminde bir araya getirilerek uzlaştırılmasının mümkün olduğunu düşünüyoruz. Bu amaçla "Denetimli Özerklik" olarak nitelendirdiğimiz ve ilhamını Birleşmiş Milletler Kosova Özel Temsilcisi Marti Ahtisaari'nin, Kosova için gündeme getirdiği "Denetimli Bağımsızlık" önerisinden alan bu kavram ile zorlu bir nehri geçmek için taraflara bir köprü öneriyoruz. "Zorlu nehir" ile tam anlamıyla kast edilen şey kamuoyu algısıdır. Bu algı, idari sisteme ilişkin arayışları, "bölünme" olarak kabul eden bir şartlanmaya dönüşmüştür. Bu nedenle, bölünmeyle ilgili kaygı, kuşku, ön yargı veya şartlanmaları aşabilmek için, adına "Denetimli Özerklik" dediğimiz bu 'köprüden' geçmemiz gerekiyor.
İSTANBUL, ANTALYA VE DİYARBAKIR'DA PİLOT UYGULAMA
"Denetimli Özerklik" ile Diyarbakır, İstanbul ve Antalya gibi kendine has politik, ekonomik, sosyolojik, kültürel ve etnik özellikleri olan bazı illerde, yaklaşık bir yıl sürecek bir pilot uygulama öneriyoruz. Bu uygulamanın, aynı zamanda sözünü ettiğimiz "Bölünme kaygılarını" dikkate alan bir denetim sürecini de içermesi gerekmektedir. Denetimli özerklik olarak nitelendirdiğimiz bu sürecin, ilgili tarafları temsil etmek üzere, "Akil insanlar" gibi toplum vicdanında karşılığı olan itibarlı ve yaygın bir şekilde kabul görecek bir komisyon tarafından denetlenebileceğini düşünüyoruz.
Denetimin kriterleri, tarafların beklentilerine bağlı olarak geliştirilmelidir. Denetimli özerklik uygulamasıyla, Türkiye'nin bütünlüğünü esas alan, ancak yerel düzeyde gerek ekonomik, gerek idari açıdan daha pratik bir yönetim biçimini hedefleyen bir çerçeve çizilmelidir.
TEPKİSEL VE TEK YANLI OLARAK YAPILAN ÖZERKLİK AÇIKLAMALARI GERİLİMİ ARTIRIR
Mesela, denetim sürecinde, kalkınma ajanslarının yönetsel yapıları yeniden gözden geçirilebilinir diye düşünüyoruz. Ayrıca, Ajans yönetim kurullarının, yürütme organına; danışma kurullarının ise yasama organına dönüşmesinin mümkün olup, olmadığı da tartışılabilinir. GÜNGİAD olarak, önerimizin asıl amacı, toplumda (özellikle Türkiye'nin batısında) oluşmuş olan önyargı ve gerilimi dağıtmaktır. Bu meselenin karşılıklı restleşmelerle kilitlenmesine engel olacak bir çözüm üretmektir. Tepkisel ve tek yanlı olarak yapılan özerklik açıklamalarının hem gerilimi artıracağına, hem de çözümden ziyade çözümsüzlüğe yol açacağına, yaşadığımız deneyimlerle tanık olduk.
14 Temmuz 2011'de herhangi bir müzakere arayışı olmaksızın, tek yanlı ilan edilen demokratik özerkliğin işlerlik kazanamamasının nedenini, "uzlaşma" yerine, "restleşme" içeren yaklaşımda aramak gerekir. Özerklik gibi çok önemli bir konu, kendi içerisinde bir mantığa ve stratejiye sahip olmalıdır. Doğrudan siyasal bir süreç olarak gündeme getirilmesinden çok, Türkiye'nin daha pratik bir şekilde yönetilmesine olanak sağlayacak, idari, ekonomik, sosyal ve siyasal bir süreç olarak tasarlanmalıdır. Daha iyi, daha pratik, daha etkin ve daha verimli bir idari yapı oluşturması beklenen, "özerklik" kavramının çatışma konusu yapılması, bu işin özünden uzaklaşmamıza neden olacaktır. Türkiye'de, alternatif yönetim seçeneği olarak "özerklik" veya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunun, uzun süredir tartışıldığını biliyoruz. Türkiye'nin bu konuda, kapılarının açık olması, mesafe almak açısından en önemli avantajımızdır. Ancak atılacak adımlar, karşılıklı olarak gerilimleri artıracak nitelikte olursa, şu anda açık olan kapıların yavaş yavaş kapanması kaçınılmaz olacaktır.
ENERJİ KAYNAKLARINDAN PAY ALINMASI BEYANI RİKS İÇERİYOR
Mesela, bölgedeki petrol ve enerji kaynaklarından pay alınması konusunun, gündeme getirilmesinde olduğu gibi. Doğal kaynaklardan pay almak konusundaki bir beyanın, yerel yönetimlerin işlevlendirilmesi konusunda, açık olan kapıların kapanmasına yol açacak riskler içerdiği açıktır. Gündeme getirdiğimiz "denetimli özerklik" meselesinin tam da bu noktada önem kazanacağını ve süreci kesintiye uğratacak riskleri elimine edeceğini öngörmekteyiz. Yanlış anlamaları önlemek için, bir kez daha vurgulayarak diyoruz ki; "Denetim" kesinlikle resmi bir süreç olarak ifade edilmemektedir. "Denetim", vesayet anlamı da taşımamaktadır. Hatırlayacağınız gibi, konuşmamın başında 'Denetim' ile 'Özerkliğin' özüne uyulup uyulmadığı konusunda, toplumun vicdanında itibarı ve karşılığı olan sivil insanların yol gösterici olmasından söz etmiştim. Bu kılavuzluğun esas amacı, özerklik konusunun kendi ekseninde gelişmesini ve kendi mecrası dışına çıkmamasını sağlamaktır.
TÜRKİYE ÖZERKLİK KONUSUNDA 500 YILLIK TECRÜBEYE SAHİPTİR
Türkiye'nin özerk yönetim veya "adem-i merkeziyet" konusunda kapılarının açık olduğu, Osmanlı'dan devralınan 500 yıllık tecrübeyle de sabittir. Daha 1500'lü yılların başında, Yavuz Sultan Selim döneminde, yerinden yönetim uygulamasına geçildiğini görüyoruz. Osmanlı devletinde 6 eyaletli bir yerel yönetim uygulamasıyla başlayan sistem, gerek sınırların genişlemesi, gerekse de merkezin yükünü hafifletmek amacıyla, önce 16 eyalete, daha sonra da 32 eyalete çıkartılmıştır. Bizim önerimiz de bu yöndedir. Eğer pilot uygulama başarılı olursa, özerkliğin kapsamı genişletilebilinir, başarısız olunursa da idari sistemin diğer olanakları üzerinde, yeni arayışlar başlatılabilinir. Yine, Türkiye'nin yerel yönetimler konusunda kapısının açık olduğunu 1921 Anayasası'na bakarak da söyleyebiliriz. 1921 Anayasası, başlangıç hariç 23 maddeden oluşmaktadır. Bu 23 maddenin, 11. Maddesinden, 21. maddesine kadar (toplam 11 madde) yerel yönetimler ve muhtariyetle ilgilidir. Yani, Cumhuriyet dönemi kurucu anayasası olan 1921 anayasasının neredeyse yarısı, bu meseleye ayrılmıştır. Ancak 1924 anayasası ve diğer anayasalarda bu eğilim maalesef, yerini yavaş yavaş merkezileşmeye bırakmıştır.
AŞAMALI OLARAK BÜTÜN ÜLKEDE UYGULANMALIDIR
"Denetimli özerklik" önerisinin diğer bir nedeni de, Türkiye'nin idari yapısının etkinlikten uzak ve verimsiz işleyişidir. Bu hantal mekanizma, en başta ekonomiyi etkilemektedir. Bu yapıyla ekonominin çarkları paslanmakta, ağırlaşmakta ve yavaş dönmektedir. İyi niyetle uygulanan ekonomik tedbirlere, politikalara, teşviklere rağmen, genel olarak bölge, özel olarak da Diyarbakır, her geçen gün daha da geriye doğru gidiyor. İşsizlik artıyor, yoksulluğa çare bulunamıyor, bölgesel eşitsizlikler giderek derinleşiyor. Teşviklerin sorunu çözemediği görülüyor. Uzaktan yapılan teşhisler üzerinde, doğru tedavi geliştirilemiyor. Teşhisin de tedavinin de yerinden yapılması gerekiyor. Diyarbakır'ın veya diğer illerimizin önceliklerine, ihtiyaçlarına, Ankara'nın masa başı bürokratlarının doğru ve rantabl çözümler bulamadıklarını görüyoruz. Türkiye gibi büyük bir coğrafyanın ve genişleyen ekonominin, yerinden yönetimi öne çıkartması hususunun, sadece belirli bir bölgede değil, bütün ülke genelinde aşamalı olarak uygulanması gerektiğini düşünmekteyiz. Bizler, ekonominin bir tarafı olarak ve tamamen ekonomi cephesinden bir bakışla, hem devletin, merkezde birikmiş olan yükünü dağıtmak, hem de yerinden yönetimlerin sağlayacağı ivme ile halkın refahını artırmak için bu önerimizi kamuoyuna sunuyoruz.
DİYARBAKIR HAPŞIRDIĞINDA BÖLGE NEZLE OLUYOR
Denetimli özerklik, denetim hizmetini sağlayacak komisyon, ve pilot uygulama. Pilot uygulamanın, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, etnik veya dilsel özellikler gibi, bazı temel kriterlere sahip illerde başlatılması, daha faydalı olacaktır. Diyarbakır gibi özellikli bir kent, pilot uygulamanın sonuçlarının net olarak ölçülebileceği önemli bir araştırma sahasıdır. "Denetimli özerklik"in, ortaya çıkaracağı idari, sosyolojik, ekonomik ve psikolojik sonuçlar da, burada test edilebilinir. Diyarbakır'ın, bölgede yaşanan temel sorunların merkezi haline gelmesi, yönetimsel açıdan, refah, büyüme, işsizlik gibi ekonomik kriterler veya zorunlu göç gibi tedrici sosyolojik dönüşümler açısından, iyi bir örneklem sahası olacağını düşünüyorum. Deyim yerindeyse, Diyarbakır hapşırdığında, bölge nezle oluyor ise, teşhis ve tedavinin merkezi de burası olmalıdır. Diyarbakır'la birlikte, İstanbul, Antalya, Gaziantep, Bursa gibi ilk etapta sayabileceğimiz en az 10 ilde, özerklik çok olumlu sonuçlar ortaya çıkartabilir.
MESELA, İSTANBUL
Bu şehrimiz, dünya üzerindeki 240 ülkenin, 190'ından daha büyük bir ekonomiye sahip, önemli bir mega kente dönüşmüş durumdadır. 2014 yılı için, 240 Milyar dolarlık tahmini GSMH'sıyla, Türkiye'nin GSMH'sının yüzde 27'sini tek başına üreten bir ekonomi devidir. Bu hacmiyle İstanbul, Avrupa'nın Danimarka, Norveç, Yunanistan, Portekiz gibi önemli ülkelerinden daha büyük bir katma değere sahiptir. Böyle bir ekonominin yerinden yönetilmesi kaçınılmazdır. Bu ölçekte bir kenti, ekonomik olarak kendisinin çeyreği büyüklüğünde olan Ankara'nın idaresine bırakmak, bu şehre yapılan büyük bir haksızlıktır.
TURİZM POLİTİKALARINA ANTALYA YÖN VERMELİ
Aynı şekilde, Türkiye'nin turizm gelirlerinin tek başına 1/3'ünü üreten Antalya'yı da, merkezin ürettiği turizm politikalarıyla idare etmek, bu potansiyelin önünü tıkamak anlamına gelmektedir. 2013 yılında Türkiye'nin elde ettiği 32 milyar dolarlık turizm gelirinin, 10 milyar dolarlık kısmını Antalya sağlamışsa, o zaman bu şehir, turizm politikalarına yerel düzeyde yön vermeli ve yönetimde de söz sahibi olmalıdır.
BURSA KOCAELİ SANAYİ POLİTİKALARI KONUSUNDA İNİSİYATİFLERİ OLMALI
Aynı şekilde, son yıllarda Türkiye'nin en önemli üretim merkezlerine dönüşen Bursa ve Kocaeli gibi illerin de, sanayi politikalarını yerel düzeyde oluşturma ve uygulama konusunda inisiyatifleri olmalıdır. Bir devletin yönetim biçimindeki değişiklikler her zaman sancılı olur. Hem adaptasyon süreci, hem de geçiş süreci yaşanır. Bu süreçteki en önemli husus, toplumun hazır hale getirilmesidir. Yıllarca devam eden çatışma ortamı, toplumun belleğine maalesef bölünme kaygısı yerleştirmiştir. Bu kaygılar neticesinde, ne kadar iyi niyetli olsa da, atılan her adım, bölünmeye giden bir süreç olarak algılanmaktadır. Kesinlikle ve kesinlikle, "merkezi yönetim" ve "özerklik" kavramlarını, "karşıtlık" üzerinden görmemek gerekiyor. Özerkliği, merkezi yönetimin alternatifi veya karşıtı olarak gündeme getirdiğimiz anda, çatışmayı başlatmış oluruz.
KARŞITLIĞI DEĞİL, UYUMU ÖN PLANA ÇIKARMAYI HEDEFLİYORUZ
Bu iki yönetme biçimi, bazı karşıtlıkları içermekle beraber, kendi içerisinde bir bütünlük de gösterir. Yani karşıtlıktan çok uyum söz konusudur. Biz de 'Denetimli Özerklik' önerimizle, karşıtlığı değil, uyumu ön plana çıkarmayı hedefliyoruz. Başta da belirttiğimiz gibi, genç iş insanlarını çatısı altında toplamış bir meslek örgütünün başkanı olarak, gerek şahsım ve gerekse temsil ettiğim arkadaşlarım adına, ekonomiye ilişkin kaygılarımız nedeniyle, "Denetimli özerklik" önerimizi, sizler aracılığıyla ülke ve bölge kamuoyumuzla paylaştık. Özerkliğin, özellikle büyük devletlerin önünü açtığını ve gelişme ivmesi sağladığını dünyadaki örnekleriyle biliyoruz. "Denetimli özerklik" gibi doğru bir zemin üzerinde, doğru örnekler geliştirdikçe bu konudaki kaygıların giderileceğini ve pilot uygulamaların bizlere rehberlik edeceğini düşünüyoruz.
Son Dakika › Güncel › GÜNGİAD 'Denetimli Özerklik' Önerdi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?