Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu'nun o vaatlerinin veya başka şeylerinin ötesinde; halk bir gerçeklik istiyor ve aslında o sosyal devlet olgusu ilk defa AK Parti ile hayata geçirildi, bunu görmek lazım" dedi.
Davutoğlu, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesindeki İshak Paşa Sarayı'nda, Kanal 7 ve Ülke TV ortak canlı yayınında soruları yanıtladı.
İshak Paşa Sarayı hakkında bilgi veren Davutoğlu, sarayı inşa edenlerin, tabiatla mimari arasındaki ilişkiyi böylesine güzel tasavvur etmelerinin etkileyici olduğunu dile getirdi.
Sarayın özgünlüğünün diğerlerinden farklı olduğuna işaret eden Davutoğlu, İshak Paşa Sarayı'nda, bir geçiş coğrafyası olduğu için Selçuklu, Osmanlı, Kafkas, İran kültürlerinin etkilerinin görüldüğünü anlattı.
Taş işlemelerinin her yere nakşedildiğini söyleyen Davutoğlu, "Bu tür mekanları saygı gösterilmesi gereken mekanlar olarak gördüğüm için onların yanına yaklaştığım zaman mutlaka ziyaret ederim. Yirmi miting oldu. Buraya gelip, bu havayı teneffüs etmek, başlı başına dinlendirici bir imkan" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, seçim meydanlarındaki atmosferi nasıl bulduğunun sorulması üzerine, meydanların çok canlı olduğunu söyledi. Tamamladığı mitingleri sayan Davutoğlu, "Olağanüstü bir heyecan var" ifadesini kullandı.
Başbakan olarak ilk defa miting meydanlarına çıktığını hatırlatan Davutoğlu, mitinglerde üç kritere önem verdiğini dile getirdi. İlk olarak katılımın önemine işaret eden Davutoğlu, "Şu ana kadar katılım konusunda, beni sukutuhayale uğratmayı bırakın, vasat olan bir katılım bile görmedim, muhteşemdi" dedi.
Başbakan Davutoğlu, mitinglerin ikinci boyutunun coşku olduğunu belirterek, "Mitinglere katılmak, gelip orada ayak üstü durmak değil. Bazı mitingleri seyrediyorum televizyonda. Esasında katılmak, mitingin havasını paylaşmak, o mitinge gelmiş liderle hareketli bütünlük arz etmek. Bu anlamda da son derece memnuniyet verici bir tablo" değerlendirmesinde bulundu.
"Bir derse hazırlık gibi"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bu, sizin tekniğinizle ilgili. Çünkü siz anlatırken birden kitleye soru soruyorsunuz. Yani interaktif bir yöntem" denilmesi üzerine de şunları kaydetti:
"Bu biraz yeni bir yöntem gibi gelebilir ama benim hocalıktan gelen bir şeyim. Ders anlatırken bir tür göz temasım olmazsa, bir tür iletişim kuramazsam rahatsız olurum. Üç, önümde bir metin ya da çok zihnimi dağıtacak bir şey olduğu zaman rahatsız olurum. Mitingler bir derse hazırlık gibi. Gelmeden o ilin tarihi, kültürel özelliklerini, yapılan, yapılacak yatırımlar, o günkü gündeme göre söylenecekler, bunu zihnimde kurmadan çıkarmazsam bir eksiklik olarak addederim. Derste de ben öyle yaparım, burada da yapmaya çalışırım. Doğal seyrine bırakmak lazım. 'Üçüncü dakikada şunu, 17. dakikada şunu söyleyeyim, sonra böyle bitireyim' dediğiniz zaman işin zevki kalmaz açıkçası, mekanik bir hale dönüşür. Bir de benim akademik hayatta da hiç hoşlanmadığım bir şey vardı, o zaman bazı hocalar bir ders alır, 7 kere anlatır. Ben ise 7 dersi ayrı ayrı anlatmayı severim. Birincisi ezberlersiniz ve tekrar edersiniz. Tekrar etmek çok hoş değil ama belli temel meseleleri ve belli sloganları tekrar ettirerek zihinlere yerleştirmek gerekiyor."
"Şehirdeki hava da önemli"
Davutoğlu, mitinglere başlarken böyle bir yöntem yapmayı düşünmediğini, bunun kendi doğası içinde geliştiğini söyledi.
Mitinglerde bir başka önemli konunun şehirdeki hava olduğunu belirten Davutoğlu, şu ana kadar vasat denilebilecek bile bir miting yaşanmadığını dile getirdi.
Başbakan Davutoğlu, özellikle şu an bulunduğu bölgede vatandaşın en çok ne istediğinin sorulması üzerine de daha iki gündür Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde olduğunu belirtti.
Mitinglerden sonra halkın içine karıştığını, vatandaşla doğrudan temas imkanı bulduğunu anlatan Davutoğlu, bazen sürpriz ev ziyaretleri yaptığını söyledi. Rastgele bir eve girip sohbet ettiğini, böylece halkla temas ederek, o hissiyatı alabildiğini dile getiren Davutoğlu, "Burada dikkatimi çeken, herkesin Çözüm Süreci'ni ne kadar sahiplenmiş olduğu. Bir elektrik var orada ortaya çıkan. Hitap ederken, mümkün olduğu kadar karşımdaki topluluğu, şahsı manevi, tek bir anonim şahıs gibi düşünüyorum. Bu anonim şahıs bana ne demek istiyor" diye konuştu.
"Ortak ses diyor ki, konuya devam et"
Çözüm Süreci, çözüm ve kardeşlik gibi konuların yanı sıra AK Parti'den bahsettiğinde insanların kardeşliğe önem verdiğini hissettiğini söyleyen Davutoğlu, "Ortak bir ses diyor ki, bu konuya devam et. Onu hissediyorsunuz" dedi.
Konya Ereğli'de yerel seçim sırasında gittiği bir mitingde yaşadıklarını anlatan Davutoğlu, teşkilatın Ereğli'de sulama konusunu dile getirmesini istediğini belirtti. Konuyla ilgili aldığı bilgileri zihninde kurduğunu ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Zihnimde kurdum, bir yere getireceğim, 'sulama' diyeceğim. 'Demokrasi' dedim, Türkiye'nin itibarından bahsettim, tüm sulamaya geldiğimde, onun öncesinde Filistin ve Suriye'den bahsetmiştim, halk ' Somali, Somali' demeye başladı. Ben 'sulama' diyorum, onlar 'Somali'. Bu millet şunu istiyor; 'Bu insanlar iyi niyetli ve benim meselelerimle ilgileniyor, çözebildiği kadar çözer'. 'Ben gurur duyabileceğim bir ülke istiyorum'. Bu o kadar önemli bir şey ki; ait olmaktan gurur duyacağı bir ülke, büyük bir ülke. Bu bölgede de ben bunu hissediyorum. Mesela dün, Iğdır'da bayrak üzerine konuştuğumda müthiş bir fotoğraf vardı. Bugün de dikkat ederseniz Muş'ta millet kavramı etrafında milleti İbrahim ve bu millet kavramına niçin biz tek millet diyoruz, neden vatan tek diyoruz? Çünkü hepimizin dedesi bu topraklarda şehit oldu. Kimsenin değil bu vatan; hepimizin bu vatan. Ne Sünnilerin, ne Alevilerin, ne Kürtlerin, ne Çerkezlerin, hepimizin vatanı.
Niye tek Bayrak diyoruz; Bu bayrağı öyle bir hale getirdiler ki maalesef bayrağımızı... Tabii bunda 12 Eylül'ün yanlış uygulamalarının, milleti soğutan, uzaklaştıran, yabancılaştıran uygulamalarının tesiri var. Yani al bayrağın altında bu ülkenin çocuklarına şu veya bu şekilde yanlış iş yapılamaz ama bir taraftan da terör örgütü, bölgede verilen havayla sanki al bayrak, bizim bayrağımız; üzerinde kan olan, hilal olan bayrak yabancı gibi gösterilmeye çalışıldı ama benim gördüğüm, heyecan duyduğum; millet birlik istiyor ve ondan memnun. Kaygılı bir hayat istemiyor. Ne istiyor ayrıca; kamu düzeni istiyor. Burada baskı olmayacak dediğimde 6-7 Ekim olaylarını hatırlattığımda bu sokakları, 'bu şehirleri bir daha bu vandallara teslim etmeyeceksiniz değil mi' dediğimde müthiş bir şey alıyorsunuz. Orada yaşanmış olanların nasıl derin bir iz bıraktığını... Tabii bunun yanında hepsi müreffeh bir hayat istiyor."
"İnsanlar artık devlete güveniyor ve çıtayı yükseltmiş"
Gittikleri mitin alanlarında vatandaşların hepsinin artık hızlı tren istediğine değinen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
" Kars'ta da anlattım, Sivas-Erzincan-Kars hattından Iğdır sonra da Bakü-Tiflis-Kars'a gidecek. Mesela Ağrı'da da hızlı tren isteniyor. Muş'ta bugün zikretmedim ama Erzincan'dan Muş'a bir bağlantı düşünüyoruz. İnsanlar artık devlete güveniyor ve çıtayı yükseltmiş. Daha azına razı değil. Bugün engellilere yaptığımız yardımlardan bahsettim orada en ön safta bir engelli varmış. Orada bütün gönlüyle, eliyle destek verdi. Muş'ta da bir kardeşimiz geldi ve 'AK Parti iktidarına kadar biz engelliler evden dışarı çıkmaya utanıyorduk' dedi. 'Siz bir kere bize itibar kazandırdınız ve ayrıca imkan getirdiniz' dedi. Basketbol takımı kurmuşlar Muş'ta. Sponsorluk bazında destek istediler 'Ne ihtiyacınız varsa karşılayacağız' dedik. Şimdi bunları gördüğünüzde mesela Kılıçdaroğlu'nun o vaatlerinin veya başka şeylerinin ötesinde halk bir gerçeklik istiyor ve aslında o sosyal devlet olgusu, ilk defa AK Parti ile hayata geçirildi, bunu görmek lazım. Bu talepleri karşılamak ta bizim görevimiz."
MHP'nin seçim bürosu ziyareti
Seçim tansiyonunun barışçıl ve düşük bir ortamda seyretmesi gerektiğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Doğrusu ben seçim tansiyonunun barışçıl bir ortamda ve düşük olması gerektiğini düşünüyorum ama meydanların tansiyonu yüksek olabilir çünkü herkes meydanda kendi derdini anlatacak, anlatmalı. Özgürce, istediği coşkuyla... Fakat meydan dışında herkes birbirine saygıda kusur etmemeli. Dikkat ederseniz Osmaniye'de sayın Bahçeli'yi yuhalamaya kalktıklarında durdurdum, samimi bir örnek teşkil etti. Kılıçdaroğlu da onu devam ettirdi başka bir yerde. Hep bunu yapmalıyız. Dün Iğdır'dan ayrılırken tam da halkı selamlarken oradaki arkadaşlar, 'efendim MHP'nin seçim bürosu var' bir aksilik olmasın diye uyardılar. 'Aksine MHP seçim bürosunu gidelim' dedim. Milletvekili adaylarımızı gönderdik önden, onlarda büyük bir nezaketle otobüse kadar geldiler. 'Çayınız var mı' dediğimde 'memnuniyetle sayın başbakanım' dediler. İçeri girdik ve bir çay içtik. O sırada milletvekili Sinan Ogan'ın annesinin vefatını öğrendim. Onun üzerine telefonda kendisine taziyede bulunduk, o da daha sonra geldi.
Bunlar insani boyutu bu işlerin. Dolayısıyla hepimiz buna dikkat edersek... Şunu söyleyeyim; başbakan olarak Kılıçdaroğlu'nun da, Bahçeli'nin de başbakanıyım. Yani bu ülkenin başbakanıyım. Onların kılına gelecek bir zarar benim için en büyük zillet olur. Çünkü bu ülkenin kamu düzeninden hükümet olarak biz sorumluyuz. Dolayısıyla tansiyon ne kadar düşük olursa, gerilim ne kadar az olursa, ben o kadar memnun olurum başbakan olarak. AK Parti Genel başkanı olarak çıkar meydanlara tansiyonu yüksek konuşmalar yaparım ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak benim görevim, bu ülkeyi suhuletle seçime götürmek. Bunlar kayıt olarak tarihe geçecek hususlar hepimizin buna itina göstermesi durumunda tepede liderler belli bir düzeyde davranırsa aşağı doğru toplum katmanları bunu benimserler ve genel olarak bir yumuşama hakim olur."
Ağrı mitinginde konuştuğu sırada HDP'li belediye başkanı Sırrı Sakık'ın da bir kattan kendisini izlediğini belirten Davutoğlu, "Telefon da etmiş ama o sırada ben meşguldüm, buradaki programın bitiminde onunla da görüşeceğim" dedi.
Tanzimattan bu yana Türk siyasi hayatına bakıldığında iki temel eğilim gördüğünü ifade eden Davutoğlu, bunlardan birini tarihi sürekliliğe önem veren siyasi hareketler diğerini ise tarihi kopuşu eksen alan siyasi hareketler olarak değerlendirdi. Başbakan Davutoğlu şunları kaydetti:
"AK Parti tarihi sürekliliğe önem veren bir siyasi harekettir. Yani ben İshak Paşa Sarayı'na geldiğimde huzur buluyorum ama modern yapılan Konya'daki bilim merkezinde de huzur buluyorum. Bu tarihi süreklilik bizi ortak bir paradigma, ortak bir kültürel kimliğe götürüyor. Tarihi kopuşlar ise kimlikleri parçalıyor. Şimdi ulusalcılık, modern Avrupa'da ulusları birleştirdiği yani İtalya birliği ulus birliği olarak kuruldu. Almanya'da onlarca küçük feodal devletten hatta yüzlerce daha önceki dönemlere kadar; bir Almanya kurulması için ulusalcılığa ihtiyaç vardı. Bizde ise ulusalcılık çok büyük bir milleti içinde onlarca etnik ve mezhebi, dini grubun olduğu bir milleti parçaladı ve bu çok acı bir serüven olarak yaşandı. Buna Ermenileri de katarak söylüyorum. 'Millet-i sadıka' deniyor bir dönem. Bunu Osmancılık bağlamında söylemiyorum iki kültür anlamında.
Bu dinde; ya da Saray Bosna'da yaşayan biriyle Yemen'de, Bağdat'ta Kahire'de yaşayan biri aynı büyük bütünlüğün parçası olduğu hissini yaşıyor. Onun için de birbirine düşman olmuyordu. Ulusalcılık öyle bir tohum ekti ki; önce gayri müslim unsurlar sonra Arnavutlar, Araplar ve diğer unsurlar yavaş yavaş büyük millet kimliğini parçaladı sonra yetmedi geldi devletleri parçaladı yetmedi şehirleri parçaladı, aileleri parçaladı. Bakın Irak'ta olanlara o Bağdat; Harun Reşit döneminde dahi 7 iklime başkent olmuş Bağdat şimdi Sünnilerle Şiileri barındıramıyor. Yan yana barındıramıyor. ya da Kerkük; asırlarca Türkmenlere, Araplara, Kürtlere beşik olmuş Kerkük; şimdi parçalanıyor. Bizim özelliğimiz ne; Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu sürekliliğin devamı olan bir devlet. Yani biz devlet sürekliliğini hiç kaybetmedik."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › Başbakan Davutoğlu Canlı Yayında - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?