Fukuşima Nükleer Santrali, 2011 yılında meydana gelen deprem ve ardından oluşan tsunami nedeni ile büyük zarar gördü. Nükleer santralin zarar görmesinin ardından radyoaktif madde sızdıran Fukuşima, Çernobil Felaketi'nden sonra dünyanın en büyük ikinci nükleer kazası olarak tanımlanıyor. Fukuşima son günlerde ise yeniden gündeme gelmiş durumda.
Japonya, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama ile Fukuşima Nükleer Santrali'nin arıtılmış ve seyreltilmiş radyoaktif atık suyunun 24 Ağustos Perşembe gününden itibaren Pasifik Okyanusu'na bırakmaya başlayacağını duyurdu. Bu açıklama birçok tartışmayı da beraberinde getirmiş durumda.
Arıtılmış suyun okyanusa bırakılma kararı deniz ürünlerine ve dolayısıyla insanlara zarar vereceği gerekçesiyle birçok kişi tarafından eleştiriliyor. Japon çevrecilerin yanı sıra Güney Kore ve Çin başta olmak üzere birçok ülkeden insan da bu karara karşı çıkıyor. Fukuşima Nükleer Santrali hakkında yaşanan son tartışmalar birçok soruyu da beraberinde getirdi. Bizler de bu soruları sizler için yanıtlamaya çalıştık.
2011 Tohoku depremi ve tsunamisinden sonra Fukuşima Daiichi Nükleer Enerji Santrali'ndeki birçok reaktör eriyerek çevreye oldukça büyük tehlike yarattı. Santralin yetkilileri ise bu felaketin önüne geçmek için reaktörleri suyla doldurmaya başladı.
Nükleer santral şu anda faaliyet göstermiyor ancak reaktörlerin ise hala soğumaya ihtiyacı var. Bu yüzden reaktörlere su pompalanmaya devam ediyor. Diğer yandan atık sular tanklarda depolanmaya devam ediyor. Ancak yetkililere göre artık suyu depolamak için kapasitelerin sınırına gelinmiş durumda. Yetkililer, şu anda 1.325 milyon litre suyun biriktiğini ifade ediyor. Bu yüzden atık suyun bir kısmının boşaltılması gerekiyor.
Hükümet, radyoaktif izotopların çoğunu sudan uzaklaştıran karmaşık bir filtreleme sistemi üzerinde çalışıyor. Gelişmiş Sıvı İşleme Sistemi (veya kısaca ALPS) olarak bilinen bu sistem, sudaki birçok farklı radyoaktif kirletici maddeyi temizleyebiliyor.
Yetkililer, Sezyum-137 ve Stronsiyum-90 gibi en tehlikeli izotoplardan bazılarını ortadan kaldırmak için ALPS ve diğer sistemleri kullanıyor. Ancak filtreleyemedikleri radyoaktif bir izotop var: Trityum. Trityum, hidrojenin bir izotopu olarak karşımıza çıkıyor ve hidrojen oksijen ile birlikte suyu oluşturan iki ana elementten bir tanesi. Dolayısıyla Trityum'u giderebilecek bir filtre oluşturmak imkansız.
Japonya bu suyu 'güvenli' bir şekilde denize dökmek için detaylı bir plan hazırladı. Öncelikle suyu deniz suyuyla seyreltecek olan yetkililer, böylece Trityum yoğunluğunu azaltacak. Japonya Hükümeti, bu noktada Trityum seviyelerini tüm güvenlik sınırlarının çok altına indireceklerinin de altını çiziyor.
Sonrasında ise seyreltilmiş radyoaktif maddeli suyu alıp deniz tabanının altındaki bir tünelden geçirmeyi planlayan yetkililer, suyun Pasifik Okyanusu'ndaki Fukushima kıyısı açıklarındaki bir noktaya taşımayı düşünüyorlar. Böylece sudaki radyoaktif maddenin insanlara çok daha zararsız hale getirilmesi hedefleniyor. Ayrıca bu sürecin oldukça yavaş işleyeceğini aktaran Japon yetkililer, suyun boşaltılmasının onlarca yılda tamamlanacağının altını çiziyor.
Japon hükümeti, özellikle bölgedeki diğer radyoaktif maddelerle karşılaştırıldığında Trityum'un daha zararsız olduğu iddiasında. Radyoaktif bozunması nispeten zayıf olan bu maddenin yarılanma ömrünün ise 12 yıl olduğu belirtiliyor. Yani yarılanma ömrü 700 milyon yıl olan Uranyum-235 gibi elementler ile kıyasladığımızda Trityum'un doğada çok uzun süre kalmayacağını söylemek mümkün.
Bazı uzmanlar Japonya'nın uygulayacağı bu sistemi desteklerken, bu uygulamanın yanlış olduğunu savunan çok sayıda bilim insanı da mevcut. Suyu denize boşatmanın tek seçenek olmadığını savunan bilim insanları, atık suyun beton ile karıştırılarak karada tutulmasının daha güvenli olacağını savunuyor.
ALPS sisteminin Trityum dışı kirleticileri gözden kaçırdığını savunan bilim insanları, zaman içinde Japon kıyılarında bu maddelerin birikebileceğini düşünüyor. Atık maddeleri uzun vadede kıyılarda birikmesi sonucunda balıkçılığın ve dolayısıyla insanlığın etkileneceği de yapılan öngörüler arasında. Nükleer atık suyun, 57 gün içinde Pasifik Okyanusu'nun çoğunu etkileyeceği ve canlı yaşamı ile çevre katliamına yol açacağı düşünülüyor.
Fukuşima Nükleer Santrali konusunda bu tartışmalar daha uzun yıllar sürecek gibi görünüyor. Nükleer santraller enerji üretimi konusunda rakipsiz olsalar da barındırdıkları tehlikeler nedeniyle oldukça dikkatli bir şekilde inşa edilmeleri gerekiyor.
Fukuşima Santrali, nükleer enerjinin oluşturabileceği tehlikeleri bizlere bir kez daha göstermiş oldu. Peki siz Fukuşima Nükleer Santrali ve atık suyun denize boşaltılması hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.
Son Dakika › Teknoloji › Japonya, Fukuşima'daki nükleer atık suyu denize boşaltmaya başladı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?