Büyük Önder Atatürk'ü Anıyoruz - Son Dakika
Güncel

Büyük Önder Atatürk'ü Anıyoruz

Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından ilk kez ATO Congresium'da "Atatürk'ü Anma Töreni" düzenlendi Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: "Ülkemizin aydınlarını, tarihçilerini, araştırmacılarını, siyasetçilerini ve gençlerimizi, bir tarafgirliğe kapılmadan, tek yönlü bakış açısına saplanmadan,

10.11.2014 17:43

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Ülkemizin aydınlarını, tarihçilerini, araştırmacılarını, siyasetçilerini ve gençlerimizi bir tarafgirliğe kapılmadan tek yönlü bakış açısına saplanmadan, analitik bir bakış açısıyla istiklal harbimizi, onun öncesini, Osmanlı'nın çöküş ve geriye gidiş dönemlerini, ilk Büyük Meclisi'ni, cumhuriyetimizin kuruluşunu ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsını, fikirlerini ve eylemlerini değerlendirmeye davet ediyorum" dedi.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 76. yılı dolayısıyla Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından ilk kez ATO Congresium'da "Atatürk'ü Anma Töreni" düzenlendi.

Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, bazı bakanlar, kuvvet komutanları, YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. Yekta Saraç ile diğer davetliler katıldı.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan törende konuşan Kurtulmuş, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere ülkenin bağımsızlığının kazanılmasında ve bu günlere gelmesinde şehit olanlara, gazilere ve emeği geçenlere minnet duygularını ifade ederek başladı.

Kurtulmuş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ileri bir demokrasi anlayışı içerisinde her gün siyasi ve ekonomik istikrarını geliştirerek yoluna devam etmesinde millete, milletin egemenliğine ve Cumhuriyete duyulan sonsuz saygının ve inancın rolünün önemine işaret etti.

Numan Kurtulmuş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının Türkiye'nin en zor şartlarında, geleceğe olan güvenle öne atılmalarının bugün rahat bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti'ni daha ileriye doğru taşıma sorumluluklarını yüklenmelerinin en önemli nedenlerinden birisi olduğunu kaydetti.

Kurtulmuş, "Bir zamanlar 4,5-5 milyon kilometrekareye ulaşmış olan  bir büyük cihan devletinden maalesef bugünkü Misak-ı Milli sınırları içerisine küçülmek, daralmak zorunda kalmış, geri adımlar atmak durumunda kalmış olan bir milletten üzerine 72 düvelin yüklenmiş olduğu ve boğmak istediği bütün emperyalist devletlerin biraraya gelerek bu Anadolu topraklarına sıkıştırmak istediği ve bağımsızlığını elinden almak istediği bir milletten Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının öncülüğünde, büyük bir bağımsızlık mücadelesi verilmiş ve bugünlere gelinmiştir" diye konuştu. Kurtulmuş,  bu çerçevede tarihin bir tarafta "hüzün tarihi",  bir tarafta ise "iftihar tarihi" olduğunu kaydetti.

Haftasonu Viyana ve Budapeşte'de olduğunu ve oradaki ecdadın dilden kültere kadar pekçok alanda bıraktığı eserleri görmenin hem iftihar ver hem de büyük bir hüzün duygusu yarattığını ifade eden Kurtulmuş, ancak büyük imparatorluktan ne kadar dağılmış ve daralmış olunursa olunsun, sonuçta bir büyük millet ve bağımsızlık ruhuyla yeni bir imanla, yeni bir inançla ileriye doğru atılmanın başarıldığını söyledi.

Milletin tarih boyunca hezimetlerden çıktığını, Sakarya Meydan Savaşı ve 30 Ağustos Zaferi'ni Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bağımsızlık inancıyla başardığını dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Yanmış yıkılmış topraklardan açlıktan yoksulluktan harap olmuş bir ülkeden geçip özgürlüğü için savaşan bu millete, gazi ve arkadaşlarının güveni de tamdı. Bu güvenlerini, 'hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' düsturunu şiyar edinerek ve savaş sırasında bile ülkenin tüm yönetimini Millet Meclisi'ne, milletin vekillerine teslim ederek göstermişlerdir.

Zaman içerisinde hakimiyetin millette olmasını hazmedemeyen bazı güçlerin Türkiye'de millet hakimiyetini engellemeye çalıştığına hep beraber şahit olduk. Ama bugün geldiğimiz yer itibarıyla aynen Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının gösterdiği 'hakimiyet kayıtsız artsız milletindir' düsturu, 2014 yılında Türkiye'de milletin tamamının benimsediği en önemli düsturlardan birisi haline gelmiştir. Bunun çok somut göstergelerinden birisi olarak, Türkiye'de Cumhur'un, doğrudan doğruya halkın oylarıyla cumhurbaşkanını ilk sefer seçmesi de bu yıl nasip olmuştur. Türkiye'de bu anlamda Cumhuriyet ve demokrasi tamamiyla bütünleşmiş  ve millet iradesi taçlanmıştır."

Kurtulmuş, konuşmasında anayasal bir kurum olan Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'nun Cumhuriyetin ilk günlerinden gelmiş olan misyonunu bugün de sürdürdüğüne işaret ederek, şunları kaydetti:

"Ülkemizin aydınlarını, tarihçilerini, araştırmacılarını, siyasetçilerini ve gençlerimizi bir tarafgirliğe kapılmadan, tek yönlü bakış açısına saplanmadan, leyhte ve ya da aleyhte aşırılıklara kaçmadan, analitik bir bakış açısıyla istiklal harbimizi, onun öncesini, Osmanlı'nın çöküş ve geriye gidiş dönemlerini, ilk Büyük Millet Meclisi'ni, cumhuriyetimizin kuruluşunu ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsını, fikirlerini ve eylemlerini değerlendirmeye davet ediyorum.

Milletler, tarihten öğrendiklerini asla resmi ideolojinin resmi tarih anlayışı çerçevesinde öğrenip ileriye doğru atılımlarda bulunamazlar. Onun için bu kurumların bünyesinde üniversitelerimizin ve araştırma merkezlerimizin bünyesinde, Türkiye'nin gençlerini, aydınlarını gerçekten tarafsız, analitik ve bağımsız araştırmalar yapmaya ve tarihi sadece bir eski günlerin yadedilmesi aracı olarak değil, eski günlerden alınacak ilhamla geleceğin şekillendirilmesinin bir enstrümanı haline dönüştürmeye bir kere daha davet ediyorum."

-"Hiçbir hakikat sonsuza dek nihan kalmamakta"

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs de konuşmasına başta büyük kumandan ve devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, ebediyete intikal etmiş olan İstiklal Savaşı şehit ve gazilerini, başlangıcından bugüne dek Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal ve siyasi tarihinde görev almış bütün devlet ricalini rahmet, minnet ve şükran duygularıyla andığını ifade ederek başladı.

"Geçmişlerini unutulmaya terk eden milletlerin geleceklerini inşa etmekten aciz kaldıkları tarihi tecrübeyle sabittir" ifadesini kullanan Örs, bugünü ve yarını kurabilmek için dünü hatırlamak, anlamak, doğru yorumlamak ve nihayet bilgi ve belgenin namusunu korumanın kaçınılmaz olduğunu belirtti.

Tek yanlı ve tek bakışlı tarih anlayışlarının, dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde nice hakikatleri yalana çevirdiğini, nice yalanları hakikat şeklinde insanlara sunduğunu aktaran Örs, "Ancak şurası unutulmamalıdır ki hiçbir hakikat sonsuza dek nihan kalmamakta, eninde sonunda hak ve adalet tecelli etmektedir" dedi.

Her milletin tarihinin, zaferler ve altın sayfalarla dolu olduğu kadar, acılar, hüzünler, ızdıraplar ve gözyaşlarıyla da dolu olduğunu anlatan Örs, tarihte ak sayfalar olduğu kadar kara sayfaların da bulunduğunu, özellikle yakın dönem tarihinin ak ve kara sayfalarının, henüz yeterince gün ışığına çıkarılmadığını, bazı hakikatlerin de geniş kitlelerin nazarından hep uzak tutulduğunu söyledi.

Örs, şöyle konuştu:

"Demokrasimiz geliştikçe, tarihçiler bugüne dek karanlıkta kalan pek çok gerçeği gün ışığına çıkaracak ve toplumu aydınlatacaklardır. Yaşanan olaylar sırasında kendi acılarını anlatamayan ve tarihe aktaramayan toplumlar, ne yazık ki bir süre sonra aynı olayların muhatabı olan başka toplumların yazıp hakikat dışı iddialarının girdabına maruz kalmaktadırlar.

Söz gelimi, 1908-1918 yılları arasında, sadece on yıl zarfında, Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin, o günkü deyişle  Memalik-i Mahrusa'nın milyonlarca kilometre kare toprağı elden giderken yaşanılan acılar ne yazık ki bugünkü kuşaklara yeterince iyi aktarılamamıştır. Fas'tan, Cezayir'den, Tunus'tan, Libya'dan, Mısır'dan, Hicaz'dan, Yemen'den, Biladü'ş-Şam'dan, Irak'tan, Kafkaslar'dan, Kırım'dan, bütün Rumeli ve Balkanlar'dan geri çekilirken meydana gelen olaylarda Müslüman Türk milletinin yaşadığı acılar ve çektiği ızdıraplar dile getirilmemiş, bilhassa yedi cephede yedi düvele karşı mücadele ettikten sonra, üstüne dillere destan bir İstiklal Savaşı vermiş olan mazlum ve çilekeş Anadolu halkının, ebedi ve ezeli düşmanları yüzünden uğradığı zulüm ve hakaretler, gerektiği gibi kaleme alınmamış, nesilden nesile aktarılamamıştır."

-"Genç nesillerin sağlam bir tarih bilgisine sahip olmaları şart"

Prof. Dr. Örs, sadece hamaset ve kahramanlık temelli bir tarih anlayışının, sırf kendi siyasi ve sosyal emellerine ulaşmak adına, tarihin ana öznesi olan halkların acılarını ve ızdıraplarını anlamaktan ve anlatmaktan daima imtina ettiğini belirtti. Bu yüzden günümüzde tarihi ve milli hafızasını büyük ölçüde yitirmiş olan genç nesiller için sadece geçmişin acılarının değil, çoğu zaman bugünün acılarının da fazla bir şey ifade etmediğini kaydeden Örs, "Genç nesillerin, Cumhuriyetimizin, devletimizin, ülkemizin ve demokrasimizin 2014 yılı itibarıyla ulaştığı seviyeyi anlayıp değerlendirebilmeleri için sağlam bir tarih bilgisine sahip olmaları şarttır" diye konuştu.

Örs, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu bakımdan Osmanlı Devleti'nin son dönemi, Atatürk ve İnönü dönemleri ile Türkiye'nin çok partili siyasi hayata geçtiği 1950'den günümüze dek yaşanan siyasi ve sosyal olayların gerçek tarihi, yıllardır zihinlerimizi işgal ederek kilitleyen ve çoğu Atatürk sonrası dönemde ortaya atılmış kimi resmi ve ideolojik söylemlerden arındırılarak yeniden ele alınmalıdır.

Doğru ve güvenilir belgeler ve bilgiler ışığında yeni bir bakış açısıyla kaleme alınacak bu bilgiler sayesinde, milletimizin yüz elli yıldan beri süregelen demokrasi, insan hakları ve özgürlükler mücadelesi, sağlıklı bir biçimde yeni kuşaklara aktarılabilecektir.

Çok değil, bundan daha 20-30 yıl önce, Türkiye'nin hangi ateş çemberleri içinden geçtiğini bilmeyen gençlerin, günümüz Türkiye'sinde yaşanan olayları yargılamakta bu denli aceleci davranmamalarını sağlamak böylelikle mümkün olacaktır.

Şurası çok iyi bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti'nin demokrasi, insan hakları ve bireysel özgürlükler bakımından bugün geldiği nokta, yakın coğrafyamızdaki pek çok ülkenin henüz hayalini bile kuramayacağı, rüyasını bile göremeyeceği bir noktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'muasır medeniyetler seviyesi' diyerek tarif ettiği ve hedef gösterdiği bu çizgiye her geçen gün daha fazla yaklaşılmaktadır."

Prof. Dr. Derya Örs, medeniyet ve demokrasi yarışında Türkiye'nin eriştiği seviyenin korunmasının ve geliştirilmesinin her Türk vatandaşının öncelikli görevi olması gerektiğini bildirdi.

Devletin, milletin ve ülkenin yararına olan her şeye muhalefet eden belli marijinal kesimler dışında, toplumun büyük çoğunluğunun, ülkede yaşayan bütün sosyal, kültürel, etnik ve dini unsurların, birlik ve beraberlik, barış ve huzur içinde yaşamak istediği ve devlet tarafından yürütülmekte olan çözüm süreçlerinin arkasında durduğuna dikkati çeken Örs, "Bununla birlikte 21. yüzyılda dünyanın ilk on büyük devleti arasında yer almaya aday olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dün olduğu gibi bugün de yarın da dahili ve harici bedhahları  elbette olacaktır. Ancak milletinin sağduyusuna güvenen, onunla samimiyetle kucaklaşan, idari, siyasi ve askeri kurumlarıyla birlikte aynı hedefe doğru hareket eden bir Türk devletinin aşamayacağı hiçbir zorluk bulunmamaktadır" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin önemine işaret eden Örs, "Cumhuriyet rejimine gönülden inanmış olan Türk halkının iradesi, uzun yıllardan bu yana geliştirdiği ileri ve gelişmiş demokrasi anlayışı sayesinde, 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' düsturuyla çıktığı yolda defalarca tökezletilen demokratik Cumhuriyet rejimini olması gereken yere taşımıştır. Hiç kuşku yok ki Türk milleti, demokrasi karnesine yazdırdığı bu büyük başarının olumlu sonuçlarını önümüzdeki yıllarda daha yakından tecrübe edecek ve 2015 yılında, yeni bir Anayasa yapılmasını sağlayacak milli iradeyi de ortaya koymayı başaracaktır" diye konuştu.

-Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkür

Örs, bir süredir yasal zeminin yokluğundan dolayı verilememiş olan "Atatürk Uluslararası Barış Ödülü"nün uzun zaman aradan sonra 2015 yılında yeniden verileceğini de kaydetti.

Prof. Dr. Örs, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 19 Mayıs 2014 tarihinde, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu'nu, Başbakan sıfatıyla kabülü sırasında, "Atatürk'ün adını taşıyan kurumun ismine yakışır bir mekanda hizmet verebilmesi için Ankara'nın en merkezi yerinde uygun büyüklükte bir arsa tahsisi yapılması" doğrultusunda talimat verdiğini de aktardı.

Örs, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitaben şunları kaydetti:

"Bizzat Atatürk tarafından kurulmuş olan bu kurumlar, Atatürk'ün manevi mirasına göstermiş olduğunuz bu yüksek teveccüh sayesinde, Cumhuriyet tarihinde ilk defa sizin himaye ve desteğinizle yakın bir gelecekte tek çatı altında toplanarak bilim, kültür ve sanat dünyamıza daha kaliteli hizmet verme imkanına kavuşacaklardır.

Bu husustaki yüksek himayenizden dolayı Türkiye'nin en önemli bilim, kültür ve sanat kurumlarından birisi olan Atatürk Yüksek Kurumu ve bağlı kurumları Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun çalışanları adına zatıalinize şükranlarımı arz ediyor, kültür ve medeniyet dünyamıza yaptığınız değerli katkılardan dolayı minnet duygularımı ifade etmek istiyorum."

-Atatürk'ün sevdiği şarkılar

Törende, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosunca Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün sevdiği şarkılar icra edildi. "Havada Bulut Yok" türküsü ile başlayan konserde, "Cana Rakibi Handan Edersin",  "Olmaz İlaç Sine-i Sad Pareme", anonim "Allı Yemeni" ve "Yine Bir Gülnihal" parçaları seslendirildi. - Ankara

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Büyük Önder Atatürk'ü Anıyoruz - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement