DHA YURT BÜLTENİ - 6 - Son Dakika
Güncel

DHA YURT BÜLTENİ - 6

DHA YURT BÜLTENİ - 6

Termik santralin dibindeki mahalle taşınmak istiyor - Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesindeki Afşin-Elbistan A Termik Santrali'nin bulunduğu Çoğulhan Mahallesi'nin sakinleri taşınmak istiyor.

18.12.2019 10:49

Termik santralin dibindeki mahalle taşınmak istiyor -

Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesindeki Afşin-Elbistan A Termik Santrali'nin bulunduğu Çoğulhan Mahallesi'nin sakinleri taşınmak istiyor. Oğlu kanserden ölen Muhtar Kadir Sönmez, bir zamanlar 10 bini bulan mahalle nüfusunun santral nedeniyle bin 100'e kadar düştüğünü belirterek, "İmkanı olan gitti, imkanı olmayan kaldı. Mahallenin taşınmasını istiyoruz" dedi.

Afşin'de 1975'te, dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından temeli atılan Afşin-Elbistan A Termik Santrali'nin inşaatı 9 yıl sürdü. Santral, 21 Ekim 1984'te Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde ilk ünitesinin devreye alınmasıyla enerji üretmeye başladı. Santral, Çelikler Holding'e devredildiği Kasım 2018'e kadar 34 yılda 120 milyar 499 milyon 910 bin kw/h saat elektrik üreterek ülke ekonomisine büyük katkı sağladı ancak katkıdan çok kirlilikle gündeme geldi.

Baca gazı arıtma tesisi olmayan, kül tutucu filtrelerinin arızalı olduğu santralden en çok etkilenen ise tesisin bulunduğu Çoğulhan Mahallesi sakinleri oldu. Santralden çıkan zehirli gazlar ve etrafa saçılan kül nedeniyle insanların evlerini bırakıp göç etmesiyle mahallenin eski günlerinden eser kalmadı.SÖNMEZ: İNSANI MAHVEDEN BACA GAZIMahalle Muhtarı Kadir Sönmez, B Termik Santrali'nin de yapılmasıyla mahallenin yaşanmaz hale geldiğini söyledi. B santrale kömür taşıyan bant yolunun mahallenin içinden geçtiğini, iki santral arasında sıkışıp kaldıklarını ifade eden Sönmez, şunları söyledi: "Mahallemizin nüfusu 10 bin civarındaydı, şimdi ise bin 100'e düştü. A ve B Termik Santrali'nin arasında sıkıştığımızdan dolayı hastalıklar çoğaldı bölgemizde. Külden dolayı vatandaşımız göç etti. Bizi iki santral arsında sıkıştık kaldık. Mahallemizin başka bir yere taşınmasını istiyoruz. Kalkacağı sözü verilmişti. Mevcut belediye başkanı da kalkması için uğraşıyor. Birtakım iyileştirmeler de yaptılar ama yine de kül atıyor. Mahallenin taşınmasını istiyoruz çünkü yaşam hakkı kalmadı. Ben, 27 yaşında oğlumu kaybettim kanser hastalığından. Yıllardan beri burası kül atıyor. Yetkililerimizden verilen sözlerin tutulmasını istiyoruz. Santral nedeniyle dışarı çıkamıyoruz."KORKMAZ: EVİMİZİ, ARAZİMİZİ BIRAKIP GİTTİKMahalle sakinlerinden olan ancak bir süre önce ilçe merkezine taşınan Yusuf Korkmaz ise santralden dolayı kanser hastalığının arttığını söyledi. İki santrale sahip olduklarını ancak mahallenin en büyük sorununun işsizlik olduğunu belirten Korkmaz, "Kanserden, hastalıktan ölenin haddi hesabı yok. Ankara'ya gitsen 'Elbistan'dan mı geliyorsun?' diyorlar doktorlar. Niye, kanser oluyor. Evi mecbur taşıdım. İki katlı evim, arazim, traktörüm var, hepsini bırakıp gittik. Ne yapalım, ölelim mi?" dedi.Bir diğer mahalle sakini Nurettin Doğan ise birçok yakınını kansere kurban verdiğini söyledi. Bunun da en büyük nedeninin A Termik Santrali olduğunu belirten Doğan, "Ben 2 tane ağabeyimi kanserden kaybettim. Amcamın oğlunu ve yeğenimi de kaybettim. Ağabeyimin biri şu anda tüple yaşam mücadelesi veriyor. Bu külün bize yüzde 100 zararı var. Dışarıya çamaşır seremiyoruz" diye konuştu.'DEVLET ÖNLEM ALIYORDU'Ahmet Tatar da santralin yıllardır çevreye zehir kustuğunu ancak özelleşince bunun daha da çok arttığını öne sürdü. Tatar, şöyle konuştu: "Bu son 1 seneden beri daha fazla kül yemeye başladık, daha fazla kül atmaya başladı. Devlet zamanında önlem alınıyordu. En azından tamiri yapılıyor ya da durduruluyordu ama bunlar onu yapmıyor. Mesela yüzde 70 kül atıyorsa, bunlar yüzde 100'e çıkarmaya çalıştılar."

Görüntü Dökümü-------------Mahallenin yanındaki santralın drone görüntüsüDrone ile mahalleden detayA Termik Santrali'nin bacalarından çıkan dumanSantralden detayB'ye giden bant yoluKadir Sönmez ile röp.Vatandaşların taşa sürttükleri ellerinin kara olmasıYusuf Korkmaz ile röp.Mahalleden detayNurettin Doğan ile röp.Mahalleden detayAhmet Tatar ile röp.A ve B Termik yan yana

HABER: Ömer KOÇ- Kadir GÜNEŞ/AFŞİN (Kahramanmaraş),

================================

Marmaris'te kaçak 3 evin daha yıkımı yapıldı Muğla'nın Marmaris ilçesinin turistik Söğüt Mahallesi'nde, kaçak olduğu tespit edilen 1'i ahşap, 2'si de betonarme olmak üzere 3 evin yıkımı yapıldı.Muğla Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile Marmaris Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri, kaçak yapıların belirlenmesi için başlattıkları çalışmalarını tamamladı. Yapılan çalışmalar kapsamında, il genelinde kaçak 2 bin 800 yapı belirlendi. Bu yapıların 550'sinin ise tatilcilerin gözde mekanı Marmaris ilçesinde olduğu ortaya çıktı. Muğla İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ekipleri, geçen 13 Aralık Cuma günü, bu kaçak yapılardan Marmaris'e 42 kilometre mesafedeki kırsal Söğüt Mahallesi'ndeki deniz manzaralı 1'i ahşap, 2'si betonarme 3 müstakil evin yıkımını jandarma ve zabıta ekipleri eşliğinde, kepçelerle gerçekleştirdi. Yıkım esnasında, içleri boş olan yapıların sahiplerinin olmadığı görüldü. Yetkililer, "Yasal itiraz süreci tamamlanan yapıların yıkımının yeni yılın ilk ayında da devam edilecek" dedi. İlçede şu ana kadar kaçak 5 evin yıkıldığı belirtildi.

Görüntü Dökümü-------------Evlerin yıkımından görüntüGenel ve detay görüntüler

Haber - Kamera: Ali GÜNDOĞAN/ MARMARİS (Muğla),

==============================

Beyşehir Gölü'nde kuraklık tehlikesi Konya'da Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü'nde su seviyesi azalıyor. Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Akköz, Beyşehir Gölü'nün kuraklık riskiyle karşı karşıya kaldığını belirterek, "Suyun vahşice kullanılmasının önüne geçilmesi gerekir" dedi.  Gölün yok olmaması için çalıştay talebinde bulunan Beyşehir Belediye Başkanı Adil Bayındır da, "Gölün yarınını dikkate almak bakımından tabanda ve yüzeyde, yapılacak bir kaynak geliştirme çalışmaları, su kaybının önüne geçme politikalarının belirlenmesini istiyoruz" dedi. Gölde incelemede bulunan Prof. Dr. Cengiz Akköz, ülkemizde yaşanan kuraklıktan Beyşehir Gölü'nün de nasibi aldığını belirtti. Göldeki su seviyesinin gün geçtikçe azaldığını ifade eden Akköz, şunları söyledi: "Göl, 656 kilometrekare gibi büyük bir yüzey alanına sahip. Ne yazık ki gölün derinliği az ve sığ bir göldür. Gölün karstik yapısı da tektonik orijinli ama tabandan düdenlerle su kaçakları söz konusu. Beyşehir Gölü'nün konumu itibariyle de besleyici kaynakları da belli. Birkaç tane dere ve dağlardan gelen kaynak suları besliyor. Gölü besleyen derelerin çağlayarak akması gerekiyor. Ancak ülkede yaşanan kuraklıktan Beyşehir Gölü de nasibini almış durumda.  Su seviyemiz şu an da düşük."'SU TAŞINMASAYDI, GÖL KÖTÜ DURUMDA OLABİLİRDİ'Gölü besleyici kaynakların giderek azaldığına dikkat çeken Akköz, "Bölge, artık eskiye göre daha az yağış alıyor. Buharlaşmayla ciddi kayıplar var. Ayrıca gölden dışarıya su çıkışları da var. Çarşamba kanalı vasıtasıyla Çumra'ya kadar buradan su taşınıyor. Isparta Hoyran taraflarından da yine kanallarla Beyşehir Gölü üzerinde inşa edilen Isparta Ovası Sulama projesi var. Buralardan su çekildiği zaman doğal olarak gölün rezervi de düşüyor. Son dönemlerde Gembos tüneliyle Derebucak tarafından su taşınarak, su seviyesinin daha iyi korunması sağlandı. Oradan buraya verilen su olmasaydı Beyşehir Gölü şu an daha da kötü durumda olabilirdi. Kaynakların çoğu kurudu ve dereler eskisi gibi akmıyor" diye konuştu. BALIK ÇEŞİDİ AZALDI Akköz, göldeki balık çeşidinde de azalma olduğunu kaydederek, "Balık çeşidinde diğer yıllara oranla bir azalmanın olduğu bir gerçek. 30 yıl önce 22 çeşit balık türünün yaşadığı gölde, şimdi durum oldukça farklı. Bu sayıyı şimdi 12'ye kadar çıkarabilirsiniz ancak 22 çeşit balık çeşidini burada artık yakalama şansınız yok. Gölden su çekimleri, ekolojik kuraklık, istilacı türler burada etkili olmuştur" dedi. Gölün kuraklık tehdidi altında olduğunu belirten Akköz, şöyle konuştu: "Kuraklık devam ederse diğer göllerde olduğu gibi Beyşehir Gölü sıkıntı yaşayabilir.  Ayrıca gölden su kullanımın sınırlandırılması gerekiyor. Suyun vahşice kullanılmasının önüne geçilmesi gerekir." BELEDİYE BAŞKANI: GÖLDEKİ SU KAYBININ ÖNÜNE GEÇİLMESİ GEREKİR Beyşehir Belediye Başkanı Adil Bayındır, daha önce de açıkladığı gibi gölün tamamının 26 metre derinliği olduğunun anlaşıldığını belirterek, şunları söyledi: "Beyşehir Gölü ile ilgili birkaç defa yaptığımız açıklamadan sonra, bakanlık bir açıklama yaptı. Bizim anlattığımız derinlik konusu, Beyşehir Gölü'nün Hacı Akif Adası'yla, Toros Dağları arasında kalan bandın derinliğini söylemiştim. Beyşehir Gölü'nün tamamında 26 metreyi bulmamız mümkün değildi zaten. Çünkü Beyşehir'e doğru geldikçe sığlaşan bir göl yapımız var. Derinlik Toros'un eteğinde. Gölün derinliği yer yer değişiyor mu? Evet değişebilir. Çünkü, göl tabanında alüvyonlarla gelen dolgunun getirdiği bir sıkıntı var. Suda yükselme yok aslında, zeminde hacimde bir yükselme var. Beyşehir Gölü'ne şu an yapılması gereken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, Konya Valiliğimiz, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğümüz ve üniversitelerimizle beraber, Beyşehir Gölü'nün yarınını dikkate almak bakımından tabanda ve yüzeyde, yapılacak bir kaynak geliştirme çalışmaları, su kaybının önüne geçme politikalarının belirlenmesini istiyoruz." Göldeki balık türünün de azaldığını ifade eden Bayındır, "Biz de 15'e yakın balık türü vardı. 'Göle et yiyen balık türü atıldı' dediğim zaman yanlış anlaşılıyor. Bunu biz yapmadık. Endüstriyel balık adı altında, tatlı su balığı levrek türü bir balık, Beyşehir Gölü'nde zamanla et yiyen balık olarak çoğaldığı için diğer nesilleri tüketti. Bunun da yanlış politika olduğunu söylüyorum. Bunun tespitini bilim insanlarımız, kurumlarımız yapsın" diye konuştu.  'GÖLÜ, KONYA'NIN DENİZİ OLARAK GÖRELİM' Gölün yok olmaması için önlem alınması gerektiğini ifade eden Bayındır, "Bu Beyşehir Gölü hepimizin ortak malı, ülkemizin değeridir. Dünya çapında içilebilir niteliği olan 10 gölden biridir. Beyşehir Gölü'nün kıyısını, sadece göl olarak, içme suyu olarak, sulama suyu olarak görmeyelim. Beyşehir Gölü'nün kendine has bir manzarası var, doğası var. Akdeniz'in balkonu, Konya'nın terası olarak görelim. Konya'nın denizi olarak görelim. Biz Beyşehir ile ilgili bir çalıştay yapılmasını istiyoruz" dedi.

Görüntü Dökümü -------------Gölden drone ile detayGölden detayRöportajlar

Haber- Kamera: İsmail AKKAYA- Hasan DÖNMEZ - Muhammed SIDAL/ KONYA-

==============================

Alakır'da 'su' zaferi Alakır Vadisi'nde, toprak evlerinin yanındaki arazi kazılıp, yer altı su kaynağı HES şirketi çalışanı tarafından kesilen ve 116 gün susuz kalan Tuğba Günal ile Birhan Erkutlu çifti, açtıkları davayı kazandı. Mahkeme, suyun çifte ait özel su olduğuna ve hayrata aktarılan suya müdahalenin sona erdirilmesine karar verdi.Antalya'nın Kumluca ilçesinde, Beydağları'nın zirvesinden doğup, Kumluca'dan Akdeniz'e dökülen, yaklaşık 70 kilometrelik Alakır Nehri'nin bulunduğu, dağlık köy konumundaki Kuzca Mahallesi'ne 16 yıl önce yerleşen Tuğba Günal- Birhan Erkutlu, yıllardır HES'lere karşı verdikleri mücadeleyle tanınıyor. Çiftin sürdürdüğü hukuki mücadeleler sonucu 2017'de, Bakanlar Kurulu kararıyla Alakır'da 2 HES projesinin bulunduğu 724 bin metrekarelik alan 'Kesin Korunacak Hassas Alan (birincil)', 8 milyon 322 bin metrekarelik alan 'Nitelikli Doğal Koruma Alanı (ikincil) ve 251 bin metrekarelik alan da 'Sürdürülebilir ve Kontrollü Kullanım Alanı (üçüncül)' ilan edildi. Bu karar sonrası 3 HES projesi de yapılamaz hale geldi.SU KAYNAKLARI KESİLDİAlakır Vadisi'nde nehre yakın arazi satın alarak 16 yıl önce çadırda, ardından 'Yuva' adını verdikleri toprak evlerinde yaşamlarını sürdüren çiftin HES'lerle mücadelesi devam ediyor. 2017 yılı sonlarında çiftin, toprak evlerinin de bulunduğu kırsal alandaki arazilerinin yanındaki arazi,  enerji şirketinin şantiye şefi tarafından satın alınıp, arazilerine yeraltından giden su kaynağı kepçeyle kazılarak, yönü değiştirildi. Yönü değiştirilen su kaynağı, HES şirketinin satın aldığı evlerinin ön kısmındaki diğer arazinin yanında yaptırılan hayrat ve arazideki havuza yönlendirildi.116 GÜN SUSUZ KALDILARBu olay sonrası susuz kalan çift, 116 gün boyunca 200 metre uzaklıktaki Alakır Nehri'nden bidonlarla engebeli arazide taşıdıkları suyla hayat mücadelesi verdi. Su hakkı nedeniyle mahkemeye başvuran çift, HES şirketi çalışanı Ali Süzen hakkında Kumluca 2'nci Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açtı. Mahkemenin atadığı bilirkişi heyeti, suyun kaynağının çifte ait araziden geçtiği, kepçeyle kazılma işlemi sonrasında yönünün değiştirildiği ve hayrata bağlandığını belirten rapor hazırladı.MAHKEME KARARIYLA HAYRATTAN SU BAĞLANDIMahkeme, bilirkişi raporu üzerine ihtiyati tedbir talebiyle 'suya el atmanın önlenmesi' suçlamasıyla açılan davada verdiği ara kararla, doğal kaynak suyunun bulunduğu çeşmeden tedbiren boru hattı geçirilerek, çiftin su ihtiyacının karşılanmasına karar verdi. Karar doğrultusunda çifte, 116 günlük susuzluğun ardından 2 Şubat 2018'den itibaren su verilmeye başlandı.MAHKEME SUYA MÜDAHALEYİ DURDURDUDavanın dünkü duruşmasında, mahkeme suyun çifte ait olduğuna karar verdi. Mahkeme heyeti, belirtilen suyun özel su olduğunun tespitiyle davalının suya baki müdahalesinin menine karar verdi. Mahkeme, dava konusu suyun çiftin özel mülkü olduğunun tespitiyle davalının bu özel suya müdahalesini haksız bulundu ve müdahalenin sona erdirilmesine hükmetti. Ayrıca, çiftin 888 TL'lik zararının da 9 Eylül 2017 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı tarafından karşılanmasına karar verildi.'KAZANDIK CANLAR'Mahkeme kararını sosyal medya hesaplarından 'Kazandık canlar' başlığıyla duyuran Tuğba- Birhan Erkutlu çifti, açıklamalarında şöyle dedi: "HES'çilerin sınırımızdaki araziyi satın alıp, kepçeyle kazarak kestikleri kaynak suyumuza karşı açtığımız davada mahkeme bugün lehimize karar verdi. HES'çilerin köyden talep ettiği bilirkişilerin yalan beyanlarına mahkeme itibar etmedi. Başta avukatımız olmak üzere bu süreçte bize destek olan tüm can dostlarına bin şükran. HES bekçisinin bizi tehdidi sonrası hapis yatması, şimdi de şantiye şefinin suyumuzu kestiğinin hukuken tescillenmiş olması bize karşı HES şirketinin nasıl bir tehdit ve taciz politikası yürüttüğünün kanıtıdır. Bu hukuki gerçekler ışığında şirketin bu mafyavari tutumlarına karşı yetkililerin harekete geçmesini istiyoruz."

Mehmet ÇINAR/ANTALYA,

=================================

Anne, baba ve kızları aynı fakültede öğrenci

Antalya'da her ikisi de 50 yaşındaki Yasemin ve Alparslan Arslan çifti ile kızları Dilara (20), aynı fakültede okuyor. Akdeniz Üniversitesi (AÜ) İlahiyat Fakültesi öğrencisi olan Arslan ailesi, arkadaşları ve hocalarının takdirini topluyor.AÜ İlahiyat Fakültesi'nin ikinci sınıf öğrencileri arasındaki Yasemin Arslan ile kızı Dilara aynı sırayı paylaşırken, baba Alparslan Arslan ise aynı fakültede yüksek lisans yapıyor. Anne Arslan, kendisinden 30 yaş küçük sınıf arkadaşlarının 'Yasemin annesi' olmaktan büyük mutluluk duyarken, kızı Dilara ise düzgün ders notları tutan annesinden hazır notları almaktan memnun. Antalya'nın Serik ilçesinden her gün 100 kilometre yol yaparak eşini ve kızını okula getirip götürürken yüksek lisans yapmaya karar veren Alparslan Arslan ise öğrenciliğin aile hayatlarına renk kattığını söylüyor.'İÇİMDE HEP UKDE KALMIŞTI'Yaklaşık 30 yıl aradan sonra yeniden öğrenciliğe dönüş hikayesini "İçimde hep ukde kalmıştı" sözleriyle anlatan Yasemin Arslan, üniversite eğitimini çok istemesine rağmen liseyi bitirdiği dönem başörtüsü yasağıyla karşılaştığını söyledi. Yasemin Arslan, "Başörtüsü yasağının en yoğun dönemleriydi. Okumak istiyordum, ama o şartlarda mümkün değildi" dedi. Evlilik, çocuklar ve iş hayatı nedeniyle çok istediği üniversite eğitiminin ertelediğini anlatan Arslan, öğrenciliğe dönüşünün ise kızı Dilara'nın üniversite sınavına girmek istememesiyle başladığını söyledi. Yasemin Arslan, "Dilara üniversite sınavına gireceği yıl hafızlık da yapıyordu. Yoğun bir seneydi. O yıl sınava girmek istemedi. Bir yıl hazırlanıp öyle gireceğini söyledi. Ben de onu teşvik etmek için birlikte sınava girmeyi teklif ettim. Birlikte sınava girdik ve ikimiz de başarılı olduk" diye konuştu.SINIFIN 'YASEMİN ANNESİ'Kızıyla aynı sınıfta olmanın kendisi için çok güzel bir duygu olduğunu belirten Yasemin Arslan, "Kızımla çok mutluyuz. Hep birlikte çalışıyoruz. Sadece kendi kızımla değil, sınıftaki diğer kızlarımla da güzel bir ortamımız var. Bazen öyle oluyor ki; annesini özleyen gelip sarılıyor bana. Sınıfın Yasemin annesi, Yasemin teyzesiyim. Ben onların aralarında mutluyum. İnşallah onlar da mutludur" dedi.Sınıf arkadaşlarıyla arasındaki 30 yaş farkı sadece merdiven çıkarken hissettiğini sözlerine ekleyen Yasemin Arslan, "Sınıf arkadaşlarımla çok mutluyum. Bana gençlik aşısı oldular" ifadelerini kullandı.'ANNEM İYİ NOT TUTAR, ONUN NOTLARINI ALIRIM'Annesi Yasemin Arslan ile aynı sınıfta olmanın farklı ve güzel bir duygu olduğunu belirten Dilara Arslan da, "Annemle aynı sınıfta okuduğum için çok mutluyum" dedi. Annesiyle çok iyi anlaştığını, sorun yaşamadığını söyleyen Dilara, "Annem çok kafa dengidir. Ayrıca derslerde çok iyi not tutar. Ben de annemin tuttuğu notlardan ders çalışıyorum. Bana çok yardımı oluyor" şeklinde konuştu. Pek çok insana değişik gelen bu durumun kendisi için mutluluk olduğunu sözlerine ekleyen Dilara, anne ve babasıyla aynı fakültede okumanın özel bir durum olduğunu belirtti.'ÖĞRENCİM OLDUKLARINI ÖĞRENDİĞİMDE ÇOK ŞAŞIRDIM'İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Yasin Pişgin ise anne ve kızının aynı sınıfta öğrenci olduklarını öğrendiğinde çok şaşırdığını belirtti. Doç. Dr. Pişgin, "Bunu bir sınav vesilesiyle öğrenmiştim. Dilara sınav öncesinde bana gelip 'Hocam annem bugün gelemeyecek' dedi. Dedim ki, 'Annenle bizim dersimizin ne ilişkisi var?' Dilara da 'Hocam biz annemle aynı sınıftayız' dedi. O an gerçekten çok şaşırdım" diye konuştu.Anne ve kızı arasında 30 yaş olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Pişgin, "Bu azim için güzel bir örnek" dedi. Anne ve kızının ders durumlarını değerlendirirken ayrım yapamadığını da sözlerine ekleyen Doç. Dr. Pişgin, "Dilara ilk yıl hazırlık okurken, hafızlık da yapıyordu. Hafızlık zor bir süreçtir. O süre içinde Serik'ten gelip gidiyordu. Bu fedakarlığa baktığımda Dilara annesinden bir adım öne çıkıyor, ama 50 yaşındaki Yasemin Hanım'a bakınca da azmi görüyorum. O zaman da Yasemin Hanım bir adım öne çıkıyor. Yani her ikisi de benim gözümde aynı" ifadelerini kullandı.'YASEMİN ABLAYI GÖRÜNCE DÜŞÜNCEM DEĞİŞTİ'Anne ve kızın sınıf arkadaşı olan, kendisi de ablası Büşra Aktaş (22) ile aynı sıraları paylaşan Esra Aktaş (20), kendilerinden 30 yaş büyük sınıf arkadaşları Yasemin Arslan'ı azminden dolayı tebrik ettiğini söyledi. Annesiyle aynı sınıfta olmayı hiç düşünmediğini sözlerine ekleyen Esra Aktaş, "Ben annemle aynı sınıfta olmak ister miydim bilmiyorum, ama Yasemin ablayı görünce 'Olabilirmiş' diye düşünmeye başladım. Yasemin ablayla çok iyi anlaşıyoruz. Belki Yasemin ablayı görmemiş olsaydım, kendi ablamın da aynı okula gelmesini istemeyebilirdim. Yasemin ablayı görünce bunun ne kadar güzel olduğunu gördüm. Şimdi ben de ablamla birlikte aynı sınıfta okuyorum. Yasemin ablayı tebrik ediyorum. Çok başarılı bir öğrenci" dedi.Eşi ve kızının aynı sınıfta öğrenci olduğu İlahiyat Fakültesi'nde yüksek lisans yapan Alparslan Arslan ise 1991 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun olduğunu belirtti. 25 yıldır ticaretle uğraştığını anlatan Alparslan Arslan, şunları söyledi: "Dilara ilk yıl üniversite sınavına girmek istemedi, çünkü o dönem hafızlık yapıyordu. Annesi Dilara'ya birlikte üniversite sınavına girmeyi teklif etti. Girdiler ve ikisi de kazandı. Ben de eşimi ve kızımı her gün 10 kilometre yol yaparak Serik'ten Antalya'ya getirip götürüyorum. Her gün okulda olunca ben de yüksek lisans yapmaya niyetlendim ve başladım. Şimdi hepimiz talebe olduk. Bu apayrı bir duygu. Hayatımıza renk kattı. Aile ortamımızda sohbet ederken hep ders konuşuyoruz. Çok mutluyuz."

Görüntü Dökümü-------------Sınıftan detay görüntüÖğrencilerden ve öğretmenden detay görüntüAnne kızın detay görüntüsüDoç Dr. Yasin Pişgin ile röpAnne Yasemin Arslan ile röpKızı Dilara Arslan ile röp Baba Alparslan Arslan ile röpÖğrenci Büşra Aktaş ile röpDetaylar

Haber: Selma KUNAR- Kamera: Emrah GÜL/ANTALYA,

===========================

Sisten kaybolan Erzurum'un drone görüntüsü

Erzurum'da etkili olan yoğun sis nedeniyle görüş mesafesi 10 metreye kadar düştü. Drone ile görüntülenen sisten kaybolan Erzurum, eşsiz bir manzara oluşturdu.Erzurum'da havanın ısınmasıyla birlikte yoğun sis etkili olmaya başladı. Yoğun sis nedeniyle kentin bazı bölgeleri görünmez hale geldi. Görüş mesafesinin yer yer 10 metreye düştüğü Erzurum'da sürücüler trafikte sis farlarıyla ilerleyebildi. Yoğun bir sis bulutu altında kalan Erzurum, drone kamerasıyla görüntülendi. Havadan çekilen görüntüler, sisten kaybolan Erzurum'un halini yansıttı. Bu arada Meteoroloji 12'nci Bölge Müdürlüğü yetkilileri, dün 13.00'te başlayan yoğun sisin etkisinin bugün devam edeceğini bildirdi. Meteoroloji yetkilileri, sisli havanın Erzurum'la birlikte Erzincan, Kars, Ağrı, Iğdır ve Ardahan'da da etkili olacağını belirtti. Yetkililer, sisli havanın önümüzdeki hafta Salı gününe kadar etkili olacağını kaydetti.

Görüntü Dökümü--------------Erzurum-Erzincan karayolunda sis altında giden araçlar-Karayolundaki trafikden genel detay-Drone kamerasıyla Erzurum'un görüntüsü

Haber: Salih TEKİN - Kamera: Zafer KUMRU/ ERZURUM,

=================================

Yavru keçiye bebek gibi bakıyor

Zonguldak'ın Alaplı ilçesinde yaşayan Mine Mutlu(43), 2 ay önce dünyaya gelen keçi yavrusunu alarak evinde bakmaya başladı. Mine Mutlu ilçede 'Sakız' ismini verdiği keçisi ile gezerken ilgi odağı oldu.Alaplı Yeni Siteler Mahallesi'nde yaşayan evli ve 2 çocuk annesi Mine Mutlu, çocukları üniversiteye başlayınca evde yalnız kalmamak için bir yavru keçi aldı. İki aylık 'Sakız' ismini verdiği yavru keçiyi evinde bakmaya başlayan Mine Mutlu, biberonla beslediği Sakız'ı yanından ayırmıyor. Günlük bakımlarını yaparak bebek beziyle beslediği keçi Mutlu'nun yanından ayrılmıyor. Mutlu ve Sakız'ı sahilde gezerken görenler ise şaşkınlığını gizleyemiyor. Sakız'a bebek gibi baktığını ifade eden Mine Mutlu, aralarında güzel bir bağ oluştuğunu söyledi.Güzel havalarda sahilde birlikte dolaştıklarını söyleyen Mine Mutlu, "Çocuklarım üniversiteye başlayınca hayvanları çok sevdiğim için bakmaya karar verdim. Bir can arkadaşım olmasını istedim. Araştırırken internette keçilerin çok cana yakın ve duygusal hayvanlar olduğunu okudum. Sonra Konya'dan bir çiftlikten iki ay önce yavru keçiyi sahiplendikten sonra evime getirerek bir bebek gibi bakmaya başladım. Bebek bezi bağlayarak günde birkaç kez bezini değiştiriyorum. Biberonla karnını doyuruyorum. Günde 1 litre süt içiyor" dedi.İLGİ ODAĞI OLDULARGörenlerin önce şaşırdığını sonra keçiyi sevmek için yanlarına geldiğini anlatan Mutlu, "Peşimden koşuyor. Beni hiçbir zaman gözünün önünden ayırmak istemiyor. Her akşam yıkıyorum. Sakız ile anne çocuk gibi olduk. Bütün günü onunla geçiriyorum. Onla birlikte olmak beni çok mutlu ediyor. Çarşıya birlikte gidiyoruz. Ben nereye gidersem peşimden geliyor. Dışarıda gezerken insanlar ilk başta çok acayip karşılıyorlar sonra alışıyorlar. Sakız'ın yanına gelerek fotoğraf çektiriyorlar. Çocuklar onu çok seviyor. Ömrü yettiğince ona bakacağım" dedi.

Görüntü Dökümü--------------Mine Mutlu'nun keçiyle dolaşması-Keçiden detaylar-Vatandaşların ilgisi-Mine Mutlu ile röp.

Haber-Kamera: Cem SÜRMENELİ/ALAPLI(Zonguldak),

==============================


Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel DHA YURT BÜLTENİ - 6 - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement