Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Şimdi biz Bahçeli'nin sözüne kalksak, Suriye'ye askeri bir müdahaleyle girsek, bunun bize getireceği riskleri o hesaplamıyor olabilir ama biz hesaplıyoruz. Gücümüz var mı? 50 misli var. İstediğimizi yapar mıyız? 100 defa yaparız. Ama sonrasında Türkiye bundan zarar görür mü? Her açıdan meseleye bakıyoruz" dedi.
Arınç, TRT Haber'de canlı yayınlanan Neler Oluyor programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye, Irak, İran ve Suriye'nin içinden belli yerlerin dahil edildiği 4 parçalı bir yapılanmadan bahsedildiği belirtilerek, Türkiye'nin böyle bir durumdaki tavrının sorulması üzerine Arınç, büyük Kürdistan veya dörtlü bir Kürdistan düşü, hayali, inancının birilerinde olduğunu söyledi. Arınç, "Bu başka ülkeler için başka hayallerdir, başka düşünceler ve ideallerdir" dedi.
Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde bir hakimiyet kurma, bir otonom bölge kurma arzularının bulunabileceğini ve coğrafi ismine Kürdistan diyilebileceğini anlatan Arınç, şunları söyledi:
"Bizim içimizde Kürdistan sözünü telaffuz edenler bir zamanlar bunun suç olarak kabul edildiğini biliyorlar. Ama en son bir yargı kararı çıktı, yani çocuğuna Kürdistan ismini veren bir anne baba, nüfustan isim silinince mahkemeye müracaat etti, Yargıtay da 'isim seçme özgürlüğü vardır, bu isim verilebilir' dedi. Yargının geldiği nokta, Türkiye'nin geldiği nokta. Şimdi kime sorarsanız sorun siyasetçilerin her birisi derki 'Kürdistan coğrafi bir bölgeyi tanımlamak için kullanılıyor. Birinci cumhuriyet döneminde, Osmanlı döneminde, Birinci Meclis'te mebusları bile olan bir coğrafi bölgeden bahsediyoruz. Endişelenmeyin, üzülmeyin' derler. Doğrusu biz çok endişelenmiyoruz, hoşumuza gitmese de mademki bu amaçla kullanılıyor diyerek üzerinde çok fazla durmuyoruz. Yurt dışındakileri de böyle düşünmek lazım. Kürtlerin yaşadığı bölgelerde böyle bir yönetim kurma arzusu, ismine Kürdistanı da ilave edecekse siyasi bir amaçtır. Hoşlanırız, hoşlanmayız. Şu anda doğrusu çok hoşlandığımızı söyleyemeyiz. Ama bu olaylara müdahale edeceğimiz noktalar vardır, edemeyeceğimiz noktalar vardır. Şimdi biz Bahçeli'nin sözüne kalksak, Suriye'ye askeri bir müdahaleyle girsek, bunun bize getireceği riskleri o hesaplamıyor olabilir ama biz hesaplıyoruz. Gücümüz var mı? 50 misli var. İstediğimizi yapar mıyız? 100 defa yaparız. Ama sonrasında Türkiye bundan zarar görür mü? Her açıdan meseleye bakıyoruz. Her açıdan meseleye bakmak er kişinin karıdır, her kişinin karı değildir."
"Ben siyaseten müdahale etmemekten bahsetmiyorum" diyen Arınç, şöyle devam etti:
"Biz Amerikayla görüşürüz müdahale etmeye çalışırız. Bir başka ülkeyle görüşürüz müdahale etmeye çalışırız. İçeride o siyaseti şekillendirecek argümanlar buluruz onlarla işe çıkarız. Biz Irak'ta çok şeyler yaptık, Suriye'de çok şeyler yaptık. Bunların hepsinin bilinmesi mümkün değil, doğru da değil. Ama silahli bir askeri müdahale planımız da yok. Ancak Türkiye'nin meşru müdafaa hakkı olduğu durumda veya Türkiye yurt dışı bir tehdit altında kaldığında, Allah korusun vereceğimiz cevap o kadar şiddetli olur ki ortada bir şey kalmaz. Ama Türkiye ne kadar zarar görebilir onun hesabını yapmak bizim için ve hükümet için önemlidir. Yoksa siyasi müdahaleler, dış müdahaleler siyasi bir müdahaleden farklıdır."
Arınç, 4 parçalı yapının içinde Türkiye'nin de bir bölümünü öngören bir anlayış bulunduğu ifade edilerek, Türkiye'nin buna karşı tavrının nasıl olacağının sorulması üzerine, "Türkiye'de hiç kimse böyle bir bölünme ve parçalanma düşüncesinde değil. Bu işi en uç noktada götüren insanlar bile 'biz birlikte yaşıyoruz, birlikte yaşayacağız. Devlet olma talebimiz yoktur, yeter ki bize eşit vatandaşlık statüsü verilsin' diyorlar. Verdik, daha fazlasının verilmesini istiyorlar. O konuda zamanı ve yeri geldiğinde bütün demokratik adımlar atılacak onu da çok iyi biliyorlar" dedi.
Türkiye'nin doğusunda batısında yaşayan ne kadar Kürt kökenli vatandaş varsa bir yıldır et ve tırnak gibi olunduğunu vurgulayan Arınç, Kürtlerin özerklik talebi bulunmadığını bildirdi. Arınç, şu ifadeleri kullandı:
"Demokratik özerklik talepleri farklı şeylerdir. Onlar, belki yerel yönetimler bazında konuşulabilecek veya demokratik özerklik, özgürlük dendiği zaman başka şeyler anlaşılabilir. Ama 'başka bir bölge olalım, flian yerdeki örneğe göre Türkiye'nin bu bölgesinde bir otonomi veya bir şey arzu edelim' Bu bugüne kadar hiçbir şekilde ifade edilmedi. Özellikle bu günlerde tam tersi 'Biz bu ülkenin insanıyız, bu ülkenin yurttaşıyız. Burada kalıyoruz. Hiçbir ayrılık, hiçbir özerklik, hiçbir otonomi talebimiz yoktur' sözlerini bu konuda en şiddetli olanlardan bile duyuyoruz. Yani üniter yapımızı bozacak hiçbir davranışa sıcak bakamayız. Ama zaten böyle bir talep yok, o da güvencemiz bizim. Yani Türkiye'nin şartları böyle bir ayrığılı kesinlikle gerektirmiyor."
-Mezhep ayrılıkları
"Türkiye'de bir mezhepler arası mücadele, karşıtlık üretme çabası olduğunu öngörüyor musunuz, endişe ediyor musunuz?" sorusuna Arınç, "Bu endişe her zaman vardır. Alevi Sünni farklılıklarını çatışmaya döndürmek... Özellikle Alevi yurttaşlarımızı birtakım olaylarda kullanmak arzusu, kötü odakların, kötü insanların bir senaryosudur" yanıtını verdi.
Arınç, Taksim'den sonra büyüyen olaylarda Alevilerin bazen yer aldıklarını ancak hep duyarlı olduklarını ifade eden Arınç, "Alevi yurttaşlarımızın bu konulardaki duyarlılığı bizim en büyük güvencemizdir. Ama bunu kaşımak ve bazı radikal unsurları alana sürmek, çatışma sebepleri ortaya çıkarmak isteyenler olabilir. Bu konuda duyarlıyız, Alevi yurttaşlarımız da çok duyarlı" dedi.
Türkiye'de bir çatışma olmasını, farklılıkların kavgaya dönüşmesini Alevilerin de arzu etmediğini belirten Arınç, "Ben eylül, ekimden sonra olacak birtakım olaylarda belki onlara rol biçenlerin olabileceğini düşünüyorum. Özellikle bazı milletvekilleri ve siyasetçiler onu çok arzu ediyor. Onların da genel başkanları bilir onların kim olduğunu. Onları piyasadan çeksinler. Onların çok çirkin söylemleri var. Sinir uçlarına dokunuyorlar ve onlar o kesimlerin de tuttuğu insanlar değil ama bir şekilde temsilci konumuna gelmiş kişiler. Türkiye'de biz hamdolsun kardeşçe yaşıyoruz. Evet, talepleri vardır. Bunları mutlaka dikkate alıyoruz" diye konuştu
Arınç, haklı, makul, doğru, yerinde tüm taleplere zaten gönüllerinde yer verdiklerini belirterek, şunları söyledi:
"Bu kesimler kendi gerçek temsilcileriyle ve kendi sesleriyle topluma ulaşması lazım. Çünkü içlerinde bazen ne istediğini bilmeyen çok aşırı unsurlar var. Bizim bile bildiğimiz bin yıllık, şu kadar yüz yıllık bir geleneğin tamamen dışında, Aleviliği veya bir başka şeyi tanımlayan, kendi kafasına göre ona bir tarif bulmaya kalkan, onları aşırı unsurlar halinde bugüne kadar geleneksel yaşadığımız, bildiğimiz tanımın dışarısına çıkarmaya gayret edenler var. Bazı federasyon başkanları, bazı dernek başkanları, arkasında üç kişi bile yok. Ama ortaya çıktığı zaman bağırıp çağırabiliyor ve onların bağırıp çağırdıklarını bazı medya organları da sanki büyük kitlelerin talebiymiş gibi ortaya koyabiliyor."
Türkiye'de hiçbir etnik unsurun, dini veya mezhebi unsurun birbirine düşmanlık yapacak noktada olmadığını vurgulayan Arınç, "Birileri çıktı, silah verdi ellerine ve çatışmalar çıktı. Huzurumuz kaçtı" dedi.
Arınç, "Herkesin kendisini rahatlıkla temsil ve ifade edebildiği bir Türkiye" konusunda çok mesafe alındığını ifade ederek, bugün herkesin yazabildiğini, konuşabildiğini, istediğini yapabildiğini dile getirdi. Arınç, "Ama yapamadığı bir şey varsa ona anayasa ve hukuki mevzuatımız içerisinde yer vermek durumundayız. Bir kişinin talebini bile dikkate alacak hükümetiz. Kaldıki binler, on binler, yüz binler karşımıza geliyorsa bunlara bigane kalamayız" diye konuştu.
- Mısır'daki durum
Mısır'da ordunun yönetime el koymasının ardından Tunus ve Libya'da da hareketlilik yaşandığı ve demokratik sürecin tersine çevrilmesine çalışıldığı bir sürece benzediği belirtilerek, bu duruma nasıl baktığı sorulan Arınç, Mısır'da yaşanan olayı ilk protesto eden ve dünyaya ilan edenin Türkiye olduğunu söyledi.
Arınç, ne Amerika, ne Avrupa ne de diğer ülkelerin buna darbe diyemediğini belirterek, seçilmiş hükümetlere, cumhurbaşkanlarına karşı, onun yetkilerini elinden alan, hapseden, meclisi fesheden, bu yetkileri meşru görülemeyecek biçimde bir başkasının eline veren mekanizmayı darbe olarak nitelendirdiklerini dile getirdi.
"Siyasi tutuklamalar, gözaltına almalar olmasın, halka şiddet kullanılmasın, partilerin önde gelenlerini tutuklamayın, saçma suçlamalarla mahkum etmeyin ve kısa sürede seçimlere gidecek mekanizmayı kurun" dediklerini anlatan Arınç, "Türkiye bu ilkesel tutumunda dünyada tek başına kaldı. Ne körfez ülkeleri buna ses verdi. Ne en yakınındaki Ürdün, ne İsrail ne bir başkası. İlk tebrik eden Esad, ikincisi Suudi Arabistan Kralı, üçüncüsü Birleşik Arap Emirlikleri, dördüncüsü bir başkası" diye konuştu.
Mısır'ın ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye destek verenlerin Adeviye Meydan'ında, diğerlerininse Tahrir Meydanı'nda toplandığını ifade eden Arınç, darbecilerin bu toplantılardan korktuğunu ve halka gözdağı vermek amacıyla 27 Temmuz sabahı halka ateş açıldığını söyledi.
Arınç, her darbenin bunu yapacağını Türkiye'de de 27 Mayıs sonrası ve 12 Eylül öncesi yaşananlarda hayatını kaybedenler bulunduğunu ifade etti.
Mısır'da darbe rejiminin düşüşünün hızlanacağını bildiren Arınç, mağduriyeti gören herkesin rejime karşı direnmeye başlayacağını kaydetti.
Arınç, sürecin demokrasiye dönmesi gerektiğini belirterek, Türkiye'nin, Mısır'da rejimin demokratikleşmesi adına halkın tercihlerine saygı duyduğunu dile getirdi.
-"Demokratik tecrübe az"
Hem Kuzey Afrika'da, hem Mısır'da, hem bazı ülkelerde demokratik tecrübenin, geçmişin çok güçlü olmadığını gösterdiğini ifade eden Arınç, Türkiye'nin demokraside çok daha ileri bir noktada bulunduğunu vurguladı.
Arınç, şöyle konuştu:
"Mursi'nin bir sürü hataları vardı diye sayıp dökenler, utanın yahu. Yani Mursi'nin bu kadar hataları vardı da karşılığı darbe yapmak mıydı? Yani bu halk, bu hatalardan sonra seçime gider, Mursi'yi de partisini de alaşağı ederdi. Demokrasi de eski gelenek gibi 'bunlar yönetemiyorlar, bizden başkası bu ülkeyi yönetemez' deyip darbe yapmak mı lazım. Ama herkes bunu yuttu. Helvadan putlar gibi. Acıkınca herkes putlarını yedi. Demokrasi rafa kalktı. Darbe güzel oldu, cici oldu. Şimdi bunlarla meşguller ama şu kadar insanın hayatı elden gitti. Kana bulandı meydan."
Amerika'dan "olaylardan kaygı duyuyoruz" açıklaması geldiğini anlatan Arınç, "Bunlar sözde kalan şeyler. Türkiye'nin yaptığı gibi diplomatik yollarla Mısır'da tutuklamaları, halka karşı şiddet kullanmayı, silah kullanmayı derhal bırakacak. Mursi'yi derhal serbest bırakacak. Bütün tarafların seçime tam iştirakini temin edecek, bir anayasal yapılanma ve 6 ay sonra da en fazla seçimlere gidecek bir mekanizmayı kurmaları lazım. Buna Amerika'nın gücü yeter. Bölge ülkelerinin teşviki olursa bu da olur. Yoksa darbeyle iş başına gelenler, ne bildiğiniz varsa yapın derlerse demokrasi herhalde çok geç gelir Mısır'a" diye konuştu.
Yaşananların Türkiye'nin çıkış trendiyle ilgili olup olmadığının sorulması üzerine Arınç, bütün bunları analiz etmek gerektiğini belirterek, dış politika uzmanı olmadığını söyledi.
Arınç, Libya, Tunus, Cezayir, Fas gibi ülkelerde demokrasi gibi yerlerde siyasi tecrübe noksanlığı bulunduğunu, demokrasideki geçmişlerin kısa süreli ve batılı anlamda mantalite farklılığı olduğunu ifade ederek, "Karmaşalardan sonra sular durulacak belki. Çünkü istikrar bir ülkenin olmazsa olmazı ama o ülkeler üzerinde bazı batılı ülkelerin hesaplarının halen devam ettiğini hepimizin bilmesi lazım" dedi.
Ülkelerde, halkın uyanmasına, dirilmesine iyi öncülük yapacak insanların siyasette başarılı olmasına ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Arınç, "Keşke bu tür ülkelerin hepsinde bir Tayyip Erdoğan olsa, belki bir AK Parti olsa ve hükümetler çok istikrarlı bir çalışmayla hem halkı birleştirebilse hem de ülkede hizmete endeksli bir siyaset yapabilse" diye konuştu.
Türkiye'nin bu ülkelerin en zor zamanlarında yanında olduğunu ve yardımlarda bulunduğunu anlatan Arınç, Türkiye'nin Mısır'a da 2 milyar dolar kredi açtığını ifade etti. Arınç, bir kuruş vermeyenlerin Mısır'a Cumhurbaşkanı Mursi gittikten sonra milyarları yağdırmaya başladığını ifade ederek, "Bir ülke başkasının koltuk değeneğiyle ayağa kalkamaz. Düştüğü yerden ağaya kalkacak. Biz bunu Mısır'dan bekliyoruz. Çünkü Mısır, Arap aleminin ve İslam dünyası içerisinde saygın bir yeri işgal eden bir ülkedir. Geçmişiyle ve bugünüyle Mısır ayağa kalkmasını bilecek. Ama üzüleceği günler var, sıkılacağı günler var. Biz Mısır halkının yanında olmaya devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
-TRT'ye ingilizce kanal
TRT'nin kuracağı İngilizce kanalla ilgili soruya karşılık Arınç, TRT'nin özellikle 2008'den sonra yaptığı başarılı çalışmaları 50-60 yıla bedel gördüğünü kaydetti.
Arınç, en başarılı dönemin 5-6 yıllık dönem olduğunu vurgulayarak, 4 sene önce hedeflenen bir TRT ingilizce haber kanalı olduğunu söyledi. Arınç, böyle bir kanalı kurmanın kolay olmadığını belirterek, çalışmaların son noktaya geldiğini bildirdi. TRT'nin ingilizce haber kanalının en prestijli kanalı olacağını belirten Arınç, çalışanlara da başarılar diledi.
- Ankara
Son Dakika › Politika › Arınç: Suriye'ye Müdahele Gücümüz Var - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?