CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in 7 Haziran seçimleri öncesi CHP'nin vaatlerinin kaynağının gösterilmesi halinde kendisinin de CHP'ye oy vereceğini söylediğini belirterek, "Şimdi kaynağın olduğunu AKP seçim bildirgesinde kabul ediyorlar. Mehmet Şimşek'in açıklama yapmasını bekliyorum, 'bu seçimlerde oyumu CHP'ye vereceğim. Ben yanılmışım' demesi lazım" dedi.
Kılıçdaroğlu, CNN Türk TV'de katıldığı canlı yayında, "7 Haziran seçimleri öncesi ekonomi odaklı seçim bildirgesine rağmen partisinin oylarının neden istenen oranda artmadığına" ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, toplumda bloklaşmaların olduğunu, insanların birbirlerini dinlememeye başladığını, siyasal partilerin toplumda kendi gettolarını oluşturduğunu söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, 7 Haziran öncesi açıkladıkları seçim bildirgesinin farklı partililer tarafından "ilk kez kulak kabartılan bir bildirge" olduğunu, özellikle taşeron işçiler ve asgari ücretlilerin haklarını CHP'nin savunacağını düşünmeye başladığını kaydetti.
CHP'nin vaatlerinin kaynağı tartışmalarıyla ilgili Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in 7 Haziran seçimleri öncesi kaynak açıklanırsa kendisinin de CHP'ye oy vereceğini söylediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, gelinen noktada AK Parti'nin de benzer vaatler verdiğini bildirdi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Mehmet Şimşek'in şimdi bize oy vermesi lazım. Verdiği sözün arkasındaysa. 'Kaynak bulursa ben CHP'ye oy veririm' demişti. Şimdi kaynağın olduğunu AKP seçim bildirgesinde kabul ediyorlar. O zaman Mehmet Şimşek'in açıklama yapmasını bekliyorum, 'bu seçimlerde oyumu CHP'ye vereceğim. Ben yanılmışım' demesi lazım."
CHP'nin son dönemdeki yükselişinde kentli emekli, taşeron, işçi ve asgari ücretli kesimin ilgisinin etkili olduğunu, onların kendisinin "saray merakının, ceplerini doldurma gibi bir hastalığının olmadığını" anladığını savunarak, bu vaatlerden sonra AK Parti'nin de 13 yıl sonra emeklilere ve asgari ücretlilere yönelik vaatlerde bulunmaya başladığını ileri sürdü.
AK Parti'nin ekonomi politikasının bulunmadığını doların bol olduğu dönemde paranın "har vurup harman savrulduğunu", ülkenin o dönem sıçrama yapma şansını kaybettiğini, bugün ise doların olmadığı bir ortamda ekonomiyi nasıl yöneteceklerini bilmediklerini belirten Kılıçdaroğlu, terör gündeminin ekonomik problemleri gölgede bıraktığını, Türkiye'nin bu atmosferden çıkması için yeni bir siyasi anlayışa ihtiyaç duyduğunu söyledi.
"İmam hatip liselerini niye kapatalım?"
Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin "Lale Dönemi'ni yaşamak istediğini" ileri sürerek, CHP'nin kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyeceğini, bunu siyasi bir alan olarak görmediğini dile getirdi.
"CHP gelince imam hatip liselerini kapatacak" diye bir iddianın dolaştığını, bunu kendisinin açık ve net olarak yalanladığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, imam hatip liselerini açan bir parti olarak bu liselerin kapatılmasını değil bu okullarda daha iyi eğitim verilmesini istediklerini anlattı.
Kılıçdaroğlu, bu söylentilerin arkasında CHP'yi karalama amacının yattığını dile getirerek, "Bunların hiçbirisine itibar etmesinler, bunu söyleyenler yalan söylüyorlar, benim yüzüme karşı söylesinler. 'Siz bunları kapatacak mısın kapatmayacak mısın' desinler. Biz de açıkça söyleyelim. Niye kapatalım? Yeni liseler açılabilir mi, açılabilir, niye açmayalım?"
Türkiye'de hiçbir ailenin eğitim kalitesinden memnun olmadığını, seçim bildirgesine koydukları tam gün eğitimle bu alanda önemli bir atılım planladıklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Kimsenin endişesi olmasın, yaşam tarzına niye müdahale edelim? Keşke tüm kızlarımız üniversiteye gitse, başı açık, başı kapalı. Artık bunları tartışmamamız gerekir. Türkiye enerjisini buraya harcamamalı. Çocuklarımız iyi bir eğitim aldığı sürece hiçbir sorunumuz yok. Siz enerjinizi neredeyse son 30 yılda türbana harcadınız, yazık günah değil mi bu ülkeye. Bırakın herkes istediği gibi okusun. Yasak getiremezsiniz üniversiteye, getirmemelisiniz de zaten. Göreceksiniz, CHP iktidarında üniversiteler özerk olacak, YÖK tamamen kalkacak, her tür düşünce özgürlüğü olacak. Gençler meydanlarda, alanlarda rahatlıkla gezebilecekler. 'Yok şuna hakaret ettin, buna hakaret ettin. İnsanları al tutukla, gece yarısı hapishaneye götür', bunların tamamının kalkması lazım. Gençlere karşı siyasal iktidarın toleranslı olması lazım."
Kılıçdaroğlu, kendisine yönelik hakaret ve ağır eleştirilere kızıp kızmadığı yönündeki bir soru üzerine, politikacıların bu tür eleştirilere tahammül etmesi gerektiğini belirterek, "Her politikacı eleştiriye açık olmak zorundadır, bunun makamı filan yoktur. Bizim alkıştan çok eleştiriye ihtiyacımız var. Hatalarımızı bu şekilde göreceğiz. Eğer bir ülkede cumhurbaşkanı bu kadar sert eleştiriliyorsa, cumhurbaşkanının dönüp önce kendisini sorgulaması lazım, neden bu insanlar beni sert eleştiriyorlar diye" ifadelerini kullandı.
7 Haziran seçimleri
7 Haziran seçimleri sonrası CHP iktidara gelmiş olsaydı ülkede nelerin olmayacağına ilişkin sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Çatışma ortamı kesinlikle olmazdı. Böyle bir ortam yaratmazdık. Türkiye büyük ölçüde gerginlikten uzaklaşmış olurdu. Sokakta vatandaşlar birbirlerine selam bile vermiyorlar. Bu kadar gergin bir toplum olmamalı. Ciddi bir ayrışma, bölünme yaşanıyor. Türkiye'nin bundan kurtulması lazım. Görüşleriniz farkı olabilir ama bir araya gelebilmeli, tartışabilmeliyiz. Gerginlik toplumun her kesimine yansıdı" dedi.
Son HSYK seçimlerinde, bir hukukçunun kendisine "Farklı siyasi görüşlerdeydik ama öğle yemeklerinde bir masaya oturup, yiyorduk. Artık aynı masaya oturamaz hale geldik" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bunlar hakim, adalet dağıtacaklar. Kendi içlerinde böyle bir yapı oluştuğu zaman bu ülkede adalet dağıtılamaz. Zaten adalet yok ki. Sokaktaki vatandaşa sorun, 'bu ülkede adalet var mı?' diye. İster AKP'li, ister CHP'li, MHP'li, HDP'li, ister hangi partiden olursa olsun sorun. 'Adalet yok' diyor. Adaletin olmadığı yerde de zaten hiçbir şey yoktur. Bir bilge tanımlıyor ya, Adalet kutup yıldızı gibidir, yerinde sabit durur, Bütün kainat onun etrafında döner. Eskiden kör topal bir adalet vardı, bir hakim, bir savcı vardı. Şimdi o da kalmadı. Kim yaptı bunu? 13 yıldır bu ülkeyi yönetenler yaptı. Sorumlu aramak zorundayız. Bunu aramazsak sandığa giderken doğru oyu kullanmamış oluruz. Sandığa giderken önce bir düşünün, memleketi bu hale kim getirdi? Ben getirmedim, çünkü ben yönetimde değildim. Yönetimde olanlar da bu sorumluluğu üstlenmiyorlar. Kim üstlenecek? Kahvedeki vatandaşa mı diyeceğiz, 'sorumlusu sensin' diye."
Koalisyon görüşmeleri
Kılıçdaroğlu, AK Parti ile yürüttükleri koalisyon görüşmelerinde, Türkiye'nin temel sorunlarının çözülebilmesi için 4 yıllık bir sürece ihtiyaç olduğunu söylediklerini, bunun üzerine Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görüşmelere başlayabileceklerini belirttiğini, dolayısıyla 4 yılı kabul ettiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"10 günlük görüşmelerin ardından Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı. 'Koalisyon Davutoğlu için intihar olur' dedi. Bu açıklama üzerine espriyle düşündüm, herhalde Davutoğlu intihar etmemek için koalisyona yanaşmadı. İşin özü bu. Yani, Cumhurbaşkanı bir koalisyon kurulmasına açıkça engel oldu. Bundan sonra engellemeyeceğinin de hiçbir garantisi yok. Bütün mesele şu, en çok oyu alan partinin genel başkanı iradesini saraya ipotek etmişse, onun zaten Türkiye'yi sağlıklı yönetme şansı sıfırdır. Çünkü karar alamaz, inisiyatif kullanamaz. O zaman nasıl yöneticilik yapacak? Bunun Türkçesi şudur, 'ben aklımı başkasına kiraya vermişsem, kendi aklımı kullanamam.' Bir başkasının iradesini getirip kendinizinkinin yerine koyuyorsunuz. Seçimlerde vatandaşın bu gerçeği görmesi lazım. Eğer bir kişi ülkeyi yönetme konusunda iradesini kullanamıyorsa, bu kişinin tekrar seçilmesi Türkiye'yi farklı bir kaosa sürükleyecektir."
Üçüncü seçim ihtimali
Türkiye'nin, ekonominin üçüncü seçimi kaldıramayacağını, ülkenin ekonomi ve dış politika başta olmak üzere ciddi kriz yaşadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Bu durumda üçüncü seçimi hangi gerekçeyle yapacaksınız? Son görüşmemizde Sayın Davutoğlu'na söyledim, 'siyaset kurumunun çözüm üretemediği algısı toplumda güçleniyor. Bu, en çok siyasetçiye zarar verir.' Vatandaşa ne diyeceğiz? Geldi oyunu kullandı, bir tablo çıktı. 'Niye, hangi gerekçeyle gereğini yapmıyorsunuz? Niye koalisyon kurmuyorsunuz?' Bereket versin bizi suçlayamıyorlar. Kapı arkasında suçluyorlar. Çünkü bütün görüşmelerin tutanakları var. Biz son derece açık, samimi ve Türkiye'yi düşünen bir politika izledik. Onlar ikili bir yapı içinde gittiler ve başarısız oldular" dedi.
Cumhurbaşkanının koalisyon görüşmelerine müdahalede bulunduğu iddialarından nasıl emin olduklarının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Yüzde 99,99 doğru olduğunu söyleyebilirim. Daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum ama Türkiye'nin hükümetsiz kalmaması gerekiyordu. Türkiye'nin derin sorunları vardı. Bir koalisyon kurulması gerekliydi. Biz bu sorumlulukla davrandık" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin koalisyon görüşmelerinde "restorasyon hükümeti kurmak istiyoruz" sözlerinin AK Parti tabanında sorun yarattığı iddialarına ilişkin şunları söyledi:
"İster tek parti iktidarı, ister koalisyon olsun, ekonomide ciddi kararlar almak zorundasınız. Adına ister reform, ister başka bir şey deyin. Merkez Bankası, SPK, BDDK'ya günlük müdahale ederseniz ekonomide güven veremezsiniz. Alınan kararlara doğrudan müdahale ederseniz, o kurumların itibarını sıfırlarsınız. Yargının bağımsız olduğunu söyleyen var mı ülkede? Cumhurbaşkanı, Başbakan da yargının bağımsız olmadığını söylüyor. Bunu kim bu hale getirdi, bunlar getirdi. Devletin bütün kadroları militanlaştırıldı. Bu işleri, ehline vereceksiniz. O işi en iyi kim yapar. Onu getireceksiniz o işin başına. Bizim iktidarımızda kesinlikle bu olmayacak. Başarılı olan AKP'li de gelir o koltuğa oturur."
Başbakan Davutoğlu ile görüşmesi
Ankara'daki terör saldırısından sonra gündeme gelen, CHP ve MHP'nin de bakan vermesinin hükümeti daha da güçlendireceği yönündeki görüşlerle ilgili soru üzerine Kılıçdaroğlu, Başbakan Davutoğlu ile son görüşmelerinde bu konudaki görüşlerini ilettiğini söyledi.
"Bu hükümet AK Parti hükümeti değildir" ve " Suruç'taki patlamanın faillerini adalete teslim ettik" açıklamalarına ilişkin konuşmalarından sonra Başbakan Davutoğlu'nun bu konularda düzeltme yaptığını ifade eden Davutoğlu, şunları ifade etti:
"Sanki bir açık buldu ve hemen onu kamuoyu önünde eleştireyim diye bir özel, ucuz bir politika yapmak istemedim ve bu iki konuyu basın toplantısında açıklamadım, gündeme de getirmedim. Şu bir gerçek, bağımsız iradesi olmayan birisi hangi hükümet olursa olsun başarılı olamaz. İradenin önce bağımsızlığı gerekiyor. Gidip birilerine danışabilirsiniz, konuşabilirsiniz, uzmanlar ufkunuzu açabilirler o ayrı bir şey ama her şeyden önce uzmana başvurma özgür iradenizle olmalı."
Başbakan Davutoğlu'nun gençlere "evlenmek istiyorsanız bize başvurun" dediğinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, bu konuyla televizyon programları yapıldığına işaret ederek Başbakan'ın hangi gerekçeyle taahhütte bulunduğunu merak ettiğini, konuyla ilgisinin olmadığını, Davutoğlu'nun da olmaması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, 7 Haziran'da hükümeti kurmuş olmaları durumunda 4 ay içinde, asgari ücret artışı, siyasi ahlak yasası, emekliye bayram ikramiyesi, taşeron işçisine kadro, çiftçiye 1 lira 80 kuruştan mazot gibi vaatlerini yerine getirmiş olacaklarını anlatarak, bütün siyasal partiler içinde en nitelikli kadroların CHP bünyesinde yer aldığını, bunun en güçlü kanıtının ise seçim bildirgelerinin olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, seçim bildirgelerindeki önerileri hiç kimsenin uçuk olarak nitelendiremeyeceğini, hepsini kuruşuyla hesapladıklarını, her alanla ilgili görüşlerinin burada yer aldığını kaydetti.
Üretimin önemine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bir ülke üretmezse o ülkenin saygınlığı sıfırdır, o ülke asla büyüyemez, geleceğe hazırlanamaz. Sorun şu üreteceğiz. Neyi üreteceğiz? Katma değeri yüksek ürün üreteceğiz. Eğer biz bunu yapamazsak bilgi toplumunu yakalayamayız. Uygar dünyanın geldiği nokta bilgi toplumu. Ben bir AKP'li yetkiliden, bakandan, başbakandan bilgi toplumu lafını duymadım. Biz seslendiriyoruz bakın onlar bunun ne olduğundan haberleri bile yok. Hatta bir bakanı çıktı dedi ki 'Biz Müslüman bir ülkeyiz bizden mucit çıkmaz, bizden ancak ara eleman yetiştirilir.' Emin olun onu söyleyen adamın Müslümanlık tarihiyle ilgisi yok, o konuda cahil. Müslümanlık öyle bir şey değil, aklımızı kullanacağız biz bilgi üreteceğiz, yeni buluşlar üreteceğiz."
Kadın bürokratlar
Kemal Kılıçdaroğlu, partilerinin tüzüğünü değiştirerek kadın adaylar için yüzde 33'lük bir kota getirdiklerini, bu kapsamda kendisinin de aday olduğu İzmir'de bir kadının 1. sırada, kendisinin 2. sıradan yer aldığını belirtti. Siyasi partiler yasasının da değiştirilmesi gerektiğini, yüzde 33'lük kotanın getirilmesi halinde parlamentonun daha farklı bir yapıya kavuşacağını savunan Kılıçdaroğlu, kabinede birden fazla kadın olacağı sözünü verdi.
Gençlerin oyları
Kılıçdaroğlu, Türkiye'de her 4 üniversite mezunundan birinin işsiz olduğunu, son seçim bildirgelerini gençlere adadıklarını ve sorunlarının çözümü için gerekli çalışmaları yaptıklarını dile getirerek, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın bakan, müsteşar ve genel müdür dahil tamamının gençlerden oluşacağını bildirdi.
Seçimlerde gençlerin CHP'ye vereceği her oyun demokrasiye katkı anlamına geldiğini savunan Kılıçdaroğlu, "CHP'ye verecekleri hiç bir oy boşa gitmeyecek. Her oy, onların bu ülkede daha özgürce yaşamalarını sağlamak demek. Demokrasiye katkıda bulunmalılar, gençler sandığa girmekte zorlanıyorlar ama şimdi her oyun altın değerinde olduğunu bilmeleri gerekiyor. Gençlerin üzerlerinde çok baskı var, bu baskında kurtulmaları için tek seçenekleri var, o da gelip CHP'ye oy versinler" ifadesini kullandı.
"Kürt sorunu çözülebilir"
Kılıçdaroğlu, "Kürt sorunu ve çözümü" konusuyla ilgili önerilerin olup olmadığına ilişkin soruya, bu soruna ilişkin açık bir yol haritalarının bulunduğunu ve konunun CHP dışında bir parti tarafından çözülemeyeceğini savunarak, "Yol haritasını dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan'a 2012 yılında verdim ama kabul edilmedi. Bu yol haritasını uygulamaya koyacak bir kanun teklifi hazırladık, parlamentoya verdik. Bu sorun çözülebilir. Sorunu çözmeyen siyasiler, işi askere havale ediyorlar. Bu sorunu çözmekte kararlıyız. Bize oy verilirse bu sorun Türkiye'nin gündeminde çıkacak" yanıtını verdi.
Gençlerin, toplumsal olaylarda polis müdahaleleri, kavgaları görerek bunların önlenip önlenemeyeceğini kendilerine sorduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Ülkeye birinci sınıf demokrasi getirmezseniz sorun çözemezsiniz. Batılılar 'hibrit demokrasi' diyor Türkiye'deki demokrasiye, üçüncü sınıf bir demokrasi ile Türkiye'yi yönetmeye kalkıyoruz. Türkiye bunu kabul etmiyor, baskıyı kabul etmiyor. Daha özgür bir ortamın olması, insanların özgürce ifade edebilmeleri, medya üzerindeki baskıların kalkması gerekiyor. Bunlar olduğu takdirde ancak bir arada barış için yaşayabiliriz. O, onu dedi, bu bunu dedi... Bir horoz kavgası diye tanımlar vatandaşlarımız, Türkiye'nin artık bunlardan arınması gerekiyor" diye konuştu.
Başbakan olursa ABD Başkanı Obama ile yapacağı konuşma konusundaki soruya ise "Türkiye'nin konumunun nasıl değişeceğini, hukuk üstünlüğü, demokrasi, özgürlükler konusunda yapılacaklarını, Türkiye'nin 1. sınıf demokrasiyi hak ettiğini, bu yönde her türlü çabayı göstereceğini" anlatacağını aktaran Kılıçdaroğlu, Suriye'de çatışmanın durması ve barışın sağlanması için ABD, Rusya, İran, Arap liginin ve Avrupa Birliği'nin önemli katkılar sunması gerektiğini, bu çatışmaların sona ermesinin ardından da Irak'ın, Suriye'nin baştan onarılması, sığınmacıların ülkelerine dönmesi gerektiğini ve bu konuda da AB'nin ekonomik desteğinin önemli olduğunu vurguladı.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkı selamlama fotoğrafıyla ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, fotoğrafa inanamadığına işaret ederek, "El sallıyorsunuz halk 1-2 kilometre ötede. Sizi görüyor mu, görmüyor mu belli değil. Bu halktan kopma anlamına gelir. Eğer saraydan güç alıyorsanız ancak bunu yaparsınız, kendi gücünüz yok demektir. Eğer kendi gücünüz ve öz güveniniz varsa halktan kopmazsınız. CHP iktidara gelirse sarayı yıkmayacağız ODTÜ'ye vereceğiz. ODTÜ'de bunu söyledim bir kısmı 'kabul etmeyiz' dedi, bir kısmı 'bize verirseniz modern bir yapı olarak kullanırız' dedi. Ben de referandum yapacağım, isterlerse vereceğim yoksa başka şekilde kullanacağım" yorumunda bulundu.
"Polislere sözüm var"
Polislere sözünün bulunduğunu, CHP iktidarında 3600 ek gösterge getireceğini, emekliliklerinde düzgün maaş almalarını sağlayacaklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Sorun şu; çalışırken diyelim ki 100 lira alıyor emekli olunca 50 lira alıyor. Hayat standardın düşme var bu da doğal olarak onun yaşam standardının geriye gitmesine yol açıyor. Bunu düzeltmek için çalışacağız. Onlardan tek istediğim CHP iktidar olsa dahi CHP'nin polis değil, halkın polisi olsunlar. Yani bizim çocuklarımıza daha sevecen davransınlar. Gençlerin kabahatleri olabilir onlara şiddet uygulamasın daha toleranslı olsunlar.
Memurların zorluğunu biliyorum. Ama üzülerek söylüyorum memurlar kuyularını kendi kazıyorlar. Örneğin Memur-Sen kalkıp enflasyonun altında bir zam oranlı sözleşmenin altına imza attı. Memurlar bundan rahatsızsa Memur-sen'den ayrılmaları diğer sendikaları geçmeleri lazım. Memurların durumlarının düzeltilmesi lazım. Taşeronu kaldırma, asgari ücret, kredi kartı borçları ile tüketici kredisi borçlarının silinmesi..."
Seçim kampanyasındaki eşinin rolünden de bahseden Kılıçdaroğlu, daha aktif çalışmak istediğini belirterek, "Kadın kollarıyla sahaya çıktı propaganda yapıyorlar. Kadın haklarını nasıl savunduklarını, kadınların beklentilerini, CHP'nin var olan sorunlara çözüm önerilerini aktarıyorlar. İki ayrı koldan çalışmaları yürütüyoruz" ifadesini kullandı.
Türkiye'de siyasetçinin toplumdan kopuk, halka tepeden bakan, sorunlarını çözerken lütfediyormuş gibi bir siyaset algısı olduğunu, kendinin bunun dışında kaldığını, halktan biri olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Sizden biri gibi mütevazi yaşıyorum. Köşeyi dönme gibi bir hastalığım yok. Siyasette samimiyet, dürüstlük isterim, ahlaklı insanların Türkiye'yi yönetmesini isterim. Dolayısıyla benim nasıl yaşadığımı, nasıl geldiğimi anlatıyorum fırsat buldukça. 'Ben bunu Gazi Mustafa Kemal'e ve Cumhuriyet'e borçluyum' diyorum. Çünkü Cumhuriyet bize eşit fırsatlar tanıdı, eğer saltanat olsa her halde Anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez köyünden buraya gelemezdik. Sayın Gül de aynı şekilde Cumhurbaşkanlığı koltuğuna geldi" görüşlerini aktardı.
Seçim güvenliği ve seçime katılım
Seçim güvenliği ve seçime katılım konusunda, ülkesini seven, demokrasi, iyi bir yaşam standardını isteyen herkesin sandığa gitmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, kalıcı, güzel bir Türkiye sandık başına gidilerek demokrasiye katkıda bulunması gerektiğini söyledi.
"Bu seçimde biz adeta Cumhuriyet'i oylayacağız, demokrasi mi, baskıcı yönetim mi? İkisi arasında seçim yapacağız, kendi kaderimiz kendimiz belirleyeğiz" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Seçim güvenliği konusunda biz bütün önlemleri aldık. Bazı STK'lar bir araya geliyorlar, belli yerlere avukat gönderecekler. Bunun önlemlerini alıyorlar. Sanatçılar, aydınlar bu desteği veriyor. Biz değil, bütün vatandaşların sandığa sahip çıkmasını istiyoruz. Müşahit kartı istiyorlarsa bizden temin edebilirler."
(Bitti)
Son Dakika › Yerel › Kılıçdaroğlu Canlı Yayında: (2) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?