DHA YURT BÜLTENİ - 2 - Son Dakika
Güncel

DHA YURT BÜLTENİ - 2

DHA YURT BÜLTENİ - 2

Okulun sadece müdürü değil, hademesi, kalorifercisi, tesisatçısı ve ustasıMuğla'nın Menteşe ilçesinin kırsal Dokuzçam Mahallesi'ndeki ilk ve ortaokulun müdürü Reis Songur, mesai saatleri dışında takım elbisesini çıkartıp, iş kıyafetleri giyerek görev yaptığı okulu baştan aşağıya yeniledi.

06.11.2019 09:56

Okulun sadece müdürü değil, hademesi, kalorifercisi, tesisatçısı ve ustası

Muğla'nın Menteşe ilçesinin kırsal Dokuzçam Mahallesi'ndeki ilk ve ortaokulun müdürü Reis Songur, mesai saatleri dışında takım elbisesini çıkartıp, iş kıyafetleri giyerek görev yaptığı okulu baştan aşağıya yeniledi. Bir inşaat ustası gibi çalışıp, çatıdaki kiremitleri aktarmaktan, duvarların patlayan sıvalarını onarıp, boyamaya, elektrik ve su tesisatını yenilemeye kadar pek çok işi yapıp okulu modern bir görünüme kavuşturan Songur, bilgisayar sınıfındaki bozuk bilgisayarları da tamir edip, yeniden hizmete açtı. Songur, okulun fiziki şartlardaki düzelmeye bağlı olarak öğrencilerin akademik başarılarının arttığını söyledi.

Muğla'nın Menteşe ilçesinin Dokuzçam Mahallesi'ndeki ortaokulun müdürü Reis Songur, idarecilik görevinin yanında okulun fiziki şartlarını iyileştirebilmek amacıyla 7 yıl önce başlattığı çalışmalarına devam ediyor. 10 derslikte 68 öğrencinin eğitim- öğretim gördüğü okula sabah okula takım elbise giyerek gelen, idare işlerini tamamladıktan sonra iş kıyafetlerini giyen okul müdürü Reis Songur, yaptığı çalışmalar ile okulu baştan aşağıya yeniledi. Evli, 2 çocuk babası Songur, okulun kapısından penceresine, tabanından tavanına kadar her yeri elden geçirdi. Bir inşaat ustası gibi çatıda kiremit aktardı, sıva yaptı, elektrik, su ve kalorifer tesisatının yenilenmesi gibi birçok çalışmayı yaparak tadilat işlerini üstlendi.  Çocukluğundan beri iyi bir gözlemci olduğu için elinden bir çok işin geldiğini belirten Dokuzçam İlk ve Ortaokulu Müdürü Reis Songur, şunları söyledi:

"Burada 2012'de göreve başladım. Okul neredeyse bakımsızlıktan harabeye dönmüş bir durumdaydı. Karşımda iki seçenek vardı ya müdür yardımcılığı görevimden istifa edip daha güzel ve bakımlı bir okula gidecektim ya da görevde kalarak Dokuzçam'daki okula tayin istenilecek bir hale getirmek için var gücümle çalışacaktım. Zor olanı yani ikinci şıkkı tercih ettim. Göreve başladıktan sonra okulun eksikliklerini tespit ettim. İlk olarak sınıf içlerini düzenlemeyi tercih ettim. Çünkü okulların açılmasına az bir zaman kalmıştı sınıflar rutubet içindeydi. Duvarların sıvası kabaran bölgelerinı kazıdım ardından yeniden sıva yaptım. Daha sonra duvarları boyadım. Mevsim sonbahardı yağmurlar başlayınca çatıdan bütün sınıflara su aktığı için çatıyı tamir etmeye başladım. Çatıya çıktım ve kiremitleri tek tek söktüm. Matematik Öğretmeni Taha Türkoğlu ve sınıf öğretmeni Özal Orhan'n yardımı ile kiremitlerden sağlam olanları temizledik kırık olanları ise yenisi ile değiştirerek çatının aktarma işini tamamladık. Sınıf içlerinde olduğu gibi dış duvarlarda da kabaran sıvalar vardı. Buralardaki sıvaları kazıdım ve dış duvarlara yeniden sıva yaptım. İdareci olmam nedeni ile hafta içi bu işleri tek başıma hafta sonu ise öğretmenlerimin yardımı ile devam ettim."TEK TEK SORUNLARI ÇÖZDÜOkulu virane görüntüsünden kurtarmak için çalışmalarına aralıksız devam belirten Songur, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu süre zarfında elektrik, su tesisatını elden geçirdim. Okulumuzda bir bilgisayar laboratuvarı vardı, Ancak hiçbir bilgisayar çalışmıyordu. Onların bakımını yaparak kullanıma hazır hale getirdim. Bu arada okulun etrafının betonlamasını yaptım. Okul bahçesinde 2000 yılında yapılmış kömürlüğün kapısı yoktu, yan cephesi ise tamamen açıktı. Bu nedenle yağmurda odun ve kömürler ıslanıyor, yanmıyordu. Hurdadan bir kapıyı alarak bu kömürlüğe taktım. Yan cephelerine ise okulun etrafında atıl olarak bulunan tuğlalardan bir duvar ördüm. Okulun bahçe kapısı kırıktı tamirini yaptım. 1952 yılında yapılan ortaokulun binasının çatısında oluk yoktu. Milli Eğitim Müdürlüğü'nün yardımları ile oluk aldık. Bu olukları da kendim çalışarak taktım. Prefabrik olarak yapılmış okul öncesi sınıfının ön kısmına beton dökerek öğrencilerin eşyalarını koymaları için bir çardak yaptım."4 yıl önce de okula müdür olarak atandığını belirten Songur, çalışmalarına hala devam ettiğini söyledi.'BAŞARIYI YAKALADIK'Okulun fiziki şartlarının iyileştirilmesinin öğretmenler, öğrenciler ve veliler üzerinde olumlu bir gelişme sağladığını belirten Okul Müdürü Songur, "Sınıfların tamamına projeksiyon ve bilgisayar ağları döşedik. Öğrencilerimiz bu sayede derslerinde teknolojinin imkanlarından faydalanmaya başladılar. Okulun fiziki şartlarını arttırdıkça başarı da peşinden gelmeye başladı. Göreve geldiğimde 200 okul arasında son sırada bulunuyorduk. Ancak 2015- 2016 ile 2016- 2017 Eğitim Öğretim Yılı'nda TEOG sınavlarında il genelinde ikinci okul, ilçe genelinde ise birinci olduk. Halen başarı seviyesinde ilk 15 okul içerisindeyiz. İdarecilik sadece evrak takibinden ibaret değildir. Ben okulumu fiziksel teknik açıdan özel okullar seviyesine getirebilmek mantığı ile hareket ettim. 'Bahane üretme iş üret' sözünü kendime örnek aldım. Sorunların anında çözülmesi gerekiyordu ben de öğrencilerim için bunları yaptım. Halen okulumuzun bir takım eksikleri ve sorunları devam ediyor. En ufak sıkıntıyı gördüğümde iş elbiselerimi giyiyorum. Bu okulun sadece müdürü değil, hademesi, kalorifercisi, tesisatçısı ve ustasıyım" dedi.KAYMAKAM OKUL MÜDÜRÜNÜ İSTEYİNCE ÇATIDAN İNDİSongur, Menteşe Kaymakamı Caner Yıldız ile arasında geçen diyalogu ise şöyle anlattı: "Bir gün okul çatısında kiremitleri aktarırken Menteşe Kaymakamı makam aracı ile okul bahçesine geldi. Bana seslenerek, okul müdürünü çağırmamı istedi. Okulun  çatısından,  'Geliyorum efendim' deyince, 'Hayır sen değil okul müdürü' dedi. Ben tekrardan 'geliyorum' deyip yanına geldiğimde, 'Sen misin okul müdürü?' diye sodu. 'Evet efendim, benim' diye yanıt verdim. Bunun üzerine Kaymakam Bey, hiçbir şey demeden biraz durdu, etrafa baktı 'Benden bir isteğin var mı?' diye sordu ve okuldan ayrıldı."7 YILDA YAPTIKLARISongur, 7 yıl boyunca okulu için yaptığı diğer hizmetleri şu sözlerle ifade etti: "Okul binasını duvar diplerine beton dökerek binanın nem almasını önledim. Kapıdan pencereye, tabandan tavana kadar her yeri elden geçirip, boyasını yaptım. Sıraları onardım. Beton tahtaları önce tebeşir tahtası sonra beyaz tahta son olarak ilçe merkezi ve yakın mahallelerdeki okullarda fazla olarak bulunan akıllı tahtaları Mustafa Taha Türkoğlu ve Özal Orhan ile getirerek kendi ellerim ile sınıflara monte ettim. Sobalı olan okula gerekli mercilerle görüşüp, kalorifer tesisatının döşenmesini sağladım. Bahçede bulunan kazan dairesinin etrafına çıkma kalorifer kazan boruları ve çıkma eternitleri kullanarak 120 metrekare teras yaparak öğrenci öğretmenler için dinlenme yağmurlu ve havalarda beden eğitimi aktivitelerinin yapılabildiği masa tenisi dart tahtası gibi alanlar oluşturarak sportif faaliyetlerin yapılmasına imkan sağladım. Aynı yere kitaplık yapıp, içine de seçme eserleri koydum. Okul bahçe ve çevre düzenlemesi kapsamında, bir bölümününü Kavaklıdere Belediyesi diğer bölümünü ise Muğla Valiliği aracılığıyla olmak üzere parke taşı döşenmesini sağladım. Öğretmenler odasını modern bir hale getirdim."

Görüntü Dökümü---------Okuldan görüntü -Okul Müdürü Reis Songur'un kabaran duvarlardaki sıvaları kazıması -Okul Müdürü Reis Songur'un badana yapmak için kireç hazırlaması -Reis Songur'un okul duvarlarına badana yapması -Songur'un bilgisayarları tamir etmesi-Okul Müdürü Reis Songur'un öğretmenler ile birlikte yemek yemesi-Songur'un öğretmenler ile birlikte dart oynaması -Okul Müdürü Reis Songur ile röp.

Haber: Cavit AKGÜN - Kamera: Aykut KURT/ MUĞLA,

=======================

Boş senede imza atan damada, kayınpederinden 950 bin liralık borç

İzmir'de yaşayan 45 yaşındaki Ufuk E., kayınpederi Mustafa I.'ya ait olan daireyi satın almak için 220 bin liraya anlaştı. Daireyi almak için kredi çeken Ufuk E., eksik olan 90 bin lira için kayınpederine boş senet imzalayıp verdi. Kredi ve kayınpederine olan borcunu ödeyen Ufuk E., evine gelen haciz ve icra kağıdıyla şok geçirdi. Verdiği boş senedin üzerine kayınpederinin 950 bin lira yazdığını ileri süren Ufuk E., kayınpederi tarafından dolandırıldığını söyledi.İzmir'de yaşayan iki çocuklu Hacere E. (37) ve Ufuk E. çifti, 2010 yılında ev almaya karar verdi. Ancak elinde ev alacak kadar parası olmayan Ufuk E., kayınpederi Mustafa I.'ya ait daire için 220 bin liraya anlaştı. Bankadan çektiği 100 bin lira krediye elindeki 30 bin lirayı ekleyen Ufuk E., geriye kalan 90 bin lira için ise Mustafa I'ya 'Ölüm kalım var' diyerek boş senet imzalayıp verdi. İddiaya göre, 90 bin liralık borcu ödedikten sonra senedi geri isteyen Ufuk E.'ye kayınpederi 'Kaybettim' yanıtını verdi. Kayınpederine inanan Ufuk E. bir süre sonra evine gelen icra ve haciz kağıdıyla şoka uğradı. Kayınpederine verdiği boş senedin üzerine 950 bin lira yazıldığını söyleyen Ufuk E., şöyle dedi:  "Kayınvalidem öldükten sonra kayınpederim bir daha evlendi. O zamana kadar hiçbir sıkıntımız yoktu. 2016 yılında trafik kazasında 16 yaşındaki oğlumu kaybettim. Eşim oğlunu kaybettiği için tedavi görüyordu ve bazı problemler yaşamaya başladılar. Oğlumun vefatından sonra taziye sırasında tartışma yaşandı ve biz evi boşaltıp kiraya çıktık. Biz evi taşıdık 2 ay sonra da icra kağıdı geldi. Bir baktım kayınpederimin isminin bulunduğu senede 950 bin lira yazılmış. Yeni evlendiği kadın ev almak istiyor diye benim verdiğim boş senedin üzerine 950 bin lira yazmış. Şimdi itiraz davası açmamız gerekiyor, ancak senetteki rakam yüksek olduğu için dava masrafı 20 bin lira tutuyor. Bunu bizim karşılayacak gücümüz yok. Bir ay içinde bu davayı açamazsak 950 bin lirayı kabul etmiş olacağız." 'BABAMIZ OLDUĞU İÇİN ÜSTÜNE DÜŞMEDİK'Şu anda işsiz olan ve eşinin de bir şarküteride çalıştığını söyleyen Ufuk E., "Kayınpederim olduğu için senede rakam yazmadık. Ölüm kalım var diye senet imzaladık. Borcumuzu ödeyip senedi geri almak istediğimizde kaybettiğini söyledi. Biz de babamız olduğu için üstüne düşmedik. Bu olayla birlikte dünyamız başımıza yıkıldı. Evimizden de ödediğimiz paradan da olacağız. Şu anda çok çaresiziz. En çok desteğe ihtiyacımız olduğu zamanda en büyük darbeyi kayınpederimden aldık. Uzlaşmaya da varmıyor" diye konuştu. 'O BENİM BABAM OLAMAZ'Yaşadığı büyük şoku hala atlatamadığını söyleyen Hacere E. ise gözyaşları içinde, "Bunu yapan babam olduğu için çok kötü hissediyorum. Yanımda destek olmaları gerekirken çok büyük bir darbe yedim. Onun babam olduğundan şüpheleniyorum. O benim babam olamaz. Ben onun için her şeyi yaptım ama karşılığında hiçbir şey göremedim. Babam bir kadın yüzünden evlatlarını ve torunlarını sildi. Evlatlarım olduğu için hayata tutunuyorum. Onlar için yaşıyorum. İnsan en yakınından darbe gördüğü zaman hiç kimseye güvenemiyor. Ben tamamen bittim" dedi. 'BOŞ SENEDE İMZA ATMANIN CİDDİ SIKINTILARI VAR'Hacere ve Ufuk E. çiftinin, uğradıkları haksızlık sonrasında yardım istedikleri avukat Gökçe Atilla ise şunları söyledi: "Boş senede atılan imzadan dolayı bir aile çok büyük bir ekonomik sıkıntının içine düştü. Boş senede imza atmanın çok ciddi sıkıntıları var. Kıymetli evrak denen senetler taraflara Ticaret Kanunu'nda da Ceza Kanunu'nda da sorumluluk yüklüyor. Boş senede imza atıldığında, kanun aksin ispatını her zaman borçlu tarafa yüklüyor. Bu senede dayalı olarak icra takibi başlatıldığında öncelikle 5 gün içinde itiraz süresi oluyor. Bu 5 gün geçirildiğinde takip kesinleşiyor. Haciz ve satış işlemlerine geçiliyor. İkinci olarak da 1 yıllık dava açma süresi var. Bu o borcun yokluğunu anlatmaya yönelik bir davayı ifade ediyor. Menfi tespit davası denen bu durumun süresi aile için dolmak üzere. Bu noktada 950 bin liradan söz ettiğimiz için dava harcı oldukça yüksek ve bu parayı denkleştirip davayı açamıyorlar. Bu süre dolduğunda borç kesinleşmiş oluyor. Atılan imzayı kötüye kullanma ve evrakta sahteciliğin cezası var ancak bu durumu borçlu tarafın ispatlaması gerekiyor."

Görüntü Dökümü-----------Ufuk E. ile röportajHacere E. ile röportajGökçe Atille ile röportajAvukatlık ofisinden genel detay görüntü

Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Melis KARAKUZULU/ İZMİR,

=================================

Doğada düğün fotoğrafları çektiren çift, yağmura yakalandı

Artvin'in Borçka ilçesinde doğal güzelliği ile büyüleyen Karagöl'de düğün fotoğraflarını çektirmek isteyen Petek Sezgin ve Kemal Beşirlioğlu, aniden yağan sağanağın azizliğine uğradı. Gelinlik ve damatlıkları ile elleri ve ayakları çamurla kaplanan çift, aldırış etmeden poz vererek fotoğraflarını çektirdiArtvinli sigortacı Petek Sezgin ile meslektaşı Kemal Beşirlioğlu düğün fotoğraflarını doğayla baş başa bir ortamda çektirmek istedi. Borçka ilçesinde doğal güzelliği ile etkileyen Karagöl'e giden çift, fotoğraf sanatçısı Memiş Ali Yazıcı'ya poz vermeye başladı. Çekimlerin sürdüğü sırada aniden bastıran sağanak nedeniyle çift, zor anlar yaşadı. Çiftin gelinliği ve damatlığı çamura büründü. Elleri ve ayakları çamurla kaplanan gelin ve damat, aldırış etmeden poz vererek fotoğraflarını çektirdi. 'KARADENİZ SÜRPRİZLERLE DOLUDUR'Fotoğraf Sanatçısı Memiş Ali Yazıcı, çiftle Karagöl'de çekim için anlaştıklarını belirterek, "Kurduğumuz iletişim gurubunda çekim gününü planladık. Artık giyecekleri kıyafetten gideceğimiz yere kadar her şeyi biliyorduk. Karadeniz sürprizlerle dolu bir bölge. Çekim mekanına gittiğimizde yağmur ve çamurla karşı karşıya kaldık. Bu çekimi erteleyebilirdik ama coğrafyanın ve o anki durumun aslında bizden ve yaşamımızdan çok da uzak olmadığı fark ettik ve devam ettikö dedi.'ÇAMURA BULANDIM'Petek Sezgin, fotoğraf çektirmek için Karadeniz'in doğasını seçtiklerini söyleyerek, "Karagöl'de hiç de beklemediğimiz bir hava bizi karşıladı. Sonrasında benim de hiç yapmayacağım şeyler oldu. Çıplak ayaklarla çamurlara girdim. Çamura bulanmam, ağaçlara dokunmam, sırılsıklam ıslanmam benim bütün stresimi aldı. Yağmur, sis, çamur olmasına rağmen çok güzel fotoğraflar ortaya çıktıö dedi.'ÇOK EĞLENCELİ OLDU'Kemal Beşirlioğlu ise hayatının en özel günlerinden birini yaşadığını belirterek, "Düğünün ertesi günü çekimler için Karagöl'e gittik. Fotoğraf çekimleri yağmura rağmen çok eğlenceli oldu. Sıkılmadan, üzülmeden günü muhteşem tamamladık. Biraz daha az ıslansaydık çekimi daha da uzatabilirdikö diye konuştu.

Görüntü Dökümü------------Çiftin düğün çekimi detayları-Çiftle röp.-Detaylar

Haber-Kamera: Aytekin KALENDER ARTVİN-DHA

============================

Mobilya fabrikası gibi okul

İzmir'de Çiğli 75'inci Yıl Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, adeta mobilya fabrikası gibi çalışıyor. Belediyelerin, kamu kurumlarının ihtiyacı olan mobilyaları okuldaki atölyelerde tasarlayan ve üreten öğrenciler, hem eğitim görüyor hem de meslek sahibi oluyor. Çiğli'de 75'inci Yıl Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bilişim, makine, elektrik ve elektronik, endüstriyel otomasyon gibi 6 farklı alanda öğrencilere eğitim veriyor. Okul bünyesindeki atölyelerde mobilya ve iç tasarım derslerini uygulamalı alan öğrenciler, dolap, masa gibi mobilyaları yapmayı öğreniyor. Bir çok belediye ve kamu kuruluşu için mobilya yapan okul, siparişlere yetişemiyor. Okuldaki 720 öğrenciden yalnızca 70'i kız. Atölyelerde erkek öğrencilerle birlikte çalışan kız öğrenciler de oldukça başarılı ve iddialı. 11'inci sınıf öğrencisi Bengüsu Aktık (16), "Biz burada önce istenen mobilyanın çizimini yapıyoruz. Sonra da bunu yapmak için atölyeye giriyoruz. Sadece derste değil, burada da çok şey öğreniyoruz. Dolap, masa yapımlarını öğreniyoruz. Kadınların bu işi yapmasını erkekler pek tavsiye etmez. Ama burada biz kadın gücünü göstermek istiyoruz. Kadınların da bu tür işleri yapabileceğini öğreniyoruz ve bunu herkese gösteriyoruz yaptıklarımızla" diye konuştu. 11'inci sınıf öğrencisi Ezgi Koç (16) ise, atölyede çalışırken zorlanmadığını belirtti. Arkadaşlar ve öğretmenlerin kendilerine yardım ettiğini söyleyen Koç, meslek edindiği için mutlu olduğunu ifade etti. 11'inci sınıf öğrencisi Oktay Aybar (17) da, "İç mekan dış mekan mobilyaları yapıyoruz.  Benim için burada çalışmak bir avantaj. Buradan mezun olduktan sonra iş hayatına rahatlıkla adapte olacağım" dedi.  'MESLEK SAHİBİ OLUYORLAR'Lise için, 'Fabrika gibi okul' benzetmesi yapan Okul Müdürü Oya Ada Taş, "6 alanda eğitim veriyoruz ama döner sermaye faaliyetlerinin yoğunlaştığı iki alan var. Bunlardan biri mobilya ve iç mekan tasarımı alanı. Bu alanlarda öğrencilerimizle birlikte yoğun şekilde döner sermaye faaliyetlerini yürütüyoruz. Çok sayıda sipariş alıyoruz. Belediyelerle, kamu kurum ve kuruluşları ile çalışıyoruz" dedi. Atölyelerde üretimi yapılan ekipmanların Menemen'deki bir meslek lisesine ait olduğunu söyleyen Oya Ada Taş, belediyelerin yanı sıra her türlü kurum ve kuruluş için  mobilya üretim yapmak için yetki ve donanıma sahip atölyelerin bulunduğunu aktardı. Lisenin, öğrencileri geleceğe hazırladığını kaydeden Okul Müdürü Taş, "Öğrencilerimizin mesleki eğitim becerilerini aldıkları, atölyede öğrendikleri mesleki eğitimlerini, el becerilerini üretimde gerçekleştirme  fırsatları oluyor. Üretimin içerisinde hem becerilerini arttırıyorlar hem de bundan kendilerine maddi bir kaynak da sağlıyorlar. Hem cep harçlıklarını çıkarıyorlar hem de fiili olarak üretimde bulundukları için el becerileri, mesleki becerileri de artmış oluyor. Bunların yanı sıra okulumuzdaki sosyal ve kültürel faaliyetlerimiz de devam ediyor" dedi. Lise öğrencilerinin mezun olduklarında ellerinde hayatlarını sürdürecek bir meslek olacağını anlatan Taş, "Bu önemli  bir avantaj. İşsizliğin yaşandığı bir ortamda mesleklerini edinerek mezun olmaları bizim ve onlar için çok önemli. Ülkemiz için de önemli. Ülkemizin gençleri bu şekilde bir meslek sahibi oluyor, ayrıca geleceklerini de garanti altına alıyorlar" dedi. Hafif zihinsel engelli öğrenciler de, lisede eğitim görüyor. Öğrencilerin öğretmeni Şebnem Şahin, çocukların mobilya ve iç tasarım dersleri eğitimi aldıklarını, üretime de katıldıklarını söyledi.

Görüntü Dökümü-----------Liseden görüntüOkuldaki atölyelerden ve üretimden görüntüMobilya yapılırken görüntüÖğrenciler ve okul müdürü ile röp.AnonsGenel ve detay görüntü

Haber: Umut KARAKOYUN-kamera: Tekin GÜRBULAK// İZMİR,

===================

Yeni doğan oğlağı elleriyle besliyorlar

Ağrı'nın merkeze bağlı Yukarı Ağadeve Köyü'nde hayvancılıkla uğraşan Aslankılıç ailesi, keçilerinden birinin doğum esnasında ölmesi nedeniyle yeni doğan yavrusunu biberonla besliyor. Oğlağı üşümemesi için sepet içerisine koyan ve üzerine battaniye örten aile, yavruya gözü gibi bakıyor. Ağadeve Köyü'nde uzun yıllardır hayvancılık yaparak geçimini sağladıklarını söyleyen Zeynep Aslankılıç (74), yeni doğan minik oğlaklarını evlerinde biberonla besliyor. Doğum sırasında hayatını kaybeden keçiden kalan oğlak, her gün düzenli olarak sahibi Zeynep Aslankılıç'ın özel bakımıyla hayata tutunuyor. Keçilerinin doğum sırasında hayatını kaybetmesinin ardından dünyaya gelen oğlağın beslenme sıkıntısı yaşadığını söyleyen Aslankılıç, "Bu oğlak dünyaya geldikten sonra onu doğuran keçi öldü. O yüzden oğlağımızı biberonla beslemeye karar verdik. Ona inek sütü vermeye başladık. Oğlağın herhangi bir sağlık sorununun olmaması bizi sevindirdi. Çünkü anne sütüyle beslenmeyen yavrular daha çabuk hastalanıyor. Ama çok şükür bir sıkıntısı yok. Oğlağı sepetin içine koyup eve getirdik. Isınması için de üzerine battaniye serdik. Şimdilik bu şekilde besliyoruz. Bünyesi biraz zayıf düştüğü için çok hareket edemiyor. Ama ilerleyen zamanlarda kendini toparlayacak. O güne kadar bu şekilde evde besleyeceğiz" diye konuştu.Torunlarının da oğlağı çok sevdiğini ve evlerinin bir üyesi olduğunu aktaran Zeynep Aslankılıç, "Oğlağı eve getirdiğimizden beri çocuklar çok mutlu. Onunla oyun oynamak istiyorlar. Ama hasta yeni doğduğu için şimdi sadece okşayabiliyorlar. Eskiden çocuklar okuldan sonra eve gelmezlerdi. Ama şimdi hemen eve gelip oğlakla oynamak, ona sarılmak istiyorlar. Biz de çok seviyoruz. Adeta bir bebek gibi bakımını yapıyoruz" dedi.

Görütü Dökümü------------Zeynep Aslankılıç'ın dizinde yatan oğlak-Oğlakın ayakta durmaya çalışması-Yaşlı kadının oğlakı kucaklaması-Zeynep Aslankılıç'ı oğlaka biberonla süt vermesi-Oğlakın yatması-Alsankılıç'ın oğlakı beslemesinden detay-Oğlaktan detay görüntü

Haber-Kamera: AĞRI,

===================

Kars'ta kaz kesimi başladı

Kars'ın Arpaçay ilçesine bağlı Doğruyol Köyü'nde karın yağmasıyla birlikte, bölgede çok sevilerek tüketilen kazlar da kesilmeye başlandı. Arpaçay ilçesine bağlı Doğruyol köyünde karın yağmasıyla birlikte, bölgede çok sevilerek tüketilen kazlar da kesilmeye başlandı. 'Kar yemeden kaz kesilmez' deyimiyle yola çıkan Karslılar, yağan karın ardından kazlarını kesip, temizliyor. Temizlenen kazlar, tuzlanıp kuruması için evlerin bahçelerinde hazırlanan askılara asılıyor. Yaklaşık 15 ile 20 gün askıda kalan kaz etleri olgunlaştıktan sonra serin yerlerde veya derin dondurucularda kışın yenmek için saklanıyor. Doğal yöntemlerle kesilen, kurutulan kazlar lezzetini kaybetmediği gibi kendine özgü bir tada sahip oluyor. Kars'ta yetiştirilen kazlar, yetiştiricileri tarafından kışlık ihtiyaçlarının yanısıra akrabalara gönderilirken, arta kalanları kent merkezindeki lokantalara veya vatandaşlara satılıyor. Kazlar, tanesi 180 ile 200 lira arasında alıcı buluyor. Köyde imece usulü kazları keserek temizlediklerini ve kuruttuklarını belirten Mercan İncedere, "Yaklaşık 4 ay boyunca büyütüp beslediğimiz kaz kesimine başladık. Kesildikten sonra tüyleri temizleniyor. İç organlarını çıkarıyoruz. Daha sonra kazlar tuzlanıyor, bir hafta da baskıda kalıyor. Sabah ve akşam ayazında kurutuyoruz. Kazların kesinlikle güneş görmemesi lazım. Güneş yediği zaman tadını bozuyor. Kazları eskiden soğuk odalarda veya un içinde muhafaza ederdik, şimdi dolaplara koyuyoruz. Oldukça zahmetli, kimse 'çok pahalı' demesin" diye konuştu.

Görütü Dökümü------------Kaz sürüsünün kümesten çıkarılması-Kazların karla kaplı derede yıkanmaları-Kazların derede yıkanmalarından genel ve detaylar-Dereden çıkan kazların kümeslerine dönmesi-Yem yiyen kazlardan görüntü-Kesilen kazları hazırlayan kadınlar-Kazların tuzlanması-Kadınların çalışmalarından görüntü-Tuzlanan azların bir bidona doldurulması-Sıcak suya batırılan kazın tüylerinin yolunması-Temizlenen kazmarın evin önündeki ipe asılarak kurumaya bırakılması-Kurumaya bırakılan kaz etlerinin görüntüsü

Haber-Kamera: Suat İNCEDERE/ ARPAÇAY (Kars),

==============

Öldürülen kocanın eşine ve kuzenine müebbet hapis cezası

Konya'nın Altınekin ilçesinde eşi Ali Sarı'yı (37), ilişki yaşadığı amcasının oğluna öldürttüğü gerekçesiyle haklarında 'tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasıyla dava açılan Zekiye Sarı (33) ve İskender Sarı (49), müebbet hapis cezasına çarptırıldı.Altınekin ilçesinde çiftçilik yapan, 2 çocuk babası Ali Sarı'nın, 2 Kasım 2017 sabahı pancar sökmeye gittiği Yenice Mahallesi Kalınyer mevkisindeki tarlasında işçiler tarafından cesedi bulundu. İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, başından tabancayla vurularak öldürüldüğü belirlenen Ali Sarı'nın akrabalarıyla birlikte çevresindeki 70 kişinin ifadesine başvurdu. İfadesi alınanlardan Mükremin Sarı (24), öldürülen Ali Sarı'nın bir süre önce amcasının oğlu İskender Sarı'ya tabanca verdiğini anlattı. Jandarma, 3 çocuk babası İskender Sarı'yı gözaltına aldı. YASAK AŞK CİNAYETİ ÇIKTIÇiftçi İskender Sarı, ifadesinde, amcasının oğlu Ali Sarı'nın eşi Zekiye Sarı ile ilişki yaşadığını anlatarak, "Zekiye, eşinin ilişkimizden şüphelendiğini söyledi. Eşini öldürmemi istedi. Cep telefonuma 'Şunu ortadan kaldıralım ve şundan kurtulalım, yoksa bizi köye rezil edecek' diye mesaj attı. Ali'nin tarlada çalıştığını söyledi. Tarlaya gittim. Traktör üzerinde bir süre Ali ile sohbet ettik. Daha sonra tabancayla başına ateş ederek, öldürdüm. Kaçarken yolda tabancayı attım" diye konuştu.ÖLDÜRÜP, CESEDİ BAŞINDA AĞLAMIŞ Cinayetin ardından kuzeninin cesedi başında ağladığını kaydeden İskender Sarı, "Başında yarım saat boyuncu ağladım. Daha sonra da Zekiye'nin evine gittim. Zekiye çay demledi. Karşılıklı çay içtik. Daha sonra birbirimize sarılıp, ağladık. Zekiye'yi çok seviyorum, ona aşığım. Ali'yi öldürdüğüm için pişmanım. Şimdiki aklım olsa öldürmezdim" dedi.İskender Sarı'nın ifadesi doğrultusunda gözaltına alınan Zekiye Sarı da suçunu itiraf etti. Zekiye Sarı, eşinin, telefon konuşmalarından şüphelendiğini belirterek, "Eşim, telefon konuşmalarımdan şüpheleniyordu. Telefonuma gelen bir mesajdan şüphelendi. Savcılığa verip, ortaya çıkarmak istedi. Öyle bir şey olsaydı, ilişkim ortaya çıkacaktı. Ben de bundan korkup, İskender'e mesaj attım" diye konuştu.  İskender Sarı ve Zekiye Sarı, tutuklandı. MÜEBBET HAPSE ÇARTIRILDILARKonya 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde haklarında 'tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açılan Zekiye Sarı ve İskender Sarı, son kez hakim karşısına çıktı. İskender Sarı, daha önce verdiği ifadesinin geçerli olduğunu belirterek, pişman olduğunu söyledi.Mahkeme heyeti savunmaların ardından kararını açıkladı. Mahkeme, Zekiye ve İskender Sarı'yı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Heyet, her iki sanığının cezalarında indirime giderek müebbet hapse çevirdi. Heyet, tutuksuz sanık Mükremin Sarı'nın ise beraatine karar verdi.

Görüntü Dökümü----------Olaya ilişkin ARŞİV görüntüler

Haber-Kamera: Tolga YANIK/KONYA, -

=================

İntihar etmek için kuyuya atladı, pişman olunca konum atarak kurtarıldı (TEKRAR)

Konya'da üniversite öğrencisi Abdullah Ü. (21), yaklaşık 3.5 metrelik boş su kuyusuna atlayıp intihara kalkıştı. İntihardan vazgeçen Abdullah Ü., aradığı polise yerini belirtmek için attığı konum sayesinde kurtarıldı. Olay, dün akşam saatlerinde merkez Meram ilçesi Camiikebir Mahallesi Tavus Baba Sokak'ta meydana geldi. Selçuk Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu 2'nci sınıf öğrencisi Abdullah Ü., polisi arayıp intihar amaçlı bu su kuyusuna atladığını belirtip telefonu kapattı. Bunun üzerine alarma geçen polis, itfaiye ve sağlık görevlilerine de haber verdi. Ardından kuyunun yerini belirlemek için Abdullah Ü. ile telefonla temasa geçen polis, bulunduğu bölgenin belirlenmesi için konum atmasını söyledi. Bu sırada polis ve itfaiye ekipleri de bölgedeki su kuyularını bulup tekrar kontrol etmeye çalıştı. Bölgede arama yapan Cinayet Büro Amirliği ekipleri, atılan konum sayesinde ıssız bölgedeki kuyuyu buldu. Orada bulunan ağaç dalını uzatarak Abdullah Ü.'yü yaklaşık 3.5 metre derinliğindeki kuyudan çıkarttı. 'NASIL DÜŞTÜM BİLMİYORUM' Yaklaşık 4 saat kuyuda kaldığı gözlemlenen Abdullah Ü., gazetecilerin 'Kuyuya nasıl düştünüz 'sorusuna, Nasıl düştüğümü hatırlamıyorum cevabını verdi. Abdullah Ü., polise sabah yatağından kalktığında kendisini iyi hissetmediğini, ekonomik ve ailevi sorunları nedeniyle kuyuya atladığını belirterek, Ekonomik sıkıntım nedeniyle atladım. Kafam yerinde değildi. Buraya nasıl geldim, burada ne yapıyorum hatırlamıyorum dedi. Abdullah Ü., sağlık kontrolünden geçirilmek üzere ambulansla hastaneye kaldırıldı. Abdullah Ü.'nün birkaç gün önce de bir arkadaşına sosyal medyadan intihar edeceği işaret eden mesaj atıp bunu paylaşmasını istediği belirlendi. Arkadaşı tarafından paylaşılan mesajında, anne ve babasının dünyanın en iyi insanı olduğunu, 14 yaşından itibaren hep bir şeyleri sorguladığını, bugüne kadar yaptığı birçok işte başarı elde edemediğini ve bu süreçle ekonomik olarak edindiği borçların adeta bir dağ oluşturduğunu yazdığın görüldü. Abdullah Ü. mesajının son bölümünde ise, Siz siz olun bu hayatın tadını çıkarın. Ama öncesinde bu hayatı kendinize cehennem etmemeyi öğrenin. Hakkınızı helal edin yazısı dikkat çekti.

Görüntü Dökümü ------------Kurtulan Abdullah Ü.'den detay -Abdullah Ü.'nün gazetecilere açıklaması Abdullah Ü.'nün polise olayı anlatması

Atladığı kuyudan detay

Haber- Kamera İsmail AKKAYA- Tolga YANIK KONYA-DHA

=================


Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel DHA YURT BÜLTENİ - 2 - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement