DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika
Güncel

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

Liseli Beyza ve Ada, köy okullarının sıralarını üretiyorKAYSERİ'nin Melikgazi ilçesindeki Seyyid Burhaneddin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin mobilya bölümü öğrencileri Beyza Nur Güvendik ile Ada Fidan Kaya, Doğudaki ve köylerdeki okulların sıra tahtasını üretiyor.

09.03.2020 12:57

Liseli Beyza ve Ada, köy okullarının sıralarını üretiyor

KAYSERİ'nin Melikgazi ilçesindeki Seyyid Burhaneddin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin mobilya bölümü öğrencileri Beyza Nur Güvendik ile Ada Fidan Kaya, Doğudaki ve köylerdeki okulların sıra tahtasını üretiyor.

Seyyid Burhaneddin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi mobilya bölümü 10'uncu sınıf öğrencileri Beyza Nur Güvendik ile Ada Fidan Kaya, 10 erkek öğrenci ile birlikte eğitim görüyor. Öğrenciler bölümde, müfredata uygun olarak bilgisayarlı mobilya çizimi, döşeme ve mobilya montajını öğreniyor. İki kız öğrenci ayrıca, okuldaki atölyede erkek öğrenciler tarafından kesilen tahtaların montajını yaparak, doğu illerinde ve Kayseri'nin köylerindeki okullar için sıra tahtası üretiyor.

'KESİNLİKLE PİŞMAN DEĞİLİM'

Beyza Nur Güvendik, mobilya bölümünü eğlenceli olabileceği düşüncesiyle tercih ettiğini belirüterek, "Ağaçlara şekil verebilmek çok güzel. Burada öğretmenlerimizin gözetiminde köy okulları için sıra, masa üretimi yapıyoruz. Mobilya bölümü tercih ettiğim için kesinlikle pişman değilim. Mezun olunca mobilya üzerine çalışmak istiyorum" dedi.

Ada Fidan Kaya ise, "Mobilya sevdiğim ve merak ettiğim bir şeydi. Kadınların gücünü göstermek istediğim bir yer. Ben de bu gücü göstermek için mobilya bölümündeyim. Beyza arkadaşım ile öğretmenlerimizin verdiği görevleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Okul sırası yapıyor, bilgisayar üzerinden çizim gerçekleştiriyoruz. Vida sıkmak veya iş makinesi kullanmak benim için zor olmuyor. Mesleğimi severek yapıyorum" diye konuştu.

'HEM TASARLIYOR HEM ÜRETİYORLAR'Seyyid Burhaneddin Endüstri Meslek Lisesi Mobilya Bölümü sorumlusu Cengiz İradeli de mobilya bölümünde üç dalın bulunduğunu söyleyerek, şöyle konuştu: "Bu dallar, döşeme yapımı, mobilya yapımı ve bilgisayarlı mobilya tasarımıdır. 10'uncu sınıftaki öğrencilere tahtalara neler yapabileceklerini öğretiyoruz. İlerleyen sınıflarda da üretime dönük çalışmalar yapıyoruz. Milli Eğitim Müdürlüğü ve Bakanlıktan gelen okul donanımı siparişlerimizi atölyelerde yapıp, depolarda öğrencilerimizle montaj yapıyoruz. Okulumuz 5 yıldır mobilya bölümüne kız öğrenci alıyor. İlk kız öğrenci geldiğinde biz de ne yapacağımız konusunda şaşkındık. Kızlarımız iyi ki gelmişler ve mobilya bölümünü tercih etmişler. Erkek öğrencilerden çok daha iyi durumdalar ve son derece titizler. Mobilya üretimi, döşeme gibi alanlar okul bittikten sonra kız öğrencilerimizin çalışabileceği alanlar. Kızlarımız hem tasarlıyor, hem de üretiyor."Bu arada okulda eğitim gören öğrencilerin her ay yaklaşık 1500 okul sırası ürettiği bildirildi.

Görüntü dökümü: -Okulda eğitim gören kız öğrencilerden görüntüKız öğrencilerin okul sırası yapmasıKız öğrencilerle röportajMobilya bölümü öğretmeni röportajGenel ve detay Haber-Kamera: Yasin DALKILIÇ/KAYSERİ,

Haber Kodu : 200309020

===================================

Sağlık durumundan sözleşmesi uzatılmayan uzman çavuş, zabıta olmak istiyor ADANA'nın Kozan ilçesinde, 12 yıllık uzman çavuş Selman Gök'ün paraşütten atlayabilmek için sağlık raporu almaya gittiğinde, sol böbreğinin doğuştan mesaneye yakın bir yerde olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle sözleşmesi uzatılmayan Gök (35), şimdi belediyede zabıta olmak istiyor.

Jandarma Genel Komutanlığı'nda 12 yıl uzman çavuş olarak görev yapan 2 çocuk babası Selman Gök, 4 yıl önce, paraşüt eğitimi için doktor raporu almaya gitti. Ancak yapılan muayene sırasında sol böbreğinin mesanesine yakın bir yerde olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine sözleşmesi, 'sağlı durumu elverişli olmadığı' gerekçesiyle uzatılmadı.

12 yıl boyunca Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri'nde görev yaptığını anlatan Selman Gök, "Paraşütten atlamak için rapor almaya gittiğim sırada, böbreğin olması gereken yerde değil de başka bir yerde olduğunu öğrendik. Bu süreçten sonra sıhhi izin aldım. 13 Ocak itibarıyla da ilişiğim kesildi. Doktorların söylediğine göre, benim durumumda olan birisi askere dahi alınmıyormuş. Yani 'askerliğe elverişli değildir' raporu veriliyormuş. Ben 2005 yılında askere gittim, 15 ay askerlik yaptım ve çatışmada sağ el işaret parmağımdan yaralandım, uzuv kaybım var. Uzman çavuş oldum, sevdim, gönül verdim bu işe. Çok şükür onurla, gururla yaptığım mesleğimde yıllar içerisinde komutanlarımız tarafından verilen takdirnamelerle ödüllendirildim. 12 yıl boyunca ailemden defalarca uzakta kaldım" dedi.

ZABITA OLMAK İSTİYOR2008 yılında Güneş Harekatı Operasyonu'na katıldığını, herhangi bir sağlık sıkıntısı yaşamadığını kaydeden Gök, "Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde çalışmak gurur verici, onur verici. Şükürler olsun ki bunu yaşadım. Kendimle gurur duyuyorum. Ama böyle bir şeyle karşılaştım. Bu süreç beni çok yıprattı. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu 92'inci maddesi uyarınca, biz açıktan atama ile belediyelere başvurup, normal devlet memuru, zabıta memuru ya da itfaiye eri olabiliyoruz. Bu süreçten sonra onlara başvuracağım. İnşallah buralarda kadro buluruz. Belediyelere başvurumu yaptım cevap bekliyorum. Başka çarem yok. SGK'da doğuştan gelen bir rahatsızlık olduğu için malulen de emekli etmedi" diye konuştu.

Görüntü Dökümü---------------------------Eski Uzman Çavuş Selman Gök ile röp.Genel ve detay görüntülerHaber - Kamera: Ali GÖKDAL/KOZAN (Adana),

Haber Kodu : 200309030

====================================

Bu ilçede arsa fiyatları İstanbul Boğazı ile yarışıyor RİZE'nin Çayeli ilçesinde, 300 metrekarelik arsa ve üzerindeki 2 katlı bina, belediye tarafından 5,5 milyon TL'ye liraya satışa çıkarıldı. Sosyal medyada arsa ve binaya biçilen değerin İstanbul Boğazı'ndaki yalı fiyatlarına eş değer olduğu eleştirileri yapıldı. Çayeli Belediye Başkanı İsmail Hakkı Çiftçi, "İlçenin en değerli yerinde 300 metrekare arsamıza 5,5 milyon TL değer biçtik. Bu bir yalı fiyatı ise değerli ve güzel bir şey" dedi.

Doğu Karadeniz'de engebeli arazi şartları yapılaşmaya sınırlı alan tanıyor. Mevcut imara açık arazilerde bu nedenle yüksek fiyatlarda alıcı buluyor. Rize'nin Çayeli ilçesinde belediye ilçe meydanında yer alan içerisinde 2 katlı binanın da yer aldığı 300 metrekarelik ihale yoluyla 5.5 milyon TL'ye satışa çıkardı. Sosyal medyada arsa ve binaya biçilen değerin İstanbul Boğazı'ndaki yalı fiyatlarına eş değer olduğu eleştirileri yapıldı. İhale, 19 Mart tarihinde gerçekleştirilecek.

Çayeli Belediye Başkanı İsmail Hakkı Çiftçi, bölgede düz arazinin kısıtlı olmasına bağlı olarak arz ve talep dengesizliğinden dolayı arazilerin pahalı olduğunu söyledi. Çiftçi, "Satışa çıkardığımız yer çok kıymetli bir konumda bulunduğu için fiyatının çok pahalı olduğunu düşünmüyorum. Bazen Üsküdar'la, Ümraniye ile Çayeli'ndeki daire fiyatlarını kıyaslıyorum. Çayeli'ndeki dairenin fiyatı ile oradaki fiyatlar belki baş başa, belki biraz daha fazla. Burada ne hazine arazisi, ne vakıf arazisi var. Bütün arazi şahısların tapulu arazisi. Kalabalık bir nüfus var ve bu nüfusa araziler bölündüğünde küçük birer parça kalıyor. Zaten çoğu hemşerimiz arazisini satma taraftarı değil. Çünkü küçük bir parça arazileri var ve bu topraklarla bir bağının olmasını istiyorlar. Siz o arazileri almak isteseniz de bunun bir bedeli onlar için olmuyor. Fiyatlarda bu şekilde psikolojik olarak yükseliyor" dedi.

'ARSAMIZ BİR YALI DEĞERİNDEYSE GÜZEL BİR ŞEY'İlçenin en değerli yerindeki 300 metrekare arsaya 5, 5 milyon TL değer biçtiklerini ifade eden Çiftçi, "Bu bir yalı fiyatı ise değerli ve güzel bir şey . Biz buranın fiyatını belirlerken hem bağımsız bir firmadan hem de arkadaşlarımızın belediye içindeki bir komisyondan fiyatla ilgili bir tespiti yapılmasını istedik. Yani bizim keyfi olarak fiyat belirleyecek bir durumumuz yok. İşin gerçeği biz belediye olarak borçlu bir belediye devralmamış olsaydık böyle değerli bir yeri belediye hizmetlerinde kullanılmak isterdik. Mecburen satma kararı aldık belediye meclisi olarak. Kapalı zarf usulü bir satış komisyonu huzurunda yapacağız, umarız satılır. Çünkü gerçekten buranın satışından gelecek olan geliri bekleyen birçok esnaf hemşerimiz, sabırla borcumuzu ödememizi bekliyorlar. Umarız iyi bir müşteri çıkar, derki 'gidelim Çayeli Belediyesi'ni de sıkıntıdan kurtaralım, güzel bir yeri varmış onu satın alalım'. Umarız o fiyatı verir daha fazlasını verirler, biz de hem borçlarımızı ödemiş oluruz hem de ilçemizde başka hemşerilerimizin yeni projeler için kullanacağı bir alanı onların düşüncesine ve planlarına sunmuş oluruz" diye konuştu.

'ARAZİ YOK, EVLER PAHALI'Çayeli'nde yaşayanlar da ilçede arazi ve konut fiyatlarının çok pahalı olmasından dert yandı. Esnaf Süleyman Hürremoğlu, "Bölgemizde araziler engebeli olduğu için düz yerler çok kıymetli. Biz böyle yüksek rakamlar duymaya alıştık" dedi. Selahattin Yahya ise "Arazimiz kıt, ev yapacak yeri olmayan insanlar. Sonuçta da böyle düz araziler çok kıymetleniyor" diye konuştu.

Saliha Taşdemir de "Rize'de alan yok, her yer dağ, tepe düz alan yok, ev  fiyatları da almış başını gidiyor, 500-600 bin liradan bahsediyorlar, 100 senede yaşasak bir ev alamayız" derken, Nurten Karaoğlu "Düz yer yok ki, hep bayır, çaylık ormanlık her yer, ondan arsalar pahalı, ev alamıyoruz köyde oturuyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Çayeli'den detaylar-Satışı yapılan arsanın dağ ve deniz tarafından görüntüleri-Arsa ve üzerindeki dükkanlardan detaylar-Belediye Başkanı İsmail Hakkı Çiftçi röportaj-Çayelililerle röportaj-Muhabir anonsu (Arzu ERBAŞ)

HABER-KAMERA: ARZU ERBAŞ RİZE-DHA

Haber Kodu : 200309023

====================================

60 yıllık hayal gerçek oldu, Salmankaş Tüneli tamamlandı

KARADENİZ'i, Bayburt üzerinden Doğu Anadolu Bölgesi'ne bağlayan Salmankaş Geçidi'ne yapılan 4 bin 30'ar metrelik çift tüp tünel ile viyadük ve bağlantı yolları projesi tamamlandı. Trabzon'un Araklı ilçesi ile Bayburt arasında yeni güvenli bir ulaşım koridoru oluşturan projenin tamamlanmasıyla 60 yıllık hayal gerçek oldu, 3 saatlik yol mesafesi de yarı yarıya indi.

Karadeniz ile Doğu Anadolu Bölgesi'ni, Trabzon ve Bayburt illeri üzerinden daha kısa mesafede birbirine bağlayacak Salmankaş Tüneli ve bağlantı yolları projesi 1960 yılında gündeme geldi. Proje için 2012 yılında ilk adım atılarak, çalışma başlatıldı. 170 milyon liraya mal olan proje ile Salmankaş Geçidi'ne 4 bin 30'ar metrelik çift tüp tünel ile viyadük ve bağlantı yolları yapıldı. Trabzon'un Araklı ilçesi ile Bayburt arasında yeni güvenli bir ulaşım koridoru oluşturan projenin tamamlanmasıyla 60 yıllık hayal gerçek oldu, 3 saatlik yol mesafesi de yarı yarıya indi. Tünele, İstanbul Beşiktaş'ta meydana gelen terör saldırısında şehit olan Bayburtlu polis memuru Hamit Şahin'in adı verildi.

VALİ: 60 YILDIR HAYAL EDİLİYORDUSalmankaş Tüneli'nin yöre halkı tarafından 60 yıldır hayal edildiğini ifade eden Bayburt Valisi Cüneyt Epcim, yolun Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinin ulaşımında alternatif olacağını belirtti. Vali Epcim, "Bölgemize ve ilimize önemli katkıları olacak. Öte yandan bu yolun turizme de katkısı olacağını düşünüyoruz. Bu tünel, Karadeniz güzergahını kullanacak turistleri, Trabzon'a ve Araklı bölgesine daha erken yaklaştıracak. Arap turizmi için önemli bir fırsat olacak. Salmankaş Tüneli, bölgede ekonomik bir potansiyel de sağlayacak. Ulaşım süresi önemli oranda düştü bu da turistlerin Bayburt'tan, Doğu Anadolu'ya geçişini hızlandıracakö ifadelerini kullandı.

'YÖRE HALKI İÇİN MUAZZAM BİR GELİŞME'Tünelin giriş noktasındaki Çatıksu Köyü'nde projenin tamamlanmasının sevinci yaşanıyor. Çatıksu Köyü Muhtarı Numan Şahin, tünel sayesinde zamandan ve paradan tasarruf ettiklerini söyledi. Şahin, "Bu tünel sayesinde Bayburt-Trabzon yolu kısalmış oldu. Yöre halkı için muazzam bir gelişme. Çünkü tünel yapılmadan önce bu yolu kullanmak mümkün değildi. Şimdi, Bayburt'tan sahile varmak 50 dakika sürecekö diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Drone detayları-Salmankaş Tüneli'nden ve viyadükten detaylar-Bayburt Valisi Cüneyt Epcim ile röportaj-Çatıksu Köyü Muhtarı Numan Şahin ile röportaj-Tünelin içinden detaylar

Haber-Kamera: Murat SÖYLEMEZ/BAYBURT,

Haber Kodu : 200309016

===============================

Kıl testere oyma sanatı Bingöl'de yaşatılıyor

TÜRK tarihinde Türkmenistan'da rastlanan ve İslami motiflerle birleşerek Asya, Avrupa, Afrika'ya yayılan kıl testere oyma sanatına her geçen gün ilgi azalıyor. Bingöl'ün Genç Kaymakamlığı, kadın ve engellilerin hem sosyal hayata kazandırılması hem de kıl testere sanatının yaşatılması amacıyla 'Kıl testere ve ahşap oymacılığı kursu' açtı.

Unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasında bulunan 'Kıl testere oyma sanatı' Bingöl'ün Genç ilçesinde hayat buluyor. Genç Kaymakamlığı'nca mesleğin yaşatılması amacıyla kadın ve engellilerin yer alacağı 'Kıl testere ve ahşap oymacılığı kursu' açıldı. Türk tarihinde Türkmenistan'da rastlanan ve İslami motiflerle birleşerek Asya, Avrupa, Afrika'ya yayılan kıl testere oyma sanatına her geçen gün ilginin azalması önüne geçilmesi amacıyla Genç Kaymakamlığı tarafından uygulama geçilen projede ayrıca kadınlar ve engellilere istihdam sağlanması hedefleniyor.

Genç İlçe Halk Eğitim Merkezi bünyesinde kurulan kıl testere ve ahşap oymacılığı kursun hocası Gülbahar Sanır, kıl testere ile Allah'ın kelamını işlediklerini ifade ederek, bu kursun kadın ve engellilere önemli bir katkısı olduğunu söyledi. Sanır, "Biz burada öğrencilerimize bir şeyler aktarmaya çalışıyoruz. Zaman zaman öğrencilerimiz bu sanatı öğrenmekle beraber, aynı zamanda konsantrasyon olsun bir çok el aletlerini burada öğrenip, görme şansları oldu. Kursumuzda 13 kadın çalışmaktadır. Kursiyerlerimiz burada çalışmaktan çok memnunlar. Bazen saatleri bitmelerine rağmen yine de çalışma istekleri oluyor. Kadınlara iş kolu sağlamak ve onların maddi kazanç elde etmeleri için en büyük temennimiz. Desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum. Biz onların desteğiyle varız ve var olmaya da çalışacağız" dedi.

Görüntü Dökümü---------Kıl testere ile kesim yapmasıKesim yapılan malzemenin boyanmasıKurs hocası Gülbahar Sanır'ın konuşmasıGenel ve Detay görüntüler

Haber-Kamera: Aziz ÖNAL/BİNGÖL,

Haber Kodu : 200309017

==============================

'Hayvanlardaki koronavirüs insana bulaşmaz' ANTALYA Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Murat Karabayoğlu, kedi ve köpeklerde görülen koronavirüsün insandakinden çok farklı olduğunu söyledi, "Kedi ve köpekteki koronavirüs insanlara bulaşmaz" dedi.

Çin'in Vuhan kentinde 2019 yılının Aralık ayında ortaya çıkan koronavirüs, dünyanın çeşitli ülkelerine hızla yayılarak çok sayıda ölüme yol açtı. Evlerinde kedi ve köpek besleyen insanlar, besledikleri hayvanların taşıyıcı olma ihtimalinden dolayı endişelenmeye başladı. Antalya Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Murat Karabayoğlu, kedi ve köpeklerde de koronavirüs olduğunu söyledi. Kedi ve köpekteki virüsün daha çok sindirim sistemindeki hastalıklara yol açtığını belirten Karabayoğlu, insandaki koronavirüsün solunum yolu hastalıkları belirtileriyle ortaya çıktığını anlattı. Kedi ve köpekteki koronavirüsün insandakine göre farklı olduğunu açıklayan Murat Karabayoğlu, "Kedi ve köpekteki koronavirüs insanlara bulaşmaz" dedi.

İNSANDAKİNDEN FARKLISon dönemde dünya çapında etkili olan koronavirüsün evinde hayvan besleyenlerde tedirginlik yarattığını anlatan Murat Karabayoğlu, koronavirüsün kedi ve köpeklerde sindirim, insanlarda ise solunum yolu hastalıklarıyla belirti verdiğini söyledi. Karabayoğlu, "Kedilerde ve köpeklerde ayrı ayrı koronavirüse bağlı hastalıklar oluşabiliyor. Köpeklerde aşısı var. Kedilerde aşı hala bulunamadı. Koronavirüs taşıyıcısı kediler, daha sonra fip denilen çok ciddi bir hastalığa dönebiliyor. Kedi ve köpekteki koronavirüs, insandakinden çok farklıdır. Kesinlikle kedi veya köpekten insana koronavirüs bulaşması mümkün değil" diye konuştu.

AŞILARA ÖNEM VERİLMELİMurat Karabayoğlu, evde kedi ve köpek besleyenlere hayvanlarına aşı yaptırmaları konusunda uyarılarda bulundu. Kedi ve köpeklerde oluşabilecek bazı rahatsızlıklar sonucunda insana bulaşabilen hastalıklar olabileceğini anlatan Karabayoğlu, "Evlerimizde beslediğimiz hayvanlar artık ailemizin bir üyesi haline geliyor. Beslediğimiz hayvanların ve kendi sağlığımızı korumak için onların aşılarına önem vermek zorundayız" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Veterinere kedisini getiren kişiden detaylarVeteriner dükkanındaki diyalogMuayene odasından detay görüntüVeterinerin kediyi muayene etme görüntüsüKediden detaylarAşının hazırlanışıAşıdan detayKediye aşının vurulmasıKlinikte bulunan kedilerden detay görüntüBaşka bir kedinin muayene görüntüsüKedilerden detaylarMurat Karabayoğlu'nun röportajı

HABER-KAMERA: Aslı DURAN/ANTALYA,

Haber Kodu : 200309034====================================

Manisa'ya özgü 150 yıllık şifa kaynağı: Sultan çayı

MANİSA'nın Yunusemre ilçesinde bulunan 150 yıllık bir kafe de, eski dönemlerde sultanlara ikram edilen bitki karışımıyla yapılan 'Sultan Çayı' kış aylarında rağbet görüyor. 'Sultan çayı'nı tatlandırmak isteyenler ise şeker yerine bal atarak yudumluyor.

Ayni Ali Mahallesi'nde hizmet veren bir kafeteryanın üçüncü kuşak kuşak işletmeci evli, 2 çocuk babası Osman İşanlar (40), 150 yıldır yapımına devam edilen sultan çayını gelecek kuşaklara aktarmayı hedefliyor. Sultan çayının yapımında 14 çeşit bitki kullandıklarını belirten İşanlar, "Bunlar tarçın kabuğu, zencefil, havlucan, yeni bahar, karanfil, karabiber, ıhlamur, defne yaprağı, kuşburnu, papatya, adaçayı, yasemin, kekik, zerdeçal. Bu malzemeleri bir porselen çaydanlığın içerisine koyuyor, 2 su bardağı su ilave edip, kömür ateşinde yaklaşık 15 dakika kaynatıyoruz. Tatlandırmak isteyenler içinse şeker yerine bal tavsiye ediyoruz" dedi.

PEK ÇOK ÜNLÜ İSİM DE  SULTAN ÇAYI İÇMİŞSultan Çayı'nı içenler metabolizmayı, bağışıklık sistemini güçlendirmeye iyi geldiğini söylediğin edikkati çeken İşanlar, "Sultan Çayı'nın yapımı noktasından büyüklerimizden ne gördüysek aynı şekilde burada sürdürüyoruz.  Müşterilerimiz bu çayı içince huzur bulduğunu, rahatladığını söylüyor. Tabi sırf Manisa'dan değil, il dışından gelenler de çok. Geçmiş tarihte burada Bülent Arınç, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Binali Yıldırım, bazı bakanlarımızda olmak üzere çok sayıda devlet büyüğümüzü, burada ağırlayarak bu çaydan ikram edip, içmelerine vesile olduk" diye konuştu.

MÜŞTERİLERDEN TAM NOTKafeteryanın müdavimlerinden olan 55 yaşındaki Fehmi İçer, "25 yıldan buraya gelip, sultan çayı içeriz. Şifalı bir çaydır. Hemen hemen her gün içiyoruz bu çayı. Kesinlikle lezzeti çok güzel. Herkese tavsiye ediyorum" dedi.Bekir Kıran (26) ise, "Muş'tan buraya ailemi ziyaret etmeye geldim. Bu şifalı çayı daha önceden duymuştuk. İçerisinde 14 çeşit bitkinin olduğunu biliyoruz. Her kış geldiğimiz de illaki buraya gelip çayımızı içiyoruz. Herkese tavsiye ederim" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Sultan Çayı'nda kullanılan malzemelerden görüntü-Sultan Çayı'nın hazırlanışından görüntü-Sultan Çayı'nın közdeki görüntüsü-Sultan Çayı'nın görüntüsü-İşletme sahibi Osman İşanlar ile röp.-Müşterilerden Fehmi İçer ve Bekir Kıran ile röp.-Genel ve detay görüntülerHaber-Kamera: Cemil SEVAL/ MANİSA,

Haber Kodu : 200309019

=============================

Çocuklar için hayatını spora adadı

DENİZLİ'de yaşayan ve 15 yıldır çocukların spor yapıp kötü alışkanlıklardan uzak durabilmesi için Eğitimspor'un Başkanlık görevini yürüten Ayşe Sarıkaya, hayatını futbola adadı. Takımını her antrenmanına giden ve onlarla birebir ilgilenen Sarıkaya, kadınların her alanda yer alabileceğini göstermek için şimdi de Denizli Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanlığı için adaylığını açıkladı.

Denizli'de yaşayan evli ve 1 çocuk annesi Ayşe Sarıkaya (58), Denizli İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nde memur olarak görev yaparken 1996 yılında çocukların ve gençlerin futbol oynayıp kötü alışkanlıklardan uzak durabilmesi için müdürlükte görev yapan kişilerle birlikte Eğitimspor'u kurdu.

Eğitimspor'un uzun yıllar yönetiminde yer alan Sarıkaya, 2005 yılında başkanlık görevine seçildi. Emekli olmasının ardından hayatını tamamen spora adayan Sarıkaya, çocukların iyi bir altyapı eğitimi alabilmesi için çalışmalara başladı. Sarıkaya başkanlığı döneminde, Sivasspor'da kaleci olarak görev yapan Muhammet Can Tuncer, Denizlispor'da forma giyen Asım Aksungur, Altınordu'da oynayan Ali Mert Aydın'ı Türk futboluna kazandırdı.

11 ile 15 yaş arası çocuklara futbol eğitiminin verildiği Eğitimspor'un her antrenmanına katılan Sarıkaya, onlarla bire bir görüşerek gelecekte iyi bir futbolcu ve iyi bir insan olmaları ve disiplini elden bırakmamaları gerektiği yönünde uyarılar yapıyor. Kulübün 15 yıldır başkanlık görevini üstelenen, maddi durumu yetersiz olan çocukların ihtiyaçları için kaynak oluşturan Sarıkaya, onların futboldan uzak kalmaması için çabalıyor.

'KADINLARIN EL ATTIĞI HER YERDE BAŞARI ARTACAKTIR'Denizli Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu'nda (ASKF) Başkan Yardımcılığı görevini yürüten ve yeni dönem için de başkanlığa adaylığını açıklayan Sarıkaya, kadınların toplumun her alanında yer alması gerektiğini belirtip, "35 yıl memur olarak çalıştım. Eğitimspor'u çocukların boş zamanlarını iyi değerlendirmeleri ve topluma yararlı bireyler haline getirmek için kurduk. Spor ile iç içe olan çocuklar eğitim hayatlarında da disiplinli ve başarılı oluyor. Kadınların her alanda olması gerektiğine inanıyorum. Kadınların el attığı her yerde başarı, kalite, birliktelik ve güç artacaktır" dedi.

'KADINLAR DA SPOR YAŞAMININ BİR PARÇASI HALİNE GELMELİ'Kadınların hayat mücadelesini bırakmamaları gerektiğini belirten Sarıkaya, "Sporu cinsiyetçi bir yaklaşımdan uzaklaştırmak en güzelidir. Kadınlar da spor yaşamının bir parçası haline gelmeli. Spor hayatta başarıyı ve kaliteyi düzeni sağlar. Sağlıklı toplumlar sağlıklı bireylerle oluşur. Her alanda her zaman sporun içinde olmalıyız. Bugüne kadar bu konuda hep olumlu tepkiler aldım. Benimle birlikte çok çaba sarf eden arkadaşlarım var. Ülke olarak sporda çok daha başarılı olacağımızı düşünüyorum. Yeter ki spor alanlarımız olsun" diye konuştu.

'BİZLE BERABER SÜREKLİ ÇALIŞIYOR'Antrenör Ali Kaya ise, "Başkanımız bir kadın ama yıllardır sporun içerisinde. Emek ve gönül veren bir insan. Başkanımızın her zaman destekçisiyiz. Kendisi bir emekli gibi gezip, tatil yapmıyor. Bizlerle beraber sürekli çalışıyor, başarılı olabilmemiz için koşuşturuyor. Her antrenmana geliyor. Çocuklarla ilgileniyor. Birlikte çocukları kötü alışkanlıklardan korumak için spora teşvik ediyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ : -Ayşe Sarıkaya'nın sahaya girmesi-Sarıkaya'nın çocuklarla ilgilenip konuşma yapması-Sarıkaya'nın antrenörlerle konuşması-Sarıkaya'nın antrenmanı izlemesi-Ayşe Sarıkaya ile röp.-Antrenör Ahmet Kaya ile röp.-Genel ve detay görüntülerHaber - Kamera: Deniz TOKAT/ DENİZLİ,

Haber Kodu : 200309041

=============================

Zehirlenen 2 yavru köpek telef oldu İZMİR'in Bornova ilçesi Pınarbaşı semtinde, 9 yavru sokak köpeğinden 4'ü zehirlendi. Köpeklerden 2'si telef olurken, 2'si de petshop sahibi Damla Kocabaş'ın (24) zamanında müdahalesiyle veterinere götürüldü. Kocabaş, 2 yavruyu gerekli bakımları için Bornova Belediyesi'ne teslim etti. Mahalleli ise köpekleri zehirleyenlerin bir an önce bulunup, cezalandırılmasını istedi.

Bornova ilçesinin Pınarbaşı semtindeki Gürpınar Mahallesi'nde petshop işleten Damla Kocabaş, 5 Mart akşamı, yakındaki parkta mahallelinin baktığı 9 yavru sokak köpeğinden 4'ünün zehirlendiğini fark etti. Kocabaş, ilk müdahaleyi yapıp, ayran içirerek, kusmalarını sağladığı yavrulardan 2'sini kurtardı. Diğer 2 yavru ise telef oldu. Kurtarılan 2 yavru, tedavi için veterinere götürüldü. Veterinerdeki tedavilerinin ardından Kocabaş'ın bir süre işletmesini yaptığı petshop'ta tuttuğu 2 yavru köpek, gerekli bakımları için Bornova Belediyesi yetkililerine teslim edildi.

Yavru 9 köpekten daha önce kaza geçiren 1'ini tedavi ettirip, sahiplenen Damla Kocabaş, "Çocuklar bana gelip, durumu bildirdiğinde köpeklerin ağzından köpükler vardı. Zehirlenmeden şüphelendim. Birinde durgunluk vardı ve ağız kısmını kapatmıştı. Zar zor ağzını açıp, ayran içirdim. Daha sonra tuzlu su verdim ve kusmaya başladı. Kusunca iyi olduğunun farkına vardım. Kardeşi daha iyiydi. Yavrulardan biri için de çok uğraştım ama o ellerimde son nefesini verdi. Bir diğeri için ise zaten yapacak bir şey kalmamıştı. Kurtardığımız iki yavrunun veterinerde ateşleri ölçüldü, serum takıldı ve iğneleri vuruldu. Öğle saatlerinde birinin köpeklere kemik bıraktığını görenler olmuş" dedi.

'SORUMLUSU KİMSE BULUNSUN'Gürpınar Mahallesi sakinlerinden Bedriye Erarslan, "Çok üzüldüm, onlar bizim canlarımız. Onların da yaşam hakkı var. Bu da bizim yardımlarımızla olacak bir şey. Ben elimden geldiğince her akşam soframda artanları bir poşete dolduruyorum ve sokaktaki can dostları besliyorum. Birkaç gündür Pınarbaşı'nda sokak köpeklerini istemediğini söyleyenler, 'Toplansın, barınağa gönderilsin' diyenler oluyor. Barınaktaki köpekler, aç kalıp, ölüyor. Bugüne kadar benim çevremde kimseye köpek saldırmadı. Neden? Çünkü bakıyoruz, onlarla ilgileniyoruz. Karnı tok olan hayvan saldırmaz. Günah değil mi, bu canların bize ne zararı var? Burada zehirlenen köpeklerin sorumlusu kimse bulunsun, kanunların önünde hesap versin" diye konuştu.

Mine Demirbaş ise "Ben o gün yavrulardan birini gördüm. Maalesef ölmüştü. Araba çarptığını düşünmüştüm. Ancak daha sonra öğrendim ki zehirlenmişler. Zaten buradaki herkes o yavrulara elinden geldiğince bakıyordu. Ama istemeyenler de vardı. Oysaki kimseye bir zararları yoktu. Zehirleyen kişi kimse bulunsun, gereken ceza neyse verilsin. Üzgünüz" dedi.

'DUYUNCA AĞLADIM'Mahalledeki çocuklardan Ela Yılmaz (8) da sokak köpeklerini çok sevdiğini belirterek, "Köpekler parkta yatıyordu. Hiç yanlarından ayrılmadım. Annesi bazen yemek aramaya gittiğinde onlara kulübelerinde masal okuyorduk. Çok tatlı köpeklerdi. Kim yaptıysa cezasını çeksin. Onları çok özlüyorum" diye konuştu.Rümeysa Demirci (9) de "Köpeklerin zehirlendiğini okulda öğrendim. Duyunca ağladım. Köpekleri zehirleyen kişi bulunsun ve cezasını çeksin" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Olay gününden güvenlik kamerası görüntüsü-Kurtarılan köpeklerden görüntü-Telef olan köpeklerden görüntü-Olayın gerçekleştiği parktan görüntü-DHA muhabiri Melis Karakuzulu'nun anonsu-Damla Kocabaş ile röp.--Mahalle sakinleri ile röp.-Çocuklarla röp.-Köpekler ve çocuklardan görüntü-Genel ve detay görüntülerHaber: Melis KARAKUZULU - Kamera: Kadir ÖZEN/ İZMİR,

Haber Kodu : 200309027

=============================

Basmane'de oteller boşaldı TÜRKİYE'nin yurt dışına geçmek isteyen göçmenlere 'açık kapı' politikası uygulamasının ardından deniz ve kara sınırlarından başlayan göçmen akını sürüyor. İzmir'in Konak ilçesine bağlı Basmane semtindeki ucuz otellerde konaklayan göçmenlerin Yunanistan'a gitme umuduyla Edirne'deki kara sınır kapılarına veya denizdeki düzensiz geçiş noktalarına geçmesiyle semtteki otellerin doluluk oranında düşüş oldu.

Türkiye'nin Yunanistan'a geçmek isteyen göçmenlere 'açık kapı' politikası uygulama kararı almasının ardından hem Edirne'deki kara sınır kapılarına hem de Ege Denizi'ne başlayan göçmen akını sürüyor. İzmir'in Konak ilçesine bağlı Basmane semtinde de göçmenler, Yunanistan'a geçmek için semtte uygun ücretlerle konakladıkları otelleri terk ediyor. Suriye'nin yanı sıra Asya ve Afrika'dan gelen göçmenlerin yurt dışına geçme hayali, bölgedeki otellerin doluluk oranının da düşmesine neden oldu. İzmir Otelciler Odası Başkanı Mehmet Gönen, semtteki otellerin boşalmasının, otelciler için yaza hazırlık yapma adına fırsat olduğunu belirtti. Gönen, "Yurt dışına geçiş konusunda izin çıkmasının sonrasında buradaki otellerimizde konaklayan göçmenler ayrılmaya başladı. Bunu işletmeci arkadaşlarımız için getireceği ekonomik zorluk bir yana bir de fırsat olarak görmek gerekiyor. Otellerimiz yaz sezonuna hazırlık yapmak için bunu fırsat olarak görecekler, semt de biraz nefes almış olacak. Oldukça gürültülü ve karışık bir ortam vardı, bu da bertaraf olmuş olacak" dedi.

'OTELLERDEKİ DOLULUK ORANI YÜZDE 10'Oteller Sokağı'nın bulunduğu Hurşidiye Mahallesi'nin muhtarı Enis İpek de otellerdeki doluluk oranının yüzde 10'lara düştüğünü söyledi. İpek, "Önceden burada adım atılacak yer bulunamazdı ancak son dönemde bir rahatlama söz konusu oldu. Hiç göçmen yok diyemeyiz ancak büyük bir bölümü, otelleri terk etti" diye konuştu. Basmane'de uzun yıllardır çay ocağı işleten Hasan Şahin, semtin önceden çok daha fazla göçmene ev sahipliği yaptığını ancak Türkiye'nin 'açık kapı' politikasının ardından sayının gittikçe düştüğünü belirterek, "Bunu sattığım çaydan da anlayabiliyorum. Burada yalnızca Suriyeli değil, Afrika ve Asya'dan gelen göçmenler de var. Genelde fazla kalmıyorlar, gelip, biraz konaklayıp gidiyorlar" dedi.

Semtte otel işleten Serkan Bala ise "50 odalı otelim normalde sürekli dolu olurdu. Ancak şu an sadece 15 oda dolu. O odalarda kalanların da hepsi Türk. Normalde ülkemize gelen göçmenler nedeniyle otellerimizde yer bulmak meseleydi. Daha önceden çok yoğunluk vardı. Son olaylardan sonra yüzde 80 azalma söz konusu. Otelimizde Afganistan, Orta Afrika ve Suriye uyruklu göçmenler vardı. Genelde ne kadar kaldıkları belli olmuyordu. Kimi göçmenler uzun süre kalırken kimileri ise 2- 3 gün kalıp, gidiyordu" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -İzmir Otelciler Odası Başkanı Mehmet Gönen ile röp.-Hurşidiye Mahallesi Muhtarı Enis İpek ile röp.-Çay ocağı işleten Hasan Şahin ile röp.-Otel işletmecisi Serkan Bala ile röp.-Basmane semtinden görüntü-DHA muhabir Davut Can'ın anonsu-Genel ve detay görüntülerHaber: Davut CAN - Kamera: Kadir ÖZEN - Melis KARAKUZULU/ İZMİR,

Haber Kodu : 200309021=============================

'Anneme mi üzüleyim, kız kardeşime mi?' AYDIN'ın Efeler ilçesinde, polis memuru Suat Teke tarafından kız kardeşi Hatice Büşra Çetinkaya (28) öldürülen, annesi Güngör Çetinkaya (58) ise ağır yaralanan Sevcan Demir (32), "Anneme mi üzüleyim, kız kardeşime mi bilemiyorum" diyerek, gözyaşı döktü.

Olay, 4 Mart günü saat 15.00 sıralarında, Ata Mahallesi 683'üncü Sokak'ta meydana geldi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Suat Teke, 09 BİT 820 plakalı otomobiliyle ayrıldığı kız arkadaşı, Afyonkarahisar Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görev yapan polis memuru Hatice Büşra Çetinkaya yönetimindeki 03 HB 099 plakalı otomobilin önünü kesti. Teke, tabancasıyla Hatice Büşra Çetinkaya'nın otomobilini kurşun yağmuruna tuttu. Silahtan çıkan kurşunlardan 8'i Çetinkaya'ya, 3'ü ise yanındaki annesi Güngör Çetinkaya'ya isabet etti. Hatice Büşra Çetinkaya, kaldırıldığı Aydın Atatürk Devlet Hastanesi'nde, doktorların müdahalelerine rağmen yaşamını yitirdi. Anne Güngör Çetinkaya ise Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi'nde yoğun bakım ünitesinde tedavi gördü. Olayın ardından meslektaşları tarafından yakalanıp, adliyeye sevk edilen polis memuru Suat Teke, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

'O AN ŞOK YAŞADIM'Öldürülen Hatice Büşra Çetinkaya'nın evli ve 1 çocuk annesi olan ablası Sevcan Demir, acısının büyük olduğunu belirterek, gözyaşları içinde yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Olay günü kardeşim Hatice Büşra ve annem Güngör Çetinkaya ile bizim evde kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra işe gideceğim için ben evden ayrıldım. Aradan 1 saat kadar geçti, telefon geldi. Arayan arkadaşımdı. Kardeşim Hatice Büşra Çetinkaya'nın kendisini aradığını ve zor durumda olduğunu söylediğini iletti. Bunun üzerine kardeşimi aradım; ancak telefonunu açmadı. Annemi aradım o da telefonunu açmadı. Önce anneme bir şey oldu, kardeşim de üzüntüden sinir krizi geçiriyor, diye düşümdüm. Eşim gelip, beni aldı. Birlikte annemin evine geçtik. Ancak evde kimse yoktu, ortalık da çok sessizdi. Bunun üzerine kardeşimi tekrar aradım. Telefonu Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi güvenlik görevlisi açtı. Burada yaralı birinin yattığını, sakin olmamı, durumunun iyi olduğunu söyledi. Bunun üzerine biz hemen hastaneye gittik. Orada annemi gördüm ama kardeşim yoktu. Doktor annemin karnından, sırtından ve bacağından 3 kurşunla yaralandığını söyledi. Kardeşimin nerede olduğunu hastane polisi de dahil sorduğum herkes bilmediğini söyledi. O an şok yaşadım. Ardından babam geldi o da aynı şekilde olayın şokunu yaşıyordu. Meğer benden başka kardeşimin öldüğünden herkesin haberi varmış."

'ADRES SORARKEN TANIŞMIŞLAR'Polis Suat Teke'nin kardeşini sürekli rahatsız ettiğini belirten Sevcan Demir, "Kardeşim polis okulunu 2 yıl önce kazanıp İstanbul'a gitti. Okulda eğitim gördükleri sırada çarşı iznine çıkan kardeşim, arkadaşları ile birlikte o dönemde Çevik Kuvvet'te görevli polis olan Suat Teke ile yolda karşılaşıp, adres sormuş. Bu sırada adalarında kısa bir sohbet olmuş. Daha sonra polis memuru Teke, bir yolunu bulup kardeşime ulaşmış ve arkadaşlıkları başlamış. Arkadaşlık yaptıkları sıralarda kardeşim Suat Teke'nin çok agresif ve küfürbaz olduğundan şikayet ediyordu. Sonra Teke'yi bizimle de tanıştırdı. Ancak ilk görüşte onun böyle psikopat biri olduğunu anlayamadım. Geçen nisan ayında ise ayrıldılar. O günden beri de kardeşimi rahatsız ediyordu. Telefonunu değiştirse bile kardeşime bir şekilde ulaşıyordu. Çünkü İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde Siber Suçlar Birimi'nde çalıştığı için kardeşimin adres ve telefon numarasına rahatlıkla ulaşabiliyordu. Aydın'a ise 3 günlük rapor alıp, geçen 2 Mart Pazartesi günü bizi görmeye geldi. Kardeşimin Aydın'a geldiğini bir şekilde öğrenmiş. Annemle kardeşim eve dönerken sokağın başında otomobilin önünü kesiyor ve olay yaşanıyor. Anneme mi üzüleyim, kardeşime mi; bilemiyorum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Hatice Büşra Çetinkaya'nın fotoğrafı-Hatice Büşra Çetinkaya'nın ailesinin oturduğu apartman dairesinden görüntü-Balkona asılan Türk bayrağından görüntü-Abla Sevcan Demir ile röp.Haber-Kamera: Burhan CEYHAN/ AYDIN,

Haber Kodu : 200309026


Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement