
TBMM Genel Kurulu'nda 9.Turda Milli Eğitim, Dışişleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarının 2014 bütçelerinin görüşmeleri devam ediyor.
Meclis Genel Kurulu, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut başkanlığında, bütçe görüşmelerinin 9. turu için toplandı. Üç bakanlığın bütçelerinin yanı sıra Genel Kurul'da, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Yükseköğretim Kurulu, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ve 103 üniversitenin bütçeleri de ele alınıyor.
Dışleri Bakanlığı bütçesi üzerinde söz alan BDP Van Milletvekili Nazmi Gür, bugün Cumhuriyet tarihinin en istikrarsız Ortadoğu'sunda bulunduklarını, bu istikrarsızlıkta Türkiye'nin ve izlenen yanlış dış politikaların büyük payı olduğunu ileri sürdü. Gür, "Ne yazıktır ki Kürtlere komşu olmak yerine El Kaide ile komşu olmayı yeğleyen bir AKP dış politikası vardır bugün. Suriye ile olan yaklaşık 940 kilometrelik sınırlarının büyük bir kısmını radikal grupların denetimine vermesi, onlara lojistik destek, kamp, silah sağlaması ve bunların bir bumerang gibi Türkiye'ye dönmesi hiç de şaşılacak bir durum değildir" diye konuştu. Suriye krizi nedeniyle 70'in üzerinde yurttaşın yaşamını yitirdiğini belirten Gür, Suriye ile sınır illerin ve Türkiye'nin ekonomik kayıplarının olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, bölge devletleriyle ilişkilerinde ağabeylik rolünden vazgeçmesi gerektiğini ifade eden Gür, Türkiye'nin bu politikalarıyla bölgenin ne ağabeyi ne ağası ne de bölgesel güç ve bölge devleti olabileceğini savundu. Gür, Türkiye'nin, bölge devletleriyle demokratik ilişkilerle, içeride kendi iç sorunlarını çözerek bölgede güç olabileceğini belirterek, "Bu politikalarla bölge gücü olmasının imkanı yoktur" dedi. Çözüm sürecinin müzakare sürecine evrilmesinin Türkiye'ye kazandıracağını ifade eden Gür, Türkiye'nin, sağladığı iç barış ve demokrasiyle Ortadoğu'da rol model olacağını söyledi. Gür, Türkiye'nin Kürtleri ile barışmasıyla hem kendi bölgesinde hem de dünyada güç olacağını savundu.
BDP Mardin Milletvekili Erol Dora, ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi üzerinde görüşlerini açıkladı. Özgürlüğün sadece insanların hakkı değil, göller, ırmaklar, ağaçların, tüm ekosistemin hakkı olduğunu ifade eden Dora, insanın, bu ekosistemin sadece bir parçası olduğunu dile getirerek, "Yani dünyanın sahibi değil, kiracısıdır, komşularıyla hava, toprak, canlılarıyla iyi geçinmek zorundadır" dedi.
BDP Ağrı Milletvekili Halil Aksoy, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ismine işaret ederek, "Neden Milli Eğitim Bakanlığı da eğitim bakanlığı, demokratik eğitim bakanlığı değil?" diye sordu. Aksoy, bunun bu başlı başına sorun olduğunu savundu. Aksoy, eğitime ayrılan bütçenin geçen yıla göre yüzde 17'lik artış göstermesinin nedeninin 4 artı 4 artı 4 sisteminin sorunları olduğunu öne sürdü.
Daha sonra Ak Parti adına söz alan TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır, "Uluslararası platformda böyle bir tablo ortaya çıkarken Ak Parti hükûmetlerinin siyasi istikrar, ekonomi ve demokrasi alanında kaydettiği başarılarla Türkiye'nin dünya politika sahnesinde oynadığı rol de değişmiştir. Yıllarca az sayıda konuya teksif olmuş, başka yerlerde alınan kararları uygulamak zorundaki güçsüz devletlere mahsus politika zorunlu olarak değişmiştir" diyerek şöyle devam etti:
"Türkiye, uluslararası bir aktör hâline gelmiş ve bölgesel ve uluslararası sorunların çözümüne yönelik karar mekanizmalarının da içinde yer almaya başlamıştır. Dışişleri Bakanlığı Türkiye'nin bu yeni konumunda geniş bir uluslararası platformda rol oynamaya başlamıştır. Türkiye sadece bölgesinde ve geleneksel alanlarda değil, artık, Afrika'da, Latin Amerika'da, Uzak Doğu'da, Orta Asya'da ve daha birçok platformda etkin bir şekilde mevcuttur. 13 komşusu bulunan Türkiye, komşularıyla cumhuriyet tarihinin en iyi ilişkilerini yaşamaktadır. Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, İran ve KKTC'yle ilişkilerimiz gerçekten üst düzeydedir. Nispi sorun yaşadığımız Irak'la da ilişkilerimiz olması gereken noktaya doğru ilerlemektedir. Hâlihazırda sorun yaşanan Suriye'de halkını katleden liderle ilişki kesilip halkın yanında yer alma doğru kararıyla geleceğe bir anlamda yatırım yapılmıştır. Suriye'de demokratik, hukuka ve insan haklarına saygılı bir yönetim başa geldiğinde Türkiye ve Suriye devletleri ve milletleri arasında da uzun yıllar sürecek sağlam bir dostluk mümkün hâle gelecektir. İki süper güç Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu'yla ilişkilerimiz örnek düzeydedir. Avrupa Birliği müzakere sürecinde yeni bir faslın açılmasıyla durgunluk giderilmiştir. Yarın imzalanacak olan ve üç buçuk yıl sonra vizenin tamamen kaldırılmasına imkân sağlayacak anlaşmayla da elli yıllık bu ilişki en önemli adımlarından birisine şahit olacaktır.
AK PARTİ hükûmetleri yönetiminde Türkiye böylesine önemli bir tablo sergilerken ana muhalefete baktığımızda üzüntü duyacağımız davranışlar gözlemlenmektedir. Pazartesi günü gensoru vesileyle Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına, kendisine dış politika kılavuzları tarafından yaptırılan yanlışlıkları dile getirmiştim. Bunlara ilaveten bir de yurt dışına giden Cumhuriyet Halk Partisi heyetleriyle sorun var. Suriye'ye bir CHP heyeti gidiyor, 150 bin cana kıymış Esad'la sarmaş dolaş oluyor. Sonra bir başka CHP heyeti Mısır'a gidiyor, darbecilerle halvet oluyor. Yarın, Suriye'de ve Mısır'da demokrasiye, insan haklarına ve hukuka saygılı bir yönetim avdet ettiğinde Suriye ve Mısır halklarının yüzüne nasıl bakılacak bunu anlamak mümkün değil. Şurası kesindir ki Cumhuriyet Halk Partisi ziyaretlerinin bu katil ziyareti ve darbe turizmi gezileri hiçbir zaman unutulmayacaktır. CHP Genel Başkan Yardımcısı basın toplantısı yapıyor, diyor ki; 'Bizim birçok ülkede büyükelçimiz kalmadı' Ancak, bundan da dış politikayı kınama vesilesi çıkartıyor. Ancak, Genel Başkan Yardımcılığı görevini önce devredip sonra tekrar geri aldı. Sayın Korutürk'ün Tahran Büyükelçisiyken 'istenmeyen adam' ilan edildiğini de unutuyor. CHP'nin hayranlıkla izlediği ve desteklediği 28 Şubat döneminin Türkiye-İran ilişkilerinde açtığı yaralar hâlâ hatırlanıyor.
Bütün bu tabloya rağmen Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçekten yurt dışında parasına, Türk Hava Yollarına, pasaportuna gurur duyulan bir ülke hâline gelmiş olmaktan dolayı gurur duyulması gereken bir tablo var. Bundan ben ve bütün Türkiye gurur duyuyor. Cumhuriyet Halk Partisinin de bundan gurur duymasını bekliyoruz ve tavsiye ediyoruz."
Sataşma gerekçesiyle söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ise, "Sayın hatibin yaptığı dış politika değerlendirmesini dinlerken masal dinlediğimi düşündüm yani hatibin söyledikleriyle Türkiye'nin ve bölge ülkeleriyle olan ilişkilerimiz bakımından durumu değerlendirdiğimde, hatibin Adile Naşit'in -rahmetli- çocuklara anlattığı masallar gibi masalları bu Parlamentoya anlatmasını yadırgadığımı söylemek isterim" dedi.
Altay şöyle devam etti:
"Hatibin söylediklerinin hangisini düzelteceğimi bilmiyorum ancak şunu söyleyebilirim ki Türkiye, Orta Doğu ve dünyanın merkezi AKP değil, Recep Tayyip Erdoğan değil; bir. 13 komşu ülkemizden hangisiyle aramızda ciddi, samimi, karşılıklı güvene dayanan bir ilişki var, bunu biz görmüyoruz; tam tersine komşu ülkelerimizin hemen hemen tamamıyla güven sorunu yaşıyoruz. Bu, çok çeşitli uluslararası raporlarda da gündeme taşınıyor, en son mesela Amerika'dan bir rapor ben size söyleyeyim; 'Türkiye'nin dış politikası, Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin mezhepçi ve romantik siyasetiyle giderek desteklenemez ve bölgedeki mevcut sorunları daha da derinleştirir bir hâl aldı' Ve gene, özellikle Suriye konusunda izlediğiniz mezhepçi politika yüzünden bütün dünyada Türkiye'ye şöyle bakılıyor; 'Türkiye, dış politikada tümüyle mezhepçi, kontrolsüz, dengesiz, ufuksuz, vizyonsuz bir süreç sergiliyor' kanaati tüm dünyada oluştu. Oluşan bir kanaat daha var bütün dünyada; doğudan batıya, kuzeyden güneye 'Türkiye'nin başında kontrolsüz, beceriksiz bir diktatör oturuyor' kanaati de var. İlaveten, bizim bu sırada Suriye'ye ziyaretlerimiz Mısır ve Türkiye haklarının arasındaki dostluğu güveni, tarihsel kadim dostluğu pekiştirmeye yöneliktir. Biz katillerle görüşmüyoruz, katilleri Türkiye'deki kamplarda besleyip onları başka ülkelere terörist saldırılar yapmaya gönderen sizin Hükûmetinizdir."
CHP Grubu adına söz alan Osman Korutürk, "Dış politikada istenmeyen kişi ilan edilmesi çok vahim bir hadisedir. İstenmeyen kişi ilan edilmeden önce başka yollara başvurulmaya çalışılır. Kudüs hadiseleri diye bilinen hadiselerde 'Humeyni'nin yolunu Türk halkı da takip etmelidir' diyen İran Büyükelçisini, biz, Türkiye olarak sınır dışı etmedik. Ben o sırada Tahran'da Büyükelçiydim. Hükûmetimden aldığım talimat üzerine -ki o dönemdeki Hükûmet ani ve duygusal kararlarla çalışmazdı- İran Dışişlerine dedik ki; 'Büyükelçinizi geri çekin, başka bir büyükelçi için agreman isteyin. Biz kendisine müsaade edelim, o gelsin ve bu işi kapatalım' Bu biraz sürdü fakat sonunda bu yapıldı. İran Büyükelçisi Bagheri kendi hükûmeti tarafından geri çekildi. Onlar da buna mukabele olarak 'Siz de lütfen hükûmet olarak kendi büyükelçinizi geri çekin, başka birisini tayin edin' dediler. 2 büyükelçi de istenmeyen şahıs ilan edilmeden oradaki görevlerinden ayrıldılar. Bunu bilmemek veya çarpıtmak, yanlış söylemek çok şaşılacak bir hadise. Çünkü bir büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilmesine giden yolda bunu engellemek için birçok şey vardır, bunların hepsini yapmak lazım ve biz o tarihte bunları yapmıştık. Bu dönemde medya üzerinden diplomasi yapılmaya çalışıldığı için başımıza bu geldi. En son Hüseyin Avni Botsalı'dan önce sınır dışı edilen gene Mısır'dan edilmişti ve altmış bir sene önce edilmişti. Onun için, bunları yanlış söylemeyelim, doğrusu neyse onu bilelim" dedi.
Sataşmadan söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Belma Satır ise Altay'ın sözlerinde "diktatör" sözlerine tepki göstererek, "Maalesef, terminolojilerinde bu kelimeyi sık sık kullanıyorlar. Şunu belirtmek isterim ki; Türkiye Cumhuriyeti'nde ciddi oy oranıyla iktidar olmuş bir iktidarın ve bir Hükûmetin Başkanıdır Sayın Başbakanımız" diyerek şöyle devam etti:
"Bugüne kadar -bildiğiniz gibi- 3 yerel seçim, 2 Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimi ve 2 referandum geçirdik. Hepsinde artan oy oranıyla ve artan halk desteğiyle iktidara geldik. Nasıl olur da böyle bir başarının kahramanını diktatör olarak kabul edebilirsiniz? Bugünkü oy oranlarında da gösteriyor ki oy oranımız ciddi anlamda artıyor ve bu diktatör dediğiniz kişinin başkanlığındaki Adalet ve Kalkınma Partisi felsefesi tekrar iktidara gelmenin ve yerel yönetimlerde büyük bir başarıyla yoluna devam etmenin ışığını bugünden görüyoruz. Bu anlamda kullandığınız kelimeyi size iade ediyorum. Daha saygılı konuşmanızı tavsiye ediyorum. Türkiye'de seçilmiş kişilere, özellikle başbakanlara saygı duymamız gerektiğini tekrar söylemek istiyorum. Türkiye dünyada bildiğiniz gibi, bizlerin, hepimizin bildiği gibi yükselen değerdir. Türkiye yükselen bir yıldızdır. Bunun en önemli sebebi iktidarımızdaki her milletvekilinin, Bakanlar Kurulumuzdaki her bakanımızın, özellikle ve önemle Başbakanımızın eseridir."
Son Dakika › Güncel › Tbmm'de Bütçe Maratonu 9.turla Devam Ediyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?