AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin Suriye rejimiyle muhtemel görüşmeler ve Esed konusundaki açıklamalarına ilişkin, "Bütün Batı kamuoyuna Avrupa'ya ve Amerika'ya sesleniyorum; Avrupa'da demokrasi, insan hakları söz konusu olduğunda bunu onların doğal hakkı olarak görüp, sonra Suriye, Mısır halkı demokrasi isteğinde 'siz hele bekleyin, Müslümanlar'ın demokrasi ve özgürlükle yaşaması onların hakkı değildir' deyip, Suriye rejimiyle ya da Mısır'daki dikta rejimiyle işbirliğine kalkarsanız dünyada hiçbir samimiliğiniz kalmaz" dedi.
Davutoğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada,12, 13 sene önce tank modernizasyonu için İsrail'e gidildiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
"İnsansız hava araçları için bizim iktidarımızda bile hep zorlandığımız hususlardan biri başka ülkelere muhtaç olmamızdı. Şimdi bu elekronik harp teknolojisiyle yüzde 100 Türk yapımı Altay tanklarında kendi elektronik harp teçhizatımız olacak. Anka'da, insansız hava araçlarında kendi elektronik imkanlarımız olacak. Milli muharip uçakta kendi elektronik harp tekniğimiz olacak. Kimseden izin istemeyeceğiz, kimseye hesap vermeyeceğiz. Kararı Ankara'da aldık mı onu uygulayacak kudrette bir savunma sanayini kurmuş olacağız. İşte aramızdaki fark bu.
AK Parti iktidara geldiğinde daha önceki partiler, iktidarlar 2005'te Roketsan'ın kapatılması planlaması yapmışlardı. Roketsan 2000'li yıllarda ekonomik krizden sonra yapılan planlamayla kapatılacaktı onların hesabına göre. Aselsan'ın kapasitesi düşürülecekti. Savunma Sanayimizin yüzde 80'i ithalattı. Aynen Kıbrıs Savaşı'nda olduğu gibi ithal ettiğiniz zaman onlardan izne muhtaç kalırsınız. O 2001'de Roketsan'ı kapatma planlamaları yapanlar zayıf ve namerde muhtaç olanlar bir şeyi hesap edemediler, 2002'de bu milletin temsilcilerinin iktidara geleceğini hesap edemediler. Onlar geldi ve milletin kaderini değiştirdi."
Şimdi Aselsan'ın ve Roketsan'ın savunma sanayinde dünyada ilk 100'ün içinde olduğunu belirten Davutoğlu, Aselsan'ın dünya 67. büyük savunma şirketi olduğunu söyledi. Davutoğlu, kendi dönemlerinde savunma sanayinde 5 milyar dolarlık üretim, 1.65 milyar dolarlık ihracat ve 1milyar dolarlık da Ar-Ge yatırımı yaptıklarını, bunun daha artacağını kaydetti. Davutoğlu, "Savunma sanayinde bini aşkın şirketimiz var. İnşallah 2023'e geldiğimizde kendi savaş uçağımızı, kendi tankımızı, kendi savaş gemimizi, kendi elektronik harp teknolojimizi kurmuş, kimseye hele hele namerde hiç muhtaç olmamış Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceğini inşa etmiş olacağız" diye konuştu.
"Halepçe neyse Halep odur"
Bu kudretli devletin, bu şefkatli milletin çevresindeki olaylara dönük olarak sergilediği ilkeli ahlaki tutumun onur duyması gereken bir husus olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bu hafta yine çok acılı yıldönümlerinin haftası. 16 Mart 1988'de Halepçe'de zalim Saddam, oradaki mazlum Kürt kardeşlerimizin üzerine kimyasal silah kullandı, binlercesini şehit etti, 5 bini aşkın. Yüzbinlercesi Anadolu'ya doğru yürüyüşe geçtiler. Anadolu ve biz, aziz milletimiz Kafkaslar'dan, Balkanlar'dan gelen kardeşlerimize nasıl kucak açmışsak hiç tereddüt etmeden...Yüzbinlerce Kürt kardeşimizi ağırladık. Onlara o zaman su veren, ekmek veren, elinden tutan bütün vatandaşlarımıza buradan bir kere daha minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Biz bu konuda açık bir tavır alırken bazıları ikircikli bir tutumla Saddam ile kurdukları irtibat üzerinden Saddam'ı meşrulaştırmaya çalıştılar ve kimyasal silah kullandığı için cezalandırılmayan Saddam 2 sene sonra Kuveyt'e girdi ve Irak'ın o zamandan bu zamana yaklaşık 30 yıldır acılar yaşamasına sebep oldu. Şimdi benzer bir durum Suriye'de. Halepçe'de yaşananlar Halep'te yaşanıyor. Arada sadece 'ç' harfi farkı var. Halepçe neyse Halep de odur. Halepçe'de öldürülen, şehit edilen Kürt kardeşlerimiz neyse Halep'te şehit edilen Arap, Türkmen kardeşlerimiz de odur. Biz hiçbir zaman ilkesiz davranmadık, hiçbir zaman sessiz kalmadık. Halepçe'den gelenlere kucak açtığımız gibi Halep'ten, Bayırbucak'tan, Hama'dan, Humus'tan, Kobani'den gelenlere de kucak açtık. Sormadık 'sen Türkçe mi konuşursun, Kürtçe mi konuşursun, Arapça mı konuşursun' diye. Sormadık 'sen hangi aşirettensin, hangi boydansın' diye. Sormadık 'sen Türkiye'yi sever misin, sevmez misin, nicesin' diye. Aldık ve bağrımıza bastık.
İşte bir taraftan kudretli, şefkatli bir devlet olmanın esası budur. Kudretli olacaksınız ki bağrınıza bastıklarınızı yine namerde muhtaç etmeyesiniz. Şefkatli olacaksınız ki birilerinin yaptığı gibi 'ölen bizdense şehittir, kutludur.' Yani HDP'nin sadece Kobani'ye dönük ilgisi ama diğerlerine hiçbir şekilde ölen Araplar'a, Türkmenler'e ilgi duymaması gibi ya da başka birilerinin yaptığı gibi, yani CHP'nin gidip o zalim Esed'in elini sıkması gibi biz herhangi bir mezhep veya etnisite ayrımı yapmadık. Allah şahittir ki Anadolu sınırlarına gelen, sınırlarımıza gelen kim olmuşsa aldık. Bir tek kişiyi düşüncesi, mezhebi, etnisitesi dolayısıyla dışarıda bırakmadık."
Filistin'de, 16 Mart 2003'te "kahraman bir Batılı kadın Rachel Corrie'nin şehit edildiğini, öldürüldüğünü, katledildiğini" ifade eden Davutoğlu, "Filistinliler'in haklarını korumak için İsrail'in zalimleri tarafından katledildi" dedi.
Suriye devrimi
Suriye devriminin 4. yıldönümü olduğunu kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti:
"15 Mart 2011'de Suriye halkı aynen bizim kendi halkımız için talep ettiğimiz, söz verdiğimiz, taahhüt ettiğimiz haklar için barışçıl bir şekilde ayağa kalktı, talep ettiler. Hiçbirisi o dönemde Mart 2011'de 'Esed gitsin' diye bile talepte bulunmadı. Sadece 'demokrasi' dedi, sadece 'saygı' dedi, sadece 'insanlık onuru' dedi ve herkesin eşit şartlarda katılacağı seçim talep etti.
Bu zalim Esed bizim bütün uyarılarımıza rağmen, o zaman kardeşçe tavsiyelerimize rağmen, 10 ay defalarca Şam'a gidip, 'aman ha bu topraklarda yeni bir kan dökülmesin, kendi halkına karşı ordunu harekete geçirme, ordusuyla halkını karşı karşıya getiren liderler ayakta duramaz, işte Saddam'ın hali' diye anlatmamıza rağmen, 10 ay anlatmamıza rağmen bu tavsiyeleri dinlemedi ve kendi halkının üzerine tankları sürdü, yetmedi korkusundan gidip savaşamadığı için Şam'dan attığı Scud füzeleriyle Halep'i vurmaya kalktı, yetmedi hava bombardımanlarıyla o güzelim Halep'i, güzelim Humus'u, Halid Bin Velid'in türbesini yerle bir etmeye kalktı, yetmedi kimyasal silah kullandı. Aynen Saddam.
Şimdi bazı aykırı sesler duyuyoruz. İnsanlık vicdanıyla çatışan, insanlık vicdanını isyan ettiren sesler duyuyoruz Batıdan, efendim Esed ile müzakere edilmeliymiş. Bugün bu katliamlardan sonra kırmızı çizgi diye çektiğiniz kimyasal silahların kullanımına rağmen hiçbir cezalandırma yöntemi kullanmadığınız Esed'in oturup elini sıkarsanız, o sıktığınız el tarih boyunca insanlık vicdanının hafızasından silinmeyecektir. Ha Hitler'in eli sıkılmış, ha Miloseviç'in eli sıkılmış, ha Radovan Karadzic'in eli sıkılmış, ha Saddam'ın eli sıkılmış, ha Esed'in eli sıkılmış. Nasıl Hitler Polonya'ya girdiğinde sessiz kalınması büyük bir zulmün önünü açmışsa, nasıl Saddam Halepçe'ye kimyasal silah kullandığında o zamanki Batılı liderler sesiz kalmışsa ve sonunda Körfez Savaşı arkasından, Amerikan müdahalesi arkasından mezhep savaşlarının o büyük acıları yaşanmışsa, bugün Esed'in elini sıkmayı düşünenler bundan sonra Ortadoğu'da olacak her türlü zulmün vebalini omuzlarında taşırlar. Evet bizim o kendi halkına zulmetmediği zaman onunla iyi ilişkilerimiz vardı. Kendi halkına zulmetmeyen kimseyle bizim derdimiz olmaz. Kimsenin içişlerine karışmayız, herkes kendi toprağında huzur içinde yaşasın isteriz, hiç kimsenin toprağında gözümüz yok. Bunu da 12 yıllık AK Parti iktidarlarının her aşamasında gösterdik. İlişkilerimiz iyi olurken de gösterdik. Ama biri zulüm yaparsa ama biri kendi halkının ve başka halkların üzerine tanklarla, toplarla, kimyasal silahlarla giderse işte o zaman 'dur' deriz. Gücümüz yettiğince 'dur' deriz. Yetmediği yerde sesimizi yükseltiriz ama hiçbir zaman zalimin yanında, aynı fotoğrafın içinde yer almadık, almayacağız."
ABD'nin Esed ile ilgili açıklamaları
ABD'nin Esed ile ilgili açıklamalarına değinen Davutoğlu, "Gerçi yalanladılar, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın ifadesini, John Kerry'nin iki gün önceki ifadesini. O yalanlamayı memnuniyetle karşılıyoruz. Ama buradan bütün Batı kamuoyuna Avrupa'ya ve Amerika'ya sesleniyorum, Avrupa'da demokrasi olduğunda, insan hakları söz konusu olduğunda bunu onların doğal hakkı olarak görüp, sonra Suriye halkı, Mısır halkı demokrasi isteğinde 'siz hele bekleyin, Müslümanlar'ın demokrasi ve özgürlükle yaşaması onların hakkı değildir' deyip, Suriye rejimiyle ya da Mısır'daki dikta rejimiyle işbirliğine kalkarsanız dünyada hiçbir samimiliğiniz kalmaz. Bizim ise ilkemiz açıktır, sözümüz bellidir, alnımız ak ve açıktır" diye konuştu.
Dışarıdakilerin zilletinin mazur görülemeyeceğini ama en azından anlaşılabileceğini ifade eden Davutoğlu, " Washington'da, Brüksel'de, Berlin'de oturup da Suriye halkının acılarına kayıtsız kalmak birileri için anlaşılabilir bir durumdur ama Ankara'da, İstanbul'da, Hatay'ta, Gaziantep'te, Şanlıurfa'da oturup da Suriye halkının acılarına kayıtsız kalanları tarih affetmez" dedi.
"Suriye halkı kıskaca alınıyor"
Davutoğlu, Cuma günü Suriye Ulusal Koalisyonu yöneticileriyle biraraya geldiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Hem Suriye devriminin yıldönümü vesilesiyle hem de Şah Fırat operasyonu sonrasında kendilerine bildirimde bulunmamız üzerine 'Suriye topraklarında Süleyman Şah bizim de emanetimizdir' diye seslerini yükseltmeleri ve 'inşallah Suriye özgürlüğüne kavuştuğunda nerede isterse Süleyman Şah'ı orada bağrımıza basarız' demeleri dolayısıyla kendilerine teşekkür ettim. Evet içinde Araplar'ın, Türkmenler'in, Kürtler'in, Sünniler'in, Nusayriler'in, Hrıstiyanlar'ın olduğu Suriye Ulusal Koalisyonu bundan 4 yıl önce ayağa kalkan Humuslu, Hamalı, Lazkiyeli, Halepli gençlerin bugünkü temsilcileridir. Biz onlara elimizden geldiği ölçüde yardım edeceğiz. Esed rejiminin zulmü karşısında onları güçlü kılmamız Suriye halkının bir kıskaca alınmasını engelleyecektir. Bugün Suriye halkı kıskaca alınıyor. Bir tarafta Esed rejimi, diğer tarafta DAEŞ terörü. İnsanlık dışı bir rejimle, insanlık dışı bir terör örgütünün arasında Suriye halkı kıskaca alınmaya çalışılıyor. Yine bir Batı ülkesinin Başbakanı 'bizden giden gençler eğer Hollanda'ya dönmelerindense Suriye topraklarında ölüp, kalmalarını isteriz' diyor. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil, gençlerinize sahip çıkın.
Hepimiz gelecek nesle sahip çıkmakla yükümlüyüz. DAEŞ terör örgütü karşısında da açık ve net bir tutum sergiledik, Esed rejimi karşısında da. Yol nedir? Yol şudur, tarihte hep Anadolu ile içiçe yaşamış, bizimle birlikte kaderini paylaşmış Suriye halkı aslında tarih boyunca hiçbir zaman aşırılığa meyletmemiştir. Suriye tarihinde aşırı akımların etkisini görmezsiniz. Halep aynen Şanlıurfa gibi İbrahime geleneğinin sürdüğü, her kültürün içiçe yaşadığı mübarek bir şehirdi. Tarih, şartlar bizi onlardan ayırdı. Ama bizim Şanlıurfa'ya Gaziantep'e duyduğumuz muhabbeti Halep'e duymamızı kimse engelleyemez. Çünkü gitsinler Çanakkale şehitlerine baksınlar, Halepliler'i saysınlar ve ondan sonra gelip Esed'in elini sıksınlar. Bakü şehitliğine gitsinler, Halepliler'i görsünler, Kudüslüler'i görsünler. Bütün batılıların liderlerinin Avrupalı liderlerin, Amerikalı liderlerinin, kamuoyu önderlerinin Rachel Corrie'nin kahramanlık hikayesinden ders almalarını bekliyoruz. Tek başına bir kadın insanlık vicdanı adına İsrail'in tanklarının karşısında dimdik durdu, öldürüldü ama hakkı ayakta tuttu. Biz ölüm yıldönümünde ona da, ailesine de şükranlarımıza buradan ifade ediyoruz. Böyle bir evlat yetişdirdikleri için. Bizim için insanlık vicdanı sözkonusu olduğunda ırk ayrımı, din ayrımı yoktur. İşte Filistin'de bu hakkı, hukuku savunan Batılı, Amerikalı bir genç hanım, aynı zamanda kadınlar günü kutladığımız bugünlerde, dünya kadınlarına da bir mesaj vermiş oldu. Biz Türkiye'yi, Çanakkale Savaşı'ndan İstiklal Marşı'nın yazıldığı dönemlere giden süreçte yaşanan acılardan aldığımız dersle, kudretli bir şekilde yeniden inşa ederken, Türkiye'de adaleti nasıl savunmuşsak, dünyanın her yerinde de adaleti savunmaya devam edeceğiz. Bu konuda da hiçbir tereddüt göstermeyeceğiz."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › AK Parti TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?