Başbakan Erdoğan: Yahu Darbenin Demokratik Olanı Olur Mu? - Son Dakika
Son Dakika Logo
Politika

Başbakan Erdoğan: Yahu Darbenin Demokratik Olanı Olur Mu?

Başbakan Erdoğan: Yahu Darbenin Demokratik Olanı Olur Mu?
25.08.2013 16:38

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır'daki darbeyi dünyaya sempatik gösterebilmek için çeşitli çalışmalar yapıldığını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır'daki darbeyi dünyaya sempatik gösterebilmek için çeşitli çalışmalar yapıldığını söyledi. Erdoğan, "Başta medya olmak üzere çeşitli platformlarda 'demokratik darbe, devrimci darbe, sandıksız demokrasi' gibi gerçekten ucube, gerçekten akıl ve mantığın kabul edemeyeceği kavramlar üretilmiştir. Yahu darbenin demokratik olanı olur mu? Darbe darbedir. Bunun başka türlü izahı olamaz. Buna kılıf uyduruyorlar ya? 'Ben dedim oldu' mantığı. Bu da diktatoryal bir yaklaşımdır" dedi.

Başbakan Erdoğan, Rize'deki İsmail Kahraman Kültür Merkezi'nde düzenlenen Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Geliştirme Vakfı Meclis Toplantısı'na katıldı. Toplantıya gelişinde Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Rektör Vekili Prof. Dr. Hüseyin Karaman, Üniversite Mütevelli Heyet Başkanı İsmail Kahraman tarafından karşılanan Başbakan Erdoğan, "2006 yılında kurulan üniversitemiz, 3 enstitü, 11 fakülte, 7 yüksekokul, 7 meslek yüksekokulu, 8 araştırma ve uygulama merkezi ve rektörlüğe bağlı 6 bölüm olmak üzere 42 akademik birime sahip oluyor. Hiç kuşkusuz, 2006 yılında kurulduğu güne nazaran çok çok ileri bir noktadayız" dedi. Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim artık eğitimin fiziki altyapısından, eğitimin muhtevasına, içeriğine, daha fazla yoğunlaşmamız, bu anlamda daha fazla gayret göstermemiz kaçınılmaz noktaya geldi. Ekonominin ihtiyaç duyduğu elemanları yetiştirmek için muhteviyata eğilmemiz gerekiyor. Sanayinin, ticaretin, uluslararası ilişkilerin, uluslararası ekonominin ihtiyaç duyduğu bir eğitim muhteviyatını her kademede, her zaman için daha yoğun, daha planlı şekilde devreye almamız gerekiyor. Dünyayı takip edebilen gençlerin yetişmesine daha fazla eğilmemiz, yoğunlaşmamız gerekiyor. Özellikle demokrasi ve demokratikleşme konusunda eğitimin hayati öneme haiz olduğunu burada vurgulamak durumundayız. İlkokulun, hatta ana okulunun daha ilk gününden daha ilk dersinden üniversite son gününe, son dersine kadar bizim çocuklarımıza gençlerimize demokratik kültürü, hoşgörüyü, birbirinin yaşam tarzına saygıyı, birbirinin hayat hakkına saygıyı anlatmamız gerekiyor."

İLİM ADAMI 'FERMAN BUYURDUNUZ EFENDİM' DEMEMELİ

Başbakan Erdoğan, son günlerde dünyada yaşanan olayları değerlendirirken de şunları söyledi:

"İlim adamı, ilim namusundan, fikir namusundan, bedeli ne olursa olsun taviz vermeyen insandır. Çok açık ve net söylüyorum. Ben bir siyasetçiyim. Eğer biz bile ilme ters bir şeyi istiyorsak, ilim adamının şunu söylemesi en önemli görevidir. 'Öyle değil böyledir' demesi lazım. El pençe divan durup, 'ferman buyurdunuz efendim' dememesi lazım. Şu anda dünyada bunu yaşıyoruz. Ülkemizde de bunlar yaşandı. Bunları aşmalıyız. Bunları aştığımız zaman üniversitelerimiz güçlüdür. Aşamazsak üniversitelerimiz gariptir, fakirdir. Mısırdaki hadiselerde bunu tekrar yaşadık. Mısır'daki hadiselerde dünyanın en ünlü üniversitelerinden Ezher şeyhini, orada darbecilerin ve darbenin yanında gördüğüm zaman hüsrana uğradım. Böyle bir şey olamaz. Sen nasıl Ezher'in şeyhi olup da, Ezher ulemasının başı olup da, darbeye alkış ve çanak tutarsın? Bu alkışlanabilir mi, buna evet denilebilir mi? Orada işte ilim bitmiştir. İlim derken o ilim adamı bitmiştir. Çünkü ilim ona müsaade etmez. Ama o ilim adamı kisvesiyle sadece o günlük, o aylık, o yıllık belki kendini o darbecilere karşı kurtarır ama tarih bunları lanetler. Geçmişte bizde olanları da şimdi lanetledikleri gibi. Demokrasinin beşiği olan, demokrasiyi çok ağır zayiat ve savaşların ardından tesis eden Batı, Mısır olayıyla birlikte kendisiyle çelişmeye başlamıştır. Askeri darbe yaşanmış 6 binden fazla masum insan yaralı ve hayatını kaybetmiş, on binlercesi sürekli olarak siyasi mahkumiyetler ile darbelerle yara alıyor, ama Batı buna hala dur diyemiyor."

'YAHU DARBENİN DEMOKRATİK OLANI OLUR MU?'

Mısır'daki darbeyi dünyaya sempatik gösterebilmek için başta medya olmak üzere çeşitli platformlarda 'demokratik darbe, devrimci darbe, sandıksız demokrasi' gibi gerçekten ucube, gerçekten akıl ve mantığın kabul edemeyeceği kavramlar üretildiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yahu darbenin demokratik olanı olur mu? Darbe darbedir. Bunun başka türlü izahı olamaz. Buna kılıf uyduruyorlar ya? 'Ben dedim oldu' mantığı. Bu da diktatoryal bir yaklaşımdır. Kendisini insanı ve vicdani değerlerden soyutlamış olsa da, bilim buna karşı çıkmalıdır. Mısır'a karşı sergilenen tavır sadece akla ve mantığa değil, bilime ve ilime kesinlikle aykırıdır. Mısır'daki olaylar karşısında susmak çok ağır bir vebalin altına girmektir. Özellikle bilim insanlarının, özellikle üniversitelerin bu hadiseleri karşısında daha gür sesler çıkarmasını beklerdik. Ama bu olmamıştır. Zira bugün susulursa yarın konuşmaya ve yarın itiraz etmeye kimsenin hakkı olamaz. Bugün darbeye darbe diyemeyenin, yarın bu hastalık tüm vücuda sirayet ettiğinde darbeye darbe demesi hiçbir anlam ve ağırlık ifade edemez."

GALİLEO CESARET GÖSTERMESEYDİ

Demokrasinin de bilim gibi olduğuna dikkat çeken Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yüzyılların, hatta bin yılların birikiminin neticesidir. Binlerce yıllık birikime ve gerçeğe sırt çevirmek, belki yüzlerce yıl sürecek bir hatanın temelini atmak olabilir. Eğer Galileo, ölüm tehdidine, baskıya, işkenceye rağmen 'dünya dönüyor' deme cesaretini göstermesiydi, inanın bilim belki de bugünkü seviyesine ulaşamayacak ve dünyayı hala bir tepsi gibi gösterecekti. veya daha yavaş yol alacaktı. Aynı şekilde bugün binlerce yıllık demokrasi birikimine ve mücadelesine rağmen, Mısır'daki müdahale bir darbedir diyemeyen, geçmişten ziyade geleceğe ihanet eder."

'MURSİ'YE 1 YIL TAHAMMÜL EDEMEDİLER'

Darbelerin hiçbir meşru, haklı, makul gerekçesi olamayacağını da vurgulayan Erdoğan şöyle konuştu:

Şu anda hem Türkiye'de hem dünyada 'Mursi de hata yaptı' diyerek vicdanlarını rahatlatmaya çalışanlar var. 70 yıl otokratik rejimle yönetiyorsunuz bir ülkeyi. İkinci bir siyasi parti yok. 70 yıl zulüm, dayatma, ölümler var. 70 yıl üzerine halkın iradesi sandığa tecelli ediyor. Yüzde 52 ile Mursi'yi getiriyor. Mursi'ye bir yıl dahi tahammül edemiyorlar. Araştırıyoruz, bakıyoruz, önümüze 3 Şubat'ta 2011'de İsrail'deki bir panel geliyor. İsrail'in bayan bakanı Livni, onun yanında Fransa'dan sözde bir entelektüel konuşma yapıyor. 'Orada Müslüman kardeşlerin kazanmasını düşünmek bile istemiyorum' diyor. Moderatör, 'kazanırsa ne olacak?' diyor. O da 'iktidar gücünü eline alamaz' diyor. Moderatör, 'Yani Filistin'deki, Cezayir'deki gibi mi olur?' diyor. O da 'evet' diyor. Bakın, bir yıl üzerine bu yönetim hangi müdahaleyle nasıl görevden el çektiriliyor. Halkın iradesi, 'Ben oyumun namusunu istiyorum ve bu namusa sahibim' diyor. Eğer 17 yaşındaki Esma meydana çıkıyorsa, o da babasının izinde onun için oraya çıkıyor. Adeviye'ye, Rabia'ya, İskenderiye'ye, Mansuriye'ye çıkanlar onun için çıkıyor. Binlerce insan şehit olduysa, sadece oylarının namusu için şehit oldular. Tankların karşısına ellerini açarak çıkıyorlar. Elinde silah yok, molotof kokteyli yok, hiçbir şey yok. Ama karşıdan top atışı ve şehit oluyor. Sevgili kardeşlerim buna 'darbe' denmeyecek de neye darbe denilecek?"

'GETİREN GÖTÜRÜR'

Ben Mısır ordusunun tüm mensuplarına seslendim. 'Siz kimi öldürdüğünüzü biliyor musunuz? Mısır'ı işgal edenlere karşı mı tankları yürüttünüz, yoksa senin Müslüman kardeşinin oylarıyla iktidara gelenleri tankla topla indirenlerle mi berabersin?' Bunu lütfen başını iki elinin arasına alıp düşün. Mursi hata yaptıysa 3 sene sonra seçim var. O seçimde onları işbaşına getirenler, getirdikleri gibi götürürler. 3 yıl daha tahammül et. 70 yıl tahammül ettiler. Getiren götürür. Memnunsa devam eder. Niye sabredemiyorsunuz? Dert başka. Çünkü alıştıkları bir yolsuzluklar silsilesi var. Biz Türkiye'de biri beşe katladıysak, bu dönemde evvel Allah geçmiş dönemlerle mukayese edilemeyecek şekilde yolsuzlukların bağlantılarını kestik. Hala yok mu? Evet var. Ama onları da aşacağız. Kayıt dışı ekonomi hala var, onları da aşacağız. Onları aştıkça daha güçlü olacağız. Onun için bizim önümüz açık. 'Mursi de hata yaptı' demek darbeye destek çıkmak ve meşrulaştırmaktır. Ortada 3 bini aşkın ölü ve bir katliam varken, demokrasi cinayeti varken, Mursi'yi gündeme getirmek darbecilerin sırtını sıvazlamaktır. Demokratik bir rejimde seçimle gelmiş olan hangi hatayı yaparsa yapsın, bedelini ödeyeceği yer yine seçimdir ve sandıktır."

BİRİSİ KALKACAK BANA 'DİKTATÖR' DİYECEK'

Başbakan Erdoğan, Mısır'daki darbeyi ilkeleri adına da çok sert şekilde eleştirdiklerini vurgulayarak şöyle devam etti:

"Türkiye'de de aynısı yaşanmıştır. 'Menderes de hata yaptı dediler'. 27 Mayıs darbesi meşrulaştırılmak istenmiştir. 'Siyasetçiler de hatalıydı' denilmiştir, 12 Eylül de meşrulaştırılmaya çalışıldı. 'Merhum Erbakan da hatalıydı' dediler, 28 Şubat'ı meşrulaştırmaya çalıştılar. Menderes'i ve arkadaşlarını ipe götürdüler, idam ettiler. Ona da diktatör dediler. Şimdi aynı şeyi şahsıma söylüyorlar. Ben diktatör olacağım ve birisi bana kalkacak 'diktatör' diyecek. Onun vay haline. Diktatörlüğün mizacında, karakterinde bu tür şeylere tahammül yoktur, anında götürürler. Görmek isteyenler Suriye'ye gitsin. 100 bini aşkın kişi öldürüldü. Diktatör bu. Aynı şey şu anda Mısır, dünyanın değişik yerlerinde."

'SEVSİNLER SİZİ'

Erdoğan, Türkiye'deki eleştirilere de vurgu yaparak şunları söyledi:

"Burada benim polisim kalkıyor su sıkıyor, biber gazı sıkıyor, şiddet oluyor. Molotof kokteyliyle kamunun bütün araç gereçleri yakılıyor, dükkanlar yakılıp, yıkılıyor, bunlar diktatörce şiddete başvuranlar olarak değerlendirilmiyor. Neymiş, özgürlük mücadelesiymiş bunlar. Sevsinler sizi. Bunların neresi özgürlükçü. Özgürlük mücadelesi verenler fikren verir, düşünceyle verir, demokratik yollarla sandıkta verir. Sandıkta kazanamayacaklarını bilenler, görenler, anlayanlar dağda silahla, meydanlarda molotof kokteyliyle yürüyorlar, yine silah ile yürüyorlar. Bizim üniversitelerimizin çatısı altında asla bunlara müsaade edilmemelidir. Burada herkes elinde bilgisayarıyla, kitabıyla dolaşılmalı, bu tür bir şey olduğu zaman da yönetim bunlara anında müdahale etmelidir. Elindeki yetkiyi, salahiyeti en iyi şekilde kullanmalıdır. Hiç taviz verilmeden, bütün disiplin mekanizmalarını işletmelidir. Çünkü bunlar meydanı boş buldukları zaman bakıyorsunuz üniversiteleri aynı şekilde terörize etmeye çalışıyorlar. Üniversitelerimiz terör alanı değildir. Orada bilgi ve ilim vardır. Oradaki insanlar bu toplumun örnekleridir, örnek olmaya mecburdur."

'500 YIL SONRA GURUR DUYMALILAR"

Caniye cani, katile katil, darbeciye darbeci diyemeyenlerin, mazlumu eleştirerek kendilerini rahatlatmaya çalıştıklarını belirten Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:

"Biz cesur olmak zorundayız. Korkmadan, çekinmeden hakkı söylemek zorundayız. Biz nasıl Osmanlı ve Selçuklunun kudretli ve adil idarecileri ile gurur duyuyorsak, bundan 50 yıl, 500 yıl sonra da Türkiye'nin çocukları bugünün idarecileriyle gurur duymalıdır. Onlara bu mirası bırakmak bizim boynumuzun borcudur. Üniversitelerimizin de böyle bir mirası gelecek nesillere devretmesi en büyük arzumuzdur. Dünün üniversiteleri baskılarla, yasaklarla, ikna odalarıyla anılıyor. Ama yarının üniversiteleri, bilimle, demokrasiyle, insani ve vicdani değerleri yüceltmesiyle anılsın istiyoruz. İkna odalarını kuranlar bugün Ankara da yol kesiyorlar. Neye sığınarak; dokunulmazlıklarına sığınarak. Bizler yol kesenler familyası içinde yer almadık almayacağız. Sorumluluğumuz çok büyük. İşimiz ve işiniz zor."

'RTEÜ CAZİME MERKEZİ OLACAK'

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'ni gerek fiziki mekanları ile gerek öğretim kadrosu ile çok daha güçlü hale getirerek cazibe merkezi yapmak istediklerini vurgulayan Erdoğan şöyle dedi:

"20 bine yakın öğrencisi ile bu üniversite fiziki mekanları da geliştirildiğinde, cazibe merkezi olarak öğrencilerin sadece seçerken tercih ettiği değil, akademisyenlerimizin de hizmet vermek için geldiği üniversitelerden bir tanesi olacak. Yurt dışındaki akademisyenleri de buraya getirmek için adımlar atacağız. Rize arazi olarak belli şeylere el vermiyor ama, el verdiği kadarıyla gerekli kamulaştırmalara gitmek suretiyle üniversitemizin mekanını geliştirmek, çok daha ideal bir hizmeti, lojman sıkıntılarını da gidermek suretiyle bilim dünyasına katkıda bulunacaktır."

Konuşmasının ardından Başbakan Erdoğan'a, Üniversite Mütevelli Heyet Başkanı İsmail Kahraman tarafından plaket verildi.

KONVOYDA KAZA

Başbakan Erdoğan'ın konvoyu Güneysu Merkez Mahallesi'nden İsmail Kahraman Kültür Merkezi'ne giderken maddi hasarlı trafik kazası yaşandı. Konvoyda çevik kuvvet polislerini taşıyan minibüs, Rize merkezdeki kavşaktan dönüş yaparken, içinde TOKİ yetkililerinin bulunduğu bir otomobile arkadan çarptı. Kaza sırasında polis minibüsü kaldırıma çıkarken, olayda yaralanan olmadı. - Rize

Kaynak: DHA

Son Dakika Politika Başbakan Erdoğan: Yahu Darbenin Demokratik Olanı Olur Mu? - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement