Daha fazla organını kaybetmemek için ameliyat masasına yattı
ANTALYA'da, diyabet hastası Münevver Eceler (57), hastalığı nedeniyle böbreklerini kaybedince, daha fazla organını kaybetmemek için ameliyat masasına yattı. 10 yıl boyunca günde dört kez yüksek dozda insülin kullanan Eceler'in ameliyat sonrası hem şekeri düştü, hem de 5 kilo verdi. Eceler, duygularını "Üzerimdeki ağırlık gitti" diyerek aktardı.
Antalya'da oturan emekli Münevver Eceler, 10 yıl önce, tip 2 diyabet tanısı konulduktan sonra sürekli ilaç kullanmaya başladığını söyledi. Son yıllarda günde dört kez yüksek dozda insülin kullanan Eceler, kendini sürekli yorgun ve hasta hissettiğini belirterek, "Bu sürede kilo aldım. Üzerimde sanki dünyanın yükü gibi ağırlık vardı. Bu durumdan çok yorulmuştum" dedi. Diyabet yüzünden böbreklerini kaybeden ve haftada 3 gün diyalize girmeye başlayan Eceler, "Diyabetten kurtulmak için başvurduğum doktorlar böbreklerimi kaybettiğim için beni ameliyat etmek istemedi. Bu şekilde hayatımı devam ettirmek zorunda olduğumu söylediler. Ama ben umudumu kaybetmedim" diye konuştu.
'ÜZERİMDEN AĞIRLIK GİTTİ'OFM Antalya Hastanesi'nden Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Burhan Mayir'e başvurduğunda olumlu yanıt alınca çok sevindiğini belirten Eceler, gerekli tahlil ve tetkiklerin ardından bir hafta önce ameliyat olduğunu söyledi. Ameliyata girerken 106 kilo olduğunu vurgulayan Eceler, şu anda 101 kilo olduğunu söyledi. Doç. Dr. Mayir'e teşekkür ettiğini söyleyen Eceler, "Artık şekerim 90'ın üzerine çıkmıyor. Hiç ilaç kullanmıyorum. Sağlığıma kavuştum. Üzerimdeki ağırlık gitti. Bir haftada 5 kilo verdim" diye konuştu.
'AMELİYATLA SİNDİRİM SİSTEMİNİN ÇALIŞMA ŞEKLİ DEĞİŞTİRİLİYOR'Diyabet ameliyatıyla ilgili bilgi veren Doç. Dr. Burhan Mayir, bu ameliyatta mideyle bağırsak arasına yeni bir yol yapıldığını söyledi. Bağırsak ve midenin belli ölçülerde birbirine dikilerek midenin küçültüldüğünü anlatan Doç. Dr. Mayir, "Ameliyatta bağırsağın belli kısmını devre dışı bırakıyoruz. Sindirim sisteminin çalışma şeklini değiştiriyoruz. Mideyle bağırsak arasında yaptığımız yeni yol sayesinde yemekler bağırsağın son kısmına daha hızlı şekilde gidiyor. Böyle olunca bağırsağın son kısmındaki bazı hormonlar daha fazla salgılanıyor. Bu aktif hormonlar, hastanın pankreasından daha fazla insülin salgılanmasını sağlıyor. Sonuç olarak insülin arttıkça şeker hastalığı da çözülmüş oluyor" diye konuştu.Doç. Dr. Mayir, ameliyat için gereken kriterleri ise "Tip- 1 diyabette bu ameliyat uygun değil. Tip- 2 diyabeti olan hastalara yapabiliyoruz. Tabi bu ameliyatı yapabilmek için hastanın pankreasının çalışıyor olması da lazım" dedi.
'DAHA FAZLA ORGANIMI KAYBETMEK İSTEMİYORUM' DEDİDiyabet ameliyatı yaptıkları Münevver Eceler'in kendilerine başvurduğunda yüksek dozda insülin kullanan bir diyabet hastası olduğunu belirten Doç. Dr. Mayir, "Diyabete bağlı olarak böbreklerini de kaybetmişti, diyalize giriyordu. Bize geldiğinde 'Bu hastalık yüzünden böbreklerimi kaybettim, daha fazla organımı, gözümü, kalbimi de kaybetmek istemiyorum' dedi. Bir hafta önce ameliyatını başarıyla gerçekleştirdik. Şu an kan şekeri normal. İnsülin veya herhangi bir ilaç tedavisi almıyor" diye konuştu.
DİYABET ARTIK KADER OLMAKTAN ÇIKIYORDiyabetin sinsi ilerleyen zor bir hastalık olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Mayir, "Hastalar ilaç tedavisine rağmen düzelemeyebiliyor. Bu hastalar tedavisiz gibi görülebiliyor, ama günümüzde bu ameliyatlarla değişebiliyor. Yani diyabet kader olmaktan çıkıyor, tedavisi mümkün hale gelebiliyor" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Hasta Münevver Eceler'in hastanede odasında görüntü-Doç. Dr. Burhan Mayir ile hastanın diyaloğu-Münevver Eceler ile röp-Doç. Dr. Burhan Mayir ile röp-Doç. Dr. Burhan Mayir'in ameliyattan görüntüsü-Detay görüntüler
Haber: Selma KUNAR- KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA,
==================================
Evinde beslediği kuzuyu yanından ayırmıyor
SAMSUN'da oturan Bayram (58) ve Hanife (43) Yurt, çifti 'Kibrit' ismini verdikleri 2 aylık kuzularına çocukları gibi bakıyor. Kuzunun altını bezleyen, ayaklarını yıkayıp, özel parfümünü sıkan çift biberon ile süt içirerek besliyor. Bayram Yurt yanından ayırmadığı kuzusu ile son olarak Samsunspor-İnegölspor maçını tribünden izledi.
Çarşamba ilçesinde oturan işçi emeklisi 6 çocuk babası Bayram ile ev hanımı eşi Hanife Yurt, 8 yıldır evlerinde kuzu besliyor. Çift, her yıl 1 aylıkken aldıkları kuzuları 1 yaşına kadar evlerinde özenle bakıyor. Son aldıkları 2 aylık kuzularına 'Kibrit' adını veren çift, kuzuyu yıkıyor, özel parfümünü sıkıyor, bisküvi ilaveli sütle biberonla besliyor. Çift, birlikte sabah ve akşam spor yapmak için yürüyüşe de çıkıyor. Bayram Yurt yanından ayırmadığı kuzusu ile son olarak Samsunspor-İnegölspor maçını tribünden izledi.
'8 YILDIR EVDE BESLİYORUZ'Kuzusunu gittiği her yere götürmek için arabasının bagaj kısmına özel bir yer yaptırdığını anlatan Bayram Yurt, "8 yıldır kuzu besliyorum. 1 aylıkken alırım ardından 6 aylık yada 1 yaşına kadar beslerim. Sonrasında ağabeyime veriyorum. Bir sonraki yıl başka bir kuzu alıp yine evimde bakarım. Bu yılda 'Kibrit' ismini verdiğim kuzuma bakıyorum. Onu besleyip büyütüyoruz. Altını bezleyip evimizde bizimle birlikte yaşıyor. Ben nere gitsem o da peşimden gelir. Benim yanımdan hiç ayrılmaz" dedi.
'HAYVAN SEVMEYEN İNSAN SEVEMEZ'Kuzusunu son olarak Samsunspor'un maçına bile götürdüğünü söyleyen Yurt, "Tribünde maçı izledik ama 31'inci dakikada bir görevli gelip bizi dışarı çıkardı. Ben yine maç izlemeye kuzumla birlikte gideceğim. Onun kimseye hiç bir zararı yok. Ben kuzuları çok seviyorum. Hayvan sevmeyen insan sevemez. Çocuklarım kadar onunla ilgileniyorum. Gözümüz gibi bakıyoruz. Beslediğim bu kuzuyu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan kabul ederse kendisine hediye etmek istiyorum" diye konuştu.
'BİBERONLA BESLİYORUZ'Hanife Yurt ise eşinin hayvanları çok sevdiğini belirterek "Eşim her yıl bir kuzu alıp besler. Evimizde kuzuya bakıyoruz. Tabi evde bakmak zor oluyor ama artık alıştık. Onu özel olarak temizliyoruz, biberonla besliyoruz. Bende eşimde çok seviyoruz" diye konuştu.
Görüntü Dökümü: -----------------------Bayram ve Hanife Yurt ile kuzudan detaylar-Yürüyüş yapmaları-Aracın bagajında kuzunun özel yerde bulunması-Kuzuya biberonla süt verilmesi-Kuzunnu ayaklarının silinmesi-Kuzunun bezlenmesi-Detaylar-Röportajlar-Muhabir anonsu
Haber-Kamera: Yaprak KOÇER-Hüseyin KALAY/ÇARŞAMBA(Samsun), ==================================
'Çocuğunuza seslendiğinizde kulağını size doğru çeviriyorsa dikkat' ANTALYA'da Opr. Dr. Oğuz Yılmaz, çocuklarda dil ve mental gelişimin olumsuz etkilenmemesi için işitme kaybında erken teşhisin önemli olduğunu belirtti. Yılmaz, "Çocuklar, televizyonun sesini yakınına gidip dinliyorsa, seslendiğinizde sizden tarafa olmasına rağmen kulağını değiştiriyorsa, ismini çağırdığınızda yüzüne konuştuğunuz zaman tepki veriyor ama arkasından seslendiğinizde tepki vermiyorsa, mutlaka kulak burun boğaz doktoruna götürülmeli" dedi.
Memorial Antalya Hastanesi Kulak Burun Hastalıkları Opr. Dr. Oğuz Yılmaz, 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü'nde kulak sağlığına dikkati çekmek amacıyla açıklama yaptı. Yenidoğan ve çocuklarda işitmenin önemine dikkat çeken Opr. Dr. Yılmaz, "Özellikle yeni doğanlarda işitme çok önemli bir faktör. Çocuklar eğer duymazlarsa ileride dil gelişimleri, mental gelişimleri de azalır. Eğitimleri geri kalmaya başlar. Bu nedenle özellikle yenidoğan ve çocuklarda işitme azlığı veya eksikliğinde erken teşhis konması çok önemli. Yeni doğanlara, doğduktan sonra mutlaka tarama testi yapıyoruz. Çocuk iki kulaktan da işitmeden geçemezse ilk 6 ay içinde mutlaka bir işitme cihazı takılması gerekebilir. Çünkü dil gelişimi ilk altı ay içinde başlar. Özellikle ilk 4 yıl duymanın mutlaka iyi bir şekilde sağlanmasını isteriz" diye konuştu.
İŞİTME KAYBININ ÇOCUKLUKTA TESPİTİ ÖNEMLİÇocuklara 4 yaşına kadar mutlaka işitme testi yaptırılıp, işitmede azlık fark edilirse tedavisinin yapılması gerektiğini vurgulayan Opr. Dr. Yılmaz, ailelerin de çocuklarında işitme eksikliği olduğunu anlayabileceğini söyledi. Opr. Dr. Yılmaz, çocuklarında işitme azlığından şüphelenen ailelere şu tavsiyede bulundu: "İşitme azığını anlamanın en önemli yolu çocuğun verdiği tepkilere bakmak. Örneğin; televizyonun sesini siz duyduğunuz halde çocuk yakınına gidip dinliyorsa, seslendiğinizde sizden tarafa olmasına rağmen kulağını değiştiriyorsa, sağ kulağını sürekli size doğru tutuyorsa sol kulağında işitme azlığı olabilir. İsmini çağırdınız halde size tepki vermiyor, yüzüne konuştuğunuz zaman tepki veriyor ama arkasından seslendiğinizde tepki vermiyorsa mutlaka kulak burun boğaz doktoruna götürülmesi lazım. Öncelikle muayenesinin yapılması gerekir. Çünkü kulağındaki kirden, orta kulak enfeksiyonunda ya da kulak zarındaki delikten de kaynaklanıyor olabilir. Bunların çözümü var ama genetik işitme kaybı varsa bunu testle tespit edebiliyoruz. Eğer test sonuçlarında işitme kaybı saptanırsa işitme cihazı kullanması gerekir. İşitme cihazlarında belli bir süre çocuğa eğitim veriyoruz ve normal yaşamlarına dönebiliyorlar. Yani normal bir çocuk gibi yaşamını idame ettirebiliyor. Bu nedenle işitme kaybının çocukluk çağında tespit edilmesi çok önemli."
İşitme kaybını çocuklar ve yetişkinler için ikiye ayırmak gerektiğine değinen Opr. Dr. Yılmaz, yetişkinlerin sabah kalktığında ya da aniden duymama durumuyla karşılaşabileceğini söyledi. Böyle bir durumda hastada dış kulak yolunda kir, enfeksiyon, kulak zarında delik, orta kulak enfeksiyonunun tedavisinin gerçekleştirilebileceğini anlatan Yılmaz, hastanın 3 gün içinde mutlaka kulak, burun, boğaz doktoruna gitmesi gerektiğini belirtti. İç kulak kaynaklı işitme azlığının ilk 3 gün içinde tedavisinin başarılı olma ihtimalinin yükseldiğini vurgulayan Yılmaz, "Testlerde işitme kaybını belirlersek hap tedavisini veya farklı tedaviler uyguluyoruz. İlk 3 gün içinde gelen hastalarda başarı oranı yüzde 80'e kadar yükseliyor. Yetişkinlerde orta kulak kaynaklı işitme kaybında veya kulak zarı deliğinden kaynaklı işitme kaybında da tedavide başarılı sonuçlar alınıyor."Yaşa bağlı işitme kaybının genetik olduğunu aktaran Opr. Dr. Yılmaz, ilerleyen yaşlardaki duymama sorununun işitme cihazıyla giderildiğini söyledi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Hastane içerisinden detay görüntüOp. Dr. Oguz Yılmaz ile röpHaber: Tolga YILDIRIM- Kamera: Emrah GÜL/ANTALYA,
=====================================
Ölen Azerbaycanlı savcının babasından 'zehirlendi' iddiası AZERBAYCAN'da savcı Emin Hüseynov (29), 18 Ağustos 2017'de Antalya'da otelde tatil yaparken, spor salonunda hayatını kaybetti. Hüseynov'un babası Beybala Hüseynov, oğlunun zehirlenerek öldürüldüğü iddiasıyla Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Azerbaycan'da savcı olan Emin Hüseynov, eşi E.H. ile birlikte 2017 yılının Ağustos ayında Antalya'ya tatile geldi. Lara turizm bölgesinde 5 yıldızlı otele yerleşen Hüseynov, 18 Ağustos günü öğle saatlerinde otelin spor salonunda spor yaparken bir anda fenalaşarak yere yığıldı. Spor salonundakilerin durumu bildirmesiyle gelen sağlık ekipleri tarafından özel hastaneye götürülen Hüseynov, ardından Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edildi. Hüseynov, burada hayatını kaybetti.
ANTALYA VE BAKÜ'DE SUÇ DUYURUSUOğlunun zehirlenerek öldürüldüğünü öne süren Beybala Hüseynov, hastanede Emin'e otopsi yapılmadığını, emniyet ve adli birimlere haber verilmeden cenazesinin Azerbaycan'a gönderildiğini öne sürdü. Beybala Hüseynov, oğlunun zehirlendiğinden şüphelendiğini belirtti.
Avukatı Elchin Mammad aracılığıyla hem Antalya'da, hem Azerbaycan'da adli makamlara başvurduklarını belirten Hüseynov, oğlunun kaldırıldığı hastanede kanında bulunan prokalsitonin düzeyinin yüksekliğinin, zehirlenmeyle oluştuğunu öğrendiğini söyledi. Beybala, uzman kişilerden rapor aldığını, bu raporlarda oğlunun haricen verilen bir madde ile zehirlediğinin belirlendiğini öne sürdü.
ŞÜPHELİ YAT TURUOğlunun ölmeden bir gün önce tatil programında olmamasına rağmen yat turuna çıkarıldığını, zehirleme olayının da bu yat turunda gerçekleştirildiğinden şüphelendiğini anlatan Beybala Hüseynov, yat turunu yapan kişi veya şirkete bir türlü ulaşamadığını dile getirdi. Bu gezinin kim tarafından ve nasıl organize edildiğinin belirlenmesi, Türkiye ve Azerbaycan'da bulunan kişilerin sorgulanması halinde sonuç alınacağını söyleyen Hüseynov, oğlunun kan testini sakladığını iddia ettiği doktorların da sorgulanmasıyla faillere ulaşılabileceğini kaydetti.
BAŞSAVCILIĞA YENİ BAŞVURUAzerbaycan'da, savcı Hüseynov'un eşi ve tatili organize eden firmanın sahibi Y.N. hakkında da suç duyurusunda bulunduklarını belirten avukat Elchin Mammad, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'na daha önce de birçok kez başvuruda bulunduklarını, 28 Şubat 2020'de yeni başvuru da yaptıklarını söyledi. Başvuruda, Emin Hüseynov'un zehirlenerek öldürülmesiyle ilgili delillerin toplanması talep edildi.
DAVA AÇILMASI TALEP EDİLDİEmin Hüseynov'un ölümünün şüpheli olduğunu belirten Mammad, "Müvekkil Beybala Hüseynov, oğlunun ölümünden sorumlu olan fail ya da faillerin tespiti için elde ettiği bilgi, belge delilleri dosyaya ibraz ederek bir an önce tahkikatın yapılmasını ve dava açılmasını talep etmektedir. Yaklaşık 3 yıla yaklaşan soruşturma süreci tamamlanmadığı gibi tarafımıza ileri sürülen birçok husus aydınlatılmamış, ele geçmesi mümkün deliller konusunda yeterli araştırma yapılmamıştır" diye konuştu.
DOKTORLAR DA SUÇLANIYORDilekçede Emin Hüseynov'un zehirlenerek veya harici nedenle öldüğüne dair tıbbi raporlar ve diğer delillerin dosya kapsamında bulunduğunu dile getiren Mammad, başvurusunda şu iddialarda bulundu: "Maktulün ölümü, tedaviyi yapan doktor ve hastane görevlileri tarafından olay sonrasında adli makamlara bildirilmemiştir. Maktul, hastanede ölümü sonrası, doğal ölüm rapor düzenlenerek Azerbaycan'da defnedilmiştir. Bu olayı adli makamlara bildirmeyen görevliler ve doktor hakkında yapılan soruşturmanın tamamlanması zaruret arz etmektedir."
KANINDAKİ PROKALSİTONİN YÜKSEK ÇIKMIŞBilimsel tıbbi raporlara göre ölüm sebebinin kanındaki prokalsitonin düzeyinin yükselmesine neden olan dışarıdan maddenin alınması veya verilmesi olduğunu öne süren Mammad, ilk müdahale ve tedaviyi yapan özel hastanedeki görevli doktorun, kan testinde bulunan prokalsitonin seviyesinin normal değerlerin üstünde 6,9 seviyesinde olduğunu bildirmediğini kaydetti. Bu bulguları içeren kan testlerinin tedavinin yapıldığı AÜ Hastanesi'ne gönderilen dosyaya eklenmediğini belirten Mamad, "Bu şekilde tanı ve tedavi süreci olumsuz etkilenmiştir" dedi.
SAVCININ EŞİ DE SUÇLANIYORAdli otopsi yapılmadığını belirten Mammad, dilekçesinde, "Soruşturma sürecinin geldiği aşama itibarıyla müvekkilimin oğlunun zehirlenmesinde bilgi ve katılımı kuvvetle muhtemel kişi, eşi E.H.'dir. E., maktulün karaciğer ameliyatı sonrası ilaçlarını verdiği halde bunu tedavi yapan doktorlara söylememiş, ölüm sonrası maktule ait olup teslim aldığı telefon kayıtlarını silmiştir. Müvekkilin buna yönelik sorularına yanlış ve çelişkili cevaplar veren E., eşinin hastanede olduğu sırada kaldığı otelde konsere gidecek kadar duyarsız davranabilmiştir" dedi.
TELEFONU DENİZE ATILMIŞAvukat Mammad ayrıca "E.'nin annesi A.M. ile maktulün cep telefonunu denize attığını söyleyen kardeşi O.M. de olayın şüphelisidir. Bu kişilerin ayrıntılı beyanlarının alınarak, sakladıkları hususların tespitini ve haklarında dava açılması gerekmektedir" dedi.
Dilekçede, tatili organize eden firma sahibi Y.N. ve D.İ. adlı kişilerin planda olmayan yat turunu sakladıkları, adaleti yanılttıkları ve ayrıntılı sorgulanmaları gerektiği belirtildi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ---------------Azeri savcının spor salonunda yere düşerken görüntüsü-Spor salonu çalışanlarının müdahalesi-Düğün resimleri-Mezarından görüntü-Baba ve avukatın görüntüsü-RÖP 1: Beybala Hüseynov (baba)-RÖP 2: Elchin Mammad (Azeri avukat)
Haber: Mehmet ÇINAR- KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA, ===============================
Aile sağlığı merkezinde doktorlara darp ve tehdide hapis cezası İZMİR'in Bayraklı ilçesinde, gittiği Aile Sağlığı Merkezi'nde kendine rapor vermeyen Aile Hekimi Doktor Mahide Agara (45) ve Doktor Alper Durmuş Sönmez'i (47) darbettiği suçmalasıyla İzmir 52'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Birkan Yeşilbağ (38) için karar verildi. Mahkeme Yeşilbağ'ı 1 yıl 9 ay 20 gün hapis cezasına çarptırdı. Sönmez kararla ilgili, "Karar bizim yaşadıklarımızı unutturmuyor, ancak bir daha böyle olaylar yaşanmaması açısından caydırıcı olabilir" dedi.
'Uyuşturucu' ve 'hırsızlık' suçlarından sabıkalı, denetimli serbestlik kapsamında bulunan Birkan Yeşilbağ, 11 Temmuz günü saat 12.30 sıralarında, Bayraklı 20 No'lu Aile Sağlık Merkezi'ne gitti. Yeşilbağ, burada Aile Hekimi Doktor Mahide Agara'dan kendine rapor yazmasını istedi. Ancak Agara bunun mümkün olmadığını belirtip, Yeşilbağ'ın bu isteğini geri çevirdi. Bunun üzerine, Yeşilbağ iddiaya göre Agara ile tehditkar şekilde konuşmaya başladı. Agara da durumu aynı Aile Sağlığı Merkezi'nde çalışan meslektaşı Doktor Alper Durmuş Sönmez'e anlatıp, yardım istedi. Yeşilbağ, bu kez de Sönmez'den kendisine rapor vermesini istedi. Ancak Sönmez'den de olumsuz yanıt alan Yeşilbağ, bir anda masadaki bilgisayarın klavyesini söküp Doktor Agara'ya fırlattı ardından Sönmez'e yumruk attı. Bu sırada, bir kadın hasta araya girip, Yeşilbağ'ın doktorları darbetmelesine engel olmaya çalıştı. Yaşanan arbedede kalp hastası olan ve kalbinde pille yaşayan Doktor Sönmez, fenalaştı. İhbar üzerine gelen ekipler, Sönmez'i, Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi'ne kaldırıldı. Sönmez'in kalbinde ritim bozukluğu tespit edilip, tedaviye alındı. Sönmez'in, burada meslektaşlarının müdahalesi ile kalp ritmi normale döndürüldü.
Olay yerine gelen polis ekiplerince Birkan Yeşilbağ gözaltına alındı. Emniyetteki işlemleri tamamlanan Yeşilbağ, sevk edildiği adliyede çıkarldığı mahkemece tutuklandı.
1 YIL 9 AY 20 GÜN HAPİSBirkan Yeşilbağ hakkında, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturmanın ardından iddianame hazırlandı. İddianame İzmir 52'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. Yeşilbağ, davanın geçen yıl Eylül ayında görülen ilk duruşmasında yaptığı savunmada suçunu itiraf edip, üzgün olduğunu söyledi.26 Şubat'ta görülen ikinci duruşmada hakim, Yeşilbağ'a, Doktor Alper Durmuş Sönmez'e yönelik 'kasten yaralama' ve 'tehdit' suçlarından toplam 1 yıl 8 ay, Doktor Mahide Agara'ya yönelik 'tehdit' suçundan ise 1 ay 20 gün olmak üzere, toplamda 1 yıl 9 ay 20 gün hapis cezası verdi.
'CAYDIRICI OLABİLİR'Mahkemenin verdiği kararı DHA muhabirine değerlendiren Doktor Alper Durmuş Sönmez, "Karar bizim yaşadıklarımızı unutturmuyor, ancak bir daha böyle olaylar yaşanmaması açısından caydırıcı olabilir. Aile Sağlığı Merkezleri'nde güvenliğin sağlanması açısından da bir an önce çalışma yapılması gerekiyor. Biz o gün ölüm korkusunu yaşadık. Ancak, bundan sonra kimsenin bunu yaşamasını istemiyoruz. Bizim daha fazla darbedilmememizi sağlayan şey ise bir kadının araya girip kendisini siper etmesi oldu" dedi.Sönmez, bundan sonra da sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin cezasız kalmaması için çağrıda bulundu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Dr. Alper Durmuş Sönmez ile röp.-Darp edilen Dr. Alper Durmuş'un hastanedeki görüntüsü -Genel ve detay görüntü
Haber: Davut CAN - Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR, =================================
Namık Kemal Lisesi, 'hayvan sahiplenmede' İzmir'in gururu
İZMİR'in Konak ilçesindeki Namık Kemal Lisesi, son zamanlarda hayvanlara karşı gösterdikleri sevgi ile adından söz ettirmeye başladı. 4 Tokat tavuğu, 3 köpek, sayısız kedi, onlarca balık ve bir de papağanı sahiplenen okul yönetimi, öğrencilere hayvan sevgisini aşılamayı hedefliyor. Okuldaki bazı kediler ders saatlerinde sınıflara girip, çıkarken özellikle 'Şukela' isimli kedi, 'Namık' adındaki papağan ve 'Bozok' isimli köpek, okulda ilgi odağı oldu.
Konak'taki Namık Kemal Lisesi'nin okul yönetimi, bahçelerinde beslemek üzere 4 Tokat tavuğu, 3 köpek, onlarca kedi ve balık ile bir de papağan sahiplendi. Bir yandan öğrencilere hayvan sevgisini aşılayan okul yönetimi, çocukların derslere daha motivasyonlu girmesini de sağlıyor. Herkesin takdirini toplayan okul yönetimi ve öğretmenler, ellerinden geldiğince hayvanı sahiplenmeye devam edeceklerini ve ilk hedeflerinin öğrencilere hayvan sevgisini aşılamak olduğunu söyledi. Ayrıca, okulda en çok 2,5 yaşındaki Kafkas çoban köpeği olan 'Bozok', 'Şukela' isimli kedi ve 'Namık' adındaki papağan ilgi çekiyor. 3 hayvan da kendisini sevdirmeyi çok sevdiği için öğrencilerin ilgi odağı olsa da tüm hayvanlara özenle bakılıyor. Öğrenciler teneffüslerde önce hayvanların yanına koşuyor.
Namık Kemal Lisesi Müdür Yardımcısı Zafer Kaya, besledikleri tüm canlıların okula renk kattığını, öğrencilerin de derslere motive olarak girmesini sağladığını anlattı. Kaya, "Doğaya veya bütün canlılara sevgisi, saygısı olmayan insanın, kendine de saygısı olmaz. Kendine saygısı olmayan birinin topluma saygısı olmasını beklemek doğru değil. Çocuklarımızı elimizden geldiği kadar doğayla barışık, doğadaki bütün canlıları seven, koruyan bireyler olarak yetiştirmeye çalışıyoruz. Okulumuzun alanı da geniş. Bu nedenle değişik hayvan türlerini barındırmaya çalışıyoruz. Okul gezilerine gelen diğer öğrenciler, buradaki hayvanları gördüklerinde hoşlarına gidiyor. Bu kültürün oluştuğu okul da öğrencilerde okuma heyecanı doğuruyor. Bu nedenle okula olan ilgi de artıyor. Biz okula ilginin artmasından ziyade, canlılara ve doğaya olan sevgiyi geliştirmeyi hedefliyoruz" dedi.
'HAYVANLARI BIRAKIP GİDİYORLAR'Hayvan beslemenin çocuklar üzerinde olumlu etkilerinin bulunduğunu söyleyen Zafer Kaya,"Çocuklar okulu seviyor, okul kültürü oluşuyor. Bunlar çocuklar için bir motivasyon kaynağı oluyor. Zaman zaman bazı kediler derslere giriyor. Kimseye zarar vermeden canlılarımızla birlikte iç içe yaşamaya çalışıyoruz" dedi.Ancak bu durumun zaman zaman bazı kişiler tarafından suiistimal edildiğini anlatan Kaya, şunları söyledi: "Hayvanları sahiplenen bazı kişiler, hevesini aldıktan sonra getirip o hayvanları okulumuzun duvarından içeri atıyor. ya da getirip, bırakıp gidenler oluyor. Okulumuzun bahçesi de hayvan beslemeye uygun olduğu için, biz de bu hayvanlara kıyamayıp, sahipleniyoruz. Onlar bizden değil, biz onlardan sahipleniyoruz. Ama şunu söylemek istiyorum; lütfen bakamayacağınız hayvanları sahiplenmeyin. Çünkü evde besledikleri hayvanlar, ev kültürüne alıştıkları için bahçede yaşamakta zorlanıyorlar. Böyle olunca da biz bu hayvanları yeni hayatlarına adapte etmeye çalışıyoruz."
'BOZOK'UN CANI SIKILMASIN DİYE İKİ KÖPEK DAHA SAHİPLENDİK'Tarih Öğretmeni Mete Polat (61), 'Bozok' adında bir köpeği sahiplendiklerini, bu köpeğin bir gün okul bahçesinden kaçtığını ve araba çarpması sonucu yaralandığını söyledi. Polat, olayı şöyle anlattı: "Okul müdürümüz geldikten sonra bana hayvan beslemeyi teklif etti. Hayvan sahiplendirme konusunda araştırma yaptık ve Bozok'u bulduk. Bozok biraz yaramazdı. Çoban köpeği olduğu için gezmek istiyordu. Bir gün okuldan kaçtı, Karataş Lisesi'nin yakınlarında araba çarpmış. Bozok bu kazada bel kemiği ve arka bacakları kırıldı. 2 kez ameliyat oldu ve fizik tedavi sonucu iyileşti. Sürekli eve götürüp getiriyorum. Çünkü hala tam iyileşemedi. Amerika'dan ilaçlar aldık. Ayrıca tedavi sürecinde canının sıkılmaması için iki köpek daha sahiplendik."
'ŞUKELA' İLE DERS BİR BAŞKA GÜZELHayvanları çok sevdiğini söyleyen 10'uncu sınıf öğrencisi Selin Naz Çetinkaya (18), "Burada insanlara hem hayvan sevgisini aşılıyorlar hem de bize moral veriyorlar. Onlardan sevgi alıyoruz. Derslerime daha motive olmuş şekilde giriyorum. Hepsinin kendince bir kişiliği var" diye konuştu.12'inci sınıf öğrencisi Şengül Arabacı (17) da, "Hayvanlardan korkmazdım. Ama buraya geldiğimde bu kadar evcil hayvanla bir arada olmak beni de çok rahatlattı. Bir de derslere daha pozitif giriyoruz. İnsanlar evcil hayvan alarak sokağa salıyor ama en azından 3 köpeğin okulumuzda iyi şartlar altında bakılması insanı mutlu ediyor" dedi.
12'inci sınıf öğrencisi Hande Bilgili'nin favorisi ise kedi Şukela. Yaklaşık 3 yıldır okulda bakılan Şukela'nın kendileri ile birlikte derslere girdiğini anlatan Bilgili, "Şukela bizim sınıfın öğrencisi gibi. Her sabah bizimle derse geliyor. Ona mama alıyoruz. Besliyoruz. Bütün dersleri bizimle birlikte takip ediyor. Ders sırasında bütün sıraları dolaşıyor. Okulun içinde geziyor. Sonra tekrar geliyor. Hepimiz çok seviyoruz. Eğer giderse çok üzülürüm. Onun da bizimle birlikte mezun olmasını istiyorum" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ---------------------------------Okuldan görüntü-Okuldaki kedi, köpek, papağandan görüntü-Sınıfta kedi beslenirken görüntü-Öğrenciler köpekleri severken görüntüsü-Okul Müdür Yardımcısı Zafer Kaya, öğretmen ve öğrencilerle röp.-Genel ve detay görüntü
Haber: Umut KARAKOYUN - Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR, =================================
Minikler sevgi tohumları ekiyor İZMİR'in Balçova ilçesinde Mehlika Emir Altay Anaokulu'nda eğitim gören yaşları 5- 6 arasında değişen öğrencilerin 'sevgi'yi ifade etmeyi ve paylaşmayı öğrenebilmesi için 'Sevgi Tohumları' projesi başlatıldı. Proje kapsamında huzurevi sakinlerinin yetiştirdiği, üzerinde kalp şekli bulunan balon çiçeği tohumlarını toprağa eken minik öğrencilere bu etkinlikte "Sevgi tohumları kalplere ekildikçe çoğalır" mesajı verildi.
Balçova ilçesinde, Kaymakamlık himayesinde yürütülen 'Sevgi Tohumları' projesi kapsamında, daha önce huzurevlerini ziyaret edip, tiyatro etkinlikleri yapan Mehlika Emir Altay Anaokulu öğrencileri ve öğretmenleri, bu kez de çiçek ekimi etkinliği düzenledi. Yaşları 5 ila 6 arasında değişen yaklaşık 200 öğrenci, Narlıdere Huzur Evi sakinlerinin yetiştirdiği bir sarmaşık türü olan balon çiçeği tohumlarını toprağa ekti. Üzerinde kalp şekli bulunan tohumları toprağa eken öğrencilere etkinlikte "Sevgi tohumları kalplere ekildikçe çoğalır" mesajı verildi. Proje kapsamında öğretmenler, öğrencilerine sevgiyi ifade etmeyi ve paylaşmayı öğretmeyi amaçlıyor.
Mehlika Emir Altay Anaokulu Müdürü Mehtap Tarsuslu Ulucan, sevgiyi ifade etmeyi çocuklarda bir davranış biçimi haline getirmek istediklerini ifade etti. Günümüzde en büyük sorunun insanların sevgisini gösterememekten kaynaklandığını anlatan Ulucan, eylülde başladıkları proje kapsamında çocuklarla birlikte huzurevi sakinlerinin yetiştirdiği tohumları hasat ettiklerini anlattı. Ulucan, daha sonra o tohumları okulun bahçesine ekerek çoğaltmaya ve gönülden gönüle yaymaya başladıklarını söyleyerek, "Herkes öfkesini gösteriyor, ama sevgisini göstermiyor. Özellikle babalarda ve birçok erkekte, sevdiğini söylersen otoriten sarsılır gibi bir algı var. Bu nesil çocuklar bunu öğrenirse hayat boyu kullanır. Biz de sevgisini ifade etmeyi davranış biçimi haline getirmeye çalışıyoruz" dedi.
'SEVGİ, HEM NESİLLER ARASI, HEM GÖNÜLDEN GÖNÜLE YAYILSIN İSTİYORUZ'Okulda yaklaşık 200 öğrencinin öğrenim gördüğünü ifade eden Müdür Ulucan, ekim ayında ektikleri balon çiçeğinin baharda filizleneceğini belirterek, şöyle konuştu: "Bu dönem çocukların, davranış değişikliğini kazanabileceği bir dönem. Sevgi, hem nesiller arası hem gönülden gönüle yayılsın istiyoruz. Balon çiçeği çançiçeğigiller familyasından, çok yıllık köklü otsu bir bitkidir. Yazın çiçek açar. Çiçek açmadan önce tomurcukları balon şeklinde olur. Tohum keselerinde üç siyah renkli üzerinde kendiliğinden oluşmuş beyaz kalp deseni bulunur ve çocuklar tarafından çok sevilir. Projemize 'Sevgi Tohumları' adını koyduk. Daha önce huzurevi sakinleri ve Kadifekale İnkılap İlkokulu'ndan öğrencileri tiyatroya götürdük. Oyunun konusu da mutlu bir tohumu anlatıyordu. Çocukların farklı bir ortamdaki ruh hali ve sevgisi görülmeye değerdi. Farklı çevrelerde yaşayan ve hiç tiyatroya gitmemiş çocuklarla öğrencilerimizi bir araya getirdik. Çocuklar kaynaştı. Nesilden nesile bilgi ve sevgi aktarımını hedefledik. Çocuklara belli ödevler veriyor ve velileri de işin içine katıyoruz."
'TOHUMLARI TOPRAKLA BULUŞTURAN ÇOCUKLAR ÇOK MUTLU'Öğretmen İlknur Karaman da çocuklara her gün bir sevgi sözcüğü hatırlattıklarına dikkati çekip, "Çocuklarımızın sevgiyi ailesinin dışında etrafındaki akrabalara ve tüm mahallesine yayması için de gerekli çalışmaları yapıyoruz. Sevgi ifadelerini evde pekiştirmelerini sağlıyoruz. Tohumları toprakla buluşturan çocuklarımız çok mutlu. Bir canlıyı yetiştirmek ve büyütmek çocukların doğasında heyecan verici. Soyut bir kavramı canlı bir nesneyle birleştirmeleri onlar için eğlenceli oluyor. Aralarında sohbet ederlerken 'bugünkü sevgi sözcüğümüz neydi?' gibi hatırlatmalar yapıyorlar" dedi.
'TOHUMLARI SEVGİ İÇİN EKTİK, SEVGİ ÇOĞALSIN DİYE'Tohumun üzerindeki kalp resmini çok sevdiğini söyleyen Alper Bozkurt (5) da "Bunları bahçeye ekiyoruz. Büyüyecekler. Ben en çok tavuk, su aygırı, zürafa ve tavus kuşlarını seviyorum" dedi.Zeynep Akbıyık (5) "Sabah kalktım, elimi yüzümü yıkadım burada tohum ektim. Tohumları sevgi için ektik, sevgi çoğalsın diye" dedi.Zeynep Ecrin Altay (5) ise şunları söyledi: "Bahçeye tohum ekmiştim. Sonra bir tane daha ektim. Onlara su verdim. Bir süre sonra büyüdüler. Mutlu oldum."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ---------------------------------Toprağa tohum eken çocuklardan görüntü,-Kalp işareti yapan çocuklardan detay görüntü,-Müdür Mehtap Tarsuslu Ulucan ile röp,-Öğretmen İlknur Karaman ile röp,-Çocuklarla röp.Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR,
===========================
Tekvandonun şampiyon ikizlerinin hedefi olimpiyatlar MERSİN'de 5 yıl önce Özgecan Aslan cinayetinin ardından savunma amaçlı başladıkları tekvando branşında, ulusal ve uluslararası başarılar elde eden 16 yaşındaki ikizler Özge ve Öykü Özbey kardeşler, gözünü olimpiyatlara dikti.
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın 2015 yılında öldürülmesinin ardından ikiz kardeşler Özge ve Öykü Özbey, okullarına gelen milli takım antrenörü Ercan Aldemir ile tekvandoya başladı. Bu spora kendilerini savunmak için başlayan ikizler, yıllar içerisinde kendilerini geliştirerek ulusal ve uluslararası arenada başarılar elde etmeye başladı. İkizler, önce Balkan, ardından Türkiye şampiyonu olurken, geçen yıl da milli takıma seçildi. Son olarak İsveç'te düzenlenen Başkanlık Kupası'na katılan ikizlerden Özge şampiyon olarak Ümitler Avrupa Şampiyonası'na katılmaya hak kazandı.
ÖYKÜ ÖZBEY: HEDEFİM OLİMPİYATLARDA MADALYA ALMAKTekvandoya başlama öykülerini ve başarılarını DHA muhabirine anlatan Öykü Özbey, "Ercan hocamızın okulumuza gelmesi ile başladı her şey. Önce kendimizi savunmak için yola çıktık, ama sonrasında şampiyonalara katılmaya başladık. Ben Türkiye ve Balkan şampiyonu oldum. Avrupa şampiyonasına katılarak ülkemizi temsil ettim. Bundan sonraki hedeflerim Avrupa ve Dünya Şampiyonluğu, ardından da Olimpiyatlarda madalya almak. Bu başarıları alırken yanımızda hep hocalarımız oldu. Bu spor, öncelikle savunma sporu. Tüm kızlara bu sporu tavsiye ediyorumö dedi.
ÖZGE ÖZBEY: İKİZİMLE HEDEFİM YÜKSEKİkizlerden Özge ise, "Özgecan Aslan cinayetinin ardından kendimizi savunmak için başladık bu spora. İlk olarak Türkiye Şampiyonu ardından Balkan Şampiyonu oldum. Avrupa üçüncülüğü ile ikinciliğim var. Son olarak İsveç'te Başkanlık Kupası'nda birinci oldum ve Ümitler Avrupa Şampiyonası'na katılmaya hak kazandım. Şampiyon olduğum için çok gururluyum. Dünya şampiyonluğunu hedefliyorum. Sonraki hedefim Olimpiyatlara katılmak. Antrenmanlarda kardeşimle birlikte çalışıyoruz, hep maç yapıyoruz. Öncelikle kız çocuklarına kendilerini savunmaları için bu sporu tavsiye ediyorum. Çok güzel bir spor. Ailelerin çocuklarını bu spora yönlendirmeye çağırıyorumö diye konuştu.İkizlerin antrenörü Fuat Can Aldemir ise şunları söyledi: Kızlar 5 yıl önce Özgecan cinayetinin ardından yanımıza gelerek bu spora başladı. İlk başta savunma amaçlı başladılar, ama antrenmanların ardından yurt içinde ve yurt dışında şampiyonluklar elde ettiler. İkisi de uzun zamandır zirvede olan isimler. Son olarak İsveç'te Başkanlık Kupasında Özge şampiyon oldu, Öykü ise derece maçında Rus rakibine kaybetti. Bu başarılar 5 senelik planlı, programlı bir çalışmanın ardından geldi. Emeğimizin karşılığını alıyoruz. İlk hedefimiz dünya şampiyonluğu ardından 2024 olimpiyatlarına katılmak. Gençlerimize tekvando sporuna yönelmelerini tavsiye ediyorum. Gençlerimiz spora yönelmeli. Gençlerimiz spor ile hayatına yön verebilirler.öGözünü Avrupa ve Dünya Şampiyonluklarına diken ikizlerde en büyük hedef birlikte 2024 olimpiyatlarına katılmak.
Görüntü Dökümü-----------------------İkizler ve antrenörleri salona gelirkenİkizler ve antrenörleri salona girerkenİkizler bayrağa ve hocalarına selam verirkenİkizler antrenman yaparkenİkizler ile röpAntrenör ile röpHaber-Kamera: Mustafa ERCAN-Soner AYDIN/MERSİN,
Son Dakika › Güncel › DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?