İNTERNET VE SOSYAL MEDYADA ÖNE ÇIKAN YURT HABERLERİ - Son Dakika
Güncel

İNTERNET VE SOSYAL MEDYADA ÖNE ÇIKAN YURT HABERLERİ

İNTERNET VE SOSYAL MEDYADA ÖNE ÇIKAN YURT HABERLERİ

Yunan askerinden, sınırda bekleyen göçmenlere sert müdahaleEDİRNE'de sınırı geçmek isteyen göçmenlere Yunan güvenlik güçleri, silah, TOMA ve gaz bombası ile müdahalesi sürüyor.

07.03.2020 15:08

Yunan askerinden, sınırda bekleyen göçmenlere sert müdahale

EDİRNE'de sınırı geçmek isteyen göçmenlere Yunan güvenlik güçleri, silah, TOMA ve gaz bombası ile müdahalesi sürüyor.

Yunanistan'a geçmek isteyen göçmenlerin Edirne'ye akını sürüyor. Göçmen yoğunluğu yaklaşık 3 bin 500 kişiyle Pazarkule Sınır Kapısı çevresinde yaşanıyor. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu göçmenler, geceleri kurdukları çadırlarda geçirirken, yaktıkları ateşle ısınıyor.

Yunanistan'ın giriş ve çıkışlara kapattığı Kastanies Sınır Kapısı ile Pazarkule Sınır Kapısı arasındaki tampon bölge ve çevresinde bulunan göçmenlere Yunan asker ve polislerinin şiddeti ise sürüyor. Dün akşam saatlerinde mültecilere sert müdahalede bulunan Yunan güvenlik güçlerinin gerçek mermi, plastik mermi, TOMA'dan tazyikli su ve gaz bombalarıyla müdahaleleri bugün de devam etti.

Göçmenler, Yunan asker ve polisinin sert müdahalelerine rağmen, bölgede sınırı geçmek için bekleyişlerini sürdürüyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

Sınırdaki olaylardan detaylarBölgeden yükselen dumanlarMüdahale edilen göçmenlerDetaylar

Haber-Kamera: Cemal YURTTAŞ/EDİRNE, -

============================

Ruh sağlığı hastenesinde oda arkadaşı gözlerini oydu ADANA Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı Hastanesi'nde yatarak tedavi edilen Sultan Güner'in (57) 2 gözünü, aynı odada yatan kadın hasta parmaklarını sokarak oydu. 2 gözünü de kaybeden Güner'in ailesi hastane yönetiminden şikayetçi olurken, Adana Valiliği, başlattığı soruşturma kapsamında başhekim yardımcısının da aralarında olduğu 7 personeli açığa aldı. Hatay'ın Payas ilçesinde yaşayan ve psikiyatrik sorunlar yaşayan 3 çocuk annesi Sultan Güner, 24 Şubat günü, ailesi tarafından Adana'ya getirilerek, Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı Hastanesi'nde muayene ettirildi. Doktorlar da Güner'in yatarak tedavi görmesine karar verdi. Ancak Sultan Güner hastanedeki 6'ncı gününde, aynı odada yatan N.K. adlı kadın hastanın saldırısına uğradı. N.K., verilen ilaçlar nedeniyle uyku halinde olan Güner'in 2 gözünü, parmağıyla çıkardı. Güner'in çığlıkları üzerine odaya giren hastane personeli, N.K.'yı etkisiz hale getirdi. 2 gözünü de kaybeden Sultan Güner ise, Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürülerek, ameliyat edildi.Annelerinin yaşadığı saldırıdan başka bir hastanın kendilerini telefon ile araması sonucu haberdar olduklarını ileri süren aile ise hemen Adana'ya gelerek, Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı Hastanesi yönetiminden şikayetçi oldu.'ANNENİZİ KÖR EDİP, GÖTÜRDÜLER'Annesi Sultan Güner'in ruh sağlığında son 2 yıldır ağır sorunlar yaşadığını bu nedenle de sık sık Adana'ya geldiklerini anlatan Bünyamin Güner (38), "24 Şubat günü annemi hastaneye yatırıp, Payas'a döndük. Her gün hastaneyi arayıp durumu hakkında bilgi alıyorduk. Kız kardeşim 1 Mart günü hastaneyi aradığı ama anneme ulaşamadı. Sonra bir hasta kardeşime ulaşmış. 'Annenizi dövdüler, kör edip hastaneye götürdüler' demiş. Bunun üzerine Adana'ya geldik. Korkunç manzarayla karşılaştık. Annem ameliyat oldu. Doktorlar bir daha göremeyeceğini söylüyorö dedi.'OLAYDA İHMAL VAR'Annesinin gözlerini kaybettiğinden haberi olmadığını, çok korktuğu için halen kendine gelemediğini kaydeden Güner, hastanenin kamera görüntülerini istediklerini ama başhekiminden olumsuz yanıt aldıklarını söyledi. Olayda tamamen ihmal olduğunu ifade eden Güner, "Başka bir hasta geliyor annemin gözlerini parmaklarıyla oyuyor. Annem, ilaçların etkisinden tepki dahi verememiş. Bu bir vahşettir. Annem nasıl acı çekti o an tahmin dahi edemiyorum. Annemi nasıl koruyamadılar? Tedavi olması için getirdik, günler sonra iki gözü kör olmuş şekilde aldık. Sağlık Bakanlığı'na sesleniyorum; Ailecek yıkılmış durumdayız, sorumlular cezasını çeksin istiyoruz" diye konuştu.7 PERSONEL AÇIĞA ALINDIAdana Valiliği de yaptığı yazılı açıklamayla olayla ilgili adli ve idari soruşturma başlatıldığını bildirdi. Açıklamada şöyle denildi: "Konu ile ilgili olarak olayın gerçekleştiği andan hemen sonra Valiliğimizce soruşturma başlatılmış olup, görevli 1 başhekim yardımcısı, 1 sağlık bakım hizmetlerinden sorumlu müdür, 1 destek ve kalite hizmetleri müdürü (güvenlik iş ve işlemlerinden sorumlu), 1 uzman doktor ve 3 hemşirenin soruşturmasının selameti açısından görevlerinden uzaklaştırılmasına karar verilmiştir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------Gözleri oyulduğu iddia edilen Sultan Güner'in hastane odasında konuşması'Çok korkuyorum' demesiOğlu Bünyamin Güner ile röp.Eşi Mehmet Güner ile röp.Baba ve oğlundan detayAdana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı Hastanesi girişi ve tabelasıSultan Güner'in hastane odasında gözleri bantlı görüntüleriSultan Güner'in fotoğrafı Haber: Can ÇELİK-Kamera: Anıl ATAR/ADANA,

Haber Kodu : 200306035

================================

Uçuruma yuvarlanan TIR'ın Rus uyruklu şoförü öldü

TRABZON Maçka ilçesi Zigana Dağı geçidinde yaklaşık 100 metrelik uçuruma yuvarlanan TIR'ın şoförü Rus uyruklu Sıarheı S., hayatını kaybetti.Kaza, dün akşam saatlerinde Trabzon-Gümüşhane karayolu Ziğana Dağı geçidinde meydana geldi. Rus uyruklu Sıarheı S. yönetimindeki AE 345967 plakalı TIR, sürücüsünün kontrolünden çıkıp, yaklaşık 100 metrelik uçuruma yuvarlandı. İhbar üzerine kaza yerine AFAD, jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekibi TIR şoförünün hayatını kaybettiğini belirledi. TIR'da yüklü bulunan meyve ve sebzeler çevreye saçıldı.AFAD ekiplerince çıkarılan Sıarheı S.'nin cansız bedeni, hastane morguna kaldırıldı.Kaza anı bir şantiyenin güvenlik kamerasına yansıdı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------TIR'ın uçuruma düşme anıHABER: Aleyna KESKİN/MAÇKA (Trabzon),

==============================

Ambulansın çarptığı araç halata asılı kaldı

ADANA'nın Kozan ilçesinde ambulansın çarptığı hafif ticari araç, yol kenarındaki telefon direğinin halatında, asılı kaldı. Kazada hafif ticari araç sürücüsü yaralandı.Çevreyolu'ndaki Güneri Caddesi kavşağında yaşanan kazada, Kozan Devlet Hastanesi'nden aldığı hastayı kent merkezine götüren Atilla A. yönetimindeki 01 CES 54 plakalı ambulans, Bilal Kökyıldırım (52) yönetimindeki 01 EUZ 08 plakalı hafif ticari araca çarptı. Çarpmanın etkisiyle kontrolden çıkan hafif ticari araç, yol kenarındaki telefon direğinin sabit durmasını sağlayan halatta asılı kaldı. Vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine ambulans ve polis ekipleri sevk edildi.Kazada yaralanan hafif ticari araç sürücüsü Bilal Kökyıldırım, ambulansla Kozan Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak, tedavi altına alındı. Yaralının hayati tehlikesi bulunmadığı öğrenilirken, ambulanstaki hasta başka bir ambulansla hastaneye gönderildi. Polis, kaza ile ilgili çalışma başlattı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ----------------Ambulansların görüntüsüHalata asılı kalan araçÇevredeki kalabalık ve trafik polisleri

Haber-Kamera: Ali GÖKDAL/KOZAN,(Adana),

===============================

Kadın polisler havadan ve karadan tarfik denetimi yaptı kural hatası yapanlara ceza yağdırdı

ADANA'da kadın trafik polislerinin havadan ve karadan yaptığı denetimlerde kural hatası yapan 124 araç sürücüsüne 199 bin 899 lira ceza kesildi.İl Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Trafik ve Havacılık Şube Müdürlüğü ekipleri, yaşanan kazaların önüne geçmek için helikopterli denetim başlattı. Kadın polisler tarafından yapılan uygulamada polis helikopterini pilot komiser Elif Gökçe Erol kullanırken, trafik polisi Mehtap Gökgöl de kameralardan kural hatası yapan sürücülerin plakasını Adana-Gaziantep (TAG) Otoyolu'ndaki ekiplere bildirdi. Burada bulunan kadın polislerde, sürücüleri durdurup ceza kesti. Kadın polislerin yaptığı trafik ve asayiş denetimlerinde, 17 bin 989 kişinin kimlik sorgusu yapılırken, çeşitli suçlardan aranan 27 kişi yakalandı. Kontrol edilen 7 bin 412 araçtan 52'si trafikten men edilirken, 124 araç sürücüsüne 199 bin 899 lira ceza cezası kesildiği öğrenildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-----------------Trafik ekibinin helikoptere binmesiHelikopterin havalanmasıHelikopterde görevle kadın polisin ekiplerle telsiz konuşmasıAdana'nın havadan görüntüsüKadın polisin emniyet kemeri takmayan araçların plakalarını anons etmesiUygulama noktasındaki polislerin araçları durdurmasıSürücülere ceza kesilmesiHelikopterin inişiGenel ve detaylar

Haber: Çağlar ÖZTÜRK-Kamera: ADANA,

===============================

Ucuz ekmek 'haksız' bulundu

ERZURUM Fırıncılar Odası'nın 200 gramlık ekmeği 1 TL'ye satması gerekirken 75 kuruşa sattığı için dava ettiği fırıncıyı, mahkeme 'haksız' buldu. Ticaret mahkemesi 'haksız rekabetin önlenmesi' yönünde karar verirken, avukat Özkan Erduman, "Karar Fırıncılar Odası tarafından tüm üyelerine duyurulacak. Karara rağmen, aykırı eylemlerde bulunanlar hakkında tazminat davaları açılacak" dedi.Erzurum Fırıncılar Odası, Palandöken ilçesinde fırını bulunan Fatih Yıldız'ın, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'nce onaylanan 200 gram ekmeğin 1 TL'ye satılacağı yönündeki tarifeye uymayarak, aynı gramajdaki ekmeği 75 kuruşa sattığını tespit etti. Oda, 'haksız rekabet teşkil ettiği' gerekçesiyle Yıldız'a ihtarname çekti. Fatih Yıldız, ihtarnameye rağmen ekmeği 75 kuruştan satmaya devam edince de Fırıncılar Odası, Asliye Ticaret Mahkemesi'nde 'haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi' istemiyle dava açtı. Fırıncılar Odası tarafından mahkemeye sunulan dava dilekçesinde, Yıldız'ın satış tarifesinin ve maliyetinin altında ekmek satışı yapmasının diğer üyelerinin mağduriyetine yol açtığı vurgulandı. 1 çuval undan, 200 gram halinde 308 ekmek elde edildiği anlatılan dilekçede, 1 adet ekmek maliyetinin tüm giderler ile 1 lira 25 kuruş olduğu kaydedildi.'BİR HAFTA 75 KURUŞTAN SATTIM'Fatih Yıldız ise mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde şehrin bir çok noktasında ekmeğin 75 kuruştan satıldığını savunarak, "Oda, büyük işletmelere yönelik aynı durumu gözardı etmekte, küçük esnaf olarak ve şahsi husumet yaşadıkları işletmelere böyle eylemlerde bulunmaktadır.  İşletmem tamamıyla makine sistemi ile çalışan, kira ve işçi gideri olmayan bir işletme olması, maliyeti düşük olması nedeniyle ekmeği 1 haftalığına 75 kuruştan sattım" dedi.Asliye Ticaret Mahkemesi, 4 Mart'ta görülen duruşmada, Fırıncılar Odası'nın davası kabul etti. Mahkeme, Fatih Yıldız'ın belirlenen fiyatın altında ekmek satmasının haksız rekabet oluşturduğunun tespit edildiğini bildirerek, rekabetin önlenmesine karar verdi. TAZMİNAT DAVALARI AÇILACAKErzurum Fırıncılar Odası'nın avukatı Özkan Erduman, fırıncının ekmeği belirlenen bedelin altında satmasından dolayı yasal yollara başvurduklarını bildirdi. Erduman, "Emsal temsil etmesi açısından, haksız rekabetin önlenmesi için bu kararın ciddiye alınması, aksi takdirde karara aykırı davranılması halinde gerekli yasal işlemlerin başlatılacağı bilinmelidir. Tazminat hakkımızı saklı tuttuk. Şimdilik haksız rekabetin önlenmesine yönelik bir karar verildi. Verilen karar Fırıncılar Odası tarafından tüm üyelerine duyurulacak. Karara rağmen, aykırı eylemlerde bulunanlar hakkında tazminat davaları açılacaktır" diye konuştu.Öte yandan mahkeme kararına sevindiklerini söyleyen fırıncılar, 1 Mart itibariyle ekmeğin 1 lira 25 kuruştan satılması gerekirken halen maliyetin altında sattıklarını savundular.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ÖZEL-Fırından ekmek alanlar-Ekmeklerden detaylar-Ekmeklerin kesilmesi-Ekmeğin fırından çıkarılması-Fırıncı esnafı ile röp.-Ekmek alanlarla röp.-Hümeyra Pardeli'nin anonsu-Erzurum adliyesi-Avukat Özkan Erduman ile röp.

Haber-Kamera: Hümeyra PARDELİ/ ERZURUM,

============================

Avukat Uluman: Bıçağı tespih gibi taşıyan Kadir Şeker'in psikolojik durumunun üzerine gidilmesi lazım

Avukat Uluman: Bıçağı tespih gibi taşıyan Kadir Şeker'in psikolojik durumunun üzerine gidilmesi lazımKONYA'da, sokak ortasında sevgilisi Ayşe D.?yi (35) dövdüğü sırada kendisini engellemek isteyen Kadir Şeker (20) tarafından bıçaklanarak öldürülen Özgür Duran'ın (32) annesi Mübeyyen Güner'in avukatı Metehan Uluman, şüphelinin kullandığı bıçağın av bıçağı olduğunu belirterek, 'Kadir Şeker 'Ben bu bıçağı tespih gibi oynamayı sevdiğim için yanımda taşıyorum' şeklinde beyanda bulunuyor. Bıçağı tespih gibi taşıyan bir insandan söz ediyoruz, bu insanın psikolojik durumunun üzerine gidilmesi lazım? iddiasında bulundu.Olay, 5 Şubat akşamı Konya'da meydana geldi. Tıp fakültesinde okumak için üniversite sınavlarına hazırlanan Kadir Şeker, evine giderken Özgür Duran'ın, sevgilisi Ayşe D.?yi dövdüğünü gördü. İddiaya göre engel olmak isterken yaşanan arbede sırasında cebinden çıkardığı bıçağı Duran'ın kalbine sapladı. Özgür Duran hayatını kaybederken, Kadir Şeker 'kasten adam öldürme' suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olayda kullanılan bıçak da 6136 Sayılı 'Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun' kapsamında incelemeye alındı.'BIÇAĞI TESPİH GİBİ KULLANAN BİRİNDEN SÖZ EDİYORUZ'Ölen Özgür Duran'ın annesi Mübeyyen Güner'in avukatı Metehan Uluman, Kadir Şeker'in kullandığı bıçağın meyve bıçağı olmadığını, av bıçağı olduğunu söyleyerek, 'Medyada bir sürü farklı farklı haberler var. Kamuoyu da bu haberlere karşı yoğun bir tepki gösteriyor. Olayda geçen bıçak meyve bıçağı değil. Bu bıçak genelde av bıçağı olarak kullanılmakta. Son derece sivri ve hedefe yönelik olarak kullanılıyor, genellikle avcılar kullanıyor' dedi.Şeker'in tutuklandığı hakimlikteki ifadesinde, bıçağı tespih gibi sallamak için yanında gezdirdiğini söylediğini öne süren avukat Uluman, şöyle konuştu: Mahkeme tutanaklarında da yer alıyor, Kadir Şeker'in 'Ben bu bıçağı tespih gibi oynamayı sevdiğim için yanımda taşıyorum' şeklinde beyanı bulunuyor. Bıçağı tespih gibi taşıyan bir insandan söz ediyoruz ve bu insanın psikolojik durumunun üzerine gidilmesi lazım. Bıçak Özgür Duran'ın kalbine saplanıyor ve seyir mesafesi 8 santim. 8 santim bir seyir mesafesi demek canice bir şekilde bıçağın yöneltildiğini gösteriyor.?'SABIKASI OLMASI BİR İNSANI KÖTÜ YAPMAZ'Özgür Duran'ın sabıka kaydı bulunduğu yönündeki eleştirilere de cevap veren Uluman, 'Özgür Duran'ın sabıkası olduğu medyada konuşuldu. Sabıkası olması bir insanı kötü biri yapmaz. Bu hayatta birçok kişi, birçok kötü hataya bulaşabiliyor ancak mahkemeye karşı bu hatalarından arındığı zaman, bu hataların yüzüne her seferinde vurulması doğru değil. Özgür Duran burada maktul ve ailesi de mağduriyet yaşıyor. Özgür Duran'ın sabıkalarından yola çıkarak, sanki suçluymuş gibi paylaşımlarda bulunulması doğru değil, ahlaki de bulmuyorum' diye konuştu.'SOĞUKKANLI BİR KATİL OLARAK DEĞERLENDİRMEK LAZIM'Yaşanan olayda Kadir Şeker'in, Özgür Duran'ı canice öldürdüğünü iddia eden Uluman, şunları kaydetti: Kadir Şeker, Özgür Duran'ı kalbinden bıçakladıktan sonra Özgür Duran'ı yerde tekmeliyor daha sonra hiçbir şey yokmuş gibi sakinliğini ve sükunetini koruyarak, evine gidip günlük yaşantısına devam ediyor. Biz bunu beyanlardan görüyoruz. Bu noktada Kadir Şeker'in durumunu masum, öğrenci, tıp fakültesine hazırlanan biri olarak değil, soğukkanlı bir katil olarak değerlendirmemiz lazım.?  BIÇAKLA İLGİLİ RAPORÖte yandan Emniyet Genel Müdürlüğü Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'nün Kadir Şeker'in kullandığı 9,8 santimetre uzunluğundaki sustalı benzeri bıçak ile ilgili hazırladığı raporda şu ifadelere yer verildi: Bıçağın yapılan muayenesinde namlusunun kenarındaki çıkıntı marifeti ile namlusunun otomatik olarak açıldığı ve açılan namlusunu sapa sabitleyen sisteme haiz olduğu görülmüş ve tespit olunmuştur. Bu itibarla inceleme konusu sustalı benzeri bıçağın 6136 Sayılı Yasanın 4. Maddesi'ne göre yasak niteliği haiz bıçaklardan olduğu görüş ve kanaatindeyiz?

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Avukat Metehan Uluman ile röportaj-DetaylarHaber-Kamera: Ergün AYAZ-Alişan KOYUNCU/İZMİT(Kocaeli),

Haber Kodu : 200307064

=========================Eski bakanın 70 yıl sonra duygulandıran buluşması

TBMM eski Başkanı Köksal Toptan, memleketi Rize'de, 1950 yılında Camidağı İlkokulu'nda kendisini okutan öğretmeni Mustafa Kara'yı (98) evinde ziyaret etti. 70 yıl sonra gerçekleşen buluşmada duygusal anlar yaşandı.TBMM eski Başkanı ve Milli Eğitim eski Bakanı Köksal Toptan, memleketi Rize'de üyesi olduğu Salarha Vadisi Yeni Şehir Kalkındırma ve Dayanışma Derneği'nin (SALVADER) organizasyonuyla 1950 yılında başladığı Camidağı Köyü İlkokulu'nda kendisini okutan öğretmeni Mustafa Kara'yı evinde ziyaret etti. Kara'ya çiçek sunan Toptan, sarılarak hasret giderdi. 70 yıl sonra gerçekleşen buluşmada duygusal anlar yaşandı. Toptan ve Kara, sohbet ederek anılarını tazeledi. Ziyarete SALVADER Başkanı Dursun Ali Toptan da eşlik etti.TBMM eski Başkanı Köksal Toptan, çok güzel anılar biriktirdiğini ifade ederek, "Bugün benim için olağanüstü bir gün. Bizim bugünlere gelmemizde, bildiğimiz her şeyi öğrenmemizde birinci emek sahibi Mustafa hocamı gördüğüm için heyecanlıyım, mutluyum, gururluyum. Hele onu sağlıklı görmek, beni daha da heyecanlandırdı ve mutlu etti. Bizi bulunduğumuz yerlere getiren Cumhuriyetin yetiştirdiği birinci kuşak öğretmenler ve onların arkasından gelen öğretmenlere millet olarak şükran borçluyuz. Hepimizin içtiği suda, yürüdüğü yolda, yediği yemekte onların katkısı vardır. Onlara sahip çıktığımız, onları unutmadığımız, onların gösterdiği yoldan sapmadığımız, onların gösterdiği dürüstlüğü içselleştirdiğimiz zaman ülkemizin kalkınması ve gelecek kuşakların da mutlu olmasını sağlarız" dedi.'OKULA ODUN TAŞIRDIK'Köy okulunda okumanın zorluklarını anlatan Köksal Toptan, "Köy okulunda okuduk, evimiz okula da yakın mesafedeydi. Kışın okulumuza odun taşırdık. Tek sınıflı bir okulda okuduk ve güzel anılar biriktirdik? ifadelerini kullandı.'KABİLİYETLİ BİR ÖĞRENCİYDİ'Mustafa Kara da çok özel günlerden birini yaşadığını belirterek, "Köksal Toptan birinci sınıfta benim öğrencim oldu. Kabiliyetli bir öğrenciydi ve o kabiliyeti hala daha devam ediyor. Benim yetiştirdiğim çocuklarım, talebelerim, çoğunluğu güzel mevkilere geldiler. Hepsi ile gurur duyuyorum, çok mutlu oluyorum? dedi.SALVADER Başkanı Dursun Ali Toptan ise, "Heyecanlıyız, mutluyuz, tarihe tanıklık ediyoruz. Hocamız ile öğrencisi olan eski bakanımız ve meclis başkanımızı buluşturduk. Gerçekten bu anı hep birlikte yaşadık. Hem değerlerimizi ön plana çıkartıyoruz hem eğitime verdiğimiz önemin altını çiziyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-----------------Köksal Toptan'ın öğretmeni ile buluşması-Öğretmene çiçeğin verilmesi-Sohbetten detaylar-RöportajlarHABER- KAMERA: Arzu ERBAŞ RİZE

Haber Kodu : 200307039

=================================

'Gören Eller' sınıfında engelleri müzikle aştılar

KOCAELİ'nin Darıca ilçesinde Barış İlkokulu'nda kurulan 'Gören Eller' sınıfında 8 görme engelli öğrenci aldıkları özel eğitimlerle bağlama çalmayı öğreniyor. Amaçlarının görme engelli öğrencilerin hayata bağlanmalarını sağlamak olduğunu söyleyen öğretmen Erdoğan Şahinoğlu, "Bu proje beni en çok heyecanlandıran projelerden biri oldu. Yeni Aşık Veysel'ler yetiştirebileceğimiz bir proje oldu" dedi. Darıca Barış İlkokulu'nda, görme engellilerin özel eğitimlerle yetiştiği 'Gören Eller' sınıfında 8 görme engelli öğrenci, bilgisayardan, matematiğe, İngilizceden, müzik dersine kadar birçok alanda eğitim alıyor. Amaçlarının görme engelli öğrencilerin de diğer öğrencilerden bir farkı olmadığı kanıtlamak ve onları engelleri aşarak yeniden sosyalleşmesini sağlamak olduğunu belirten Görsel Sanatlar Öğretmeni Erdoğan Şahinoğlu, "Burası görme engelli öğrencilerimizden oluşan bir sınıf oldu. Ben öğrencilerimize bağlama dersi veriyorum. Yaklaşık 1,5 yıl oldu ilk başlarda baya bir zorluk çektik. İğneyle kuyu kazmak gibi başladık olaya. Bu proje beni en çok heyecanlandıran projelerden biri oldu. Yeni Aşık Veysel'ler yetiştirebileceğimiz bir proje oldu. Çok şükür baya da yol aldık. Çocuklarımız şu an notalarla çok güzel türküler çalmaya başladılar." dedi. "ÇOCUKLARIN ÖZGÜVENİ ARTTI" Okulda alınan müzik eğitiminin ardından görme engelli öğrencilerin sosyalleşip hayata daha kolay katıldıklarını gözlemlediklerini söyleyen Şahinoğlu şöyle konuştu:  "Çocukların özgüveni de artıyor bu sayede kendilerine olan güvenleri de gelişti. Velilerimizin de çok büyük desteği var, her konuda bize yardımcı oluyorlar. Şu anda repertuarımızda 20'den fazla şarkı var tamamını öğrencilerimiz notayla çalıyor. Çocuklarımız aynı zamanda kendileri gibi olan öğrencilere de öğretebilecekleri şekilde eğitim veriyoruz. Çevrelerinde daha özgüvenli çocuklar oldular. Önceden odalarına kapanıp bekleyen çocuklar müzik sayesinde bağlama çalmaya başladı. Eve gelen misafirlere bağlama çalarak daha özgüveni artan çocuklar oldular, son derece sosyalleştiler.""AMACIMIZ GÖRME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİN DİĞER ÖĞRENCİLERLE KAYNAŞMASIYDI"Darıca Kaymakamı Ömer Karaman ise okulda verilen eğitimden son derece memnun olduğunu ifade ederek, "Burası özel bir sınıf. Bu tür eğitim kurumlarımızda özel eğitim sınıflarımız vardı, fakat son zamanlarda bakanlığımızın da teşvikleriyle bu tür sınıflarımızı kaynaştırma sınıfı olarak okullarımızın içerisinde de toplamaya başladık. Darıca'da biz bu projeyi Barış İlkokulu'nda yapmaya karar verdik. Yaptığımız sınıftan da çok memnun kaldık. Bu sınıfımız özel eğitim sınıfı olarak doğdu ama asıl amacımız görme engelli öğrencilerimizin okuldaki diğer öğrencilerle kaynaşmasıydı. Beklentimizin çok üzerinde oldu bu. Çocuklarımızın bazı yetenekleri ortaya çıktı. Öğretmenlerimiz zamanla öğrencilerimizin çok yetenekli çok farklı öğrenciler olduğunu anladı. Özel yetenekler doğma açısından öğretmenlerimizin katkısı çok önemli bütün öğrencilerle bire bir ilgileniyorlar. Bu sınıfımızda çok güzel sonuçlar aldık memnunuz. Öğretmenlerimiz geleceğin Aşık Veysel'leri doğduğunu söylüyor. Burası yeteneklerin keşfedildiği de bir sınıf oldu." diye konuştu.

-GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ --------------------------------Okuldan görüntüler -Gören eller sınıfından görüntüler -Görsel Sanatlar Öğretmeni Erdoğan Şahinoğlu ile röportaj -Darıca Kaymakamı Ömer Karaman ile röportaj -Öğrencilerin bağlama çalarken görüntüsü -Detaylar

Haber: Ergün AYAZ-Erol POLAT Kamera: Alişan KOYUNCU/DARICA(Kocaeli),

Haber Kodu : 200307013

====================================Kayseri'de yazın buz gibi su için kuyular karla dolduruldu

KAYSERİ'nin Hacılar ilçesinde 300 kadar kuyu, yazın buz gibi su içebilmek için Erciyes Dağı'nın eteklerinden getirilen kar ile dolduruldu. 400 yıllık geleneği sürdüren yöre halkı, çuvallarla taşıdıkları karları kuyulara bastı.Erciyes Dağı eteklerindeki Hacılar'da yaklaşık 400 yıl öncesine dayanan ve o yıllarda su ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılan 1200 kuyudan yaklaşık 300'ü, günümüzde yaz aylarında soğuk su elde etmek için kullanılıyor. Derinliği 7 metreye ulaşan kuyular, kış aylarında tonlarca karla dolduruluyor. Yöre halkı bu yıl da kış bitmeden dağın eteklerinde özellikle kayalık ve gölge alanlarda biriken temiz karları çuvallarla getirip, kuyulara bastı. Bölgede kuyuların büyük bölümü kar kütleleriyle doldurulup, kapakları yaza kadar açılmamak üzere kapatıldı. Yaz başından itibaren açılan ve bir nevi buzdolabı gibi kullanılan kuyulardaki karın kısmen erimesiyle elde edilen su kovalarla çekilip içiliyor. Kovalarla çıkarılan kar ise tabak ve kaselerde üzerine yoğurt, pekmez, ceviz, fındık dökülerek yeniyor. İlçe halkı, yaz aylarında 35 dereceye ulaşan sıcak havada kuyulardaki kar ve buz gibi suyla serinliyor.'SU OLSA DA KUYULARI DOLDURUYORUZ'Yöre halkından Mahmut Gengeç (60), "Bu bizde alışkanlık olmuş bir gelenek. Hacılar ilçemizde ne kadar su olsa da biz yine de bu kuyuları dolduruyoruz. Biz inşallah ölene kadar da bu kuyuları doldurmaya devam edeceğiz. Yaz aylarında Erciyes'te kar olmasa bile buralarda kar oluyor. Bu bizim yaklaşık 400 yıllık bir geleneğimiz. Ben kendimi bildim bileli biz bu kuyulara kar doldururuz. Geçmişte su sıkıntısı olduğu için her evin önünde su kuyusu olurdu. Bu kuyular kar ile doldurulup su ihtiyacı gideriliyordu. Biz bu geleneği mümkün olduğu kadar sürdürüyoruz" dedi. 'BU KARIN SUYU ÇOK LEZZETLİ OLUYOR'Yıllardır kuyulara kar bastıklarını söyleyen Ali Osman Basma ise, "Ben 82 yaşındayım. Geçmiş dönemde su sıkıntısı olduğu için her evin önüne su kuyusu yapılırdı. Bu kuyulara kar basarak, yaz ayında suyunu içiyoruz. Kar yağdığı dönemde arkadaşlarla bir araya gelerek karları torbalara toplarız. O karları da kuyulara basıyoruz. Bu karın suyu çok lezzetli oluyor" diye konuştu.

- GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Mahmut Gengeç ile röportaj-Ali Osman Basma ile röportaj-Kuyulara karın taşınması-Kuyulara kar basılması-Kuyulardan görüntü-Genel detay

Haber-Kamera: Olcay DÜZGÜN/KAYSERİ,

Haber Kodu : 200307012

=================================

Fındık, patileri ile hayata tutundu

TOKAT'ın Turhal ilçesinde köy okulunun maskotu olan ve ölümcül 'distemper'e (gençlik hastalığı) yakalanarak Ankara'daki klinikte tedaviye alınan 'Fındık', hastalıkla savaşıyor. Veteriner Tekniker Yağmur Denli, "Ölüm oranı çok yüksek bir hastalık. Fındık hiç beklenmedik bir şekilde çok güzel savaşıyor. Patileri ile hayata sıkı sıkı tutunmuş durumda" dedi.İlçeye bağlı Kayacık köyünde Kayacık Şehit Haluk Yılmaz İlkokulu Müdürü Ahmet Aktürk ve öğretmenlerden Mustafa Önlen'in mezarlıkta bularak, okula getirdiği av köpeği melezi yavru köpek, okulun maskotu oldu. Okul Aile Birliği Başkanı Bedriye Göçer'in diktiği okul formasıyla öğrenciler arasında dolaşan ve 'Fındık' ismi verilen köpek, 2 hafta önce rahatsızlandı. Turhal'dan Ankara'ya sevk edilen Fındık, özel klinikte tedaviye alındı. 'Gençlik hastalığı' teşhisi konulan Fındık, tedaviye olumlu yanıt verdi. 14 günlük tedavinin ardından fizik tedavisine başlanan Fındık, riski tam olarak atlatamadı. 'KÜÇÜCÜK BEDENİYLE KOCAMAN MÜCADELE VERİYOR'Veteriner Tekniker Yağmur Denli "Dün iyiydi; ama bugün biraz düşüşte. Ama bu tedavi inişli çıkışlı devam ediyor. Zaten zor bir hastalık bunu hep söylüyoruz, 'ölüm oranı çok yüksek, tedavi süreci çok uzun ve riskli bir hastalık' diye. Fındık hiç beklenmedik bir şekilde çok güzel savaşıyor. Patileri ile hayata sıkı sıkı tutunmuş durumda. 14 günün ardından fizik tedavi süreci başladı. Onu yormadan yapmaya çalışıyoruz ki sinirleri daha hızlı gerileme yaşamasın. Aynı zamanda fizik terapi ona oyun gibi geliyor ve moral oluyor. Tamamen riskli süreci atlattığı zaman fizik tedavisine daha da ağırlık vereceğiz. Sinirsel form hızlı bir şekilde ilerliyor, sinirsel tikleri arttı. Biraz daha denge kurmakta güçlük çekiyor.  Ama önce hayata tutunsun diyoruz. Çünkü Fındık, küçücük bedeni ile kocaman bir mücadele veriyor" dedi.Denli, Fındık'ın iyileşme süresi için tam bir tarih vermenin doğru olmayacağını vurgulayarak, "Önce riskli süreci atlacak; ama fizik tedavi süreci için daha uzun bir süre bizimle olacak gibi görünüyor. Aşı çok önemli. Özellikle bu tarz hastalıklarda aşının bir kez daha önemini anlıyoruz" diye konuştu.'KONTROLSÜZ BİR ÇOĞALMA VAR'Hayvanlarda gençlik hastalığının çok fazla görüldüğünü da kaydederek, "Mutlaka sokak ve ev hayvanlarının kısırlaştırılması çok önemli. Hayvanlarda inanılmaz derecede kontrolsüz bir çoğalma var. Çoğaldıkça da bu hastalıkların önüne geçmek zor oluyor. Bilinçlenmek gerekiyor. Bugün sadece kliniğimize gençlik hastalığı sebebi ile gelen 6 hayvanımız oldu. Bunların hepsi maalesef sokak hayvanlarıydı. Son bir ayda gelenlerin sayısını sayamadık bile, o kadar fazla. Gençlik hastalığını atlatanlarda da felç kalma, yürüyememe oranı çok yüksek" ifadelerini kullandı.

- GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Veteriner Denli ile röp.-Fındık'tan görüntü-Aynı hastalığa yakalanan diğer köpeklerden görüntü-Genel detay

Haber-Kamera: Selen YALAZ-Celal ATALAY/ANKARA,

Haber Kodu : 200307052======================================

Japonya'dan Türkiye'ye gelen ilk gelin, 65 yıl sonra Erzurum'da JAPONYA'da tanıştığı Türk subayı Aydın Yazıcıoğlu ile evlenen Tatar kızı Süreyya Yazıcıoğlu (92), anılarını yaşamak için eşinin 65 yıl önce görev yaptığı Erzurum'a geldi. Kore Savaşı ile başlayan aşklarını anlatan Yazıcıoğlu, "Türk subaylar savaşın merhametli, duygusal, yakışıklı ve yiğit adamlarıydı" dedi.

Japonya'da vatansız yaşayan Türk Tatar cemaatinin lideri Hoca Ahmet Vahap'ın kızı Süreyya Yazıcıoğlu, Tokyo'da başlayan, Kore Savaşıyla birlikte 1950'li yıllarda İstanbul'da farklı hal alarak filmlere konu olacak hayat hikayesini Demirören Haber Ajansı'na anlattı. Cumhuriyetin kurulmasından sonra bilinen Japonya'dan gelen ilk gelin Süreyya Yazıcıoğlu, ilerleyen yaşına rağmen yaşadıklarını tek tek anlatırken kendisini dinleyenleri zamanda bir yolcuğa çıkarıyor. 1917 Kızıl devriminden kaçan babası Ahmet Vahap'ın da aralarında bulunduğu yaklaşık 100 kadar Kazan Tatar ailesinin önce Çin'in Mançurya sonra Japonya'nın başta Tokyo, Kobe, Nagoya ve Yokohama olmak üzere farklı kentlerine yerleştiğini söyleyen Süreyya Yazıcıoğlu, "1923 yılında Tokyo'da büyük bir deprem meydana geliyor. Bu depremde babam iş yerinde, hanımı ise evde. Hanımı enkazda kalarak yaşamını kaybediyor 5 yaşındaki kızı rahmetli Halide ise bahçede oynadığı için kurtuluyor. Babam 1924 yılında annem Sara ile evleniyor. Sonra 1926'da ağabeyim merhum Rasim Vahap, 1928 yılında ben ve 1933 yılında kardeşim Kasım Vahap dünyaya geldi. Üç kardeş Japonya'daki Amerikan Saint Joseph'te liseyi okuduk" diye konuştu.

'TÜRK SUBAYLAR SAVAŞIN MERHAMETLİ, DUYGUSAL, YAKIŞIKLI VE YİĞİT ADAMLARIYDI'

1950'lerin başında Kore Harbi'nde tanıştığı Türk Subayı Aydın Yazıcıoğlu ile hayatının değiştiğini belirten Yazıcıoğlu şunları söyledi:

"Kayınpederim General Küşat Yazıcıoğlu, Atatürk'ün silah arkadaşı ve Osmanlı 1'inci Meclis-i Mebusan kumandanıydı. Eşim de gönüllü olarak Kore'ye Tabip Yüzbaşı olarak gelmişti. Japonya'da yaşayan Türk Tatar cemaatindeki özellikle kadınlar, yaralı askerlere daha iyi bakmak için ilk yardım dersi görüyordu. Kızılhaç hastanesinde gönüllü hemşirelik yapıyordu. Türkiye'den gelen subay ve diğer askerler için de tercümanlık yapıyorduk. Kesişme noktamız orada. 'Ayla' filmini izlediyseniz. Türk askerleri ayda bir hava değişimine Japonya'ya geliyorlar. Onların da büyük bir bölümü mutlaka babamla görüşmüşlerdir. Türk subaylar savaşın merhametli, duygusal, yakışıklı ve yiğit adamlarıydı. Babam Hoca Ahmet Vahap oradaki Türk Tatar cemaatinin aynı zamanda din görevlisi. O zamanlar diyanetin gönderdiği imam olmadığı için Cuma, iftar, teravih, cenaze gibi dini etkinlik görevlerin de yapıyordu. Aynı zamanda Türk - Tatar Okulunun da mütevelli heyeti görevini yürütüyordu. Ben de gazeteleri her gün yaralılara getiriyordum. Eşim beni orada görmüş. Babamdan istediler o da 'tamam' dedi. Türk Tugayı Kumandanı General Tahsin Yazıcı vardı. O yıllarda Japonya da Türk Elçiliği yoktu. Amerikan Elçiliği nikahı 'biz kıyarız" dedi.  Amerikan sefaretine gittik. Nikahı kıydılar. Ondan sonra eşim Tokyo'da 2 gün kaldı ve sonrasında Kore'ye gitti. Ondan sonra onlar vapura bindiler. Kore'den gemi ile geldiler. Benim de eşyalarımı gemiye aldılar ve Türkiye'ye doğru yola çıktık. 2 ay sonra İstanbul'da kayınpederin Cihangir'deki evine yerleştik. Soyadı kanunu ile soyadımız Yazıcıoğlu oldu."

'ERZURUM'UN MUMCULAR MAHALLESİ'NDE TAŞTAN BİR EVDE OTURDUK'

Eşi Aydın Yazıcıoğlu'nun askeri doktor olması nedeniyle 1953 yılında Erzurum Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi'ne tayinlerinin çıktığını anlatan Süreyya Yazıcıoğlu, "Bu tayin benim için bir balayı oldu. Erzurum'un soğuk ve zor şartlarına rağmen kendime ait bir evimin olması nedeniyle kendimi Erzurum'a gelin gelmiş gibi hissettim. Subay ailelerinden oluşan bir grubumuz vardı. Hafta sonları Dumlu, Oltu, Hasankale, Aşkale ilçelerine piknik veya ev gezmelerine giderdik. Ilıca Şeker Fabrikası'nda vizyondaki filmleri izlerdik. 1954 yılında Trabzon Havaalanının açılışına davet edildik. Ancak hava şartları ve o zaman karayolu standardının iyi olmaması nedeniyle gidemedik. Erzurum'un Mumcular Mahallesi'nde taştan bir evde oturduk. O yıllarda lojman yoktu, elektrik akşamları veriliyordu. Eskilerin tabiriyle 3 numara şakir zümre sobayla ısınmaya çalışırdık. O yıllarda Erzurum evlerinde banyo yoktu. Halk mahalle hamamlarına giderdi. Biz de pazar günleri Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi'ne giderdik. Subay aileleri için 1 saat banyo zamanı ayırırlardı. Evden hastaneye faytonla gidilirdi. Bu evlilikten Ahmet Küşat ile Levent isminde iki çocuğum dünyaya eldi. 1955 yılı sonunda Ankara Gülhane Askeri Hastanesi'ne tayinimiz çıktı. Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin 1956 yılında kuruluşu sırasında yabancı dil bilmem nedeniyle Amerikalılarla çalışmaya başladım. Kuruluşta bir Amerikalı ve yardımcısı Ankara Traktör Fabrikası Genel Müdürü Halil Kaya ile mesai yapıyor, daha sonra ODTÜ Rektör Özel Kalem Müdürlüğü ve daha sonradan Makine Bölümü Öğrenci İşleri'nde 26 sene çalıştım. Eşim 1988 yılında rahmetli oldu" dedi.

ANILARINI TAZELEDİ

67 yıl sonra Erzurum'a geldiği için çok heyecanlı olduğunu ifade eden Yazıcıoğlu, o yıllarda çok iyi hatırladığı ve günümüzde hala kullanılan Askeri Hastane binası ile Gar'ı gezerek analarını tazeledi. Zaman zaman duygusal anlar yaşayan Yazıcıoğlu, Erzurum'un hayatında önemli bir yere sahip olduğunu belirtti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Süreyya Yazıcıoğlu, büyükoğlu Küşat ile fotoğraflara bakarken-Yazıcıoğlunun 'Erzurum çok değişmiş' demesi-Oğlu ile birlikte eşinin görev aldığı ve sık sık gittikleri yerleri gezmesi-Süreyya Yazıcıoğlu'nun gar binası önünde el sallaması

Haber-Kamera: Turgay İPEK/ ERZURUM,

Haber Kodu : 200307034

=======================================

Koronavirüs maskeleri yok sattı, numune bile kalmadı

Akdeniz Medikalciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Soy, koronavirüs nedeniyle maskelerin yok sattığını, ellerinde numunelik dahi kalmadığını söyledi.Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyada tehlikeli boyuta ulaşan koronavirüs yayılmaya ve can almaya devam ediyor. Virüs nedeniyle yaşamını yitiren ve etkilenenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı günden güne artarken uzmanların, virüsten korunmanın en etkili yolunun filtre özellikli maske takılması, olabildiğince kalabalık ortamlardan uzak durulması ve el temizliğine dikkat edilmesi olduğu yönündeki uyarıları ise maskelere olan ilgiyi artırdı. Virüsün ortaya çıkmasının ardından Çin, üretip ihraç ettiği maskeleri ithal etti.Dünyanın birçok ülkesinden yaz- kış her mevsim sağlık, spor ve tatil için gelen yerli ve yabancı turistleri ağırlayan turizm kenti Antalya'da da maskelere yoğun ilgi var. Medikal malzemelerin yanı sıra maske satışı da yapan firmalar bir anda gelen yoğun talep karşısında ellerindeki maskeleri satıp, tedarikçiden sipariş vermeye başladı. Özellikle İstanbul'da bulunan üretici ve tedarikçilerin direkt olarak Avrupa ve Çin'e maske gönderdiği için iç piyasanın talebini dikkate almadığı öne sürüldü. Ellerinde numunelik bulundurdukları maskeleri dahi 2-3 katına müşterilere sattıklarını hatta bazı medikal firmalarının hastanelerden ürün alıp piyasaya sattığı ortaya çıktı.Karbon filtre özelliği bulunan ve diğer cerrahi maskelere göre daha iyi koruyan maskelerin fiyatlarının çok fahiş olmasına rağmen ellerinde kalmadığını söyleyen 16 yıldır medikal malzeme satışı yapan Ahmet Türken, "Elimizde hiç maskemiz yok. Ayrıca aradığımız firmalara sipariş vermek istiyoruz ama satış yapmadıklarını söylüyorlar. Gelen müşterilere 'yok' diyoruz. 2 haftadır tamamen bitti. Birkaç kere geldi onları da önceden parasını verip ayırtanlara sattık. Önceden paketi 10 TL'ydi şimdi 70 TL oldu. Filtreli olanların tanesi de 150- 350 TL arasında satılıyor" dedi.Medikal ürün satışı yapan Yusuf Cengiz, toptancısında dahi maske kalmadığını belirterek, "2 katlı ve 3 katlı maskeler elimizde kalmadı. Toptancılarımızda da yok. Filtresiz düz maskeler kaldı onları da çoğunlukla almıyorlar. 30- 45- 60 TL arasında değişiyor fiyatlar. Fiyatlar iki katına çıktı. Bazı tedarikçiler tanesine 2 TL istiyorlar 50'lik kutuyu 100 TL'ye alacağım da kaça satacağım. O yüzden o da alınmıyor" diye konuştu.Yılmaz Kalkan ise ellerinde maske kalmadığı için gelen müşterilerin 'yok' sözünü duyunca kendilerine kızdığını belirterek, "Müşteriler 'biz nasıl korunacağız?' diyerek kızıyorlar. Elimizdeki ürünleri sattık. Biz bile alamayınca nasıl satacağız. Eskiden 50'li olan paketler artık 3-5'li olarak satılıyor" dedi.Akdeniz Medikalciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Soy, durum değerlendirmesi yaptı. Sektörde 3 katlı bez maskelerin kalmadığını belirten Soy, "Zaten bütün üretimler yurt dışı firmalar tarafından sözleşmeyle kapatılmış durumda. İran'dan Çin'den gelip üreticilerin fabrikalarında yatan insanlar var. Akşama kadar ne üretiliyorsa alıp gönderiyorlar. İhtiyaçları karşılama konusunda kimsenin gücü kalmadı. Önceden 50'li paketi 10 TL'ye satılırdı şimdi adedi 3 TL. Hatta medikalciler birbirlerine 'birkaç kutu varsa alıp eve götürelim bize de lazım olacak' diyorlar Antalya'da şu anda bu maskelerden bulmak zor" şeklinde konuştu.

- GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -----------Medikalciler röpAkdeniz Medikalciler Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Ufuk Soy röpMaske takan şahıs detayMaskelerden detayMedikalciler detay

HABER: Alparslan ÇINAR- KAMERA: Tolga YILDIRIM/ANTALYA,

Haber Kodu : 200307015

=====================================

Adana'yı bekleyen tehlike; yeraltı su seviyesi yükseldikçe binalar zarar görüyor JEOFİZİK Mühendisleri Odası Adana Şubesi Başkanı İbrahim Aybirdi, kentte yer altı su seviyesinin yüksek olmasından dolayı çok sayıda binanın bodrum katlarını su bastığını, bu nedenle de binaların taşıma sistemlerinin zarar gördüğünü söyledi.Kentte Çatalan İçme Suyu Projesi'nin devreye girmesi ile diğer içme suyu kuyularının kapatıldığını bunun da yer altı su seviyesinde artış yaşanmasına neden olduğunu anlatan Jeofizik Mühendisleri Adana Şube Başkanı İbrahim Aybirdi, su havzalarının yükselişe geçtiğini ifade etti. Adana'nın, Seyhan ve Ceyhan Nehri gibi alüvyon kökenli, tarıma elverişli Çukurova toprakları üzerine kurulduğunu ve içme suyu açısından problemi olmadığını ifade eden Aybirdi, 'İçme suyu projesinin devreye girmesi, kuyuları pasifleştirdi. Bu da beraberinde birçok risk getirdi. Yer altı su seviyesinin yüksek olması nedeniyle kentte inşa edilmiş çok sayıda binanın zeminlerinde su çıkışları gözlenmektedir. Yer altı su seviyesinin yüksek olduğu alüvyon kökenli birimler, serbest akifer türlerine sahip. Bu türlerin en büyük beslenme kaynakları yağışlar. Son yıllarda yağışların etkisinin de artmasıyla birlikte su taşmaları kent hayatını etkileyen önemli bir probleme dönüştü' dedi.Yer atı su seviyesinin 7-10 metre arasındayken Çatalan Suyu'nun devreye girmesiyle 2-8 metre arasında yükseldiğini belirten Aybirdi, sel baskınlarının yanı sıra bodrum katlı binaların taşıma sistemlerinin zarar gördüğünü kaydetti.'KUYULAR AÇILMALI, YER ALTI HARİTALARI ÇIKARILMALI'Yer altı su seviyesinin riskli boyutlara yükselmesinin dikkate alınması gerektiğinin altını çizen İbrahim Aybirdi, şunları söyledi: Adana'da kuyuları tekrar aktifleştirmeliyiz. Çatalan Barajı ikinci aşamada kalmalı ve eksik kalan yerlerde devreye girmelidir. Jeofizik çalışmalar yapılarak yer altı haritaları çıkarılmalıdır. Yerleşim yerleri buna göre belirlenmelidir. Su basan bodrumlu yapılara gelince insanlarımız binalarında kendi başlarına kuyu açmamalılardır.?

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------DHA Muhabiri Can Çelik'in anonsuJeofizik Mühendisleri Odası Adana Şubesi Başkanı İbrahim Aybirdi'nin apartmanın bodrumundaki suyu göstermesiİbrahim Aybirdi'nin zarar gören bodrumu göstererek konuşmasıİbrahim Aybirdi ile röp.Seyhan Nehri'nden detaylarSu baskınlarından arşiv görüntüler

Haber-Kamera: Can ÇELİK-Nuri PİR/ADANA,

Haber Kodu : 200307035

==============================

Kocasıyla fuhuş yapması için 1500 TL vermiş ADANA'da, otoyol kenarları ile masaj salonlarında fuhuş yaptıran çete çökertildi. 8'i kadın 23 kişinin yakalandığı operasyonla birlikte çetenin, polise yakalanmamak için telefon görüşmelerinde "Jantı lastiğe takalım", "Duvara sıva yapalım" şifrelerini kullandığı ortaya çıktı. Bir kadının da çete üyesi kadına, eşiyle birlikte olması için 1500 TL ödediği belirlendi.

İl Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Ahlak Büro Amirliği ekipleri, otoyol kenarları ile masaj salonlarında fuhuş yapıldığı bilgisi üzerine çalışma başlattı. Tespit edilen şüphelileri, teknik ve fiziki takibe alan polis, belirlenen adreslere 4 Mart sabahı eş zamanlı operasyon düzenledi. Operasyonda 8'i kadın 23 şüpheli gözaltına alındı.

OTOYOLA SERVİS KALDIRMIŞLAR

Gözaltına alınan şüphelilerden Ali K., Mehmet U., Yılmaz Ö., Kadir Ö. ve Kadir K.'nın, çetenin Adana-Gaziantep Otoyolu sorumlusu oldukları, kadınları otoyola götürerek 50 ila 100 lira arasında fuhşa zorladıkları belirlendi. Şüphelilerden Şervan A. ve Yılmaz Ö.'nün kadınları otomobillerle gidecekleri adreslere bırakıp aldıkları, Ozan I. ve Ali K.'nın da polise karşı nöbet tutukları ortaya çıktı. Lale K. ve oğlu İsa K. ile Aytül S. ve Mehmet A.'nın kadınlara, masaj salonlarında 150 ila 1500 lira arasında fuhuş yaptırdıkları da saptandı.

KOCASINA KADIN AYARLAMIŞ

Çetenin polise yakalanmamak için telefon görüşmelerinde, "Jantı lastiğe takalım", "Duvara sıva yapalım" şifrelerini kullandığı belirlendi. Operasyon kapsamında, çete üyeleriyle fuhuş için anlaşan 45 kişinin de ifadesine başvuruldu. Bu kişiler arasında bulunan bir kadının, kocası ile ilişkiye girmesi için çete üyesi kadınla 1500 TL'ye anlaşıp, parayı ödediği de tespit edildi. Şüpheliler adliyeye sevk edildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ---------------------------------Zanlıların adli tıp birimine getirilmesiAdli tıp birimi tabelasıHaber: Çağlar ÖZTÜRK-Kamera: ADANA,

Haber Kodu : 200307043

============================

Tarlada bulduğu gök taşını satılığa çıkardı ÇORUM'un Alaca ilçesinde çiftçi Mutlu Yılmaz'ın geçen yıl nisan ayında nohut ektiği sırada tarlasında bulduğu 68 kiloluk gök taşı, Çorum Müzesi'nde sergilendiği 1,5 ayda, 4 bin kişi tarafından ziyaret edildi. Yılmaz, müzeden geri aldığı taşı satılığa çıkardı.Alaca ilçesinde 12 haneli Gerdekkaya köyünde oturan çiftçi Mutlu Yılmaz, geçen yıl nisan ayında nohut ektiği tarlasını hasada hazırladığı sırada gördüğü büyükçe bir taşı kaldırmaya çalıştı. Ancak taşın çok ağır olması nedeniyle yerinden hareket ettiremedi. Görünüşünün farklı olduğunu düşünen Yılmaz, komşularının yardımıyla taşı bulunduğu yerden alarak evine getirdi. Yılmaz, dışı gri renkte olan 68 kilo ağırlığındaki taştan kopardığı bir parçayı incelenmesi için bir yakının yardımıyla ABD'deki bir üniversiteye ulaştırdı. İncelemede; taşın bir gök taşı olduğu ortaya çıktı. Yılmaz, taşı, kiraladığı bir banka kasasında muhafaza etmeye başladı. Tarlada detektörlerle de arama yapan Yılmaz, yeni bir bulguya ulaşamadı. 1,5 AY MÜZEDE SERGİLENDİGök taşının merak konusu olması üzerine İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü görevlileri Mutlu Yılmaz ile iletişime geçti, taşın müzede sergilenmesi istendi. Yılmaz, geçici süreyle gök taşını müzede sergilenmek üzere görevlilere teslim etti. Çorum Müzesi'nde hazırlanan özel bölümde gök taşı bir buçuk ay önce sergilendi. Dünya literatürüne 'Gerdekkaya' ismiyle giren gök taşında 12 element bulunduğu Türkiye'nin en büyük üçüncü göktaşı olduğu belirtildi. En az 4 bin yıllık olduğu tahmin edilen göktaşı ile ilgili sergilendiği bölümde, 'uzayın habercileri' başlıklı bilgi metni de hazırlandı.1,5 ay müzede sergilenen taş yeniden Mutlu Yılmaz'a teslim edidi. 'BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ'Çorum Müze Müdürü Metin Çakar, gök taşının vatandaşlar tarafından büyük ilgi gördüğünü belirterek, "Yaklaşık bir buçuk ay itibariyle müzemizde sergilendi. Önceki gün itibariyle Mutlu Yılmaz'a geri teslim ettik. Kış mevsimini atlattık. Müzelerin yoğun olarak çalıştığı ve çok ziyaretçi aldığımız sezon ise yaz sezonudur. Bilet alarak gelen ziyaretçilerin haricinde sırf gök taşını görmek için gelenlerden bilet almadığımız için yaklaşık 3-4 bin kişinin gök taşını ziyaret ettiğini biliyoruz. Müzemizin giriş holünde özel bir bölümde sergiledik. Özellikle öğrenciler çok geldi. Kırşehir'den, İstanbul'dan buraya gök taşı görmek için gelen ziyaretçilerimiz oldu. Birçok ziyaretçi gibi biz de hayatımızda ilk defa gök taşı gördük. Hem bizler hem de vatandaşlar için bir tecrübe oldu. Müzemizin tanıtımına da büyük katkısı oldu. Gençler meteorla selfie yapıp sosyal medyada paylaştılar. Çok büyük bir ilgi oldu" dedi.TAŞI SATILIĞA ÇIKARDIMutlu Yılmaz, özel bir alanda sakladığı gök taşını satılığa çıkardı. Yılmaz'ı, Rusya'dan bir grubun aradığı ve gök taşını almak için görüştükleri öğrenildi. Gök taşının en az 4 bin yıllık olduğunun tahmin edildiğini anlatan Mutlu Yılmaz, "Taşa baktığında normal bir taş gibi duruyor ama kaldırmaya çalıştığımda ne kadar ağır olduğunu görünce şüphelendim. Taştan bir parçayı makine ile kesip gönderdik. İçinin siyah ve parlak gri renkte olduğunu gördük. Hatta taşın kesilen parçaları hava ile temas ettikçe daha da kararıyor. Amerika'ya gönderdiğimiz parçasına yapılan incelemede gök taşı olduğu kesinleşti. İçinde 12 element bulunduğu bize söylendi. Özellikle yurt dışında göktaşı ile ilgilenen çok kişi var. Biz de gök taşını satmak istiyoruz. Talepler geliyor. En son Rusya'dan 68 bin Dolar teklif edildi. Ancak biz taşın değerinin çok daha fazla olduğunu biliyoruz o yüzden kabul etmedik. Tabii ki amacımız değerini verecek bir alıcıya taşı satmak? dedi.Görüntü Dökümü: ----------------------Müzeden detaylar-Röportaj-Gök taşından detaylarHaber-Kamera: Yaprak KOÇER-Hüseyin KALAY-Yusuf ÇINAR/ÇORUM,

Haber Kodu : 200306021

===================================

KOCAELİ Prof. Dr. Akça: Her 5 çocuktan 1'i siber zorbalık mağduru

Prof. Dr. Akça: Her 5 çocuktan 1'i siber zorbalık mağduruKOCAELİ Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Baştürk Akça, Türkiye'de son dönemlerde her 5 çocuktan 1'inin siber zorbalığa maruz kaldığını, okul öncesinden başlayarak etik internet kullanımına dair bilinçlendirilmeye ihtiyaç olduğunu söyledi.Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Baştürk Akça, TÜBİTAK'ın desteğiyle çocuklar üzerinde ciddi psikolojik ve fiziksel zarara neden olan siber zorbalığın etkilerinin araştırılması için 7 ilde 1400 ortaokul öğrencisinin katılımıyla anket yaptırdı. Siber zorbalık hakkında çeşitli soruların bulunduğu ankette, çalışma yapılan 7 ildeki 80 öğrenciyle de yüz yüze görüşülerek siber zorbalığın olumsuzlukları belirlenmeye çalışıldı. Amacının dijital ortamda yaşanan zorbalığın çocukları üzerindeki olumsuz etkilerini belirlemek ve bu sorunlara dikkat çekmek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akça, "Siber zorbalık internet teknolojileri aracılığıyla, sosyal medya, mobil cihazlar ya da bir takım yazışma grupları aracılığıyla birine karşı hakaret, tehdit ve taciz içeren mesajlar göndermek gibi çok çeşitli istenmeyen davranışlar bütünüdür. Biz TÜBİTAK desteğiyle geniş kapsamlı bir saha çalışması yürütmüştük. 7 ilde ortaokul öğrencileriyle siber zorbalığı nasıl deneyimledikleriyle ilgili bir projemiz vardı. Bu çalışmanın sonucunda öğrencilerin yaklaşık yüzde 20'sinin siber zorbalığa maruz kaldığını gördük. ya da başka bir deyişle her 5 çocuktan 1 tanesi siber zorbalığa maruz kalıyor" dedi.'SİBER ZORBALIK ORANI ANKETTE ÇIKAN ORANDAN ÇOK DAHA YÜKSEK'Siber zorbalığa maruz kalan çocukların aile baskısı gibi çeşitli nedenlerden dolayı bunu dile getirmediğini vurgulayan Prof. Dr. Akça, "Anketten çıkan sonuç yüzde 20 ama benim şahsi fikrimi soracak olursanız, 'Siber zorbalık yaşadınız mı" diye sorduğunuzda duyduğunuz cevaplarla aldığınız oranlar biraz daha düşük oluyor. Türkiye'de bence özellikle ortaokul düzeyinde öğrencilerin çok daha büyük bir oranının siber zorbalığı deneyimlediğini düşünüyorum. Yani zorba, kurban ya da seyirci pozisyonunda siber zorbalığa maruz kalınıyor. Türkiye'de bu oranın giderek artmasından da endişe ettiğimi söyleyebilirim" diye konuştu.'İNTERNET KULLANIMI NE KADAR FAZLAYSA, ZORBALIK ORANI O KADAR ARTIYOR'Siber zorbalığın yalnızca Türkiye'de değil, Avrupa ülkelerinde de yaygın bir sorun olduğunu söyleyen Prof. Dr. Emel Baştürk Akça, şöyle konuştu: "Dijitalleşme oranına bağlı olarak siber zorbalık oranı da artıyor. Avrupa ülkelerinde de bu durum öyle. Yani internet kullanımı ne kadar fazlaysa zorbalığı deneyimleme oranı da o kadar yükseliyor. Özellikle çeşitli Avrupa ülkelerinde zorbalığı önlemeye yönelik Avrupa Birliği projeleri var. Mesela Danimarka zorbalığın çok yüksek olduğu ülkelerden bir tanesiydi ama son 3-4 yıldır okul düzeylerinde yapılan çalışmalarla oranların düştüğünü görüyoruz. Yani bunun önlenemeyecek bir şey olduğunu düşünüyorum ama okul öncesinden başlayarak etik internet kullanımına dair bilinçlendirilmeye ihtiyacımız var. Ayrıca çocukların dijital ortamda kendi güvenliklerini nasıl sağlayacakları konusunda hem teknik anlamda hem de daha sosyal anlamlarda da desteklenmeleri sağlıklı sonuçlar getiriyor."'DUYGUSAL DESTEK HEM ZORBAYA, HEM KURBANA VERİLMELİ'Siber zorbalık konusunda mağdurun yanı sıra zorbanın da incelenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Akça sözlerine şöyle devam etti: "Siber zorbalığa maruz kalanların, yaşadıkları duygusal travmayı iyi anlamak lazım ama genellikle okul ortamlarında yapılacak müdahaleler çok önemli. Rehberlik öğretmenleri bu konuda yapılabilecek destekler konusunda bilinçliler. Ebeveynlerin de duygusal anlamda çocuklarına destek olması çok önemli. Bir tedavi demeyelim ama hem mağdurların hem de zorbalarında duygusal anlamda desteğe ihtiyacı olduğunu belirtmem gerekiyor. Çünkü zorbalık yapanın da nedenini anlamak lazım. Birine kötülük yapmanın ya da hakaret etmenin de altında yatan sebepler vardır. Özellikle çocuklar için konuşuyorum. Dolayısıyla duygusal desteğin hem zorbaya hem de kurbana verilmesi önemlidir."'ÇOCUKLARI KORUMAK İÇİN ADIMLAR ATMALIYIZ'İnternet eğitiminin siber zorbalığın önlenmesi konusunda son derece önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akça, "Biz hep ebeveynlere, çocuklarına küçük yaştan itibaren internet kullanımı konuşunda kurallar belirlemesini tavsiye ediyoruz. Çünkü yaş büyüdükçe bu kuralları uygulamak çok daha zorlaşıyor. Küçük yaşta birtakım filtreler uygulayarak çocuklarımızı koruyabiliyoruz. İleri yaşlara geldiğimizde ebeveynlerin yapabileceği en önemli şey çocukların dijital ortamda yaşadıkları sorunları kendileriyle açıkça paylaşabilecekleri yönünde güven vermeleri. Çünkü bizim genellikle gördüğümüz vakalar şu şekilde oluyor. Çocuk zorbalığa maruz kalıyor ama anne ve babasından korktuğu ve çekindiği için paylaşamıyor. Durum böyle olunca da olay maalesef daha da büyüyor. Yani tehdit haline gelmeye başlıyor. O nedenle anne ve babalardan özellikle bunu hatırlatmamız gerekiyor. Çocuğunuzla bir güven ilişkisi temin edin ve ne olursa olsun çocuğunuzu korumaya yönelik adımlar atacağınız konusunda çocuklarımızı inandırmalı ve bir güven sağlamalıyız" dedi.'10 YAŞINDAKİ ÇOCUK BİLE MARUZ KALABİLİYOR'Prof. Dr. Emel Baştürk Akça, siber zorbalığı her yaştan insanın bilinçsiz ya da bilinçli bir şekilde uyguladığına vurgu yaparak, şöyle konuştu: "Siber zorbalık konusu aslında hiç gündemden düşmüyor. Çeşitli durumlarla ve vakalarla tekrar karşımıza çıkıyor. Son günlerde 'Dahi çocuk' diye medyada gördüğümüz 10 yaşındaki bir çocuğun da aslında dijital ortamda bir siber zorbalığa maruz kaldığını biliyoruz. Hatta nefret söylemi içeren söylemlerle karşılaşıldı. O yüzden sadece ergenler birbirine zorbalık yapmıyorlar. Yetişkinlerin de bir çocuğa karşı zorbalık yaptığını görmüş olduk. Yetişkinler bunu yapıyorsa hukuki sürecin de işletilmesi gerektiğinin altını çizmek lazım. Çünkü dijital ortam hepimizin güven içinde bulunabileceği bir alan olmalı."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -------------------------------Prof. Dr. Emel Baştürk  Akça ile röportaj -Detaylar Haber-Kamera: Ergün AYAZ-Alişan KOYUNCU/İZMİT(Kocaeli),

Haber Kodu : 200306019

==========================

Suriyeli 5 kardeş geceyi battaniyeye sarılarak geçirdi

EDİRNE'de, Yunanistan'a geçmek için bekleyen Suriyeli 5 kardeş, geceyi toprağa serilen örtülerin üzerinde, battaniye altında birbirlerine sarılarak, geçirdi.

Edirne'den Avrupa ülkelerine gitmek için bekleyen binlerce göçmen, geceleri, kentin belirli noktalarında çadır kurup, ateş yakarak geçiriyor. Yiyecek- içecek ihtiyaçları yardım kuruluşları ile Edirne halkı tarafından karşılanan göçmenler, gün aydınlanmasıyla da Yunanistan'a geçmeye çalışıyor.

Suriyeli Mahmud Muhammed de Yunanistan'a gitmek için 5 çocuğu ve eşi ile Edirne'ye geldi. Aile geceyi Edirne Otogar'ında ateş yakarak geçirirken, Muhammed'in 2 eşinden olan çocukları Ahmet, (6) Mahır, (5) Yusuf (4), Yusuf, (3) Mahmut (2) ve 8 aylık Nuray bebek kardeşler, toprağa serili örtüler üzerinde uyumak zorunda kaldı. 5 kardeşin battaniyenin altında, birbirlerine sarılı halde yatmaları ortaya yürekleri titreten görüntüler çıkarırken, baba Mahmut Muhammed(33), Suriye'nin İdlib kentinden Almanya'daki kardeşinin yanına gitmek için Edirne'ye geldiklerini anlattı. Suriyeli baba, "Üç gündür Edirne'deyiz. Amacım ailemle Yunanistan'a geçip oradan Almanya'ya da yaşayan kardeşimin yanına gitmek. Çocuklarımın geleceği için istiyorum. İdlib'de evimiz savaş nedeniyle yıkıldı, orada kimsemiz kalmadı. Yunanistan'ın kapılarını açmasını, bizim geçişlerimize izin vermesini istiyoruz" dedi.

Öte yandan yüzlerce göçmenin Edirne Otogarı'ndaki yeşil alanlara kurdukları çadırlarda bekleyişleri devam ediyor.

Görüntü dökümü:

Battaniye altında çocuklar

Çocukların uyuması

Detay görüntü

Baba Mahmud Muhammed ile röp.

Anne çocuklara yemek vermesi

Detay görüntü

Alanda kurulan çadırlar

Beşiktaş taraftarı göçmen ile röp.

Göçmenler ile röp.

Farklı açılardan detaylar

Haber-Kamera: Ali Can ZERAY/EDİRNE,

============


Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel İNTERNET VE SOSYAL MEDYADA ÖNE ÇIKAN YURT HABERLERİ - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement