DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ - Son Dakika
Güncel

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ

'Yaşamaz' denilen Melis, annesiyle 5 ülke gezdi, 21 yaşında hayatını kaybetti KOCAELİ'nin Körfez ilçesinde yaşayan Birdane Doğrukol, 'Holoprozensefali' (beyin anomalisi) tanısıyla dünyaya gelen kızı Melis Eylül için, doktorların 'yaşamaz' demesine rağmen mücadelesinden vazgeçmedi.

26.02.2020 09:35

'Yaşamaz' denilen Melis, annesiyle 5 ülke gezdi, 21 yaşında hayatını kaybetti

KOCAELİ'nin Körfez ilçesinde yaşayan Birdane Doğrukol, 'Holoprozensefali' (beyin anomalisi) tanısıyla dünyaya gelen kızı Melis Eylül için, doktorların 'yaşamaz' demesine rağmen mücadelesinden vazgeçmedi. Birdane Doğrukol, kızı Melis'in tüm engelleri aşıp, 5 ülke 30'dan fazla şehir gezdikten sonra mutlu bir şekilde 21 yaşında hayata veda ettiğini söyledi.

Körfez ilçesinde oturan Birdane Doğrukol, 1999 yılında eşi Melih Doğrukol ile birlikte 6 aylık hamileyken gittiği doktor kontrolünde dünyaya gelecek olan kızları Melis Eylül'ün engelli olacağını öğrendi. Haberi aldığı ilk anda kürtaj yaptırmayı düşünen Birdane Doğrukol, 8 aylıkken prematüre bir şekilde dünyaya gelen Melis Eylül'ü kucağına aldığında, o ana kadar yaşadığı bütün olumsuzlukları kenara atarak kızını yaşatmak içim mücadeleye başladı. 'Holoprozensefali' tanısı konulan kızlarını daha iyi şartlarda tedavi ettirmek için Amerika Birleşik Devletleri'ne gitmeye karar veren çift, 2005 yılında Seattle kentine yerleşti. Orada özel eğitim almaya başlayan Melis Eylül, 2018 yılında Kent Lake High School'dan mezun oldu.

Tedavisi devam ettiği süre boyunca kızıyla beraber dünyayı gezip keyifli vakit geçirmeyi amaçlayan Birdane Doğrukol, kızıyla beraber seyahatlere çıkmaya başladı. Annesiyle birlikte Amerika, Meksika, Kanada, Şili ve Küba ve 30'dan fazla şehirde seyahat eden Melis Eylül, 3 Şubat tarihinde tedavi gördüğü Seattle Childrens Hospital'da hayatını kaybetti. Melis Eylül geçen günlerde Körfez Kirazlıyalı Mahallesi Merkez Mezarlığı'nda toprağa verildi.

'YAŞAMAZ DENİLDİ'Amacının kızının yaşamı boyunca mutlu olmasını sağlamak olduğunu ifade eden Birdane Doğrukol, "Hamileliğimin 6'ncı ayında kontrole gittiğimizde bir şeylerin normal gitmediğini öğrendik. Sonra birkaç doktora daha gidip teyit aldıktan sonra çocuğumuzun engelli olduğunu, doğsa bile yaşamayacağını söylediler. O saatten sonra ben hamileliği sonlandırmak istedim, çünkü engelli bir çocukla ne kadar zor bir hayat olabileceğini yakın bir arkadaşımızın kızından dolayı biliyordum. O yüzden istemedim. En son doktora gittiğimizde doktorum sonlandırmak istemedi. Ben de ona o zaman demiştim ki 'Eğer siz bu hamileliği sonlandırmazsanız o zaman ben de bu camdan atlar hem kendimi hem de onu kurtarırım' demiştim. Sonra 8 aylıkken erken doğum yapıldı zaten 'yaşamaz' denildi bebeğim için. 16 saat süren bir operasyonla bebeğim doğdu ve ben bebeğimi kucağıma aldığım anda o zamana kadar söylediğim her şey anlamını yitirdi. Kızıma 'Kim ne derse desin ben seni sevdim ve yaşatacağım' dedim. O gün kızıma söz verdim, 15 gün hastanede kaldı daha sonra 'Holoprozensefali' tanısı konuldu. Hastalığın ne olduğunu öğrendik ve genetik uzmanı bizi karşısına alıp bu çocuklar genellikle 1 yaşına basmadan hayatlarını kaybediyorlar" dedi.

'KENDİ ELLERİMLE ŞIRINGAYLA BESLEDİM'Doktorlardan gelen bütün olumsuz yanıtlara rağmen kızını yaşatmak için çabaladığını ifade eden Birdane Doğrukol şöyle konuştu: "Ben kızımı şırıngayla besledim daha sonra bize hiçbir şey söylemeden eve gönderdiler. Haftalık kilosunu ve değerlerini ölçün dediler. 2 hafta sonra ben bebeğimin kilo aldığını gözlemledim. Doktora kontrole gittiğimizde değerlerin yanlış olduğunu düşündü. Çocuğumun kilo almasının imkansız olduğunu ve yemek yemesinin güç olduğunu söyledi. Ben de şırınga ile beslediğimi söyledim. Sonra doktorlar bize; Melis, yaşamayacak, enfeksiyon olacak, hayatını kaybedecek, nöbet geçirecek falan dedi. Biz bir şekilde bu hastalıkla nasıl yaşayabiliriz diye internetten araştırdık. Bizim durumumuzda olan aileler var mı diye onu araştırdık. Maalesef böyle bir tanı konulan hiçbir çocukla karşılaşmadık. Melis hem çok zor hem de çok güzel bir yaşamın ardından 21 yaşında hayatını kaybetti. Bu ana kadar bir tane bile aynı tanıda olan başka bir çocuk görmedim ne Türkiye'de ne de Amerika'da."

'ENGELİMİZE RAĞMEN YAŞADIĞIMIZ HAYATTAN ZEVK ALMAK İSTEDİKKızı Melis Eylül'ün yaşadığı süre boyunca her an hayattan keyif almaya çalıştığını söyleyen Birdane Doğrukol sözlerine şöyle devam etti: "Eşim Birol'un işlerinden dolayı ve Melis'in daha iyi şartlarda tedavi olması için Amerika'ya taşınmaya karar verdik. Daha sonra hayatımızı eğlenceli yaşamaya başladık, biz hayatımızdan zevk almak istedik. Melis ile nerelere gidebiliriz onları araştırdık ve Melis belki birçok insanın gidemediği birçok ülkeye ve şehre gitti. Beraber Kanada'ya, National Park'a arabamızla 10 günlük gezi yaptık. Gondola bindik, dağın en tepesine kadar çıktık, Amerika turu yaptık, Seattle'ı, Utah'ı, Grand Kanyon'u, Las Vegas, San Diego, Los Angeles, San Fransisco üzerinden bir tur yapıp her yeri gezdik Melis ile."

'HAZİRAN AYINDA NORVEÇ'E GİTMEYİ PLANLIYORDUK'Melis Eylül'ün yaşadığı 21 sene boyunca 5 farklı ülke 30'dan fazla şehirde gezdiklerini ifade eden Birdane Doğrukol, "Burada çok acılar yaşadım ben ailelere yalnızca şunu söylemek istiyorum. Zaman zaman çok kötü hissediyorsunuz, dayanamadığım anlar çok oldu ama pes etmedim. Onlar en az bizim kadar her şeyi hak ediyorlar, onlar yaşamayı hak ediyorlar. Onlar çok özel çocuklar çünkü. Biz kendimizden olmayan herkesi ve her şeyi dışlıyoruz ve farklılaştırıyoruz. Onlar da bizden farklı değiller sadece çok özeller. O kadar güzel şeyler yaşadık ki Melis ile hiçbiri unutulmaz. Meksika'ya, Kanada'ya ve Amerika'nın birçok yerine gittik önümüzdeki haziran ayında planımız Norveç'e gidip batmayan güneşi izleyecektik. Haziran ayını bekliyordu sabırsızlıkla ama maalesef kızım orayı göremedi. Keşke daha uzun yaşasaydı da beraber daha fazla vakit geçirseydik" dedi.

'ÖZEL ÇOCUKLAR İÇİN ÇALIŞMALAR YAPMAK İSTİYORUM'Kızının hayatını kaybetmesinin ardından büyük üzüntü yaşadıklarını dile getiren Birdane Doğrukol, "Ben şimdi bundan sonra ne yapacağımı bilmiyorum ama bir şekilde bir şeyler yapmak istiyorum. Kim bilir belki böyle özel çocuklara faydam dokunur, böyle ailelere bir faydam dokunur. Bundan sonra sosyal sorumluluk projeleri yapmak istiyorum, eğer bir kişinin bile elinden tutabilirsem kızımı belki onda yaşatırım" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -------------------------------Birdane Doğrukol ile kızının seyahatlerinden görüntüler -Melis Eylül'ün lise mezuniyetinden görüntüler -Anne Birdane Doğrukol ile röportaj -Detaylar Haber: Alişan KOYUNCU-Nabi YAZICI-Kamera: Dinçer AKBİR/KÖRFEZ(Kocaeli), ===============================

Koronavirüs, ikinci el teknoloji piyasasını vurdu

ÇİN'de ortaya çıkan ve dünyaya yayılan koronavirüs, İzmit'te ikinci el cep telefonu ve bilgisayar teknik servisleri sarstı. Yeni malzeme alamayan cep telefonu ve bilgisayar teknik servisleri, stoktaki ürünleri zamlı fiyatlardan satmak zorunda kalıyor.

Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede dünyaya yayılan koronavirüs, teknolojik ürün piyasasını da etkiledi. Çoğunluğu Çin malı olan cep telefonu ve bilgisayar yedek parçalarının, Çin'deki fabrikaların çalışmaması nedeniyle getirilememesi esnafı zor durumda bıraktı. Stoktaki ürünlerini zamlı fiyatlardan satmak zorunda kaldıklarını belirten esnaf, yakın zamanda stokların bitmesi ve yeni ürün gelmemesi sebebiyle piyasanın durmasından endişeli. Bazı müşterilerin Çin malı ürünlere dokunmaya bile çekindiğini söyleyen esnaf, gün geçtikçe piyasanın daha da yavaşladığını belirtti.

'MALZEME ÜRETİLMEDİĞİ İÇİN TÜRKİYE'YE GELMİYOR'Cep telefonu yedek parça dükkanı işletmecisi Yunus Akgül, "Ülkemizde genel olarak bu tür malzemeler yurt dışından geldiği için, özellikle Çin'den geldiği için oradaki fabrikalar açılmadığından dolayı bize de malzeme gelmiyor şu anda. Şu an Çin'de gümrükler kapalı, fabrikalar açılmıyor ve sürekli erteleniyor. Ne zaman açılacağı belli değil. O yüzden malzeme üretilmediği için Türkiye'ye de gelmiyor şu anda. Şu an biten malzemelerin yerine koyabileceğimiz ürün yok. Maalesef fiyatlar da yükseliyor. Firmaların elindeki malzeme bitiyor ama devamı gelmediği için satış olmuyor. Dolayısıyla giderler aynı kaldığı için bu durum fiyatları etkiliyor. Kar marjını daha yüksek tutmak zorunda kalıyor. Esnaf kendini bu şekilde dengelemeye çalışıyor. Virüsün çıkmasından dolayı halen üretime geçmediler. Sektör halen tam olarak açılmadı. O yüzden yılbaşından beri malzeme gelmiyor" dedi.

'1,5 AY SONRA BÜYÜK SIKINTILAR OLACAK'Bilgisayar teknik servisi işleten Furkan Yıldız da, "Çin'de yayılan virüs Türkiye'ye ilk etapta ekonomik olarak etki sağladı. Tabii ki sağlık açısından virüs henüz ülkemizde değil, fakat Çin'den gelen ürünlerde ciddi fiyat artışları söz konusu. Bu durum ekonomiye de yansıyor. Son zamanlarda işlerin nispeten düşmesi koronavirüs salgınının en büyük etkilerinden biri. İlk etapta bu dönem için baktığımızda, şu an için ürün alabiliyoruz. Şu anda bir problem yok. Ama bundan 1 veya 1,5 ay sonrasına söz veremiyoruz. Çünkü Çin'deki üretimler durdu. Üretim durunca mevcut stoktan harcamamız gerekecek. Mevcut stok da tükenince bir sıkıntı doğacak. Yani 1 ay ya da 1,5 ay sonrasına büyük sıkıntılar olacağını öngörebiliyoruz. Benim daha önce 250 TL'ye sattığım bir ekran şu anda 350 TL civarında seyrediyor" diye konuştu.

'YENİ ÜRÜNLER 6- 7 AY SONRA GELECEK'Bilgisayar yedek parçaları satan Halil İbrahim Kahraman ise şöyle konuştu: "Koronavirüs nedeniyle satışlarımız zaman zaman etkileniyor. Müşterilerimiz arasında Çin malı olduğu için almakta tereddüt edenler bile oluyor. Şu an elimizde ürün var. Fakat toptancılardan duyduğumuz kadarıyla, yeni mallar 6-7 ay sonrasında gelecek. O yüzden şu anda fiyatlarına zam yapan firmalar var. Henüz kesin, net bir şey yok. Yavaş yavaş etkisini göreceğiz, hatta görmeye de başladık. Ürünleri eline almaya çekinen insanlar var. Bize gelip, 'Bu ürün Çin malı mı?' diye soranlar oluyor. Biz de, 'Elimizde Çin malı olmayan mal yok' dediğimiz zaman çekiniyorlar. Stoklar tabii ki biter ama bitmesi biraz zaman alır. Toptancılar mallara çok zam geleceğini söylüyorlar. Zam yapan firmalar bizi uyarıyorlar, 'Malınıza sahip çıkın. Fiyatı 2 dolarsa siz 4 dolardan veya 3 dolardan satın' diye bize tembih ediyorlar."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:  -Cep telefonu ve bilgisayar tamir dükkanlarından görüntüler -Esnaflarla röpler -Detaylar

HABER: Dinçer AKBİR-KAMERA: Alişan KOYUNCU/İZMİT(Kocaeli), =============================

Bu müzede; 2 bin 23 fotoğraf makinesi sergileniyor

TÜRKİYE'nin en büyük, Avrupa'nın ise üçüncü büyük fotoğraf makinesi müzesinden biri olma özelliğini taşıyan Malatya Fotoğraf Makinesi Müzesi'nde, 142 yıl öncesinden günümüze kadar çeşitli markalarda 2 bin 23 fotoğraf makinesi sergileniyor. Fotoğraf makinelerin yanı sıra uçaklarda bulundurulması zorunlu olan 'Kara Kutu' da ziyarete gelen vatandaşların ilgisini çekiyor.

Malatya Büyükşehir Belediyesi'nce Şehit İbrahim Tanrıverdi Sanat Sokağı'na Türkiye'nin en büyük, Avrupa'nın ise üçüncü büyük fotoğraf makinesi müzesi 30 Eylül 2017'de açıldı. 40 ayrı segmentte en eskisi 142 yıllık olan körüklü makinelerden dijitallere kadar, 2 bin 23 fotoğraf makinesini bünyesinde barındıran müzede sergilenen ve uçaklarda bulunan 'Kara Kutu' da büyük ilgi görüyor. Tüm hava taşıtında bulunması zorunlu olan ve uluslararası kullanılan şekli ile 'flight recorder' ünitesi (Kara Kutu), uçuş ile ilgili bütün bilgiler bulunuyor.

Fotoğraf Makinesi Müzesi sorumlusu Emre İnan, kente gelen ziyaretçilerin ve fotoğraf tutkunlarının müzeye yoğun ilgi gösterdiğini belirtirken, sergilenen 'Kara Kutu'nun da dikkat çektiğini kaydetti. Müzelerinde bulunan kara kutunun 1955 model ABD yapımı bir uçağa ait olduğunu ve kameralarının bulunduğunu belirteren İnan, "Genellikle uçaklarda en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biri kara kutudur. Dönemin görüntü kaydedebilen 'Kara Kutu' diye adlandırdığımız 1955 model Amerika Birleşik Devletleri yapımı bir uçak kameramız yer almaktadır. Genellikle uçağın gizli bir bölgesinde yer alıyor. Yanmaya, kırılmaya ve suya dayanıklı bir malzemeden üretiliyor. Ekstradan bunların günümüze gelen süreçte ses kaydedebilen, görüntünün yanı sıra aynı zamanda konum bilgisini paylaşabilen, teknolojik olarak ilerleyince de karşımıza çıkıyor. Genellikle bunlar çekim özelliği olarak tasarlanmıştır, görüntü kaydı için. Daha sonra tarihsel sürecinde ise ses kaydedebilen, görüntü konum ve ses şeklinde ilerleyen bir süreçle karşı karşıyayız" dedi.Müzeyi ziyaret edenler ise nostaljik bir yolculuk yaptıklarını ve geçmiş dönemde kullanılan makineleri etkileyici bulduklarını ifade etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------------Kara kutudan detaylarMüzeden detayVatandaşların kara kutuyu incelemesiVatandaşlar röp.Sorumlu Emre İnan röp.Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Taha AYHAN-MALATYA- ==============================

Yükselen altın fiyatları evlilik planı yapanların mutluğuna gölge düşürüyor

GÜNEYDOĞU Anadolu Bölgesi'nde yaklaşan düğün sezonu, yükselen altın fiyatları nedeniyle evlilik planı yapanları düşündürmeye başladı. Oğlunun düğününü 2 yıldır ertelediğini belirten Sedat Köçer, altın fiyatlarındaki yükselişten dolayı çocuğunu evlendiremediğini ifade ederken, kuyumcular ise iş yapamamaktan şikayetçi.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaklaşan düğün sezonunu, altın fiyatlarının yükselmesi etkiledi. Bölgedeki düğünlerde altın alma zorunluluğu olması nedeniyle evlilik planı yapanların yükselen altın fiyatları planlarını bozdu. Altın fiyatlarının hızla yükselmesi sadece evlilik planı yapanları değil aynı zamanda kuyumcuların satışlarını da etkiledi.

Diyarbakır'ın merkez Sur ilçesinde, bir dönem altın satışı yoğunluğuyla gündeme gelen ve Vali Hasan Paşa tarafından 1575 inşa edilen tarihi kuyumcular çarşısı, yükselen altın fiyatlarının ardından uğrak bir yer olmaktan çıktı. Kuyumcular çarşısındaki esnaf, önceki yıllarda kente özgü olan fiyatı 12 bin TL'den başlayıp 60 bin TL'ye kadar yükselen 'Diyarbakır Hasırı'nın satışını sürekli yaptıklarını ancak yükselen altın fiyatlarının ardından çeyrek altın satın alacak müşteri bulmakta zorlandıklarını ifade etti. Kuyumcular, altınlarını satamamaktan şikayetçi olurken, bu yıl evlilik planı yapanların altın alma imkanlarını, artan fiyatlar etkiledi.

YÜKSELEN ALTIN FİYATLARI NEDENİYLE OĞLUNUN DÜĞÜNÜNÜ 2 YILDIR ERTELİYOROğlunu evlendirmek isteyen ancak fiyatların sürekli artmasından kaynaklı altın alamadığı için düğünü 2 yıldır ertelediğini ifade eden Sedat Köçer, "Oğlumu evlendireceğiz ama maalesef bu fiyatlarla evlendiremiyoruz. Bir sene erteledik, ikinci seneye girdik, yine ertelemek zorunda kaldık. İnsanların alım gücü düşmüş, altın alınamıyor. Bundan dolayı gençler evlenemiyor. Oğlumu bu gidişle zor evlendiremeyeceğiz. Çünkü imkanlar sınırlı. Diyelim altın almak için 5 bin liram eksik gidip onu tamamlayıncaya kadar bir 5 bin liraya daha ihtiyaç oluyor. Çünkü sürekli altının fiyatı yükseliyor. Fiyat yükselince de tekrar tekrar ertelemek zorunda kalıyoruz. Bir kısır döngüdür içinde gidip geliyoruz" dedi.

'30 YILDIR İLK DEFA ALTININ BU KADAR YÜKSELİŞİNİ GÖRDÜM'Tarihi kuyumcu çarşısındaki esnaf Seyfettin Mutlu ise 30 yıldır altın sattığını ifade ederek, altın fiyatında ilk kez böylesi artışın yaşandığına tanık olduğunu söyledi. Mutlu, "30 yıldır bu mesleği yapıyorum ama 30 yıldır ilk defa altının bu kadar yükselişini gördüm. Hiç kimse gelip alışveriş yapamıyor. Biz de bekliyoruz işte. Ne acıdır ki daha önce gelip 200 gram altın bozan, 150 gram altın bozan, kendinin de 300 gramını üstüne koyup gidip kendine ev almış. Şimdi o evi 70 bin lira ama aldığı altın borcu olmuş 50 bin lira. Bozduğu 300 gram gitti şimdi aldığı altın borcunu ödeyemiyor, gelip altın fiyatını soruyor, üzülüyor çekip gidiyor" diye konuştu.

'SATIŞLARIMIZ BİR ÖNCEKİ AYA GÖRE YÜZDE 35 ORANINDA DÜŞMÜŞ'Kuyumcu Orhan Dilman da artan altın fiyatları sektörlerini olumsuz etkilediğini belirtti. Dilman, "Mağaza olarak olumsuz etkilenmiş durumdayız. Mağaza boş, gün boyu da böyle devam ediyor. Altın fiyatı yükseldiğinden dolayı da tüketiciyi altınla buluşturamıyoruz. Mağaza olarak çok mağdur duruma düştük, maliyetleri eşleştiremiyoruz. Satışlarımız bir önceki aya göre yüzde 35 oranında düşmüş durumda" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Muhabir Mehmet Mucahit Ceylan'ın anonsuTarihi kuyumcular çarşısıVitrine bakan vatandaşlarOğlunu evlendirmek isteyen Sedat Köçer'in röportajıKuyumcu Seyfettin Mutlu'nun röportajıMüşteri röpüKuyumcu işletmecisi Orhan Dilman'ın röportajıVitrindeki altınlarKaldırımda yürüyen insan kalabalığıGenel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Mehmet Mucahit CEYLAN- Selim KAYA/DİYARBAKIR,==============================

Karaciğeri hasar gören kediye doku nakli yapıldı

KOCAELİ'nin Derince ilçesindeki bir veteriner kliniğinde karaciğeri hasar gören 2 yaşındaki 'Hüdaverdi' adlı kediye başka kediden alınan doku nakledildi.

Derince'de, Ebubekir Kadak, 2 yaşındaki 'Hüdaverdi' isimli kedisini veteriner kliniğine getirdi. Yapılan muayene sonucu kedinin karaciğerinde hasar oluştuğu belirlendi. Veteriner Hekim Kurtul Durna, tedavisine başlanan Hüdaverdi'nin, yeni bir uygulama olan doku nakli ile daha hızlı iyileşebileceğini söyledi. Bunun üzerine İstanbul'da faaliyette bulunan bir firma ile iletişime geçilerek doku talep edildi. Firmadan gelen uygun dokular, operasyonla Hüdaverdi'ye şırınga edilerek doku nakli gerçekleştirildi. Operasyon sırasında kliniğin 5 görevlisi aşama aşama yapılan doku naklini gerçekleştirdi.

Veteriner Hekim Kurtul Durna, kedilerden kediye, köpeklerden köpeğe doku naklinin gerçekleşmeye başladığını belirterek, "Bu dokular kısırlaştırma işlemleri sırasında sağlıklı hayvanın yağ dokusundan alınıp, depolanıyor ve donduruluyor. Nakil talebi olduğunda da özel soğutuculu kutularla sevki yapılıp, uygun ortamda hasta hayvana naklediliyor. Sağlıklı olan hücreler hasta organı bulup onarmaya başlıyorlar. Birden fazla organda hasar olması halinde dozaj da ona göre ayarlanıp, birkaç operasyonla yapılması gerekiyor. Bu operasyonun maliyeti hastalığa göre özel olarak belirlenen ücret tespiti ile yapılıyor, daha hızlı iyileşme sağlanıyor" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Veterinerin kediyi muayene etmesi-Veteriner ile röportaj -Kedinin sahipleri ile görüntüler-Detaylar

HABER-KAMERA: Nabi YAZICI/DERİNCE (Kocaeli), ==============================

Yaban hayatı fotoğrafçılarının Güney Afrika'daki tehlikeli yolculuğu

DÜNYANIN birçok ülkesindeki yaban hayatı fotoğrafçıları, Güney Afrika'daki milli parklarda barınan yabani hayvanları objektiflerine yansıtmak için tehlikeli yolculuğa çıkıyor. Kwazulu Natal Eyaleti'ne gelen fotoğrafçılar, gün boyunca milli parkında çita, leopar, aslan, fil veya bir antilobun görüntüsünü çekebilmek için çaba harcıyor.

Bünyesinde birçok milli ve özel parkı barındıran Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Kwazulu Natal Eyaleti, yaban hayatı fotoğrafçıların gözde adreslerinden biri oldu. Avrupa, Asya ve Amerika kıtasındaki birçok ülkeden bu bölgeye gelen fotoğrafçılar, hayallerindeki çita, leopar, aslan, fil veya bir antilobun objektiflerine yansıtmak için günlerce parkların içinde dolaşıyor.

Gün doğumundan önce saat 04.00'te safari turuna başlayan fotoğrafçılar, öğlen saat 12.00 sıralarında konakladıkları otellere gelip, dinleniyor. Bir süre dinlenen yaban hayatı fotoğrafçıları, saat 15.00'te safarisi turunun ikinci aşaması için milli parklarda gezilerine kaldıkları yerden devam ediyor. İsteyen gezisini gece saatlerde de sürdürebiliyor. Yaban hayatı fotoğrafçıları, istedikleri görüntüyü yakalayabilmek için zaman zaman yürekleri ağza getirecek tehlikelere de göğüs geriyor. Bir pençesiyle insanı öldürebilecek yabani hayvanların bir kaç metre yakınına gelen fotoğraf tutkunları, deklanşöre basarak anı ölümsüzleştiriyor.

Afrika kıtasındaki birçok milli ve özel parklarında güvenli bir alanda fotoğraf çekmek isteyenler için Hide diye adlandırılan yapılar inşa edildi. Bu yapıya gelen fotoğraf tutkunları, objektiflerine yansıtacakları yaban hayvanları gözetliyor. Fotoğraf çekebilecekleri yeterlilikte pencereli ahşap yapı olan Hide, yaban hayat hayvanlarının içindeki insanları görmeyecek şekilde inşa edilmeleri nedeniyle fotoğrafçıların en çok kullandıkları mekan olarak dikkat çekiyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Milli parktan görüntüMilli parktati  zebra, bufalo ve gergedenlar Turistlerin safari aracında fotoğraf çekmeleriMuhabir Selim Kaya'nın anonsuHide'de fotoğraf çekmeleriGenel ve deyat görüntüler

Haber-Kamera:  Selim KAYA/ KWAZULU NATAL(Güney Afrika),=========================

Kışın, geçim kaynakları atlı kızakları ARDAHAN'ın Çıldır ilçesinde, atlı kızaklar kışın yöre halkının tek geçim kaynağı haline geldi. Yüzeyi buz tutan Çıldır Gölü'nde turistleri atlı kızakla gezdiren evli ve 3 çocuk babası Tekin Akçay (58), ailesinin geçimini bu yolla sağladığını söyledi.

123 kilometrekarelik yüzeyi yaklaşık 50 santimetre kalınlığında buz tabakası ile kaplanan Çıldır Gölü'nde, kış aylarında yöre halkı, atlı kızaklarla turistlere turlar düzenleyerek geçimini bu şekilde sağlıyor. Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgi gösterdiği gölde turlar düzenleyen 20 atlı kızak, yaşlısından gencine birçok kişinin özellikle kış ayında ekmek kapısı haline geldi. Çıldır Gölü'nde belirledikleri yaklaşık bir kilometrelik mesafeyi kişi başı 10 TL karşılığında atlı kızakla gezdiren Tekin Akçay, yazın da çiftçilik yaptığını söyledi. Geçmişte atalarının ulaşım aracı olarak kullandıkları atlı kızakların artık turizm sektörünün hizmetinde olduğunu ifade eden Akçay, kışın ailesinin geçimini bu yolla sağladığını anlattı. 16 yıldır Çıldır gölünde yirli ve yabancı turistlere hizmet verdiğini belirten Akçay şöyle konuştu:

"Çıldır Gölü bizim geçim kaynağımız. Türkiye'nin her bucağından yerli yabancı akın ediyorlar. Bizde onlara bu muhteşem Çıldır Gölü'nde atlı kızak keyfi yaşatıyoruz. Burası bizim ekmek teknemiz. Biz istiyoruz ki kış bitmesin. İki ay bir sezonumuz var, 10 ay bu atlara bakıyoruz. Şarkılarla türkülerle gezdirdiğimiz müşterilerimize keyifli dakikalar yaşatıyoruz."

Çıldır Gölü Turizmi ve Geliştirme Kooperatif Başkanı Zeki Bayraktar ise "4 yıl önce arkadaşlarla patlayan turizm taleplerini karşılamak için kooperatif kurmak zorunda kaldık. Kızakçılar, motorlu arkadaşlar, işletme sahipleri kooperatife üyeler. Bu kooperatifi geliştirerek daha güzel hizmet verebilmek için eksi 20 derecede yaşam mücadelesi veriyoruz. 20 üyemiz var. Göl üzerinde kış turizmini geliştirmeyi hedefliyoruz. Kış turizminde ne tür aktiviteler varsa Çıldır Gölü'ne getireceğiz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Atlı kızakların göl üzerinde gitmesi-Kızakcının gezdirdiği turistlere türkü söylemesi-Göl üzerindeki kızakçılardan görüntü-Türkü söyleyen kızakçıyı görüntüleyen müşterileri-Atlı kızaklardan görüntü-Atlı kızakların göl üzerinde müşterilerini gezdirmesi-Atlı kızakçıların müşterileriyle sohbet etmesi ve türkü söylemesi-Müşterilerin gezintiye hazırlanması-Göl üzerinde gezinen vatandaşların konuşması-Atlı kızakçılarla röp

Haber-Kamera: Suat İNCEDERE/ ÇILDIR/ ARDAHAN ===============================

Iğdır'da göç etmeyen leylekler kar altında kaldı MEVSİMİN üçüncü karı düşen Iğdır'da göç etmeyen leylekler ilginç görüntüler oluşturdu. Valilik binasının üstüne yuva yapan leylekler, kar yağışı geçene kadar yuvalarında bekledi.

Doğu Anadolu Bölgesi'nin 'Çukurovası' olarak bilinen ve son yılların en sıcak kış mevsimi yaşanan Iğdır'da leylekler kenti terk etmedi. Kentteki sulak alanların yanı sıra binalarda yuva yapan leylekler kar sürprizi ile karşılaştı. Lapa lapa kar yağışı altında bekleyen leylekler ilginç görüntü oluşturdu. Ansızın bastıran kar yağışına rağmen yuvalarından ayrılamayan leylekler, yağışın dinmesini bekledi.

Kış sezonu boyunca üçüncü kez kar yağması vatandaşları ve öğrencileri ise sevindirdi. Kar altında koşuşturan öğrenciler büyük keyif yaşarken vatandaşlar, yağışın bereket anlamına geldiğini söylediler.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Kent merkezinde kar yağışı-Çocukların kar yağışı altında koşturmaları-Çocukların kar yağışıyla ilgili konuşmaları-Yuvalarında kar altındaki leylekler-Leyleklerden detay görüntüler-Bir vatandaşın konuşması-Kent merkezinden detay-Bir vatandaşla röp-Kar yağışı ve kent merkezinden görüntü

Haber-Kamera: Özkan AYDIN/ IĞDIR, ============================

Sivas'ın kışın donmayan tek gölü, Gökpınar SİVAS'ın Gürün ilçesinde bulunan ve turkuaz rengi ile doğal akvaryum olarak nitelendirilen Gökpınar Gölü, kışın aşırı soğukların hakim olduğu kentte yüzeyi donmayan tek göl olma özelliği ile dikkat çekiyor.

Kent merkezine 147, Gürün ilçesine ise 10 kilometre uzaklıkta bulunan Gökpınar Gölü, her mevsim ayrı güzelliği ile ön plana çıkıyor. Berrak suyu ve manzarasıyla büyük ilgi çeken Gökpınar, doğa fotoğrafçılarının da en çok ziyaret ettiği yerler arasında. Dipten kaynaklarla beslenen ve derinliği yaklaşık 18 metreyi bulan Gökpınar'da dalgıçlar yılın çeşitli dönemlerinde sıklıkla dalış yapıyor. Turkuaz zemin rengi ile dikkat çeken göl, bahar ve yaz aylarında ziyaretçilerden yoğun ilgi görüyor. Yaz aylarında yaşanan hareketliliğe karşın, kışın ulaşımın daha zor olduğu göl, genellikle hafta sonu ziyaretçi ağırlıyor. Kar yağışının başlamasıyla birlikte çevresi beyaz örtü ile kaplanan Gökpınar, tam şiddetli soğuklara karşın yüzeyinin hiç donmamasıyla da benzerlerinden ayrılıyor. Kent genelinde hemen hemen her kış sezonunda aralarında kentin en büyük göllerinden Tödürge ve Hafik de dahil irili ufaklı tüm göl ve göletlerin yüzeyi buzla kaplanırken, aynı soğuklara maruz kalmasına karşın Gökpınar'da bu durum gözlenmiyor. Bunun nedeninin ise özellikle gölü besleyen suların, zeminden kaynıyor olmasının etkili olduğu düşünülüyor.

'EKSİ 23'TE BİLE DONMADI'Gölde bulunan sosyal tesis çalışanı Bayram Maraşlı, gölün genellikle yazın ziyaret edildiğini ama kışın da ayrı bir güzelliği bulunduğunu belirterek, "İnsanlarımız burayı kışında görsün. Ailecek gelinip gezilecek ve görülebilecek bir yer. Su tabandan kaynıyor. Gökyüzü rengini alıyor. Gölün derinliği 18 metre. Yalnız suyun temizliği nedeniyle görünmüyor. Burada sıcaklık geçen sene eksi 23'e kadar düştü. Ama burası hiçbir şekilde donmuyor. Sivas'taki göllerin neredeyse tamamı donuyor ama burası asla donmuyor" dedi.Gölün bekçiliğini yapan Afgan Nesir Ahmet ise "Burayı çok seviyorum. Çok güzel ve harika bir yer. Müşteriler geliyorlar. Herkes buraya gelince memnun kalıp gidiyorlar" diye konuştu.

Görüntü Dökümü: -Gölden genel görüntüler-Drone görüntüleri-Kentteki donan göllerden görüntüler-Tesiste bulunanların konuşmaları

Haber-Kamera:  Eraydın AYTEKİN-Hüsnü Ümit AVCI/SİVAS, ===============================

Türkiye'de en çok deniz çöpü, Samsun'dan çıktı ÇEVRE ve Şehircilik Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye'de en fazla deniz çöpü 58 bin metreküp ile Samsun'da toplandı. Kentte, deniz çöplerinin toplanması, ayrıştırılması ve depolanması için çalışmalara ağırlık verildi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre Türkiye'de 2019 yılında en fazla deniz çöpü 58 bin metreküp ile Karadeniz'de, Samsun'dan toplandı. Samsun'u sırasıyla 35 bin metreküp ile İstanbul, 28 bin metre küp ile Antalya izledi. Türkiye'de en çok deniz çöpü toplanan Samsun'da çöplerin toplanması, ayrıştırılması ve depolanması için son yılarda yapılan çalışmalara ağırlık verildi. Sivil toplum kuruluşlarının gönüllüleri, kamu kurum ve kuruluşlarının ilgili birimlerinin görevlileri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla kentte kıyı temizliği çalışmaları yürütülüyor. 120 kilometrelik kıyı şeridi bulunan kentte özelikle vatandaşların yoğun olarak denize girdiği plajlar da deniz çöplerinin toplanmasına yönelik çalışmalara ağırlık veriliyor. Denizlerden çıkan çöplerin çoğunluğu ise plastik ve alüminyum eşyalar oldu.

'PLASTİK ŞİŞE 450 YILDA YOK OLUYOR'Deniz Temiz Derneği (TURMEPA) Karadeniz Bölge Koordinatörü Tuncer Üçüncüoğlu, deniz çöplerinin deniz çevresini, kıyıları, ekonomiyi ve insanları olumsuz etkilediğini belirterek deniz çöplerinin toplanması noktasında seferberlik başlattıklarını söyledi. Gönüllüler ve ilgili kurumların görevlileri vasıtasıyla hem kıyıda hem de dalgıçlar yardımıyla da zaman zaman deniz tabanında çöp toplama çalışmalarının yapıldığını belirten Üçüncüoğlu, "Çöpler, denizler ve su yolları için en büyük tehdit. Yapılan çalışmalarda bu çöplerin deniz canlıları ve ekosistemi tehdit ettiği, turizm ve ekonomik faaliyetleri kısıtladığı belirlenmiştir. Deniz çöpleri uzun yıllar bozulmadan doğada varlığını sürdürmektedir. Örneğin misina 600 yılda, plastik şişe 450 yılda, alüminyum teneke 200 yılda, plastik torba 20 yılda bozunmaktadır. Gündelik hayatınızda yediğiniz, içtiğiniz ve kullandığınız şeyler denizlerde son bulabilir. Bu atıklar deniz yaşamı için görüntü kirliliği yaratmakla kalmaz, aynı zamanda denizdeki canlı yaşamını da tehlikeye sokar. 1 litre atık yağın bir milyon litre suyu kirlettiğini dikkate alıp bu hassasiyetle denizlerimizin temiz tutulması için özen gösterilmesi gerekmektedir" dedi.

Görüntü Dökümü: -----------------------Samsun'da sahilden detaylar-Kıyıdaki çöplerden detay-Kıyı temizlik çalışmalarından arşiv detay-Drone ile sahilden detaylar-Detaylar-Röportaj-Muhabir anonsu

Haber-Kamera: Yaprak KOÇER-Hüseyin KALAY/SAMSUN,  ==============================

Ordu'da heyelanlar tedirgin ediyor ORDU'da, son haftalarda kar ve sağanak yağışlar nedeniyle toprak zeminin yumuşamasıyla irili- ufaklı heyelanlar meydana gelmeye başladı. Kentte, Fatsa-Perşembe sahil yolu ulaşıma kapanırken, trafik alternatif mahalle yollarından sağlanmaya başlandı. Ordu Afet ve Acil Durum Müdürü Osman Işık, il genelinde son günlerde heyelanların arttığını açıkladı.

Ordu'nun Altınordu, Aybastı, Gölköy, Perşembe, Gülyalı, Ünye, Kabadüz ve Çaybaşı ilçelerinde son yıllarda meydana gelen heyelanlar vatandaşları tedirgin ediyor. Heyelanın en fazla etkili olduğu ilçelerden Aybastı'da yağan karın hızlı erimesiyle yeni heyelanlar oluştu. İlçeye bağlı Sağlık Mahallesi'nde geçen yıl meydana gelen heyelanda 22 bina ile 1 cami yıkılırken, 80 konut da boşaltıldı. Birçok ev yamaçta asılı kalırken, mahalleye girişlere izin verilmiyor.

Öte yandan, kentte son haftalarda kar ve sağanak nedeniyle toprak zeminin yumuşamasıyla irili- ufaklı heyelanlar meydana gelmeye devam ediyor. Kentte, Fatsa- Perşembe sahil yolu ulaşıma kapanırken, trafik akışı alternatif mahalle yollarından sağlanıyor. TIR'lar ve ağır tonajlı kamyonlar sahil yolunu kullanamazken, Karadeniz Sahil Yolu Perşembe- Bolaman otoyolundan ulaşım sağlıyor.

'TOPLU KONUT ARAZİ YERİ ARAYIŞIMIZ DEVAM EDİYOR'

Ordu AFAD Müdürü Osman Işık, kentte son yıllarda heyelanların çoğaldığını, gelen ihbarları da anında değerlendirdiklerini söyledi. Özellikle kırsal kesimde yağan karın hızlı erimesiyle toprakta yumuşama meydana geldiğini belirten Işık, "Son yıllarda ilimizde heyelan olayı ciddi oranda arttı. Bu günlerde de ciddi manada heyelan ihbarları geliyor. Müdürlük olarak her birini atlamadan titizlikle incelemeye çalışıyoruz. Aybastı Sağlık mahallesinde geçen yıl heyelanda yıkılan evler vardı. Orayla ilgili çalışmalar devam ediyor, 26 vatandaşımızın yerleşimleriyle ilgili yer seçimini yaptık. Kendi uygun yeri olmayan vatandaşlarımız için toplu konut arazi yeri arayışımız devam ediyor" dedi.

VATANDAŞLAR TEDİRGİN

Fatsa'da heyelanlı bölgede evi bulunan Necmettin Akbaş, "Yaklaşık 15 günden beri burada yol kapalı. Bölge zaten heyelanlı. Bolaman'da duvarlar yapıldı, buraya yapılmadı. Bolaman'da da heyelan meydana gelmişti önceden, duvar yapıldı. Yolun kapalı olması mağdur ediyor, vatandaş perişan oldu. Alternatif mahalle yolu dik, araçların çıkması zor" diye konuştu.

Şükrü Aşık ise çöken yolun altında su kaynağı geçtiğini, önceden beri bölgede çöküntünün olduğunu belirterek, "Çöktükçe buranın üzerine asfalt koydular, yukarıdan gelen suya bir çözüm bulamadılar. Bunun olacağı zaten belliydi. 2 haftadır yol kapalı, gelen bakıp gidiyor. Aslında üç günde bu yol yapılır. Yetkiyi bana versinler üç günde bu yolu yaparım" diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------AFAD Müdürü Osman Işık ile röportaj-Vatandaşlarla röportaj-Heyelan meydana gelen yoldan görüntü (drone)-Diğer detaylar

Haber-Kamera: Nedim KOVAN-ORDU-DHA==========================

İran Pazarı'nda koronavirüs tedirginliği ANTALYA'da, her yıl özellikle İranlı turistler için kurulan '5 Yıldızlı İran Pazarı' için bu yıl da hazırlanan esnaf, 'koronavirüs' nedeniyle tedirginlik yaşıyor. Türkiye'nin İran'a uyguladığı geçici kısıtlama nedeniyle bu yıl İranlı turistin gelip gelmeyeceği tedirginliğini yaşayan esnaf, en büyük korkularının virüs salgınının turizm sektörüne sıçraması olduğunu söyledi.

?Aksu ilçesinde, 5 yıldızlı 30 otelin bulunduğu Kundu Turizm Merkezi'nde durgun geçen kış sezonunda esnafın dört gözle beklediği '5 Yıldızlı İran Pazarı', bu yıl da kurulacak. Mart ayında Nevruz tatili için Türkiye'ye ve özellikle Antalya'ya gelecek İranlı turistlerden umutlu olan yaklaşık 850 esnaf, tekstil, deri, ayakkabı, çanta, gıda ve elektronik eşyaları mağazaları önüne açtıkları pazarda satışa sunmaya hazırlanıyor. Küçük çaplı hareketliliğin yaşanması planlanan pazarda kıştan elde kalan ve serisi tükenen ürünler uygun fiyata alıcı bulacak. Piyasa değeri 200 TL olan kot pantolonu 50 TL'ye almanın mümkün olduğu pazarda, uygun fiyata ayakkabı, aksesuar ve çanta da alınabilecek. Türkiye'de uygun fiyata hem tatil, hem de alışveriş yapma imkanı yakalayacak çoğunluğu İranlılardan oluşan turistlerin yolunu gözleyen esnafın umudu, 'koronavirüs' salgınına takıldı. Virüsün İran'da etkili olması nedeniyle Türkiye'nin İran'dan hem kara yoluyla hem de hava yoluyla geçişleri kısa süreliğine durdurmasının ardından '5 Yıldızlı İran Pazarı' esnafı tedirgin oldu.

'PAZARIN ADINI DA DEĞİŞTİRECEĞİZ'Kemerağzı Mahallesi Kundu Esnafları Koruma Derneği Başkanı Metin Kanmaz, İranlılardan son yıllarda ümidi kestiklerini, pazarın artık yüzde 80 oranında iç piyasaya ve Avrupalı turistlere hitap ettiğini söyledi. Kanmaz, "Geçen yıl İranlı sayısı çok azdı. Bu yıl da virüs nedeniyle kapılar kapandı. Bu yıl İranlı gelir mi, gelmez mi bilmiyoruz. Otel rezervasyonlarında şu anda görünmüyor İranlılar. Biz pazarımızı bu yıl da açacağız. Pazarın adı İran pazarı, ama adını da değiştireceğiz" diye konuştu.

'BU SENEKİ HEDEFİMİZ İÇ PİYASA'Virüs karantinasının sona ermesini, İranlıların da pazara gelip alışveriş yapmasını ümit ettiklerini anlatan Başkan Kanmaz, "Beklentimiz yüksek ama endişemiz de var. Bu seneki hedefimiz iç piyasaya yönelik olacak yine" dedi.Yaklaşık 32 yıldır giyim üzerine işletme sahibi olan Nihat Subaşı da Nevruz bayramında pazarda tezgah açanlardan. İranlılardan ümidi kestiğini anlatan Subaşı, "İranlılar gelmiş ya da gelmemiş çok önemli değil, bizim en büyük korkumuz bu virüs salgınının turizm sektörüne sıçraması. İranlılar çok ucuza versek de yine de beğenmiyorlardı fiyatlarımızı" dedi.

'VİRÜSÜN TURİZME BULAŞMASINDAN KORKUYORUZ'Yaklaşık 8 yıldır Kundu bölgesinde esnaflık yapan Ramazan Gelen de İranlılar geldiğinde ekonomilerine çok fazla bir katkı sunmadığından söz etti. Tek endişesinin virüs korkusunun turizmi etkilemesi olduğunu aktaran Gelen, "Bu virüs Türkiye'ye ve turizme bulaştırmak hiç iyi olmayacak. Hem korkuyoruz, hem tedirginiz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Mağazalardan, tekstil ürünlerinden detay görüntü-RÖP: Dernek başkanı Metin Kanmaz ile röportaj-RÖP: Nihat Subaşı ile röportaj-RÖP: Ramazan Gelen ile röportaj

Haber: Alparslan ÇINAR -KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA,  =============================

Sokak hayvanlarına müzikle yaklaşıyor İSTANBUL Silivri'de, bir tekstil fabrikasında çalışan ve boş zamanlarında sokaklarda klarnet çalarak çalan Ferdi Çek (26), barınaktaki hayvanlarını da ziyaret ederek, onlara konser veriyor. Çek, "Sokakta müzik yapıyorum boş zamanlarımı böyle değerlendiriyorum. Aslında hayvanlara dokunmak için sokağa çıktım. Biraz da farkındalık yaratmak istedim onlar için. İnşallah hayvanlar için her şey iyi olur" dedi.

İstanbul'un Silivri ilçesinde bir tekstil fabrikasında çalışan ve boş zamanlarında sokaklarda klarnet çalarak müzik yapan Ferdi Çek, son dönemlerde sokak hayvanlarına müzik yapmaya başladı. Türkiye'nin çeşitli kentlerini gezerek sokakta müzik yaparken, sokak hayvanlarıyla tanıştığını söyleyen Çek, "Onlara sokakta klarnet çalarak müzik yaptım. Müzikten çok hoşlanmaları üzerine, boş zamanlarımda artık sokaklara çıkıp onlara müzik yapıyorum" dedi.

'ASLINDA HAYVANLARA DOKUNMAK İÇİN SOKAĞA ÇIKTIM'Sokaktaki hayvanların yanı sıra barınakları da ziyaret eden Çek, buradaki hayvanlara da klarnetiyle müzik yapıyor. Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde Belediye Geçici Hayvan Barınağı'nı ziyaret eden Çek, buradaki hayvanlara yaklaşık 30 dakika klarnetiyle konser verdi. Çek, "Ben sokak müzisyeniyim. Sokakta müzik yapıyorum boş zamanlarımı böyle değerlendiriyorum. Aslında hayvanlara dokunmak için sokağa çıktım. Birazda farkındalık yaratmak istedim onlar için. İnşallah hayvanlar için her şey iyi olur. Çünkü, günümüzde onları önemsemeyenler var, onları istemeyenler var. Ben onlara tamamen müzikle yaklaşmak istedim. Onları seviyorum. Barınaktayız, onların burada ne halde olduklarını görmek için geldim. Onlara müzik yaptım. Günümüzde görüyorum bazen sevgi küçük bir sevgi. Dedim insanlara; çalıyorum tabi ama hayvanlara çalmak lazım diye düşündüm. Onların ihtiyacı olduğunu düşündüm" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Barınaktaki köpeklerden detaylar-Ferdi Çek'in köpeklere klarnet çalması-Köpeklerin dinlemesi-Ferdi Çek ile röp.-Sokak köpeklerin korkup Çek'i kovalaması-Genel ve detaylar

Haber-Kamera: Mehmet YİRUN/ÇORLU(Tekirdağ),-==============================

Sokak hayvanları kafede ısınıyor ANTALYA'nın Muratpaşa ilçesinde, bir kafe zincirinin şubesinde, soğuk havadan etkilenen kedi ve köpekler, ısıtıcının altına girip, korunuyor. Kafenin ortağı Fahrettin Aslan (45) ortağı, her şubelerinde sokak hayvanlarının rahat bir şekilde girdiğini ve onlara sahip çıktıklarını belirtti.

Kentte, kış ayları nedeniyle soğuk hava etkili olurken, halk kadar sokak hayvanları da korunmaya çalışıyor. Soğuktan korunmaya çalışan sokak hayvanlarından bazlılarının Bir kafe zincirinin Işıklar Caddesi'ndeki şubesinde sığındığı görüldü. Isıtıcıların bulunduğu masaların yanlarına yatan birçok köpek, bir süre böyle ısındı. Kafeye gelen müşteriler ise hayvanları rahatsız etmeden, kahvelerini alıp, masalarına geçti. Müşterilerden Handan Tunca (40), kafede dolaşan sokak köpeklerini gördüklerinde çok mutlu olduğunu belirterek, "Kafede kedi ve köpekleri gördüğümüzde rahatsız olmadık. Onları çok seviyoruz" dedi. Handan Tunca'nın 4 yaşındaki kızı Defne de köpekleri severek, kafeden ayrıldı.

SOKAK HAYVANLARINA SAHİP ÇIKIYORLARÇevrede çok sayıda sokak hayvanı olduğunu belirten kafe ortağı Fahrettin Aslan, onlar için sokağa soğuk ve yağmurlu havalarda bir kap su ve bir kap mama koyduklarını söyledi. Aslan, bu davranışlarının gelen müşteriler tarafından beğenildiğini ve sıcak bir ortamda olmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Her şubelerinde sokak hayvanlarının rahat bir şekilde girdiğini anlatan Fahrettin Aslan, sosyal sorumluluk projesi olarak sokak hayvanlarına sahip çıkarak destek verdiklerini söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Kafenin dışındaki kedi ve köpeklerden genel planKöpeklerden müşterilerden detayMinik kız çocuğunun köpeği sevmesinden detay görüntülerKafeye gelen müşteri Handan Tunca ve Defne Tunca'nın röportajıKapı önündeki köpekleri seven müşterilerden detayKafenin içinde müşterilerin arasında dolaşan köpeklerden görüntülerKafenin ortağı Fahrettin Aslan'ın röportajı

HABER -KAMERA: Aslı DURAN/ANTALYA, ===========================

Sigarayı bırakan klima ustası, 5 yılda 90 bin lira biriktirdi

DENİZLİ'de, 12 yıl önce sigarayı bırakan klima ustası Mehmet Taş, hayatını sigarayla mücadeleye adadı. Sigaraya verdiği parayı biriktirmeye başlayan, 5 yılda 90 bin lira biriktirdi. Bu sayede işlerini büyüten, 2 hafif ticari araç ve 1 yarış motosikleti satın alan Taş, çevresindekileri de sigarayı bırakmaya teşvik etmeye başladı. Atıl durumdaki klima gazı dolum tüplerini rengarenk boyayan Taş, kumbara haline getirdiği tüpleri sigarayı bırakmak isteyenlere ücretsiz olarak hediye ediyor.

Denizli'de oturan klima ustası Mehmet Taş (46), 2008 yılında geçirdiği kalp krizinin ardından hastaneye kaldırılarak tedaviye alındı. Taş, anjiyo yapıldıktan sonra taburcu edildi. Günde 2 paket sigara içen Taş, doktorların tavsiyesi doğrultusunda sigarayı bırakmaya karar verdi. İradesine hakim olan ve sigarayı bırakmayı başaran Taş, günlük olarak sigaraya verdiği paraları biriktirmeye başladı. Mesleğinde kullandığı klima gazı dolum tüpünden kendine kumbara yapan Taş, biriktirdiği parayla hayatına farklı bir yön verdi. 5 yıl boyunca, düzenli olarak para biriktiren Taş, bu sayede işlerini büyüttü. Her yıl bir kumbara dolduran Taş, 5 yıl içinde yaklaşık 90 bin TL para biriktirip 2 hafif ticari araç ve 1 yarış motosikleti sahibi oldu.

SİGARAYLA KUMBARALI MÜCADELESağlıklı bir yaşama adım atan Taş, hayatını da sigarayla mücadeleye adadı. Biriktirdiği parayla yaşamında büyük değişiklikler yapan Taş, işinde kullandığı ve atıl durumda olan klima gazı dolum tüplerini boyayıp kumbara haline getirdikten sonra çevresinde bulunan ve sigarayı bırakmak isteyen kişilere hediye etmeye başladı. İşinden arta kalan zamanı kumbara yapımına ayıran Taş, bugüne kadar sprey boya ile rengarenk boyadığı kumbaralardan yaklaşık 200 tanesini sigarayı bırakmak isteyenlere hediye etti.

MERAKLA BAŞLADI İLK YILDA 17 BİN TL BİRİKTİRDİYaklaşık 13 kilogramlık kumbaralar sayesinde sigaranın verdiği maddi zararın tespit edilebildiğini kaydeden Taş, "Sigarayı bıraktıktan sonra ne kadar parayı boşa harcadığımı merak ettim ve para biriktirmeye başladım. Kumbaramı 1 yıl sonra açtığımda içinden yaklaşık 17 bin TL para çıktı. İlk 5 yılda 2 araç bir de motosiklet satın aldım. Keşke sigarayı daha önce bıraksaydım, geç kalmışım. Bıraktığım için çok mutluyum" dedi.

'KUMBARA HEDİYE ETTİĞİM KİŞİLER DAHA SONRA TEŞEKKÜR EDİYOR'Kumbaranın en büyük özelliği kolay açılmaması olduğunu ifade eden Taş, "Daha önce kumbara hediye ettiğim kişiler şu an bana teşekkür ediyor. Eşiyle birlikte sigarayı bırakan bir çifte kumbara hediye etmiştim. Biriktirdikleri parayla bir otomobil aldılar. Sonra bana teşekkür ettiler. Kendi sağlıkları için sigarayı bırakanlara teşekkür ediyorum. Bizim amacımız iyi örnek olmak. İnsanların daha huzurlu ve güzel şeylerle uğraşmaları için sigaradan uzak durmalarını tavsiye ediyorum. Sigarayı bırakan kişi istesin, ona kumbarayı yapar getiririm. Yeter ki sigarayı bıraksınlar. Biz bununla mutlu oluruz. Sevdiğimiz insanların daha uzun ömürlü olması için sigarayı bırakmalarını istiyoruz" diye konuştu.Klimasını tamir ettirdiği Taş'tan sigarayı bıraktığını söyleyip kumbara alan oto yıkamacı esnafı Ferhat Bağtur ise "Ben de sigarayı yeni bıraktım. Hediye olan kumbaramı aldım. Verdiği hediyeden dolayı teşekkür ediyorum. Kumbarayı kullanacağım. Her gün içine para atacağım" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Mehmet Taş'ın aracıyla klima bakımına gitmesiMehmet Taş'ın klima bakımı yapması Mehmet Taş'ın esnaf Ferhat Bağtur'a klima hediye etmesiMehmet Taş'ın kumbara yapması ve sprey ile boyamasıKumbaralardan detay görüntülerMehmet Taş ile röportaj Esnaf Ferhat Bağtur ile röportajMehmet Taş'ın kumbarasını açmasının görüntüsü

Haber-Kamera: Deniz TOKAT/ DENİZLİ, =============================

Hayvan kemiklerini sanat eserine dönüştürüyor AYDIN'ın Yenipazar ilçesinde, emekli resim öğretmeni Nesibe Sözen (58), hayvan kemiklerini minyatür resimle birleştirip, baston, kılıç, tespih, kalemlik, anahtarlık, saç tokası, yüzük ve kolye gibi çeşitli süs eşyaları ortaya çıkarıyor. Ürünleri, yoğun ilgi gören Sözen, il dışından da sipariş alıyor.

Birçok okulda çalışan ve 31 yıl resim öğretmenliği yaptıktan sonra 4 yıl önce emekli olan evli ve 2 çocuk annesi Nesibe Sözen, emekli tarih öğretmeni eşi Kemal Sözen'in (61) de desteğiyle hayvan kemiklerini minyatür resimle birleştirerek Yenipazar'da evinin zemin katında 2 yıl önce atölye açtı. Açtığı atölyede ilçedeki kasaplardan topladığı hayvan kemiklerini önce kaynatan Nesibe Sözen, temizlediği kemikleri işleyerek baston, kılıç, tespih, kalemlik, anahtarlık, saç tokası, yüzük ve kolye benzeri çok sayıda süs eşyası yapıyor. El emeği göz nuru yaptığı süs eşyaları, Yenipazar dışında il ve ilçelerden gelen ziyaretçiler tarafından da oldukça ilgi görüyor. Sözen, sanatını Halk Eğitim Merkezi'nde açılan kurslarda birçok öğrencinin de öğrenmesini sağlıyor.

'KEMİK ÇOK ÖZEL BİR MALZEME'İşini keyifle yaptığı anlatan Nesibe Sözen, birçok özel sipariş aldığını da dile getirerek şunları söyledi: "Öğretmenlik yaptığım yıllarda, 20 yıl boyunca, kemik üzerine minyatür resimler çalışıyordum. Kemik çok özel bir malzemedir. Üzerinde her türlü düzeltmeyi ve şekillendirmeyi çok rahat bir şekilde yapabiliyoruz. Bu malzemeye ulaşmak ve yapım aşamasına getirmek hiç kolay değil. Özellikle kasaptan aldığımız kemiklerin uzun süre temizleme aşamasından geçiyor. Üzerindeki kalıntılar temizlenmesi için çok sık kaynatıyoruz. Kemikler yaklaşık 2 yıl bekliyor. İstediğimiz kıvama gelince işlemeye geçiyoruz. Bunlarla aklınıza gelebilecek her şey yapıyoruz. Süs eşyasını haricinde en son satranç takımı yapmayı planladım. Genellikle özel hediyelik yaptırmak isteyen çok sayıda müşterimiz var. Yaptırmak istedikleri neyse bana söylüyorlar ben de ona göre yapıyorum. İşlemesi, yapımı ve üzerine yapılan resimler bazen günlerce sürebiliyor. Kemiğin her parçasını kullandığımız gibi kaynattığımız suyunu bile faydası çok olduğu için ağaçlara veriyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ; Hayvan kemiklerinden yapılmış süs eşyalarından görüntüAtölyede çalışma esnasından görüntüKemiklerden görüntüNesibe Sözen ile röp.

Haber- Kamera: Burhan CEYHAN/ AYDIN, ===============================

Menemen- Aliağa- Çandarlı Otoyolu konut piyasasını hareketlendirdi

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan ve projesi yaklaşık 2 yıldır devam eden Menemen- Aliağa- Çandarlı otoyolu, bölgedeki konut piyasasını hareketlendirdi. Bir emlak sitesinin yaptığı araştırmaya göre bölgenin 2 yılda yüzde 45 oranında değerlendiği bildirilirken, İzmir Emlak Komisyoncuları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Güleroğlu ise bölgedeki konut fiyatlarının kısa süre içinde yükseldiğini ve otoyol açılışının yapılmasıyla birlikte bu yükselişin devam edeceğini söyledi.

İzmir'in Aliağa ve Çandarlı Limanı ile otoyol kalitesinde bağlantısını sağlayan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu, bölgedeki konut piyasasını hareketlendirdi. 2 yıldır devam eden ve İzmir ile Çandarlı arasındaki mesafeyi 40 dakikaya düşüren proje, seyahat süresinin kısalmasını sağlarken turizm ve sanayi gelişimine de katkı sağlandı ve bu durumdan emlak piyasası da olumlu etkilendi. Bir emlak sitesinin yaptığı araştırmaya göre bölgenin otoyol projesinin devam ettiği 2 yıl içinde yüzde 45 oranında değerlendiği bildirilirken, değer değişimine göre İzmir Menemen'deki konutların son 1 yılda yüzde 11,34, son iki yılda ise yüzde 39,86 oranında değer kazandığı açıklandı.

Öte yandan İzmir Emlak Komisyoncuları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Güleroğlu ise bölgedeki konutların fiyatlarının kısa süre yükseldiğini ve otoyol açılışının yapılmasıyla birlikte bu yükselişin devam edeceğini söyledi.

'SÖYLENTİLER BAŞLADI, YATIRIM YAPILDI'Yolun açılmasıyla ilgili söylentilerin başladığı günden beri İzmir'e birçok yatırımın yapıldığını belirten Güleroğlu, "Özellikle Menemen, Aliağa ve Çandarlı bölgesi ciddi anlamda yatırım aldı. Çandarlı Limanı'nın yapılması da oradaki çalışanların barınmasıyla ilgili inşaatların yapılmasına sebebiyet verdi. Bölgeye bir talep olmaya başladığında fiyatlar da otomatik olarak çıktı. Daha önceki rakamlara baktığımızda 1+1 daireler 110-120 bin TL civarında satılırken şu anda 150-160 bin TL'ye yükseldi. 2+1 daireler ise 180 bin TL civarında iken şimdi 220 bin TL civarında satılıyor. Otoyolun geçtiğimiz günlerde açılışının yapılmasıyla birlikte, bu rakamların biraz daha yukarıya taşınacağını tahmin ediyoruz" dedi.

'MENEMEN'DE YAPILANMA VAR'Faiz oranlarının düşmesiyle birlikte piyasalarda genel anlamda bir hareketlenme olduğunu da ifade eden Güleroğlu, "Şu anda Menemen bölgesinde ciddi bir hareketlenme var. Organize Sanayi Bölgesi kuruldu ve insanlar konut tarzını değiştirmeye başladı. Menemen ve Koyundere'de raylı sistem sonrası konut fiyatlarının değerlendiğini gördük. Menemen bir köydü, şimdi yavaş yavaş yeniden yapılanıyor. 4- 5 yıldır bu yapılanmayı çok net görüyoruz. Otoyol ve raylı sistem Menemen'e avantajlı bir durum sağladı. Aliağa ve Çandarlı bölgesinde de benzer biçimde yatırım söz konusu. Bir yere yatırım yapılıyorsa hem konut fiyatları hem de konut değerleri yükseliyor. Bundan sonraki süreçte bölgedeki konut fiyatlarında dövizdeki istikrara göre bir yükseliş olabilir. Aralık ve ocak ayı arasında genel anlamda bir anda hareketlenme başladı. Tapudaki satışlar geçtiğimiz yıla oranla iki buçuk kat artmıştı. Bu durum mevduat faizlerinin düşmesinden kaynaklanıyor. Tekrar bu istikrar sağlanırsa gayrimenkulün parlak yılı olabilir" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Otoyoldan drone görüntüleri-Bölgedeki konutlardan drone görüntüsü-Muhabir anonsu-Bölgedeki konutlardan genel detay görüntüler-Mesut Güleroğlu ile röportaj

Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR, ==============================

Kuşadası'nda bitpazarı yoğun ilgi görüyor

AYDIN'ın Kuşadası ilçesinde, her pazar günü kurulan bitpazarı, çevre il ve ilçelerden gelenlerin uğrak yeri oldu. Belediye hizmet binasının arkasında yer alan pazarda; gaz lambası, kömürlü ütü, gramofon, taş plak ve kaset gibi eski eşyaların yanı sıra ikinci el kıyafet ve ayakkabılar da satılıyor.

Kuşadası'nda her hafta pazar günü kurulan bitpazarı, İzmir, Manisa, Denizli ve Uşak'tan gelen eski eşya tutkunlarının ilgi odağı oldu. Camikebir Mahallesi'ndeki belediye hizmet binasının arkasında açılan pazarın tezgahlarını, bir dönemin vazgeçilmez eşyalarıyken günümüzde unutulmaya yüz tutmuş gaz lambası, kömürlü ütü, lambalı radyo, daktilo, gramofon, taş plak, kaset ve çevirmeli telefon gibi ürünler süslüyor. Koleksiyonerlerin de zaman zaman ziyaret ettiği pazarda; el yapımı tespih, takı ve oyuncağın yanı sıra ikinci el kıyafet, ayakkabı, mutfak aletleri ve ev eşyaları da bulmak mümkün.

'HOBİ AMAÇLI YAPIYORUZ'Bitpazarında para kazanmaktan çok hobi amacıyla satış yaptıklarını belirten esnaf sözcüsü Mehmet Okyay 858), "Yaklaşık 5 yıl önce birkaç kişiyle başladığımız bu işte sayımız giderek arttı. Burada tezgah parası yok. Aramızda bazı nedenlerden ötürü dükkanını kapatmak zorunda kalan arkadaşlarımız var. Onlar da ellerinde kalan mallarını burada satıyor. Her yaş grubundan müşterimiz olduğu için tezgahlarda her türlü eşyayı görebilirsiniz. Ayrıca eski bir geleneği yaşattığımız için çok mutluyuz" dedi.

'HER HAFTA TEZGAH AÇIYORUM'Kuşadası'na İzmir'den gelip her hafta pazarda tezgah açtığını ifade eden tespih üreticisi Volkan Yaşar ise satışlardan memnun olduğunu söyledi. Kuşadası halkının el yapımı tespihe büyük ilgi duyduğunu kaydeden Yaşar, "Düzenli olarak gittiğimiz belli başlı bitpazarları var. Buradaki potansiyel bizi tatmin ediyor. Sabahtan akşama kadar 40 veya 50 tespih satıp evime ekmeğimi götürebiliyorum" diye konuştu.Koleksiyon yapmak için eski eşyaları biriktirdiğini dile getiren üniversite öğrencisi Ata Birsöz (25) de Kuşadası'ndaki bitpazarında aradığı her şeyi bulabildiğini söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Bit pazarından görüntü-Pazarda satılan ürünlerden görüntüler.-Esnaf sözcüsü Mehmet Okyay, satıcı Volkan Yaşar ve öğrenci Ata Birsöz ile röp.

Haber - Kamera: Eşber OKAYER/ KUŞADASI (Aydın), =================================

Yöresel ürünlerini satmaya gelen Elazığ esnafından İzmirlilere çağrı İZMİR'de, Elazığ'ın Sivrice ilçesinde yaklaşık bir ay önce meydana gelen 6.8'lik deprem sonrasında zor günler yaşayan esnafa destek olmak için, tulum peyniri, badem şekeri, salça, pestil gibi yöresel ürünlerin satışının yapıldığı 'Elazığ Günleri' düzenlendi. Evleri ve dükkanları depremde yıkılan Elazığ esnafı, şubat sonuna kadar sürecek olan etkinliği ziyaret etmeleri için İzmirlilere çağrı yaptı.

İzmir Valiliği ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin katkılarıyla, yaklaşık bir ay önce Elazığ'ın Sivrice ilçesinde meydana gelen 6.8'lik deprem sonrasına zor günler yaşayan esnafa katkı sağlamak adına Kültürpark'ta 'Elazığ Günleri' düzenlendi. Memleketlerinde yıkılan evlerini, dükkanlarını bırakıp, ekonomik durumlarına katkı sağlamak için İzmir'e gelen Elazığ esnafı, 1 Mart'a kadar doğal yöresel ürünlerinin tanıtımını ve satışını yapacak. Kültürpark Fuar Alanı'nın 1A ve 1B hollerinde açılan stantlarda Elazığ yöresine özgü salçadan badem şekerine, orcikten tulum peynirine birçok doğal gıda ürünü sergileniyor. Tüm İzmirlileri destek olmak adına Kültürpark'a çağıran esnaf, Elazığ'da duran ekonomik yaşamı İzmir'de canlandırmaya geldiklerini söyledi. Elazığ Şile Meydanı esnafından 3 çocuk babası Harun Karabacak, "Depremden zarar gördük. Evim yıkıldı, dükkanlarda iş yapamamaya başladık. Zaten insanlar can peşine düştüler, durumlar kötü. Ürünlerimiz zarar gördü. Durumumuzu biraz olsun düzeltmek için İzmir'e geldik. Vali bey ve milletvekillerimiz bizi karşıladı. Oradaki zararımızı karşılamak istiyoruz, zaten kış mevsiminde işler sıkıntılı oluyor. İnsanlar bizim burada olduğumuzu bilmiyorlar, daha çok insan gelmeli. Otel paralarımızı bile çıkaramıyoruz. Daha fazla İzmirliye çağrıda bulunuyoruz. Bize yardım edilsin diye gelmedik buraya, alnımızın teriyle getirdiğimiz yöresel ürünleri satmak istiyoruz. Ben orcik, pestil, kayısı gibi kuru gıdalar satıyorum. Bu ürünler turistik ürünlerdir. İzmirlileri bekliyoruz" diye konuştu.

'DAHA FAZLA KİŞİYE ULAŞMAK İSTİYORUZ'Depremde, dükkanı, ambarı ve evi yıkılan esnaf İlhami Fidan ise, "Mallarımız telef olmasın diye İzmir'e çağırdılar bizi. Vali bey sağ olsun bize destek olmaya çalışıyor. Fakat ilk günden bu yana çok az insan geldi. Daha fazla kişiye ulaşmamız lazım. Peynir, kuru gıda, dut, pestil, bal, pekmez bir sürü yöresel ürünümüz var. Hepsi doğal ürünler. İzmirliler gelsin görsün" dedi.

Şarküteri ürünleri satan esnaf Evren Sesli de şunları söyledi: "Depremde şahsım ve ailem adına büyük bir kayıp yaşamadık. Biz daha çok şehrimize üzülüyoruz, Elazığ aşığı insanlarız. Biz Elazığ'ı küçük Türkiye gibi görürüz. Coğrafi olarak da çok önemli bir şehirdir, Doğu ile Batı'yı birbirine bağlayan bir kent. İzmir'e geldik burada da sallanıyoruz. Bizde bir refleks oluştu artık. Geçen gün Akhisar'da deprem oldu, hala tedirginiz. Elazığ'da ekonomi tamamen durduğu için böyle bir hareket başlattık. İlerleyen tarihlerde Ankara'ya geçmeyi düşünüyoruz. Metropol kentlerde hem ürünlerimizi tanıtıyoruz, ikramlarda bulunuyoruz, hem de ekonomik durumumuzu toparlamaya çalışıyoruz. Bizim ürünlerimiz beklemeye gelmiyor, hepsi çevre köylerden geliyor. Çoğu süt ürünleri, yayla malı. Bekletmeden satışa sunmamız gerekiyor. Ben daha çok tulum peyniri, doğal bal, tereyağı, pekmez ve kuru gıdalar satıyorum" diye konuştu.Ziyaretçilerden Neriman Erincik ise "Ben Tunceliliyim, eşim Elazığlı. Katkı olsun diye geldim. Fakat pankartlar yetersiz, dışarıdan anlaşılmıyor. Daha göz önünde olmalı. Bu tatları İzmirliler de görmeli, denemeli. Bizim yörenin ürünleri gerçekten çok güzel ve doğal. En sıradan bir ürünü gönül rahatlığıyla alabilirler. Katkı maddesi yok, kötü mal satmıyorlar. Çünkü kendileri de tüketiyor o ürünleri" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Hollerdeki stantlardan görüntülerYöresel ürünlerden detay görüntülerEsnaf ile röportajZiyaretçilerle röportaj

Haber: Melis KARAKUZULU, Kamera: Tekin GÜRBULAK/İZMİR,

==============================

Türkiye'nin mantar merkezinde fiyat rahatsızlığı TÜRKİYE'nin mantar ihtiyacının yüzde 55'ini karşılayan Korkutelili üretici, ürünün kilogram fiyatına zam gelmesi gerektiğini söylüyor. Üretici, mantarın kilosunu 5.5 TL'den 7 TL'ye çıkarılırsa para kazanabileceklerini ifade ederken, satıcı ve tüketiciler ise alım gücünün düşük olduğunu ve zammın gereksiz olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin mantar üretimi, 10 yılda yüzde 74 artışla, yıllık 26 bin 526 tondan 46 bin 144 tona ulaştı. Ülkedeki mantar ihtiyacının yüzde 55'i, Antalya'nın Korkuteli ilçesinden sağlanıyor. Binlerce aileye geçim kaynağı olan kültür mantarı, ilçede büyük tesislerin yanı sıra küçük ölçekli tesislerde de üretiliyor. Korkuteli ilçesinden Katar, Dubai, Lübnan, Irak, KKTC ve Suriye'ye mantar ihracatı da yapılıyor. 17 yıldır ilçe merkezindeki bir tesiste üretim sorumlusu olarak çalışan ziraat mühendisi Ayşe Yapıcı, kompost üzerinde oluşturulan kuluçkadan sonra mantarın yaklaşık 38 günlük evrede yetiştiğini söyledi. 1 yılda 6 kez hasat yapabildiklerini kaydeden Yapıcı, günlük 3 ile 7 ton arasında üretim yaptıklarını anlattı. Üretimin, iklime bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini aktaran Yapıcı, "Bu yıl üretim geçen yıla göre yüzde 35 oranında verimli. Girdi maliyetleri yüksek olduğu için kazanç durumu iyi değil. Masrafını karşılamıyor diyebilirim. Biz kilosunu 5.5 TL'den veriyoruz. Kilogram fiyatı 7 TL'nin üzerinde olmalı ki para kazandırsın" dedi.

SATICI VE TÜKETİCİ AKSİNİ DÜŞÜNÜYORÜretici zam yapılması fikrini desteklerken, işin pazar ve son tüketici kısmı aksi yönde düşünüyor. Kentteki semt pazarlarında kültür mantarının kilogramı 8 ile 10 TL arasında alıcı bulurken, tezgahların birçoğunda ilgi çekmesi için 'yarım kilosu 5 TL' etiketleri asıyor. Kültür mantarının yanında istiridye mantarı da satan pazar esnafı, satışların genel anlamda alım gücü düşüklüğü nedeniyle iyi olmadığını söyledi.

15 yıldır pazarlarda mantar satışı yapan Cemal Acar, kış aylarında genelde mantar sattığını söyledi. Tüketicinin fiyattan memnun olduğunu da kaydeden Acar, "Mantarın fiyatı pek değişmez. 8- 10 TL arasında satılır. Pazarına göre değişse de günde ortalama 100- 150 kilo satılıyor. İstiridye mantarı bu yıl az üretildi, o yüzden fiyatı biraz arttı. İnsanların alım gücü var. Mantarın kilo fiyatını arttırdığın zaman siftah bile yapamazsın" dedi.

'FİYATLAR NORMAL, DAHA NE KADAR ARTACAK?'Maliyetinin çok fazla olmadığını düşünen Nefise Zengin, her hafta mutlaka mantar aldığını ve fiyatların pahalı olduğunu söyledi. Üreticinin fiyat artırma isteğinin yersiz olduğunu kaydeden Nefise Zengin, "Talaşın içerisinde su vermiyorlar kendiliğinden yetişiyor. Daha ne kadar artacak fiyatı" diye konuştu. Fiyatları yeterince pahalı bulan pazar esnafı Hüseyin Çelik, "Günde 50-60 kilo satıyorum. Üreticiye aldığı para yetiyordur. Daha fazla zam yapılması talebi bence yersiz" dedi.Pazarı çok pahalı bulduğunu belirten ve 1,5 kilo kültür mantarı satın alan Selma Sekir de insanların alım gücünün çok düşük olduğunu bu nedenle fiyatların normal olduğunu söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------Pazardan detay görüntüMantarlardan detay görüntülerSatıcı Cemal Acar ile röpVatandaş Nefise zengin ile röp Esnaf Hüseyin Çelik ile röpDetaylar

HABER: Alparslan ÇINAR -KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA,


Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement