Türkiye'nin tek Avrupa Leylek Köyü, 'Kuş Cenneti'ne dönüşecek
BURSA'da, leyleklerin konakladığı 'Avrupa Leylek Köyü' ağına üye olan Eskikaraağaç Mahallesi'ndeki kuş popülasyonu arttı. Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan, leyleklerin yanı sıra pelikanlar başta olmak üzere çok sayıda kuş türünün bölgeye geldiğini belirterek, "Islah çalışmalarını devam ettirdiğimizde önümüzdeki yıllarda buranın bir doğal olarak kuş cennetini olacağını düşünüyoruz" dedi.
Bursa'da, her yıl göç mevsiminde Afrika kıtasından gelen leyleklerin konakladığı, Türkiye'de, Avrupa Leylek Köyü ağına üye tek bölge olan Eskikaraağaç Mahallesi, bu yıl da yüzlerce leyleğin konaklama merkezi oldu. Mahallenin ulusal ve uluslararası alanda tanınırlığı, 9 yıldır göç dönemlerinde gelip ilkbahar ve yaz mevsimlerini burada geçiren 'Yaren' adlı leylek ile balıkçı Adem Yılmaz'ın dostluğunu konu alan haber, belgesel ve diğer yapımlar sayesinde arttı. Baharın gelişinin ardından leyleklerle birlikte Eskikaraağaç Mahallesi'ndeki yerini alan farklı kuş türleri, doğa fotoğrafçısı Alper Tüydeş tarafından görüntülendi.
LEYLEK MASTER PLANILeylek Master Planı'nı hayata geçirdiklerini söyleyen Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan, Milli Parklar Bölge Müdürlüğü'nün de desteğiyle, Leylek Köy olarak bilinen Eskikaraağaç Mahallesi'nin 'Kuş Cenneti'ne dönüşeceğini belirtti. Bölgedeki kuş türlerinin artırılması için çalışmaların devam ettiğini kaydeden Başkan Özkan, şunları söyledi: "Eskikaraağaç Leylek Köy diye tabir edilen bir yer. Biz de Karacabey Belediyesi olarak Leylek Master Planı gerçekleştirdik. Sadece leyleklerin değil başta pelikanlar başta olmak üzere, birçok kuş türünün de bu bölgeye geldiğini gördük. Bu ıslah çalışmalarını önümüzdeki yıllarda devam ettirdiğimizde buranın bir doğal olarak kuş cennetini olacağını düşünüyoruz. Milli Parklar Bölge Müdürlüğümüzde, Uluabat Gölü'ne ördek saldı. Bu da farklı bir güzellik kattı. Dolayısıyla Eskikaraağaç Leylek Köyü olarak tabir edilen yöremiz hayvanseverlerimizin, vatandaşların, çocuklarımızın da katkısıyla bir kuş cenneti hüviyetine bürünecek" dedi.
Görüntü Dökümü-------------------------Leyleklerden detaylar-Eskikaraağaç Mahallesi'nden detaylar-Leyleklerden drone görüntüleri-Genel detaylar
Haber: Semih ŞAHİN - Kamera: Huzeyfe ÖZDEMİR/BURSA,
Haber Kodu : 200402013
====================================
Bursa'da emniyetten koronavirüs tedbirlerine Mobese'li denetim
BURSA İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirleri, kentin dört bir yanındaki Mobese kameralarıyla denetliyor.
Bursa İl Emniyet Müdürlüğü Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) bünyesinde faaliyet gösteren Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü ekipleri, kentte alınan koronavirüs tedbirlerini Mobese kameralarıyla denetliyor. Ekipler, insan yoğunluğunun bulunduğu şehir merkezi, park ve bahçeler, sahil şeridi gibi bir çok noktayı takip ederek, özellikle 65 yaş ve üzeri vatandaşlara uyarılarda bulunuyor.
Mobese kameralarından 65 yaş ve üstü vatandaşların bulunduğu yerleri tespit eden polis ekipleri, durumu sahada özel olarak kurulan Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü'ne bağlı Vefa Sosyal Destek Ekibi'ne bildiriyor. İhbar üzerine harekete geçen Vefa ekibi, özellikle 65 yaş ve üstü vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayarak sokağa çıkmamaları konusunda uyarıyor. 25 timden oluşan Vefa ekibi, 3 milyon nüfusa sahip olan Bursa'da, gelen ihbarları değerlendirerek günde binlerce 65 yaş ve üstü vatandaşa gerekli uyarıları yapıyor.Vefa ekibi, ayrıca günde ortalama bin kişinin de temel ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı oluyor. İhtiyaçları karşılanan 65 yaş ve üstü vatandaşlara, koronvirüs tedbirleri kapsamında sokağa çıkmamaları konusunda uyarılarda bulunuluyor.
Görüntü Dökümü--------------------------------Mobese ve genel detayla ilgili anonslar-Vefa ekibinin yardım anonsları-Ekiplerin nakit para isteği sonrası dağıtımı-Mobese sisteminden detaylar-Vefa ekibinin çalışmaları-Meydanlardan mobese detayları
Haber: Huzeyfe ÖZDEMİR - Kamera: Semih ŞAHİN/BURSA,
Haber Kodu : 200402014
==============================
Sumak satışları arttı, uzmanlar vatandaşı uyardı
TÜRKİYE'de, koronavirüs vakalarının görülmesinin ardından sosyal medyada salgına karşı iyi geldiği paylaşımlarının yapılmasıyla sumak satışlarında artış yaşandı. Vatandaşların talebiyle sumakta fiyat artışı da yaşanırken, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Parlakpınar, bağışıklığı güçlendiren ancak koronavirüs tedavisinde etkin bir rolü olmayan sumağın, fazla tüketilmesinden kaçınılması gerektiği uyarısında bulundu.
Türkiye'de ölümlerin yaşandığı yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınına karşı ülke genelinde önlemler artırılıyor. Etkisini gün geçtikte daha da artıran koronavirüs salgınına karşı vücut direncini yüksek tutmak için vatandaşlar, bitkisel ürünlere yöneldi. Son günlerde sosyal medyada virüse karşı iyi geldiği paylaşımlarının ardından vatandaşlar, sumağa yöneldi. Bağışıklığı güçlendirme özelliği olan sumağın kilosu, koronavirüs salgınına iyi geldiği söylentilerinin ardından iki katına yükselerek 40- 50 TL'den satılmaya başladı. Baharatçılar ve bitkisel ürün satanlar, sumak satışlarının geçmişe göre birkaç kat arttığını ifade ederken, vatandaşlar ise virüsten sonra sumağı günlük tüketemeye başladıklarını söyledi.
'KORONAVİRÜS TEDAVİSİNDE SUMAĞIN ÖZELLİKLE TERCİH EDİLEN BİR ÖZELLİĞİ YOK'İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Parlakpınar, sumağa son günlerde yoğun talep gösterilmesine şaşırdıklarını söyledi. Birkaç günde birkaç yıllık sumak satışı olduğunu duyduklarını ve bu duruma şaşırdıklarını anlatan Parlakpınar, "Şu anki tıbbi bilgilere göre koronavirüs tedavisinde sumağın özellikle tercih edilen bir özelliği yok. Dolayısıyla halkımızın bunlara böyle akın etmesini gerektirecek yapılmış çalışmalar yok. İnsanlarımızın; 'Covid enfeksiyonundan beni korur' diyerek, sumağa olması gerekenden aşırı talep etmemesi lazım. Her zamanki kullandığından daha fazla miktarda ya da bilinmedik metotlarla kullanmaması lazım. Aslında bunun bir diğer korktuğum noktası şu; 'ben sumak kullanıyorum, sumak aldım bana bir şey olmaz' diye bir şey yok. Hepimizin uyması gereken kurallar var. Şu anki bilgiler ve araştırmalara göre sumak için talebi ve tercihi artıracak yapılmış bilimsel çalışmalar bulunmamaktadır. Uzmanlar olarak tüm insanlarımızdan Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun çok özverili ve titiz çalışma sonuçlarına göre tanımladıkları kurallara ve uyarılara dikkat etmelerini istiyoruz" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------------Sumaktan görüntülerToz sumak ve ağaç sumakSumak satıcısı Turgay Balgacı röp.Vatandaş röp.Prof. Dr. Hakan Parlakpınar röp.Parlakpınar'dan detayGenel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Taha AYHAN-MALATYA-DHA
Haber Kodu : 200402015
===================================
Gümüşhane'de maske üretim seferberliği
GÜMÜŞHANE'de, halk eğitim merkezlerindeki gönüllüler ile okullarda öğretmenler maske üretiyor. Üretilen maskeler, sağlık çalışanlarına gönderiliyor.
Gümüşhane Gazipaşa Ortaokulu'nda öğretmenler, 3D yazıcı teknolojisini kullanarak siperlik maske üretimine başladı. 7 öğretmenin görev aldığı çalışmada günde 10 maske üretiliyor. Gümüşhane Halk Eğitim Merkezi'nde ise 9 gönüllü usta öğretici kadın maske üretiyor. Günde 200 maske üreten ekip, 5 bin adet üretim gerçekleştirmeyi hedefliyor. Üretilen maskeler ise kentteki sağlık kuruluşlarına gönderiliyor.
Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Yasin Demir, ilk etapta ilçeler dahil sağlık çalışanlarının siperli maske ihtiyacını karşılamak olduğunu belirterek, "Sonrası ise gelen talepleri karşılamak istiyoruz. Yüz siperli maske terleme veya nemlenme durumu olmuyor. Hastalar ile yakın temasta yüzü daha çok koruyabiliyor. Üretime başlamadan önce de doktorların tavsiyesini aldık" dedi.
Gümüşhane Halk Eğitim Müdürü Hasan Taş ise ülkenin yaşadığı zorlu süreçte kendilerinde büyük sorumluluk hissettiklerini belirterek, 9 gönüllü usta öğretici kadın ile maske üretime başladıklarını söyledi.
Görüntü Dökümü-3D Yazıcı Maske Üretim Görüntüleri-Siperli Maske Görünüleri-Halk Eğitim Merkezinde Maske Dikim GörüntüleriBilişim Teknolojileri Öğretmeni Yasin Demir RöportajıGümüşhane Halk Eğitim Müdürü Hasan Taş RöportajıEl Sanatları Öğretmeni Arzu Atay Röportajı-Genel ve Detay Çekimler
Haber/Kamera: Sinan UÇAR/ GÜMÜŞHANE,
Haber Kodu : 200402016
===============================
Trabzon'da, heyelanlı mahallenin halkı tedirgin
TRABZON'un Akçaabat ilçesi Derececik Mahallesi'nde, 1 yıldan beri meydana gelen heyelanlar nedeniyle evler, yollar ve tarım arazilerinde derin çatlaklar oluştu. Son günlerde zeminde artan kaymalar yüzünden endişelenen bölge sakinleri, evlerinde korkuyla yaşadıklarını söyledi.
Akçaabat ilçesine bağlı Derecik Mahallesi Uğurlu mevkisinde, 1 yıl önce arazilerde meydana gelmeye başlayan heyelanlar, aralıklarla sürüyor. Heyelanlar nedeniyle evler, yollar ve tarım arazilerinde derin çatlaklar oluştu. Son günlerde yağan yağmurların da etkisiyle arazilerde kaymalar da arttı. Evlerin içlerinde duvar ve zeminlerde açılmalar oluştu. Bazı evler için tahliye kararı verildi. Uzman ekiplerin yaptığı teknik incelemede, yeraltı sularından kaynaklı heyelan riski olduğu belirlenen mahalledeki evlerinde endişe içinde yaşayanlar, önlem alınmasını istiyor.
'DUVARLARDAN ÇATLAMA SESLERİ GELİYOR'Evi için tahliye kararı verilen Hakkı Yılmaz, "Arazilerimizde ve evlerimizde çatlaklar oluştu. Mevsimsel değişiklikten dolayı olduğunu düşündük. Sonra çatlaklar iyice açıldı ve yarıkları meydana getirdi. İnceleme yapan yetkililer, evlerimizi boşaltmamız gerektiğini söyledi. Gidecek başka yerimiz yok. Geceleri evlerimizde duvarlardan çatlama seslerini duyuyoruz. Ölüm korkusu ile evlerimizde oturmak zor oluyor. Evimize korkudan evlatlarımız bile gelmiyorö diye konuştu.
'EVİMİN İÇİNDEN YARIKLAR GEÇİYOR'Geceleri duvarlardan gelen çatlama sesleri yüzünden uyuyamadıklarını anlatan Fadime Yılmaz da "Uykular bize haram oldu. Önce çatlak sesleri ile başladı sonra da o çatlaklar yarıklara dönüştü. Evimin içinden kocaman yarıklar geçiyor. Bazı yerlerini kartonlarla bazı yerlerini muşambalarla kapatmaya çalışıyorum ki içeri yağmur, soğuk girmesin. Çatlak sesleri uyumamıza müsaade etmiyor. Evlerimizde nöbetleşe uyuyoruz. Torunlarım ve çocuklarım korkudan bize gelmiyor. Kapıda oturup, eve bakıp, ağlıyorlar. Gidecek yerimiz olmadığı için belki de canımızdan olacağız" dedi.
'GİDECEK YERİMİZ YOK'Korkudan evlere zor girdiklerini belirten Yeter Yılmaz ise "Evlatlarımız ve torunlarımız buraya gelmeye korkuyorlar. Sürekli çatlama sesleri evlerimizde duyuyoruz. Her gün yeni çatlaklar oluşuyor. Elimizde çimento, alçı çatlakları kapatmaya çalışıyoruz. Sinir ilacı içip uyumaya çalışıyorum. Her uyandığımda hemen etrafıma bakıyorum. Acaba başıma çöktü mü ev, diye. Öyle öyle sabahlıyorum. Sonra da kendimi dışarı atıyorum. Dışarıda akşam edip yine mecbur eve giriyorum. Gidecek yerimiz yok. Herkesin evi kendine cennet. Allah sonumuzu hayretsin" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Heyelan oluşan alanın drone görüntüleri-Evlerde oluşan çatlak ve yarıklardan görüntüler-Arazilerde oluşan çatlak ve yarıklardan görüntüler-Yöre sakinleri ile röportajlar-Muhabir (Aleyna Keskin) anons-Haber genel ve detay görüntüleri
Haber-Kamera: Aleyna KESKİN-Selçuk BAŞAR TRABZON
Haber Kodu : 200402017
================================
Diyarbakır ve Mardin'deki otellerinin kapısını 'sağlık' çalışanlarına açtı
OSMANLI döneminde Diyarbakır'da inşa edilen 500 yıllık tarihli Kervansaray Oteli ile Mardin'deki 5 yıldızlı 'Büyük Mardin Oteli'nin kapıları, koronavirüs salgınıyla mücadele veren sağlık çalışanlarına açıldı. Otel sahibi Mehmet İpek, "Diyarbakır ve Mardin'deki otellerimize sağlık personeli olduğunu beyan eden bütün sağlık çalışanları diledikleri kadar ücretsiz konaklayabilecekler" dedi.
Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1527 yılında Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından inşa ve hükümdarlara ev sahipliği yapan Kervansaray Oteli'nin kapısı koronavirüs salgını nedeniyle özveriyle çalışan sağlık çalışanlarına ücretsiz açıldı. Otel sahibi Mehmet İpek, Diyarbakır merkez Sur ilçesindeki tarihi Kervansaray Oteli'nin yanı sıra Mardin'deki 5 yıldızlı 'Büyük Mardin Oteli'nin de kapıları sağlıkçılara açtıklarını söyledi.
'BİZ, ONLARA KARŞI VİCDANİ GÖREVİMİZİ YERİNE GETİRMEK İSTEDİK'Koronavirüs salgını ile mücadelede sağlık çalışanlarının özverilerine karşılık vicdani görevlerini yerine getirmek amacıyla böyle bir uygulama gittiklerini anlatan İpek, sağlık çalışanlarının çok önemli bir görev yürüttüklerini söyledi. İpek, Türkiye'de herkesin sağlık çalışanları için seferber olduğunu ifade ederek, "Büyük bir acıyla karşı karşıyayız. Bu bir toplumun sorunu olmaktan çıkıp, bütün insanların sorunu haline geldi. Temennim bir an önce bu sorununda kurtulmaktır. Azrail'e gitmeden önce sağlık çalışanlarına gidiyoruz. Ben hastanede çok yattım. Aylarca da hastanede kalabiliyorsunuz. Öyle bir an oluyor ki, evlat artık babanın kahrını çekemiyor. Ama hiçbir sağlık çalışanı böyle düşünmez. Uzun bir süre yoğun bakımda insanlara bakıyorlar. Bıkmadan bu mücadelelerini sürdürüyorlar. Sağlık çalışanı olmak böyle bir şeydir. Biz de onlara karşı vicdani görevimizi yerine getirmek istedik. Keşke imkanlarımız daha fazla olsaydı onlar için daha çok şey yapmak isterdik. Herkesin imkanı sınırlıdır. Daha fazla imkanı olanlar da var. Herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor" dedi.
'ODALARIMIZI ONLAR İÇİN HAZIRLADIK'İpek, otellerinde konaklamak isteyen sağlık çalışanlarının sadece kimliklerini göstermesiyle odalarına yerleşeceğini belirterek, "Diyarbakır ve Mardin'deki otellerimiz sağlık çalışanlarının emrindedir. İhtiyaç duydukları sürece otellerimizde kalabilecekler. Odalarımızı onlar için hazırladık. Biz, bankalar gibi şu kadar kefil getir diye şart da koymuyoruz. Sadece sağlık çalışanı olduğunu gösteren kimliğini gösterip, odasına geçebilir. Otelin tüm imkanlarından faydalanabilecekler. Bir aile olarak bir arada kalacağız" diye konuştu.
Görüntü Dökümü-------Diyarbakır Kervansaray OteliMehmet Mücahit CEYLAN'IN anonsuOtel sahibi İpek'in konuşmasıGenel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Mehmet Mucahit CEYLAN, Nurettin FİDANCAN/DİYARBAKIR,
Haber Kodu : 200402018
==================================
Maske ve eldivenlerin poşete sarıldıktan sonra çöpe atılması uyarısı ÇEVRE Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Gökhan Tilki, çöpe ya da çevreye gelişigüzel atılan maske ve eldivenlerin enfeksiyon riski oluşturduğu uyarısında bulunarak, maske ve eldivenlerin sağlık kuruluşlarında bulunan tıbbi atık toplama alanlarında biriktirilmesi gerektiğini belirtti. Tilki, imkan yoksa en az 2-3 kat poşet ile sarıldıktan sonra çöpe atılması gerektiğini söyledi.
Çevre Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Gökhan Tilki, insanların kullandığı maske ve eldivenleri çöpe atarken dikkatli olmaları konusunda uyardı. Maske ve eldivenlerin virüs taşıma riski nedeniyle tıbbi atık sayılması gerektiğini söyleyen Tilki, çöpe veya sokaklara atılan maske ve eldivenlerin salgının yayılmasına katkıda bulunabileceğini ifade etti. Tilki, maske ve eldivenlerin sağlık kuruluşlarında bulunan tıbbi atık toplama alanlarında biriktirilmesi gerektiğini, eğer bu imkan yoksa en az 2-3 kat poşet ile sarıldıktan sonra çöpe atılması gerektiğini belirtti.
Maske ve eldivenlerin enfeksiyon riskini artırdığına dikkat çeken Tilki, "Kişisel koruyucu ekipman olarak kullanılan ve enfeksiyon taşıma riski olan maske ve eldivenlerimizin bu süreç içerisinde güvenli toplanması ve bertarafı çok önemli. Kişilerin sokağa çıkarken kullandığı maske, eldiven gibi tek kullanımlık ekipmanlar gelişigüzel bir şekilde çöplere veya sağa sola atılmakta. Bu da enfeksiyon riskini çok artırıyor. İmkan varsa evlerimizde bu atıklarımızı birkaç kat poşet içerisinde veya en yakın sağlık kuruluşlarındaki tıbbi atık kutularına atılması gerekiyor. Şimdi büyükşehir belediyesi belli başlı duraklara maske ve eldiven kutuları bırakıyor. Bu kutulara da atabiliriz.ö dedi.
Çöpe veya sokaklara kontrolsüz şekilde atılan maskelerin temizlik işçilerinin enfekte olmasına sebep olabileceğini söyleyen Tilki, "Sonuçta herkes bu hastalığı taşıyor olabilir. Bu virüsü taşıyor ama bilmiyorsunuzdur. Kullandığınız maskeyi herhangi bir çöp konteynerine veya sokağa atabilirsiniz. Bu tür sorumsuzca davranışlar, sizden sonra bunu temizleyen arkadaşların veya sahalarda çalışan arkadaşlarımızın enfeksiyon riskini ciddi bir şekilde artıracak konulardır. Bu şekilde salgın iyice yayılabilir. Bu konularda çok daha dikkatli olmalıyızö diye konuştu.
Tilki koruyucu malzemelerin tıbbi atık olarak değerlendirilmesi gerektiğini açıklayarak, şöyle konuştu: "Önlem için bu kullandığımız maske ve eldivenleri tıbbi atık olarak değerlendirmeliyiz. Yani bunların hastaneden çıktığını düşünerek buna göre hareket etmeliyiz. Bunlar sağlık ocakları, hastaneler gibi sağlık kuruluşlarındaki tıbbi atık toplama yerlerine götürülebilir veya belediyenin belirlediği kutulara konulabilir. Hiçbir şey yapılamıyorsa, evimizde 2-3 kat poşete koyduktan sonra evsel çöpe atabiliriz.ö
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Maske ve eldiven takan insanlardan görüntülerBelediyenin maske ve eldiven toplama kutusuGökhan Tilki ile röp.Detay
HABER: Dinçer AKBİR-KAMERA: Alişan KOYUNCU/İZMİT(Kocaeli),
Haber Kodu : 200402019
==================================
Biz Bize Yeteriz Türkiyem' kampanyasının en genç destekcisine Kaymakam'dan teşekkür
TÜRKİYE'nin koronavirüs salgınıyla mücadelesine destek olmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başlattığı 'Biz Bize Yeteriz Türkiyem' bağış kampanyasına Erzurum'un Karayazı ilçesinde 9 yaşındaki Devran Özmen de harçlıklarından biriktirdiği 29 lirayı vererek destek oldu. Bu davranıştan etkilenen Kaymakam Abdulgani Mağ, Özmen'e teşekkür ederek, hediye gönderdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 7 maaş bağışlayarak başlattığı 'Biz Bize Yeteriz Türkiyem' kampanyasına Erzurum'a bağlı Karayazı ilçesi Yenimahalle'de yaşayan Hülya-Ferdi Özmen çiftinin 3 çocuğundan 2'incisi olan Devran da destek verdi. İlçedeki bir akaryakıt istasyonunda çalışan babasının verdiği harçlıkları biriktirdiği kumbarasını alan Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu 2'inci sınıf öğrencisi Devran, Kaymakam Abdulgani Mağ'la görüştü. Mağ, kampanyaya destek olmak istediğini söyleyen Devran'a yardımcı olmak için Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğünde görevli iki polis memurunu görevlendirdi. Devran, kumbarasında biriktirdiği parasını bankaya götürerek kampanya hesabına yatırdıktan sonra makbuzunu alarak evine gitti.
'DEVRAN BİZİM YAPAMADIĞIMIZI YAPTI'Yaptığı bağışla büyük ilgi gören Devran'ın babası Ferdi Özmen, "Akaryakıt istasyonunda çalıştığım için eve geç geliyorum. Televizyonda haberleri izlerken sayın Cumhurbaşkanımızın başlattığı kampanyayı gördük. Eşimle katılmak istedik, olmadı. Biraz sonra Devran, kampanyayla ilgili sorular sordu. Ben sabahleyin işe gittim. Araçla köylere petrol götürdük, bu sırada eşim Devran'ın 3 saattir ortada olmadığını söyledi. Ben de hemen işi bitirip ilçeye geri döndüm. Devran'ı ararken sokakta karşılaştık. Bana polis abilerle beraber olduğunu ve kendisine hediyeler verdiklerini söyledi. Yaptığı bağıştan hiç bahsetmedi. Meğerse kumbarasını ve bağış dekontunu saklamış. Devran'ın kampanyaya katıldığını sosyal medyadan öğrendim. Kendisiyle hem gurur duydum hem de duygulandım. Bizim yapamadığımızı Devran yaptı, baba olarak bana gurur verdi" diye konuştu.
DAĞ: 7'DEN 70'E EN ZOR GÜNDE KENETLENMEYİ BAŞARMIŞ MİLLETİZKarayazı Kaymakamı Abdulgani Mağ, otomobil hediye ettiği Devran'a teşekkür etti. Kaymakam Mağ, İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde görevi iki polis memuruyla Devran'a ve kardeşlerine yeni hediyeler gönderdi. Kumbarasındaki parasını bağışlayan Devran'ın kumbarasını da dolduran Kaymakam Mağ, "7'den yetmişe herkes bunun farkında millet olarak. En zor günde kenetlenmeyi başarmış bir milletiz. 7'den 70'e herkes üzerine düşeni yapıyor. Bundan sonraki süreçte vatandaşlardan beklentimiz evde kalıp virüsle mücadelede kamu kurumlarına yardımcı olmaları. Böylesi anlamlı bir kampanyaya destek veren Devran ve ailesine teşekkür ediyorum" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Polis otosunun Devran'ın evinin önüne gelmesi-Polislerin eve girmeleri-Devran'ın ailesinin görüntüsü-Devran ve kardeşlerine hediye verilmesi-Kaymakam Mağ'ın konuşması-Devran'ın babasının konuşması
Haber: Salih TEKİN/ ERZURUM,
Haber Kodu : 200402020
=======================================
Atıklardan Covid-19 izolasyon sedyesi yaptılar
ERZURUM Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi (BEAH) teknik birimde görevli 7 arkadaş, Covid-19 hastaları için izolasyon sedyesi yaptı. Tamamen atık malzemelerden oluşan sedyeyle, virüs taşıyan bir kişinin, hastalığı çevrelerine bulaştırması da önlenecek.
Koronavirüs salgını nedeniyle karantina hastanesi olarak kullanılan Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin teknik birimi sorumluları Yalçın Temel, Mehmet Sadık Sonuç ile çalışanlar Yavuz Selim Ataç, Atakan Koçer, Zekeriye Aykut, Fatih Bulutlar, Selim Harurluoğlu, hastaların izolasyonlu bir şekilde taşınması için bir çalışma yaptı. Hastanenin atölyesinde eski küvöz, veteriner eldiveni, şeffaf muşamba, demir profil, metal, emniyet kemeri, pvc boru kullanan 7 arkadaş, yaklaşık 16 saatte dört tarafı kapalı izolasyon sedyesi yaptı. Covid-19 hastalarının taşınırken dışarıyla bağlantısını keserek öksürüp, hapşırmaları halinde hastalığın çevredekilere yayılmasını önleyecek olan izolasyon sedyesinin yüzde 98'i tamamlandı. Sedye, havalandırma yapılmasıyla tamamlanacak.
Teknik birimde görevli, marangoz, kaynakçı, demirci, döşemeci, metalciden oluşan 7 arkadaş olarak izolasyon sedyesini tasarlayarak 16 saatte yaptıklarını belirten BEAH Teknik Birim Sorumlusu Yalçın Temel, başhekim Dr. Mahmut Avcı ve hastane müdürü Fatih Turan'ın talimatıyla çalışmayı yaptıklarını söyledi. Covid-19 hastalarının taşınma esnasında hapşırmaları, öksürmeleri sonucu mikrop ve virüsün bulaşmasını önlemek için sedyeyi tasarladıklarını anlatan Yalçın Temel, "Teknik birimde görev yapan 7 arkadaş izolasyon sedyesini tasarladık ve 16 saatte yüzde 98'ini tamamladık. Sadece havalandırma bölümü kaldı. Sedyeyi tamamen atık malzemelerden yaptık. Yaptığımız sedye ile Covid-19 hastalarını tamamen tecrit edeceğiz. Hapşırmadan virüs bulaştırma imkanı olmayacak. Yaptığımız sedye 20 kilo ağırlığında, şimdi bunun daha hafifini yapmak için çalışacağız" dedi. Teknik birim sorumlusu Mehmet Sadık Sonuç, bu konuda çalışma yapmak isteyenlere de bir fikir vermek için sedye tasarladıklarını söyledi. Ellerindeki atık malzemeler ve aletlerle izolasyonlu sedyeyi yaptıklarını anlatan Sonuç, "En küçük demir profil, çocuk kuvözlerinin kapakları, metal, emniyet kemeri, şeffaf branda gibi malzemeleri kullanarak silikonla hava geçirmez hale getirdik. Sedyenin tutacaklarını ise PVC borudan yaptık. Bunun daya iyisi yapılabilir. Bu yaptığımız sedye yaklaşık 20 kilogram ağırlığında bunun daha hafifini yapmak için çalışacağız" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Teknik personelin izolasyon sedyesinin silmeleri-İzolasyon sedyesinden detay görüntüler-İzolasyon sedyesine çalışanlardan birisininin girmesi-Yalçın Temel ile röp-Mehmet Sadık Sonuç ile röp-Sedyenin taşınması-Cep telefonu ile çekilen detaylar
Haber: Salih TEKİN - Kamera: Zafer KUMRU/ ERZURUM,
Haber Kodu : 200402021
=====================================
Çıldır Gölü'nde bahar uyanışı DOĞU Anadolu Bölgesi'nin en büyük ikinci gölü olan Çıldır Gölü'nün kış aylarında yaklaşık 1 metreye ulaşan buzları çözülmeye başladı. Hava sıcaklığının artmasıyla birlikte kuşlar, göle dönmeye başladı.
Denizden 1959 metre yükseklikteki Kars ile Ardahan illeri arasındaki Çıldır Gölü'nün yüzeyi, kış aylarında hava sıcaklığının sıfırın altına adar düşmesiyle buz tuttu. Gölde balık avlamak isteyenler buz kalınlığı 1 metreye ulaşan gölde, küçük delikler açarak Eskimo usulü avlandı. Gölde düzenlenen festivallerle yüzlerce kişi atlı kızaklarla gezinti yapıp çeşitli etkinlikler yaptı. Havaların ısınmasıyla birlikte buzlar çözülmeye başladı. Erime kıyılardan başlarken, hava sıcaklığının artmasıyla birlikte, kuşlar da göle dönüyor.
Yaz kış binlerce turiste ev sahipliği yapan Çıldır Gölü'nün baharla birlikte uyanmaya başladığını belirten yöre halkından Özden Topkaya, "Valilik, havaların ısınması ile birlikte mart ayının ortalarında atlı kızakla gezinti ve Eskimo usulü balık avlanmasına yasak getirdi. Dolu dolu bir kış sezonu geçiren Çıldır Gölü koronavirüs nedeniyle sessiz bir yaz geçireceğe benziyor" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Çıldır gölünden detay -Çözülen buzlardan detay -Göl kenarındaki otlayan hayvanlar ve çoban köpekleriinden detay -Özden Topkaya ile röp
Haber-Kamera: Suat İNCEDERE/ ÇILDIR (Ardahan),
Haber Kodu : 200402023==============================
Meslek lisesi, koronavirüse karşı solunum cihazı üretti ANTALYA'da Bahtılı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, koronavirüs salgını nedeniyle solunum güçlüğü çeken hastalar için piyasadakilerin yarı fiyatına yerli solunum cihazı üretti. Cihaz, sipariş verilmesi halinde günde 4- 5 adet üretilebilecek.
Tüm dünyada ölümlere yol açan koronavirüs salgınında ağır vakalarda, solunum sıkıntısı görülüyor. Akciğerlere büyük oranda hasar veren virüs nedeniyle bugünlerde en çok ihtiyaç duyulan medikal malzemelerin başında solunum cihazları geliyor. Özellikle hastane dışında tedavisi devam edecek olan KOAH, astım gibi kronik rahatsızlığı bulunanlar evde solunum cihazıyla sürekli oksijen takviyesi alıyor.
Piyasada 5 bin liraya satılan ve ithal edilen solunum cihazları ise hem tedarik sıkıntısı, hem de fiyatları açısından hastalara zorluk yaşatıyor. Antalya'daki Bahtılı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin öğretmen ve idarecileri, yerli malı solunum cihazı üretmek için çalışmalara başladı. Yerli malı bir hava kompresörü satın alan öğretmenler, bu kompresörü bir dizi filtre ve yazılımla destekleyerek solonum cihazını üretmeyi başardı.
FONKSİYONEL YÖNLERİ MEVCUTYerli tasarım solunum cihazındaki kompresör ortamdaki havayı alıp özel tasarlanmış filtreden geçirip, azot ve oksijen olarak ikiye ayırıyor. Oksijeni depolayan cihaz çalıştırıldığı sürece oksijen veriyor. Kompresör motoru dışında cihazın yazılımına kadar tamamı yerli üretilirken piyasadaki benzer solunum cihazlarından farklı fonksiyonel yönleri de mevcut. Solunum cihazı uzaktan kontrol edilebilirken, hastanın solunum ve nabzını ölçebiliyor, yüzde 80'nin üzerinde oksijen sağlıyor.
GÜNDE 4-5 ADET ÜRETEBİLİRİZBahtılı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü İbrahim Duran, Mesleki ve Teknik Anadolu liselerinin bu zorlu süreçte maske, dezenfektan gibi medikal ürünleri üreterek üzerlerine düşen görevi yerine getirdiğini söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün desteğiyle bir adet ürettikleri cihazı talep olması halinde günde 4- 5 adet üretebileceklerini belirten Müdür Duran, "Herhangi bir talep olması halinde seri üretime geçebiliriz. Hastane ve evde bireysel olarak kullanılabilecek. Yazılım ve elektronik kart bize ait, tamamen yerlidir" dedi.
EVDE OKSİJEN İHTİYACINI KARŞILAYACAKCihazın üretiminde görev alan öğretmenlerden Biyomedikal Mühendisi Yasin Çolakerol ise havada normal şartlarda bulunan yüzde 20'lik oksijenin bu cihazla yüzde 80'lere çıkarıldığını ifade etti. Piyasada bu cihazın benzerlerinin olduğunu, ancak yerli olmadığını da anlatan Çolakerol, "Biz kendimiz yaptık ve başardık. Elektronik devre kartı ve yazılımı bize ait. Cihaz yerlidir. Koronavirüste hastalarda solunum yetmezliği oluyor. Bol oksijene ihtiyacı var bu hastaların. O aşamada tedavi evde devam edecekse oksijen ihtiyacını bu cihaz karşılıyor. Maliyet olarak da daha uyguna, yarı fiyatına mal ettik" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------öğretmenlerin detay görüntüleriCihazın yapımında kullanılan malzemelirin detay görüntüleriÖğretmenler çalışırken detay görüntülerOkul müdürü İbrahim DURAN ile RöpBiyomedikal Mühendisi Yasin Çolaker ile röpCihaz çalışırken detay görüntüler
HABER: Alparslan ÇINAR -KAMERA: Emrah GÜL/ Antalya
Haber Kodu : 200402024
========================
Sevda öğretmen Kenya'da su kuyusu açtırıp, İdlib şehitlerinin adını verdi
MUĞLA'nın Bodrum ilçesinde görev yapan anasınıfı öğretmeni Sevda Deliormanlı (37), 10 yıl boyunca biriktirdiği ek gelirleriyle Kenya'da su kuyusu açtırdı. Sevda öğretmen, yaklaşık 40 bin liraya mal olan kuyuya ise İdlib şehitlerinin adını verdi.
Bodrum Konacık Cahit Özvezneci İlkokulu'nda 2009 yılından beri anasınıfı öğretmeni olarak görev yapan Sevda Deliormanlı, dünyaya örnek olacak bir sosyal sorumluluk çalışmasına imza attı. Deliormanlı, yıllardır gitmek için hayalini kurduğu Afrika'ya gidişinin sadece seyahati kapsamaması için kolları sıvadı ve ihtiyacı olan bir köy okuluna su kuyusu açtırmak için girişimlere başladı. 14 Mart'ta Kenya'nın Mombasa şehrine bağlı Malindi köyüne giden Sevda öğretmen, köy okulunun bahçesinde, Dünya Su Günü'nde su kuyusu açtırdı.
'10 YILLIK BİRİKİMİMLE SU KUYUSU AÇMAYA KARAR VERDİM'Kuyuya İdlip şehitlerinin adını veren Sevda öğretmen, "Herkesin gönlünde bir Afrika yatar. Yıllardır gidebilmek için hayalini kurduğum Afrika'ya sadece seyahat için gidemezdim. Her yıl öğretmenlik mesleğimden gelen ek gelirlerimden 10 yıllık birikimimle su kuyusu açmaya karar verdim. Yaklaşık 6 ay kadar önce başladım araştırmaya. Kenya'nın Mombasa şehrine bağlı Malindi'ye iki saat zorlu yolla ulaşılan Mugumoni okuluna, su kuyusu açmaya karar verdik" dedi.
'SU KUYUSU AÇARKEN EVRENSEL BİR MESAJI DA VERMEK İSTEDİM'Deliormanlı, Dünya Su Günü'nde açılışı yapılan su kuyusunun hikayesini şöyle anlattı: "Okuldaki 830 öğrencinin görevi, her gün okula gelirken ihtiyaçları olan suyu bidonlarıyla, evlerine yakın olan kuyudan 3-4 saatlik yol mesafesinde yanlarında getirmekti. Bu sadece Mugumoni ilkokuluna özgü bir şey değil aslında, Afrika'daki binlerce okul ve yerel halk aynı sorunla yüz yüze. Sade bir vatandaşım, gelirimle ömrümde ancak bir, belki iki tane kuyu açabilirim. Burada su kuyusu açarken evrensel bir mesajı da vermek istedim. Dünya Su Günü bu yüzden seçilmiş bir tarihti. Su kaynaklarının dikkatli kullanılması, tasarrufu ve korunması, bizler ve gelecek nesiller için büyük önem arz ediyor."
'KARANTİNA SÜRECİNE UYDUM'Sevda öğretmen, yerli halkın kendisine çok teşekkür ettiğini belirtip, "Onların bana teşekkür için hazırladıkları dans gösterileri, çekimser bakışları ve beni sevgiyle kabul edişleri hala aklımda. Ülkeme döndükten sonra 14 gün boyunca karantina sürecine uydum" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Sevda Deliormanlı'nın öğrencilerle birlikte görüntüsü-Sevda Deliormanlı'nın kuyudan çıkan su sonrası öğrencilerle sevinç gösterisi-Sevda Deliormanlı'nın öğrencilerle dans etmesi -Öğrencilerin drone görüntüsü-Sevda Deliormanlı ile röp.
Haber - Kamera: Cavit AKGÜN/ MUĞLA, DHA)
Haber Kodu : 200402032
===================
Ticaretle uğraşanlara koronavirüs teşviği takip önerisi TÜM dünyada etkili olan koronavirüs (Kovid-19) salgını, ticaret hayatını da önemli ölçüde etkiledi. İşletmelerin bu süreci işçi kaybına uğramadan atlatmaları için önerilerde bulanan stratejist Gökhan Gültekin, devlet teşviklerinin firmalar tarafından takip edilmesi gerektiğini söyledi.
Stratejist Gökhan Gültekin, koronavirüs salgınının ihracat ve tedarik zincirlerinde olumsuz sonuçlar doğuracağı konusunda uyardı. İşletmelerin bu süreci işçi kaybına uğramadan atlatmaları için önerilerde bulanan Gültekin, devlet teşviklerinin firmalar tarafından takip edilmesi gerektiğini söyledi. Halk sağlığı kadar şirketlerin sağlığının da önemli olduğunu belirten Gültekin, "Koronavirüs salgını ticaret hayatını da önemli ölçüde etkiledi. Şirketlerin bu süreci atlattıktan sonra pozisyon alması ve ekonomiye devam etmeleri için, mevcut olan tecrübeli kadrolarını ve genel iş havuzlarını kaybetmemeleri gerekir. Bunun için müteşebbislerin her devlet teşvikini takip etmeleri büyük önem taşıyor" dedi.
Firmaların tasarruflardan en iyi şekilde yararlanabilmeleri adına haber alma servisi kurduklarını anlatan Gültekin, büyük küçük demeden bütün müteşebbislere ücretsiz hizmet vermeyi planladıklarını belirterek, "Amacımız firmaların, özellikle personel, genel yapı ve iş ekonomilerini kaybetmeden süreç haritasını oluşturabilmek. Firmaların krizi atlattıktan sonra çalışmalarına en iyi şekilde devam edebilmeleri için devlet hibe ve imkanlarından haberdar olması gerekir. Bunun için bir yapı kurduk ve her müteşebbisin yararlanmasını istiyoruz" diye konuştu.
PERSONEL MALİYETLERİNE DESTEKHer ölçekteki firmaya mevcut personeli koruyabilmeleri için kısa çalışma ödeneği sunulduğunu ifade eden Gültekin, personelin işsizlik süreçlerinin devlet imkan ve tasarrufları kapsamında karşılanabileceğini dile getirdi. Gültekin şöyle devam etti: "Özellikle personel maliyetlerinin belirli bir kısmı devlet tasarrufunda ödeniyor. Ayrıca bankaların sunduğu kredi ve imkanlar da takip edilmeli. Tecrübeli çalışan kadrolarını koruyan şirketlerin, bu süreci atlattıktan sonra ticarette çok büyük ivme alabileceğini düşünüyoruz. Bu nedenle firmalarımızın özellikle bu süreci atlatırken bütün imkanlarından haberdar olmalarını ve reaksiyon alabilmeleri adına tavsiyelerimizi uygulamalarını öneriyoruz."
DİRENÇ GÖSTEREN ŞİRKETLER İVME KAZANACAKFirmaların kendilerine sunulan imkanlardan haberdar olmak için basın yayın kuruluşlarını ve Resmi Gazete'yi takip edebileceğini vurgulayan Gültekin, kadrolarını koruyan şirketlerin bu süreci başarılı atlatabileceğini anlattı. Sürece direnç gösterebilen şirketlerin büyük ivme alacağını söyleyen Gültekin son olarak şöyle konuştu: "Kadrolarında kayıplara maruz kalan şirketler ise bulundukları pozisyonları kaybedebilirler. Liderlik pozisyonunu zorlayan ve kendi sektörlerinde gelişime açık olan firmalar bu krizden avantajlı çıkacak. Makine, reklamcılık, haber alma sektörleri ile bununla ilgili danışmanlık hukuk ve mali işlerle alakalı sektörlerin daha avantajlı olacağını düşünüyorum. Bilgi ve bilgiyi işleme konusuyla alakalı takip ve süreç yöneten şirketler bu kriz atlattıktan sonra da dinamikliğini kaybetmezler. İşçi çıkaranlar pozisyonlarını kaybedecekler. Arka sıralardan gelen şirketler bunlara karşı avantaj sağlayacaklar."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Gökhan Gültekin ile detay görüntü,-Gökhan Gültekin ile röportaj
Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR,
Haber Kodu : 200402025
===================
Koronavirüs ile mücadele eden 112 Acil Sağlık personeli, ailelerinden ayrı İZMİR'de 112 Acil Sağlık personeli, dünyayı tehdit eden koronavirüs salgınının ardından, evlerine gidemez oldu. Salgınla mücadele etmek için canlarını ortaya koyan ekiplerin en büyük üzüntüsü ise ailelerinden uzakta olmak. Yakınları ve sevdiklerini göremeyen, evine gidemeyen sağlık çalışanları, vatandaşların evlerinden çıkmayarak kendilerine destek olmasını istiyor.
Dünyayı tehdit eden koronavirüs salgınının ardından iş yükü de sorumlulukları artan sağlık personeli, fedakarca çalışıyor. Salgının ülke genelinde yayılmasının ardından evlerine gidemeyen, kendilerini izole etmek zorunda kalan sağlık personeli, ailelerine duydukları özlemle, görevlerini yürütüyor. Ekipler, gün boyu görevli oldukları istasyonlarda bekliyor, vaka anonsu yapıldığında da olay yerine gidiyor.
İzmir'de 112 Acil Sağlık ambulansı doktoru Serhat Sami Çengel (50), "Şu anda sağlıkçıya ulaşmanın en kolay yolu 112. Böyle olunca da vaka sayımız arttı. Ancak eskisi gibi çağrı geldiği zaman hemen çıkamıyoruz. Çünkü hem kendimizi hem de hastaları korumak zorundayız. Bu nedenle korucuyu kıyafetler giyiyoruz. Böyle olunca da çıkış süremiz biraz uzuyor. Bu kıyafetlerin içerisinde uzun süre kaldığımız zaman ciddi anlamda, içerisinde çok terliyoruz ve bu durum bizim için biraz daha yorucu oluyor" dedi.
'ÖZEL KIYAFETLE VAKALARA GİDİYORUZ'Koronavirüs şüphesi olan vakalara yönelik anons geldiğinde, personele şüpheli vaka duyurusu yaptıklarını anlatan Çengel, "Sonra koruyucu kıyafetlerimiz giyiyoruz, olay yerine gidiyoruz. Olay yerine ulaştığımızda yaptığımız ilk iş, eve girdiğimiz anda evdeki herkesin ateşine bakmak. Eğer ateşleri 37.5, 38 veya üzerinde olursa onlara şüpheli olarak yaklaşıyoruz ve hepsine maske takıyoruz. Ardından hastanın ateş dışında şikayetlerini dinliyoruz. Sonra diğer bulgulara bakıyoruz ve ona göre de kişiyi hastaneye götürüyoruz. İstasyona geri döndükten sonra öncelikle ambulansı dezenfekte ediyoruz. İçerisinde gümüş ve bir takım antiviral ajanların bulunduğu bir makinemiz var. Onunla 10 dakika boyunca ambulansı dezenfekte ediyoruz, aracı daha sonra havalandırıyoruz. Sonra üzerimizdeki kıyafetleri, ayrılan çöplere atıyoruz" diye konuştu.
'TEST YAPTIRMAK İSTEYENLER BİZİ ÇAĞIRIYOR'Bu süreçte tüm Türkiye'nin desteğine ihtiyaç duyduklarını da söyleyen Doktor Çengel, "Sayın Bakanımız Fahrettin Koca sağ olsun arkamızda. Bunu fazlası ile hissediyoruz ve kendisine şükran duyuyoruz. Onun dışında bütün halkımızın da bizi desteklemesini canı gönülden istiyoruz. En fazla yaşadığımız sıkıntı kıyafet içerisinde uzun süre kalmak. Yaklaşık 30- 40 dakika boyunca kıyafet içerisinde kalıyoruz ve çok terliyoruz. Sıvı kaybediyoruz. Kıyafette hiçbir sıkıntımız yok. Her türlü eksilen malzeme yerine koyuluyor" dedi. Bazı vatandaşların koronavirüs testi yaptırmak için kendilerini çağırdığına da dikkat çeken Çengel, 112 personelinin böyle bir hizmet vermediğini ifade etti.
AİLELERİNE HASRET KALDILARSağlık personeli, bu süreçte aileleriyle de görüşemiyor. Sağlık çalışanlarının evlerine gitmediğini, riskli olduğu için farklı yerlerde kaldıklarını anlatan Çengel, şunları söyledi: "Ailelerimizle görüşemiyoruz. Benim yaşlı anne ve babam var. Ne yazık ki bu süreçte onlara gidemiyorum. Yine 23 yaşındaki oğlumu da bu salgının ardından göremedim. Sarılamadım. Bizi en çok bu durum üzüyor. Ailemiz bizi özlediklerini söylüyor. Onlar da bizim için endişelenip üzülüyor. Hasta olmamamız için bizi uyarıyorlar. Ailemizle aynı evde kalmıyoruz. Kendimize karantina uyguluyoruz. Uzaktan görüşebiliyoruz. Daha önce pek ayrı kalmadık ailemizden. Bu şekilde ayrı kalmak çok zor. Bir de özellikle yaşlılar evde, daha çok bizlere ihtiyaç duyduğu dönemde yanlarında olamıyoruz. Bu süreçte onlara destek verememek de bizi üzüyor."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜSağlık personelinden görüntüAnons alındığı andan görüntüSağlıkçıların koruyucu kıyafetleri giymesiAmbulans ile vakaya gidilmesiDoktor Serhat Sami Çengel ile röportajGenel ve detay görüntü
Haber: Ahmet Turhan ALTAY -Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR,
Haber Kodu : 200402030
==================
Koronavirüs için türkü yaptı
DENİZLİ'de yaşayan, 2 şiir ve 1 öykü kitabı bulunan emekli memur Şerif Ulu, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını için türkü besteledi. Sözleriyle dikkat çeken türküsüyle beğeni toplayan Ulu, "Derdi olanın türküsü olmalı, bu yüzden koronavirüs için türkü yazdım" dedi.
Çal ilçesi Kabalar Mahallesi'nde yaşayan emekli memur Şerif Ulu, dünyayı saran koronavirüs salgınına dikkat çekmek amacıyla beste yaptı. Toplum olarak yaşanan zor günleri masa başına oturup satırlara döken Ulu, kaleme aldığı türküyü saz eşliğinde seslendirdi. 2 şiir ve 1 öykü kitabı bulunan Ulu, sözü ve müziği kendisine ait olan 'Yeneriz Biz Seni Virüs' adını verdiği türküsünü, sosyal medyadan paylaştı. Ulu'nun türküsü sosyal medya kullanıcılardan çok sayıda beğeni aldı.
Salgın nedeniyle evinde vakit geçirdiğini belirten Ulu, "Her dönemde yaşadığımız sıkıntılar acılar beraberinde kendi duygularını hislerini getirir. Bu duygular şiirlere, türkülere yansır. Buradan hareketle türkü yaptım ve insanlarla paylaştım. Ben evde kalarak, temizliğime dikkat ederek ve en önemlisi moral ve motivasyonumu yüksek tutarak günlerimi geçiriyorum. Öncelikle bu dönemi sağlıklı bir şekilde geçirebilmeleri için vatandaşların evde kal çağrılarına uymalarını tavsiye ediyorum. Hijyen kurallarına dikkat edip, kendimizi kontrol altında tutmamız gerekiyor" diye konuştu.
Şerif Ulu'nun yazdığı türkünün sözleri ise şu şekilde:
"Çin'den yayıldın dünyaya/ Görünmeyen korku var ya/ Açılmamış papatyayla/ Yeneriz biz seni virüs/ Bütün insanlık korku dolu/ Kurtulmanın tek bir yolu/ Temiz tutmak sağı solu/ Yeneriz biz seni virüs/ Şerif Ulu zor günlerde/ Sokaklar boş herkes evde/ Sonu belirsiz bir günde/ Yeneriz biz seni virüs/ Sevgi ile köyde kentte, yeneriz biz seni virüs"
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Şerif Ulu'nun yazı yazması-Şerif Ulu'nun kitap okuması-Şerif Ulu'nun sazına akort yapması-Şerif Ulu'nun türküsünü söylemesi-Şerif Ulu ile röp.
Haber - Kamera: Deniz TOKAT/ DENİZLİ,
Haber Kodu : 200402031
=====================
'Çocukların ruh sağlığını koruyabilmek için kendi ruh sağlığımızı korumalıyız' AKDENİZ Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, koronavirüs salgını nedeniyle evlerinde kalan ebeveynlere çocuklarının ruh sağlığını korumanın yollarıyla ilgili bilgi verdi. Çocukların ruh sağlığını koruyabilmek için öncelikle ebeveynlerin ruh sağlıklarını korumanın önemini vurgulayan Doç. Dr. Nasıroğlu, bu dönemde aşırı obsesyon, endişe, kaygı, panik atak ve depresyon gelişebileceğine dikkat çekerek bunları yaşayan ebeveynlere mutlaka bir hekimden yardım almalarını önerdi.
Koronavirüs salgını nedeniyle aileleriyle birlikte evde kalan 0- 3 yaş, 3- 6 yaş, 6- 12 yaş ve 12- 18 yaş aralığındaki çocuklara yaklaşımların farklı olduğunu belirten Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, 0- 3 yaş arasındaki çocuklar için en önemli şeyin dokunmak ve konuşmak olduğunu söyledi. Doç. Dr. Nasıroğlu, "Eğer bu dönemde çok televizyon izleyip çocuğu ihmal ederseniz, aşırı endişeniz sizi çocuktan uzaklaştırırsa çocuk ihmal edilmiş olur. Bir çocuk ihmale uğrarsa da tüm hayatı boyunca zihninde bir iz kalır. Özellikle 0- 3 yaş arasındaki çocuklarla dokunma ve konuşma sıklığını arttırın" dedi.
3- 6 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUKLARA YAKLAŞIMOkul öncesi dönemde 3- 6 yaş arasındaki çocuklara anlayabilecekleri dille yaşananların biraz riskli olduğunun anlatılması gerektiğini belirten Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, "Her detayı vermeniz gerekmiyor ama gerçekçi olmanız gerekir. Ellerini nasıl yıkamaları, nasıl hapşırması gerektiğini anlatmak gerekir" diye konuştu.
İLKOKUL ÇOĞUNDAKİ ÇOCUKLARA YAKLAŞIMİlkokul çağındaki çocukların rutinin dışında bir şeyler yaşandığını anladıklarını ifade eden Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, "Tabii çocuklar okula gitmiyorlar bu dönemde. Okula gitmiyorlar, öğretmenlerini, arkadaşlarını göremiyorlar. Aileler dışarı da çıkarmıyor. O zaman çocuklar 'Ne oldu?' diyorlar. İşte burada felaket senaryoları çizmemelisiniz. 'Tüm dünya insanları öldük bittik' gibi şeyler söylememelisiniz" şeklinde konuştu.
12- 18 YAŞ ARASINDAKİLERE YAKLAŞIMErgenlerin dönemsel olarak bir güçlülüğü olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, ergenlerin 'Virüs bana bir şey yapmaz. Kim bana zarar verebilir ki?' gibi düşünerek riskli davranışlar içinde yer alabileceğini vurguladı. Nasıroğlu, "Bu kurallara uyan ergenler de var. Uymayanlar da olabilir. Eğer bu ergenlerin yakınlarından biri virüs kaparsa kendilerini suçlayabilirler. Bu suçluluk duygusu onların çok daha riskli eylemlerini beraberinde getirebilir. Bu anlamda ergenlere daha özel ve özenle yaklaşılması gerekir. Eğer ergenlerin, riskli davranışlarda bulunduğunu hissederseniz mutlaka bir destek alınması gerekir" dedi.
'TÜM HAYATI KAYGIYLA GEÇİRMEYİN'Evde tüm hayatı koronavirüs kaygısı ile geçirmenin yaşam kalitesini çok düşüreceğine dikkati çeken Doç. Dr. Serhat Nasıroğlu, şunları söyledi: "Tüm uğraşınız haberleri ya da sosyal medyadaki koronavirüs paylaşımlarını takip etmek olmamalı. Krizi fırsata çevirmek diye bir durum var. Evet durum kötü. Eve kapandık. Bazılarımız işe gidemiyor. İleri yaş grubumuz evden çıkamıyor. Ama biz bu krizi fırsata çevirelim. Çocuklarımızla daha çok vakit geçirelim. Ev içinde sadece ekrana bağlı kalmayın. Ailenize sevginizi gösterin. Bu, onları şu zor günlerde koruyacak en önemli sosyal destek olacaktır. Onların size sizin de onlara ihtiyacınız var."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Doç.Dr. Serhat Nasıroğlu'nun açıklamaları
HABER -KAMERA: Selma KUNAR/ANTALYA,
Haber Kodu : 200402027
===================
Kekova tarihinin en sessiz dönemini yaşıyor ANTALYA'nın Demre ilçesine bağlı dünyaca ünlü yat turizm merkezi ve doğal bir cennet olan Kekova, koronavirüs tehlikesi nedeniyle sessizliğe büründü. Her gün onlarca yatın yol aldığı, bu mevsimde bile her gün binlerce insanın geldiği Kekova ve koyları, tarihinin en sessiz dönemlerinden birini yaşıyor.
Demre'deki dünyaca ünlü tarih, deniz ve doğanın iç içe olduğu, günübirlik ve mavi yolculuğa çıkan yatların uğrak yeri olan Kekova, uygulanan koronavirüs önlemleri nedeniyle sessizliğe büründü. Kekova'nın merkezi konumundaki Üçağız Mahallesi, bugünkü adıyla Kaleköy, antik adıyla Simena Antik Kenti, Batık Kent ve dünyaca ünlü Kekova koyları, tarihinin en sessiz dönemlerinden birini yaşıyor. Kış mevsiminde bile binlerce turistin yatlarla geldiği Kekova'da sinek uçmuyor. Sadece arada bir özel izinle bir kişinin bulunabileceği Üçağız'dan, karayolu bağlantısı olmayan Kaleköy'e giden küçük tekneler denizde görülüyor.
Umutla denize indirilen bir kısım yat ise iskelede bekliyor, yatların çoğunluğu ise karada bekletiliyor. Kekova, koronavirüs krizinin sona ermesini, eski günlerine dönmeyi bekliyor. Bugünlerde denize açılan Kaş ve Finike Setur marinalar ile Üçağız İskelesi'nde kışı geçiren özel yatlar ise krizin geçmesini bekliyor.
'SALGIN BİTENE KADAR KEKOVA'YA GELMEYİN'Kekova'nın merkezi konumundaki Demre'ye bağlı Üçağız Mahallesi Muhtarı Durali Aliçavuşoğlu, "Kekova ve Akdeniz tarihinin en sakin günlerini yaşıyor. Herkes kurallara uyuyor. Buradan Kekova dostlarına bir çağrı yapmak istiyorum. Lütfen salgın bitene kadar Kekova'ya gelmeyin. Salgın bittikten sonra sağlıklı bir şekilde Kekova'ya gelin. Evde kalın, sağlıklı kalın" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------Üçağız Mahallesi (Dronla)Kaleköy ve koylardan (Dronla)Simena Antik Kenti'nden (Dronla)RÖP: Durali Çavuşoğlu ile röportaj
HABER -KAMERA: Ahmet ACAR/DEMRE (Antalya),
Haber Kodu : 200402028
===========================
Koronavirüs nedeniyle Uluslararası Turunçgil Kongresi de erteleniyor
MERSİN'de, bu yıl 8- 13 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilmesi planlanan 'Uluslararası Turunçgil Kongresi'nin (UTK), koronavirüs salgını nedeniyle 2021 yılına ertelenmesi için organizatörler talepte bulundu.
Bu yıl 14'üncüsü Mersin'de düzenlenecek olan Uluslararası Turunçgil Kongresi öncesi hazırlıklar son aşamaya geldi. Ancak organizatörler tüm dünyada etkili olan koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle kongrenin bir yıl ertelenmesini istedi.
Türkiye'nin ilk defa ev sahipliği yapacağı kongrenin ertelenmesi için komiteye talepte bulunduklarını belirten Ulusal Turunçgil Konseyi Başkanı Kemal Kaçmaz, "Tüm dünyada 2020 yılı içerisindeki büyük kongreler iptal edilerek 2021'e alındı. Biz de bu konuda sekretarya ile görüşmelerimizi sürdürüyoruz. 6 aylık uzatılması yönünde görüşler var ancak biz 1 yıl uzatılmasını talep ettik. Komite kısa süre içerisinde toplanarak bir karar verecek. Alınacak kararı kamuoyu ile paylaşacağız. Biz dünyada narenciye üretiminde ve ihracatta çok önemli bir konumdayız. Mersin'de yapacağımız Uluslararası Turunçgil Kongresi de bunun en büyük somut göstergesi. Biz küresel bir oyuncu haline gedik ki bu kongreyi yapmaya hak kazandık. Dünyada 1968 yılından bu yana 4 yılda bir yapılan kongre ülkemizde ilk defa yapılacak. Özellikle Mersin, Adana ve Hatay narenciyede lokomotif bir bölge. İnşallah virüs hadisesinden sonra bu kongreyi başarılı bir şekilde yapacağız" dedi.
'LOKOMOTİF KONUMDAYIZ'Türkiye'nin narenciye üretiminde lokomotif konuma geldiğini belirten Kaçmaz şunları söyledi: "Bizim yaklaşık 5 milyon ton turunçgil üretimimiz var. Bunun yarısını ihraç ediyoruz. Hava şartlarına göre rekoltede düşüşler yaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl rekoltede yüzde 30 düşüş yaşandı. Ancak üretim alanları artıyor, yeni çeşitler devreye giriyor. Talebe göre narenciyeyi üretiyoruz. Yaş meyve sebze sektörünün yüzde 50'sini karşılayan narenciye sektörü gelecekte alt sektör olmaktan çıkıp başlı başına bir sektör haline gelecek. Narenciyenin endüstriyel hale gelmesi için de bir dizi çalışma yürütüyoruz. Özel sektöre destek veriyoruz. Bölgemiz için geleceğin sektörü narenciye sektörüdür diyoruz."
Görüntü Dökümü--------------------------------Limon hasatından görüntüPortakal hasatından görüntüKemal Kaçmaz ile röp
Haber-Kamera: Mustafa ERCAN-Soner AYDIN/MERSİN,
Haber Kodu : 200402043
===========================
Düğünü iptal olan çiftler altınlarını nakde çeviriyor KORONAVİRÜS tedbirleri kapsamında düğün, nişan, kına gibi organizasyonların iptal edilmesinin ardından düğün öncesi altın alan birçok çiftin altınlarını bozdurmaya geldiğini belirten kuyumcu Birkan Gizir, "Çiftlerimiz bu süreçten dolayı altınlarını nakit paraya çevirmeyi tercih ediyorlarö dedi.
İçişleri Bakanlığı geçen günlerde yayınladığı genelge ile yeni tip koronavirüs önlemleri kapsamında insan kalabalığının yaşandığı çok sayıda işletmenin geçici olarak kapatılması kararını aldı. Alınan tedbirler kapsamında nişan ve düğün salonları da faaliyetlerini durdurdu. Bu karar, düğünleri iptal olan birçok çiftin yeniden planlama yapmasına neden oldu.
Adana'da düğün öncesi merasimde takılmak üzere altın alan çiftler ile ailelerinin iptal kararı sonrası altınlarını nakde çevirmek istediğini dile getiren Birkan Gizir, çiftlerin mağdur olmaması adına yardımcı olduklarını söyledi. Düğün iptalleri sonrası daha önceden altın siparişi veren çiftlerin de siparişlerini iptal ettiğini dile getiren Gizir, "İnsanlar bu sürecin ne zaman biteceğini öngöremediği için daha çok temel ihtiyaçlarına yönelik harcamalar yapmaya başladılar. Bundan dolayı çiftlerimiz altınlarını bozduruyor ve salgın bittikten sonra alacaklarını söylüyorlar. Bize gelen çiftler durumlarını anlatıyorlar. 'Evimizi tuttuk, kiramızı ödedik ama düğünden önce paramız kalmadı' diyerek altınlarını geri getiriyorlar. Umarım karantina günleri geçer ve çiftlerimiz düğünlerini en kısa zamanda yaparlarö diye konuştu.
Her sektörde olduğu gibi altın sektöründe de işlerde düşüş olduğunu ama buna karşın altına yatırım yapanların var olduğunu belirten Birkan Gizir, "İnsanlar bu aralar sadece yatırım amaçlı ürünleri alıyor. Bunların başında da çeyrek altın geliyor. Onun dışında ise evlilik teklif edecekler yüzük alıyorlarö dedi.
ÇEYREK ALTIN ÖN PLANDAAltının her daim güvenli bir yatırım limanı olduğunu kaydeden kuyumcu Kerim Küçükaltın ise bu sıralar tasarrufa yönelik altın alımlarının olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Altın genellikle yükselişini koruyan bir yatırım aracıdır. Yatırımcılar altına rağbet göstermeye devam ediyor. Çeyrek altın burada ön plana çıkıyor. Tabi bu süreçte iş yerlerini kapatan kuyumcu arkadaşlarımız da oluyor. İsteğe bağlı bir durum bu çünkü bizim sektörümüzde önlem alındıktan sonra risk en aza iniyor. Bunun yanı sıra düğün sektörü bizi yakından ilgilendirdiği için düğünleri iptal olan çiftlerden altınlarını geri getirenler oluyor."
Görüntü Dökümü-----------------------Altınlardan genel ve detay görüntülerÇeyrek altından görüntülerKuyumcu Birkan Gizir ile röp.Kuyumcu Kerim Küçükaltın ile röp.Kapanan kuyumcu dükkanları
Haber: Can ÇELİK-Kamera: Anıl ATAR/ADANA,
Haber Kodu : 200402035
===================================
Uyuşturucu operasyonlarında polisin baş yardımcısı Şila, 'Evde Kal' klibinde oynadı
VAN'da uyuşturucu ile mücadelede etkin rol oynayan ve birçok operasyonda polisin başyardımcısı olan narkotik köpeklerden 'Şila' Van Emniyet Müdürlüğü'nün koronavirüs önlemleri kapsamında hazırladığı klipte de oynadı. Narkotik köpek Şila, eğitmeninin verdiği talimatlar doğrultusunda klipte 'Evde kal' çağrısı yaptı.Van Emniyet Müdürlüğü, ülkemizde koronavirüsün yayılmasının önlenmesi amacıyla uyulması gereken 14 kuralı, farklı birimlerde görev yapan polisler tarafından, farklı mekanlarda anlatıldı. Polis ekipleri uyulması gereken 14 kuralı anlatırken, aynı zamanda vatandaşlara 'Biz sizin için görev başındayız. Siz de geleceğiniz için evde kalın" çağrısı yaptı. Hazırlanan 3 dakikalık klipte uyuşturucu operasyonlarında polisin başyardımcısı 'Şila'da oynadı. Eğitmenleri tarafından verilen komutlarla klipte 'Evde kal' çağrısı yapan 'Şila'nın havlaması klipte yazılı olarak geçti.SAĞLIĞINIZ İÇİN EVDE KALIN Van il Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Köpek Eğitim Merkezi'nde görevli polis memuru Sadık Orhan, verilen mesajların net olduğunu ve vatandaşlardan evlerden çıkmamaları konusunda uyarı yaptıklarını söyledi. Polis memuru Orhan, "Bizim vatandaşlarımızdan isteğimiz dışarı çıkmamalarıdır. Şunu söylüyoruz. Bizler sizlerin güvenliği ve huzuru için dışardayız. Sizlerde kendi sağlığınız için evde kalın" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Şila'nın eğitimlenleri ile olan görüntüleri-Şila'nın eğitmeni ile oynaması-Genel detaylar
-Şila'nın da görev aldığı kilip
Gülay KUYUCU- Orhan AŞAN/VAN,
Haber Kodu : 200402034
Son Dakika › Güncel › DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?