Tekirdağ'da iki şirket işçilerine, 'koronavirüs' ikramiyesi dağıttı
TEKİRDAĞ'da bulunan Asyaport limanı ile Kaptan Demir Çelik Fabrikası, yaklaşık 2'şer bin kişi olan çalışanlarına koronavirüs önlemleri kapsamında ikramiye desteğinde bulundu. Demir çelik fabrikası birer asgari ücret desteğinde bulunurken, Asyaport, 1000'er lira ikramiye verdi.
Türkiye'nin en büyük konteyner limanı Asyaport, koronavirüs tedbirlerini aldıktan sonra çalışmalarına ara vermeden devam ederken, medlog yönetimi, depo, filo, liman operasyon ve teknik birimlerinde çalışan yaklaşık 2 bin çalışanın mart ayı maaşlarına ek olarak koronavirüs nedeniyle 1000 lira destek ikramiyesi ödeme kararı aldı. Asyaport Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Soyuer, üretim ve lojistik hizmetlerinin dünya ekonomisinin temel taşı olduğunu söyleyerek, "Üretim ve lojistik hizmetler olmazsa sağlıklı bir hayat sürdürülemez. Hayatlarını riske ederek hayat kurtarmaya çalışan sağlık ordusu nasıl görevinin başında ise, üretimin tüketime ulaşması için lojistik ordusu da görevinin başında olmalı. Asyaport, medlog, MSC şirketlerinin kadroları görev başındayız. Yaptığımız hizmet bir kamu görevidir ve toplum menfaati için aksamadan sürdürülmesi gerekmektedir. Bu amaçla gece gündüz çalışmalarını sahada yürüten çalışanlarımıza ve ailelerine moral ve destek olması için mart ayı maaşlarına ilave net 1000 lira destek vermeyi kararlaştırdık. Tarlada izi olanın harmanda yüzü olur. Şirketlerimizde gururla çalışmayı özümsemiş ve aileleri için iş yerlerini emniyetli bir gelecek olarak kabul etmiş bütün çalışanlarımıza yaptığımız katkı helal olsun" dedi.
'ÖNLEMLERİ ALDIK, ÇALIŞIYORUZ'Asyaport Genel Müdürü Kadir Uzun, limana yanaşan gemilerde tamamen izole bir şekilde çalışma yürüttüklerini ifade ederek, "Bir taraftan da hayat devam ediyor. Aldığımız tüm tedbirler, devlet otoritemizin koymuş olduğu kurallar ile bizim işletme olarak da yerine getirdiğimiz kurallar. Hijyenin sağlanması, mümkün olduğu kadar mesafenin korunması, yemekhane, kullandığımız tüm sosyal alanlarda, çalıştığımız iş sahalarında bunları sağlamaya çalışıyoruz. Bunun paralelinde gemilerle ki bizim işimiz liman tahliye ve yükleme işlemleri, gemilerle olan bütün temasımızı kestik. Devlet otoritemizin almış olduğu kararlar ve bizim uygulamalarımızla ne gemi personelinin sahaya çıkması ne de bizim gemilere çıkmamız mümkün değil. Tamamen izole bir çalışma sistemimiz var. Konteynerlerin yüklemesi ve indirilmesi şeklinde gelişiyor. Bu önlemler ile bugüne kadar çok şükür olsun ki hiçbir vaka yaşamadan bu süreci en kısa zamanda limanımız, ülkemiz ve işletmemiz olarak aşmaya çalışıyoruz" dedi.
'İLAVE KATKI SAĞLADIK'Uzun, iş gücünün azaltılması ile ilgili hiçbir problemleri olmadığını belirterek, "Tüm çalışanlarımızla devam ediyoruz. Hatta bu ay onların ihtiyaçları doğrultusunda ilave 1000 TL net ücretlerine, maaşlarına ilave bir katkı sağladık. Sağ olsun patronlarımızla almış olduğumuz bir kararla bu da onların moral, motivasyon ihtiyaçları doğrultusunda, böyle hep birlikte zorlukları aştığımız bir günde çok önemli bir katkı sağladı. Bu zamanı bu süreci hep birlikte maddi ve manevi olarak hep birlikte aşmaya çalışıyoruz. Biz bunu özellikle saha da özverili, evde çalıştırabileceğimiz çalışanlarımız gene önlemler çerçevesinde gönderdik. Onlar ile ilgili bu uygulamayı yapmayacağız, özellikle sahada işin başında olan, vardiyalı olarak 24 saat bu süreci devam eden arkadaşlarımıza bu desteği sağlıyoruz. Bunu aynı şekilde diğer şirket gruplarımız da MSC, medlog ve Asyaport'un tamamında bunu uyguluyoruz. Yaklaşık 2 bine yakın sahada çalışanımıza bu katkıyı sağlıyoruz" diye konuştu.
ÇALIŞANLAR MUTLULiman personelinden Ayhan Kaygusu, limanda koronavirüs salgını karşısında tüm tedbirlerin alındığını belirterek, "Şirketimiz çalışanlar için ek olarak ödenek verecek. Biz çalışanlar olarak çok mutluyuz. İyi bir iş yerimiz var, çalışmaya devam ediyoruz. Biz de aksine adam çıkarma gibi bir durum yoktur. Bundan herkes emin olsun" dedi. Müge Yorulmaz "Firmamız 1000 lira ikramiye verdi bize, çok güzel bir şey. Biz de teşekkür ediyoruz onlara, bize motive oldu" dedi. Limanda operatör olarak çalışan Gürkan Engin ise, "Malum bazı şirketlerde işverenlerin bazı işçileri ücretsiz izne çıkarması durumu var. Sağlık açısından da çok zor durumlar yaşıyoruz, çok zor günler geçiriyoruz. Bu açıdan tabii ki şirketimizin yaptığı bu katkı olağanüstü bir katkı. Çünkü bunla her yerde karşılaşamıyorsunuz. Ücretsiz izinle gidip şu an evde oturup, çok zor duruma düşen insanlarımız var. O yüzden Asyaport'un, şirketimizin bu şekilde bir düşünceye girmesi bizler için, çalışanlar için çok değerlidir" diye konuştu.
ASGARİ ÜCRET TUTARINDA İKRAMİYE VERDİMarmara Ereğlisi ilçesinde bulunan Kaptan Demir Çelik Fabrikası yönetimi de yaklaşık 2 bin çalışanına koronavirüs salgını tedbirleri nedeniyle çocuk ve yemek yardımı adı altında birer asgari ücret tutarı ikramiye verdi. Firma, 50 üstü çalışanlarına ücretli izne çıkardı. Fabrika sahiplerinden Yaşar Kaptan Çebi, işçi ailelerinin 'evde kal' çağrıları kapsamında evlerinde kaldığını, kendilerinin de ihtiyaçlarının karşılanması için çalışanlarına asgari ücret tutarında ikramiye verdiklerini söyledi.Tesislerinde koronavirüs önlemlerinin en üst seviyede alındığını ve devletin koyduğu tüm kurallara uyduklarını söyleyen Çebi, "Ülkemizi ve dünyayı etkisi altına alan koronavirüs tehdidine karşı vatandaşlarımızın, devletimizin koyduğu kurallara uyması gerekiyor. Evlerimizden çıkmayarak gelecekte yaşayacağımız güzel günleri garanti altına almalıyız. Kendimiz ve sevdiklerimiz için evden çıkmayalım. Tedbirlerimizi elden bırakmayalım" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------TEKİRDAĞ-Limandan genel ve detaylar-Limanda birimler ve çalışan işçiler-Asyaport Müdürü Kadir Uzun ile röp. -Liman ve açıktaki gemiler-Liman çalışanları ile röp.-Genel ve detaylar
MARMARA EREĞLİ-Fabrikadan detaylar-Fabrika genel-Muhabir Mehmet Yirun anons-Detaylar
Haber-Kamera: Mehmet YİRUN-Ruhan YALÇIN-Şafak TAŞOYAR/TEKİRDAĞ, -
Haber Kodu : 200327047
========================
Hekimler, uygulama üzerinde vaka görüşlerini paylaşıyor KOCAELİ'nin Gölcük ilçesindeki özel hastanede görevli Opr. Dr. Fahri Yılmaz'ın ekibiyle birlikte 4 yıl önce yayınladığı 'HippocrApp' uygulaması, doktorların dijital platformda vakalarını paylaşmasına ve birbirleri ile görüş alışverişi yapmasına olanak sağlıyor.
Gölcük'te özel hastanenin Genel Cerrahi Bölümü'nde görev yapan Opr. Dr. Fahri Yılmaz, 4 yıl önce sadece doktorların kullanacağı sosyal medya uygulaması yapmak için çalışmaya başladı. Yılmaz'ın ekibi ile birlikte Kocaeli Üniversitesi Teknopark Yerleşkesi'nde ofis açıp, KOSGEB desteği ile projeye başlaması sonucu 'HippocrApp' uygulaması, sanal marketlerde yer aldı. Bugün 18 binden fazla doktor ve tıp ile diş hekimliği öğrencisinin üye olduğu uygulamada doktorlar, vakalarını birbirleri ile paylaşarak görüş alışverişinde bulunuyor. Sisteme doktor olmayanların kabul edilmediğini belirten Yılmaz, gerekirse çalıştıkları hastaneleri arayarak üyelerin doktor oldukları konusunda teyit aldıklarını söyledi.
'HEKİMLER İÇİN MÜKEMMEL PLATFORM OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ' Sadece doktorların kullanacağı bir uygulama oluşturma fikrinin ortaya çıkışını anlatan Opr. Dr. Yılmaz, "HippocrApp hekimler arasında profesyonel iletişim ve konsültasyon platformudur. HippocrApp ile hekimler Android ve iOS ortamlarında üye olarak ve üyelikleri onaylandığı durumda uygulamanın içerisine girerek diğer hekim arkadaşları ile etkileşim ve konsültasyon faaliyetleri yürütebilmekteler. Bu uygulama 4 yıl önce fikir olarak ortaya çıktı. Kocaeli Üniversitesi Teknopark Kampüsü'nde bir ekip kuruldu. Bu ekip KOSGEB'in desteği ile birlikte yazılım sürecine başladı. Başlangıçta, yazılım süreci içerisinde çok zor zamanlar yaşandı. Yazılımdaki sorunlar veya maddi zorluklar yaşandı. Ancak şu anda, yazılım sürecinin tamamlanması ile birlikte Android, iOS ve web arayüzü ile hekimler için mükemmel bir platform ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz" dedi.
'HİPOKRAT FELSEFESİ TAŞIYAN DİJİTAL PLATFORM'Uygulama ile doktorların ihtiyacının giderildiğini söyleyen Yılmaz, "Ben ihtisas yıllarımdan itibaren bu tarz bir uygulamanın olması gerektiğini düşünüyordum. Her hekim zorlandığı, yalnız kaldığı durumlarda diğer meslektaşlarına danışmak, yardım almak ihtiyacı içerisinde oluyor. Aynı zamanda bazı hekimlerin de yaptığı önemli, beceri dolu işleri diğer arkadaşlarına duyurma ihtiyacı oluyor. Bu tip durumlar için sadece hekimlere özel bir platform olmak zorundaydı. Biz de bu uygulamaya sadece Hipokrat Yemini eden hekimlerin katılmasını öngördüğümüz için adına 'HippocrApp' dedik. Hipokrat'ın binlerce yıl önceki 'Primum non nocere' yani 'Önce zarar verme' felsefesini günümüze aktarmayı uygun bulduk. Hipokrat felsefesini taşıyan dijital bir platform olarak hekimlerimize sunduk" diye konuştu.
18 BİN 700 ÜYESİ VARKoronavirüsün Türkiye'de görülmesinin ardından uygulamaya üye olan doktor sayısının arttığını belirten Yılmaz, "Şu anda günde 300 ve üzeri hekim ve tıp ile diş hekimliği öğrencilerinden kayıt alıyoruz. Koronavirüs bunu çok etkiledi. Şu anda hekim sayısı olarak 18 bin 700 rakamındayız. Hekimlerimiz sadece koronavirüsle ilgili değil, onunla ilgili vaka verilerinin yanında diğer vakalarını da uygulamada paylaşıyorlar. Bu süreç hekimlerin bu tarz bir uygulama ihtiyacını yeniden ortaya çıkardı. HippocrApp uygulaması da bu haliyle dünyada tek bir uygulama" dedi.
HEKİMLER FİKİR ALIŞVERİŞİNDE BULUNUYOR Doktorların uygulama üzerinden birbirlerine danıştığını vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu: "Ben sürekli uygulamanın başında olduğum ve her vakayı titizlikle incelediğim için bunun farkındayım. Hekimler, örneğin bir ultrason görüntüsünü, anne karnındaki bir bebeğin ultrason görüntüsünü oraya koyup diğer hekimlere danışabiliyor. Danıştığı meslektaşı bu konuda daha yetkin ve üst seviyedeyse ona bir fikir verebiliyor. O fikre göre de ameliyatın sezaryen ile mi, yoksa normal doğum mu olacağı veya ameliyat sonrasında, doğum sonrasında neler yapılacağına karar veriyorlar. Örneğin, anne karnında bir bebeğin karın fıtığı, diyafram hernisi (fıtığı) olduğu tespit edildi. Doğumdan sonra bebeğin işi oldukça zordu. Bu HippocrApp'ta tartışıldığında karar verildi ve çocuk doğar doğmaz ameliyata alındı. Bu çocuk şu anda sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettiriyor. Bu tip vakalar oluyor."
'HASTAYI 1 KİŞİ YERİNE 18 BİN KİŞİNİN GÖRÜŞÜNE SUNUYORSUNUZ'Opr. Dr. Yılmaz, Türkiye'nin tüm illerindeki doktorların bu uygulamayı kullandığına dikkat çekerek, "Birçok insanın hayatına olumlu yönde dokunuyoruz. Amacımız önce zarar vermeyip, sonra da etkileşim ve konsültasyon ile birbirine faydalı olmak. Türkiye'nin her ilinden hekim arkadaşlarımız bu uygulamayı kullanıyor. Hakkari, Van, Bitlis, Şırnak gibi Türkiye'nin doğu illerindeki hekimlerimiz de HippocrApp kullanıyorlar. Gerçekten sıkıntıya düştükleri durumlarda yardım alabiliyorlar. Bu yardım sayesinde de doğru yaklaşım ile hastalarının hayatını kurtarıyorlar. Ama onların tam olarak istatistiklerini çıkarmamız mümkün değil. Uygulamanın içerisinde 18 binden fazla hekim ve hekim adayı var. Bir hastayı 1 kişinin görmesi yerine sıkıntılı bir hastayı 18 bin kişinin görüşüne sunuyorsunuz. Tabii ki her hekimin branşı farklı, ancak ilgili branştaki hekimler o hasta ile ilgili yorumunu verdiğinde o hekimde yeni bir ışık açılmış oluyor ve o hastanın tedavisi çok daha kısa sürede hallolmuş oluyor" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -Uygulamanın kullanımından görüntüler -Web ve cep telefonu kullanımları -Op. Dr. Fahri Yılmaz ile röp. -Detay
HABER: Dinçer AKBİR-KAMERA: Alişan KOYUNCU/İZMİT(Kocaeli),
Haber Kodu : 200327048
========================
Malatya'da yerli tanı kiti üretimi çalışmasına başlandı
MALATYA İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Fizyoloji Anabilim Dalı geliştirme laboratuarında, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) için yerli tanı kiti üretimi için çalışmalara başlandı. Turgut Özal Tıp Merkezi Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Yıldız, ekibi ile birlikte 3 aşamada üretime geçirmeyi planladıkları tanı kitine ilişkin çalışmaları 2 ayda tamamlamayı hedeflediklerini söyledi.
Çin'de ortaya çıkan ve küresel salgına dönüşen yeni koronavirüse (Kovid-19) karşı önlemler artırılıyor. Türkiye'de de ölümlere yol açan virüsün yayılmaması içi ülke genelinde önlemler alındı. Türkiye'de de etkisini artıran koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında 15 dakikada virüs tespiti yapan hızlı tanı kitleri 23 Mart'ta Çin'den Türkiye'ye getirildi. Bu gelişmenin ardından İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Fizyoloji Anabilim Dalı geliştirme laboratuarında, yeni koronavirüs (Kovid-19) için yerli tanı kiti üretimi için çalışmalara başlandı. Turgut Özal Tıp Merkezi Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Yıldız ile ekibi yerli hızlı tanı kitini üretmek için çalışmalara başladı. 3 aşamada üretime geçmesi planlanan tanı kitlerinin 30 ile 60 gün içerisinde çalışmaların sonuçlanması tahmin ediliyor.
Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Yıldız, amaçlarının dışa bağlılığı kaldırmak olduğunu, Türkiye'ye ve çok sayıda ülkeye yetebilecek miktarda kiti bedavaya yakın bir fiyata üretmek olduğunu belirterek, "Koronavirüse karşı antikor üreterek, onun antijenini tespit etmeye yönelik her hangi bir teknik oluşturarak bu virüsü çok kısa sürede test edebilecek bir tanı kitini oluşturma hedefindeyiz ve çalışmalarımıza başladık" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------------Muhabirin laboratuvardan anonsuLaboratuvardan görüntüÇalışmalardan detayTest edilmesi - Prof. Dr. Sedat Yıldız röp.Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Taha AYHAN-MALATYA-DHA
Haber Kodu : 200327036===================================
Koronavirüsten ölen Dilek: Anne seni çok özledimBABA: BÜYÜK ACI YAŞIYORUM
İSTANBUL'da koronavirüs teşhisiyle tedavi gördüğü hastanede 24 Mart'ta hayatını kaybeden ve dün memleketi Amasya'nın Günüşhacıköy ilçesinde toprağa verilen özel hastane çalışanı Dilek Tahtalı'nın (32) babası İsmail Tahtalı, tek evladını kaybettiğini belirterek "Büyük acı yaşıyorum" dedi. İstanbul'da koronavirüs teşhisiyle tedavi gördüğü hastanede 24 Mart'ta hayatını kaybeden özel bir hastane çalışanı Dilek Tahtalı (32), memleketi Amasya'nın Gümüşhacıköy ilçesi Bedel köyünde dün toprağa verildi. Kızını kaybeden acılı baba İsmail Tahtalı DHA'ya konuştu. Kızının öksürük, geniz akıntısı ve yüksek ateş şikayetiyle doktora başvurduğunu söyleyen baba İsmail Tahtalı,"Kızımın koronavirüs testi pozitif çıktı. Tedavi görüyordu doktorlar en son kalp yetmezliği nedeniyle öldüğünü söyledi. Vefatından bir gün önce kalbi durmuş doktorlar çalıştırmış ama sonra kurtaramamışlar. Zaten bünyesi zayıftı kızımın daha önce de bazı rahatsızlıkları vardı. Eşimle bana da test yapıldı negatif çıktı, biz de 14 gün karantinadaydık. Kızımın cenazesini memleketimize getirip defnettik. Tek evladımı kaybettim. Büyük acı yaşıyorum" dedi.
'KORONA VİRÜS TESTİ POZİTİF ÇIKTI'Dilek Tahtalı'nın dayısı Dursun Topal ise "Yeğenim rahatsızlanınca hastaneye gidiyor. Tetkikler yapılıp başka bir hastaneye sevk edildi. İlk başlarda durumu iyiydi yoğun bakımda tedavi görüyordu. Testler yapılmış, en son bize telefon geldi kalbinin durduğu ve çalıştırıldığı söylendi. Ertesi gün ise bize yeğenimin öldüğü haberi verildi. Koronavirüs testi pozitif çıktı tedavi görüyordu ama kalbi dayanamadı" şeklinde konuştu.
SON PAYLAŞIMI YÜREK BURKTUDilek Tahtalı'nın ölümünden önce sosyal medya hesabında yaptığı son paylaşım yürekleri burktu. Tahtalı paylaşımında "Bir düş artık ateş, bir bırak yakamı yeter" ifadelerini kullanmıştı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Köyden detay-Mezarlıktan detay-Röportajlar
Haber-Kamera: Yaprak KOÇER-Hüseyin KALAY/ GÜMÜŞHACIKÖY(Amasya),
Haber Kodu : 200327010=====================================================
Türkiye'nin en yüksek baraj inşaatında 193 metreye ulaşıldı
ARTVİN'de, Çoruh Nehri üzerinde yapımı süren ve tamamlandığında 275 metre gövde yüksekliği ile Türkiye'nin en yüksek, çift eğrilikli ince kemer baraj tipi kategorisinde ise dünyanın 3'üncü en yüksek barajı olacak Yusufeli Barajı ve HES projesinde 193 metre gövde yüksekliğine ulaşıldı. Türkiye'nin en prestijli projeleri arasında yer alan Yusufeli Barajı'nın, 2021 yılında devreye girmesi planlanıyor.
Türkiye sınırları içerisinde 410 kilometrelik uzunluğa sahip Kuzeydoğu Anadolu'nun en büyük nehirlerinden olan Artvin'deki Çoruh Nehri üzerinde yapımı devam eden Yusufeli Barajı ve HES Projesi inşaatı sürüyor. 275 metre gövde yüksekliği ile Türkiye'nin en yüksek, dünyanın ise çift eğrilikli ince kemer baraj tipi kategorisinde 3'üncü en yüksek barajı olacak Yusufeli Barajı'nda, 558 megavat kurulu güce sahip santral ile 650 bin nüfuslu bir şehrin elektrik ihtiyacı karşılanabilecek. Türkiye'nin kendi öz kaynakları ile tamamı Türk mühendisler tarafından inşa edilen baraj projesinde, 193 metre gövde yüksekliğine ulaşıldı.
1 MİLYON 300 BİN METREKÜPLÜK İMALAT KALDILimak Proje Müdürü Feridun Ünsal, çalışmaların 24 saat aralıksız sürdürüldüğünü belirterek toplam 4 milyon metreküplük beton imalatı olacak ana yapıda 1 milyon 300 bin metre küp kaldığını söyledi. Ünsal, "Yusufeli Baraj çalışmalarımız 24 saat aralıksız devam ediyor. Barajımızda toplamda 4500 personelimiz 24 saat çalışıyor. Baraj imalatlarında günlük ortalama 6500 ile 7500 metreküp beton dökülüyor. Yaklaşık 2 milyon 700 bin metreküplük imalatı tamamlamış bulunuyoruz. Toplam 4 milyon metreküplük imalatımızdan 1 milyon 300 bin metreküplük imalatımız kaldı. Bizim toplam gövde yüksekliğimiz 275 metre, şuan için maksimum yüksekliğimiz 193 metre kalan yüksekliğimiz 82 metre bu sene ekim ayına kadar gövde imalatını tamamlamayı planlamaktayız. Yapımı tamamlandığında ekonomiye yıllık 250 milyon dolarlık katkı sağlayacak. 2021 yılı nisan ayında su tutmaya başlayacağız" dedi. konuştu.
ÇORUH HAVZASI'NA 143 PROJE PLANLANDIBayburt ilindeki Mescit Dağları'ndan doğan ve Gürcistan'ın Batum ilinden Karadeniz'e dökülen Çoruh Nehri, Türkiye'nin en hızlı akan nehridir. Çoruh Nehri'nin Türkiye sınırlarını terk etmeden önceki ortalama debisi saniyede 192 metreküp, yıllık ortalaması ise 6,3 milyar metreküptür. 431 kilometre uzunluğundaki Çoruh Nehri'nin 410 kilometresi Türkiye sınırlarında, 21 kilometresi ise Gürcistan sınırlarında yer almaktadır. Çoruh Nehri'nin Türkiye sınırları içerisindeki menba kısmındaki Laleli Barajı ile mansap kısmındaki TBMM 85'inci Yıl Muratlı Barajı arasında kurulan santrallerde toplam 2632 megawatt kapasiteyle yılda 8.631 gigawatt elektrik üretilecek. Çoruh Havzası'nın yan kolları ile birlikte toplamda 143 adet baraj ve HES projesi ile yılda 14 bin 552 gigawatt elektrik üretimi gerçekleştirilmiş olacak.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Baraj detaylarıİnşaat detaylarıMuhabir anonsuProje müdürü ile röp..Detaylar
Haber-Kamera: Nusret DURUR-Mehmet Can PEÇE ARTVİN-DHA
Haber Kodu : 200327017
===================================
Etil alkol üretimlerini ikiye katladılar, yinede taleplere yetişemiyorlar
TÜRKİYE'de görülen koronavirüs salgını sonrası kullanımı artan dezenfektan ve kolonya hammaddesi etil alkol üretimi için harekete geçildi. Amasya'da bir şeker fabrikası ithalatı durdurulan etil alkolde kapasitesini yüzde 100'ü aşan oranda artırdı, günde 65 bin litre üretim miktarına ulaştı. İki katı üretim yapan fabrika, yinede talepleri karşılayamıyor.
Koronavirüs salgını sonrası kullanımı artan ve taleplerin karşılanamadığı dezenfektan ve kolonya üretiminin hammaddesi etil alkol de stoklar da tükendi. İthalatı da durdurulan etil alkol için yerli firmalar harekete geçti. Amasya Şeker Fabrikası da etil alkol, üretim kapasitesini yüzde 100'ü aşan oranda artırdı. Fabrikada, 50 çalışanla, 3 vardiya halinde günlük 65 bin litre etil alkol üretiliyor. Şeker pancarının melasından yapılan etil alkol, önce kalite kontrolden geçiriliyor, sonra paketlenerek Türkiye'nin dört bir yanına gönderiliyor. İki katı üretim yapan fabrika, yinede talepleri karşılayamıyor.
'TÜM SİPARİŞLER SIRAYA KONULDU'Fabrikanın kapasitenin üzerinde çalıştığını söyleyen Amasya Şeker Fabrikası Gıda ve Alkol Kısmı Müdürü Sami Töre, "Fabrikamızda günlük yaklaşık 65 bin litre alkol üretiyoruz. İnşallah bu üretim bu şekilde devam eder. Böyle devam ederse kısa zamanda saf alkol depolarını doldurmuş oluruz. Şu an talep çok fazla ve Amasya Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Saatcı, her gün 50 kişiyle görüşüyor. Talepleri karşılamaya çalışıyoruz, tüm siparişler sıraya konuldu. Firmalara bir ay sonraya gün verilebiliyor. Günlük çıkan alkolü biriktirip firmalara veriyoruz. Talep fazla ama şu an hammadde noktasında herhangi bir sorunumuz yok" dedi.
HEDEFİMİZ 5 BUÇUK MİLYON LİTREKoronavirüsü salgınından önce toplam bir buçuk milyon litre etil alkol üretme planları olduğunu anlatan Amasya Şeker Fabrikası Şeker Üretim Müdürü Sedat Güven de salgınla birlikte planda da değişiklik olduğunu belirtti. Güven, "Hammaddemiz olan melas tedariki yaparak, bu seneki üretimimizi 5 buçuk milyon litreye kadar ulaştırmayı hedefliyoruz. Bunun için de ekip arkadaşlarımızla birlikte üstün bir gayret içerisindeyiz. Bu süreç bittikten sonra yurt dışından gelen etil alkolle rekabet edebilir seviyede olmamız lazım, inşallah bu tesis üretime devam eder. İthalat ve yurtiçi ihtiyaçları konusunda bazı düzenlenmelerin yapılması durumda bu tesisler ayakta kalır" şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü-----------------------Amasya Şeker Fabrikası'nın dışından detaylar-Etil alkol üretim tesisinden detaylar-Canlı mayadan mikroskop görüntüsü-Alkol derecesinin ölçülmesi-Etil alkolün paketlenme işleminden detaylar-Amasya Şeker Fabrikası Gıda ve Alkol Fabrikası Müdürü Sami Töre röportajı-Amasya Şeker Fabrikası Şeker Üretim Müdürü Sedat Güven röportajı-Muhabir Zeynep Irmak Öcal anonsu
Haber-Kamera: Zeynep Irmak ÖCAL, Tayfur KARA/SAMSUN,
Haber Kodu : 200327051
==================================
Eczanede koronavirüse karşı brandalı önlem
IĞDIR'da bir eczane, koronavirüse karşı tezgah ile müşterilerin bulunduğu alanı şeffaf branda ile ayırdı. Ayrıca 'Diğer hastalarla ve banko ile aranızda 1 metre mesafe bırakınız' afişi asılarak zemine bantla birer metre arayla mesafe kondu.
Merkeze bağlı Atatürk Caddesi üzerinde bir eczane çalışanları, kendilerini ve müşterilerini korumak amacıyla tezgah ile müşterilerin bulunduğu alanı şeffaf branda ile ayırdı. Maske ve eldiven takarak mesailerine devam eden çalışanlar, müşteriler ile ilaç ve para alışverişini de brandada açtıkları boşluktan yapıyor. Ayrıca 'Diğer hastalarla ve banko ile aranızda 1 metre mesafe bırakınız' afişi asılarak zemine bantla birer metre arayla mesafe kondu.
Kovid-19 salgını nedeniyle bu şekilde önlem aldıklarını söyleyen Eczacı Zehra Çınkıl, "Kovid-19 hem ülkemizi hem de dünyayı tehdit eden bir virüs. Hem çalışanlarım hem kendim günde yaklaşık 100 hastayla temas halinde oluyoruz. Bu ciddi anlamda bir risk oluşturuyor. Fakat biz sağlıkçıyız, ne olursa olsun hizmete devam etmemiz gerekiyor. Hem hastalarımız hem kendimiz için önlem alalım dedik. Biz de hastalarımıza bulaştırabililiriz. Bizden de hastalarımıza virüsün geçmemesi için en iyi önlemin bu olduğunu düşündük. Umarım bu süreçte kimse zorlanmaz ve sağlıklı bir şekilde bu süreci atlatır" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-------------------------------Branda çekilen eczaneden detay-Vatandaşların sıra beklemesi-Branda arkasından ilaç satılması -Eczacı Zehra Çınkıl ile röp
Haber-Kamera: Özkan AYDIN/ IĞDIR,
Haber Kodu : 200327009
===================================
Muhtar sabun dağıtıp, evden çıkmayın uyarısı yaptı
MUŞ'ta Koronavirüs hastalığından korunmak amacıyla temizliğe dikkat çekmek isteyen mahalle muhtarı, mahalleli ve çocuklara ücretsiz sabun dağıtarak, evde kalmaları için çağrıda bulundu.
Dünyaya yayılıp adeta küresel çapta hayatı felç eden koronavirüsten korunmak amacıyla temizliğe dikkat çekmek isteyen Kale Mahallesi Muhtarı Murat Aydın, sokak ortasında mahalle sakinleri ile çocuklara sabun dağıttı. Özellikle yetkililer tarafından yapılan 'Evde Kal' çağrısına uyulmasını isteyen Aydın, temizliğe önem verilmesini ayrıca istedi. Kendi imkanlarıyla mahalle bakkalından temin ettiği 500 sabunu yoldan yaya ve araçla geçen vatandaşlar ile çocuklara dağıtan iki çocuk babası Aydın, ilk yılı olan görevinde örnek bir çalışmaya imza attı.
Salgına dikkat çekmek için sabun dağıttığını belirten Kale Mahallesi Muhtarı Murat Aydın, "Koronavirüs hastalığına, salgınına dikkat çekmek, duyarlılık göstermek için alana çıktık. Bizlerde bu hastalığı yenebilmek adına en önemli etkenin temizlik olduğunu biliyoruz. Bu konuda bizlerde duyarlı davranıyoruz. Mahallemize, vatandaşlarımıza sabun dağıtıyoru. Sabun dağıtırken keşke sokakta dağıtmasaydık, evlere kapı kapı çalıp dağıtsaydık. Bu konuda sabun dağıttığımız gençlere, çocuklara diyoruz ki; evden çıkmayın ve duyarlı olun. Mümkün oldukça, işiniz olmadıkça evden çıkmayın. Bu konu üzerinde vatandaşlarımızı da duyarlı olmaya çağırıyoruz" diye konuştu.Kale Mahallesi sakinlerinden Mehmet Özdemir ise muhtarın örnek bir davranışa imza attığını belirterek kendisine teşekkür etti.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Muhtar Murat Aydın'ın vatandaşlara sabun dağıtmasından detaylar-Mahalle çocuklarına sabun dağıtılmasından detaylar-Vatandaşlara sabun dağıtımı ve öneri ile tavsiye bulunulmasından detaylar-Araç ile yoldan geçenlere sabun dağıtılmasından detay-Çocuklara sabun verilmesinden detay-Muhtar Murat Aydın Röp.-Mahalle sakini Mehmet Özdemir Röp.
Haber-Kamera: Muhammed Sami MARAL/MUŞ,
Haber Kodu : 200327011
======================================
66 yaşındaki çiftçinin ineği için veteriner isteğini yerine getirdiler
KORONAVİRÜS salgını nedeniyle 65 yaş üstü vatandaşların sokağa çıkmalarının yasaklanması sebebiyle Ardahan'da AFAD aracılığıyla Vefa Destek Grubu'na ulaşan Bağdeşen Köyünde yaşayan Ferhat Ağdaş (66), hasta ineği için veteriner talebinde bulundu. Ağdaş'ın isteği üzerine köye götürülen veteriner hekim ineğin tedavisini yaptı.
Ardahan merkeze bağlı Bağdeşen köyünde eşi Şenay Ağdaş ile birlikte yaşayan 4 çocuk babası Ferhat Ağdaş, hasta olan ineğinin tedavisi için il merkezine gidip veteriner getirmek istedi. 65 yaş üstü vatandaşların sokağa çıkmasının yasak olması sebebiyle köyden çıkamayan Ağdaş, Valilikte oluşturulan Vefa Dostluk Grubu Birimine ulaştı. Ağdaş'ın talebini alan ekipler, ilgili birimlere haber verdi. AFAD aracılığıyla köye görevlendirilen bir veteriner hekim, Ağdaş'ın hasta ineğini tedavi etti.Verilen hizmetten duyduğu memnuniyeti belirten Ağdaş, "Hayvanım rahatsızlandı, veteriner aramak zorunda kaldım. Valiliği aradım, veteriner geldi. Sağolsunlar hayvanımın tedavisini yaptılar. Hepsine teşekkür ediyorum" dedi.Veteriner Emrah Çetin ise, "Ferhat Ağdaş amcamız 65 yaş üstü olması sebebiyle il merkezine gelip veteriner hizmet alamadığından Valiliği aramış. Valilik aracılığıyla bizde köye gelerek gerekli tedaviyi yaptık" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Veterinerin gelmesinden-Hasta ineğin tedavisinden-İneğin sahibiyle röp.-Veteriner ile röp.
Haber-Kamera: Dinçer AKTEMUR/ARDAHAN,
Haber Kodu : 200327012
=====================================
Meslek lisesinde koronavirüse karşı dezenfektan üretiliyor
İZMİT Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nin kimya bölümü öğretmen ve öğrencileri, koronavirüsten korunma amacıyla dezenfektan üretimi yapıyor. 100 tondan fazla üretilen dezenfektan kamu kurumlarına dağıtılıyor.
İzmit Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi kimya bölümü öğrencileri, okul bünyesindeki atölyede koronavirüse karşı özel dezenfektan solüsyonu üretiyor. Koronavirüs nedeniyle eğitime geçici bir süre ara verilmesine rağmen kimya bölümünde eğitim gören 25 öğrenci ve 14 öğretmen, dezenfektan solüsyonu üretmeye devam ediyor. Okulda günde 10 ton dezenfektan üretiliyor. Üretilen dezenfektanlar Kocaeli'deki kamu kurum ve kuruluşları ile sipariş üzerine özel kuruluşlara ve site yönetimlerine gönderiliyor. Okulun kimya atölyesinde dezenfektan solüsyonunun yanı sıra sıvı el sabunu, çamaşır suyu, cam temizleyici, genel yüzey temizleyici, yağ çözücü, köpük sabun ve bulaşık deterjanı üretimi de yapılabiliyor.
"GÜNLÜK ÜRETİM KAPASİTEMİZ 10 TON" Yapılan üretimi anlatan İzmit Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Mehmet Aktaş, "Burada evsel ve endüstriyel nitelikteki temizlik ürünlerinin imalatını gerçekleştiriyoruz. Öğrenci ve öğretmenlerimiz burada imalat yapıyorlar. Burada gerekli formülasyon çalışmalarının ardından ilgili ham madde teminlerini gerçekleştirdik ve seri bir şekilde de imalatı gerçekleştiriyoruz. Öğrencilerimiz fedakar bir şekilde burada çalışıyorlar. Son dönemlerdeki, özellikle bu koronavirüs döneminde, milli bir görev olarak bizler dezenfektan solüsyonunun üretimine ağırlık verdik. Çalışmalarımız son hızıyla devam ediyor. Burada sipariş üzerine çalışıyoruz. Bizlere kamu kurum ve kuruluşları, okullar, hastaneler, emniyet, gençlik ve spor müdürlüğüne bağlı yurtlar ve site yönetimlerinden siparişler geliyor. Bunları toparladıktan sonra imalatı gerçekleştirerek teslimatlarını yapıyoruz. Günlük üretim kapasitemiz 10 ton." dedi.
"100 TONUN ÜZERİNDE DEZENFEKTAN İMAL ETTİK"Dezenfektan solüsyonu üretimine ağırlık verdiklerini söyleyen Aktaş, "Evsel ve endüstriyel niteliklerdeki temizlik ürünlerini üretebiliyoruz. Koronavirüse karşı dezenfektan solüsyonundan ise şu an itibariyle 100 tonun üzerinde imal etmiş bulunuyoruz. Sipariş geldiğinde bizler gece ve gündüz farklı vardiyalar halinde, öğrenci gruplarımızla birlikte burada imalatımızı gerçekleştirebiliyoruz. Burada toplam 25 öğrencimiz ile 14 öğretmenimiz görev yapıyor. 10 farklı vardiya grubumuz var. Öğrencilerimiz dinlenerek öğretmenleri ile birlikte burada çalışıyorlar. Siparişlere göre de burada planlama yapılıyor. Bizim zaten patentini aldığımız İSOKİM markamız var. Bu markanın altında ürünlerimizin imalatını gerçekleştiriyoruz." diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Atölyeden görüntüler Öğrencilerin çalışmaları Üretim tankına madde eklenmesi Okul müdürü Mehmet Aktaş ile röp. Detay
HABER: Dinçer AKBİR-KAMERA: Alişan KOYUNCU/İZMİT(Kocaeli),
Haber Kodu : 200327014===================================
Gönüllü kadınlar buluşup, günde 2 bin maske üretiyor
DİYARBAKIR'da gönüllü kadınlar, koronavirüs nedeniyle artan maske ihtiyacı için harekete geçti. Bir araya gelen 28 kadın, Kayapınar Belediyesi'nin tahsis ettiği atölyede günde 2 bin maske üretiyor. Üretilen maskeler, hastanelere, kamu kuruluşlarındaki çalışanlara ve ihtiyacı olan vatandaşlara ücretsiz olarak dağıtılıyor.
Koronavirüs salgınına karşı vatandaşlar önlemlerini artırırken, maske ve dezenfektan ürünlerine talep, büyük bir artış gösterince, Diyarbakır'da bir araya gelen 28 gönüllü kadın, bu ihtiyacı karşılamak için ücretsiz maske üretmeye karar verdi. Kayapınar Belediyesi de bu projenin hayata geçirilmesi için 'Aile Destek Merkezi'ni kadınların hizmetine sundu. Gönüllü kadınlar, ilk etapta bir atölyede üretime başlayarak günde 1000 maske üretmeye başladı. Talebin artması üzerine atölye sayısını ikiye çıkaran kadınlar, günde 2 bin maske üretmeye başladı.
'FIRSATÇILAR RANT PEŞİNDEYKEN, BİZ ÜCRETSİZ ÜRETİYORUZ'Gönüllü üretim yapan kadınlardan Kadriye Benneyim, bu süreçte maske fiyatlarını arttırıp rant peşinde koşanlara tepki göstererek, "Bazı insanlar rant, menfaat peşindeyken, biri bin yaparken, biz burada gönüllü olarak ücretsiz maske üretebiliyorsak ve insanlara yetiştirip ulaştırabiliyorsak ne mutlu bize" dedi.
İNSANLARIN PSİKOLOJİSİ DE DÜŞÜNÜLMÜŞBu projenin fikrini ortaya atan ve atölyede gönüllü olarak çalışan kadınlardan Evin Kütenözbek ise diğer maskelerden farklı olarak yüzde 100 pamuklu malzemelerden tekrar kullanılabilir şekilde maske ürettiklerini belirterek, renk çeşitlemesiyle de insanların psikolojik olarak olumsuz etkilenmemesini düşündüklerini söyledi. Kütenözbek, şöyle konuştu:
"Ürettiğimiz maskeler biraz da renkli, yüzde yüz pamuk, steril olsun, tek kullanımlık olmasın, uzun vadeli bir iş olsun dedik. Çünkü tek kullanımlıklar çok fazla ve bir saatten sonra atmak zorundayız ve bakteri üretiyor. Ama bizim yaptığımız maskeler yüzde yüz pamuk olduğu için, özellikle ona çok dikkat ediyoruz, sirkeli su ve sabunlu suyla temizlenebilir, kızgın bir ütüyle ütülenip tekrar kullanılabilir. Bu biraz zor bir iş emek anlamında, hem tasarruflu, hem de renkli olsun, insanların psikolojisi açısından da farklı gelsin, hasta moduna girmesin istedik. Herkesin çok hoşuna gitti, çok iyi tepkiler aldık. Şimdi yaşlı vatandaşlarımıza da veriliyor, hasta vatandaşlarımıza da dağıtılıyor."
İNSANLARA ÜCRETSİZ ULAŞTIRILIYORKayapınar Belediyesi de, kadınlara hem atölye imkanı, hem de malzeme için kaynak sağlıyor. Belediye Başkan Yardımcısı Cihad Kayhan, kadınların kendilerine bu fikirle gelmesinin ardından belediye olarak harekete geçip, olanak sağladıklarını belirtti. Üretilen maskelerin ücretsiz olarak kamu kuruluşlarına, belediye çalışanlarına, 65 yaş üstü yaşlılara ve kronik hastalara ücretsiz dağıttıklarını ifade eden Kayhan, "Bilgi evlerimizde, aile destek merkezlerimizde, kursiyerlerimize eğitim veren kadın öğretmenlerimiz bizlere, özellikle fahiş fiyat uygulanan ve karaborsaya düşmüş maske ve dezenfektan gibi ürünlerin üretimini kendilerinin yapacağını, bu anlamda bir proje yapmak istediklerini söylediler. Daha önce bu merkezlerimizden faydalanan gönüllü kursiyerlerimiz ve bu eğitimleri veren öğretmenlerimiz güzel bir sinerji yakaladılar. Biz onların hepsini bir araya getirdik, şu anda burada ilk etapta bir atölye açtık, orada günde 1000 maske üretimi yapılıyordu, diğer kamu kuruluşlarımızdan özellikle sağlık alanında faaliyet gösteren kuruluşlarımızdan talepler gelince, ikinci atölyemizi hizmete açtık. Bu iki atölyede günde en az 2000 maske üretimi yapıyoruz. Üretimini yaptığımız maskelerin sterilizasyonunu sağladıktan sonra, ilgili kamu kuruluşlarımıza, belediye çalışanlarımıza, 65 yaş üstü yaşlılarımıza ve kronik hastalarımıza bu maskelerimizi gönderiyoruz" diye konuştu.
MORAL VERMEK İÇİN ŞARKILARIYLA EŞLİK EDİYORLARGönüllü kadınların ücretsiz olarak maske ürettiğini öğrenen Diyarbakırlı müzisyen ve sanatçılar da, kadınlara moral vermek için her gün üretim atölyesine gelerek müzik dinletisi sunuyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Üretim atölyesiMuhabir Mehmet Mucahit CEYLAN'ın anonsuMaskeleri üreten gönüllü kadınlarMaske üretimiKadriye Benneyim'in röportajıEvin Kütenözbek'in röportajıCihad Kayhan'ın röportajıKadınlara moral için sanatçıların müzik dinletisiGenel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Mehmet Mucahit CEYLAN- Nurettin FİDANCAN/DİYARBAKIR,
Haber Kodu : 200327015
===============================
Maden işçilerine koronavirüs önlemleri TÜRKİYE Taşkömürü Kurumu'nun (TTK) bulunduğu Zonguldak'ta, maden ocaklarında çalışan işçilerin koronavirüsten korunması için önlemler alınıyor. Vali Erdoğan Bektaş, madenciler için birçok tedbir uygulandığını, TTK'da işçilerin gruplar halinde ocağa alınıp, işçi sayısının düşürüldüğünü söyledi.
Türkiye'nin en büyük taş kömürü havzasının bulunduğu Zonguldak'ta, maden işçilerinin koronavirüsten korunmaları için önlemler alınıyor. TTK ve Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) arasında yapılan görüşmelerin ardından işçiler için alınan önlemler açıklandı. 7 bin 600 işçinin çalıştığı TTK'da, mevcut personelin yüzde 50'sinin 15 gün çalıştırılacağı açıklandı. Diğer yarısının da ayın diğer 15 gününde çalışacağı belirtilen açıklamada, tüm bürolarda ise asgari seviyede personelin çalışacağı belirtildi.
Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş, maden işçilerinin korunması için bir dizi önlemler alındığını söyledi. TTK ve GMİS'in bu konuda çalışmalar yaptığını anlatan Vali Bektaş, "Bir dizi önlemler aldılar. Ocağa girerken, ocakta bulundukları sürede alınacak tedbirler hep görüşüldü. Girişte yapılan kontroller var. Herhangi bulgu ortaya çıkınca hemen bir ayrıştırma uygulanacak. O işçimiz hemen sağlık kontrolüne gönderilecek. Özel sektör için de Cumhurbaşkanlığımızın bir genelgesi var. Oradaki işçilerimiz içinde çalışıyoruz. Genelge ile özel firmalara birtakım imkanlar getirildi. Bizler şimdilik genel hayatı durduracak kadar bir panik halinde değiliz. Çok şükür değiliz. Olmadan da bu süreci atlatırız inşallah. Herkesin dikkatli olmasını istiyoruz. Madenlerde, aşağıda ve yukarıda istenen alınması gereken tedbirlerin alındığını biliyoruz" dedi.
'İŞÇİLERİ SÜREKLİ BİLGİLENDİRİYORUZ'GMİS Genel Başkanı Hakan Yeşil ise koronavirüse karşı maden işçilerini sürekli bilgilendirdikleri ve gerekli tedbirleri almaya çalıştıklarını söyledi. TTK'da yeraltına inen işçi sayısını yarı yarıya düşürdüklerini kaydeden Yeşil, şöyle konuştu: "İş yerlerimizde sağlıkçılarla birlikte yaptığımız istişareler sonrasında iş yerleri dezenfekte edilmeye başlandı. İşçilerimizi sürekli bilgilendiriyoruz. En son TTK ile yaptığımız toplantı sonucunda iş yerlerindeki yoğunluğu azaltmak için işçilerimizi yarı yarıya düşürdük. Bizler yakın temas halinde çalışan meslek grubuyuz. Yeraltındaki arkadaşlarımızın da sayısını o yüzden azalttık. Yeraltı işçi arkadaşlarımız 15 gün bir grup, 15 gün bir grup şekline çalışıyorlar. Arkadaşlarımız ocağa 20'şerli gruplarla inip çıkıyorlar. Normalde 52 kişilik gruplar halinde iniyorlardı. İkinci bir karar ya da bakanlığımızdan yeni bir talimat gelmediği sürece biler çalışmaya devam ediyoruz. İşi yerini sıkıntıya sokmayacak şekilde bir iş düzeni sağladık."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ --------------------------------TTK'dan detay -Maden işçilerinden detaylar -Maden ocağında çalışan işçiler -Vali Erdoğan Bektaş ile röp. -GMİS Genel Başkanı Hakan Yeşil ile röp.
Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN-Aytaç ÖZTÜRK/ZONGULDAK,
Haber Kodu : 200327045
====================================
Belediyeden, komşu belediyeye 24 bin lira 'çevre kirliliği' cezası
TEKİRDAĞ'ın Şarköy İlçe Belediyesi, kendi mahallesine gönderdiği çıkma parke taşları nedeniyle Süleymanpaşa Belediyesi'ne 24 bin TL çevre kirliliği cezası kesti. Süleymanpaşa Belediye Başkanı AK Parti'li Cüneyt Yüksel, cezayı ahlaki bulmadığını belirterek, itiraz edeceklerini söyledi. CHP'li Şarköy Belediye Başkanı Alpay Var, Yüksel'in siyasi rant çıkarmaya çalıştığını öne sürüp, belediye olarak üzerlerine düşen görevi yerine getirdiklerini söyledi.
Tekirdağ'ın merkez Süleymanpaşa ile turistik Şarköy ilçesi arasında 'parke taş krizi' yaşanıyor. Süleymanpaşa Belediyesi, Şarköy'ün kırsal Gölcük Mahallesi'nin yollarında kullanılması için iddiaya göre mahalle derneğinin talebi üzerine, çıkma parke taşlar gönderdi. Kamyonlarla götürülen taşlar mahalleye bırakıldı. Daha sonra kendi yönetimi altındaki mahalleye taşların bırakıldığını öğrenen Şarköy Belediyesi, Süleymanpaşa Belediyesi'ne encümen kararıyla 24 bin TL 'çevre kirliliği' cezası uyguladı.
Süleymanpaşa Belediye Başkanı AK Parti'li Cüneyt Yüksel, Şarköy Belediyesi'nin yardımlarına karşılık kendilerine 24 bin TL para cezası kesmesine tepki gösterdi. Yüksel, Şarköy'e Muhtarlar Derneği üyelerinin daveti üzerine gittiğinde, mahalle muhtarı kendisinden yardım isteyince, kendilerinde bulunan çıkma taşlarını yardım amaçlı gönderdiklerini söyleyerek, "Biz de Süleymanpaşa Belediyesi olarak elimizdeki taşların ancak bize yeteceğini ama daha önce temizleyip de çıkma taş diye tabir ettiğimiz depoladığımız, bu taşları genelde kırıp tekrardan yollarda kullanıyoruz. Temizlenmiş olanlardan size vereyim işinizi görecekse yapın dedik. Sonra arkadaşlarımız iki köye yanılmıyorsam bu kırık taşlardan gönderdiler. Orada yaşayan vatandaşlarımız da buradaki taşları tek tek yerlerine sermeye başladılar" dedi.
'ÇIKMA TAŞIN SİYASETİ Mİ OLUR?'Taşları göndermelerinin ardından Şarköy Belediye encümeninden kendilerine köy başına 12'şer bin TL olmak toplam 24 bin TL'lik ceza geldiğini anlatan Yüksel, şunları söyledi: "Ceza ne için? 'Süleymanpaşa Belediyesi molozlarını Şarköy sınırlarına, köylerine döküyor' diye ceza kesmişler. Halbuki çok iyi biliyorlar ki biz oradaki köylünün ihtiyacını karşılamak için Süleymanpaşa Belediyesi'nin atıl durumdaki taşlarını verdik. Oradaki köylü ninelerimiz, dedelerimiz kendi evinin önünün taşlarını sermeye başlamışlar, köyde pırıl pırıl olmuş. Bizim burada anlayamadığımız konu şuydu; neden böyle bir şeye ihtiyaç duydunuz arkadaş. Biz bundan bir siyasi rant beklemedik, herhangi bir yerde böyle bir paylaşım yapmadık. Hani şöyle bir şey olur ben Şarköy'e taş gönderdim şunu yaptık, muhtarlar derneğine bunu yaptık desek bunu bir siyasi şov olarak kullanıldığı olsa derim ki haklı. Biz bunu kimseye de duyurmadık yani çıkma taşın siyaseti olur mu? Vatandaş talep etmiş, kendisi üstelik döşüyor senin üzerinden yük alıyor sen de yok diye benden istiyor bu konuyla ilgili 'Niye taş gönderdin?' diye ceza kesen bir zihniyet var karşımızda Allah hidayet versin dedik. Bu akıl alır gibi değil."
'CEZAYI AHLAKİ BULMUYORUM, İTİRAZ EDECEĞİZ'Başkan Yüksel, cezanın iptali için İdari Mahkemesi'ne itiraz edeceklerini belirterek, "Çünkü haksız yere kesilmiş bir ceza ve usulüne göre kesilmemiş. Köy başına 12 bin TL ceza kesilmiş, hem hizmet yapmıyorsunuz, dize kadar çamurun arasında insanları yaşamaya mahkum ediyorsunuz. Bu konuyla ilgili elinden bir şey geldiği kadar yardımcı olmaya çalışan başka bir belediyeye 'Niye bunu yaptınız?' diye ceza kesiyorsunuz. Çok ahlaki görmüyorum açıkçası" dedi.
'ŞAKA YAPIYOR SANDIM MEĞER GERÇEKMİŞ'Olayla ilgili Büyükşehir Belediye Meclis toplantısında, Şarköy Belediye Başkanı Alpay Var'a bilgi verdiğini belirten Yüksel, "Ben şaka yapıyor zannettim, böyle bir şeyin cezası olur mu? Bir baktık ki şaka değilmiş yani gerçekten. Sonuçta 11 ilçemiz var, 11 ilçenin 11'i de 59 plaka taşıyor. Tekirdağ diyoruz yani ismi Ahmet olmuş, Mehmet olmuş, Süleymanpaşa olmuş, Şarköy olmuş. Buradaki yaşayan insanlarımız da bizim insanlarımız eğer ki elinden bir şey gelmediyse gelene 'Allah razı olsun' de. Biz bu konu ile ilgili bunu siyasi bir ranta yönelik çalışma yapsaydık eyvallah derdim" diye konuştu.
VAR: BİZİM SORUMLULUĞUMUZDA OLAN BİR YER, HOŞ DEĞİLŞarköy ilçesinin CHP'li Belediye Başkanı Alpay Var ise, Süleymanpaşa Belediye Başkanı Cüneyt Yüksel'in siyasi rant çıkarmaya çalıştığını iddia ederek, belediye olarak üzerlerine düşen görevi yerine getirdiklerini söyledi. Var, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şov yapmak amacıyla tartışma yaratarak milletimizin birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu bugünlerde kendisine oradan siyasi rant çıkarması bizleri çok üzmüştür. Hizmet ediyorum adı altında kendi bölgesi olmayan bölgeye çıkma taşları göndererek devlet ciddiyeti ve liyakatten uzak duruş sergilemiştir. Tabii bu taşlarla ilgili söylemek gerekirse, paylaştıkları resimlerde, paylaştıkları taşların döşenmediği yerleri paylaşmakla ve o taşların kişilerin tapulu arazilerindeki yolları, bizim hizmet etmemiz gereken yollar olarak göstermesi de hiç hoş olmamıştır. Ben halkımıza sesleniyorum. Süleymanpaşalı vatandaşlarımız saygıdan dolayı bu olayı da daha fazla uzatmak istemiyorum. Ceza kesilmesi konusunda konuşmak gerekirse, gelen ihbar üzerine kendi sorumluluk alanımıza kim olursa olsun istediği yere kamyonlarla hurda çıkma taşları izinsiz bir şekilde dökmesi, sorumlu müdürlerimiz tarafından tespit edip gerekli işlemi yapmışlardır."
'SÜLEYMANPAŞA HALKINA HİZMET ETMEYE DEVAM ETSİN'Başkan Var, Yüksel'in bu konuda kendisini araması gerektiğini ifade ederek, "Eğer arkadaşımızın, mevkidaşımızın hizmet etmek gibi bir derdi varsa, mevkidaşını arayarak bunu yapması gerekir. Bunu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Tabii biz bu koltuklarda gelip geçici süre içinde buradayız, herkes bunu bilerek çalışmalı. Arkadaşıma da tavsiyem bu olacaktır. Gereken cevabı aldığımız sorumluluğu kimden aldığımızı unutmadan biz Şarköy halkına hizmetlerimizi devam ettireceğiz. Kendisi de Süleymanpaşa halkına hizmetlerini devam ettirmesi gerekmektedir. Ben tekrar konumuz bu olduğu için üzüntülerimi belirtiyorum. Ülkemizin bir an önce şu koronavirüsten kurtulmasını temenni ediyorum" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ -Şarköy'ün kırsal mahalle yoluna döşenen taşlar-Köy civarından detay görüntüler-Şarköy Belediye Başkanı Var ile röp.-Diğer köy yolundan detay-Süleymanpaşa Belediye Başkanı Yüksel ile röp-Yollardan detaylar
Haber-Kamera: Ruhan YALÇIN-Nuri ÇAĞLAR/ŞARKÖY(Tekirdağ), -
Haber Kodu : 200327053
=====================================
İlk koronavirüs vakasının ardından görüştüğü kişileri not alıyor
VAN'da, Bülent Menteşe, koronavirüs nedeniyle günlük tutmaya başladı. Her gün evden çıkınca temas kurduğu kişileri tarih ve saatiyle birlikte not alan Menteşe, virüs nedeniyle bir enfekte olma durumunda bunun çok işe yarayacağını söyledi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde teknisyen olarak görev yapan Bülent Menteşe, koronavirüs için önlemlerini alıyor. Özellikle işe gelirken ve eve dönerken tüm hijyen kurallarına dikkat ettiğini belirten Menteşe, Türkiye'de ilk koronavirüs vakasının açıklanmasının ardından da günlük tutmaya başladığını söyledi. Sabah evden çıktıktan sonra, görüştüğü kim varsa tarih ve saatiyle birlikte not alan Menteşe, herhangi bir enfekte olma durumu karşısında karantina için büyük önem taşıyacağını söyledi.
BAKAN İLK VAKAYI AÇIKLADIKTAN SONRA BAŞLADIMBülent Menteşe, "Günlük tutmaya şöyle başladım. Sağlık Bakanımız ilk enfekte haberini verirken 11 Mart'ta, 'Virüs bulaşan hastamızın geçmişe dönük olarak gittiği yerleri, iletişim kurduğu insanları araştırıyoruz' dedi. Ben de bu bilgiler ışığında günlük tutmaya başladım. Gündelik hayatımda gittiğim yerleri yazıyorum. 2 metre alanımdaki insanları not alıyorum. Şu anda sizinle röportaj yaptığım için sizi de yazacağım. Bunları Allah korusun bir enfekte olma durumunda günlüğe bakarak sizinle iletişim halinde olmaları hayati olur. Böylelikle daha tedbirli ve virüsün yayılmaması anlamında güzel bir tedbir olarak düşündüm. Umarım bugünleri atlatırız ve bunlarda birer anı olarak kalır" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ------------------------------Günlük tutan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi teknisyeni Bülent Menteşe'den detaylar-Bülent Menteşe'nin günlüğe yazı yazması-Bülent Menteşe'den detaylar-Bülent Menteşe ile muhabirden detaylar-Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi teknisyeni Bülent Menteşe ile röportaj-Detaylar
Haber: VAN,
Haber Kodu : 200327016
==================================
Gül yağı altınla yarışıyor
TÜRKİYE'nin gül bahçesi Isparta'da gül çiçeğinden elde edilen gül yağı, piyasada litre fiyatı 6 bin Euro (yaklaşık 42 bin TL) civarında satışa sunuluyor. Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, gül yağının bundan 7 yıl önce litre fiyatının 12 bin Euro'ya çıktığı günleri gördüklerini ancak rekoltedeki artış, gül yağındaki artış ve arz- talep dengesinin bozulması ile fiyatın 6 bin Euro'ya kadar gerilediğini söyledi.
Türkiye'nin en önemli gül çiçeği ve gül yağı üretim merkezlerinden Isparta'da mayıs ayında başlayacak hasat mevsimi öncesi hazırlıklar tamamlandı. Haziran ayının ortasına kadar sürecek hasat döneminde, bahçelerde yetiştirilen gül çiçekleri özenle toplandıktan sonra, S.S. Gül- Gülyağı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği'ne (Gülbirlik) teslim ediliyor. Toplanan çiçeklerden de gül yağı, gül konkreti ve gülsuyu elde ediliyor. Gül konkreti ve gülsuyu çeşitli gül ürünleri üretmekte kullanılırken, parfümeri ve kozmetik sektöründe kullanılan gül yağı ise piyasada oldukça yüksek fiyatlardan değer görüyor.
'6 BİN EURO'YA KADAR DÜŞTÜ'Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, bu yılı da bolluk ve bereket içinde geçirmeyi umut ettiklerini söyledi. Çelik, gül çiçeğinden elde edilen gül yağının parfümeri ve kozmetik sanayiinde kullanılan en önemli ve en pahalı hammaddelerden biri olduğuna dikkati çekerek şöyle konuştu: "Gül yağı bu yönüyle hakikaten diğer kimyasallar ve uçucu yağlar ile karşılaştırıldığında ön plana çıkıyor. En pahalı olması sebebiyle gündemdeki yerini koruyor. Geçen yıllarda gül yağı litre fiyatının 12 bin Euro'ya kadar çıktığı günleri gördük. Ama buna karşılık çok bol üretildiği, arz ve talep dengesinin bozulduğu yıllarda da 1500 Euro'ları yaşadığını da gördük. Ancak son 7-8 yıldır gül çiçeği ya da gül yağı fiyatında birbirine paralel olarak fiyat artışı söz konusudur. Bu 7-8 sene önceki sökümlerden kaynaklanan ya da doğal afetlerden kaynaklanan rekolte düşüşlerine bağlı olarak bir durum söz konusuydu. Ama bu süreç içinde gül çiçeği dikim alanları genişledi hem de gül yağı üretimi miktarında artış oldu. Bu sadece ülkemizde değil, dünyada gül çiçeği üretimi yapan özellikle Bulgaristan'da da aynı şekilde böyle bir seyir sürecini hep birlikte yaşadık. 12 bin Euro'ları gören gül yağının litre fiyatı, 2019 yılında ortalama fiyat olarak 6 bin Euro'ya kadar düştü. Sebebi ise rekoltedeki artış, gül yağındaki artış ve arz- talep dengesinin bozulması, buna bağlı olarak fiyatları geriye çekti" dedi.
'ÇİÇEKLERİN, KOKU DÜNYASININ KRALİÇESİ'Bu yıl hasat mevsiminin yaklaştığını ve şu ana kadar herhangi bir olumsuzluk yaşamadıklarını söyleyen Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik, "Mevsim normal ve don riski görmedik. Ancak, dünyanın başına bela olan virüsten bahsediyoruz. Bu sadece kişilerin değil; sadece ülke bazında değil dünyayı kendi rotasına sokmuş vaziyettedir. Bunlarla boğuşuyoruz. Önümüze neler getirebileceğini, ekonomiyi nasıl sarsacağını, hangi olumsuzları karşımıza çıkaracağını çok fazla tahmin edememekle birlikte neler olabileceğini kestirebiliyoruz. Umarım en kısa sürede bu koronavirüs belası dünyanın başından bir an evvel defolup, gidecek olursa hayırlısıyla her şey normale dönecek. İnsanlar günlük yaşantılarına dönecek. Ticari alışverişler eski günlerine dönünce herhangi bir sorun görmüyoruz. Bu sektör ayakta kalacaksa, altının fiyatı ile yarışan, zaman zaman belki altın fiyatlarını bile geçtiği yılları gördüğümüz gül yağı her zaman sektör tarafından aranan, kendine pazarda yer bulabilen bir üründür. Gül yağı hakikaten çok kıymetlidir. Çiçeklerin, koku dünyasının kraliçesi olarak bakılan bir üründür" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Gül yağından detay görüntülerRÖP: Gülbirlik Genel Müdürü Hasan Çelik
HABER- KAMERA: Ali ÇEVİKBAŞ/ISPARTA,
Haber Kodu : 200327067
==========================
Koronavirüs salgını, Urla Karantina Adası'nı hatırlattı İZMİR'in Urla ilçesinde bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde bulaşıcı hastalıklarla mücadelede kullanılan 'Urla Karantina Adası', dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle ilgi çekiyor. Restorasyon çalışmalarıyla müzeleştirilecek olan ada, dönemin koşullarında oluşturulmuş olmasına rağmen ileri düzey sistemiyle günümüz karantina sistemlerine örnek oluyor.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Fransızlara yaptırılan ve dönemin kolera, veba gibi bulaşıcı hastalıklarıyla mücadelesinde kullanılan Urla Karantina Adası, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle ilgi çekiyor. Türkiye Hudut ve Sahilleri Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılacak restorasyon kapsamında, 16 tarihi yapısı yenilenecek olan ada, dönemin koşullarında oluşturulmuş olmasına rağmen ileri düzey sistemiyle günümüz karantina sistemlerine örnek oluyor. Urla Karantina Adası'nın 1865-1869 yılları arasında faaliyete geçirildiğini söyleyen Urla Karantina Adası Müdürü Turgut Yılmaz, "İzmir'de karantina ilk kez 1840 yılında 'Karantina Semti' olarak isimlendirilen semtte uygulanıyor. İzmir şehri hızla büyüdüğünden demiryolu ve ticarette hacmi arttığından, şehir içinde kalan bu izolasyon merkezi, Urla'ya taşınıyor. 1866 yılına kadar karantina süresi ve uygulamalarında dünyada belirlenmiş bir standart ve bilimsellik yok. Bu standardın olmaması seyahatleri kısıtlıyor ve bunun sonucunda İstanbul Konferansı'nda kolera bakterisini baz alarak bilimsel uygulamalar başlatılıyor. Burası da bilimsel karantina kapsamında yapılmış ilk yerdir. Bu adanın günümüz karantina merkezlerinden hiçbir farkı yok. Çalışma sistemi tamamen aynıdır" dedi.
'KIYAFETLER 360 DERECE DÖNEN DOLAPLARDA DEZENFEKTE EDİLİRDİ'Kullanıldığı dönemde, adaya yanaşan gemilerden indirilen yolcuların filikalarla ana binaya alındığını söyleyen Yılmaz, adadaki uygulamaları şöyle anlattı: "Yolcular kişisel kıyafetlerini dönen dolaplardaki özel filelerin içine koyarlardı. Görevliler ise bu kıyafetleri 360 derece dönen ve sıcak hava üfleyen dolaplara yerleştirip buharla dezenfeksiyon işlemine başlardı. Yolcular ise bu esnada üzerlerinde yalnızca peştamal ve takunyalarla özel duş salonlarına alınır, daha sonra doktor muayenesinden geçirilirdi. Burada sağlıklı olduğu düşünülen yolcular konaklama bölümünde ortalama 8 ila 10 gün boyunca karantinaya alınırdı. Hasta olanlar ise tedavi edilmek amacıyla özel bölmelerde kontrol altında tutulur, vefat ederler ise kireç dökülmüş mezarlara derine gömülerek izole edilirdi. Bu ada 323 dönüm üzerine kurulmuştur. Dönemden kalan 16 taşınmaz var. Kapasitesi ise ortalama 600 kişiliktir. Bugünkü salgın sebebiyle vatandaşların Karantina Adası'na merakını artırdı."
ADANIN RESTORASYON İHALE SÜRECİ BAŞLADITürkiye Hudut ve Sahilleri Genel Müdürlüğü tarafından 2018 Nisan ayında restorasyon sürecinin başlatıldığını söyleyen Yılmaz, "Bu kapsamda ana binanın müzeleştirilme süreci de başlatıldı. Geçen ekim ayında proje aşaması tamamlandı. Şu anda restorasyon ihale aşamasındayız" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜMuhabir anonslarıTurgut Yılmaz ile röportajKarantina Adası genel detay görüntülerDezenfeksiyon odalarından görüntüDuş odalarından görüntülerDrone görüntüsü
Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Mücahit BEKTAŞ/ İZMİR,
Haber Kodu : 200327039
======================
Uzm. Dr. Rodoplu: Dezenfektanlarla meyve ve sebzelerin temizlendiğini görüyorum; çok tehlikeli, zehirlenebilirsiniz
Yanlış dezenfektan kullanımına uyarı: 'Zehirlenmemek için gıdalardan uzak tutun'
KORONAVİRÜS salgını nedeniyle alınan hijyen önlemler en çok kullanılan ürünlerden biri de dezenfektanlar oldu. Uzmanlar, dezenfektanların fazla ve yanlış kullanımında ortaya çıkabilecek zehirlenmeler konusunda vatandaşları uyardı. Herkes İçin Acil Sağlık Derneği Başkanı Uzman Doktor Ülkümen Rodoplu, "Bugünlerde dezenfektanlarla meyve ve sebzelerin, dışarıdan gelen maddelerin temizlenip silindiğini görüp duyuyorum. Bunu kesinlikle önermiyorum, çok tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Meyve ve sebzelerin dezenfektanlarla temizlenmesi demek meyvenin içine etil alkolü alıyor olması demektir. Zehirlenmelere yol açabilir" dedi.
Dünya'da günden güne yayılan Koronavirüs salgınıyla mücadelede vatandaşlar hijyen konusuna büyük önem veriyor. En çok kullanılan ürünlerden birisi olan dezenfektanlar ise, yanlış kullanımda zehirlenmelere yol açabiliyor. Uzmanlar, özellikle 5-11 yaş arası çocukların ve kronik hastalığı olan kişilerin dezenfektan spreyleri sınırlı şekilde kullanması gerektiğini söylüyor. Meyve ve sebze gibi gıda ürünlerine de temizlik amacıyla dezenfektan sürüldüğü duyumlarını aldıklarını söyleyen uzmanlar, dezenfektanın ağızdan vücuda girmesinin büyük zararlara yol açabileceğini belirtiyor. Dezenfektanların virüsün parçalanmasına ve kapsülün yok olmasına neden olduğunu anlatan Herkes İçin Acil Sağlık Derneği Başkanı Uzman Doktor Ülkümen Rodoplu, "İçerdiği madde etkili fakat vücuda zarar da verebiliyor. Birçok ülkeden acil servisi başvuruları arasında, özellikle 5-11 yaş aralığında ve kronik hastalık tedavisi görenlerde dezenfektanlarla başlayan zehirlenme bulguları gördük. Ölümlere kadar giden vakalar bildiriliyor. Çünkü dezenfektanların içerisinde yüzde 40 ile 60 oranlarında etanol yani etil alkol var. Bu nedenle alkol bazlı dezenfektan deniliyor. Parfüm ve nemlendiriciyle kullanılabilir hale getiriyorlar. Yüksek dozda olduğunda özellikle 5-11 yaş arasındaki çocuklarda kötü etkilere yol açabilir. Bu alkolü derimize sürdüğümüzde deri yoluyla da içimize alıyoruz. Cildimiz vücudumuza açılan büyük bir kapı. Dezenfektanla el temizlendikten sonra ağza, buruna ve göze götürüldüğünde vücuda alınabiliyor. Sık kullanımda vücuda daha fazla alınmış oluyor. Bugünlerde dezenfektanlarla meyve ve sebzelerin, dışarıdan gelen maddelerin temizlenip silindiğini görüp duyuyorum. Bunu kesinlikle önermiyorum, çok tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Meyve ve sebzelerin dezenfektanlarla temizlenmesi demek meyvenin içine etil alkolü alıyor olması demektir. Kanser gibi kronik hastalığı olan ve tedavi gören, kalp ameliyatı olmuş, böbrek hastası olan, organ nakli geçirmiş kişilerin dezenfektan kullanımında belli sınırlamalar yapmalarını öneriyorum. Etil alkol vücut dirençlerinin düşmesine, organlarının deforme olmasına neden olur. Önerim, sabunlu suyla temizlik yapmaları. Çok daha etkili ve daha ucuz. Çocuklarımıza da kalıp sabunla ellerini yıkamalarını öneriyorum. Aileler, dezenfektan ve kolonya kullanımına sınırlama getirebilir" diye konuştu.'BUGÜNLERDE SIK KULLANIYORUZ"Dezenfektanların zehirlenmeye yol açabileceği konusunda bilgisi olmadığını söyleyen vatandaşlardan Zuhal Kurban, "Evde dezenfektan kullanıyoruz. Bugünlerde iyice sıklaşmaya başladı. Benim oğlumun da alerjik astımı var. Temizliğimize dikkat ediyoruz ama zararlı olduğunu bilmiyordum. Bundan sonra dikkat etmeye çalışırım" dedi.En çok el yıkama yolu ile hijyen sağladığını aktaran Mahmut Bedir ise, "Her zaman temizliğe önem veriyoruz. Uzmanların dediklerini ciddiye alıyoruz. Tedbir alıyoruz. Doğal olan ürünleri daha çok kullanıyoruz. Dezenfektan kullanımını çok abartmamaya çalışıyoruz" diye konuştu. Kaçak ürün kullanmamaya dikkat ettiğini söyleyen Ersan Akbal, "Dezenfektan kullanıyorum, yanımda taşıyorum. Ellerimizden başka bir yere sürmememiz tamamen bilinçsizlik olur. Bilinçli olduğumuz ve doğru kullandığımız müddetçe hiçbir sıkıntı olacağını düşünmüyorum" şeklinde konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Genel ve detay görüntülerMelis KARAKUZULU'nun anonsuDezenfektan kullanımından detay görüntülerUzman Doktor Ülkümen Rodoplu ile röportajVatandaş röportajları
Haber: Melis KARAKUZULU - Kamera: Davut CAN/İZMİR,
Haber Kodu : 200327018
===========================
Fahiş fiyatlara kızan yıkamacı, otomobilleri ücretsiz dezenfekte ediyor
Antalya'nın Alanya ilçesinde hizmet veren bir oto yıkama işletmesi, koronavirüs tedbirlerinin ardından dezenfekte ürünlerini fahiş fiyatla satış yapanlara tepki göstermek ve halka hizmet vermek için tüm araçları ücretsiz dezenfekte etme uygulaması başlattı.
İlçenin Cikcilli Mahallesi'nde 1,5 yıldır hizmet veren bir oto kuaförünün sahibi 37 yaşındaki Veli Boz, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsün Türkiye'de de görülmesinin ardından dezenfekte ürünlerinin satış fiyatlarındaki fahiş artışları protesto etmek ve vatandaşa koronavirüs günlerinde yardım etmek amacıyla işletmesinde dezenfektasyon işlemlerini ücretsiz yapmaya başladı. İlçede bir dezenfekte şirketi olan biyolog ve iş güvenliği uzmanı Kenan Özsoy ile anlaşan Veli Boz, maliyetine aldığı dezenfekte maddeleriyle gelen tüm vatandaşa ücretsiz olarak araçlarını mikroplara ve virüslere karşı temizliyor. KORONA GİDENE KADAR DEVAM Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı'nın mücadele kapsamında açıkladığı malzemelerle dezenfekte işlemini gerçekleştirdiklerini ve yoğun ilgiyle karşılaştıklarını belirten işletme sahibi Veli Boz, "Koronavirüs nedeniyle fiyatların fahiş oranda arttığını gördüm. Araç başına 250- 300 lira alıyorlar. Aslında işin özüne baktığımız zaman durum böyle değil. Yani fiyatlar bu kadar yüksek değil. Kenan Bey ile biz bu konuyu bir araştırdık, araba başı maliyetlerin çok düşük olduğunu, 4 lira gibi bir fiyata geldiğini gördük. Müşterilerimizin sağlığı için böyle bir hareket başlattık. Umarım iyi olmuştur. Benim ve Kenan Beyin desteğiyle, Türkiye olarak bu koronavirüs salgınını atlatana dek devam etmeyi düşünüyorum. Virüsün yayılmaması için lütfen evde kalın" dedi. İNSAN SAĞLIĞINA ZARARLI DEĞİL Oto kuaförüne dezenfekte işlemi için gerekli malzemeleri temin eden Kenan Özsoy ise işi gereği dezenfektasyon işlemini sıkça yaptıklarını söyledi. Özsoy, "Veli kardeşimizle işbirliği içerisinde vatandaşlarımıza bir hizmet sunduk, fırsatçılık yapmadan. Genel ve araç dezenfeksiyonda afaki rakamlar isteyen firmalar var. Onlar gibi yapmadan bununla ilgili bir istişare yapıp, şu bulunduğumuz ortamda halkımıza hizmet olması adına araç yıkamanın yanında dezenfeksiyonu, kardeşimle birleşip, ücretsiz şekilde halkımıza sunuyoruz. Elimizden geldiğince vatandaşlarımıza yardımcı olmaya çalışacağız. Bizim kullandığımız ürünler, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmış ürünler. Genelde ULV dediğimiz ULV cihazıyla sisleme şeklinde uygulanan yöntemler. Herhangi bir halk sağlığına, insan sağlığına zararı olmayan ürünler. Yaptığımız yerin en azından bir yarım saat kapalı kalması yeterli oluyor" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ --------------İş yerinden görüntü Dezenfekte işleminden görüntüler RÖP 1: Veli Boz RÖP 2: Kenan Özsoy
HABER -KAMERA: Burcu MUTLU- Engin ANAK/ALANYA (Antalya),
Haber Kodu : 200327020=======================
Koronavirüsten korunmak için yaptıkları ağaç evde kalıyorlar MANİSA'da 3 arkadaş, koronavirüs salgınından korunmak için Spil Dağı Milli Parkı'ndaki arazilerine ağaç ev yaptı. 7 gündür yaşamlarını burada sürdüren gençler, salgın geçene kadar burada kalmakta kararlı olduklarını söyledi.
Elektrik teknisyeni Alihan Sayılır (26) ve beyaz eşya üretimi yapan fabrikada çalışan arkadaşları Semih Yiğit (27) ve Ertürk Akpınar (25), Spil Dağı Milli Parkı mevkisinde bulunan tapulu arazi üzerinde ağaç ev yaptı. 3 arkadaş doğaya zarar vermeden titizlikle 2 hafta süren çalışmalarının ardından 7 metre yükseklikteki ağaç evin yapımını tamamladı. Ağaç eve yerleşen gençler, salgın geçene kadar burada kalmakta kararlı olduklarını anlattı.
Gençlerden Alihan Sayılır, "Biz arkadaşlarımızla aslında bu projeyi 2 aydan bu yana hazırlıyorduk. Keyifli olduğu için biraz yavaştan alıyorduk. Ama malum ülkemizi de etkisi altına koronavirüs vakalarının gün geçtikçe artmasıyla birlikte, projemizi hızlandırdık. Tempolu çalışmayla bu hali aldı. Biz de yaklaşık 7 gündür burada kalıyoruz. Pirinç, un, makarna, zeytinyağımız, çayımız her şeyimiz burada var. Gerekli olmadığı sürece şehre inmiyoruz. İş yerlerimiz şu an kapalı zaten. İhtiyacımız olursa da Sultan Yaylası'ndaki marketten ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Koronavirüs tehlikesi geçene kadar burada kalmayı planlıyoruz. Yaklaşık bin 500 lira harcayarak yaptığımız ağaç evde, 4 kişi rahat rahat yatabiliyoruz" dedi.Virüs tehlikesi geçene kadar Spil Dağı'ndan inmeyeceklerini anlatan Semih Yiğit ise, "Malzemeler tamamen çam ağacı. Ekstra bir malzeme kullanılmadı. Ağaca da hiçbir şekilde zarar vermedik. Doğaya ve ağaçlara hiçbir şekilde zarar verilmeden yapıldı. Çivi çakma ve vida atma işlemi de yok. Kesinlikle doğaya zarar vermeden yapılmıştır" diye konuştu.Yaptıkları ağaç evin çok güzel bir vadi manzarası olduğunu anlatan Ertürk Akpınar, "Bu ağaç evi arkadaşlarımızla güzel bir plan, proje olarak tasarladık. Şansımız da yaver gitti. İki güzel ağaç bulup çok güzel bir vadi manzarası yakaladık. Ağaç evi tasarlarken maliyeti bizim için çok önemliydi. Bulabildiğimiz atık, işe yaramayan parçalarla yapmaya özen gösterdik" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Ağaç evin dışarısından görüntüAğaç evin içerisinden görüntü3 Arkadaşın doğadaki çalışmalarından görüntüAlihan Sayılır röp.Semih Yiğit röp.Ertürk Akpınar röp.Genel ve detay görüntüler
Haber- Kamera: Cemil SEVAL/ MANİSA,
Haber Kodu : 200327026
====================
Öğretmenler, sağlık personeli için maske üretiyor ANTALYA'nın Demre ilçesinde kurulan atölyede, maske üretimine başlandı. Sağlık Bakanlığı'nın belirlediği kriterler çerçevesinde günde 100 maske üretilen atölyede, 5 öğretmen görev aldı. Maskeler, başta sağlık personeli olmak üzere kamu personeline gönderiliyor.
Demre Kaymakamlığı, Demre Milli Eğitim Müdürlüğü ve Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü iş birliğinde sağlık ve kamu personeli için maske üretimine başlandı. Kaymakamlık ve diğer kurumlarca maske üretiminde kullanılan yüzde 100 pamuklu kumaş sağlanırken, Halk Eğitim Merkezi'nin kurs atölyesi maske üretimine tahsis edildi. Milli Eğitim ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü'nde görevli 5 öğretmen, atölyede maske üretimine başladı. Maskeler yıkanabilir özel bir kumaştan üretiliyor. Üretim, Sağlık Bakanlığı'nın belirlediği standartlarda yapılıyor. Günde ortalama 100 maske üretimi yapılıyor. Maskeler başta Demre Devlet Hastanesi olmak üzere sağlık ocakları, kaymakamlık, emniyet, milli eğitim ve diğer kamu kuruluşlarında çalışan personele dağıtılacak. İhtiyaç olduğu sürece üretime devam edilecek.
'MASKE ÜRETİM ÇALIŞMALARI YAPIYORUZ'Maske üretiminin öncülüğünü yapan öğretmen Refika Avcı, "Gönüllü usta öğreticilerimiz ve kadrolu öğretmenlerimizle Halk Eğitim Merkezi bünyesindeki atölyemizde, maske üretim çalışmaları yapıyoruz. Buradan sağlık çalışanlarına başarılar diliyoruz. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Sağlık çalışanlarımızın ve kamu kuruluşlarımızın maske ihtiyacını karşılamak için burada gönüllü bulunuyoruz. Bütün Türkiye'ye 'evde kal' diyoruz. Kesinlikle Demre 'evde kal'" dedi.
'BAKANLIĞIN ÖNERDİĞİ KRİTERLER ÇERÇEVESİNDE ÜRETİYORUZ'İlçe Milli Eğitim Müdürü Faruk Atılgan da "Bilindiği gibi dünyanın ve ülkemizin en önemli gündemi, koronavirüs. Bu çerçevede dünyamızda ve ülkemizde farklı tedbirler alınıyor. Biz de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü olarak, İlçe Halk Eğitim Müdürlüğü öğretmenlerimiz, gönüllü kursiyerlerimizle beraber ilçemizin ihtiyacı olan özellikle kamu kurumlarının ihtiyacı olan maske üretimine başladık. Maskelerimizi Sağlık Bakanlığı'nın önerdiği kriterler çerçevesinde üretiyoruz. Demre İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü olarak bu çalışmalara destek vermek istiyoruz. Biz de tüm vatandaşlarımıza 'lütfen evde kalın' diyoruz. Bu virüsle hep birlikte mücadele edelim" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Maske yapım aşamalarından bölümlerRöportajlar
HABER -KAMERA: Ahmet ACAR/DEMRE (Antalya), -
Haber Kodu : 200327024
==============
Müzik aleti çalarak evinde vakit geçiriyor
KONYA'da koronavirüs tedbiri kapsamında 65 yaş ve üstü kişilerin sokağa çıkmasının yasak olması üzerine özel bir kolejde çalışan fizik öğretmeni Mahmut Renklibay (65), müzik aletleri çalıp, sınav kitapları hazırlayarak evinde vaktini geçiriyor. Evde eşine de yardım ettiğini belirten Renklibay, "Benim için yoğun çalışmanın ardından güzel bir dinlenme ve kendimi hatırlama anı oldu." dedi. İçişleri Bakanlığı koronavirüs tedbiri kapsamında 65 yaş ve üstü kişilerin sokağa çıkmaması konusunda genelge yayınladı. Genelgenin ardından evinden dışarı çıkmayan 65 yaş ve üstü kişilerden Mahmut Renklibay, bu zorunluluğunu, fırsata çevirdiğini belirtti. Öğretmenlik mesleği nedeniyle yaklaşık 45 yıldır yoğun bir tempoda çalıştığını günde yaklaşık 14 saat ders anlattığını belirten Mahmut Renklibay, şunları söyledi: "Yaklaşık 45 yıldır hiç boş bir vaktim olmamıştı. Günde 13-14 saat dersle meşguldüm. Ders kitabı ve üniversiteye hazırlık kitapları yazdım. Bunlar arasında vakit bulabilirsem tiyatro ve müzikle ilgileniyordum. En güzel şeyde eşimle el ele tutuşup 3-4 kilometre yürüyüş yaptı. Şu an evdeyim, eşimle bir arada oturuyorum, ona yardımcı olmaya çalışıyorum. Yarım kalmış üniversite ve LGS'ye hazırlık kitaplarımı tamamlamaya çalışıyorum. Evde günüm dolu dolu geçiyor. Birçok müzik aletlerini çalıyorum ama vaktim olmadığı için çalamıyordum. Şimdi müzik aletlerini çalabiliyorum, eşimle şarkı söyleyip, sohbet ediyoruz. İnsan bir şeyler yapmak istediği sürece evde hapis kaldım diye düşünmez."
EŞİNE YARDIM EDİYOR Evde kaldığı için eşine yardımcı olma fırsatı bulduğunu ifade eden Renklibay, "Eşime hiç yardımcı olamıyordum. Şu an en çok sevdiğim tarafta eşime yardımcı olmak, sabah eşim uyanmadan, kalkıp bazı işleri kendim yapıyorum ve bundan da zevk alıyorum. Bu bir kılıbıklık değil. Benim prensibim 'hanıma hizmet, hakka hizmettir'. Çünkü onlar baş tacımızdır. Onlara ne kadar iyi bakarsak, bu toplumun geleceği de o kadar sağlıklı olur. Şu sıralar hayatımızda bazı değişiklikler oldu. Hiçbir zaman niye böyledir diye şikayette bulunmadık. Benim için yoğun çalışmanın ardından güzel bir dinlenme ve kendimi hatırlama anı oldu. Müziği çok seviyorum ama zamanım olmadığı için ilgilenemiyordum. Çok sayıda müzik aleti de çalıyorum. Şimdi onları çalarak vakit geçiriyorum. Hatta beste bile yapmayı düşünüyorum. Zamanın olursa da yapacağım."diye konuştu.
İHTİYAÇLARINI ÇOCUKLARI KARŞILIYOR 2 çocuğunun olduğunu ve ev dışından getirilecek ihtiyaçlarını çocukları getirdiğini ifade eden Renklibay, "Dışarıdan ihtiyacımızı oğlum getirir ve kapıda bırakır gider. Torunlarımızla da telefonla görüşerek özlemimizi gideriyoruz. "dedi. Yapılan uygulamanın tecrit gibi anlaşılmaması gerektiğini ifade eden Renklibay, " Bunu tecrit olayı değil de normal bir insanın başına gelebilecek bir olay olarak düşünüyoruz. Toplumda gereğinden fazla abartılmasına gerek yok. Hasta olduğumuzda nasıl yoğun bakım ve hastanede kalıyorsak, bunu da öyle kabul etmemiz lazım."dedi.
YAŞLILAR POTANSİYEL SUÇLU GİBİ GÖRÜLÜYOR Yaşlıların sokağa çıkma yasağıyla birlikte potansiyel suçlu gibi görünmeye başlandığını ifade eden Renklibay, "Toplumda iyi olmayan şey de, potansiyel suçlu gibi görmeleri, dışlamalarıdır. Bunlar iyi değil. Bu sorunu aileler kendileri halledecek. Kendi kapınızın önünü süpürürseniz bütün sokak temiz kalır ama; hiç kimse süpürmezse mutlaka başkasının çöpü ve tozu size gelir. Bunun için her ailenin bilinçli olması lazım. Korkulacak bir şey değil."diye konuştu. Televizyonlarda sürekli virüsle ilgili haberlerin yapılmasını da eleştiren Renklibay, bunun insanların psikolojisini etkilediğini ifade etti. Ev kadını eşi Songül Renklibay (62), 65 yaş ve üstü kişilerin sokağa çıkma yasağı nedeniyle eşinin evde bulunmasından memnun olduğunu söyledi. Renklibay, "İlk defa böyle beraber olduk. Saygı olduktan sonra huzur ve mutluluk olur. Evde bana yardımcı oluyor. "dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ---------------Müzik aletlerini çalması Hazırladığı üniversiteye hazırlık kitaplarıyla ilgilenmesi Eşine yardım etmesi Telefonda yakınıyla görüşmesi Eşinin kahve ikram etmesi Renklibay ve eşi röp.Haber- Kamera: İsmail AKKAYA- Hasan DÖNMEZ KONYA DHA))
Haber Kodu : 200327025
==========================================
Konyalı minik Elmira'dan şarkı söyleyerek 'Evde kalın' çağrısı KONYA'da Beyşehir Şehit Ömer Halisdemir Anaokulu öğrencisi Elmira Dönmez'in (5), koronavirüsle mücadele kapsamında Elmira'nın şarkı söyleyerek yaptığı 'Evde kalın' çağrısı sosyal medyada büyük ilgi gördü.
Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıktıktan sonra hızla yayılarak dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ölümlere yol açan koronavirüs salgınına karşı Bilim Kurulu'nun aldığı tedbirler kapsamında özellikle 'Evde kalın' çağrısı yurt genelinde istenilen düzeyde karşılık bulmadı. Yetkililerin ve sağlık uzmanlarının ısrarla sokağa çıkılmaması konusundaki çağrılarına uymayan vatandaşlar için sosyal medyada 7'den 70'e, sanatçısından öğrencisine her kesimden uyarı amaçlı paylaşımlar yapılarak dikkat çekilmek istendi.
Konya'nın Beyşehir ilçesinde oturan Sinan ve Şeyma Dönmez çiftinin kızları, Şehit Ömer Halisdemir Anaokulu öğrencisi Elmira Dönmez (5) de, koronavirüsle etkin mücadele çerçevesinde sosyal medyadan 'Evinde kal' çağrısı yaptı. Minik Elmira'nın sosyal medyadan şarkı söyleyerek yaptığı 'Evde kalın' çağrısı kısa sürede büyük ilgi gördü.
(GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ ---------------Elmira'nın şarkı söyleyerek çağrıda bulunması Oynaması, spor ve pasta yapması
Haber- Kamera: KONYA,
Haber Kodu : 200327028
========================
AFAD ekipleri, yaşlı çiftin yardımına koştu KORONAVİRÜS önlemleri kapsamında 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlıkları bulunan vatandaşların sokağa çıkmalarının yasak olması nedeniyle Konya'da yaşayan Ayşe Karacam (65) ve Hüseyin Karacam (67) çifti, kullandıkları ilaçlar bitince zor durumda kaldı. Karacam çiftinin yardım istediği 'Vefa Sosyal Destek Grubu'nun yönlendirmesiyle AFAD ekipleri, ilaçları eczaneden alıp, çifte teslim etti.
Koronavirüs salgınına yönelik alınan tedbirler kapsamında, 65 yaş ve üstü vatandaşlar ile kronik rahatsızlıkları bulunanların sokağa çıkmaları yasaklandı. Konya'da yaşayan Ayşe Karacam (65) ve Hüseyin Karacam (67) çiftinin de kullandıkları ilaçları bitti. Ancak çift yasak nedeniyle ilaçlarını almaya gidemedi. Karacam çiftinin yardımına 'Vefa Sosyal Destek Grubu'nun yönlendirmesiyle AFAD ekipleri yetişti.
Ekipler, eczaneden aldıkları ilaçları kısa sürede çifte ulaştırdı. İlaçlarına kavuşan işçi emeklisi 2 çocuk babası Hüseyin Karacam, mümkün oldukça sokağa çıkılmamasına gayret gösterilmesi gerektiğini söyledi. Emekli oldukları için günlerini belediyeye ait hobi bahçesinde yetiştirdikleri sebzelerin dikim ve bakımlarıyla geçirdiklerini anlatan Hüseyin Karacam, şunları söyledi: "Daha önce hobi bahçesine gidiyorduk. Hobi bahçesi de koronavirüs tedbiri nedeniyle kapatıldı. 65 yaş ve üstü kişiler için sokağa çıkma yasağı getirildi. Şu an evde, namaz kılarak, televizyonda haberleri izleyerek, Kuran ve dini kitaplar okuyarak zamanımızı geçiriyoruz. İki oğlum ve 2 torunum var. Torunlarımdan biri yeni doğdu. Doğumdan sonra yarım saat görmüştüm. Şimdi ise göremiyorum. Karara saygı duyuyoruz. Bizden sonra bir kişiye bulaşırsa daha çoğalıyor. O yüzden hem kendimizi hem toplumu koruyoruz. Toplum için tavsiyemiz herkes evde kalsın ki, başkasına zararı olmasın. Toplumda virüs taşıyan bir insan varsa, onunla fiziki temas sonucu bize geçiyor. Biz onlardan kendimizi korumak için de dışarı çıkmıyoruz."
Karacam, yasak sona erdikten sonra ilk olarak özlediği torunlarının yanına gideceğini ardından da hobi bahçesine gidip, bahçeyle ilgileneceğini ifade etti.
Eşi Ayşe Karaman da, "Evdeyiz. Sokağa çıkamıyoruz. Televizyon izleyerek, dini kitap okuyup, yemek yaparak vakit geçirmeye çalışıyoruz. En çok torunlarımızı özledim. Onlarla da telefonla konuşarak özlemimizi gideriyoruz" diye konuştu.
(GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ----------------AFAD ekiplerinin eve gelmesi AFAD ekipleri ve yaşlı çiftten detayYaşlı çiftin evdeki durumandan detayYaşlı çift röp. Genel ve detay
Haber- Kamera: İsmail AKKAYA- Hasan DÖNMEZ KONYA DHA))
Haber Kodu : 200327027
=================
Kanuni sondaj gemisinin Taşucu'ndaki bekleyişi sürüyor
TÜRKİYE'nin sondaj çalışmalarını yoğunlaştırmak için Fatih ve Yavuz gemilerine ek olarak satın aldığı Kanuni isimli sondaj gemisi, Mersin'in Silifke ilçesinde bulunan Taşucu sahili açıklarında bekleyişini sürdürüyor.
2012 yılında Güney Kore'de üretimi tamamlanan ve daha sonra Türkiye'ye getirilen sondaj gemisine 'Kanuni' ismi verilmişti. Toplam 11 bin 400 metre derinliğe ve 3 bin metre sondaj açabilme kapasitesine sahip olan Kanuni gemisi, 2015'e kadar Brezilya'da enerji firması Petrobras tarafından kullanıldı. Kanuni, altıncı nesil ultra deniz sondaj gemisi olarak da biliniyor.Türkiye'de Yavuz ve Fatih gemileriyle Akdeniz'deki sondaj çalışmaları devam ederken Kanuni gemisi ise Silifke ilçesine bağlı Taşucu Mahallesi açıklarında 12 gündür demir atmış şekilde bekletiliyor.
KORONAVİRÜS TEDBİRİGeminin Türkiye'ye gelmesi ve Taşucu'nda demirlemesinin ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda, "35 TPAO personeliyle Türkiye'ye giriş yapan Kanuni'ye koronavirüs tedbirleri çerçevesinde giriş ve çıkış yasak olacak. Bu süre zarfında açıklanan tedbirler gereği gemi ve mürettebatla ilgili uygulamalar hayata geçirilecek. Kovid-19 önlemleriyle ilgili sürecin tamamlanmasının ardından gemimizin bakım, güncelleme ve geliştirme süreci başlayacak. Milletimizin desteği, Cumhurbaşkanımızın güçlü iradesiyle Kanuni yeni ultra derin deniz sondajlarına en kısa zamanda başlayacak" ifadelerine yer verdi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------Geminin uzaktan görüntüsüGemiden genel ve detay görüntü
Haber-Kamera: MERSİN,
Haber Kodu : 200327033
==========================
Evde tıraş eden berbere 3 bin 150 lira ceza
ADANA Berberler Odası Başkanı İlhami Uygunsözlü, berber dükkanlarının geçici olarak kapatılmasının ardından evlerde tıraş olmak isteyenlere karşı uyarıda bulundu. Berberlere yaptığı çağrıda ilerleyen günlerde bu tür tekliflifler yapılıp cazip fiyatlar önerilebileceği uyarısında bulunan Uygunsözlü, "Evde tıraş etmek hastalığı yayabilir ve cezası 3 bin 150 TL'dir" dedi.Türkiye'de 75 kişinin yaşamını yitirmesine yol açan yeni tip koronavirüs (kovid-19) salgınının ardından alınan önlemler kapsamında yakın temasın yoğun olduğu berber, kuaför ve güzellik salonları geçici süreliğine kapatıldı. Berberlerin sosyal medya ve telefon üzerinden 'evlerde tıraş yapılır' gibi paylaşım ve mesajlar attığını belirten Adana Berberler Odası Başkanı İlhami Uygunsözlü, bu durum hakkında genelge yayınladıklarını söyledi. Evlere tıraşa giden berberin 3 bin 150 TL para cezası alacağını kaydeden Uygunsözlü, "Bazı meslektaşlarımız yapılan tüm uyarılara rağmen hataya düşmeye devam ediyorlar. Bakanlıklarımız gereken önlemleri duyurdu. Buna uymayıp hem kendi hem de toplum sağlığını riske atmak akıl işi değildir. Dükkanda da evde de şu an için bu işlem risklidir" dedi.
'GEREKİRSE KAPATILIR'Kentteki tüm berberleri SMS yoluyla bilgilendirdiklerini dile getiren Uygunsözlü, uyarılara rağmen evde tıraş etmeyi sürdüren berberlerin ilk olarak para cezasıyla cezalandıracaklarını fakat bu durumun devam etmesinin ruhsat iptaline kadar gidebileceğini vurguladı. Tekrar tekrar uyarılarına devam edeceklerini ama 2 bin berberi tek tek takip edemeyeceklerini belirten Uygunsözlü, şunları söyledi: "Kişinin bilinçli davranması gerekiyor. Sorumsuzca davranıp sağlığı tehlikeye atmanın bahanesi olamaz. Ev tıraşı bu bağlamda çok risklidir. Müşterilerimizi ve kendimizi korumak adına tüm önlemlere uymalıyız. İkinci bir emre kadar bu süreç böyle devam edecektir."
'TEKLİF EDENLER OLUYOR' Kentte uzun yıllardır berberlik yaptığını ve alınan önlemler sonrası iş yerini kapattığını söyleyen Casim Karabulut ise zaman zaman bazı müşterilerinin ve dostlarının kendisini evlerine çağırıp tıraş olmak istediklerini, hatta cazip teklifler yaptığını belirtti. Bu teklifleri geri çevirdiğini söyleyen Karabulut, "Bazı arkadaşlarımız eve tıraşa gidiyormuş. Ama ben tıraş edeceğim kişinin ailesinin sağlığını riske atamam" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ------------------------------- Berberler Odası Başkanı İlhami Uygunsözlü ile röpBerber Casim Karabulut ile röp
Traş detay
Haber-Kamera: Can ÇELİK-Eser PAZARBAŞI/ ADANA,
Haber Kodu : 200327032
Son Dakika › Güncel › DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?