Annesinin öldürdüğü Şükran Nur'un babası: En ağır şekilde cezalandırılsın
TEKİRDAĞ'ın Çerkezköy ilçesinde annesi Meryem Doğan (25) tarafından karnına yumrukla vurularak öldürüldüğü öne sürülen Şükran Nur İpek'in (3) babası Yakup İpek (31) konuştu. İpek, eski eşinin en ağır şekilde cezalandırılmasını isteyip "Kızımı görmeyi hayal ederken cenazesini aldım. Ne olursa olsun ben bunun peşini bırakmayacağım. Canımın bir parçası gitti. Bana şimdi ondan sadece geriye birlikte çektirdiğimiz fotoğraflar kaldı" dedi.
Çerkezköy'de yaşayan Meryem Doğan, 10 gün önce ilk eşi inşaat işçisi Yakup İpek'ten olan kızı Şükran Nur İpek'i, karın ağrısı ve kusma şikayetlerinin ardından baygınlık geçirince kocası A.D. ile birlikte Çerkezköy Devlet Hastanesi'ne götürdü. Ancak küçük kız, doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamadı. Hastanede yapılan kontrolde, çocuğun iç kanamaya bağlı olarak hayatını kaybettiği ve ölümünün şüpheli olduğu belirlendi. Hazırlanan 'şüpheli ölüm' raporu polise bildirildi. Rapor üzerine Meryem Doğan ile eşi A.D., gözaltına alındı. Meryem Doğan ile A.D., emniyetteki sorgularının ardından adliyeye sevk edildi. Meryem Doğan, çıkarıldığı mahkemece tutuklanırken, A.D. ise serbest bırakıldı.
'KUSTU, KARNI AĞIRDI, AĞRI KESİCİ VERDİM'
Meryem Doğan'ın ifadesinde, yaramazlık yaptığı için kızının karnına 2- 3 kez şiddetli vurduğunu belirtip, "Kısa süre sonra kızımın karnı ağrımaya başladı ve ardından kustu. Kızımı hastaneye götürmedim ve tedavi amaçlı ağrı kesici verdim. Ertesi gün sabah saatlerinde ise benden su istedi, yerde baygın duruyordu. O zaman eşimle hastaneye götürdüm" dediği öğrenildi.
ESKİ EŞİNİN EN AĞIR CEZAYI ALMASINI İSTEDİ
Şükran Nur'u İstanbul'da gözyaşları arasında toprağa veren Yakup İpek, eski eşinin en ağır cezayı almasını istedi. 2013 yılında evlendiği Meryem Doğan'dan iki yıl önce şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandığını söyleyen İpek, boşanma öncesinde eşinin iki çocuğu da alıp, şiddet gördüğü iddiasıyla sığınma evine yerleştiğini anlattı.'EVLENİNCE ÇOCUKLARI YURTTAN ALDI'Eşinin daha sonra kadın sığınma evinden kaçarak Kırıkkale'ye gittiğini, çocuklarını Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nün yuvasına bıraktığını öğrendiğini belirten İpek, şunları söyledi: "Hemen çocukların yanına giderek ziyaret ettim. Bana boşanma davası açmasıyla Çerkezköy'de görülen davada boşandık. Mahkeme velayeti bana verdi. Mahkeme ayrıca yılda bir kez anneye görmesi için izin verdi. Velayet bende olunca çocuklarımın Kırıkkale'den İstanbul'a gelmesi için dilekçe verdim. Ancak İstanbul'da yer olmayınca Tekirdağ'a verdiler. Ben çocukları ziyarete sürekli olarak gidiyordum. Beni arayıp çocukları almamı istediler. Yoksa 'annesine vereceğiz' diye söylediler. 'Anneye de bana vermeyin devletin kurumunda kalsın' dedim. Eski eşim evlenince yurttan çocukları aldı. Daha sonra Erkan'ı Trabzon'daki ailesinin yanına gönderip, Şükran Nur'u da kendi yanın aldı."
'KIZIMI GÖRMEYİ UMARKEN CENAZESİNİ ALDIM'Minik kızının ölümüne neden olan eski eşi Meryem Doğan, hakkında kendisinin de davacı olacağını söyleyen Yakup İpek, "Kızımın öldüğünü öğrenince büyük üzüntü yaşadım. Hala da olayın şokundayım. Kızımı görmeyi hayal ederken cenazesini aldım. Eski eşimden davacıyım. En ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum. Ne olursa olsun ben bunun peşini bırakmayacağım. Canımın bir parçası gitti. Bana şimdi ondan sadece geriye birlikte çektirdiğimiz fotoğraflar kaldı" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Olayın meydana geldiği evden görüntü-Baba İpek'in çıklaması-Kızın resimleri-DetaylarHaber- Kamera: Mehmet YİRUN/TEKİRDAĞ,
Haber Kodu : 200329037
======================
Havada leylek şöleni
İlkbaharın habercisi leyleklerin Güney Afrika'dan Avrupa ve kuzey ülkelerine İstanbul üzerinden gerçekleştirdiği göç yolculuğu başladı. İstanbul semaları ve kırsal alanlar, binlerce leylekle süslendi.Her ilkbaharda, batıda Atlas Okyanusu'ndan, doğuda Hint Okyanusu'na, güneyde Güney Afrika'nın Ümit Burnu'na kadar Afrika Kıtası'nın Ekvator kuşağı güneyinde kalan geniş topraklarda kışlayan leyleklerin, Avrupa ve Asya'nın kuzey ülkelerine dönüş yolculuğu başladı. Avrupa ve Balkanlar'da yazı geçirdikten sonra ağustos- eylül aylarında Afrika'ya göç eden ve bu göç sırasında toplandıkları en dar alan olan İstanbul'da, geçen yıllarda bir günde 237 bin, toplamda 1 milyona yakın leylek geçişi yaşanmıştı.AFRİKA'DAN AVRUPA'YA GÖÇ YOLCULUĞUAfrika'dan geri dönüş yolunda en dar geçit olarak kullanılan İstanbul'da Sarıyer, üçüncü havalimanı ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Kuzey Ormanları civarında bugünlerde binlerce leylek görmek mümkün. 15 yıldır leylek sayımı yapan, yaralı leylekleri tedavi ettiren ve bölgede 'Leylek Baba' olarak tanınan avukat Fikret Can (74) ve gönüllülerin oluşturduğu LeylekEl (Stokland), grubu, ilkbaharla birlikte Güney Afrika'dan yeniden Avrupa ve Balkanlar'a göç eden leylekleri yine İstanbul'da karşıladı. 3 BİN KİŞİLİK GÖNÜLLÜ ORDUSUGruplar halinde geçiş yapan yüzlerce leylek sürülerinin İstanbul'un kuzeyinden Bulgaristan ve oradan da Avrupa ülkelerindeki yuvalarına dağılımı devam ediyor. Hem Türkiye'nin bütün illeri hem de dünyanın birçok ülkesinden toplamda 3 bine yakın gönüllüsü bulunan LeylekEl grubundan Emine Turhan Tekin, Neriman Fırtına, Murat Acuner, Cumhur Palas, Oğuz Garipoğlu, Armando Martins, Irek Keluga, Heiodi Rosien, Ferdi Gültekin, Haldun Savaş, Nedim İlkin gibi gönüllüler leyleklerin göç yolculuğu sayımında fotoğraf ve görüntü de çekimi de yapıyor.İSTANBUL'UN KUZEYİNDEN GEÇİYORLARBu coşkulu serüvenin milyonlarca yıldır kesintisiz devam ettiğini belirten Fikret Can, "Afrika'dan yola çıkan leylek sürülerinin hedefi Avrupa'dır. Sahraaltı Afrika'dan yola çıkan leylekler, Nil Vadisi, Filistin, İsrail, Lübnan, Suriye güzergahını izleyerek Hatay Belen geçidinden ülkemize giriş yapar. Anadolu'yu boydan boya geçtikten sonra önlerine geçit vermez Karadeniz dikilir. İlkbahar göçünün kalbi Karadeniz sahillerinde atar. Devasa leylek sürüleri Boğazı geçip Avrupa'ya varmak için Üçüncü Boğaz Köprüsü, Üçüncü Havalimanı, Kuzey Ormanları istikametini takip eder. Göç merkezi Rumeli Feneri'dir. Her ilkbaharda bu güzergahtan 500- 600 bin leylek geçer. En yoğun geçişler 15 Mart- 15 Nisan tarihleri arasına denk gelir" dedi.EN ÖNEMLİ GÖÇ YOLU İSTANBULDoğu, Batı, Kafkaslar, Hazar Denizi ve Afrika olmak üzere 5 göç yolu bulunduğunu kaydeden Can, bu rotanın Trakya, İstanbul Boğazı, Bursa, Eskişehir, Konya, Mersin, Adana, Hatay (Belen Geçidi), Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin, Sina Yarımadası, Nil Vadisi, Sahraaltı Afrika olduğunu söyledi. Bu rotayı yıllık sonbahar döneminde 1 milyon, ilkbaharda ise 500- 600 bin civarında leyleğin kullandığını söyleyen Can, "Doğu Göç yolu diğerinden daha önemli ve bu yolu kullanan en kalabalık göçmen türü leylekler. Sonbaharda üreme alanından kalkan leylek sürüleri, kışı geçirmek üzere Afrika'ya gider. İlkbaharda ise Afrika'dan yola çıkar, üreme alanlarındaki yuvalarına geri dönerler" diye konuştu.DÜNYADA EŞİ BENZERİ YOKGöç dönemlerinde ülkemizden 1 milyon leyleğin geçtiğini, bunlara yüz binlerce şahin, çaylak, kartal gibi kuş türlerinin eşlik ettiğini dile getiren Fikret Can, şöyle konuştu: "Bu bizim en büyük zenginliğimiz. Böyle bir doğa olayının dünyada benzeri yok. Son yıllarda, ülkesinde 100 leyleği bir arada göremeyen birçok Avrupalı dostumuz geldi ve büyülendiler. Fransa'da Colmar kasabasında tek bir leylek yuvası var. Fransızlar bu yuvayı turizm merkezlerinden biri yapmayı başardı. Her yıl on binlerce turist ziyaret ediyor. Henüz fark edemediğimiz farklı bir turist potansiyeli var. Amerika'da 37 milyon, İngiltere'de 6 milyon, Avrupa'da 25 milyondan fazla kuş gözlemcisi ve fotoğraf meraklısı var. Bu insanlar sürekli ülkelerarası hareket halindeler. Doğu Göç Yolu'nun merkezi İstanbul'daki bu muhteşem doğal zenginliği, dünya kuş gözlemcileriyle buluşturmalıyız."GÜNDE 200- 300 KİLOMETREUzun mesafe göçmeni leyleklerin değişen etkenlerle göç süresinin 3 ile 10 hafta sürebildiğini anlatan Can, "Günde 7- 10 saat uçabilir, saatte 50 km hız yapabilir, 200- 300 km yol gidebilir. Günde 600 km yaptıkları da görülmüştür. İlkbaharda üreme alanlarına dönmek için Afrika'dan yola çıkan sürüler, besin bolluğu nedeniyle yollarda oyalanır ve yuvaya dönüş yolculuğunu, ortalama 49, bazen 70 günde tamamlayabilir. Yavru leylekler üreme alanlarından erken ayrılır, genç bireylerden oluşan sürüler bazen birkaç erişkin birey ile yola çıkabilir" diye konuştu.BİRÇOK ÜLKEDE GÖRÜLMEZ OLDU6 cins ve 19 türden oluşan leyleklerin doğal ortamda 20- 25 yıl yaşam süresine sahip olduğunu belirten Fikret Can, uzun gagası, bacakları ve boynu ile beyazlığının en belirgin özelliği olduğunu kaydetti. Sanayileşme ve tarım yöntemlerinin değişmesi ile birlikte 19'uncu yüzyıldan itibaren leylek nüfusunun azalmaya başladığını kaydeden Can, eskiden yuva kurdukları ülkelerin birçoğunda artık görülmez olduğunu, ormanların hızla yok olmasının da yaşam alanlarını daralttığına işaret etti.EN BÜYÜK FELAKET ELEKTRİK DİREKLERİLeyleklerin sulak alanlara ve tarım arazilerine yakın köylerde yuva kurduğunu anlatan Can, "Bir zamanlar, yalnız bir ağaç, insan yaşayan evin çatısı, üreme mevsimi duman tütmeyen bir baca, cami ve kilise kubbesi, çan kulesi, taş duvar, sur, kemer, kaya gibi yüksekçe yerlerde yuvalandılar. Köyler hızla kentleşti, mimari değişti, yuva yapacak çatı ve baca kalmadı. Ağaçlar kesildi, beslenme alanları kurudu, çember daraldı. Yeni çözüm yolları arayan leylek, şimdilerde çareyi dünyanın her yerinde ot gibi biten elektrik direklerinde buldu. Yaşadığı en büyük felaket de bu oldu" dedi.6.3 MİLYON METREKARE ALANI KAPSIYORAvrupa, Asya ve Afrika kıtalarında toplamda 6 milyon 320 bin kilometrekare alanda dağılım gösterdiklerini söyleyen Fikret Can, leyleklerin iki yarımküre arasındaki normal göç döngüsünde, aslında hiç kış görmeden, sürekli ilkbahar ve yaz mevsiminde yaşayan bir kuş türü olduğunu kaydetti. Çok fazla yaklaşılmadığı sürece insandan kaçmadığını ve ürkek olmadıklarını dile getiren Can, solucan, yılan, akrep, fare, kurbağa, kertenkele, balık gibi hayvanlarla beslendiğini belirterek, "Erişkin bir leylek günde 500-700 gram, çok hızlı büyümesi gereken bir yavru her gün 1600 gram et tüketir" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: ---------------(cep telefonu kamerası)
- Leyleklerin havada uçuşundan görüntüLeyleklerin yere inmiş halde yakın planBir çatıda görüntüsüLeyleklerden detay
HABER: Mehmet ÇINAR -KAMERA: ANTALYA,
Haber Kodu : 200329038
====================
Çiftliğinde 10 farklı ırkta horoz ve tavuk yetiştiriyor ANTALYA'da, horoz ve tavuk üreticiliği yapan Müslüm İlbeyli, çiftliğinde 10 farklı ırkta tavuk ve horoz yetiştiriyor. Her ırk kendine göre renk ve tüy yapısına göre ayrılıyor. Dünyaca bilinen Black Mottled ve Columbia Buff Blue ırkı horoz ve tavukların bulunduğu çiftlikte üretilen yumurtalar da yurt içine satılıyor.
Turizm kenti Antalya'da farklı ırklarda horoz ve tavuk üreticiliği yapan Müslüm İlbeyli, ürettiği canlıları yurt dışına satıyor. İran, Irak, Azerbaycan gibi ülkelerdeki ırk canlı meraklılarının yanı sıra Avrupa'dan da yetiştiriciler İlbeyli'den canlı alıyor. Geçen günlerde koronavirüs nedeniyle İran sınır kapısının kapanmasının ardından satışı yapılan canlıların geriye döndüğünü anlatan İlbeyli, "Sınır kapası kapanınca Columbia Buff Blue ırkı tavuk ve horozları İranlı alıcıya ulaştıramadım. Sınır kapısının ne zaman açılacağı da belli değil. Bu nedenle hayvanları geriye çektim. Kapı açılınca İran'a gidecekler" dedi.
Çiftliğinde 10 farklı ırkta horoz ve tavuk bulunduğunu hatırlatan İlbeyli, "Tüyleri, tüy desenleri, boyun ve boyun desenlerinin yanı sıra duruşlarına göre ayrılan ırk horoz ve tavukların dünya üzerinde takipçileri oldukça fazla. Irk canlılar zamanla 3- 4 yıl süren üretim aşamasının ardından ortaya çıkıyor" diye konuştu.
YUMURTALARINI DA SATIYORİki farklı ırkı çiftleştirip farklı desenler elde etmeye çalıştığını belirten Müslüm İlbeyli, "Black Mottled bir döneme adını altın harflerle yazdırmış bir canlı. Tüyleri siyah ve beyazdır. Fakat son aylarda Columbia Buff Blue ırkı oldukça ilgi görüyor. Çiftliğimde farklı ırkların yumurtalarını dölleyerek ortaya yeni renk ve tüy yapısında canlılar çıkarmaya çalışıyorum. Ortaya farklı horoz ve tavuklar çıkıyor. Yumurtalarını da satışını yapıyoruz. Daha çok yumurtalarını yurt içinden alıyorlar" dedi.
Black Mottled ırkı horozların ihtişamlı görünümünden dolayı uzun süre beğenildiğini anlatan Müslüm İlbeyli, "Black Mottled horozumu çok seviyorum. O gerçekten ırkının en iyisi. Dişisiyle çok iyi anlaşıyor. Columbia Buff Blue ırkı ise sarı renklerin hakim olduğu dalgalı tüy yapısıyla dikkat çekiyor. Her iki ırk da kendi klasmanında lider" diye konuştu.
KORONAVİRÜS BİZİ DE ETKİLEDİÇin'de ortaya çıkan ardından dünyaya yayılan koronavirüs salgını nedeniyle Türkiye- İran sınır kapısının kapanması ırk horoz ve tavuk üreticilerini de olumsuz şekilde etkiledi. İranlı üreticilere sattığı tavuk ve horozların, sınır kapısından geri döndüğünü anlatan İlbeyli, "İranlı üreticilerle iyi ilişkilerim var. Fakat sınır kapısı kapandığı için artık canlı gönderemeyeceğim. Koronavirüs karantinasının bir an önce bitmesini ve sınırların açılmasını bekleyeceğiz" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Siyah beyaz ve farklı renkteki tavuk ve horozların görüntüsüCanlılar yemlenirken ve avluda gezerken görüntüIrklara göre ayrılan canlıların kümeste görüntüsüRÖP: Müslüm İlbeyli ile röportajDHA muhabiri İbrahim LALELİ anonsDetaylar
HABER: İbrahim LALELİ - KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,
Haber Kodu : 200329006
=====================
SMA hastası Çınar, 5,5 yıl sonra yeniden ayağa kalktı
İZMİR'de yaşayan SMA (Spinal Muskuler Atrofi) Tip 2 hastası Çınar Vardar (7), kasları günden güne erirken, devletin verdiği ilaç sayesinde hareket kabiliyetinde büyük ilerleme kat etti. Evin içerisinde emekleyerek bir odadan diğerine geçen, 5,5 yıl sonra bir yerlerden destek alıp, ayağa kalkabilen Çınar, büyük mutluluk yaşıyor.
İzmir'in Buca ilçesinde yaşayan güvenlik görevlisi Yasin Vardar (40) ve ev kadını Gülgün Vardar (39) çiftinin ilk çocukları Buse Vardar'ın (10) ardından dünyaya gelen oğulları SMA Tip 2 hastası Çınar, 1 yıl önce ilk dozunu almaya başladığı Spinraza ilacı sayesinde hastalığın hızı yavaşladıı. Sağlıklı biçimde dünyaya gelen Çınar'ın 15 aylık olana kadar emekleyemediğini anlatan baba Yasin Vardar, yürümesinde gecikme yaşanmasıyla sorunu araştırmaya başladıklarını söyledi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yapılan genetik testler ile Çınar'a 17 aylıkken SMA Tip 2 tanısı konulduğunu belirten Vardar, "İlk kızımız sağlıklıydı ve 1 yaşında yürüdü. Çınar ise daha önce ayaklarını yere tam basan ve sıralayan bir çocuktu, 15 aylıkken ayaklarının üzerine basamamaya başladı. 1 yaşındayken ayakta durabilen çocuğun hareketleri zamanla geriliyordu" dedi. SMA Tip 2 tanısı aldıktan sonra ailece büyük üzüntü yaşadıklarını ifade eden Yasin Vardar, hızla yayılabilen bu hastalığın 1 yıl önce kullanmaya başladıkları ilaç sayesinde gerilediğini vurguladı. Devlet tarafından uygulanan sağlık uygulama tebliğine göre ilk 4 dozun tamamlandığını dile getiren Vardar, şöyle konuştu:
"Bu yaşıma geldim ilk kez bu hastalığı duydum. Teşhis konulduğunda internetten araştırıp büyük üzüntü yaşadık. Fizik tedavi dışında bir tedavisi yoktu. Dünya başımıza yıkıldı. Ama çocuklarımızın bize ihtiyacı var sağlam durmamız lazım. Eşimi de bu yönde telkin ettim. Şu an uygulanan tedavinin kesin tedavi olmadığını biliyoruz. Ama ilk dozu almadan önce bir puanlama yapıldı. 18 puanla başladık şu an ise 29 puandayız. Puan arttıkça ilacın iyi geldiğini anlıyoruz. 5'inci doz öncesi ilk aldığı puanın 3 puan üstünü alırsa tedaviye devam edileceği söylendi. 5'inci doz haziran ayında verilecek."
'DEVAM DOZLARINI ÖMÜR BOYU ALACAK'Normal bir hamilelik süreci yaşadığını ve sezaryen doğumla dünyaya gelen Çınar'ın 6 aylıkken emeklemeye, 9 aylıkken ayakta sıralamaya başladığını anlatan anne Gülgün Vardar, "Emeklemek istediğinde çenesinin üzerine düşüyordu. Kolları güçsüzdü, gövdesi gevşekti. Ağır bir şey kaldıramadığı için plastik ve hafif bardaklar kullanıyorduk. Teşhis konulduğunda bu hastalığı çok fazla bilmiyorduk. Daha sonra özel eğitime, bir dal merkezinde fizik tedaviye ve havuz desteğine başladık" diye konuştu. Teşhisin ardından ilk 1 yıl enfeksiyon nedeniyle sürekli hastanede kaldıklarını söyleyen Vardar, ilaçla birlikte oğlunda belirgin bir iyileşmenin gözlendiğini ifade ederek şunları anlattı:
"Çınar artık emekleyerek bir odadan diğer odaya gidebiliyor. Vücut gevşekliği çok daha iyi. Artık plastik bardakta su vermiyorum. Çünkü cam bardağı kendisi kaldırıyor. Kendine güveni yerine geldi. Bu yıl bağışıklığı daha da iyi. Bu kışı hiç doktora gitmeden evde atlattık. Bundan sonra devam dozlarını ömür boyu alması gerekiyor. 5'inci dozu alırız ama ya sonrası? Ömür boyu bu endişeyi yaşayacağız. Bu yıl manuel arabaya geçtik ve bu sayede daha özgür oldu. Her yere kendisi gidip gelebiliyor. Sürekli yürümek istiyor. Yaşıtlarıyla olduğu zaman bunu daha çok istiyor. Üst gövdesi çok iyi, ayakları güçsüz. Bu ilaca ihtiyacımız var. "
'BEN DE YÜRÜMEK İSTİYORUM, KOŞMAK İSTİYORUM'Bu yıl sağlıklı çocuklar ile anaokuluna başlayan Çınar'ın ablası Buse Vardar, kardeşiyle çok iyi anlaştığını söyleyerek, oyun oynadıklarını ve keyifli vakit geçirdiklerini dile getirdi. Çınar'ı zaman zaman okula götürdüğünü belirten ablası "Okula giderken çok neşeli. Kardeşim için ilacının verilmesini istiyorum. Çünkü hastalığın ilerlemesini engelliyor. Onunla dışarıda yürüyerek, koşarak oynamayı hayal ediyorum" diye konuştu. Haftada 3 gün fizik tedaviye giden Çınar ise şunları söyledi: "Okuldaki arkadaşlarımla aram çok iyi. Bahçede tekerlekli sandalyem var. Sürmeme yardım ediyorlar. Ama ben de yürümek istiyorum, koşmak istiyorum. Arkadaşlarımla koşma oyunu oynamak istiyorum. Bisiklete binmek istiyorum."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Çınar'ın halının üzerinde emeklemesinden görüntü,-Koltuğa tutunarak kalkmaya çalışmasından görüntü,-Ablasıyla balon oynamasından görüntü,-Bardağı tutup su içmesinden görüntü,-Anne ve babayla röportaj-Ablası ve Çınar ile röportaj
Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR,
Haber Kodu : 200329019
====================
İzmirli girişimci, ekibiyle, 65 yaş üstü vatandaşların ihtiyaçlarını karşılıyor
İZMİRLİ girişimci Hakan Öz (42), Türkiye genelinde hizmet veren 450 personeliyle birlikte, koronavirüs nedeniyle dışarı çıkması kısıtlanan 65 yaş ve üstündekiler ile kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşların gıda gibi temel ihtiyaçlarının satın alınıp eve getirilmesine yardımcı olmaya başladı.
Koronavirüs salgını nedeniyle evden çıkmaları yasaklanan 65 yaş ve üstündekiler ile kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşların ihtiyaçlarını, yakınları karşılanmaya başladı. Bu yaş grubunda yakınları olmayan kişilerin yardımlarına ise, başta polis ve jandarma gibi güvenlik güçleri olmak üzerine çeşitli kamu kurum ve kuruluşu çalışanları koştu. Ayrıca çeşitli sivil toplum kuruluşları da bu yönde çalışma başlattı.
Deniz astsubaylığından emekli İzmirli girişimci evli ve 2 çocuk babası Hakan Öz de ekibiyle bu çalışmalara destek verdi. Türkiye genelindeki 450 personeliyle ikinci el otomobiller için ekspertiz hizmeti veren ayrıca araç muayene, çiçek gönderme, düğün, cenaze ve emlak hizmetleri gibi alanlarda faaliyet gösteren Öz ve ekibi, '0506 124 09 36' numaralı telefondan kendilerine ulaşan 65 yaş ve üstündekilerle kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşlara, ihtiyaç duydukları ürünleri satın alıp, evlere götürüyor. Yaptıkları yardım çalışmasını sosyal medya hesaplarından duyurduklarını belirten Hakan Öz, "65 yaş üstü vatandaşlarımızın sokağa çıkma yasağı mevcut. Sosyal bir proje olarak bu çalışmamızı başlattık. Sosyal medya hesaplarından da duyurduk. Eğer arzu ederlerse, 'Alo' demeleri yeterli. Evlerine gidiyoruz. İhtiyaç listelerini alıyoruz. Ardından yiyecek, ilaç ne lazımsa satın alıp, teslim ediyoruz. Geri dönüşler olumlu oldu. Her şeyi devletimizden beklememek gerek. Biz de firma olarak bu konuya el attık. Türkiye genelinde çalışan personelimizce istenilen talepleri yerine getiriyoruz" dedi.
Son günlerde bazı kişilerin yaşlılara yönelik küçük düşürücü görüntülerini hatırlatan Öz, "Yok yaşlısın sen niye çıktın' gibi görüntüler çekiliyor. Bunları doğru karşılamıyoruz. Sonuçta bunlar kendi vatandaşlarımız. İhtiyaçlarını karşılamak bizim yükümlülüğümüzde. Geni dönüşler olumlu. Acil ihtiyaçlarını bulmaya çalışıyoruz, getirip teslim ediyoruz. Herkes birbirine destek olursa bu illeti atlatacağız" diye konuştu.
Hakan Öz'ün ekibinden yardım isteyen evli ve 2 çocuk babası Ertuğrul Yıldızeli (68), "Dışarı çıkamıyorum rahatsızım ve yasak da var. Arkadaşları aradım ihtiyaçlarım için. Sağ olsunlar onlar da ihtiyaçlarımı satın alıp getirdi. Onlara çok teşekkür ediyorum. İnşallah bu virüsten kurtulup rahatlarız" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: İzmirli girişimci Hakan Öz ile röportajErtuğrul Yıldızeli röportajEvden sipariş alınmasıSiparişin Ertuğrul Yıldızeli'ne teslimiGenel ve Detay görüntü
Haber: Kadir ÖZEN- Kamera: Ahmet Turhan ALTAY/ İZMİR,
Haber Kodu : 200329007
=========================
Vatandaş evden çıkmadı, esnaf boş kalan kaldırımda top oynadı DENİZLİ'de, koronavirüs salgını nedeniyle vatandaşlar 'evde kal' çağrısına uydu, cadde ve sokaklar boş kaldı. Salgından önce kentin en kalabalık yeri olan Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'ndaki çok sayıda mağaza sahibi iş yerini açmazken, dükkanını açan bazı esnaf ise müşteri olmayınca boş kalan kaldırımda top oynayarak zaman geçirdi.
Tüm dünyada olduğu Türkiye'de etkili olan koronavirüs salgını nedeniyle birçok iş yeri kepenk kapatmak zorunda kaldı. Vatandaşlar, 'evde kal' çağrısına uyarak, dışarıya çıkmayınca cadde ve sokaklar boşaldı. Salgından önce Denizli'nin en kalabalık yeri olan ve zaman zaman insanların birbirine çarparak yürüyebildiği Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, sessizliğe büründü. Bazı mağazalar salgın nedeniyle açılmadı. İş yerini açmak zorunda kalan birkaç esnaf ise, müşteri bulamayınca boş kalan kaldırımda top oynayarak, zaman geçirmeye çalıştı.
Bulvarda fotoğrafçılık yapan Yakup Doğan, ilk kez kaldırımda top oynadıklarını belirterek, "Koronavirüs salgını nedeniyle işlerimiz çok azaldı. Bu caddede insan kalabalığından yürümek bile çok zor olurdu. Şu an neredeyse kimse yok. Biz de esnaf olarak burada top oynayarak vakit geçiriyoruz. Normalde burada futbol oynamak mümkün değildi" dedi.Cep telefonu satan esnaf Hakan Çayırlı, kaldırımın normalde Denizli'nin en kalabalık yeri olması gerektiğini ifade ederek, "Burada adeta iğne atsanız yere düşmezdi. Denizli'nin göbeğindeyiz. İnsanların en yoğun olduğu nokta burasıydı. Koronavirüs salgını nedeniyle eski görüntüsünden uzak kaldı. Sağlık her şeyden daha önemli. Eskiden böyle bir aktivite için halı saha kiralamamız gerekirdi. Şimdi caddede top oynuyoruz" diye konuştu.Aynı bulvarda kuyumculuk yapan Ömer Esenlik ise, "Biz de bu fırsatı değerlendirip spor yapıyoruz. Gelen giden kimse olmayınca esnaf bir araya geldik futbol oynuyoruz. Bir nebze olsun stres atıyoruz" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Kaldırımda top oynayan esnaflardan görüntüKaldırımdan görüntüYakup Doğan ile röportajHakan Çayırlı ile röportajÖmer Esenlik ile röportaj
Haber-Kamera: Ramazan ÇETİN/ DENİZLİ,
Haber Kodu : 200329051
=====================
Halk eğitim merkezinde maske üretimi MANİSA'da halk eğitim merkezinde, koronavirüse karşı hijyenik ortamda yıkanabilir maske üretimine başlandı.
Çin'den dünyaya yayılan ve ölümlere neden olan koronavirüs salgını sonrası başta maske olmak üzere kolonya ve dezenfekte ürünlere talep arttı. Yoğun talep karşısında Şehzadeler Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü'nde Giyim Üretim Teknolojileri Bölümü öğretmenleri de harekete geçerek, maske üretimine başladı. Gönüllülük esasına göre 20 öğretmen ve usta öğretici tarafından üretilen maskeler, pamuktan yapıldığı için yıkanıp, tekrar kullanılabilme özelliğine sahip.
Merkez Müdürü Osman Kuşçuoğlu, "Gerek kadrolu giyim bölümü öğretmenleri, gerekse el sanatları öğretmenleri ve usta öğreticilerimizi okula davet ettik. Onlarla maske üretimi için çalışmalarımıza başladık. Talep çok ama şu an için ürettiklerimizi sadece İl Sağlık Müdürlüğü'ne veriyoruz. Başka bir yerden sipariş almıyoruz. İl Tarım Müdürlüğü'nden olsun, fabrikalardan olsun, kurum ve kuruluşlardan olsun, esnaftan talepler geldi. Ama bu talepleri karşılayamayacağımız için ürettiklerimizin hepsini Sağlık İl Müdürlüğü'ne veriyoruz. Maskelerimiz anti bakteriyel kumaşlardan yapılıyor" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: Maske dikiminden görüntüMaskelerin ütülenmesinden görüntüHazırlanan maskelerden görüntüŞehzadeler Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Osman Kuşçuoğlu röp.Genel ve detay görüntüler
Haber- kamera: Cemil SEVAL/ MANİSA,
Haber Kodu : 200329089
========================
İş yerleri kapanınca tonlarca süt ve süt ürünü elde kaldı
BATMAN'da, süt ve süt ürünleri satışı yapan Siraç Güngör, koronavirüs nedeniyle anlaşmalı oldukları bazı işletmeler kapanınca, zor durumda kaldıklarını söyledi. Güngör, besiciden aldıkları sütün değerlendirilmesi gerektiğini, aksi takdirde tonlarca sütün çöpe gideceğini ifade etti.
Batman Organize Sanayi Bölgesi'nde 7 yıldır süt ürünleri üretimi yaparak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne satış yapan işletmeci Siraç Güngör, koronavirüs nedeniyle zor günler geçirdiklerini söyledi. Koronavirüsle mücadele kapsamında alınan önlemler nedeniyle bazı iş yerlerinin kapanması nedeniyle süt ve yoğurt gibi ürünlerinin satışını yapamadıkları için mağdur olduklarını belirten Güngör, bu ürünlerin tüketim sürelerinin kısa olduğunu hatırlattı. Tüketim süresi kısa olan ürünlerinin birçoğunun son kullanma tarihinin bitmek üzere olduğunu söyleyen Güngör, Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan yardım istedi.
'HER GÜN YAKLAŞIK 10 TON SÜT ALIYORUZ'Besicilerle yaptıkları anlaşma gereği her gün 10 ton süt almak zorunda kaldıklarını belirten Güngör, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın süt ürünleri üreticilerine destek vermesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: "Besicilerle anlaşmamız var. Birçok yemekhane, kıraathane ve lokanta kapatılınca ürünün çoğu elimizde kaldı. Sütün büyük bölümünü yoğurt ve ayrana dönüştürüyoruz. Peynir de üretiyoruz. Bölgedeki bayilerimizin çoğu eskisi gibi ürün talebinde bulunmuyor. Süt de kuru gıdaya benzemediği için mutlaka günlük değerlendirmek üzereyiz. Ne yapacağımızı şaşırdık. Günlük aldığımız sütün en azından değerlendirilmesi konusunda destek bekliyoruz. Bölgede doğal sütü, süt tozuna dönüştürecek tesis de yok. Bu tesis sadece Konya'da var. Böyle giderse tonlarca sütü çöpe atacağız. Aldığımız sütü de ihtiyaç sahibi vatandaşlara dağıtmak istiyoruz. Fakat koronavirüs tedbirleri var diye böyle bir uygulamayı yapamıyoruz" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------Fabrakadan görüntüFabrikadan ürütilen ürünler RöportajGenel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Arif ARSLAN-Reşat YİĞİZ/BATMAN,
Haber Kodu : 200329018==================================
Rize'de köylerde koronavirüs sessizliği
RİZE'de, koronavirüse karşı alınan tedbirler kapsamında sosyal hayatın kısıtlanması yönünde alınan kararlar, şehrin yanı sıra köylerde de uygulanıyor. Köylüler 'evde kal' çağrılarına uyup, sadece evlerinin önündeki bağ ve bahçe işleri için dışarı çıkınca sokaklar boş kaldı.
Türkiye'de vaka sayısının her geçen gün arttığı koronavirüs salgınına karşı vatandaşlar tedbir almayı sürdürüyor. Karadeniz'de gelenek haline gelen ve Mayıs ayında başlayan yayla ve köylere göç geleneği bu yıl koronavirüs salgını nedeniyle erken başladı. Koronavirüs tedbirleri kapsamında sosyal hayatın kısıtlanması yönünde alınan kararlar, şehirlerde olduğu gibi köylerde de uygulanıyor. Köylerdeki vatandaşlar, sadece evlerinin önündeki bağ ve bahçe işleri için dışarı çıkıyor, 'evde kal' çağrılarına uyuyor. Vatandaşların çağrılara uyması üzerine köyler de şehrin sokakları gibi sessizliğe büründü.
'KOMŞULARA DA GİDİP GELMİYORUZ'Rize'de köyde yaşayan Emine Demirkıran, "Ben zaten köyde yaşıyorum, 'dışarı çıkmayın' diye anons oldu. Biz de mecburi olmadıkça dışarı çıkmıyoruz. Ancak benim ineğim var, ona yem getirmek için arada gidip gelmek zorunda kalıyorum. Kimseyle konuşmadan, görüşmeden işimi halledip evime geri dönüyorum. Komşulara gidip gelme yok. Hastalıktan korkuyoruz. Bu virüsle mücadelede biz de yapmamız gerekeni yapıyoruz" dedi.
'3 ÖĞÜN YEMEK, 5 VAKİT NAMAZLA GÜN GEÇİRİYORUZ'Hüseyin Karagöz de, "Dünyanın uğraştığı koronavirüs yüzünden şu an işimden izinliyim. Bizde köye geldik. Burada bahçe işleri ile uğraşarak, vaktimizi geçirmeye çalışıyoruz" diye konuştu.Şadiye Karagöz ise, "Evden dışarı çıkmıyoruz, dikkatli davranıyoruz. Günde üç öğün yemek yiyip beş vakit namaz kılıyoruz, evin içinde yapacak başka bir şey yok bekliyoruz" dedi.
'KÖYE KİMSE İZİNSİZ GİREMİYOR, TAKİP EDİYORUZ'Çamlıhemşin ilçesi Köprübaşı Köyü Muhtarı Yaşar Alinoğlu da köylülerin evden çıkmadığını belirterek "Köyümüze dışarıdan gelen yabancı araçları takip ediyoruz. Kimse izinsiz giremiyor, biz de muhtar olarak burada nöbetçi çavuş gibi dolaşıyoruz. Kim nerede, nasıl diye bakıyoruz, soruyoruz. Hava güzel olduğu zaman bu insanları evde tutmak zor oluyor. Diğer günlerde ise evde zaman geçiriyorlar tabii ki komşuluk ilişkileri tamamen kalktı" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Bahçelerde çalışan vatandaşlar-Balkondan karşı komşu ile konuşan kadınlar-Köyden detaylar-Evden dışarı çıkmayan kadınla röportaj-Muhabir anonsu (Arzu ERBAŞ)-Genel detaylar
Haber-Kamera: Arzu ERBAŞ-Mehmet Can PEÇE/RİZE-DHA
Haber Kodu : 200329009=======================================
Sinop'ta, Gençlik Merkezi'nde siperlik maske üretiliyor
SİNOP'ta, Gençlik Merkezi çalışanları koronavirüs salgınına karşı mücadele eden sağlık çalışanları için siperlik maske üretiyor. Üretilen maskeler, sağlıkçılara ulaştırılıyor.
Sinop'ta, Gençlik Merkezi çalışanları sağlık çalışanları için koruyucu siperlik maske üretimine geçti. Gönüllüler, asetat, keçe, zımba, lastik ve çift taraflı yapıştırıcı bant kullanarak siperlik maske üretiyor. Üretilen ekipmanlar, sağlıkçılara gönderiliyor. Gençlik Merkezi çalışanları bugüne kadar 500'e yakın siperlik maske üretti. Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Kazım Açıkbaş, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de virüsle mücadele edildiğini belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanımızın da önderliğinde devletin tüm kurumları virüse karşı alınabilecek tüm önlemlere karşı katkı yapmak için uğraşmakta. Biz de bu açıdan Sinop İl Müdürlüğü Gençlik Merkezi çalışanları olarak, gençlik merkezi müdürümüzün geliştirdiği bir proje ile koruyucu siper maske üretmeye başladık. Bu koruyucu siperi Sağlık Müdürlüğü kuruluna sunduk. Onların da taktir ve beğenilerini kazandı. Sağlık çalışanlarına yetiştirebilmek, onların hasta ile temasını önleyebilmek adına katkımız olması düşüncesiyle, günde 100'e yakın koruyucu maske üretmek ve bunları sağlık çalışanlarına ulaştırmaktayız" dedi.
'TEK KULLANIMLIK DEĞİLLER'Sinop Gençlik Merkezi Müdürü Şükrü Özgenç ise, "Bakanlığımızın öncülüğünde koruyucu siper yapıyoruz. Kendi süregelen işlerimizin yanında mesaimizin belli bir döneminde, bu siperlikleri yaparak kendimizce katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Çok cüzi maliyetlere ürettiğimiz siperli maskelerimizi tek kullanımlık değil, dezenfekte edilerek birkaç kez kullanabilecek siperler üretiyoruz. Bizim de çorbada tuzumuz olsun diye böyle bir çalışmada bulunduk" diye konuştu.Gençlik Merkezi çalışanlarından Zeynep Ersoy da "Ülkemiz olarak zor bir süreç atlatıyoruz. Bizde sağlık çalışanlarımıza destek verelim, çorbada bizim de tuzumuz olsun istedik. Onlar için kalkan yapıyoruz. Ülkemiz olarak bu süreçleri atlatacağımıza inanıyorum." dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Gençlik merkezi çalışanlarının maske üretimi-Müdür Şükrü Özgenç ile röp.-Gençlik Merkezi çalışanlarından Zeynep Ersoy ile röportaj-Diğer detaylar
HABER KAMERA Deniz ÖZEN/SİNOP
Haber Kodu : 200329010===================================
Düğün fotoğrafçılarına koronavirüs etkisi MERSİN'de, koronavirüs salgınına karşı yayımlanan genelge ile nişan ve düğün salonlarının kapatılması, düğün fotoğrafçılığı sektörünü olumsuz etkiledi. Nisan ayı sonuna kadar çekimleri iptal olan yaklaşık 350 düğün fotoğrafçısının zor günler yaşadıklarını anlatan Mersin Fotoğraf Sanatkarları Esnaf Odası Başkanı Önder Türkmen, Esnaf Destek Paketi'nin şartlarının esnetilmesini istedi.
İçişleri Bakanlığı, yayımladığı genelgeyle tüm düğün ve nişan organizasyonları geçici süreyle durdurdu.Bu durum, birçok kişi gibi düğün fotoğrafçılarını da etkiledi. Salonlarda çalışan fotoğrafçıların tek geçim kaynağı olan düğün ve organizasyonların tedbir amaçlı iptali nedeniyle iş yeri ve ev kirası, personel maaşı, sigortası gideri, kredi kart ödemelerini gerçekleştirmekte zorlandıklarını belirten Türkmen, "Alınan tedbirler önemli ancak biz fotoğrafçılar çok zor günler geçiyoruz. Nisan ayı sonunda yasakların kalkmasının ardından Ramazan ayı nedeniyle esnafımız 1 ay daha iş yapamayacak" dedi.
KREDİ KULLANMA ŞARTLARI AĞIR Halkbank tarafından verilecek olan 25 bin TL'lik esnafa destek kredisinin başvuru şartların ağır olduğunu ve esnetilmesi gerektiğini ifade eden Türkmen, "Kredi başvurusu için ipotek ve SGK borcu olmaması, KOSGEB'den yararlanmamış olması ve kefil şartı isteniyor. Esnaf kefaletten kullanılan kredilerin ötelenmesi güzel bir önlem olsa da Halkbank tarafından verilecek olan kredilerin başvurusunda daha esnek olunmasını istiyoruz. Gerekirse 25 bin TL değil 10 bin, 15 bin TL verilsin. Bu bizi 2-3 ay idare edecektir. İçinde bulunduğumuz süreci atlatabilmemiz için hükümetimizden destek bekliyoruz" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Fotoğraf çektiren gelin-damat görüntüsü-Stüdyo fotoğraf çekim görüntüsü-Fotoğraf Sanatkarları Esnaf Odası Başkanı Önder Türkmen ile röp.
Haber-Kamera: Soner AYDIN/MERSİN,
Haber Kodu : 200329011===================================
Hatay'daki volkanik gölü su papatyaları sardı
HATAY'da volkanik patlama sonucu meydana gelen ve güzelliği ile ziyaretçileri kendisine hayran bırakan Haydarlar Gölü'nü ilkbaharın gelişiyle su papatyaları sardı.
Suriye sınırına yakın noktada Hassa ilçesindeki Haydarlar Mahallesi'nde bulunan volkanik göl, el değmemiş doğası, manzarası ve kayalar arasındaki konumuyla görenlerde hayranlık uyandırıyor. İlkbaharda açan su papatyaları ile çiçek bahçesine dönen volkanik göl, çok sayıda yabani kuş türüne de ev sahipliği yapıyor. Göçmen kuşların başlıca uğrak yerleri arasında yer alan gölün, yaz mevsiminde suların çekilmesiyle kurumasına karşı Tahtaköprü Sulama Göleti'nden su kanallarıyla takviye yapılması düşünülüyor.
Haydarlar Gölü, temiz havanın tadını çıkarmak isteyen doğaseverlerin uğrak yeri oluyor. Ayrıca nişanlı ve evlenecek çiftler doğa ve anı fotoğrafı için de bu gölde çekimler yaptırıyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -------------------------------Haydarlar Gölü'nün genel ve detay görüntüleriGölden drone görüntüleriSu papatyalarından görüntülerGöl içindeki göçmen kuşlar
Haber-Kamera: Kasım NARCI/ HASSA(Hatay),
Haber Kodu : 200329016===============================
Yastık yıkanınca ağlayan doktorun oğlu: Babam eve gelmediği için üzülüyorum ERZİNCAN'da, koronavirüs salgını nedeniyle uzun saatler çalışmak zorunda kalan babası Doç. Dr. Faruk Karakeçili'nin kokusunun sindiği yastık kılıfı yıkanınca gözyaşlarına boğulan 8 yaşındaki Mehmet Deniz, konuştu. Babasının eve gelemediği için çok üzüldüğünü söyleyen Mehmet Deniz, "Babamın işi çok uzun olduğu için bazen eve gelemiyor, yastığıma kokusu sinmişti, değiştirdiklerinde ağladım. Babam eve gelemediği için çok üzülüyorum" dedi.
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Faruk Karakeçili, koronavirüs salgını nedeniyle Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde uzun saatler görev yapmaya başladı. Evli ve 3 çocuk babası olan Karakeçili'nin, hastaların tedavileri ve takibi nedeniyle evine gidemediği günler oldu. Doç. Dr. Faruk Karakeçili'nin oğlu Mehmet Deniz, hasret kaldığı babasının özlemini, zaman zaman birlikte yattığı yastığı geçen kokusu ile gidermeye çalıştı.
YASTIK YIKANDI, GÖZYAŞINA BOĞULDUDoç. Dr. Faruk Karakeçili'nin eşi hemşire Pınar Baysal Karakeçili, bu durumdan habersiz, oğlunun yastık kılıfını değiştirip yıkadı. Bunu fark eden Mehmet Deniz, gözyaşlarına boğuldu. Annesinin ağlama nedenini sorduğu Mehmet Deniz Karakeçili, "Yastığımın kılıfını değiştirmişler, babamın kokusu gitmiş, yumuşaklığı gitmiş, önceki yastığım güzel kokuyordu, babamı özledim" diyerek uzun süre ağladı.Mehmet Deniz'in doktor babasına duyduğu özlem dolu bu anlar, kaydedilip sosyal medyada yer alınca izleyenleri de duygulandırdı.
ÜÇ KARDEŞTEN DUYGU YÜKLÜ İFADELERGörüntüler sonrası Mehmet Deniz Karakeçeli, 10 yaşındaki ablası Diyar ve 6 yaşındaki kız kardeşi Deren, Demirören Haber Ajansı'na konuştu. Karakeçeli kardeşler, çok özledikleri babaları ile yeniden zaman geçirmek istediklerini söyledi. Kardeşlerden en küçüğü olan Deren Karakeçili babasına özlemi anlatırken gözyaşlarına hakim olamadı. Babasını özlediği için ağladığı video ile izleyenleri duygulandıran Mehmet Deniz Karakeçili, "Babamın işi çok uzun olduğu için bazen eve gelemiyor, yastığıma kokusu sinmişti, değiştirdiklerinde ağladım. Babam eve gelemediği için çok üzülüyorum. İnşallah bu kötü günler gider ve birlikte yeniden vakit geçirebiliriz" dedi. Diyar Karakeçili ise salgına yol açan virüsle konuşma imkanı olsa, neden böyle bir şey yaptığını sormak istediğini ifade ederek "Babamı aşırı derecede özlüyorum. Bu hastalık inşallah hemen biter" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Çocukların oyun oynamalarından görüntü-Çocuklardan genel detay görüntü-Babasını özlediği için ağlayan çocuğun açıklaması-İki kardeşin açıklaması
Haber-Kamera: Coşkun MENEK/ ERZİNCAN,
Haber Kodu : 200329023==========================
Evde kalan halk ozanı, bu kez eşi için çalıp, söyledi
ERZURUM'da, koronavirüs salgını nedeniyle kendilerini eve kapatan Mahigül (66)- Fuat Çerkezoğlu (70) çiftinin günü sazlı, sözlü geçiyor. Aşıklık geleneğinin günümüzdeki önemli isimlerinden olan Fuat Çerkezoğlu, bu kez eşi için sazın teline vurup, türkü söyledi.
Merkez Yakutiye ilçesinin Hilalkent Semti'nde oturan Mahigül-Fuat Çerkezoğlu çifti, dışarı çıkması yasak olan yaş grubunda olduğu ve yetkililerin 'Evde kalın' çağrısına uydukları için kimseyle görüşmüyor. Üç kızı ve bir oğulları evlenip ayrılınca evde yalnız yaşayan Çerkezoğlu çifti, günlerini müzik yaparak geçiriyor. Ev hanımı Mahigül Çerkezoğlu (66), kahveleri hazırlayıp getirirken Fuat Çerkezoğlu da hayatının 54 yılını birlikte geçirdiği sazını eline alıp teline vuruyor.
Yıllardır topluluklar önünde çalıp söyleyen Çerkezoğlu, bu kez eşi için çaldı. Fuat Çerkezoğlu, "Dünyayı kasıp, kavuran koronavirüsle mücadelede büyüklerimizin tüm dediklerini harfiyen uyguluyoruz. Çünkü bu virüs gözle görülen bir şey değil. Bizim gibi 65 yaş üstü kişiler için çok tehlikeli. Ben de yılların bir halk ozanı olarak diyorum ki; yaşlı genç fark etmez, herkes evde kalsınö diye konuştu.
Koronavirüse bir de şiir yazan Fuat Çerkezoğlu, evde kalmanın kendisi için çok iyi olduğunu söyledi. Çerkezoğlu, "Evde zamanım çok olduğu için çıkarmayı düşündüğüm kitabımı bitirmeye çalışıyorum. Hatta bizi eve kapatıp, kendisi dünyayı gezen koronavirüse de bir türkü yazdım. Evde sıkıldığımızda hanım kahve yapıyor, ben de sazımın teline vuruyorum. Konserleri ve ozan arkadaşlarımla birlikte olmayı çok özledim. İnşallah bu hastalık tez zamanda defolur gider ve herkes yaşantısına geri döner. Ama bunu başarmak için uzmanların dediklerini yapmak zorundayızö dedi.
KORONA VİRÜSÜ MAZLUMA DEYME
Fuat Çerkezoğlu'nun yazdığı şiirin dizeleri şöyle:
Korona teftişte dünya turunda/ Başını kuma sokanları affetmez/ Kan dökenler hesap vermek zorunda/ Elleri kan kokanları affetmez/ Katillerden hesap sormadan gitmez.
Virüsün bir adi mazlumun ahı/ Tahtında yok eder kıralı şahı/ Yaradan gönderdi vallahi billahi/ Hakka karşı çıkanları affetmez/ Katillere hesap sormadan gitmez.
Zulüm etti kendi vatandaşına/ Bomba yağdı toprağına taşına/ Fakirlerin evlerini başına/ Top tüfekle yıkanları affetmez/ Katillere hesap sormadan gitmez.
Süper güçler adalet var hanginizde/ İnsanlık merhamet zerre yok sizde/ Mülteciler boğulurken denizde/ Film gibi bakanları affetmez/ Katillere hesap sormadan gitmez,
Dünya iyi tanır namerdi merdi/ Namert fırsat bulsa merdi yiyerdi/ Sade silah satmak batının derdi/ Hak hukuktan bakanları affetmez/ Katillere hesap sormadan gitmez.
Türklerde kutsaldır gelenek töre/ Sürgünlere çadır kurdu her yere/ Sınırda aç susuz mültecilere/ Gerçek kurşun sıkanları affetmez/ Katillere hesap sormadan gitmez.
Ruhları canavar görünüş insan/ Petrol aşkına kan döktüler kan/ Irak Suriye'yi ettiler mesken/
Orda yatıp kalkanları affetmez/ Katillerden hesap sormadan gitmez
Çerkezoğlu hiç oldu mu haberin/ Doğu Türkistan'ın yarası derin/ Hürriyet sevdası çeken Türklerin/ Canlarını yakanları affetmez/ Katillerden hesap sormadan gitmez
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Aşık Fuat Çerkezoğlunun sazını getirmesi-Sazına akort yapması -Eşinin kahve getirmesi-Fuat Çerkezoğlu ve eşinin detay görüntüsü-Fuat Çerkezoğlu'nun türkü söylemesi-Fuat Çerkezoğlu'nun korona virüs hakkında yazdığı şiir
Haber: Turgay İPEK - Kamera: Zafer KUMRU/ ERZURUM,
Haber Kodu : 200329021
====================================
Vefa Sosyal Destek grubundan Kıbrıs gazisine doğum günü sürprizi
ERZURUM Vefa Sosyal Destek Grubu, 66 yaşına giren Kıbrıs gazisi 5 çocuk, 9 torun sahibi Fuat Sucu'ya doğum günü sürprizi yaptı. İlk defa doğum günü kutlandığını söyleyen Sucu, görüntülü görüşme yaptığı Vali Okay Memiş'e teşekkür etti.
Erzurum Valiliği koordinesinde koronavirüs tedbirleri sebebiyle sokağa çıkması yasaklanan 65 yaş ve üstü vatandaşlara yardım etmek için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü bünyesinde 'Vefa Sosyal Destek Grubu' oluşturuldu. Kent merkezi ve ilçelerde yaşlı vatandaşlara yardımcı olan destek grubu, Palandöken ilçesinde yaşayan Kıbrıs gazisi Fuat Sucu'ya doğum günü kutlaması yaptı. Erzurum Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Cemil İlbaş, vefa sosyal destek grubu görevlisi Mehmet Polat ile birlikte Hüseyin Avni Ulaş Mahallesi 77'nci sokak, Şenbayraklar Sitesi'nde yaşayan gazi Fuat Sucu'nun evine gitti. Gazi Sucu, yüzlerinde maske, ellerinde pasta ile kapısını çalan misafirlerini karşıladı.
Yeni yaşına giren Sucu'ya maske takan Müdür Cemil İlbaş, Mehmet Polat'la birlikte doğum günü pastasını hazırladı. Pastanın üzerine konulan mumların yakıldığı sırada Vali Okay Memiş, Fuat Sucu'yla görüntülü görüşme yaparak doğum gününü kutladı. Sucu'ya evde kalmasını tavsiye eden Vali Memiş, şunları söyledi:
"Ülkemizde olduğu gibi bütün dünyada koronavirüs ile ilgili kriz yaşanıyor. Biz devlet olarak bütün tedbirlerimiz aldık, yeni tedbirler almaya devam ediyoruz. 65 yaş üstü sizler gibi, büyüklerimizin evde kalmalarını istiyoruz. Neden istiyoruz? Virüse karşı daha dikkatli ve duyarlı olmak için. Siz de bu kurala uyduğunuz için teşekkür ediyoruz. Doğum gününüz olduğunu haber aldık. Böyle bir sürpriz yapalım dedik. Allah nice seneler sağlıkla birlikte nasip etsin. Bizler kamu görevlileri olarak gazilerimiz, şehitlerimize layık olmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Kıbrıs Barış Harekatı'nda görev aldığını söyleyen Fuat Sucu, 66 yaşına girdiğini belirtti. İlk defa doğum gününün kutlandığını ifade eden Sucu, 10 günden beri evden dışarı çıkmadığını bildirdi. Sucu, sürpriz doğum günü sebebiyle Vali Memiş'e teşekkür etti. Fuat Sucu ile birlikte doğum günü pastası üzerindeki mumları sağlık sebebiyle üflemek yerine elleriyle söndüren Cemil İlbaş, vefa destek grubu olarak yaşlıların evlerine hizmetleri götürdüklerini belirtti. Vatan için bedel ödemiş canlarını ortaya koymuş şehit ve gazilerin çok değerli olduğunu söyleyen İlbaş, "Değerli büyüğümüz Kıbrıs gazimiz Fuat amcayı ziyaret edip, sayın valimizin talimatlarıyla doğum günü kutladık ve pasta kestik" diye konuştu.Doğum günü pastasını kesen Fuat Sucu, yeni yaşını eşi Nuran Sucu (57) ile birlikte kutladı ve kucağına aldığı torunlarını sevdi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: --------------------------------Vefa Sosyal Destek Grubunda çalışan görevlinin doğum günü pastasını araçtan çıkarması -Pastayı Fuat Sucunun dairesine gelip zile basması -Fuat Sucuya maske takılması -Fuat Sucunun Vefa Sosyal Destek Grubunu karşılaması -Fuat Sucu'nun Erzurum valisi Okay Memiş ile telefonda görüntülü konuşması -Fuat Sucu ve Okay Memiş arasındaki diyalog-Fuat Sucu ile röp-Müdür Cemil İlbaş ile röp-Doğum günü pastasının kesilmesi
-Fuat Sucunun torunlarını kucağına alması
Haber: Salih TEKİN Kamera: Zafer KUMRU/ ERZURUM,
Haber Kodu : 200329015
Son Dakika › Güncel › DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?