Metal Gear serisinin şimdilik son oyunu olan Metal Gear Solid V: The Phantom Pain, yakın bir zamanda PC ve konsollar için raflarda yerini almıştı. Yapım, Hideo Kojima'nın hazırladığı son MGS oyunu olması sebebiyle ayrı bir öneme sahip. Konami, bundan sonra da Metal Gear oyunları hazırlayacağını bildirmişti, ancak bu oyunlarda Kojima'nın olması beklenmiyor.
The Phantom Pain, şu an Metacritic'teki tüm platform incelemelerinin ortalamasında 90 puanın üzerine çıkmayı başarmış durumda. Yeni oyunu çok beğenen de var, hikaye detayları sebebiyle eleştirenler de var. Biz de bu oyunu oynayan üç farklı arkadaşımızın görüşlerini sizlerle paylaşalım istedik. İşte üç farklı The Phantom Pain deneyimi...
-
Ömer kocaman
Bu Metal Gear olmuş mu, olmuş! Bayağı olmuş hem de.
Gizlenme ve taktik sever bir oyuncu olarak üslere sızmak, hedefleri ortadan kaldırmak,bazen defalarca aynı bölümü zorlana zorlana oynayıp geçmek müthiş bir haz yaşatıyor. Bazen ara sahnelerin girmesi gerçekten çok hoş. Bu sahneler, aksiyon filmlerinden nefret etmeme rağmen damağımda hoş bir tat bırakıyor. Bir oyundan beklediğimi karşılamakta MGSV.
Çok fazla konuşmanın olmadığı, fazla ara sahnenin olmadığı ve oynanışın bol olduğu bir oyun. Benim için her şey yerli yerinde. Özellikle müzik listesi beni bitirdi. Her aşırı zorlayıcı görev sonrası The Final Countdown atmak acayip sarıyor.
30 dakikalık oynanış demosu için tıklayın.
Yapay zeka oldukça iyi. Bir şeyden şüphelenen askerler ortalığı didik didik ediyor. "Hayal gördüm herhalde" der demez kafaya uyku mermisini yiyor. Oyunun her şeyiyle açık dünya olması güzel. Her şey sizin elinizde. Rotadan mühimmata, taktiklere kadar birçok seçeneğiniz var. Bir de D-Dog var. Görevlere onsuz çıkmıyorum, sağ gözümdür kendisi. D-Walker ise, komuk bir araç olmuş.
Bunlar, bence oyunun olumlu taraflarıydıç Kojima amca güzel işler çıkarmış. Şimdi de olumsuz taraflarından söz etmek istiyorum…
Oyunu PlayStation 3 konsolumda oynuyorum. Bu konsola göre birçok şey güzel, ancak FPS düşüşleri çok. Bunun haricinde, Snake'in taşlara tırmanırken sürekli kayması çok can sıkıcı. Bunu yazan programcıyı pek hayırlı anmadım doğrusu. Paraşüt sesi, internetin derinliklerinden bulunmuş absürt bir ses. Ana üste vinçlerin sebepsiz yere çalışması çok garibime gitti.
Afganistan haritasını da sevmedim. Idroid, aksiyonun tam ortasında lazım olunca nedense takılıyor. Menülere girmekte zorlanıyorum. Konami'nin oyuna aşırı derecede el attığı bariz.
#Sayfa#
Hürcan köse
Phantom Pain, bir hayal kırıklığı mı?
Yazıya başlamadan önce, Metal Gear Solid serisinin hikaye ile alakalı her oyununu oynadığımı ve genel konuyu en iyi şekilde bildiğimi belirtmek isterim. Bu incelemeyi de genel olarak hikaye üzerinden yapacağım.
Seriye az çok aşina olan her oyuncunun da bildiği gibi Metal Gear serisi, hikayesi ile ünlü olan ve hikayesi ile ön planda olan bir seridir. Phantom Pain'e kadar olan 4 ana oyun da bu bakımdan kusursuzdu. Özellikle 4. oyun, serinin bana göre mihenk taşıdır ve daha iyisi kesinlikle yoktur. Üzülerek söylüyorum ki, yıllardır beklemiş olduğumuz The Phantom Pain, maalesef ben ve benim gibi sıkı Metal Gear hayranlarını büyük hayal kırıklığına uğrattı. Güvendiğimiz, sevdiğimiz, "Kesin yılın en iyi oyunu olur" dediğimiz oyun, sadece 2 bölümden oluşan, hatta aslen 1 bölüm olan bir görev örgüsünden başka bir şey değilmiş. Oyunun yapımcısı Hideo Kojima'nın Phantom Pain için söylediği bir şey vardı: "Bu oyun, serideki bütün boşlukları dolduracak" demişti. Maalesef Phantom Pain seriye hikaye açısından birkaç şey dışında hiçbir şey eklemiyor. Zaten oyunun yarısından fazlasını, önceden yayınlanan videolarda görmüşüz. Orası da ayrı bir trajedi.
Peki neden bu kadar hayal kırıklığına uğrattı bu oyun?
Aslında herkes hayal kırıklığı yaşadı diyemeyiz. Konami'nin aldığı karar üzerine Metal Gear Solid serisi, Sony PlayStation platformuna özel bir seri olmaktan çıkıp PC ve Xbox gibi platformlara da geldi. Bununla beraber oyunu her kitleye sevdirmek amacıyla oyundaki sinematik oynanış yerle bir edilmiş ve yerine açık dünya, bol bol görev ve bu gibi birçok ekstra eklenmiş. Çünkü 4. oyundan sonra insanlar "Bu nasıl bir oyun, sırf sinematik ara videolar var oyunda" deyip Guns of the Patriots'u sevdikleri kadar yermişlerdi de.
Seriyi hikayesi için oynamayanlar bu oyuna bayılacaktır, bunun garantisini veriyorum. Phantom Pain, oynanış açısından inanılmaz zevkli bir oyun. Yapacak tonla şey var, asla sıkılmıyorsunuz. Ama biz, hikayesi için oynayanlar için aynı şey söylenemez. The Phantom Pain'in yaklaşık 5 bölüm uzunluğunda olmasını ve merak ettiğimiz bütün karakterlerin gençliklerini, çocukluklarını görmek istiyorduk. Şahsen Gray Fox'un ve Naomi Hunter'ın çocukluklarını, gençliklerini görmek isterdim. En azından oyunun Eli, yani Liquid Snake üzerine biraz yoğunlaşmasını isterdim. David, yani Solid Snake'i de bir sahnede de olsa görmek isterdim. Karakterlerle etkileşimin daha fazla olmasını isterdim. Anlayacağınız, bu oyundan çok şey bekliyorduk. Fakat aldığımız şey, bir bölümlük, ufak bir hikayesi olan absürt bir oyun oldu. Ground Zeroes'dan tek farkı, hikayesinin biraz daha uzun olması anlayacağınız.
Keşke böyle olmasaydı diyoruz. Kalbimiz cidden kırıldı. Sosyal medya ve reddit gibi birçok kullanıcı bazlı sitelerde insanlar hala oyunun böyle kısa sürüp böyle absürt bir sonla bitebileceğine inanmayıp gelecek yeni bölümler için teori üretiyor.
Metal Gear Solid V: The Phantom Pain'in hikaye açısından serinin en kötü oyunu olduğu kabullenilmeli. Dediğim gibi, seriye aşina değilseniz oyuna bayılacaksınız. Oyuncuya sınırsız aktivite imkanı ve zekice bir oynanış sunan yapım, hiç sıkmayacaktır. Keza online modu olan F.O.B. de gayet eğlenceli bir oynanışa sahip. Ama benim gibi hikayesi için oynuyorsanız, bırakın da 4. oyun son oyun olsun. Phantom Pain'i hiç oynamamış olalım.
#Sayfa#
Aykut yılmaz
Metal Gear Solid V The Phantom Pain, Hideo Kojima'nın son göz bebeği. Her ne kadar yeni oyun geldiği için seviniyor olsak da aynı zamanda son Metal Gear oyunu olduğu için de üzülüyoruz. "Created by, Directed by Hideo Kojima" yazıları her çıktığında Konami 'nin suratına tokat gibi çarptığını varsayarak oyunu oynamaya devam ettik, kimileri oyunun akıbetine kaptırdı kendini , yavaşça oynadı, kimileri ise heyecanla tek solukta oyunu bitirmeye çalıştı. "Dile kolay değil", bir MGS oyununun 70 saatte bittiğini ilk kez görmüş oldum. Tabii bu benim oynanışıma göreydi . Son yayınlanan istatistiklere göre, 70 saatin üzerinde oyunu bitirmiş ve hala oynamaya devam eden insanların sayısı oldukça fazlaymış. Bunun sebebi, oyunun açık dünya temasına sahip olması.
Gelelim oyuna…
Muhteşem bir Prologue ile Metal Gear Solid V oyununa adımımızı atmış bulunuyoruz. The Last of Us'ın giriş videosundan sonra en etkileyici giriş videolarından biri olduğunu düşünüyorum. Hikaye olarak Ground Zeroes'un 9 sene sonrasını anlatıyor. Yaşanan olaylardan sonra ana üssümüzü geliştirerek olayın akışına bırakıyoruz kendimizi. Sonra Afganistan' a adımımızı atarak açık dünya ile tanışmış oluyoruz.
Gözlemlediğim kadarıyla oyunun açık dünya temasına sahip olması hayranları ikiye bölmüş. Açık dünyanın Metal Gear serisine hiç yakışmadığını söyleyen insanlar ve aksine, seriye ayrı bir hava kattığını söyleyenler var. Ben bu ikilemin tam ortasında kaldım diyebilirim.
Sizlere oyun hakkında kendi gözlemlerime dayanarak beğendiğim ve beğenmediğim yönlerinden bahsetmek isterim.
Eski Metal Gear Solid mekanları her ne kadar açık dünya değildi ve ilerleyiş belli bir çizgi üzerinden sağlanırdı. Mekanlar daha çeşitliydi. Labirent gibi ormanlar, kar fırtınasından önümüzü göremediğimiz yollar, karakterin kendileriyle iç çatışmaya girdiği gizemli mekanlar, düşman üsleri, dağ yamaçları, yer altı üsleri, huzur bulabileceğiniz her türlü ortam…
Metal Gear Solid V The Phantom Pain'de sadece 2 ülke bulunuyor. 2 koca mekan demek oluyor bu. Maalesef oyun bu kadarla yetiniyor. Ülkelerimiz Afganistan ve Afrika. Açıkçası 2 ülke arasında çokça bir fark göremedim. Afrika'nın Afganistan'dan tek farkı, haritada çocuk askerlerin olması, birkaç ormanlık mekan ve Afrika'da yağmurun yağmasıydı. Afganistan'ın doğa olayı ise, kum fırtınası oluyor bu arada. Metal Gear Solid 'in eski oyunlarını oynayınca insan ister istemez daha iç açıcı, daha egzotik yerler arıyor. Ayrıca bir hikaye DLC'si gelir mi bilemeyiz, fakat bu durum oyunda sıkılmanıza sebep olabiliyor. Özellikle birbirine benzeyen ana görevleri peş peşe yapınca…
Oyunun harika açılışından sonra (Prologue) hikaye akıcılığının yavaşlaması pek çok oyuncuyu sıkmıştır, eminim. Olaylar ardı ardına gelişmiyor. Birkaç ana görev yaptıktan sonra bir sinematik veya boss fight ile aradaki boşluk süsleniyor. Sanıyorum bunun sebebi, oyunun açık dünya olarak tasarlanmış olması.
Her görev sonrasında karakterimiz helikopterle denizin ortasında bulunan bir ana üsse gidiyor, fakat oyun, Big Boss'un hayatına Ground Zeroes'dan sonra yepyeni bir sayfa açarak intikam alma sürecini anlattığı için ana üssümüzü git gide "geliştirme seçeneği" oyuna çok güzel bir hava katmış. Çeşitli ekipmanları elde etmek için hep ana üssümüzü ve ana üsse ayrıca inşa ettirdiğiniz fabrikaları geliştirmeniz gerekiyor. Bazıları R&D Team, Support Unit, Medical Team, Intel Team olarak geçiyor. Bunların çoğunun ana veya yan görevdeyken size çok faydası oluyor. Örneğin Intel Team ekibinizi geliştirince size hava durumu bilgisi veriliyor. Böylece oyundaki taktiğinizi aniden değiştirip bu durumu kendi avantajınıza çevirebiliyorsunuz. Ana üs ve ekipmanları geliştirmek çabucak olmuyor . Toplamanız gereken ekstra materyalleri, iş yapması için ana üssünüze göndereceğiniz rütbeli,yetenekli insanları Fulton aracılığıyla ana üsse göndermeniz gerekmekte. Bu da oyunun oynama süresini epey artırmış.
Ana üs inşa etme olayı haricinde FOB sistemi de bambaşka bir hava katmış oyuna. Muhtemelen çoğu kişi bu sistemi tam olarak kullanmadı. FOB, yani Foward Operation Base, oyunda bir nevi online istila sistemi Demon's Souls ile başlayıp ve Dark Souls ile devam etmiş ve giderek yayılan bu sisteme MGSV'de de rastlıyoruz. Ana hikayedeki üssünüz ile alakası olmadan, online üzerinden oynanan bir sistemdir bu. Öncelikle bir üs yeri belirliyorsunuz, sonra da o üssü git gide geliştirerek rütbe atlamanız gerekmekte.
Üssünüzü, inşa ettiğiniz platformların güvenlik ayarına, üssünüzdeki insanların düşman görmesi durumunda nasıl saldıracaklarına kadar ayarlayabiliyorsunuz. Online oyuncuların üssünü istila ederek daha kolay gelişim sağlayabileceğiniz bu sistem, her zaman başarılı olmayabiliyor. Örnek verecek olursak: Ben bir kişinin üssüne sızıyorum, tabii düşman üssüne gittiğimde bir görevim oluyor. O görev sırasında diğer online oyuncunun askerleriyle de mücadele etmem gerekiyor. İstersem hepsini öldürebilir veya hepsini bayıltıp kendi üssüme yollayabiliyorum. Eğer görevde başarılı olursam, askerler benim oluyor. Rakibin silahlarını da çalabiliyorum. Tabii karşılaşacağınız askerler, karşı taraftaki oyuncunun onları nasıl geliştirdiği ile alakalı. S veya S+ rütbeli askerleri alt etmek çok da kolay olmayacaktır. Tam bu sırada eğer istilaya gittiğiniz oyuncu oyunda online ise, kendisi gelip ana üssünü korumaya başlıyor ve böylece PvP yapmaya başlıyorsunuz. MGS Online öncesinde güzel düşünülmüş bir sistem.
Oyunun boss dövüşlerinden bahsetmem gerekirse...
Önceki oyunların boss dövüşleri kesinlikle daha etkileyiciydi ve gerçekten yapmanız gereken bir mücadele vardı. Boss'ları çok zekice kurgulanmış yöntemlerle yenmeniz mümkündü, fakat Metal Gear Solid V'teki boss dövüşleri bunlara nazaran yavan kalmış. Sadece Eli boss dövüşünde (oynayanların çok keyif aldığını düşünüyorum), Man on Fire boss'unda ve de Sahelantropus ile olan dövüşte çok keyif aldım. Aralar da mini boss'larla doldurulmuştu.
Oyunun en çok beğendiğim unsurları arasında müzikler de var. Hideo Kojima, 80'li yıllardaki o epik müzikleri tek tek eleyip cımbızla seçmiş adeta. Müzikler sizi 80'li yıllara götürmekle kalmıyor, orada yaşama isteği de oluşturuyor. Midge Ure - The Man Who Sold The World, Hall & Oates – Maneater, Kim Wilde – Kids in America, bunlardan sadece birkaçı ve bir de sonradan seçilen efsanevi Dunna Burke'den Sins of The Father ve Stefanie Joosten eşliğinde Quite's Theme var.
Hikayeden ufak ufak…
Oyunun hikayesinden çok fazla bahsetmek istemiyorum. Orta kısımlarda oyunun kendini tekrarlayan bazı görevlerine rastlasanız bile sonuna kadar beklediğinize değeceğini düşünüyorum . Hikayede Quiet karakterlerinin sergilediği hareketler bir karakterden de öteydi bana göre. Yalnızca bunu söyleyebilirim . Stefanie Joosten sesiyle ve aktörlüğüyle Quiet karakterine adeta hayat vermiş.
Oyuna ilk başlarken hikaye açısından çok bir olay beklemiyordum. Bunu hikaye çok kötü anlamında diye kesinlikle demiyorum! Oyun, 1984 yılında geçiyor. Kronolojik olarak MGS 3 ve Peace Walker'ın sonrasında. Hikaye, Metal Gear Solid 4 oyunu ile sonlandırılmştı. Dolayısıyla çok çok ileriki yıllarda geçen Metal Gear Solid 4'deki gibi epik nanomakine kostümler, Metal Gear Savaşları, kaotik bir ortam beklemiyordum. Hikayenin anlatılması gereken belli bir bölümü anlatıldı sadece. MGS 4 ve 5'i bitirenler anlayacaktır. Dolayısıyla ben bunu düşünerek oyuna başladığım için büyük bir keyif alarak bitirdim oyunu. Bu doğrultuda başlayacak olanlarında aynı keyfi alacağını düşünüyorum.
Kısaca özetleyecek olursam: Oyunun eleştirdiğim kısımları, eski oyunlarla kıyaslanacak olan unsurlarıydı. Onun dışında genel olarak oyunu beğendim ve oynamaya da devam etmekteyim. Umarım oynayacak olanlar için de bilgilendirici bir yazı olmuştur, çünkü oynanmaya değer bir oyun olduğunu düşünüyorum.
Artık Hideo Kojima ayrıldı, Konami yapayalnız kaldı. Son haberler doğrultusunda Konami, Metal Gear ve Silent Hill yapımlarına devam edeceklerini söyleyip, 'PES hariç AAA oyun yapmayacağız' haberini yalanladı. Kimsenin Kojima'sız bir Metal Gear Solid'i kabul edeceğini sanmıyorum. Tıpkı Shinji Mikami'sız başı boş nereye gittiği bilinmeyen Resident Evil gibi, Akira Yamaoka'sız Silent Hill gibi.
Diyeceğim şudur ki, bu son Metal Gear Solid oyununun keyfini çıkarın. Çünkü benzeri bir daha gelmeyecek, gelirse de memnun edeceğini düşünmüyorum.
Son Dakika › Teknoloji › Metal Gear Solid V: The Phantom Pain - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?