Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ve Rusya'nın, çalışma sistemleri farklı olsa da başkanlık sistemini uygulayan iki önemli örnek olduğunu belirterek, "Çalışma sistemlerinin farklı olduğunu bir kenara koyalım, diyorum ki biz geleneklerimizden de esinlenerek Türkiye'ye yakışan Türk tipi bir başkanlık sistemini devreye sokalım. Bu, Türkiye'ye çok daha hızlı bir şekilde kalkınma fırsatı verecektir, onun için bunu savunuyorum." dedi.
Katar merkezli El-Cezire televizyonunda iki bölüm halinde yayınlanan bir programın ikinci bölümünde konuşan Erdoğan, Türkiye'deki koalisyon hükümetleri, AK Parti'nin tek başına iktidarda olduğu dönem, başkanlık sistemi tartışmaları ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi konularda değerlendirmelerde bulundu.
"KOALİSYON HÜKÜMETLERİ BAŞARISIZDI"
Erdoğan, Türkiye'nin koalisyon hükümetlerinin ülkeyi yönettiği dönemde başarısız olduğunu söyledi. Kendisinin başbakanlığı öncesinde ya da AK Parti'nin iktidarından önceki dönemlerde çoğunlukla koalisyon hükümetlerinin iş başında olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bir rahmetli Özal döneminde, bir de daha önce rahmetli Demirel döneminde tek partili dönemler yaşandı ve bu tek partili dönemler başarılı olan dönemler oldu. AK Parti ile Türkiye'de artık tek partili dönemler başladı ve bu 7 Haziran seçimlerine kadar böyle devam etti. 7 Haziran'da tek parti iktidarı maalesef olmadı. Tek parti iktidarı olmayınca koalisyon arayışları başladı. Koalisyon hükümetinin kurulmasına diğer siyasi partiler yapılan görüşmeler neticesinde olur vermeyince, cumhurbaşkanı olarak benim tekrar seçime götürmekten başka çarem kalmadı. Onun için de tekrar seçime götürme kararını verdim ve milli iradeye müracaat ettik. Milli irade bu defa tekrar tek partili bir iktidarın yolunu açtı. Ben yine tek partili iktidarın olmasını ülkem için, milletim için çok çok hayırlı görüyorum."
7 HAZİRAN'DAN SONRAKİ SEÇİMDE MÜDAHALESİ VAR MIYDI?
Erdoğan, TBMM'nin 25'inci döneminde koalisyon hükümeti kurulamayınca ülkenin yeniden seçime götürülmesinde kendisinin müdahalesinin olup olmadığına ilişkin soruyu yanıtladı.
Bir cumhurbaşkanının, böyle bir durumda yetkisini kullanması gerektiğini aksi takdirde ülkenin kaybedeceğini vurgulayan Erdoğan, "Bir cumhurbaşkanının da en önemli görevi nedir? Ülkesinin kaybetmemesidir, milletinin kaybetmemesidir, bu konuda pratik olması ve seri karar alabilme yeteneğidir. Bu seri kararı alabilmek de çok çok isabetli oldu, hayırlı oldu ve böylece 7 Haziran seçimlerinden sonra atılan bu adımla da Türkiye tek başına iktidarı yakalamış oldu. Şu anda millet de memnun, ülkedeki görüntü de büyümesiyle, ekonomisiyle gayet güzel bir şekilde yoluna devam ediyor." diye konuştu.
"TÜRK TİPİ BAŞKANLIK SİSTEMİNİ DEVREYE SOKALIM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada başkanlık sistemiyle idare edilen ülkeleri gezip gören bir siyasetçi ve ülkesinin hangi sistemle daha hızlı kalkınmayı yakalayacağını hesaplayan biri olarak bu sistemin tesis edilmesi için uğraştığını anlattı.
Başkanlık sisteminin sadece kendisinin dillendirdiği bir konu olmadığını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Benden önce gelen, şu anda hayatta olmayan birçok siyasetçi bunu bu şekilde dillendirmiştir. Rahmetli Demirel, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş, başkanlık sistemini ülkemizde savunmuşlardır ve başkanlık sisteminin Türkiye için gerekli olduğunu söylemişlerdir. Ben belediye başkanlığım dönemimde de başkanlık sistemini savunmuş bir insanım çünkü büyükşehir belediye başkanlığı adeta başkanlık sisteminin küçük bir uygulaması demektir, oradaki başarı aslında genelde bunu da getirir diye düşündüm. Şu anda dünyada Amerika'ya bakıyorsunuz başkanlık sistemi, Rusya'ya bakıyorsunuz başkanlık sistemi; bunlar dünyadaki iki önemli örnek. Şimdi bu iki önemli örneğin çalışma sistemleri farklı. Çalışma sistemlerinin farklı olduğunu bir kenara koyalım, diyorum ki biz geleneklerimizden de esinlenerek Türkiye'ye yakışan Türk tipi bir başkanlık sistemini devreye sokalım. Bu, Türkiye'ye çok daha hızlı bir şekilde kalkınma fırsatı verecektir diyorum, onun için bunu savunuyorum."
Hükümet tarafından sahiplenilen başkanlık sisteminin muhalefet tarafından da benimsenmesini temenni ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sistemi millete götürmeyi ve çıkan sonuca göre yola devam etmeyi önerdiklerini ancak bazılarının milletin vereceği cevabın ne olduğunu bildiği için sistemi millete götürmekten korktuğunu dile getirdi.
"DAVUTOĞLU İLE YILDIRIM DÖNEMİ ARASINDA FARK VAR"
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Başbakan Binali Yıldırım dönemleri arasında başkanlık sistemi bakımından fark olup olmadığı yönündeki soru üzerine Erdoğan, "Tabii şu anda bu noktada biraz farklılık yok değil, var. Mevcut hükümet, başkanlık sistemini çok daha farklı sahiplenmiştir ve şu anda adeta gündeminin öncelikli maddesi haline başkanlık sistemini getirmiştir. Şu anda da yansıma zaten halk katında da çok daha farklı bir şekilde gelişmektedir. Fakat Sayın Davutoğlu'nun da başkanlık sistemi noktasında Sayın Yıldırım'dan farklı düşünmediğini biliyorum ama Sayın Yıldırım, bunu çok ciddi bir kampanya halinde sürdürmektedir." yanıtını verdi.
"FETÖ 40 YIL İÇERİSİNDE DEVLETİMİZİN KURUMLARINI İŞGALE HAZIRLANAN BİR YAPILANMA"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, programda Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşanan gelişmelere de değindi.
Darbe teşebbüsünün ardından FETÖ'ye karşı atılan adımlarla ilgili "bu yapının kurban olarak seçildiği" yönündeki söylemlerin doğru olmadığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir defa, paralel devlet yapılanması, ihanet içerisindeki bir şebekenin, bir oluşumun bu ülkedeki 40 yıllık altyapısı olan bir sürecidir, yol haritasıdır ve bu 40 yıl içerisinde devletimizin kurumlarını işgale hazırlanan bir yapılanmadır. Silahlı Kuvvetler, yargı, aynı şekilde polis teşkilatımız, bakanlıklar, çeşitli kurumlarımız, bütün bunları ele geçirme hareketini yürütmüş ve tabii bu belli bir noktaya geldikten sonra da çok daha hız kazanmış, aynen bir kartopu gibi büyüye büyüye büyüye bugünlere gelmiştir. 17-25 Aralık süreci bunun yargı ve polisteki ilk operasyonuydu fakat orada başarılı olamadılar, orada da biliyorsunuz yine ben başbakan olarak iş başındaydım. Daha sonra, bu defa 15 Temmuz'da Silahlı Kuvvetlerimizin içerisine sızmış asker kılığındaki, kıyafetindeki bir grubun biliyorsunuz bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Tabii burada da yine istediklerini gerçekleştiremediler fakat o gerçekleştiremeyişin karşısında tabii milletin duruşu çok çok önemliydi. Milletim burada göğsünü siper etti ve bu alçaklara bu yolu, bu zemini bırakmadı. Milletimin bir zaferi olarak ben bunu ilan ediyorum ve böyle bir olaya kesinlikle prim vermediği için 241 şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum. 2 bin 194 gazimiz var ve bu gazilerimize de Allah'tan şifalar diliyorum, ailelerine sabırlar diliyorum."
ARAP ÜLKELERİNE FETÖ UYARISI
FETÖ unsurlarının birçok Arap ülkesinde varlığını sürdürdüğünü vurgulayan Erdoğan, hatta bazı yerlerde bunlara, Türkiye'ye farklı gözlerle bakanların imkan da tanıdığını belirtti.
Bu noktada dikkatli olunması gerektiğini anlatan Erdoğan, "Eğer bu yanlışın içerisine düşülürse, yarın onlar da bir bedel ödeme durumuyla karşı karşıya kalabilirler." uyarısında bulundu. Erdoğan, Arap dünyasında FETÖ'ye kimlerin yardım ettiği yönündeki soruya, "Örneğin Mısır." cevabını verdi.
Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi liderliğindeki Mısır'da, Müslüman Kardeşleri (İhvan) ve rejime karşı olanları desteklemesinin, iki ülke arasında karşılıklı aynı pozisyonun alındığı yönündeki yaklaşıma neden olduğunun kendisine hatırlatılması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu yaklaşımı doğru bulmuyorum. Bir defa ben şunu çok açık, net söyleyeyim ki biz Mısır'daki yönetimle Mısır halkını birbirinden ayırıyoruz. Mısır halkı bizim her şeyimizdir, biz Mısır halkını kendi halkımız gibi severiz çünkü bizi birbirine bağlayan bağlar çok kuvvetli. Dolayısıyla da biz Mısır'a her zaman her türlü desteği verdik. Bizim temel ilkelerimiz belli, bir defa darbe hükümetlerine karşıyız. Sisi, Mursi'nin kadrosu içerisindeki bir bakandı, oradan tanıyorum kendisini ama düşünün, sizin kabinenizin içinde olan bir bakan daha sonra aynen burada olduğu gibi askerin gücünü ve silahını, her şeyini arkasına alacak ve onunla beraber gelip kendi devlet başkanına ihanet edecek. Bunu kabullenmek mümkün değil. Biz her türlü özgürlükten yanayız, özgürlüklerin korunmasından yanayız ve demokrasinin muhafızıyız. Onun için de Mısır halkı demokrasi mücadelesinde her zaman bizi yanında bulacaktır, bunu özellikle ifade etmek isterim."
"AB EĞER TÜRKİYE'Yİ İSTEMİYORSA KARARINI VERSİN"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin FETÖ elebaşını teslim etmediği durumda ise 'Bu durum münasebetleri zedeleyemez." diyemeyeceğini vurguladı.
Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, AB'nin sürekli nazlandığını ve Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak istediğini anlattı.
Bu konuyla ilgili açıklamalarını anımsatan Erdoğan, "Ben de sürekli açıklamalarımda diyorum ki AB eğer Türkiye'yi istemiyorsa kararını versin ve 'Türkiye'yi biz istemiyoruz, Türkiye çekilsin' desin. Tabii NATO'nun bunu yapması zor bir iş, NATO da bunu yapamaz ama AB'de henüz biz müzakereci ülkeyiz. Biz şu anda sabırla görüşmelerimizi devam ettiriyoruz. Bu görüşmeler tabii bir yere kadar devam edecek, onlar da herhalde bir nihai karar verecekler ve bizler de bu nihai karar durumuna göre hareket ederiz veya biz kararımızı veririz, buna göre adım atarız." diye konuştu.
"SADECE DEVLETİN FATURALI YAPTIĞI HARCAMA 13 MİLYAR DOLAR"
Erdoğan, AB'nin hiçbir zaman Türkiye'ye karşı dürüst ve samimi davranmadığına, mülteciler konusunda verdiği taahhüdü yerine getirmediğine dikkati çekti.
Türkiye'nin mültecilere verdiği desteği anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bakın Türkiye'de şu anda 3 milyon mülteci var, bu mülteciler Avrupa'ya doğru gidebilir, yürüyebilir. Biz 3 milyon mülteciyi burada barındırırken, AB'nin Türkiye'ye destek vermesi lazım. Bu mülteciler Avrupa'ya bir yürürse Avrupa ne yapacağını şaşırır. Şu anda 100 tane, 500 tane mülteciyi alamıyor. Söz verildi, haziran ayı gibi 3 milyar avro destek verilecekti, ikinci bir 3 milyar avro verilecekti. Şu ana kadar verilen destek aklımda kaldığı kadarıyla 250-300 milyon avro, böyle bir durum var. Öbür taraftan, Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliğine bakıyorsunuz, onlar da yaklaşık 550 milyon dolar gibi bir destekte bulundular. Bizim yapmış olduğumuz harcama, STK'larımız, belediyelerimizle beraber yaklaşık 26-27 milyar dolar. Sadece devletin faturalı olarak yapmış olduğu harcama şu anda 13 milyar doları buldu."
Son Dakika › Güncel › Erdoğan: Türk Tipi Başkanlık Sistemi Daha Hızlı Kalkınma Fırsatı Verecek - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?