1)ZEYTİN DALI HAREKATI'NDA 46'NCI GÜN; 2 BİN 872 TERÖRİST ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ
TÜRK Silahlı Kuvvetleri tarafından Suriye'nin Afrin kentindeki terör örgütlerine yönelik sürdürülen 'Zeytin Dalı Harekatı'nın 46'ncı gününde etkisiz hale getirilen terörist sayısı 2 bin 872 oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından geçen 20 Ocak günü Türkiye'nin sınır hattı ile bölgedeki güvenlik ve istikrarın sağlanması, bölge halkının teröristlerin baskı ve zulmünden kurtarılması amacıyla Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde PKK/KCK/PYD- YPG'li ve DEAŞ'lı teröristlere yönelik başlatılan 'Zeytin Dalı Harekatı'nda 46'ncı güne girildi.
Genelkurmay Başkanlığı, teröristlere ait hedeflerin kara ve hava operasyonlarıyla imha edilmesiyle sürdürülen harekatın başından bu yana, 95'i son 24 saatte olmak üzere toplam 2 bin 872 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.
KİLİS/DHA
===============================================================
(ÖZEL)
2)TERÖRİSTLERİN ÇATIŞMA ÖNCESİ SAKLANDIKLARI KELTEPE BÖLGESİNDEKİ TÜNELE BÖYLE GİRİLDİ
TÜRK Silahlı Kuvvetleri'nce (TSK) Afrin'in terör örgütlerinden arındırılmasına yönelik sürdürülen 'Zeytin Dalı Harekatı' kapsamında, 1 Mart günü, Raco beldesindeki Keltepe'de 8 askerin şehit olduğu, 13 askerin de yaralandığı çatışmada teröristlerin saklandığı metrelerce uzunluktaki tünellere, jandarma özel harekat ekipleri operasyon düzenledi. Teröristlerin 8 askeri şehit ettiği, çok sayıda tuzaklanan patlayıcıya rastlanan, sözde 'sorumlular' için özel bölümlerin bulunduğu tünelde mühimmat ve yaşam malzemesi ele geçirildi. 'Zeytin Dalı Harekatı' kapsamında Raco beldesine yönelik sürdürülen operasyonda, 1 Mart'ta, Keltepe'de sisli ve yağmurlu havayı fırsat bilen teröristler, gizlendikleri tünellerden sızarak, askerlere saldırdı. Çıkan şiddetli çatışmada sayıları 100'ü aşan teröristler, etkisiz hale getirilirken, 8 asker şehit oldu, 13 asker ise yaraladı. Teröristlerin etkisiz hale getirilmesinin ardından Keltepe bölgesinde arama- tarama faaliyeti gerçekleştiren askerler, hain saldırının yapıldığı tünellere de operasyon düzenledi. Tünele giren özel birlikler, burada mühimmat ile çok sayıda yaşam malzemesi ele geçirdi. Tünelde ayrıca teröristlerin Raco bölgesine tuzaklanması için hazırladıkları el yapımı patlayıcılar da operasyona katılan birlikler tarafından imha edildi.
SÖZDE 'SORUMLULAR' İÇİN ÖZEL ODA YAPMIŞLAR
Operasyon düzenleyen askerler, tünelde teröristlerin sözde 'sorumlular'ı için yapılan özel oda ile de karşılaştı. Odada televizyon, soba ve yaşam malzemesi olması dikkat çekti. Öte yandan yapılan incelemede, teröristlerin hain saldırı öncesi kullandığı mühimmatı çatışma bölgesine plastik bidonlarla taşıdığı ortaya çıktı.
Görüntü Dökümü
----------------------------
(CEP TELEFONU KAMERASI)
-Askerlerin tünellerdeki incelemeleri
-Depo olarak kullandıkları bölümlerden, mühimmat-gıda-yaşam malzemelerinden görüntü
-Terör örgütü bayraklarının indirilmesi
-Teröristlerin mühimmat cephaneliği
-Genel ve detaylar
Haber: Muhammed KILIÇ/ DHA
====================================================
3)HARABEYE DÖNEN VAZELON MANASTIRI TURİZME KAZANDIRILACAK
TRABZON'un Maçka ilçesinde ormanlık alanda yer alan ve 7 yıl önce Fener Rum Patriği Bartholomeos'un da ziyaret ettiği Kızlar Manastırı olarak ta bilinen tarihi Vazelon Manastırı, bakımsızlıktan harabeye döndü. Üzerlerine aşk ilanları yazılan, resimler çizilen ve kurşun deliklerinin yer aldığı freskleri yok olmaya başlayan manastırın çatısı da heyelan sonucu çöktü. Definecilerin de talan ettiği ve kaderine terk edilen manastır için harekete geçildi, restorasyon projesi hazırlandı. Maçka ilçesi Kiremitli köyü sınırlarında çam ormanları ile kaplı alanda yer alan ve 1700 yıl öncesine dayanan tarihi geçmişe sahip Türkiye'nin ilk manastırlarından Kızlar Manastırı olarak bilinen Vazelon Manastırı, 15 ve 19'uncu yüzyıllarda ilave edilen kilise ve keşiş odaları ile şapel alanları ile varlığını günümüze kadar korudu. Köy merkezine 7 kilometre mesafede yer alan ve son 200 metresi orman içi patika yoldan yürünerek ulaşılan manastır, kazı yapan defineciler tarafından talan edildi. Manastırı ziyarete gelen kişilerde fresklerin üzerine 'Seni ölesiye seviyorum aşkım' yazılı aşk ilanları ile isimlerini yazdı, resimler çizdi. Kurşun izlerinin de yer aldığı freskleri yok olmaya başlayan manastırın çatısı da heyelan sonucu çöktü. Harabeye dönen manastırın restore edilerek turizme kazandırılması için proje hazırlandı.
'RESTORASYON 2020 YILINDA BAŞLAYACAK'
Maçka Belediye Başkanı Koray Koçhan, bölgedeki en eski manastırlardan olan Vazelon Manastırının Sümela tarzında kaya oymalı şekilde değil yamaca kayalarla yapılmış bir yapıda olduğunu söyledi. Önünde freskleri olan bir kilisesi de bulunan manastır ve kilisenin bir ibadethane olarak değil Osmanlı'daki gibi bir medrese olarak kullanıldığının sanıldığını ifade eden Koçhan, şöyle dedi:
"Turizm Bakanlığımız restorasyon projesinin ihalesini geçen yıl yaptı. Bu projede, Avrupa Birliği fonları da kullanıldı. Çalışmalar devam ediyor. Bu bir süreç ve uzun zaman alacak. Restorasyon, 2020 yılı başında başlayacak. Vazelon Manastırı maalesef korunmuyor. Koruma Kurulunun bölge ile ilgili 'Sit alanı' kararı var. Bir kültür varlığı olarak tescil edilen yapının mülkiyeti Turizm Bakanlığına ait. Çevresi ise Orman Bakanlığına ait. Vazelon Manastırı Turizm Bakanlığının restorasyonu ile beraber hızla ilerleyecek. Önceden definecilerin veya bu tarz kişilerin tahribatlarına uğradı. Ama şu an bakıldığında bu tarz define kazılarının azaldığını görmekteyiz. Fresklerin çoğu tahrip edilmiş durumda. Büyük ana manastırdaki fresklerin çoğu çatısının yıkılması ile beraber doğal şartlar neticesinde kayboldu. Ama yine oradaki taş ve kemerlerin mimari yapısı halen mevcut. Heyelanlardan dolayı Vazelon içten çok yıkılmamış ama eserlerin çoğu toprağın altında kaldı. Biran önce manastırın restorasyonu başlamalı ve bu eser turizme kazandırılmalı"
PATRİK BARTHOLOMEUS ZİYARET ETMİŞTİ
Fener Rum Patriği Bartholomeos, 2011 yılının Ağustos ayında Vazelon Manastırını ziyaret etmişti. Bartholomeos ve beraberindeki Hristiyan din adamları manastırın yakınlarına kadar araçlarla gelerek patika yoldan yürüyerek manastıra ulaşmıştı. Bartholomeos ve beraberindeki din adamları harabe halindeki manastırda incelemelerde bulunarak mum yakıp, dualar etmişti.
VAZELON MANASTIRI
Maçka ilçesi Kiremitli köyü sınırlarında yer alan Vazelon Manastırı, MS.270 yılında yamaca kayalarla inşa edildiği biliniyor. İncil'deki Vaftizci Yahya Peygamber'e adanmıştır. Çok eski kaynaklara göre Manastırın adı Zouvalon olmasına rağmen, tarihin akışıyla beraber bugünkü Vazelon adını almıştır. Tarihi hakkında çok az bilginin günümüze ulaştığı ve adeta sırlar beşiği olan yapı en zengin manastır özelliği ile öne çıkan tarihi bir yapıdır. Bazı kaynaklarda Sümela Manastırının inşası Vazelon Manastırının geliriyle yapılığı söylenmektedir. Vazelon Manastırı, 4 kattan oluşmaktadır ve en üst kısmına inşa edilen kilisenin duvarlarının kuzey bölümünde günümüzde hala Cennet, Cehennem ve Kıyamet Gününü gösteren freskler bulunmaktadır.
Görüntü Dökümü
----------------------
-Vazelon Manastırı görüntüleri
-Çevreden genel görüntüler
-Manastırda harabeye dönen yerlerin görüntüsü
-Başkan Koray Koçhan açıklama
-Detaylar
Haber-Kamera: Osman ŞİŞKO-TRABZON/DHA
=====================================================
4)DERENİN KARŞISINDA YAŞAYAN AİLENİN KÖPRÜ SIKINTISI
ZONGULDAK'ta derenin karşısı tarafında 4 binada yaşayan 15 kişiden oluşan Elbir ailesi, 45 yıl önce yaptıkları köprünün eskimesi üzerine sıkıntı yaşamaya başlarken, köprünün yenilenmesini istedi. Dere üzerine kendi imkanlarıyla yaptıkları köprünün artık kullanılmaz halde olduğunu söyleyen Aysel Elbir (62), "Köprüyü 45 yıl önce biz yaptık. Şimdi bakımsızlıktan kullanılmaz halde. Allah'a emanet üzerinden geçiyoruz. Çocuklar var, geçerken köprü yıkılsa ne olacak? Yetkililer her seçim zamanı söz veriyor ama değişen bir şey olmuyor. Kendileri köprüden geçmeye korkuyorlar" dedi. Dilaver Mahallesi Karamanya Sokak'ta yan yana 4 binada oturan Erbil ailesi, 45 yıldır evlerine sağlıklı bir köprü yaptıramadı. Yaklaşık 15 kişinin yaşadığı yerde Erbil ailesi, eşyalarını taşımak için kendi imkanlarıyla teleferik kurdu. Derenin üzerine kendi imkanlarıyla yaptıkları köprüden geçtikten sonra patika yokuşu aşarak evlerine ulaşan aile, yetkililerden bir an önce sorunlarına çözüm bulmasını istedi. 45 yıl önce çelikten yapılan köprünün de kullanılamaz hale geldiği görüldü.
Eşi ve çocuklarıyla yaşayan Aysel Elbir, köprünün güçlendirilmesi ve yokuşa merdiven yapılması için bugüne kadar yaptıkları müracaatlardan sonuç alamadıklarını söyledi. Yıllardır gitmedikleri vali ve belediye başkanı kalmadığını söyleyen Aysel Erbil, "Köprüyü 45 yıl önce biz yaptık. Şimdi bakımsızlıktan kullanılmaz halde. Allah'a emanet üzerinden geçiyoruz. Çocuklar var. Geçerken köprü yıkılsa ne olacak? Yetkililer her seçim zamanı söz veriyor ama değişen bir şey olmuyor. Buraya seçim zamanı geldiklerinde kendileri köprüden geçmeye korkuyorlar. Sonra seçimi kazanınca yapacaklarını söylüyorlar. Söz veriyorlar ama yapmıyorlar. Biz köprünün yapılmasını istiyoruz. Yolumuzu yapsınlar başka isteğimiz yok. Buradan bir insan düşse bunu hesabını kim verecek? İlla birinin canı mı yanması lazım" dedi.
Fil hastalığı nedeniyle yürümekte güçlük çeken Meryem Elbir (56) ise, "Ben evden çıkmaya korkuyorum düşerim diye. Burada iki katlı evimiz var. Oğlum 32 yaşına geldi. 2 kere evlenmeye kalktı, ikisinde de gelin gelecek kız burayı beğenmedi. 'Yolu yok evin ben burada oturmam' dedi. Yolumuzu kim yaparsa oğlumun nikah şahidi yapacağım. Biz buraya gelin geldiğimizde burası aynıydı. Şimdi de aynı. Çok çile çektik" dedi.
Görüntü Dökümü
-----------------------
-Teleferikten detay
-Sokaktan detay
-Teleferikle eşya taşınması
-Aysel Erbil ile röp.
-Dere üzerindeki köprü
-Alenin köprüden geçmesi
-Meryem Erbil ile röp.
Süre: (8.50) Boyut: (980 MB)
Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN-Cüneyt ÖZFİDAN/ZONGULDAK,
================================================
5)ATIK MAYONEZLERDEN BİYODİZEL ÜRETTİLER
MANİSA Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Abalı, öğrencileriyle birlikte atık mayonezlerden biyodizel üretti. Çöpe giden atık mayonezlerin ve yağların ülke ekonomisine büyük bir katkı sağlayabileceğini söyleyen Abalı, kurulacak tesisle atık yağlardan ve atık mayonezlerden üretilen biyodizelin üniversitenin dizel araçlarında kullanılması için harekete geçildiğini açıkladı. Manisa'da çöpe giden atık yağları ve atık mayonezleri değerlendirmek isteyen MCBÜ Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Abalı, öğrencileriyle birlikte çalışma başlattı. Sıfır atık düşüncesiyle harekete geçen Abalı, atıkların ülkenin en önemli sorunlarından biri olduğunu söyledi. Türkiye'de 1 yılda kişi başına 20 kilogram ve toplamda da 1.5 milyon ton yağ tüketildiğini dile getiren Abalı, yaklaşık 350 bin ton atık yağın ortaya çıktığını ifade etti. Bu rakamın çok büyük olduğunu kaydeden Abalı, ortaya çıkan atık yağların ancak yüzde 8'inin değerlendirildiğini belirterek, "Bir litre atık yağ, bir milyon litre suyu kullanılmaz hale getiriyor. Halkımızın bu konuda çok bilinçli olması lazım" dedi.
SIFIR ATIĞA GİDEN SÜREÇ
Atık yağların toplanması ve değerlendirilmesi için çalıştıklarını dile getiren Prof. Dr. Abalı, "Bu kapsamda atık yağları biyodizele dönüştürüp, değerlendirmeyle ilgili bilimsel çalışmalar yaptık. Kullanım süresi çabuk geçen bazı gıda maddeleri var. Kullanım süresi bittikten sonra o artık bir atık oluyor. Mayonez, kullanım süresi oldukça kısa bir gıda maddesi. Kullanım süresi bittikten sonra da bir atığa dönüşüyor. Mayonezin içinde yüzde 60 oranında yağ var. Biz bu yağı, geri kazandık ve geri kazandığımız yağdan da biyodizel üretiyoruz. Biyodizel, biyolojik kökenli bir yakıt olup, yağın metanolle olan reaksiyonunda meydana geliyor. Bir ester elde ediyoruz, bu da yakıt olarak kullanılıyor. Yan ürün olarak da gliserin elde ediliyor. Gliserin de sabun ve deterjan sanayisinde hammadde olarak kullanılıyor. Yani atıktan başlıyoruz, sıfır atığa gitmiş oluyoruz" dedi.
100 KİLO ATIK MAYONEZDEN, EN AZ 60 LİTRE BİYODİZEL
Türkiye'de araçlarda kullanılan petrol kökenli dizele binde 5 oranında biyodizel katma zorunluluğunun geldiğini dile getiren Prof. Dr. Abalı, atık mayonezden biyodizel elde edilmesinin aşamalarını anlatarak, şunları söyledi:
"İade edilen mayonezleri topluyoruz ve içinde yağı parçalıyoruz. 100 mililitre bir yağ alıyoruz ve bu yağın içine 20 mililitre metanol ilava ediyoruz. Yağın asit oranına göre binde 3.5 sodyum hidroksit ilave ediyoruz. Yaklaşık 55 derece civarında bir sıcaklıkla bunu gerçekleştiriyoruz. En az 3-4 saat dinlenme sonunda da alt fazda gliserin, üst fazda da biyodizel elde etmiş oluyoruz. 100 kilo atık mayonezden en az 60 litre biyodizel elde ediyoruz. Bu biyodizel mazot yerine kullanılabilen bir madde. Şu anda Avrupa ülkelerinde petrol kökenli dizele yüzde 8 oranında biyodizel katma zorunluluğu getirildi. Ülkemizde de bu konuda bir gelişme var. Binde 5 oranında şu anda biyodizel katma zorunluluğu geldi. Bu da ülkemizde kullanım süresi geçen yağların tamamının aslında biyodizel olarak kullanılmasını sağlayacaktır."
ÜNİVERSİTENİN ARAÇLARINDA KULLANILACAK
Atık mayonezlerin ve atık yağların değerlendirilmesi için bir tesis kurmaya hazırlandıklarını ve makinelerinin hazır olduğunu açıklayan Prof. Dr. Abalı, ortaya çıkan biyodizelin de üniversitenin dizel araçlarında kullanılabileceğini söyledi. Prof. Dr. Abalı, "Atık yağların da değerlendirilmesi ve biyodizele dönüştürülmesi için çalışmalar yapıyoruz. Bir pilot tesis kurduk. Bu pilot tesisi çalıştırma aşamasına geldik. Atıkları bölümümüzde değerlendirebileceğiz. Makinelerimiz ve reaktörlerimiz var. Günde 350 litre biyodizel üretebiliyoruz. Hatta 24 saat çalıştığı zaman günde 1 tona kadar atık yağdan biyodizel yapabileceğiz. Ayrıca Manisa Celal Bayar Üniversitesi'nde kurulacak pilot tesis ile atık yağlardan ve kullanım süresi geçen mayonezlerden üniversitenin dizel araçlarının yakıtını da sağlamayı düşünüyoruz" diye konuştu.
KAHVE TELVESİNDEN DE BİYODİZEL ÜRETTİLER
Atık mayonezden biyodizel üreten Prof. Dr. Yüksel Abalı, oldukça ilginç ürünlerin de değerlendirildiğini söyledi. Yaptıkları çalışmayla kahve telvesinden de biyodizel ürettiklerini açıklayan Prof. Dr. Abalı, "Kahve telvesinde yüzde 10 oranında yağ var. Buradan elde edilen yağ biyodizel olarak da kullanılabilir. Kahve telvesinden de çok kıymetli bir yağ çıkardık" dedi.
Görüntü Dökümü
--------------------
Prof. Dr. Yüksel Abalı ve öğrencilerinin çalışmasından görüntü
Atık mayonezden görüntü
Atık mayonezin alınıp biyodizele dönüştürülmesi için yapılan işlemlerden görüntü
Prof. Dr. Yüksel Abalı'nın konuşması
Genel ve Detay görüntü
Haber- Kamera: Nermin UÇTU- İlker KILIÇASLAN/ MANİSA,
=======================================================
6)İŞİTME ENGELLİ TUGRE KURAN OKUMAYI İŞARET DİLİYLE ÖĞRENDİ
İŞİTME engelli Tuğçe Maraşlı (26), İslamı Anlatan Erler Dernegi aracılığıyla, en büyük hayali olan Kuran okumayı el işaretleriyle ögrenerek, okumayı başardı.
Kayseri'de İslamı Anlatan Erler Derneği, eğitim verdikleri 50 işitme engelli kadını düzenlendiği etkinlikte bir araya getirdi. Etkinlikte kuran ögrenen işitme engelli kadınlardan Tuğçe Maraşlı tercümanı eşliğinde DHA'ya yaptığı açıklamada " İşitme engelli birisi olarak yüce dinimizin kitabını okumayı çok istiyordum. Aldığım eğitimle artık Kuran okuyabiliyorum. En büyük hayalim olan Kuran'ı okuduğum için çok mutluyum. İşitme engelli olmanın öğrenmeye engel olmadığını düşünüyorum" diye konuştu.
"İŞİTME ENGELİ, ÖĞRENMEYE ENGEL DEĞİL"
Derneklerinin amacının İşitme engellilerin dini anlamda eksikliklerini tamamlayıp, aynı zamanda sosyal hayata bağlamak olduğunu ifade eden dernek başkan yardımcısı Fatma Zeynep Gülhan, " 8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeniyle işitme engelli kadınlarımızın birliğini beraberliğini sağlamak için toplandık. Derneğimizde işitme engelli kadınlar için işaret dili ile kuran öğretip, dini vecibelerini daha kolay yapmalarını sağlıyoruz. İşitme engellilere eğitim vermek zordur. İletişim kurmayı iyi bilmek gerekir. Sadece, tercümanlık ve iletişim dili ile işitme engellilerle iletişim kurmak zor. Yaklaşık 4 ay süren eğitimin ardından işitme engelliler elleri ile konuştukları için Kur'an-ı da el işaretleriyle okuyorlar" dedi.
Görüntü Dökümü
--------------------
İşitme engelli kadınların kahvaltı programı
-İslamı anlatan erler derneği başkan yardımcısı Zeynep Gülhan ile röportaj
İşitme engelli Tuğçe Maraş ile röportaj
-Tuğçe Maraşlının işaret dili ile Kuran okuması
-Diğer detaylar
Haber-Kamera: Yasin DALKILIÇKAYSERİ,DHA)
DV 1 Dosya 4 dakika 04 saniye/ 129 MB
====================================================
7)GEVHER NESİBE ŞİFAHANESİNDE 812 YIL ÖNCE KATARAKT AMELİYATLARI YAPILDI
KAYSERİ'de bulunan Selçuklu Uygarlığı Müzesi, Dünya'nın modern anlamda ilk Tıp fakültesi olduğu gibi 812 yıl önce Anadolu'da katarakt ameliyatlarının da yapıldığı şifahane olma özelliğini taşıyor.
1206 yılında Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev'in kardeşi Gevher Nesibe Sultan adına yaptırdığı ve Dünyanın İlk Modern Tıp Fakültesi sayılan n Gevher Nesibe Şifahanesi Kayseri'nin Selçuklu döneminde inşaat edilen en önemli tarihi yapısının olmasının dışından aynı zamanda tıp alimlerinin de önemli ameliyatları gerçekleştirdiği yer olarak tarihe geçti.
Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek Selçuklu Uygarlığı Müzesi unvanını alan bu tarihi yapı içinde 600'den fazla Selçuklu dönemine ait tarihi eser, 1000'in üzerinde sikke ziyaretçilere sunuluyor. Müze Müdürü Fehmi Gündüz yaptığı açıklamada " Dünyanın ilk modern Tıp merkezi Gevher Nesibe Medresesi ve şifahanesidir. Kayseri Büyükşehir Belediyesi olarak 2014 yılında bu tarihi yapıyı Selçuklu Uygarlığı Müzesi yapmak için Vakıflar Bölge Müdürlüğü yaptığımız protokol neticesinde aldık. Yapılan restore çalışmasının ardından her yıl ziyaretçi sayımız katlanarak artmaktadır. Gevher Nesibe Medresesi ve Şifahanesi 1206 yılında hayata geçti. Buranın medrese yani Gıyasiye kısmında tıp öğrencileri gelişmiş ve düzenli eğitim görmüş, şifahane bölümünde de bunları uygulama imkanı bulmuşlar. Şifahanede, günümüzden 812 yıl önce katarakt ayrıca da fıtık ameliyatları yapılmış. Şifahane, Osmanlı döneminde de aslına uygun olarak 1890 yılına kadar hizmet vermiştir. Cumhuriyet döneminde mevcut yapının yüzde 70'i imar faaliyetleri sayesinde aslına uygun olarak restore edilmiş,1982 yılında Erciyes Üniversitesine bağlı olarak tıp tarih müzesi oluşturuldu. Medresesi ve Şifahanesine de 50'ye yakın tarihi eser yer alıyordu. Yaptığımız protokol neticesinde Selçuklu Uygarlığı Müzesi haline getirdiğimiz bu önemli yapıda 600'den fazla Anadolu Selçuklu dönemine ait eseri, 1000'den fazla sikkeyi sergiliyoruz. Modern müzeciliğin örneklerini sunduğumuz müzede silikondan heykeller, projeksiyon cihazlarıyla görsel uygulamalar gösteriyoruz. Okuldan gelen öğrencilerimiz içinde kurduğumuz çocuk atölyesinde çocuklara Selçuklu dönemine ait bilgiler veriyor, uygulama yaptırıyoruz." dedi.
Görme engelliler için oluşturulan replikalarla görme engellilerin müzeye gelerek hiçbir yardım almadan müzeyi gezme ve yer alan tarihi eserleri anlama fırsatı sunduklarını ifade eden Müze Müdürü Gündüz, " Gevher Nesibe Medresesi ve şifahanesinde her odada Selçuklu dönemine ait faaliyetler uygulamalı olarak ziyaretçilerimize gösteriliyor. Aynı zamandan her odanın karşısına gelecek şekilde görme engelliler için braille alfabesinden oluşan replikalar bulunuyor. Bir görme engelli müzeye geldiği zaman replikalar sayesinde anlatılan konunun özetini hissedilebilir. Ayrıca hiçbir yardım almadan müzeyi rahatlıkla gezebilir. " diye konuştu.
Gevher Nesibe Medresesi ve Şifahanesine benzer yapıların dünyada var olduğu ancak en eski yapının Kayseri'de bulunduğu dikkat çeken Müze Müdürü Fehmi Gündüz " Gevher Nesibe Medresesi ve Şifahanesine benzer yapı İtalya'nın Floransa ve Milano kentlerinde var. Ancak,bu yapılarda Gevher Nesibe Medresesi ve Şifahanesi'nden 100-200 sene sonra kurulmuş yapılardır" şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü
--------------------
Gevher Nesibe Medrese ve şifahanesinden görüntü
-Müze Müdürü Fehmi Gündüz'ün açıklamaları
Anadolu Selçuklu eserlerinden görüntü
Görme engelliler için oluşturulan replikalardan görüntü
Gevher Nesibenin müze içinde mezarından görüntü
Diğer detaylar
Haber-Kamera: Yasin DALKILIÇKAYSERİ,DHA)
DV 1 Dosya 5 dakika 58 saniye/ 354 MB
======================================================
8)TELEFON ŞEBEKE KABLOLARI ÇALINAN MAHALLENİN İLETİŞİMİ KESİLDİ
TRABZON'un Yomra ilçesinde telefon ve internet şebeke kabloları çalınan mahallenin iletişimi kesildi. Cep telefonu olmadığını ve tek iletişimi sabit telefonla sağladığını anlatan Hanım Yıldırım (82) "Hırsızlar yüzünden torunlarımın sesini duyamaz oldum" diyerek tepkisini dile getirdi.
İlçenin Gürsel Mahallesi'nde yaklaşık 1.5 ay önce telefon ve internet hatları kesildi. Arıza kaydı bildirilen mahallede inceleme yapan ekipler telefon ve internet şebeke kablolarının kesilerek çalındığını belirledi. Polis, şebeke kablolarını çalan kişi yada kişilerin kimliğini belirlemeye çalıştığı mahallenin iletişimi de kesildi. Vatandaşların başvurusu üzerine şebeke kablolarının yenilenmesi için çalışma başlatan Türk Telekom Müdürlüğü yetkilileri ise iletişim olmayan hatlar için fatura çıkmayacağını, çıkan fatura bedellerinin de vatandaşlara iade edileceğini duyurdu.
'BENİM İLETİŞİMİMİ ÇALDILAR'
Mahallede oturan ve cep telefonu olmadığı için tek iletişimini sağladığı telefon hattının kesilmesine neden olan hırsız ya da hırsızlara tepki gösteren yöre sakini Hanım Yıldırım, haftalardır torunlarının ve çocuklarının sesini telefonda duyamadığından yakalandı. Hasta olduğunu anlatan Yıldırım, "Hırsızlar gelip kabloları çaldılar. Benim onlarca torunum var. Haftalardır ne çocuk sesi ne torun sesi ne de akraba sesi duyabiliyorum. Hastalansam kimseye haber vermeyeceğim, ambulansı arayamayacağım. Benim zaten okumam yazmam yok. Başıma bir
iş gelse buradan kalkıp yukarıdaki mahalleye gitmem lazım ki telefon edebileyim. O hırsızların ocakları kapansın. Benim iletişimimi çaldılar" diyerek telefon hattının kısa sürede bağlanmasını istedi.
HATTIN YAPILMASINI İSTEDİLER
Gürsel Mahallesi Muhtarı Osman Özdemir ise şebeke kablolarının çalınması nedeniyle mahallede telefon ve internet hatlarının kesildiğini belirterek bir an önce hattın yenilenmesini istedi.
Mahallede oturan Halil İbrahim Sağlam da "Bir aydır mahallemizde telefon yok. Yaşlılarımız var, onlara ulaşamıyoruz. İnsanlarımız internet, telefon kullanamıyor" dedi. İsmail Adak ise şebeke hattının biran önce yapılmasını istedi.
Görüntü Dökümü
-----------------------
Mahalleden genel görüntüler
Kabloların çalıldığı noktalardan görüntüler
Yöre sakinleri konuşma
Detaylar
HABER KAMERA: Aleyna BAYRAM/DHA
======================================================
9)KADIN CİNAYETLERİNİN GÖLGESİNDE 8 MART
TÜRKİYE, kadın cinayetlerinin gölgesinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutlamaya hazırlanıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre 2017 yılında 409 kadın öldürüldü. 2018 yılının şubat ayında ise 47 kadın, erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetti.8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, bu yıl da kadına yönelik şiddetin gölgesinde kutlanacak. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun basına yansıyan olaylardan topladığı verilere göre, 2017 yılında 409 kadın öldürüldü. 2018'in Şubat ayında ise 47 kadın, erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetti. Platformun yaptığı araştırmalara göre kadınlara yönelik artan şiddetin nedenlerinin başında, yasaların uygulanmaması yer alıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Sözcüsü Sanem Deniz Kural, 2016 yılı ile 2017'yi kıyasladıklarında aradaki farkın kendilerini ürküttüğünü söyledi. Geçen şubat ayında da 47 kadının öldürüldüğünü anımsatan Kural, bu kadar ciddi rakamlara ilk kez tanık olduklarını ifade etti. Kadın haklarına yönelik kazanımların olduğu dönemlerde kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin azalma yönünde olduğunu gözlemlediklerini açıklayan Sanem Deniz Kural, "Bunun en bariz örneği 2011 yılı. 2011 yılı kadın cinayetlerinin düşüşe geçtiği tek yıl. Çünkü bu yıl 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun tasarısı görüşüldü ve tasarı 2012 yılının hemen başında yasalaştı. Kadına yönelik şiddetin durdurulacağı söylemi bile kadın cinayetlerinin azalmasında etkili oldu" dedi.
"KANUN ÇIKTI CİNAYETLER ARTTI"
Kadınların büyük umutlarla bekledikleri 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun çıktıktan sonra kadın cinayetlerinin arttığını vurgulayan Sanem Deniz Kural, "Tasarı kanun halini aldıktan sonra cinayetler arttı. Çünkü kanun etkin şekilde uygulanmadı. Tam bir yıl boyunca kanunun yönetmeliği uygulanmadı" diye konuştu.
Kolluk kuvvetlerinin bu kanunu nasıl uygulayacaklarını bilmediklerini kendilerine söylediklerini aktaran Kural, "Kazanımların olması kadın cinayetlerini nasıl geriye doğru götürüyorsa, haklara yönelik saldırıların olması da cinayetleri arttırıyor. 2017'nin Ekim ayında 40 kadının cinayete kurban gittiği dönemde müftülük yasası çıktı. Kadın haklarının geriye gittiği dönemlerde bu tür uygulamalar kadınlara şiddet olarak geri dönüyor" dedi. Şubat ayında 47 kadının öldürülmesinin tesadüf olmadığını söyleyen Kural, Türkiye'nin şu an ölümlerin, savaşın olduğu bir ortamdan geçtiğini ifade etti.
"ÇAĞ DIŞI YASALAR KONUŞULUYOR"
OHAL başladığı günden bu yana kadın cinayetlerinin hiç azalmadığını vurgulayan Kural, toplumsal baskıların, toplumsal şiddetin olduğu ortamlarda kadına yönelik şiddetin de arttığını kaydetti. Ayrıca kadına yönelik politikaların geriye çekilmesinin de şiddetin artmasında en büyük etken olduğunu vurgulayan Kural, şunları söyledi: "Bu dönem, hadım ve idam gibi aslında çağ dışı bazı yasa önerileri tartışılıyor. Türkiye'nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeler var. Lanzarote Sözleşmesi gibi. Bunların Türkiye'deki yasalara uyarlanması gerektiğini ifade ediyorduk. Ama ne olduysa birden bire hadım yasası gündeme geldi. Aslında çocuk istismarları olaylarında sürekli ceza indirimlerinin uygulanmaya çalışıldığı hatta faillerin cezasız bırakıldığı, cezasızlıkla sonuçlanan çok fazla örnek görüyorduk. Ama birden önümüze hadım yasası çıktı. Oysa şu anda yürürlükte olan yasalar bile etkin şekilde uygulansa, indirimlerin uygulanmaması için ceza kanunlarında buna göre düzenlemeler yapılsa çocuk istismarının önüne geçilebilir. Biz şu an modern topluma uymayan yasalarla sürekli karşı karşıya getirilmek zorunda değiliz. Çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet gibi suçlar aslında çok toplumsal sorunlar. Fiziki bir takım hastalıklardan kaynaklanan suçlar değil bunlar."
EN ÇOK ARANAN SÖZCÜK FEMİNİZM
Yaşanan çocuk istismarı ile kadın cinayetlerinin önüne geçmenin, aslında basit adımlarla mümkün olacağını vurgulayan Kural, öncelikle istismarı teşvik edecek şeylerden vazgeçilmesi çağrısında bulundu. Bu tür olayları bitirmek için çok bütünlüklü bir bakış açısının gerekliliğine dikkat çeken Kural, şunları söyledi:
"Bunun için çok bütünlüklü bir bakış açısı gerekiyor ama ne yazık ki bizdeki bakış akışı toplumun öfkesini adeta susturmaya yönelik. Hadım, idam gibi bu çağa uymayan cezaları tartışır hale geldik. Bunların son bulması lazım. Kadın hareketi ne diyor diye kulak verilmesi lazım. Her ne kadar kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet arttıysa, 2017 kadın hareketinin çok yükseldiği bir yıl oldu. İnternette en çok aranan sözcük feminizm oldu. Demek ki kadınlar kıpırdanıyor. Bu bizim verilerimizde de ortaya çıkıyor. Kadınlar en çok kendi hayatlarına dair karar vermek isterken öldürülüyor. Kadınlar aslında modern topluma ayak uydurmaya çalışıyor ama karşılarında duvar gibi erkek egemenliği var. O nedenle hakları alamadıkları için şiddetin en ağır biçimiyle bedel ödüyorlar."
"ÇÖZÜM ASLINDA BASİT"
6284 sayılı yasaya yönelik ciddi saldırılar olduğunu ifade eden Sanem Deniz Kural, kadın haklarının kazanımı açısından önemli bir yere sahip olan bu kanunun sürekli 'yuva yıkan kanun' gibi gösterildiğini savundu. Oysa bu kanunun etkin şekilde uygulanması halinde birçok kadının hayatının kurtulacağını ifade etti. Bazı şeylerin bu kadar basit olduğunun altını çizen Kural, iletişim çağında olunmasına rağmen bir kadının sessini duyurmakta zorlandığını kaydetti.
Görüntü Dökümü
-----------------------
-Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Sözcüsü Sanem Deniz Kural ile röp.
-Sanem Deniz Kural'dan detay
Haber: Umut KARAKOYUN- Kamera: Davut CAN/ İZMİR,
=======================================================
10)BİLEZİĞİNİ SATIP, MEHMETÇİK VAKFINA BAĞIŞLADI (ÖZEL)
SİVAS'ta televizyonda izlediği Zeytin Dalı Harekatı haberleri nedeni ile duygulanan Dudu Coşkun(78), kolundaki 10 yıllık burma bileziğini satarak Mehmetçik Vakfı'na bağış yaptı.
Sivas'ta Aydoğan Mahallesinde yaşayan 4 çocuk annesi ev hanımı Dudu Coşkun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'nin Afrin kentine yönelik başlattığı Zeytin Dalı Harekatı haberlerini izlerken duygulandı. Bağ-Kur emeklisi eşi Bekir Coşkun(88) ile konuşan Dudu Coşkun, 10 yıl önce aldığı burma bileziğini Mehmetçiğe bağışlamak istediğini söyledi. Bu talebi memnuniyetle karşılayan Bekir Coşkun, bileziği kentteki bir kuyumcuya götürerek 2 bin 800 lira karşılığında bozdurdu. Üzerine 200 lira da kendisi koyan Bekir Coşkun, toplamda 3 bin lirayı Mehmetçik Vakfı'na bağışladı.
Her gün televizyonda izlediği operasyon haberleri nedeni ile duygulandığını ifade eden Dudu Coşkun, "İzlerken dayanamadım. İçimden geldi, bileziğimi eşime verdim, hemen götürmesini istedim. Sabah da gönderdim ve bağışladık. Haberleri izlerken içimden ağlamak geldi. Allah askerlerimizin yardımcıları olsun. Allah'a emanet olsunlar. Allah sağlık sıhhat versin" dedi.
Bekir Coşkun ise "Akşam televizyon izlerken eşim duygulandı. 'Bileziklerimi göndereceğim Mehmetçik Vakfına' dedi. Sabah verdi. Götürdüm. 2 bin 800 liraya bozdurdum. 200 lira da kendim ilave ettim. 3 bin lirayı Mehmetçik Vakfına gönderdim. Gönlünden kopan herkes bu teşvike katılmalı. İçinden gelirse yapılır. Ne yapsak az Mehmetçik Vakfına. Bizim şu anda askerde olan yakınımız yok ama keşke olsaydı" diye konuştu
Görüntü Dökümü:
----------------------
-Kuyumcudan görüntü
-Bileziğin bozdurulması
-Mehmetçik vakfına bağış
-Karı-Koca'nın evde birlikte görüntüleri
-Açıklamaları
Haber-Kamera: Hakan KALELİ/SİVAS,
(296 mb)
=====================================================
11)ÇEVRE BİLİNCİNE ŞİVELİ DESTEK
AFYONKARAHİSAR'da 5 yıldızlı termal otel, çevre bilincine dikkati çekmek amacıyla çöp kovalarının yanlarına Afyonkarahisar şivesiyle 'Çöp bende sağdıç' mesajını yazdırdı.
Afyonkarahisar'da faaliyet gösteren 5 yıldızlı bir otelde, çevre bilincine dikkati çekmek amacıyla yöresel şive kullanıldı. Oteldeki çöp kutularının yanına 'Çöp bende sağdıç' mesajı yazıldı. Çalışma müşterilerin de ilgisini çekti.
Otel yetkilisi Mehmet Koç, amaçlarının çevreyi ve doğayı kirletmemek olduğunu söyledi. Koç, "Otel olarak bizim 100 binle 150 bin arasında konaklamamız var. Amaç, misafirlerimizin giriş ve çıkışlarında araçlarında bulunan çöpleri sağa sola atmalarını engellemektir. Otel olarak çevreye duyarlıyız. Şu an bu şekilde 15 istasyon oluşturduk. Ayrıca 15 çöp istasyonumuzda ayrıştırma da yapıyoruz. Plastik, metal, kağıt ve ambalaj olarak değişiyor. Bütün ambalajlarımızda renk olarak kodlamalarımız da var. Sadece ayrıştırma olmasın dikkat çekici de olsun istedik. Afyonkarahisar şivesiyle 'Çöp bende sağdıç' sözünü kullanalım dedik. Otele gelen misafirlerimiz arabasından indikten sonra çöp atmaya geldiğinde 'Çöp bende sağdıç' sözü dikkati çeksin diye düşündük. Amaç burada bir çöp bidonu veya kovası olduğunu hissetsin istedik" dedi.
Çöp kovası yapılan malzemenin yağ bidonları olduğuna işaret eden Mehmet Koç, "Atılan bidonları çöp kovası haline getiriyoruz. Bu bidonları temizliyor, boyuyor ve kullanılacak duruma getiriyoruz. Otelimizin her yerinde bu bidonlarımızdan bulunmaktadır" diye konuştu.
'MÜŞTERİLERİMİZİN HOŞUNA GİDİYOR'
'Çöp bende sağdıç' sözünün müşterilerinin hoşuna gittiğini de vurgulayan Mehmet Koç, şöyle devam etti:
"Müşterilerimiz de memnun. Memnuniyetlerini dile getiriyorlar. Özellikle bilmeyenler 'sağdıç'ın ne anlama geldiğini soruyor. Biz de Afyonkarahisar dilinde 'sağdıç'ın size en yakın arkadaş olduğunu söylüyoruz. Hatta Afyonkarahisar'da düğün 'sağdıç' yanındaki kardeşin gibidir. Yani size kardeşiniz kadar yakın olan kişidir."
Görüntü Dökümü:
----------------------
Çöp bidonlarından detay
Çöp bidonlarının yanlarına yazılan sözden detay
Otelin dışından detay
Otelde çöp toplayan görevliden detay
Otel yetkilisinin açıklaması
125 MB/// 03.56"
HABER- KAMERA: Sait KARADUMAN/AFYONKARAHİSAR,
Son Dakika › Güncel › Dha Yurt Bülten-2 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?