1)TERÖR ÖRGÜTÜ HEDEFLERİ VURULDU
Suriye'nin Afrin kenti kırsalındaki terör örgütü hedefleri, insansız hava araçları (İHA) tarafından koordinatları belirlenerek sınırdaki topçu birliklerine bildiriliyor. Topçu bataryaları, çok namlulu roket atarlarla (ÇNRA), belirlenen hedefleri ateş altına aldı. Roketlerin ateşlenmesinin görüntülendiği bombardımanda, mevzi ve barınakları imha edilen bazı teröristlerin de etkisiz hale getirildiği belirtildi.
Görüntü Dökümü
-----------------------------------
Askeri araç
Atış komutunun verilmesi
ÇNRA'nın atış yapması
Haber: Mehmet YİRUN, Yılmaz BEZGİN-Kamera: HATAY-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 7 MB
======================================================
2)GRİZUDA ÖLEN 263 MADENCİ İÇİN ANMA TÖRENİ
ZONGULDAK'ın Kozlu ilçesinde, Türkiye Taşkömürü Kurumu Kozlu Müessese Müdürlüğü'ne ait maden ocağında 3 Mart 1992'de meydana gelen grizu patlamasında yaşamını yitiren 263 maden işçisi, facianın 26'ncı yıl dönümünde ocak girişinde dualarla anıldı.
Madencilik tarihinin en büyük kazaları arasında yer alan patlamada ölen madenciler için 'kuyubaşı' denilen ocak girişinde saat 07.45'te anma töreni düzenlendi. Törene, Kozlu Kaymakamı Ahmet Karakaya, CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpçu, Zonguldak Belediye Başkanı CHP'li Muharrem Akdemir, Kozlu Belediye Başkanı Ak Partili Kerim Yılmaz, TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ahmet Demirci, siyasi parti temsilcileri, maden işçileri, ölen madencilerin yakınları katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından konuşan GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci, madenciliğin dünyanın en zor mesleklerinden olduğunu söyleyerek, şöyle dedi: "Zonguldak maden havzasının 170 yıllık madencilik tarihinin en büyük maden faciasını bundan 26 yıl önce, 3 Mart 1992 tarihinde burada, TTK Kozlu Müessesi'nde yaşadık. Faciada 263 kardeşimiz şehit oldu. Başta 3 Mart şehitlerimiz olmak üzere tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve ailelerine baş sağlığı ve sabır diliyorum. Yaradan mevlam bir daha bizlere maden kazaları yaşatmasın. Biz madenciler olarak 170 yıldır bu topraklarda doğaya karşı mücadele veriyor ve şehit oluyoruz. Kendi doğal kaynaklarımızı yer üstüne çıkartıyor, ülke ekonomisine ve sanayisine katkıda bulunuyoruz. Eğer biz burada taş kömürü üretmezsek, ülkemiz kömür ihtiyacını dışardan karşılamak zorunda kalıyor. Son yıllarda izlenen yanlış politikalar nedeniyle bu bölgede bulunan Erdemir, Kardemir ve enerji santrallerinin ihtiyacı olan taşkömürünü üretemiyoruz. Ülkemiz dışarıdan kömür alırken cari açığımız artıyor, dış borçlar artıyor"
TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu ise 263 maden şehidini rahmetle andıklarını ifade ederek, facianın sadece Türkiye madenciliğinin değil, dünya madenciliğinin en büyük travmalarından birisi olduğunu söyledi. Konuşmaların ardından ölen madenciler için Kuran-ı Kerim okundu. Ölen arkadaşları için dua eden işçilere mevlit şekeri ve gül kolonyası dağıtıldı. İşçiler daha sora yeraltına inerek mesailerine başladı.
Görüntü Dökümü
-----------------------------------
-Madencilerden detaylar
-İstiklal Marşı ve Saygı Duruşu'ndan detaylar
-GMİS Genel Başkanı'nın konuşması
-TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu'nun konuşması
-Kuran-ı Kerim okunması
-Dua edilmesi
-Ölen 263 maden işçisinin yakınlarıyla röportaj
(8: 18) Boyut: (928 MB)
Haber-Kamera: Cüneyt ÖZFİDAN/ZONGULDAK,
=======================================================
3)RUSYA'DAN 5 ÜRÜNE İTHALAT İZNİ
BATI Akdeniz İhracatçıları Birliği (BAİB) Başkanı Mustafa Satıcı, Rusya'nın Türkiye'den nar, patlıcan, kabak, biber ve marul gibi yaş meyve sebze ürünlerine 5 Mart'tan itibaren firma kısıtlaması olmaksızın ithalat izni verdiğini açıkladı. Satıcı, kriz öncesi bu ürünlerin ihracatından 100 milyon dolara yakın gelir elde edildiğini söyledi.
Rusya Federasyonu'nun 2015 yılının kasım ayındaki uçak krizi sonrasında Türkiye'den ithal ettiği başta domates olmak üzere birçok yaş meyve ve sebze ürününe uyguladığı ithalat yasağı, kademeli olarak kaldırılıyor. BAİB Başkanı Mustafa Satıcı, Türk yaş meyve sebze ihracatçılarına ve üreticilerine müjdeli bir haber daha geldiğini belirterek, "Rusya Federasyonu Federal Bitki Karantina Servisinin (Roselkhoznadzor) 5 Mart 2018 tarihinden itibaren nar, patlıcan, biber, marul, balkabağı, sakız kabağı ve diğer kabakgillerin Türkiye'den ithalatına onay verdi. Karar, Roselkhoznadzor'un web sayfasından http://www.fsvps.ru/fsvps/news/25362.html linki ile duyuruldu" dedi.
HEDEF YENİDEN 100 MİLYON DOLAR
Kararı memnuniyetle karşıladıklarını belirten Satıcı, "Yaş meyve sebze ürünlerimize yönelik kısıtlama kademeli olarak kaldırılmaya başlandı. Son karar henüz resmi olarak tebliğ edilmedi, birkaç gün içinde tebliğ edilerek ihracatın başlatılmasını bekliyoruz. Türk ihracatçılar olarak atılan son adımı memnuniyetle karşılıyoruz. Uçak krizi öncesinde Rusya'ya bu ürünlerden 100 milyon dolara yakın ihracat gerçekleştiriyorduk. Bu kararla yaklaşık 100 milyon dolarlık ihracat kapısı yeniden açılmış oldu. İhracatçılarımız en kısa sürede sevkiyata başlayarak, ihracat rakamlarını önce eski seviyesine getirecek, daha sonra yukarılara taşıyacaktır. Bu yılki hedefimiz 100 milyon dolara en yakın seviyelere ulaşabilmek" dedi.
DOMATES İÇİN DE KISITLAMA KALDIRILSIN
Rusya'nın Türkiye'den sadece üç firmaya ve 50 bin ton domates ihracat izni verdiğini de hatırlatan Mustafa Satıcı, biber, kabak, nar, patlıcan gibi ürünlerde firma ve ürün kısıtlaması olmaksızın alınan kararın domateste de aynı şekilde uygulanmasını istediklerini söyledi. Satıcı, "Bilindiği gibi tüm firmalarımız Rusya'ya domates ihraç edemiyor. Az sayıdaki firmanın domates ihracatına onay veriliyor. Domates ihracatındaki firma kısıtlamasına son verilmeli, aynı kararı domates için de bekliyoruz" dedi.
İKİ AYDA 184 MİLYON DOLAR
2018'in ocak ve şubat aylarını kapsayan iki aylık dönemde Rusya'ya yapılan yaş meyve ve sebze ihracatı hakkında da bilgi veren Mustafa Satıcı, toplamda 184 milyon dolarlık yaş meyve ve sebze ihracatı yapıldığını açıkladı. Rusya'nın, bu rakamla Türkiye'den en çok yaş meyve sebzeyle narenciye ihracatı yapılan ülke olduğunu söyleyen Satıcı, Türkiye'den son 2 ayda dünyanın dört bir yanına yaş meyve sebze ve narenciye ihracından 677 milyon dolar elde edildiğini kaydetti.
Görüntü Dökümü
--------------------------------
Domates paketleme işi yapan işçilerden detay
Domateslerden detay
BAİB Başkanı Mustafa Satıcı röp
Yasağı kalkan kabak, patlıcan, marul ve patlıcandan detaylar
BAİB Başkanı Mustafa Satıcı detay
4,24 DK///487 MB
Haber- Mehmet ÇINAR- Kamera: Alparslan ÇINAR/ANTALYA,
===================================================
4)14 YIL SONRA ÇÖZÜLEN CİNAYETİN SANIKLARINA CEZA YAĞDI
KONYA'da 2003 yılında kemerle boğularak öldürüldüğü, 14 yıl sonra polis tarafından gazete kupüründen iz sürülerek ortaya çıkarılan Ümmü Şimşek (27) cinayetiyle ilgili davada, kadının ablası ablası Raziye (55) ve yeğenleri İlhami (39) ile Talat Şimşek'in (35) 'tasarlayarak adam öldürme' suçundan yargılanması sona erdi. Mahkeme, Raziye Şimşek'e 30 yıl, Talat Şimşek'e 20 yıl ve İlhami Şimşek'e ise 10 yıl hapis cezası verdi. Çumra ilçesinde 3 yaşından itibaren babaannesi ve dedesinin yanında kalmaya başlanan açık öğretim lisesi öğrencisi Aleyna Gökçe (18), 14 yıldır kayıp olarak bildiği annesi Ümmü Şimşek'i, geçen yıl elindeki eski fotoğrafla aramaya başladı. Bir süre sonra Aleyna Gökçe'yi telefonla arayan bir akrabası, "Anneni öldürüp, köprü altına attılar. Sonra kimsesizler mezarlığına gömdüler" dedi. Telefonda duydukları karşısında şoke olan Aleyna Gökçe, geçen yıl Ocak ayında Çumra Adliyesi'ne giderek, savcılığa suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunun ardından Konya Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği'nce özel ekip kuruldu. Polis, araştırma sonucu ulaştığı Ümmü Şimşek'in ailesi ve yakınlarıyla görüştü. Ekip, aile üyelerinin bazılarının çelişkili ifadeler vermesinden ve kayıp başvurusunda bulunmamalarından şüphelendi.
Araştırmasını derinleştiren özel ekip, 2003 yılına ait gazeteleri tek tek inceledi. Bir gazetenin 22 Haziran 2003 tarihli sayısında 'Esrarengiz cinayet' başlıklı haberin fotoğrafındaki öldürülmüş olarak bulunan kadın ile savcılığa Ümmü Şimşek'e ait diye verilen bir fotoğrafın aynı olduğu belirlendi.
KEMERLE BOĞUP, DERE YATAĞINA ATMIŞLAR
Geçen yıl Şubat ayında, Ümmü Şimşek'in aile üyelerini çapraz sorguya alan polis, aile içi cinayeti ortaya çıkardı. Şüphelilerin ifadelerinden, Ümmü Şimşek'in 2003 yılında cezaevinde kalan eşi Hasan Şimşek'i, başka bir erkekle aldattığı iddiasıyla şimdi hayatta olmayan annesi Ayşe Şimşek ve ağabeyi Veli Şimşek ile ablası Raziye Şimşek tarafından Çumra Devlet Hastanesi'ne zorla götürülerek, cinsel ilişki yaşayıp, yaşamadığını öğrenmek için muayene ettirilmek istendiği tespit edildi. Doktorun, bunun yasal olmadığını belirtip, muayene yapmaması üzerine aile bireylerinin eve döndüklerinde Ümmi Şimşek'i öldüresiye dövdüğü belirlendi. Ümmü Şimşek'in dövüldükten sonra yarı baygın halde ağabeyi Veli, onun oğlu İlhami ile ablası Raziye ve oğlu Talat Şimşek tarafından otomobile konularak, Konya- Isparta yolunun 28'inci kilometresine getirildiği saptandı. Burada otomobili kullanan Veli Şimşek'in belinden çıkardığı kemeri verip, araçtakileri Ümmü Şimşek'i boğmalarını söylediği belirlendi. Bunun üzerine ablasına ve yeğenlerine direnen Ümmü Şimşek'in, boynuna kemer geçirildiğinde, kendisini öldürmemeleri için yalvardığı, bu sırada ablası Raziye Şimşek'in oğlu olan yeğeni Talat'ın kemeri sıkarak, Ümmü Şimşek'i öldürdüğü ve cesedi de bölgede bulunan dere yatağına attığı belirlendi.
Cinayeti itiraf eden Raziye, Talat ve İlhami Şimşek ile olayı bildikleri halde gizleyen yakınları Zekeriya ve Hayriye Şimşek, gözaltına alınıp, Çumra Adliyesi'ne sevk edildi. Şüphelilerden Raziye, Talat ve İlhami Şimşek tutuklandı; Ümmü Şimşek'in diğer ağabeyi Zekeriya ve diğer ablası Hayriye Şimşek ise adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Veli Şimşek'in ise yaşamını yitirdiği öğrenildi.
'FUHUŞ YAPTIĞI DÜŞÜNCESİ' HAKSIZ TAHRİK SAYILDI
Tutuklu Raziye, Talat ve İlhami Şimşek hakkında 'tasarlayarak öldürme' suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemiyle Konya 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Davanın 4'üncü celsesinde Cumhuriyet savcısı, sanıklar hakkında mütalaasını verdi. Mütalaada, sanıkların Ümmü Şimşek'i öldürmeyi planladıkları, ancak 3- 4 saat dilimi içinde öldürme eylemini gerçekleştiremekleri için 'tasarlayarak öldürme'nin yasal şartlarının oluşmadığı belirtildi. Savcı mütalaasında, öldürülen Ümmü Şimşek'in 'fuhuş yaptığı' düşüncesi nedeniyle sanıkların olayı 'haksız tahrik' altında işlediği ifade edip, "Maktulenin yabancı erkeklerle fuhuş yapmasının/fuhuş yaptığı düşüncesinin sanıklar yararına haksız tahrik oluşturacağı anlaşılmakta" denildi.
Cumhuriyet savcısı, sanıklar hakkında istenen ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasını, 'haksız tahrik indirimi' ile 18- 24 yıl hapis cezasına çevirdi.
'CİNAYETİ BABAM İŞLEDİ'
Konya 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 5'inci celseye tutuklu sanıklar Raziye, Talat ve İlhami Şimşek katıldı. İlhami Şimşek, savunmasında halası Ümmü'yü ölen babası Veli Şimşek'in öldürdüğünü ileri sürdü. İlhami Şimşek, ifadesinde "Ben halamı çok severdim. Her zaman görüşürdüm. O gün babamla, halam arabada tartıştı. Halam, 'Ben kimseye hesap vermem' diye bağırdı. Babam çok sinirli bir adamdı. Bunun üzerine kemerini çıkartıp arkada oturan Raziye ve Talat'a verdi. Raziye ve Talat kemerle Ümmü'yü boğmaya çalıştı. Ancak Ümmü direnince boğamadılar. Sonra babam kemeri tekrar geri aldı. Arabayı sağa çekti ve Ümmü'yü kendi elleriyle boğdu. Ben o an donakaldım. Bir şey yapamadım" dedi.
'AĞABEYİM ÖLDÜRDÜ'
Sanık Raziye Şimşek de suçu ölen ağabeyi Veli Şimşek'in üzerine atarak, "Önce Allah'a sonra adalete sığınıyorum. Ben bir şey yapmadım. Ben, ağabeyimle Ümmü'nün arasını yapmaya çalışıyordum. Aralarını bulmak için ordaydım. Ümmü'yü ağabeyim öldürdü" diye konuştu.
'BEN BOĞMADIM'
Diğer tutuklu sanık Talat Şimşek da savunmasında suçlamayı kabul etmeyerek, "Ben boğmadım. İddiaları kabul etmiyorum" ifadelerini kullandı.
CEZA YAĞDI
Duruşmanın son celsesinde tutuklu sanıklara ceza yağdı. Mahkeme heyeti sanık avukatlarının savunmalarının ardından kararını açıkladı. Buna göre Raziye Şimşek'e 30 yıl, Talat Şimşek'e 20 yıl ve Talat Şimşek'e ise 10 yıl hapis cezası verildi.
Görüntü dökümü:
-------------------------------------------------
-Sanıkların adliyeye sevk edildiği görüntüler
-Sanıkların sağlık kontrolünden geçirildiği görüntüler
-Genel ve detaylar
(Haber-Kamera: Arşiv,KONYA,)
==============================================
5)AŞKLARINI YAPTIKLARI KALP ŞEKLİNDE SİMİTLE YANSITTILAR
SAMSUN'un Ladik ilçesinde yaşayan 17 yıllık evli Zekeriya ve 2 çocuk annesi Beyhan Ertan çifti, klasik halka şeklindeki simidin yanında kalp ve ay yıldız şeklinde ürettikleri simit ilgi görüyor. Özellikle ilçeye gelen turistler ve gurbetçi aileler ve sevgililer daha çok kalp şeklindeki simidi tercih ediyor.
Samsun'un Ladik ilçesinde yaşayan Zekeriya (45) ve 2 çocuk annesi Beyhan Ertan (46) çiftçi ilçe merkezinde bulunan sahibi oldukları simit fırınında beraber çalışıyorlar. Simit ustası olan eşinden simit yapmayı öğrenen Beyhan Ertan, eşine fırında da destek oluyor. Beyhan Ertan, eşinin olmadığı zamanlarda tek başına simit yapıp fırını idare edebiliyor. Normal şartlarda da simit yapımında eşine yardım ederken bir yandan da simit satışında destek oluyor. Standart halka şeklindeki Ladik simidinin yanında Ertan çiftinin yaptıkları kalp şeklinde ve ay yıldız şeklindeki simitler büyük ilgi görüyor. Özellikle ilçeye gelen turistler ve gurbetçi aileler ve sevgililer daha çok kalp şeklindeki simidi tercih ediyorlar.
Eşi ile birlikte çalışmaktan çok mutlu olduğunu söyleyen Beyhan Ertan, "Biz nişanlıyken eşim bu fırını açtı. Daha sonra bana simit yapmayı öğretti. Burada çalışan bir personelimiz var ancak bende eşime yardım ediyorum. Yeri geliyor o olmuyor simidi yapıp, pişirip satışını da yapıyorum. Tek başına simit fırınını idare edebiliyorum" dedi.
Simit fırınını kurduktan sonra 18 yılda mesleğini çıraklarına öğrettiğini belirten Zekeriya Ertan ise "Eşime ve ikiz kızlarıma simit yapmayı öğrettim. Ben olmasam bile onlar fırını çekip çevirebilirler. Eşimle beraber çalışıyoruz ancak kadınlar çok titiz oluyor. Yere bir şey düşse hemen 'Al süpür' diyor ister istemez bazen zor oluyor. Bayan müşterilerimiz de öyle onlarda çok titiz oluyorlar. 18 yıldır aynı tarifle simidi yapıyorum. Kocabaş pekmezi olarak bilinen şeker pancarı pekmezini kullanıyoruz. Yuvarlak simidin yanında kalp şeklinde ve ay yıldız şeklinde simit yapıyoruz. Hatta sipariş üzerine pi sayısı şeklinde simit bile yapmıştık. Özellikle kalp şeklinde simit çok ilgi görüyor. İl dışına hatta yurt dışına bile simit gönderdiğimiz oluyor" diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
----------------------
-Simitlerden detay
-Simit yapamından detay
-Ertan çiftinden detay
-Röportajlar
-Detaylar
(SÜRE: 3,15 Dk) (BOYUT: 364.96 MB)
Haber-Kamera: Yaprak KOÇER-Gökhan İÇKİLLİ/LADİK(Samsun),
========================================================
6)KERMESİN GELİRİYLE, MEHMETÇİĞE YİYECEK
ADIYAMAN Üniversiteli Aktif Gençlik Topluluğu (ÜNİAK) öğrencileri, düzenledikleri kermesten elde ettikleri gelirle, Türk Silahlı Kuvvetleri'nce (TSK) Afrin'deki terör örgütlerine yönelik sürdürülen 'Zeytin Dalı Harekatı'nda görev yapan askerlere üzüm, pekmez ve yiyecek gönderdi. Adıyaman Üniversitesi Aktif Gençlik Topluluğu (ÜNİAK) üyeleri, kermes açıp çeşitli ürünler sattı. Öğrenciler, sattıkları ürünlerden elde ettikleri parayla üzüm ve pekmez gibi yiyecek alıp paketledi. Öğrenciler, ardından yiyecekleri Afrin'deki terör örgütlerine yönelik sürdürülen 'Zeytin Dalı Harekatı'nda görev yapan askerlere gönderdi.
ÜNİAK Başkanı Ahmet Doğan, askerlere öğrenciler olarak destek olmayı amaçladıklarını söyledi.
Görüntü Dökümü
---------------------------------
Adıyaman Üniversitesi
Toplanan öğrenciler
Doğan'ın konuşması
Toplanan gıdalar araçlara taşınması
Genel ve detay görüntüler
( Haber-Kamera: Mahir ALAN-ADIYAMAN-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 120 MB
======================================================
7)RENÇBER AZİZ'İN HAYATI TİYATRO SAHNESİNE TAŞINDI
BİNGÖL'lü, "Rençber Aziz" olarak tanınan ünlü ozan Aziz Berdibek'in hayatı, tiyatro oyunu ile sahnelendi. "Gönül Gözü Gören Adamın Hikayesi" sloganıyla Bingöl Kültür Merkezi'nde sahnelenen Rençber Aziz tiyatro oyunu vatandaşlardan büyük ilgi gördü.
Bingöl'ün önemli bir değeri olan ünlü ozan Rençber Aziz'in hayatından kesitleri işleyen tiyatro oyununda ünlü ozanın "Çıra Çıra, Ina Kenek Kum Ca Rawa, Hamal Seyfettin ve Brawo" gibi isimli ölümsüz eserlerinin hikayeleri ele alındı. Rençber Aziz'in yaşadığı dönemin şartları ve 1980 darbesi günlerine eleştirileri içeren tiyatro oyunu, 1-3 Mart tarihleri arasında Bingöl Kültür Merkezi'nde sahnelendi.
Rençber Aziz'in hayatını konu alan "Rençber Aziz" isimli tiyatro oyununun gösterimine yoğun ilgi gösteren vatandaşlar, oyunu izlerken hem güldü hem de duygulu anlar yaşadı. Tiyatro oyununun yazarı ve yönetmeni olmasının yanısıra oyunculuğuyla Rençber Aziz'e hayat veren Bingöllü tiyatrocu Abdullah Caf, çocukluğundan beri Rençber Aziz'e hayranlık duyduğunu belirterek, "Bizim için bu oyunun ayrı bir önemi vardı. Rençber Aziz gibi büyük bir sanatçımız, yüce bir değerimizi tiyatro sahnesinde canlandırmaya çalıştık. Sahnede onun vermiş olduğu mesajları verdik. Ben çocukluğumda hep onun şarkılarını dinlerken, içinde bir yerlerde olduğumu hissediyordum fakat tam anlayamıyordum, çocuktum sonuçta. Ama üniversite çağında anlayarak dinlemeye başladığımda hayranlığım gittikçe arttı. Topluma mal olmuş bir sanatçıya karşı kendimi borçlu hissetmeye başladım. Bizler için gurbete gitmiş, hasretlik çekmiş bir sanatçıya karşı borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Bu oyunda da bunu en iyi şekilde ifade etmeye çalıştık" dedi.
RENÇBER AZİZ KİMDİR?
1955 yılında Bingöl merkeze bağlı Akpınar köyünde dünyaya gelen Rençber Aziz, o dönemlerde kırsal kesimlerde salgın olarak görülen bir göz hastalığına 1 yaşındayken yakalanır ve gözlerini kaybeder. Aynı yıl içerisinde ailesi ile birlikte Bingöl'e göç eder ve Dere i-Kasaran Mahallesi'nde yaşamaya başlar. Rençber Aziz, 1968 yılında ailesinin yönlendirmesiyle hafız olur. 1971 yılında ise annesini kaybeder. İstanbul'da Çemberlitaş Mevlithan Mektebi'ne gider. Orada, Görme Engelliler Cemiyeti adındaki bir topluluk ile tanışır. Görme engellilere eğitim veren okullarda okuma-yazma öğrenir. 1977 yılında kendi bestelerini yaparak topluma müzikle mesajlar vermeye başlayan Rençber Aziz'in söylemleri ve müziği, dönemin siyasi ortamında engellenmeye çalışılır. Siyasi propaganda yaptığı gerekçesiyle hüküm giyen Rençber Aziz, 7 ay 9 gün cezaevinde hapis yatar ve 1978 yılında özgürlüğüne kavuşunca Bingöl'e döner. O dönemde ülkenin siyasi ortamından dolayı yurtdışına çıkan Rençber Aziz, Almanya'ya siyasi iltica talebinde bulunur. Zazaki, Kurmanci ve Türkçe eserlerden oluşan "Hesreta Azadi" adlı ilk albümünü Almanya'da plak olarak doldurtup eserler yapmaya başlayan Rençber Aziz, 1988 yılında Almanya'nın Hannover kentinde yüksek bir binadan düşüp hayatını kaybeder. 33 yıllık yaşamına gönül gözüyle bakan bir hayat hikayesi ve önemli eserler sığdıran Rençber Aziz'in parçalarını günümüzde Servet Kocakaya ve Ahmet Arslan gibi ünlü sanatçılar seslendirirken, Bingöl'deki birçok yerel sanatçı da ünlü ozanın eserlerini seslendirmektedir.
Görüntü Dökümü
-------------------------
-Tiyatro sahnesinden detaylar
-Oyunu Yazan ve Yöneten Abdullah caf'ın Konuşması
-Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Aziz ÖNAL/BİNGÖL, -
========================================================
8)NAZİK GÖLÜ'NE 'DRONE'LU KORUMA
BİTLİS'in Ahlat ilçesine yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan Nazik Gölü için jandarma teknolojiden yararlanarak ilgi çeken koruma yöntemi buldu. Sazan, inci kefali, siraz, karasius gibi balık türlerinin yaşam alanı Nazik Gölü, yasa dışı avcılık yapanlara karşı drone il kontrol altında tutuluyor. 30 kilometrekarelik bir alana sahip olan göl yüzeyinde süreli drone uçuruluyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş, gölde kaçak ağ kullanıldığını, bunun balık varlığına büyük zarar verdiğini belirterek, drone ile takibin etkili olduğunu söyledi.
Ahlat'a yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan Ovakışla beldesindeki Nazik Gölü, jandarmanın sürekli kontrolü altında tutuluyor. Denizden yüksekliği 1876, derinliği 50 metreyi bulan ve içinde sazan, inci kefali, siraz, karasius gibi balık türlerin buluduğu Nazik Gölü'nde iç sularda yasak olan manyat ve gırgır ağlarının kullanılmaması için jandarma teknolojiden de yararlanarak koruma sağlıyor. 30 kilometrekarelik bir alana sahip olan göl yüzeyi ve çevresini sürekli kontrol altında tutulması için drone kullanan jandarma, herhangi bir olumsuzluğun yaşanması durumunda da anında müdahalede bulunabiliyor.
Bitlis İl Jandarma Komutan Yardımcısı Albay Ufuk Urgun ve Ahlat İlçe Garnizon Komutanı Binbaşı Ahmet Zafer Bayram ile birlikte Nazik Gölü çevresinde incelemelerde bulunan Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş, Bitlis İl Jandarma Komutanlığı'nca drone ile Nazik Gölü'nde yapılan uygulamanın doğal kaynakların korunmasında önemli ve güzel bir örnek teşkil ettiğini söyledi. Gölde avcılık yapmak isteyen balıkçıların sadece uzatma ağ kullanabileceğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Akkuş, şöyle konuştu:
"Nazik Gölü, önemli balıkçılık kaynaklarındandır. Balık stokları sürdürülebilir fakat sınırsız olmayan kaynaklardır. Bu kaynakları koruyabilir ve uygun yönetim ilkeleri ile yönetebilirsek, sonsuza kadar kullanabiliriz. Bu nedenle bu kaynakları korumamız lazım. Tabii koruma faaliyetlerindeki en önemli teşkilat da Jandarma teşkilatıdır. Gelişen teknolojiyle beraber koruma çalışmalarında da yeni yöntemleri benimsememiz gerekiyor. Çünkü doğal kaynaklar yüzey alanı ve arazi şartları olarak çalışması zor alanlardır. Nüfusun artması ve ekonomik hırslar nedeniyle insanoğlunun doğal kaynaklar üzerindeki etkisi tarihin hiçbir döneminde şimdiki kadar artmamıştır. Günümüzde doğal kaynaklar ve canlı türleri hızla kaybolmakta ve bizleri sonu belli olmayan bir uçuruma doğru götürmektedirler. Bölgemizin önemli balıkçılık kaynaklarından olan Nazik Gölü, mutlak surette korumamız gereken doğal kaynaklarımızın başında gelmektedir."
"Bundan 20-30 yıl geriye gittiğimiz zaman bu gölde ağırlığı 15-20 kiloya varan sazanlar avlanmaktaydı fakat günümüzde gölde ağırlığı 1-1.5 kiloyu geçen sazan bulmak mucize haline gelmiştir" diyen Yrd. Doç. Dr. Akkuş, "Şayet Nazik Gölü'nü şimdi korumazsak yarın çok geç olacaktır. Doğal kaynaklar, arazi şartlarının zorluğu, büyük alanları kapsaması ve farklı nedenlerden dolayı korunması ve denetlenmesi oldukça zordur. Bu noktada gelişen teknoloji ile beraber doğal kaynakların yönetiminde yeni yaklaşımlar benimsememiz, yeni yöntemler geliştirmemiz gerekmektedir. Geliştireceğimiz bu yöntemler ile doğal kaynaklarımızı çok etkin bir şekilde koruyabiliyoruz" ifadelerini kullandı.
Engebeli arazi ve kilometrelerce uzaklıkların zaman ve iş kaybına neden olduğunu ancak drone'la yapılan denetimlerin ise kısa bir sürede tamamlanabildiğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş, şunları kaydetti:
"Bu tür uygulamaların daha çok kullanılmasını ve geliştirilmesini istiyoruz. Bu çalışmada emeği geçen ve inci kefali kaçak avcılığının önlenmesinde de büyük operasyonlara imza atan Bitlis İl Jandarma Komutanlığı'na, Ahlat İlçe Jandarma Komutanlığı'na teşekkür ediyoruz. İlerleyen günlerde daha farklı uygulamalar olacağına inanıyoruz. Nazik Gölü balıkçılık yönetmeliği açısından son 15 yılı göz önüne aldığımız zaman bölgenin en sorunlu alanlarından birisiydi. Çünkü burada kaçak manyat ve gırgır ağları kullanılıyordu. Bunlar iç sularda kullanımı kesinlikle yasak ağlardır. Balıkçıların şunu görmesi lazım. Bu balık kaynağından kendileri gelir elde ediyorlar ve bu kaynağı sürdürülebilir bir şekilde kullanmak lazım. Belli bir kısmını avlayıp, belli bir kısmını da bırakmak lazım ki stok kendini yenileyebilsin. Dolayısıyla ekonomik kaygılarla birlikte bir anda bütün balığı avlayıp da çok para kazanma düşüncesine kapılmaları kendi sonlarını hazırlar."
Görüntü Dökümü
-----------------------
-Jandarma personeli tarafından çevre güvenliğinin alınması ve dronun hazırlanması
-Dronun uçurulması ve detaylar
-Drunun göl üzerindeki detayları
-Balıkçı tekneleri
-Drondan takip edilen balıkçı tekneleri
-Jandarma Bot Komutanlığı ekiplerinin tekneye çıkmaları
-Van YYÜ Su ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkuş ile ropörtaj
-Çevreden detaylar
Halil ÜLKER/AHLAT(Bitlis), -
===================================================
9)ŞANLIURFALI ÇININ 'AKLİ DENGESİ YERİNDE OLMAYANLAR' SERGİSİ
ŞANLIURFA'da 47 yıldır fotoğrafçılık yapan Mahmut Okkaş, kentteki akıl dengesi yerinde olmayan kişilerin fotoğraflarını stüdyosunda oluşturduğu panoda sergiliyor.
Yusuf Paşa Mahallesi'ndeki stüdyosunda 47 yıldır fotoğrafçılık yapan Mahmut Okkaş, 1973 yılından bu yana 100'e yakın akıl sağlığı bozuk kişinin fotoğrafı çekti. Okkaş, çektiği fotoğrafları, stüdyosundaki bir köşede oluşturduğu panoya asarak sergiliyor. Fotoğraflamadan önce onlarla arkadaş olduğunu anlatan Okkaş, "Bazen ben onlara gidiyorum, bazen onları buraya getiriyorum. Tabi fotoğraflamak istediğimde, benden isteği olanlar da oluyor. Bazen bir sigara ile ikna oluyorlar, bazen yemek ya da sadece hamamda yıkanmak isteyen oluyor. İnsanoğlu akıl denilen en güzel varlığın karşılığı olarak Allah'a şükretmelidir. Çekmiş olduğum fotoğraflarla onu anlatmaya çalıştım. Diyelim ki, insanların bazılarında akıl vardır, bazılarının ise yoktur. Var olan kişi Allah'a ne kadar secde ediyor, ne kadar şükrediyor, ne kadar Allah'a yalvarıyor, ne kadar ibadet ediyor? İnsanoğlu akıl denilen yeteneğin kıymetini bilmelidir" dedi.
'Kentin neşesi' olarak tanımladığı akli dengesi yerinde olmayan kişilerin fotoğraflarıyla oluşturduğu panonun müşterilerinin de ilgisini çektiğini ifade eden Okkaş, " Şanlıurfa'nın halka mal olmuş ve kendilerini sevdirmiş bu kişilerin fotoğraflarını çektim. Çekmiş olduğum fotoğrafları dükkanımın önünde sergileyerek 'deliler panoraması'nı oluşturdum. Bunların içinde en meşhuru Deli Ayno var. Yine Mesela Haftalıkçı Ahmet ağabeyimiz var; her hafta gelir haftalığını alır giderdi. Abdulkadir ağabey var; gelir bize söver, sayar çeker giderdi. Berfo ağabeyimiz var; Kürtçe bir şeyler anlatır, çeker giderdi. Dolap Mustafa var; döne döne gezerdi. Sinemacı Mustafa var; çok sigara içerdi, içerken kendi kendini yaktı. Taksi çarptığı için 'Taksi' ismi ile anılan vardı. Taksi çarpmadan ve çarptıktan sonraki hali var. Bu kişilerle karşılıklı oturuyor, konuşuyoruz. Bazılarının dertlerini dinliyorum, bazılarının ihtiyaçlarını temin ediyorum. Ondan sonra fotoğraflarını çekiyorum. Bazıları istemiyor, bazıları kabul ediyor. Akıllı insanlar gibi değiller. Çok şey istemiyorlar zaten. Koreli Mehmet ağabey var; onun fotoğrafını çekmek istedim ama 'Aç ayı oynamaz' dedi. 'Önce karnımı doyur, yeni kıyafet al, sonra beni tıraş et. Sonra banyo yaptır. Daha sonra fotoğrafımı çekebilirsin' dedi. Hepsini yaptım ve fotoğrafını çektim. Şu an tek hedefim; Şanlıurfa'nın alimleri ve sokakları adlı sergiyi açmak" diye konuştu.
Görüntü Dökümü
---------------------------------
Fotoğraf stüdyosundaki pano
Panoda bulunan fotoğraflar
Fotoğrafçı Mahmut Okkaş yapılan röp.
Genel ve detay görüntüler
( Haber-Kamera: Ömer ŞULUL- ŞANLIURFA-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 240 MB
===========================================================
10)ÖZEL GÜVENLİK GÖREVLİLERİNE KALİTE YÜKSELTME EĞİTİMİ
GAZİANTEP'te güvenlik hizmetlerindeki kalitenin artırılması amacıyla İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun talimatı doğrultusunda, ülke genelinde çalışan özel güvenlik görevlilerinin bilgilendirilmelerine yönelik eğitim verilmeye başlandı.
Şehitkamil Kongre Merkezinde Özel Güvenlik Daire Başkanlığı koordinasyonunda Polis Başmüfettişleri Ergün Güngör ve AFAD yetkilileri tarafından verilen eğitimde, özel güvenlik görevlileri, 'Etkili İletişim', 'Genel Kollukla İlişkiler', 'Aidiyet Duygusunun Geliştirilmesi', 'Güvenlik Tedbirleri', 'Özel Güvenlik Hukuku' ve 'AFAD Bilinçlendirme' konularında dersler alıyor. Güvenlik görevlileri ihtiyaç duyulduğu zamanlarda sınırın diğer tarafında da görev alacak.
5 bin 810 özel güvenlik görevlisine verilecek olan eğitim, 9 gün sürecek.
Görüntü Dökümü
----------------------------------
Eğitime katılanlar
Eğitimin verilmesi
Genel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Mustafa KANLI-GAZİANTEP-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 155 MB
=====================================================
Son Dakika › Güncel › Dha Yurt Bülteni-5 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?