Edirne'yi 'sinekler' sardı
Edirne'de aşırı sıcakların yaşandığı son günlerde özellikle hava karardıktan sonra ortaya çıkan sivrisinek ve karasinekler, kentte hayatı olumsuz etkiliyor. Vatandaşlar, sinekleri her yeri sardığını ve önlem alınmasını isterken Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, sineklerle etkin bir mücadele yürüttüklerini söyledi. Tanrıkulu, "Edirne 3 nehrin geçtiği bir şehir, şehrin içinde çeltik ekimi yapılıyor. Neredeyse bizim evimizin içinde" dedi.
Edirne'de yaz aylarında görülen sivrisineklere bu yaz yaşanan aşırıcı sıcaklarla birlikte sivrisineklerin yanına kara sinekler de eklendi. Özellikle havanın kararmasından itibaren kenti basan sinekler, yaşamı olumsuz yönde etkiliyor. Sineklerle yeteri kadar mücadele edilmediğini savunan vatandaşlar, akşamları dışarıya çıkamadıklarını, evlerinin kapı ve pencerelerini sıkı sık kapatmak zorunda kaldıklarını dile getirdi. Sosyal medye üzerinden de tepkilerini paylaşan Edirneliler, soruna çözüm bulunmasını istedi.
Kentte hava karardıktan sonra insanları sokağa çıkamaz duruma getiren sineklere, çevredeki tarlalar ise son yıllarda yerleşim yerlerine kadar gelen çeltik tarlalarının neden olduğu belirtildi. Meriç, Tunca, Arda nehirlerinin yanı sıra Meriç Nehri üzerinde taşkınları korumak amacıyla yapımı tamamlanmak üzere olan Kanal Edirne'nin de neden olduğu ileri sürüldü.
Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, 10 yıl kendi ekipmanları ile sinekle mücadele yaptıklarını belirterek, bu mücadeleyi yürütmek için Almanya'da Ren Nehri kıyısındaki çalışmaları da yerinde gördüklerini söyledi. Sineklerle larva döneminde biyolojik mücadele de yaptıklarını anlatan Tanrıkulu, "Kışın kışlak mücadelelerimizi yapıyoruz. Halkımız yazın sadece uçkun mücadelesi için bizim araçlarımızı görüyor ama biz her zaman çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Metruk binalarımızı, kanalizasyonlarımızı, ahırları şehrin içinde ve dışında olan bazı binaları durmadan ilaçlıyoruz" dedi.
'KANALA SU VERİLMEYE BAŞLANDI'
DSİ ile görüştüklerini ve açılan kanala su verilmeye başlandığını ifade eden Tanrıkulu, "Kanalda su tutulmuyordu. Su akmayınca bir larvalar oluşur ve oradan uçkun haline geliyorlar. Bizim için önemli olan oradaki suyun akıtılmasıydı geçen hafta başında DSİ Edirne kanalına su vermeye başlamış, bu bizim için çok önemli. Onun dışında Edirne'miz 3 nehrin geçtiği bir şehir. Bir de ne yazık ki 1936 yılında olan bir çeltik kanunu var, revizyon edilmesi gereken bir kanun. Şehirlerdeki evlerin 1 kilometre uzağına ekilmesi gerekiyor ama neredeyse Tıp Fakültesi'nin yanında, Yıldırım Mahallesi'nde birçok yerde şehrin içinde çeltik ekimi yapılıyor. Neredeyse bizim evimizin içinde. Öyle olunca da çeltik alanlarında durgun su olduğu için orada şu an bile larva bulmamız mümkün" dedi.
Kanalda bir süre su akmadığı için bataklık meydana geldiğini söyleyen Ertuğrul Tanrıkulu, "Biz Edirne Belediyesi olarak Sağlık Bakanlığı'nın, Dünya Sağlık Örgütü'nün ve Avrupa Birliği'nin izinleri alınmış ilaçları kullanıyoruz. Çalışan işçilerimizin de sağlığını koruyoruz. Sivrisineklerle biyolojik dengeyi koruyan bir savaş yapıyoruz. İlaçların toprağımıza ve tarım alanlarına zara vermemesi içinde çok uğraşıyoruz. Sabah saat 05.00'te ilaçlama çalışmalarına çıkıyoruz, 5 ekip, 70 noktayı ilaçlıyor. İklim değişikliğinden dolayı çok fazla ani yağışlar oldu. Yarım bardak suyu bıraksam sivrisinek popülasyonuna ulaşabiliyoruz. Edirne aynı zamanda yeşil olan bir şehir, ekili alanlar var orada çiftçilerimiz sulama işlemi yapıyor. Oralardaki en ufak bir durgun su sivrisinek üretimini arttırıyor. Şundan eminim ki Edirne'de yaptığımız çalışmalar gerçekten sonuç veriyor. Başarısız olsa sinek popülasyonundan çok daha fazlasını göreceğiz" diye konuştu.
'SİNEKLERİN PASAPORTU YOK'
Tanrıkulu, yeşil alanların arttığı yerlerde sivrisinek şikayetlerinin arttığını ifade eden Tanrıkulu, DSİ'nin de katkılarıyla kanala su verildiğini ve sineklerin azalacağını söyledi. Tanrıkulu, "Bulgaristan ve Yunanistan'daki bu işleri yapan dostlarımızla bir araya geldik, toplantı yaptık. Onlar bir çalışma yapmazsa bizim yaptığımız çalışmalar ne yazık ki,eksik kalıyor. Sivrisineklerin pasaportu yok malum, dedikleri gibi uçup geliyorlar. Dünya'nın en büyük iki kara sınırı olan Kapıkule sınırımız var. Oradan TIR'lar da geçiyor, özellikle siyah brandalı olan TIR'lara yapışan sivrisineklerde bize geliyor. Tabi sivrisineklerimizi burada misafir etmiyoruz, onlara da aynı çalışmayı yapıyoruz. Burada önemli olan bütün ülkelerin birlikte hareket etmesi. Bunu bir dönem başarmıştık fakat ne yazık ki onların kendi iç problemleri, ekonomik sıkıntıları yüzünden kadük kaldı. Komşu ilçelerimiz bizim çalışmalarımızı çok beğenmişti,raporlarımızı bizden örnek alıp gittikler. Orada da kendi uygulamalarını yaptılar fakat komşuluk ilişkilerinde onların yapmadığı mücadele biz de yansıyor tabi.
VATANDAŞLAR TEPKİLİ
Edirne'de yaşayan Fatma Erel, "Çok sinek var dışarı çıkamıyoruz, Yaz keyfini asla yapamıyoruz. Haftada bir kere Edirne belediyesinden ilaçlamaya geliyorlar ama o ilaç hiç fayda etmiyor" dedi. Macide Rait, "Sinekler bizi ısırmasınlar diye içeri kaçıyorum. Ben şeker hastayım sinekler dokunmasın diye dışarıda durmuyorum" dedi. Seyyar satıcı Ümit Halı, "Biz bu sineklerden gerçekten bıktık. Gece ne bahçede oturabiliyoruz ne çay içebiliyoruz. Belediye buna bir çare bulsun. Sivrisinek ilacı kullanarak ateş yakıp üstüne su dökerek önlem alıyoruz" diye konuştu. Edirneliler, akşam dışarıya çakıp park ve bahçelerde otururken, yanlarına sineklerden korunmak için ilaç taşıyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
-Meriç ve Tunca nehirleri havadan drone ile
-Kent merkezi ve nehirleri drone ile
-Yerleşim yerleri yakınındaki çeltik tarlaları
- Çeltik tarlalarındaki sinek yuvaları
-Meriç Nehri'nden detaylar
-Ertuğrul Tanrıkule ile röp.
-Tarlalar
-Tanrıkulu'nun sinek kovar aletini anlatması
-Sineksavar aleti
-Kent içinden vatandaş detaylar
-Vatandaşlarla röpler
-Belediye ekiplerinin ilaçlama çalışması
-Detaylar
Haber-Kamera: Gurbet GÖKÇE- Ali Can ZERAY/EDİRNE, -
==================
20 gün sonra evlenecek genç, kazada hayatını kaybetti
TEKİRDAĞ'ın Malkara ilçesinde, kontrolünden çıkan otomobilin takla atması sonucu yola fırlayarak ağır yaralanan Murat Öz(27), kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Öz'ün 20 gün sonra nişanlısı Seray Çalık ile düğünlerinin yapılacağı belirtildi.
Kaza bugün saat 03.00 sıralarında Malkara- Tekirdağ karayolunun ilçe çıkışında meydana geldi. Malkara'da bir fabrikada üretim operatörü olarak çalışan Murat Öz, kullandığı 59 DD 551 plakalı otomobilin direksiyon kontrolünü yitirmesi üzerine yoldan çıkan araç kenardaki toprak zemine vurarak taklalar atarak yaklaşık 60 metre sürüklendi. Kazada Öz, taklalar atan otomobilin camından dışarıya fırlayarak otomobilin 10 metre uzağına düşerek ağır yaralandı. Kazayı görenlerin ihbarıyla olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Ağır yaralanan Murat Öz, gelen sağlık ekiplerince olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla Malkara Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Öz, burada doktorların tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamadı. Kazayı duyan Öz'ün yakınları geldikleri hastane önünde büyük üzüntü yaşadı.
20 GÜN SONRA DÜĞÜNÜ OLACAKTI
Kazada ölen Murat Öz'ün nisan ayında Seray Çalık ile nişan yaptığı ve 25 Ağustos günü de düğünlerinin olacağı öğrenildi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------
-Sağlık ve polis ekiplerinin gelişi
-Yaralının ambulansla hastaneye götürmesi
-Yaralının ambulanstan indirilişi
-Kaza yapan araçtan detay
-Polis ekiplerinin kaza yerinde ölçüm yapması
-Görgü tanığının kazayı anlatması
-Kaza yerinden detaylar
-Murat Öz'ün fotoğrafları
Haber-Kamera: Murat YAYIN/MALKARA(Tekirdağ),-
===================
Dünyaca ünlü balıklı kaplıca, son 5 yılın en dolu sezonunu yaşıyor
SİVAS'ın Kangal ilçesinde bulunan ve sedef hastalığının dünyadaki tek doğal tedavi merkezi konumundaki balıklı kaplıca, son 5 yılın en dolu sezonunu geçiriyor. Yurt içi ve yurt dışından kaplıcaya gelenler, selenyumlu sudaki doktor balıklarla şifa buluyor. Yurt içi hastaları, Sağlık Bakanlığının sedef hastaları için belirlediği destekleme oranının artırılması halinde daha fazla insanın merkeze ulaşma imkanı olacağını düşünüyor.
Kangal'a 13 kilometre uzaklıkta bulunan, 37 derece sıcaklıkta yaşayabilen genetiğe sahip dünyadaki tek tür balıkların olduğu suyuyla sedef hastalığının tedavisi için tercih edilen balıklı kaplıca, son 5 yılın en dolu sezonunu geçiriyor. Türkiye'nin bir çok yerinden ve yurt dışından gelen sedef hastaları dünyadaki tek doğal tedavi merkezinde şifa arıyor. En az 21 gün konaklayarak, selenyumlu suda yaşayan doktor balıklar sayesinde şifa bulan hastalar, kaplıcayı herkese tavsiye ediyor. Kaplıcaya tatilini geçirmek ve günübirlik ziyaret etmek için de binlerce kişi geliyor.
İşletmeci Fuat Ünsal, dünya çapında bir kaplıcanın Sivas'ta bulunmasının gururunu yaşadıklarını belirterek, "Hastalarımız ilk geldiklerinde 21 gün süre içerisinde çok güzel sonuçlar alarak Kangal'dan ayrılıyorlar. Hemşirelerimiz, doktorlarımız bunları takip ediyor. İmkanları olmayanlar da gelemiyor. Buraya imkanlar halinde gelinebiliyor. Devlet Sağlık desteği kapsamında günlük 4 lira 5 kuruş kadar bir para veriyor. Bu ücret kimseyi tatmin ediyor. Yetkililer bunu tahmin ediyorum kısa sürede çözer. Çünkü dünyada bir çok ülke böyle yerleri yüzde 100'ünü ödüyor. Özel statüye alıyor. Bunları ben her zaman dile getiriyorum. İnsanlar gelip burada ceplerinden para çıkmadan burada kalıp sonra evlerine dönmeliler. Burası insanların yaşam standartlarını yükseltebilecekleri bir yerdir. Onun içinde insanlar masraf etmeden, yan etkisi olan ilaçlar kullanmadan tedavi olup gidiyorlar. Devletin buraya gelip özel statüye alması lazım. Dünyada bu sudan bir ikincisi yok. Bir zemzem suyu var, ikinci su ise Kangal Balıklı Kaplıcanın suyudur. Buranın özelliği kortizonsuz tedavidir. Kortizonla insanlar yıpratılıyor. Kortizonla insanlar mahvoluyor. Eklemleri, böbrekleri ve her tarafı sıkıntıya sokuyor. Doktorlarımızdan Allah razı olsun, hastaları buraya gönderiyorlar" dedi.
'DEVLET DESTEĞİ EN AZ YÜZDE 80 OLMALI'
Türkiye ve Dünyanın bir çok ülkesinden insanların kaplıcaya geldiğini ifade eden Ünsal, "Özellikle yabancı hastalarımız çok fazla geliyor. İlkbahar ve sonbaharda çok fazla geliyorlar. Rusya, Almanya, Türk Cumhuriyetlerinden insanlar daha fazla geliyor. Azerbaycan başta olmak üzere bir çok ülkeden insanlar gelip burada tedavi oluyorlar. Bunlar aramakla bulunacak şeyler değil. Biz turisti getirmişiz, tesislerimizi yapmışız, imkanlarımızı kullanmışız. Bundan sonrasını devletimizin yapması gerekiyor. Devlet kaplıcaların önünü açmalı ve tesisleştirmelidir. İmkanlar verilmelidir. Özellikle bizim gibi Anadolu'nun göbeğindeki kaplıcalara imkan sağlanmalı ki istihdam yaratılsın. İnsanları hiç ilaç kullanmadan burada tedavi edip göndersek, yılda 2 defa sevk yapılsa, insanlarda rahat rahat tedavilerini olsalar, hiçbir sıkıntı olmaz. Sedef hastalığı sıkıntı yaratan bir hastalık, insanlarımız bu konuda da muzdariptir. Biz de bunların içerisinde yaşıyoruz. Biz sedef hastalarımız için de üzülüyoruz. Ama bizim üzülmemiz hiçbir şey ifade etmiyor. Devlet desteği yüzde yüz şarttır. Devletin hastalara en az yüzde 80 destek sağlaması lazım. Buralar çok önemli yerlerdir. Kaplıca suları çok önemlidir. Bu su aranıp bulunacak bir su değildir. Kangal Balıklı Kaplıcanın suyu dünyada tektir. Buradan tankerlerle su alıyorlar. Buradan bidonlarla içme suyu götürüyorlar. Bizim balığımızın da suyumuzun da benzeri yoktur. Buraya sahip çıkmamız lazım. Sağlık Bakanlığından, Turizm Bakanlığından, siyasilerden çok beklentimiz var" diye konuştu.
İnsanların bilinen aksine hastalanmadan önce kaplıcalara gitmesi gerektiğini ifade eden Ünsal, "Sedef hastalığı bu kapsama girmiyor. Suyumuzun bir özelliği de 35-37 derecede ve fizik tedavisinin en ideal derecesidir. İnsanlar burada havuzlarında tedavi oluyor. Ayrıca dinlenme havuzlarımız da var. Oralarda da balıklanıyorlar. İlla hastalanıp geleceksin diye bir şey yoktur. Burası herkese hitap eden bir yerdir. Biz insanlara, 'Sivas'a gelmeden, Kangal Balıklı Kaplıcaya girmeden, Divriği Ulu Cami'yi görmeden ölmeyin' diyoruz" dedi.
'TÜRKÇE ÖĞRENDİM, BURASI İKİNCİ EVİM OLDU'
Aslen Romanyalı olan ancak İtalya'da yaşayan sedef hastası Elena Monica Cociorva, kaplıcaya ilk kez 17 yıl önce geldiğini belirterek, "Çok ilaç kullandım. Bir faydasını görmedim. Sonra buraya geldim. Bütün vücudum sedef olmuştu. Bana burası çok iyi geliyor. Buraya geldikten sonra 17 senede hiç ilaç kullanmadım. Benim için çok iyi bir yer. Balıklar beni seviyorlar. Çokça geliyorlar. Su çok güzel, burası çok güzel. Burada arkadaşlarım sayesinde Türkçe de öğrendim. İnsanları çok sıcak. Burası benim için ikinci evim oldu" dedi.
'İMKANI OLMAYANLARA DESTEK VERİLMELİ'
İstanbul'da yaşayan ve yaklaşık 25 yıldır kaplıcanın müdavimi olan Bedia Rona, "Sedef, çocukluğumdan beri var. Değişik tedaviler gördüm. Kortizon kullandım. Ama daha da ilerlemişti. Araştırarak burayı gelip buldum. O zamandan bu zamana kadar herhangi bir şey kullanmıyorum. Burada tedavi oluyorum. İşletmeden memnunum. Herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadım" dedi.
Bu tür rahatsızlıkları olan ancak imkanı bulunmayan kişiler için daha fazla devlet desteği gerektiğini ifade eden Rona, "Sedef tekrarlayan bir hastalıktır. Yaşam koşullarına göre bazı insanlarda daha geç bazı insanlarda daha erken tekrarlayabiliyor. Ben çok zor koşullarda da olsa gelmeye çalışıyorum. Ama çok tanıdığım arkadaşım ekonomik nedenlerden dolayı buraya gelemiyor. Türkiye'de böyle güzel bir yerin devlet tarafından desteklenmesi lazım. Sağlık kapsamında verilen ücret çok komik. Buranın özel statüye alınması lazım. Devletin buraya desteği lazım. İşletmenin imkanları yeterli değil. Dünyaya tanıtılması lazım. Burası sadece işletmeciye para kazandıracak bir tesis değil. Ülke ekonomisine katkıda bulunabilecek bir tesis. Bir çok şeye milyonlarca lira veriyoruz ama buraya ufacık bir desteği fazla görüyoruz. Devletten destek bekliyoruz. Biz faydalanabiliyoruz ama bir çok insan imkansızlıklardan dolayı faydalanamıyor. Güneş, su ve balık. Bu üçü çok kısa bir sürede hiçbir yan etkisi olmadan mucize gibi bir şey. Diğer tedavilerde ilaçlarla böbreğiniz, karaciğeriniz gidiyor. Burada en azından tekrarlasa bile çok fazla etkilemeden tedavi oluyoruz. Herkese tavsiye ediyorum" dedi.
İstanbul'dan gelen Satı Sevinç ise 4 yıldır kaplıcaya geldiğini belirterek, "Bundan önce ilaçla tedavi vardı ama hiçbir faydasını görmedim. Onlar daha çok tetiklemeye başladı. Psikolojimiz de bozuluyor. Baktım olmadı. Televizyonlarda gördüm. Buraya geldikten sonra bir daha kortizon kullanmadım. Ben buradan çok memnunum. Burada 21 gün kaldıktan sonra vücudumda hiçbir şey kalmıyor. Suyu, balıkları, güneşi ve personeliyle çok memnunuz. Burada stresimizi de atıyoruz, moralimiz de yerinde oluyor" diye konuştu.
Kaplıcada bulunmaktan keyif aldığını anlatan Cengiz Yılmaz da, " Kafkasya'ya seyahat yaptım. Gürcistan üzerinden Ermenistan, İran, Van derken buraya yolum düştü. Burayı daha önce görmüştüm. Buraya bir merak için geldim ama faydasını görüyorum. Ayaklarımda mantar vardı. İlk defa geldim ama bundan devamlı gelmeyi düşünüyorum. Balıklar fazla acıtmıyor. Hafiften böyle elektrik çarpmış gibi oluyor. Zaten insan 1 saat falan durunca alışıyor. Herkese tavsiye ederim" dedi.
Görüntü Dökümü
---------
-Kaplıcadan drone görüntüleri
-Kaplıcadaki kişilerden görüntüler
-Sualtı kamerası ile balıkların görüntüsü
-Kaplıcadan genel görnütüler
-İşletmeci Fuat Ünsal'ın açıklamaları
-İtalya'dan gelen Monica Cociorva'nın konuşması
-Diğer röportajlar
-Detaylar
(739 Mb)
Haber-Kamera: Eraydın AYTEKİN-Hüsnü Ümit AVCI/KANGAL(Sivas),
===================
- Su kuyusu sondajında farklı renklerde toprak ve soğuk hava şaşkınlığı
Batman'da çiftçi Serhan Ramanlı'nın, fıstık bahçesine su kuyusu açmak için yaptırdığı sondaj sırasında alt katmanlardaki toprağın gün yüzüne kırmızı, sarı ve mavi renklerde çıkması şaşırttı. Ramanlı, soğuk hava da geldiğini söylediği kuyuda araştırma yapılmasını istedi.
Merkeze bağlı Demirbilek köyünde çiftçi Serhan Ramanlı, 70 dönümlük fıstık bahçesinde su kuyusu açmak için sondaj yaptırdı. Yüzeyden 120 metre inilen arazide su çıkmadı ancak yerkabuğunun alt katmanlarındaki toprağın, kırmızı, sarı ve mavi renklerinde olduğu görüldü. Toprağın farklı renkleriyle şaşıran Ramanlı, yer altından soğuk hava da geldiğini iddia etti. Ramanlı, arazisinde araştırma yapılmasını isteyerek, "Tarlamda su kuyusu açmak için sondaj yaptık. İlk etapta kırmızı, ardından sarı ve son olarak da mavi çamur gün yüzüne çıktı. Kuyudan sadece renkli çamur çıkmadı, bununla birlikte soğuk bir hava da yer altından çıkmaya başladı. Yaklaşık 4- 5 gündür açtığımız kuyudaki soğuk hava bitmeden yüzeye çıkıyor. Burada doğal gaz mı yoksa petrol yatağı mı var bilmiyorum. İlgili kurumların kuyuda araştırma yapmasını istiyorum. İlk defa böyle bir manzarayla karşılaştım. 120 metreye kadar inildi ama suya rastlamadık" dedi.
Jeoloji mühendisleri ise toprağın, sondaj suyuyla gün yüzüne farklı renkte çıkabileceğini belirterek, soğuk havanın ise yakınlarda bulunan petrol kuyularına enjekte karbondioksit olabileceğini ancak kesin sonucun araştırmayla anlaşılabileceğini söyledi.
Görüntü Döküm
--------
Kuyudan görüntü
Tarladan görüntü
Ramanlı ile röportaj
Genel ve detay görüntü
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 228 MB
Haber-Kamera: Arif ARSLAN-Reşat YİĞİZ/BATMAN,
====================
Hayatını kedilere adadı
Bursa'nın Mudanya ilçesindeki evinde 20 kedi besleyen Şerife Görgülü (70), bakıma ve tedaviye muhtaç olan sokak hayvanlarına da sahip çıkıyor. İlçedeki kedilerin evine misafir olduğunu söyleyen Görgülü, "Eskiden bana bu kadar kedi baktığım için 'Deli teyze' diyorlardı ama şimdilerde herkes bu duruma alıştı" dedi.
Mudanya ilçesi Mütareke Mahallesi'nde oturan Şerife Görgülü, tam bir kedi tutkunu. Evinde 20 kedi besleyen Şerife Görgülü, hasta, bakıma muhtaç ve sakat olan sokak hayvanlarına da kol kanat gererek tedavi masraflarını karşılıyor. Kedi aşkının kutuya atılan 3 yavru kediyle başladığını kaydeden Şerife Görgülü, "Kurtardığımız kedilere bakalım derken arkası yavaş yavaş geldi. 3 taneyken 5 oldu. 5 taneyken 7 oldu. Sakatı geldi körü, topalı geldi. İnsanların çöp tenekelerine attıkları geldi. Köpekler parçalamasın diye eve almak zorunda kaldım. Şimdi evimi 20 farklı kedi girip çıkıyor" ifadelerini kullandı.
Kedileri beslerken çok mutlu olduğunu kaydeden Şerife Görgülü, "Ben ve eşim 'yemeyelim, onlar yesin' diye uğraşıyoruz. Tavuk, kuru mama, peynir ve süt verdiğimiz kedileri elimizden geldiğince beslemeye çalışıyoruz. Anne kediler yavrularından ayrıldıkları zaman ağlıyorlar. Tarifi imkansız. Ben de onlarla beraber ağlıyorum. Anne arıyor yavrularını, yavrular yok. Bize getirilen yavru kedilerin de mutlaka annesi vardır. Şimdi anne arayacak yavrusunu. Anne kediler, yavrularından ayrıldıklarında kanser bile olabiliyorlar. Kesinlikle anneleri yavrularından ayırmasınlar" diye konuştu.
'ESKİDEN BANA 'DELİ TEYZE GELİYOR' DİYE SESLENİRLERDİ'
Şerife Görgülü, "15 sene önce esnaflar sahilde benim için 'Deli teyze geliyor' diyorlardı. Daha sonra onlar da alıştılar ve onlar da kedi beslemeye başladılar. Gerçekten şimdi insanlar çok daha bilinçlendiler. Mudanya'da çok kişi kedi bakıyor ve besliyor. Hepsine çok teşekkür ediyorum. Zaten dernek başkanım da yardım ediyor bana. Tek yardımcım o. Başka yardımcım yok" dedi. Vatandaşlarından gelen tepkileri de anlatan Şerife Görgülü, "Evin içine nasıl alıyorsun? Bunların kılı, tüyü, yemeğini nasıl hallediyorsun?' diye soruyorlar bana. Yemesi içmesi bir maliyet. Manikürüm yok, pedikürüm yok, saç boyamam yok. Hepsini kedilerim için harcıyorum. Hepsi bunlara feda olsun. Ben eşimle beraber kedilerime bakıyorum ve çok mutluyum. 30 sene yurt dışında kaldım. Ne kedim, ne köpeğim ne de kuşum vardı. Yurt dışında çalışıp gezmekten, hayvan beslemeye vaktimiz olmadı. Şu an ise 'İyi ki kedilerim var' diyorum. Onlarla ilgilenmekten hiçbir yere gidemiyorum ancak, daha önce gittiklerime sayıyorum" dedi.
Görüntü Dökümü:
------------
-Şerife Görgülünün evindeki ve sokaktaki kedilerden görüntüler
-Görgülü'nün kedileri sevmesinden görüntü
-Görgülü'nün kedileri beslemesinden görüntü
-Detaylar
-Görgülü ile röportaj
Süre: 4.52 Boyut: 544 MB
Haber: Merve KIZILKAYA - Kamera: Muammer İRTEM/MUDANYA (Bursa),
=================
Özlem Özdil, Günnercik'te sevenleriyle buluştu
Antalya'nın Gazipaşa ilçesinde düzenlenen 2'nci Toroslar Günnercik Yayla Şenlikleri kapsamında Türk Halk Müziği ses ve saz sanatçısı Özlem Özdil konser verdi.
Gazipaşa Belediyesi'nin düzenlediği ve 3 gün süren Toroslar Yayla Şenliği, ilçeye 55 kilometre uzaklıkta 1800 rakımlı Günnercik Yaylası'nda yapıldı. Yaylada vatandaşlar belediyenin tahsis ettiği 500 çadırın yanı sıra araçlarında konakladı. Yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı şenlikte halk oyunu gösterileri sunuldu. Protokol şenlik alanında kurulan stantları gezerek ürünler hakkında bilgiler aldı. Şenlikte yöresel ve geleneksel oyunlar oynandı. Yörüklerin yaylada en çok eğlendikleri oyunların başında gelen cıngırtlaklar büyük küçük herkes tarafından yoğun ilgi gördü. Gazipaşa Belediye Başkanı Mehmet Ali Yılmaz ve CHP İlçe Başkanı Ömer Güven de cıngırtlağa bindi. Birçok kişi deve ve at üzerinde şenlik alanında gezdirildi. Akşam saatlerinde ise kamp ateşi katıldı. Gençler ateş başında söylenen şarkılarla gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlendi.
Toroslar Günnercik Yayla Şenliği'nin ikinci gününün akşamında ise Türk Halk Müziği ses ve saz sanatçısı Özlem Özdil sahneye çıktı. Binlerce vatandaşa türkülerle dolu bir gece yaşatan Özdil'in türkülerine vatandaşlar da eşlik etti. Ünlü sanatçıya günün anısına Belediye Başkanı Mehmet Ali Yılmaz çiçek ve Gazipaşa'ya adının veriliş kararnamesi olan tabloyu hediye etti.
Görüntü Dökümü
--------------
-Şenlik alanından görüntü
-Çeşitli etkinliklerden görüntü
-Belediye Başkanı Mehmet Ali Yılmaz'ın ayran yapışı
-Saygı duruşu ve İstiklal Marşı
-Özlem Özdil'in sahneye gelişi
-Başkan Yılmaz'ın Özdil'e hediye vermesi
-Vatandaşlardan görüntü
-Genel ve detay görüntüler
-Belediye Başkanı Mehmet Ali Yılmaz'ın konuşması
366 MB/// 06.00"
Haber-Kamera: Yücel BULUT/GAZİPAŞA,
Son Dakika › Güncel › DHA YURT BÜLTENİ - 4 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?