1)RESMİ NİKAH İSTEDİĞİ İÇİN DÖVÜP, BEBEĞİNİ DÜŞÜREN EŞİNDEN ŞİKAYETÇİ OLDU
ADANA'da Hikmiye A.(20), 8 aylık hamileyken, dini nikah kıyarak birlikte yaşadığı Abdulkadir Ç.'nin (26) resmi nikah istediği için kendisini döverek çocuğunun düşmesine neden olduğu iddiasıyla şikayetçi oldu. Olay, 26 Nisan'da Seyhan ilçesi Barbaros Mahallesi Eminağa Caddesi'ndeki müstakil evde meydana geldi. İddiaya göre, Hikmiye A. ve birlikte yaşadığı Abdulkadir Ç. arasında tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine Abdulkadir Ç., 8 aylık hamile olan Hikmiye A.'yı dövdü. Genç kadının durumunun ciddileştiğini gören Abdulkadir Ç., otomobiliyle Adana Şehir Hastanesi'ne götürdü. Hikmiye A. hemen ameliyata alındı ancak doktorların tüm çabalarına rağmen 8 aylık bebek kurtarılamadı. Polis tarafından gözaltına alınan Abdulkadir Ç. ilk ifadesinde, genç kadının sinir krizi geçirdiğini, kendisinin de sakinleştirmek için tokat attığını öne sürdü. Vücudunun çeşitli yerlerlerinde darp izleri olan Hikmiye A.'nın, 4 yıl önce pazarcılık yapan Abdulkadir Ç. ile dini nihah ile evlendiği, çiftin 3 yaşında bir kız çocukları olduğu ortaya çıktı. Abdulkadir Ç., polisteki sorgusun ardından çıkarıldığı nöbetçi mahkemece tutuklandı.
'BENİ EŞİM DÖVDÜ'
Hastanedeki tedavisinin ardından, hayati tehlikeyi atlatan ve kendine gelen Hikmeye A., eşiyle 4 yıl önce evlendiğini söyleyerek, "Kendisine resmi nikah yapmasını söyledim. Bu isteğimi kabul etmedi, sürekli aynı konu yüzünden kavga ediyorduk. Resmi nikah isteğim zaman beni dövüyordu, olay günü aynı konu yüzünden tartışmaya başladık. Beni yine dövdü gözümü hastanede açtım. Bebeğimi kaybettim, şikayetçiyim" dedi. Hikmiye A. taburcu edildikten sonra, ailesi tarafından Mardin'e götürüldü.
Görüntü Dökümü
-------
(ARŞİV)
Zanlının adliyeye girişi
Zanlının konuşması
Adliye dış görüntüsü
Olay yerinden görüntüler
Hastanenin arşiv görüntüsü
SÜRE: 01'37" BOYUT: 180 MB
Haber: Çağlar ÖZTÜRK-Kamera: ADANA,
====================================================
2)KARADENİZ'DE 'KIYI EROZYONU' TEHDİDİ
KARADENİZ'de, kıyıya yakın alanlardan 'kum kosterleri' adı verilen gemilerle deniz tabanından çekilen kum, kıyı erozyonunu tetiklediği belirtildi. Kum ve çakıl alınan deniz tabanında oluşan çukurların dalgaların etkisiyle sahildeki kumlarla dolduğu belirlendi. Kıyı erozyonu nedeniyle Karadeniz Sahil Yolu'nda da çatlaklar oluşmaya başladı. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Hidrolik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Yüksek, "3-5 yıl sonra kıyılarımız kıyı erozyonu tehlikesiyle karşılaşabilir. Biz bu durumdan endişe duyuyoruz" dedi.
Karadeniz'de, kıyıya yakın alanlardan taşıma kapasitesi 3 milyon tona kadar çıkabilen ve kendi vinçleri ile yükleme, tahliye yapabilen 'kum kosterleri' adı verilen gemilerle deniz tabanından çekilen kum, kıyı erozyonunu tetiklediği belirtildi. Kum ve çakıl alınan deniz tabanında oluşan çukurların dalgaların etkisiyle sahildeki kumlarla dolduğu belirlendi. Kıyı erozyonu nedeniyle Karadeniz Bölgesi'nde, 1987 yılında yapımına başlanan ve 20 yılda tamamlanarak 2007 yılında ulaşıma açılan 542 kilometre uzunluğundaki Karadeniz Sahil Yolu'nda çatlaklar oluşmaya başladı. Deniz dolgusu üzerine inşa edilen yolun Trabzon, Rize ve Artvin geçişlerinde görülen çatlaklardan yağmur suyu sızarak yolun alt katmanlarına zarar vermemesi için karayolları ekipleri çalışma yürütüyor. Çatlakları tespit eden ekipler, özel zift enjekte ederek, boşlukları doldurmaya çalışıyor. Trabzon ve Rize geçişinde çatlaklara karşı önlem alındı. Rize'nin İyidere ilçesinde yolun 8 kilometrelik kısmında yapılan çatlak onarımı tamamlandı. Çatlak onarımı ile geçici tedbir uygulanan yolda ömrü tamamlanan 5 santimetrelik üst asfalt kaplamanın ilerleyen dönemlerde sökülerek, yeniden dökülmesinin planlandığı öğrenildi.
'DENİZ TABANINDAKİ DENGEYİ BOZUYOR'
KTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Hidrolik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Yüksek, denizlerden kontrolsüz kum alımının deniz tabanındaki dengeyi bozduğunu belirterek "Doğadaki her şeyin bir dengesi var. Denizin de bir katı madde bütçesi var. Akarsuların taşıdığı kum ve çakıllar bu bütçeyi sağlıyor. Taşlar ve topraklar akarsular yardımıyla denizlere taşınıyor. Bu deniz bütçesinin artısı oluyor, gideri de birilerinin dışarıdan kum alması oluyor. Bazı durumlarda kumun fazla olduğu noktalardan kum almak gerekebilir. Limanların, balıkçı barınaklarının girişlerinde kum birikintisi oluyor. Bu kumlar alınabilir. Fakat denizden aldığımız kumlar, deniz tabanındaki dengeyi bozuyor o noktada çukurlar oluşuyor. Deniz tabanı buna izin vermez. Sahilde bulunan kumları ve çakılları o çukuru doldurmak için denize taşıyacaktır. Bu da bizim kıyıdaki yapılarımızı tehlikeye sokacak. Dalgakıran 'T'lere, yollara ve tahkimatlara zarar verecek. Bunun dışında bu durum oradaki canlı yaşamını da olumsuz etkileyecektirö dedi.
'KIYILARIMIZ KIYI EROZYONU TEHLİKESİYLE KARŞILAŞABİLİR'
Denizlerden kum almanın gerekli olduğunu ancak kontrolsüz alımının devam etmesiyle 3-5 sene içerisinde kıyılarda kıyı erozyonu tehlikesi oluşturabileceğini söyleyen Prof. Dr. Yüksek, "Bizim kuma ihtiyacımız var fakat bu kum dikkatli taşınmalı. Hangi bölgeden, hangi derinlikten ve ne kadar kum alındığının iyi hesaplanması lazım. Fakat bu noktada iyi bir kontrol mekanizması yok. 3-5 sene sonra kıyılarımızın kıyı erozyonu tehlikesiyle karşılaşabilir. Biz bu durumdan endişe duyuyoruz. Akyazı Projesi'nin denizden korunma projesini biz yaptık, şu anda bir sorun yok ama oyulmalar devam ederse zamanla dalgalar önemli bir etki yaratarak, kırılmaya, enerji kırılmasına maruz kalmaksızın gelip yapıya vuracak bu da yapı için problem doğuracakö diye konuştu.
Görüntü Dökümü
-------
Kum kosterlerinden görüntüler
Kıyı şeridinden drone görüntüleri
Yollarda meydana gelen çatlamalar
Prof. Dr. Ömer Yüksek'in açıklamaları
Çöken doldurma alanda asılı kalan kamyonlardan görüntüler
Detaylar
BOYUT: 480 MB
Haber Kamera: Uğur AYDIN- Selçuk BAŞAR/TRABZON, W
====================================================
3)YAYLA YOLLARINDA KARLA MÜCADELE
ANTALYA'nın Akseki ilçesinde karla kapalı olan yayla yolları iş makineleriyle açılıyor. İş makineleri yüksekliği yer yer 10 metreyi bulan kar kütlelerini yarıp açarken, göçe hazırlanan Yörüklerle bölge halkının yaylalara ulaşımı kolaylaştırılmaya çalışılıyor.
Türkiye'nin Akdeniz kıyısına paralel Irak sınırına kadar uzanan en önemli dağ zinciri olan Toros Dağları'nın Antalya sınırında kalan kısmı, özellikle yazın Yörüklerin göç noktaları arasında yer alıyor. Yörükler yazın bunaltıcı havadan kurtulmak ve hayvanlarını yetiştirmek için bahar aylarında Torosların eteklerindeki yaylalara göç ediyor. Antalya'nın ilçelerinde bulunan birçok yaylaya ulaşım kış boyu yağan kar nedeniyle sağlanamıyor. Bahar aylarında karların erimeye başlamasıyla yaylalara ulaşım da açılıyor ancak bazı bölgelerde yoğun yağan kar nedeniyle yer yer 10 metreyi bulan karları temizlemek iş makinelerine düşüyor.
KAR KÜTLELERİ TEMİZLENDİ
Akseki ilçesindeki yaylalarda da aynı durum yaşanıyor. Karların eridiği yaylalarda bazı yollar kendiliğinden açılırken, bazılarına ise Antalya Büyükşehir Belediyesi Kırsal Hizmetler Dairesi'ne bağlı iş makineleriyle müdahale ediliyor. Akseki'ye yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki 2300 rakımlı Göktepe Yaylası'na ulaşımı sağlayan yollardaki kar kütleleri iş makineleriyle yarılarak, temizlendi. Yayla yolları göçe hazırlanan Yörükler için hazır hale getirilirken, bölgedeki çalışmaların devam ettiği belirtildi.
'SIKINTI ÇEKMEDEN YAYLAMIZA GELECEĞİZ'
Manavgat'tan Göktepe Yaylası'na göçe hazırlanan hayvan yetiştiricisi Ramazan Keçer, "Burası Akseki Göktepe Yaylası Yukarı Çenger Mahallesi. Yolumuz açılıyor Antalya Büyükşehir Belediyesi başkanına ve Kırsal Hizmetler başkanına çok teşekkür ediyorum. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Ayrıca Muhittin Böcek'e de çok teşekkür ediyorum. Yarın bir gün koyunlarımız gelecek. Sıkıntı çekmeden yaylamıza geleceğiz durum onu gösteriyor. Buralarda 3 metreyle 5 metre kar olan yerler var. Derelerde heyelan olan yerler var" dedi.
Görüntü Dökümü
-------
İş makineleriyle karlı yolların açılması
İş makinelerinin çalışmasından detay
Ramazan Keçer röportaj
HABER- KAMERA: Adem ÇETİN/AKSEKİ (Antalya),
=====================================================
4)49 YILDIR TÜRK KÜLTÜRÜNÜ AVUSTURALYA'DA TANITIYOR
Adanalı lokantacı Mehmet Balıkel (76), 49 yıl önce yerleştiği Avustralya'nın Melbourne kentinde Türk kültürünü tanıtmak, Türkleri ve Avusturyalılar arasındaki dostluğu pekiştirmek için gittiği günden bu yana çalıştığını söyledi.
1970 yılında Adana'dan Avustralya'nın Melbourne kentine giderek orada ilk Türk lokantasını açtığını belirten Balıkel, Türk kültürünü tanıtmak için kolları sıvadığını vurguladı. Kente ilk gittiği zamanlarda çeşitli fabrikalarda çalıştığını kaydeden Balıkel, "Fabrikaların ardından ilk Türk lokantasını açtım. Bir süre sonra restorana milletvekilleri, oranın sanatçıları sık sık gelmeye başladılar çünkü lezzeti çok beğeniyorlardı. İş yerimin açılışında yemekleri de bedava dağıtmıştım. Orada insanlarla güzel ilişkiler kurmayı başardık ve hem biz onları hem de onları bizi sevdiö dedi.
'TÜRKİYE'Yİ TANITMAK ŞEREFTİR'
Avustralya'da sadece para kazanmak için yaşamadığını asıl amacının Türk kültürünü oradaki insanlara tanıtmak olduğunun belirten Balıkel, "Türk toplumunu tanıtmayı kendime amaç edindim. Çok güzel de yaptığımı düşünüyorum. Türk Cumhuriyeti'ni ve Atatürk'ü oradaki insanlara tanıttım. Özellikle Türk mutfağını tadan oranın yerlileriyle ilk bağlantıyı kurmuş olduk. Onlar da bu durumdan çok memnun oldular. Şu an emekli oldum ama çalışmaya devam ediyorum. Çeşitli festivallerde Türk şerbetlerini satıyorumö diye konuştu.
Yıllar içinde birçok ilginç anıya tanıklık ettiğini söyleyen Balıkel, yıllar önce Melbourne'a İngiltere kraliyet tahtının varisi Galler Prensi Charles'ın ziyaret için geldiğini ve kendisinin ona döner ikram ettiğini de sözlerine ekledi.
Görüntü Dökümü
------
Mehmet Balıkel ile röp
Genel ve detaylar
Haber: -Kamera: Can ÇELİK/ADANA,
===========================================
5)VELİLERLE İŞBİRLİĞİ YAPTI, SINIFI AHŞAP ARAÇ GEREÇLERLE DONATTI
SAMSUN'da, Demirci İlk ve Orta Okulu anasınıfı öğretmeni Tuğba Cebiroğlu, velilerle bir araya gelerek sınıfında bulunan tüm okul araç-gereçlerini sadece ahşap kullanarak yeniden tasarladı. Samsun'da, Demirci İlk ve Orta Okulu anasınıfı öğretmeni Tuğba Cebiroğlu, velilerle bir araya gelerek ürettiği projelerle, öğrencilerin gelişimi için çaba sarf ediyor. Sınıfında bulunan tüm okul araç-gereçlerini sadece ahşap kullanarak yeniden tasarlamayı planlayan Cebiroğlu, geliştirdiği projeyi velileri ile paylaştı. Velilerin olumlu geri dönüş yapması üzerine harekete geçen Cebiroğlu, kolları sıvayarak sınıfını yeniden donattı. Velilerin de katıldığı çalışmalarla, sınıfında bulunan okul gereçleri sadece ahşap kullanarak yeniden tasarlandı. Sınıfı ile ilgili bir değişlik yapmak istediğini ve araştırmalar içerisine girdiğini dile getiren Tuğba Cebiroğlu, "Araştırma yaptıkça kendi eğitim sistemimizin de aslında çok benzeri olan Montessori felsefesi ile tanıştım. Bu felsefede önemli olan çocuğa saygıydı. Çocuklara saygıyı esas alan bir felsefeydi. Öğrencilerin kendi dünyalarında özgürce öğrenme ortamlarını yaratabilmeyi sağlayacak bir sınıf düzeneğini kurduk. Ben inandım ki bu yolda gidersek kendi kendine başarabilen, kendini gerçekleştirebilen ve sorumluluk alabilen bireyler meydana getirebileceğimizi düşünerek yola çıktıkö dedi. Velileri ile bunu paylaştığında velilerinden de çok olumlu yanıtlar aldığını anlatan Cebiroğlu, "Velilerime 10 kurluk bir eğitim sundum. Bu eğitimlerde uygulamaya başladığımız felsefe yaklaşımın nasıl olacağını, evde ne gibi uygulamalar gerçekleşeceğini anlattım. Kurun sonucunda velilerim elbirliği ile sınıfın fiziksel yapısının her şeyini veliler kendileri tasarladılar. Ortaya da çok güzel bir manzara çıktı. Çocukların özgürce aktivitelerini gerçekleştirebileceği, rahatça oyun oynayabileceği bilim alanımız, sanat alanımız, kitap alanımız, çiçek tasarım atölyemiz ve mutfağımız ortaya çıktı. Çocuklarımız artık daha mutlu, çok güzel zaman geçiriyorlarö şeklinde konuştu. Hocalarının 'Sınıfımızda yeni bir şeyler yapım yeniden bir tasarım yapalım' demesi üzerine bir haftalık bir kurs aldıklarını dile getiren öğrenci velisi Abdullah Güngör de "Sınıfta gördüğünüz bütün malzemeleri veliler birlikte tasarımlarını yaparak tasarladık. Daha önceden sınıfımızda sıradan masalar ve sandalyeler vardı, ama şimdi bakıyorum benim çocuğum daha bir farklı boyutta okula gidiyor. Sınıfımızda yaptığımız her şey bizim el emeğimiz ve biz bunları bütün veliler olarak yaptık. Yaptığımız her şeyi sadece ahşap malzemeler kullanarak yaptık. Hepsini öğretmenimizle beraber öğrencilerimiz için yaptıkö diye konuştu.
Görüntü Dökümü:
------
-Sınıftan detaylar
-Öğrencilerden detaylar
-Röportajlar
-Etkinlik köşelerinden detaylar
Haber-Kamera: Yaprak KOÇER-Hüseyin KALAY/SAMSUN-
===================================================
6)HASTANEDE YILAN PANİĞİ
Mersin'de, hastane bahçesinde görülen yılan paniğe neden oldu. Mersin Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi bahçesinde yılan gören görevliler, itfaiyeyi arayıp yardım istedi. Bölgeye giden ekipten bir itfaiye eri, özel kıyafetini giyip elindeki kıskaç ile yılanı yakaladı. Bir keseye koyulduktan sonra doğal yaşam alanında serbest bırakılan yılanın, bölge halkı tarafından karayılan olarak adlandırılan bir cins olduğu öğrenildi.
Görüntü Dökümü
-------
Yılanın yakalanıp keseye konulması
Haber-Kamera: MERSİN,
=====================================================
7)2 ARKADAŞ BİR ARAYA GELDİ, HURDA OTOMOBİLİ BAŞTAN YARATTI
ZONGULDAK'ta iki arkadaşın hurda olarak aldıktan sonra 22 bin lira harcayarak ilk günkü haline getirdikleri 1980 model Murat 131, ilgi odağı oldu. Aracı sadece hafta sonları kullandıklarını belirten Sercan Aksu, "Dedemin klasik otomobili vardı. Merakımız oradan geliyor. Araç ilgi odağı oluyor her gittiğimiz yerde" dedi.
Ankara'da yaşayan Zonguldaklı Sercan Aksu, 2 yıl önce 12 bin liraya 1980 model Murat 131 satın aldı. Aracı orijinaline uygun yenilemeye karar veren Sercan Aksu, arkadaşı Erol Sezen ile birlikte 22 lira harcadı. Sercan Aksu, otomobilin motor ve kaporta bölümleri, döşemesi ve diğer tüm bölümlerini orijinaline uygun şekilde yeniledi. Kısa sürede tamamlanan otomobil ilgi odağı oldu. Klasik araç sevgisinin dedesinden kaldığını anlatan Sercan Aksu, şöyle dedi:
"Klasik araç tutkunluğu bizde yıllar öncesinden geliyor. Dedemin sıfır 1978 model bir aracı vardı. Evin altına özel garaj yaptırdı. Babamda da var bu hastalık. Babamda da 1987 model kırmızı renkli Doğan var. Oradan geliyor araç tutkumuz. 12 bin TL'ye biz aracı aldık, 22 bin TL'ye mal ettik. İnciğine boncuğuna çok para harcandı. Kolayca yapılabilecek işler değil yani. Araç ilgi odağı oluyor her gittiğimiz yerde. Üstü falan açılıyor böyle. Milletin ilgisini çekiyor."
'SATIN ALMAK İSTEYENLER OLUYOR'
Aracı görenlerin satılık olup olmadığını da sorduğunu anlatan Sercan Aksu, "Daha önce araca talip olan oldu. 20 bin TL verdiler. Biz zaten 22 bin TL'ye mal ettik aracı. 25 bin TL'de verseler biz satma taraftarı değiliz. Araca biniyoruz. Cumartesi ve Pazar günleri çıkarız gezeriz. Hafta içinde garajda yatar." dedi.
Aracı kullanan Erol Sezen de, 1980 yıllarının beğenilen sanatçısı Cengiz Kurtoğlu'nun 'Liselim' şarkısıyla kent turu attı. Aracı kullanırken nostalji şarkılarını dinlediklerini ifade eden Erol Sezen, "Bu aracı kullanırken nostalji yaşıyoruz. 1980'li yılların müziklerini dinliyoruz." diye konuştu.
Görüntü Dökümü
------
-Otomobilden görüntü
-Otomobille şehir turu atmaları
-İki arkadaştan detaylar
-Sercan Aksu ile röp.
Süre: (6: 11) Boyut: (693 MB)
Haber-Kamera: Cüneyt ÖZFİDAN-Aytaç ÖZTÜRK/ZONGULDAK,
Son Dakika › Güncel › DHA YURT BÜLTENİ-4 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?