UNESCO ve Guinnes'e aday deniz fenerine ziyaretçi akını
Giresun'da, denizden 40 kilometre uzaklıkta, 2 bin rakımlı Çaldağ Tepesi'ndeki dünyada 'denize en uzak olma' özelliğiyle UNESCO'nun 'Dünya Somut Olmayan Kültürel Listesi' ve 'Guinness Rekorlar Kitabı'na aday deniz feneri, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor.
Giresun'un 2 bin rakımlı Çaldağ Tepesi'nde, 5 asır önce yöre halkının, bölgeye yerleşen atalarının tepelere doğru yükselen sisi deniz sanıp, yaptıkları kayıkla denize açılmaya çalıştıkları rivayet ediliyor. Bölgede dilden dile dolaşan efsane üzerine 2 yıl önce taş kullanılarak, tepeye 9 metre yüksekliğinde deniz feneri inşa edildi. Bölgedeki bazı obalarca Tuz Ekim Festivali alanı da olan bölgede yaptırılan anıt deniz feneri, geçen yıl restore edildi. Halen yoğun sis alan Çaldağ tepesinde, yöre halkının asırlar önce bölgeye yerleşen atalarının tepelere doğru yükselen sisin deniz sanıp, yaptıkları kayıkla deniz açılmaya çalıştıkları efsanesi de yaşatılmaya çalışılıyor. Bölgede efsaneleşen, denizden 40 kilometre uzaklıkta olan, dünyanın 'denize en uzak olma' özelliğiyle UNESCO'nun 'Dünya Somut Olmayan Kültürel Listesi'ne alınması için müracaatta bulunulan deniz feneri için bu kez de 'Guinness Rekorlar Kitabı'na başvuruldu. UNESCO ve Guinness'e yapılan girişimlerin sonucu beklenirken, deniz feneri bölgeyi ziyarete gelen yerli- yabancı ziyaretçilerin de ilgisini çekiyor.
'EFSANEYİ CANLANDIRAN KLİPLER ÇEKİLDİ'
Giresun Kültür Sanat ve Turizm Derneği Başkanı Ayşe Karaçam, deniz feneri efsanesini turizme kazandırmak için dernek olarak birtakım çalışmalar yaptıklarını, yörenin de yoğun olarak ziyaret edildiğini belirterek, "Dünyada denize en uzak deniz feneri burada. Artık tur programlarına da deniz fenerinin bulunduğu yayla koyuluyor. Giresun ve çevre illerin yanı sıra yurdun dört bir tarafından ziyaretçi akını var. Kendim aynı zamanda müzik sanatçısıyım. Efsaneye konu olan Çaldağ tuzuna türkü yaptık. Ekilen tuzu bir efsaneyle canlandırarak orada klipler çektik. Kitaplar ve destanlar yazdık. Yine kültür mirasımızı canlandırmak ve çocuklarımızın tarihimizi öğrenmesi için çocuk masal kitapları yazıyoruz. Bunları da yakın zamanda hazırlayacağız. Çaldağ efsaneler diyarı gerçekten gezilmeye görülmeye değer bir yer" dedi.
GUİNNESS REKORLAR KİTABINA ADAY
Giresun Batlama Platformu Başkanı İbrahim İlyasoğlu ise deniz feneri efsanesini canlandırmak için yaz mevsiminde, yaylada tuz ekim festivali düzenlendiklerini, aynı zamanda Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan 'tuz ekim festivali'ni tescillediklerini de belirterek, "Dernek olarak deniz fenerinin dünyaya tanıtımı için projeler hazırlıyoruz. Dergilerde ve kitaplarda artık deniz feneri yer almaya başladı. Efsaneye göre burada dumanlar gelmiş, oradaki halk gemi yapmış. Gemiyi yüzdürmüşler. Böyle bir efsane oluşmuş. Bu efsane 600 yıldır anlatılıyor. Bunun yanında Çaldağ'ın Milattan önce 430 yılına ait hikayesiyle birlikte 2 bin 500 yıllık bir tarihi var. Ayrıca burada tuz ekim festivaliyle ilgili, Orta Asya'dan 6 bin yıl önce gelen bir kültürü şu anda burada yaşatıyoruz. Aslına uygun olarak yaptığımız deniz feneri dünyada, denize en uzak deniz feneri olarak daha önce Guinness Rekorlar Kitabı'na başvurumuz olmuştu, bunun değerlendirmesi halen sürüyor sonucunu bekliyoruz. Efsaneye göre burada insanlar gemiyle birlikte yuvarlanmış. Bunu sembolize eden kayık ve fener yapıldı. Burası gurbetçiler, fotoğrafçılar ve turizmciler için çok güzel bir alan. UNESCO çalışmamızda sürüyor" diye konuştu.GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Deniz fenerinden drone görüntü -Ayşe Karaçam ile röportaj-İbrahim İlyasoğlu ile röportaj
Haber-Kamera: Nedim KOVAN-GİRESUN-DHA
Haber Kodu : 200203029============================
Çocukluğunda kullanılan tarım aletlerini ağaçtan yaparak günümüze taşıyor
Tekirdağ'ın Hayrabolu ilçesinde yaşayan emekli Münir Genç (70), atölyeye çevirdiği evin çatı katında, eskiden kullanılan tarım aletlerini ağaçtan yaparak sergiliyor. Ağaca hayat vererek geçmişteki tarım aletlerini günümüze taşıyan Genç, "Gençler geçmişti kullanılan bu aletleri tanımıyor. Görünce bunlar ne diye soruyorlar, bende onlara anlatıyorum" dedi.
Hayrabolu'da Milli Eğitim Müdürlüğü de yapan ve 20 yıl önce emekli olan Münir Genç, küçük yaşlarda çiftçilerin kullandığı araç-gereçleri yeniden canlandırmaya karar verdi. Evinin çatı katını küçük bir atölyeye çeviren Genç, burada yıllar önce tarımda kullanılan öküz arabası, pulluk, at arabası, yayık, saban, orak ve saman balyalarını maketlerini topladığı ağaçlardan yapmaya karar verdi. Yaptığı eserler görenlerin ilgisini çeken Genç, küçük yaşlarda ailesinin ve kendisinin kullandığı tarım aletlerini günümüzdeki insanlara aktarmanın mutluluğunu yaşadığını ifade etti.
Ağaçtan büyük özen göstererek yaptığı tarım alanlarını sergilere, fuarları götürdüğünü kaydeden Genç, "Gençler bu kullanılan aletleri tanımıyor. Görünce bunlar ne diye soruyorlar, bende onlara anlatıyorum. Atları, öküzleri kavaktan, arabaların şasesini, dingili her şeyini sert ağaçtan yapıyorum. Bunun için de yerine göre ceviz, karaağaç kullanıyorum. Bunları severek yapıyoruz, çünkü sevmesek zaten bunlarla uğraşmayız. Ağaca hayat veriyoruz. Kalıcı bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Hem vakit hem de çok güzel stres atıyorum. Ürünler ilgi görüyor., sergiler açıyoruz. En büyük hayalim bunları tanıtmak ve göstermek" dedi.Aynı zamanda yaptığı ürünleri sipariş üzerine sattığını da ifade eden Genç, ürünlerine ilginin yoğun olduğunu kaydetti.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Ağaçtan figürler yapılması-Mümin Genç ile röp.-Ürünlerden detaylar-Atölyede çalışmasından görüntü-Ürünleri tanıtması-Tarihi Hayrabolu köprüsünün maketi-Genel ve detaylarHaber- Kamera: Mehmet YİRUN-Tuna KARABEY/HAYRABOLU (Tekirdağ),
Haber Kodu : 200203050======================================
Yıllarca tadını unuttuğu çikolatadan şimdi günde iki paket yiyor
ANTALYA'da, 20 yıl önce geçirdiği mide kanseri ameliyatının ardından sağlığına kavuştuğunu sanırken bu kez yediği her şeyi kusmaya başlayan Zeynep Karasu (60), 42 kilodan 37 kiloya düştü. 20 dakikalık ameliyatın ardından istediğini yemeye başlayınca üç ayda 45 kiloya yükselen Karasu, 20 yıldır en çok özlediği çikolatadan şimdi günde iki paket yiyor.
Antalya'da yaşayan iki çocuk annesi Zeynep Karasu, 20 yıl önce mide kanseri tanısının ardından ameliyat oldu. Sağlığına kavuştuğunu düşünen Karasu, mide bulantısıyla uyanarak kusmaya başladı. Her yediğini kusan Karasu, 42 kiloyla girdiği mide kanseri ameliyatının ardından bu süreçte 37 kiloya düştü. Hiçbir şey yiyemeyen Karasu, sosyal hayattan da kopmaya başladı. Yanında poşetle gezen Zeynep Karasu, pek çok hastaneye başvurmasına karşın şifa bulamadı.
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği'nden Doç. Dr. Tuğrul Çakır'a Üç ay önce başvuran Karasu'nun, tetkikler sonunda ince bağırsağının mideye safra götüren 20 santimlik bölümünün çıkarılmasına karar verildi. Karasu, 20 dakika süren başarılı ameliyatın ardından, yıllardır hasret kaldığı başta çikolata olmak üzere sevdiği her şeyi yemeye başladı. 45 kiloya yükselen, kendini mutlu ve sağlıklı hisseden Karasu, doktorlarına minnettar olduğunu söyledi.
'20 YILIN ACISINI ÇIKARIYORUM'Mide kanseri ameliyatının ardından yaşadığı sıkıntılı yılların sona erdiğini belirten Zeynep Karasu, çok mutlu olduğunu söyledi. Gece uyurken mide bulantısıyla uyandığını ve kusmaya başladığını anlatan Karasu, "Hiçbir yemeği yiyemiyordum. Kusmamak için az da olsa bir şey yesem 4-5 saat yatmak zorunda kalıyordum. Dışarda yemeğe gidemiyordum. Tüm bunların hepsi bir ameliyatla sona erdi" dedi. Şimdi 20 yılın acısını çıkardığını, artık her istediğini yiyebildiğini söyleyen Karasu, "Çok şükür çok iyiyim. Kilo da aldım" diye konuştu.Karasu, 20 yıl boyunca en çok tatlıları özlediğini belirterek, "Mesela çikolata yediğim an hemen fenalaşıyor, kusuyordum. Şimdi 20 yılın acısını çıkarıyorum. Ameliyattan sonra kendimi toparladığımda ilk yediğim çikolata oldu. Her gün iki paket çikolata yiyorum" ifadelerini kullandı. Karasu, kendisini sağılığına kavuşturan doktorlarına teşekkür etti.Zeynep Karasu'nun kızı Hülya Bağdat (34) ise annesinin ameliyattan sonra istediği her şeyi yiyebilmesinden dolayı kendilerinin de çok mutlu olduğunu belirtti. Bağdat, "Çikolata en sevdiği yiyecekti şimdi en fazla onu yiyor" dedi.
VARİL DOLUSU SAFRA ÇIKARMIŞAmeliyatı gerçekleştiren Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği'nden Doç. Dr. Tuğrul Çakır, hastanın 20 yıl boyunca sürekli acil servislere başvurduğunu belirterek, "Çok üzüntü verici bir hastaydı benim için. Yeme içme fonksiyonlarını kaybetmişti. 20 yıl önce geçirdiği mide kanseri ameliyatı yetmezmiş gibi bir de ameliyattan sonra safra kusmalarının devam etmesi, hastanın sosyal hayatını da etkilemişti. Her ortamda elinde poşetle gezmek zorunda kalan biriydi. 20 yılda neredeyse varil dolusu kusması olan bir hastaydı" dedi.
20 YILLIK ŞİKAYETİ 20 DAKİKALIK AMELİYATLA SON BULDUZeynep Karasu kendilerine başvurduğunda hekim arkadaşlarıyla fikir alışverişinde bulunduklarını, konsey toplantıları yaptıklarını anlatan Doç. Dr. Çakır, şunları kaydetti: "Hastanın safralı kusması ve ağız içi, yemek borusu ile dilinin simsiyah olmasının sebebinin, mideye doğru yoğun safra akışı olduğunu belirledik. Safranın aşağıya akması gerekirken yukarı doğru hareket ederek ağız içerisine kadar ulaşan miktarlara geldiğini gördük. Bunu engellemek bir ameliyat gerçekleştirdik. Yaptığımız iş sadece ince bağırsağın mideye safra götüren 20 santimlik kolunu çıkarmaktı. 20 yıllık şikayete, 20 dakikalık meliyatla çözüm bulduğumuzu gördük."
'BİZİ EN ÇOK DUYGULANDIRAN AMELİYAT'Doç. Dr. Çakır, ekip arkadaşlarıyla birlikte 2019 yılında gerçekleştirdikleri yüzlerce ameliyat içerisinde kendilerini en çok duygulandıran ameliyatın bu olduğunu sözlerine ekleyerek, "Çünkü bir insana tekrar yeme içme fonksiyonlarını kazandırdık" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ---------------------------------Doç.Dr.Tuğrul Çakır'ın odasında hasta Zeynep Karasu ve kızı Hülya Bağdat'ın görüntüsü-Doç. Dr. Tuğrul Çakır ile hasta Zeynep Karasu'nun sohbeti-Zeynep Karasu ile röp-Kızı Hülya Bağdat ile röp-Zeynep Karasu'nun çikolata yemesi-Zeynep Karasu'nun kızı Hülya Bağdat ile çikolata yemesi-Doç.Dr. Tuğrul Çakır ile röp-Doç.Dr. Tuğrul Çakır, hasta Zeynep Karasu ve kızı Hülya Bağdat'ın hastanede birlikte yürümesinden görüntü-Doç.Dr. Tuğrul Çakır ameliyathane görüntüsü-Hastanın çıkarılan bağırsağının görüntüsüHABER: Selma KUNAR- KAMERA: Alparslan ÇINAR/ANTALYA,
Haber Kodu : 200203027=============================
Burdur'a kick boksu sevdiren hoca, 1500 sporcu yetiştirdi
Burdur Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nde kick boks antrenörü olan Deniz Sögü Koç (42), 12 yılda aralarında milli sporcuların da bulunduğu birçok sporcu yetiştirdi. Koç, "Burdur'a geldiğim zaman kick boks sporunun yapılmadığını gördüm. Şu anda 1500'ün üzerinde sporcu var" dedi.
İzmir'de oturan ve özel spor salonu çalıştıran Deniz Sögü Koç, 2008 yılında Burdur'a yerleşti. Burdur'da kick boks yapan sporcu olmadığını gören Koç, Halk Eğitim Merkezi bünyesinde açılan kurslarda öğrenci yetiştirmeye başladı. Koç, daha sonra Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nde kick boks antrenörü olarak çalışmaya başladı.
Yaklaşık 24 yıldır kick boks antrenörlüğü yaptığını ve bunun 17 yılının milli takım antrenörlüğü olduğunu söyleyen Deniz Sögü Koç, "Burdur'a geldiğim zaman kick boks yapılmadığını gördüm. Bu sporu bir şekilde Burdurlulara tanıtmak için çalışmalara başladım. Kick boksu insanlar genelde televizyonda gördükleri kadarıyla sert bir spor olarak biliyordu. Oysa kick boksta 7 sistem var. Her fizik yapısına uygun sistem var. İlk başta 3- 5 öğrenciyle başladık. İnsanların aklında 'Bu hoca neden Burdur'a geldi, ne yapmaya çalışıyor?' soruları vardı. Ama şu an öyle bir yerdeyiz ki 2019 sezonunda Burdur kick boks sporcuları milli takım formasını 7 kez giydi. Bunun gururunu yaşıyorum. Şu anda Burdur'da 1500'ün üzerinde kick boksla ilgilenen sporcu var" dedi.
'SPORCULARIMIN DERECE YAPMASI BENİ GURURLANDIRIYOR'Deniz Sögü Koç, geçen hafta Antalya'da yapılan Açık Kick Boks Şampiyonası'na 9 sporcuyla katıldıklarını ve turnuvadan 6 madalyayla döndüklerini belirterek, "İki Türkiye şampiyonluğu, üç Türkiye ikinciliği ve bir Türkiye üçüncülüğü alarak turnuvayı tamamladık. Sporcularımın derece yapması beni gururlandırıyor. Çünkü daha çok başarı istiyorum. Öğrencilerimin başarılarını gördükçe, kick boksa Burdurluların ilgisini gördükçe çalışma heyecanım daha çok artıyor" diye konuştu.Deniz Sögü Koç, aynı zamanda kick boks il temsilciliği görevini de yürütüyor.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Antrenman yapan sporcularDeniz Sögü'nün sporcularla ilgilenmesiDeniz Sögü ile röportajDetay
HABER- KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR,
Haber Kodu : 200203022=============================
Kapısız evde yaşayan ailenin 'akrep' korkusu
Antalya'da 3 çocuklu Toğa çifti, kapısı olmayan evlerinde, içeri giren akrepler nedeniyle korku yaşıyor. Aile, evin girişine battaniye asarak, soğuktan korunmaya çalışıyor. Hamit Toğa (28), okuma yazma bilmediği için iş bulamadığını belirterek, "Aileme bakabilmek için iş istiyorum" dedi.
Kepez ilçesine bağlı Fatih Mahallesi'nde 5 kişilik Toğa ailesi, çocuklarının daha iyi şartlarda yaşaması için yardımseverlerden destek bekliyor. Ailenin 250 TL kira ödediği müstakil evin sokak kapısı bulunmazken, anne Gülfidan Toğa (22), evin girişine soğuktan korunmak için battaniye örtüyor. Çiftin 3 yaşındaki astım hastası çocuğu Muharrem ise evin yeterince ısınamaması nedeniyle sürekli hastalanıyor. Mutfak ve banyonun da olmadığı evin tuvaleti ise bahçede bulunuyor.
'EVDEN BÖCEKLER, AKREPLER ÇIKIYOR'Çöplerden kağıt toplayarak, ailesinin geçimini sağlayan Hamit Toğa, kapı olmadığı için eve akrep girdiğini söyledi. Toğa, "Kağıt toplayıcılığı yaparak geçimimi sağlamaya çalışıyorum. Başka işlere de başvurdum ancak okuma yazmam yok, diye kabul etmediler. Çocuklarımın daha iyi bir evde yaşamasını istiyorum. Burada evde böcekler, akrepler çıkıyor. Çocuklarıma bir şey olacak, diye korkuyorum. Aileme bakabilmek için bir iş istiyorum" diye konuştu.
Evlerinden akrep çıktığını söyleyen Gülfidan Toğa ise "En büyük oğlum astım hastası. Eşim kağıt topluyor; ancak onun da rahatsızlığı var. Evimde eşyalarım tam değil, kapımız yok battaniye ile kapatmaya çalışıyoruz. Bu yüzden ev ısınmıyor, evin içine akrep giriyor, çocuklarımı koruyamıyorum. Banyomuz yok, tuvalet evin dışında, geceleri çok zor oluyor. En küçük çocuğuma bez alamıyorum, hayırsever kişilerden bize yardım etmesini istiyorum" dedi.
Öte yandan aileye ulaşan Antalya Yardımlaşma Platformu, temel ihtiyaçlarını gidermeleri için destekte bulundu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------Evden görüntülerAileden detay görüntülerRÖP 1: Gülfidan ToğaRÖP 2: Hamit Toğa
Haber-Kamera: Semih ERSÖZLER/ANTALYA,
Haber Kodu : 200203020================================
PKK'nın kendisi gibi sevdiklerinden kopardığı ailelere yardım ediyor
Hakkari'de 1984 yılında PKK'lı teröristlerin saldırı düzenlediği Çukurca ilçesine bağlı Kayalık köyünde dünyaya gelen Mesut Demir'in korucu olan babası 9 yıl sonra yine teröristlerin saldırısı sonucu şehit oldu. Yine teröristlerin 3 kuzenini şehit ettiği Demir, acısını, eğitimini tamamladıktan sonra yerleştiği İzmir'de Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nde gönüllülük esasıyla hizmet vermeye başlayarak dindirdi.
Hakkari'nin Çukurca ilçesi Kayalık köyünde 1984 yılında dünyaya gelen ve hayata gözlerini açtığında yaşadığı köy PKK tarafından yakılan Mesut Demir'in ailesi, köy korucusu seçildi. 1993 yılında babası PKK teröristlerince şehit edilen Demir, 1991,1994 ve 1995 yıllarında da amca çocuklarını teröre şehit verdi. Demir, 9 yaşına geldiğinde ailesiyle birlikte Hakkari şehir merkezine taşındı, ancak burada yine PKK teröristlerince evleri tarandı, kendisi, kardeşi ve kuzeninin içinde bulunduğu araca roketatar ile saldırıldı. Terörün gölgesinde geçirdiği yıllarda aracın içinden saniye farkla çıkarak sağ kurtulduğunu belirten Demir, yaşadığı bu acıların üzerine kaderini değiştirmek için çok çalışıp İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nü kazandı.
Mezun olduktan sonra İzmir'e yerleşen ve bir emlak şirketinde çalışan Demir, Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nde gönüllülük esasıyla hizmet vermeye başladı. Şimdi kendisi gibi şehit yakınlarına yardım eden Demir, "Derneğimizde 400'e yakın üyemiz var. Biz sayısının artmasını istemeyen tek derneğiz. Bu acının dili, dini, ırkı yoktur. Ben kendim gibi olan insanların acılarına ortak olarak onlar için elimden geldiği kadar bir şeyler yapmaya çalışıyorum" dedi.
TERÖRÜN GÖLGESİNDEYDİ, KADERİNİ DEĞİŞTİRDİEvli, iki çocuk babası olan Demir, geçmişte ailesi ve 6 kardeşiyle birlikte terörün en acı yüzünü gördüğünü belirterek, şunları söyledi: "Dünyayı anlamaya, yorumlamaya başladığımda köyümüz PKK tarafından yakıldı. Daha sonra ailem korucu oldu ve 1993 yılında babam PKK tarafından şehit edildi. 1991,1994 ve 1995 yıllarında da ailemden üç kişi şehit edildi. 9 yaşına kadar bu köyde yaşadık sonra Hakkari şehir merkezine taşındık. Köyde olduğumuz zamanlar 4- 5 ay kadar köy yolları kapanırdı, şehirle iletişim yoktu. Şehir merkezine geldiğimizde yine terörün gölgesindeydik. Şehir merkezindeki evimiz tarandı. Ben, kardeşim ve kuzenimin içinde olduğu araca roketatarla saldırıldı ve saniye farkıyla kurtulduk. Evimiz hedef alındı, aracımız hedef alındı. Haftanın birkaç günü kepenk kapatma eylemleri oluyordu. Sürekli bir çatışma hali vardı. 1990'lı yılların tamamı neredeyse böyle geçti. İnsan kaderini değiştirmeli diye düşündüm. Çok çalıştım ve Dokuz Eylül Üniversitesi inşaat mühendisliğini kazandım. İzmir'e ilk geldiğim dönemde burada Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği bana sahip çıktı. Ben de mezun olduktan sonra gönüllülük esasıyla burada hizmet vermeye başladım. Dernekte, organizasyon ve basından sorumluyum. Şehit ailelerinin çocuklarına burs bulup, seminer düzenliyoruz. Dernek bana sahip çıktı beni okuttu, ben de benim gibi olan şehit çocukları için çalışıyorum."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜMesut Demir ile röp.Mesut Demir genel detay görüntüHaber: Hande NAYMAN Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR,
Haber Kodu : 200203041================================
Zabıta denetimleri rüşvet ve darba karşı kameraya kaydediliyor
İzmir'de Çiğli Belediyesi zabıta ekipleri, denetimlerini artık kameralı sistemle kayıt altına alıyor. Böylece rüşvet iddialarının yanı sıra darp ve hakaret gibi olaylarla karşılaşan ekipler, çalışmaları daha şeffaf bir şekilde yürütüyor.
Çiğli Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, esnaf denetimlerini artık daha şeffaf bir şekilde yapıyor. Zabıta ekipleri denetime çıkarken yakalarına kamera takarak, tüm denetimleri kayıt altına alıyor. Görüntünün yanı sıra ses alan ve fotoğraf da çeken kameralardaki görüntüler, belediyenin evrak kayıt biriminde arşivleniyor. Zabıta memurları, denetime gittiklerinde önce esnafa kamera ile görüntü aldıklarını bildiriyor. Ayrıca zabıta personelinin üniformasına takılı şekilde taşıdığı kameranın üzerinde görüntü ve ses kaydı yapıldığına dair uyarı yazısı da bulunuyor.
Zabıta Müdürü Yasemin Özgüler (42), bu uygulamanın hem kendileri de hem de halk açısından önemli olduğunu belirtti. Tüm denetimlerin kameralı sistem sayesinde daha şeffaf şekilde yürütüldüğünü belirten Yasemin Özgüler, yine zabıta ekiplerinin karşılaşacağı darp olaylarına, rüşvet iddialarına karşı da ellerinde kanıt olduğunu söyledi. Özgüler, "Müdürlük olarak yaptığımız çalışmalarda şeffaf olmayı amaçladık. Bir diğer amacımız da yine alanda çalışırken özellikle hakaret, darp ve şiddet olaylarına karşı hem kendimizi hem de vatandaşı korumak" dedi.
'SUİSTİMALLERİN ÖNÜNE GEÇİLİYOR'Bu kayıtların ihtiyaç halinde mahkemeye veya güvenlik güçlerine de verildiğini vurgulayan Yasemin Özgüler, kameralı sistemin kendileri için çok avantajlı olduğunu, işlerini yaparken suistimale açık hiçbir noktanın kalmadığını dile getirdi. Özgüler, "Burada iki aparat bulunuyor. Biri kumanda diğeri kayıt yapan cihaz. Fotoğraf ve görüntü de çekiyor. Kayıt alıyor. Alınan kayıtlar bilgisayar ortamına aktarılıp arşivleniyor" diyerek, sistemin nasıl çalıştığını anlattı.
'KAMERANIN BİRÇOK AÇIDAN FAYDASI OLDU'Zabıta Amiri Celal Alp Gündüz (62) de, kameralı denetimlerin esnafa büyük faydasının olduğuna dikkat çekerek, "Zabıta ekiplerinin daha düzgün çalışması için bu sistem kuruldu. Yaptığımız çalışmalarda vatandaşımız eksiğini görüyor ve daha çok ciddiye alarak eksikliklerini tamamlıyor. Ayrıca memurumuzun da esnafa karşı davranışlarında yanlışlık varsa bir hakaret söz konuysa onlara da eğitimler veriyoruz. Zabıta ekipleri görevini yaparken hakarete ve saldırıya uğrayabiliyor. Bu kameraların olası saldırılarda bize büyük faydası dokunuyor" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Çiğli Belediyesi Zabıta ekipleri denetim yaparken-Kamera ile görüntü alırken-Esnaftan görüntü-Zabıta Müdürü Yasemin Özgüler ve Zabıta Amiri Celal Alp Gündüz ile röp.-Genel ve detay görüntü
Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Nevra UÇKAÇ/ İZMİR,
Haber Kodu : 200203026===============================
Hasır dokuma sanatını yaşatmaya çalışıyor
Kütahya'nın Simav ilçesine bağlı Çitgöl beldesinde Fethiye Aytekin (70), Denizli'nin Çivril ilçesindeki Işıklı Gölü'nden temin ettiği kamışlardan dokuduğu hasırları satarak geçimini sağlıyor. 60 yıldır hasır dokuduğunu ve 4 çocuğunu da buradan kazandığı parayla okuttuğunu belirten Aytekin, "Sağlığım el verdiği sürece, hasır dokumaya, ata sanatımızı sürdürmeye kararlıyım" dedi.
Çitgöl beldesinde oturan Fethiye Aytekin, 10 yaşından beri kamışlarla hasır dokuyor. 40 yıl önce Simav Gölü'nün kamışlarıyla hasır dokuyan Aytekin, gölün kurutulmasının ardından kamışları Denizli'nin Çivril ilçesindeki Işıklı Gölü'nden almaya başladı. Dokunan hasırlar İzmir, Ödemiş, Kırkağaç, Soma, Bergama'ya tanesi 10 TL'den satılıyor. Belediye de hasır dokumacılığına destek veriyor. Çevre göllerden kesilerek getirilen kamışlar beldedeki hasır dokuyan evlere dağıtılıyor, bir hasır tezgahında günlük 7 veya 8 hasır dokunuyor. Hasır dokuyan kadınlar günlük 60 ile 70 TL arasında aile ekonomisine katkıda bulunuyor.
Eskiden en az 300 ailenin geçimini hasır dokumacılığından sağladığını bugün ise 30 ailenin bu işe devam ettiğini söyleyen Aytekin, gençlik yıllarında günde 3 veya 4 hasır dokuyabildiğini, diz ve gözlerindeki problem nedeniyle bu sayının 2 veya 3 günde 1 hasıra kadar düştüğünü belirterek, "Bakalım daha ne kadar dokuyabileceğim. Sağlığım el verdiği sürece, hasır dokumaya, ata sanatımızı sürdürmeye kararlıyım" dedi.
'SAZDAN YAPILAN HASIRLAR DAHA SAĞLIKLI'Son yıllarda plastik hasırların çıkmasıyla saz hasırlara ilginin azaldığını belirten Fethiye Aytekin, şöyle söyledi: "Sazdan yapılan hasırlar, plastik hasırlardan daha sağlıklı. Bizim, dokuduğumuz hasırlar nem ve rutubeti çeker, ayrıca insanı sıcak tutar ama plastik hasır böyle değildir. İnsanı üşütür. Dokuduğumuz hasırların satışında herhangi bir problem yaşamıyoruz. Toptancılar ayağımıza kadar gelirler ve hasırlarımızı toplayıp götürürler. Bazen de beldemizde bu işle uğraşanlar bizden satın aldıkları hasırları bir kamyonete yükleyip sahillerdeki şehirlere götürürler. Dokuduğumuz hasırların turistik bölgelerde rağbet görmesi bizi ayrıca mutlu ediyor."
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Fethiye Aytekin'in hasır dokumasından görüntü-Aytekin'in dokuduğu hasırların toptancılar tarafından toplanıp, araca yüklenmesinden görüntü-Genel ve detay görüntüler
Haber - Kamera: Mehmet YENEN/ SİMAV (Kütahya), ====================================
Depremzedelere psikolojik tedavi önerisi
MANİSA'nın Akhisar ve Kırkağaç ilçelerini etkileyen depremler ve devam een artçı sarsıntılar bölgede yaşayanları endişelendirirken, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ecenur Aydın Aşık, psikolojik destek alınması gerektiğini söyledi. Dr. Aşık, özellikle sürekli deprem oluyormuş gibi hissetme, depremi içeren rüyalar görme, aşırı sinirli, aşırı gergin, huzursuz olma, sık sık irkilme, kontrolü kaybetme düşüncesinin 3- 4 haftadan uzun sürmesi halinde psikiyatriste başvurulması önerisinde bulundu.
Akhisar'da, 22 Ocak'ta meydana gelen 5.4 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında yaşanan 1800'ün üzerindeki artçı sarsıntının ardından bölgede, korkudan evlerine giremeyenler geceyi çadırlarda geçiriyor. En ufak bir sallantıda yüreklerin ağza geldiği Manisa'da sıklaşan sarsıntılar nedeniyle de tedirginlik yaşanıyor.
Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ecenur Aydın Aşık, deprem öncesi ve sonrası yaşanan durumlarla ilgili açıklamalarda bulunup, vatandaşları uyardı. Psikiyatrist Aşık, "Depreme güvenlik önlemi almadan maruz kalmak insanlarda bir panik ve travma yaratabiliyor. Depremi kriz olarak atlatmak en kolayı. Deprem öncesinde bir hazırlık yapabilirsek, güvenlik önlemi alabilirsek, evimizin güvenli noktalarını bulabilirsek, dışarıdaki toplanma noktalarımızı bilirsek, deprem çantasını hazırlarsak, aile içerisinde bilgi paylaşımında bulunup ortak noktada buluşabilirsek, iletişimi nasıl sağlayacağımızı bilirsek deprem, bir travma olmaktan çıkar ve krizi atlatmaya döner" dedi.
'DEPREM GERÇEĞİ ÇOCUKLARA ANLATILMALI'Deprem paniğinin kaçınılmaz bir gerçek olduğunu vurgulayan Dr. Aşık, "Deprem paniği herkeste olabiliyor. Deprem anında kişi, çaresizlik yaşıyor. Bu da geleceğe karşı kaygı duymasını sağlıyor. Yaşamdan endişe duyuyor. Deprem sırasında duygusal tepki vermek, her insanın yaşayabileceği olağan durum. Sürekli deprem oluyormuş gibi hissetme, depremi içeren rüyalar görme, aşırı sinirli, aşırı gergin, huzursuz olma, sık sık irkilme, kontrolü kaybetme düşüncesinin 3- 4 haftadan uzun sürmesi halinde psikiyatriste başvurulması gerekir." dedi.
Depremin çocukların psikolojilerini de etkilediğine dikkat çeken Psikiyatrist Aşık, çocukların, anne ve babalarının davranışlarına göre hareket ettiğini belirterek şöyle konuştu: "Çocuklar depremler sonrasında büyük bir belirsizlik içerisinde yaşayabiliyorlar. Hatta bazen kendilerini büyük, yıkık binaların içerisinde de bulabiliyorlar. Anne ve babalar çocuklarına sakin olmaları gerektiğini söylese de çocuklar anne ve babalarının nasıl davrandığına bakar. 'Çocuklara sakin olun' demek, onlara çok tesir etmez. Anne ve babanın kontrollü güvende olduğunu hissederek davranması, çocuğun kendisini güvende hissetmesini sağlar. Deprem yaşanıp, bittikten sonra çocuğa somut olarak ne yaşanıldığını, bunun bir doğa olayı olduğunu, ileri de bizleri nelerin beklediğini anlatmak gerekiyor. Çocuğa verilebilecek en büyük psikolojik destek, şu an güvende olduğunu ve bundan sonra güvende olacağını bilmesidir. Deprem sonrasında bedensel olarak da çocuklara sarılarak, dokunarak güvende olduğunu hissettirmek gerekir."Manisa'nın Şehzadeler ilçesinde kuru kahve satışı yapan Yusuf Gül (60), "Depremler gerçekten bizi derinden etkiliyor. Uykumuz adeta tilki uykusu. Neredeyse gözümüz yarı açık uyuyoruz. Son günlerde Türkiye'de ve Manisa'da yaşanan depremler hayatımızı olumsuz etkiledi" dedi. Yunusemre ilçesinde oturan işçi emeklisi Yaşar Gürol (72) da "Bu depremler bir doğa olayıdır. Korkuyoruz ama korkunun ecele faydası yok. Vatandaşlar olarak önlem almamız gerekiyor ama maalesef hiç umursamıyoruz. Ancak başımıza gelince çekiyoruz" ifadelerini kullandı.
Şehzadeler ilçesinde öğretmen Erol Özkan (54) da son günlerdeki depremler nedeniyle endişeli olduklarını belirterek, "Yaşadığımız evin binası, okulumuzun binası ne kadar depreme dayanıklı bunları hep düşünür hale geldik. Yaşanan artçı depremler bizi çok korkutuyor. En ufak bir masa sallanmasından bile korkar hale geldik. Depremlerin bir an önce bitmesini bekliyoruz" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ--------------------------------Psikiyatrist Uzmanı Dr. Ecenur Aydın Aşık ile röp.-Vatandaşlardan Yusuf Gül, Yaşar Gürol, Erol Özkan ile röp.-Deprem bölgesi Kırkağaç ve Akhisar ilçelerinden genel görüntü
Haber - Kamera: Cemil SEVAL/ MANİSA,
Haber Kodu : 200203043=============================
Suriye'de yoğun bombardımandan kaçan aileler, evlerine dönmek istiyor
Suriye'de Esad rejimi ve destekçileri tarafından yapılan hava saldırıları nedeniyle yaşadıkları Maarat al Numan'dan göç ederek Türkiye sınırına yakın bölgeye yerleşen aileler, iç savaşın sona ermesini ve yeniden göç ettikleri yerlere dönmek istediklerini söyledi.
Maarat al Numan'da yaşanan yoğun bombardımanlar nedeniyle can güvenliği endişesiyle kaçan Abu Nur, yaşadıklarını DHA'ya anlattı. Memleketinde normal bir hayatı olduğunu kaydeden Abu Nur, "Çok saldırı oldu. Artık dayanamaz hale geldik, ailemi aldım, alabildiğimiz kadar eşyayı da aracımıza yükleyerek Türkiye sınırına yakın güvenli bölgeye geldik. Burada ailemle ve çocuklarımla yokluk ve sefalet içerisinde yaşıyoruz. Dayanacak gücümüz kalmadıö dedi.
'YAĞMURUN ALTINDA HAYATA TUTUNDUK'Güvenli bölgeye gelirken de rejime ait uçakların hava saldırıları olduğunu ancak bunlardan sağ kurtulduklarını anlatan Abu Nur, bulundukları bölgede kışın soğuk ve yağmurun altında hayata tutunduklarını belirtti. Abu Nur, "Maarat al Numan'a yapılan saldırılar nedeniyle ölümden kaçtık. Suriye'nin kuzeyine yani güvenli bölgeye geldik. Burada mutlu değiliz. Yokluk içinde yaşıyoruz. Yanımıza elbiselerimizi ve acil ihtiyaçlarımızı aldık. Şu anda her şeye ihtiyacımız var. Sesimizi duyan, bizi izleyenler, yemek-ekmek yerine yapacakları en güzel yardım iç savaşın sona ermesini sağlamak olacaktır. Başkaca bir arzumuz, talebimiz yokturö diye konuştu
'EVİMİZE DÖNELİM'Kış nedeniyle kurdukları kumaştan derme çatma çadırda yaşama tutunduklarını sözlerine ekleyen Abu Nur, "Saldırılar, iç savaş bir an önce bitsin. Rejim halkına saldırmasın. Burada yaşayan bir çok aile ile yeniden evimize, memleketimize dönelim, normal hayatımızı yaşayalım.ö dileğinde bulundu.
Görüntü Dökümü-----------------------Çadırlardan görüntüOynayan çocuklardan görüntüAilelarden görüntüAbu Nur'un konuşmasıAlilelere ait çamaşırlarGenel ve detay görüntülerHaber - Kamera: Ferhat DERVİŞOĞLU/REYHANLI(Hatay),
Haber Kodu : 200203024==================================
Maydanoz balı ilgisizlikten atlara yediriliyor
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği (TAB) Başkan Yardımcısı ve Hatay Arı Yetiştiriciler Birliği Başkanı Mehmet Ekici, Samandağ ve Arsuz ilçelerinde üretilen maydanoz balının antioksidan değerinin oldukça yüksek olduğunu, ancak insanların tercih etmemesi sebebiyle çok efor sarf eden yarış atlarına yediriliğini söyledi.
TAB Başkan Yardımcısı ve Hatay Arı Yetiştiriciler Birliği Başkanı Mehmet Ekici, devlet desteği ve teşvikiyle üretim tesisi kurduklarını ancak istenilen düzeyde kullanamadıklarını, atıl halde olduğunu anlattı. Ekonomiyi yönetenlerin markalaşma konusunda tavsiyelerde bulunduğunu aktaran Ekici, tüketicinin markalı balların büyük bir çoğunluğunu tağşişli olarak gördüğünü ancak Türkiye nezdinde kooperatiflerin güvenilirliğinin olduğunu dile getirdi. Birliklerin ve kooperatiflerin ürettiği balların ve malların gönül rahatlığıyla tüketebilebileceğini ifade eden Eker, "Hiç kimsenin tağşişli malı burada tahlil edilmeden bu kavanozlara konmaz. Üretici balını satamadığı için para kazanamıyor. Türkiye genelinde şu an ballar üreticilerin elinde kalmış durumdadır. Fabrikamız da bu nedenle atıl durumdadır. Üreticilere destek için yardım paketlerine reçel koymak yerine aynı fiyata bal koymalıyız" dedi.
'ANTİOKSİDAN DEĞERİ YÜKSEK'Hatay coğrafyasında başta 'narenciye balı' olmak üzere önemli ve değerli bal üretim çeşitleri olduğunu belirten Ekici, "Amanoslarda püren dediğimiz bal çeşidimiz var. Çok hoş kokulu bir baldır, ovamızda pamuk ve Ayçiçek balı var. Hatay'ın Samandağ ve Arsuz ilçelerinde olan maydanoz balımız vardır. Çok az üretiliyor ama antioksidan değerleri çok yüksek. Dünyanın başka bir ülkesinde veya Türkiye'nin başka bir bölgesinde maydanoz balı yok. Ön plana çıkan ulusal ballarımızdandır. Bu maydanoz ballarını kimse almıyor. Atlar çok efor sarf ettiği için yarış atlarına yediriyor. Antioksidan değeri çok yüksek. Kestane balının içindeki değerlerden daha yüksek fakat bilmediğimiz için atlara yediriyoruz. Onun için bu balların da ön plana çıkarılıp tüketicinin ve üreticinin gözetmesi gerektiğine inanıyorum" diye konuştu.
'KRİSTALİZE OLANI EN İYİ BALDIR'Maydanoz balının çok çabuk kristalize olduğunu ve buna çok miktarda erimiş polenin neden olduğunu kaydeden Ekici, "Polen baldan 340 kat daha besleyicidir. Bundan dolayı bir hafta içinde kristalize olur. Ama Türkiye geneli olduğu gibi kristalize balı biz tüketicilerimize anlatamadık. Halk tabiriyle şekerlenen bal en iyi baldır. Eğer balınız uzun süre kristalize olmuyorsa mutlaka ama mutlaka glikoz yiyorsunuz demektir. Onun için balınızı kristalize olmuş şekilde tüketiniz." uyarısında bulundu.
Görüntü Dökümü------------------------Hatay Arıcılar Birlği'nin tesisiKavanozlara konulan ballar ve Arıcılar Birliği Başkanı ile arı üretici bir aradaBirlik Başkanı Mehmet Ekici ile röp. Ekinci'nin üretilen ballları gösterip anlatmasıHaber-Kamera: Ufuk AKTUĞ/İSKENDERUN(Hatay),
Haber Kodu : 200203025==================================
'Sömestir boyunca Erciyes'e gelen misafir sayısı 500 bini geçti'
Türkiye'nin önemli kış turizm merkezlerinden Erciyes Kayak Merkezi, sömestir tatilinde binlerce kişiyi ağırladı. Erciyes A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Cahid Cıngı, yoğunluk nedeniyle memnun olduklarını belirterek, "Sömestir boyunca Erciyes'e gelen misafir sayısı 500 bini geçti" dedi.
Türkiye'nin dört bir yanında yaşayan vatandaşlar, sömestir tatilinde Erciyes Kayak Merkezi'ne akın etti. Yarıyıl tatilinde, 2 bin 200 rakımlı kayak merkezinde, 1200 yatak kapasiteli otellerin tamamı doldu. Adım atmakta zorluk yaşanan kayak merkezinde vatandaşlar, kayak yaparak eğlendi. Teleferiklerde de tatil dönemi boyunca uzun kuyruklar oluştu. Kayak merkezinde keyifli anlar yaşayan binlerce vatandaş, sömestir tatilinin ardından Erciyes'ten ayrıldı.
'OTELLERİMİZ YÜZDE YÜZ DOLDU'Erciyes A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Cahid Cıngı, Erciyes Kayak Merkezi'ni ziyaret edenlerin her geçen yıl artış gösterdiğini söyleyerek, "Geçen seneki sömestirdan daha yoğunduk. Özellikle hafta sonları Kayseri merkezden hem de civarımızdaki illerden çok yoğun bir ziyaretçi akımı oldu. Zaman zaman trafiğin durma noktasına geldiği anlar yaşadık. Bunun yanında yurtdışından gelen misafirlerimiz Erciyes'te kayak yapmaya devam ediyorlar. Otellerimiz sömestir tatili boyunca yüzde yüz dolu geçti. Şehir ve dağ otellerimiz yoğun olarak misafirlerimizi ağırladı. Erciyes her geçen yıl rekorlarının üstüne koymaya devam ediyor. Bu senede ziyaretçi sayılarımızda artışlar yaşadık. Kayakçı ve günü birlik ziyaretçi sayımızda artış yaşıyoruz. Dünya ve ülkemiz genelinde, 'kayak yapılırsa Erciyes'te yapılır' diye bir şuur oturdu. Uzun pistler ve birbirleriyle bağlantılı teleferikler, buradaki hem fiyat politikasının insanlara cazip gelmesi hem de şehirden toplu taşımayla ve kendi özel araçlarıyla buralara ulaşabilmesi buranın bir tatil mekanı olduğunu gösteriyor." dedi.
'500 BİN KİŞİ ERCİYES'İ ZİYARET ETTİ'Başkan Cıngı, Erciyes'in uluslararası bir standart yakaladığına değinerek, "Bizde bundan dolayı mutluyuz. Sömestir tatilinin son gününde de gayet yoğun bir gün yaşıyoruz. Pistlerimiz yoğun durumdadır. Misafirlerimiz burada sucuk ekmek yiyerek mangal yapıyorlar. Sömestir tatilinde Erciyes'in iyi olduğunu söyleyebiliriz. İki hafta sonu 250 bin civarında bir misafir yoğunluğu gözledik. Sömestir boyunca da Erciyes'e gelen misafir sayısı 500 bini geçti. Geçtiğimiz sezon 2 milyonun üzerinde bir ziyaretçi sayısına ulaşmıştık. Bu yıl onu 2,5 milyona çekmeye gayret gösteriyoruz. Göstergelerimizde bu rakamı yakalayacağımızı ifade ediyor" diye konuştu.
Görüntü Dökümü: -Kayak merkezinden görüntü-Erciyes A.Ş. Başkanı Murat Cahid Cıngı ile röportaj-Drone görüntüsü-Genel detayHaber: Olcay DÜZGÜN - Kamera: Muhammed KISIR/KAYSERİ,DHA
Haber Kodu : 200203032
Son Dakika › Güncel › DHA YURT ÖZEL GÜNDEM - TEKRAR - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?